YER: MÜSİAD
TARİH: 05. 10. 2013
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Elzerem (Mehmet Güleç – Başkan)
2 / Müsiad ( Mustafa Tuğ – Yönetim K.Ü. )
3/ İlim ve Hayra Hizmet Vakfı( Zülfü Biçerer – Yönetim K.Ü )
4 / Tüm işçi Emeklileri Derneği ( Mehmet Kayabaş – Başkan )
5 / Belediye Mec. Üyeleri Der. ( Rahim Ataş )
6 / Hayrat Vakfı (Yasir Özdemir )
7 / Yader ( Salih Çetin – Başkan )
8 / Harekata Azadiya İslami ( Atik Okuyucu – İl Temsilcisi )
9 / Kalem Der ( Muharrem Güneş – Başkan )
10 / Arıcak Kül. Ve Day. Derneği ( Abdulkadir Ünal – Başkan )
11 / ATT Der ( Timur Gök – Başkan )
MESLEK ODALARI
Harita Müh. Odası ( A. Vechi Yüksek – İl Temsilcisi)
SENDİKALAR
Bem Bir Sen ( Süleyman Akay – Şb. Başkan)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
Metin Bulut (İş Adamı – İşletmeci )
GÖZLEMCİLER
1 / Siracettin Sarı ( Hak Par İl Başkanı )
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
Katılım Olmadı
BELEDİYE BAŞKANLARI
Katılım Olmadı
MESAJ YOLLAYANLAR
1/ Sermin Balık ( AK Parti )
2/ Şuay Alpay ( AK Parti )
DİĞER KATILIMCILAR
6 İzleyici
MEDYA
1 / Kanal E
2 / Kanal 23
3 / Kanal 9
3 / İlke Haber Ajansı
MODERATÖR: A. Faruk Ünsal ( Mazlumder Genel Başkanı )
KONULAR
GENEL KONU: Demokratikleşme Paketi Toplumsal Barışa Katkı Sunar mı?
YEREL KONU:
KONUŞULANLAR
1 / A. Faruk Ünsal: Türkiye 1. Dünya Savaşı sonrası kendine has kabulleriyle kurulmuş ve zaman içerisinde kendini revize ederek çok partili siyasi hayata olabildiğince zararsız ve az maliyet ödeyerek geçebilmiş Ortadoğu’da ki tek ülkedir. Bu yönüyle Türkiye bütün eksiklerine rağmen bir başarı öyküsüdür. 1946 da ilk çok partili hayata geçilirken bildiğiniz gibi açık oy gizli tasnif usulüyle bir denememiz oldu. Bunun sonucunda millet iradesi gerçek anlamıyla sandığa yansımıştı. Ancak 1950 seçimlerinden itibaren toplumdaki bütün siyasal farklılıklarını meşruiyet içerisinde ifade edebilmenin bir yolu olarak demokrasiyi denemiş ve bunu başarmış bir ülkedir. Son zamanlarda Arap Baharı dediğimiz, işte Tunus’ da başlayıp Mısır gibi dev bir Arap ülkesinde gerçek bir siyasal dönüşüme sebep olan bu değişim talebi 1950 de Türkiye’de siyasal bir öngörüyle kestirilebilmiş ve toplumun değişim talebi mecliste kabul görmüştür. Ancak diğer Arap ülkelerindeki değişim talebini Suriye göremedi. Bunun sonucunda da şiddet dalgasına dönüştü. Tek partili bir siyasal hayat, ekonomik hayat ise siyaseti domine eden bir ailenin lütfuyla sınırlı, özgür basın yok, STK yok, sendika yok, toplumun kendini ifade edebileceği hiçbir meşru ortamı yok. Böyle bir toplum böyle bir baskıyla ancak 20 veya 30 yıl yaşayabilir. Böyle bir topluma kendini ifade edebileceği bir kanal açılmazsa Tunus, Libya veya Mısır gibi olması kaçınılmazdır.
Demokrasi dediğimiz şey farklı taleplerin devlet tarafından resmiyete dökülmesidir. Meşruiyet zemini içerisinde kendini ifade edebilmektir. Demokrasiyi geliştirmek ve ilerletmek bence çok çok önemlidir. Türkiye 1946 ve 1950 de denediği demokrasi çıtasını 2010 ve 2013 de iyice yükseltti. Her iyileştirmenin eksik bıraktığı yönler mutlaka olur. Ancak tüm bu çabaları önemli bulmaktayız, çünkü nihayetinde bunlar bizim kazanımlarımızdır. İktidarın bir lütfu değildir. Aslında devlete karşı mevzi kazanılmasıdır. Sayın başbakan geçtiğimiz günlerde bir demokrasi paketi açıkladı, burada örgütlenme özgürlüğünden tutun, seçim sistemine, kültürel değişikliklere kadar birçok iyileştirmeler yapıldı. Elbette önemli eksiklikler de vardı, başörtüsü gibi. Kanaatimce en önemli değişiklik ise seçim sistemiydi, seçim sisteminde yapılması düşünülen değişikliklerdir. Çünkü 12 Eylül rejiminin getirmiş olduğu yüzde on barajı siyasal çeşitliliğin meclisteki temsiliyeti önünde ciddi bir engeldi. Kimi siyasal partiler bunu çeşitli yollardan aşmaya çalıştı ancak, meclise kapıdan girmek varken neden pencereden veya bacadan girsinler. Doğru olan meclisin kapısının herkese açık olmasıdır.
2 / Atik Okuyucu: Açıklanan paketin Türkiye’ nin demokratikleşmesi açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Kürtler açısından kısmen de olsa seçim sistemi gibi iyileştirmeler var, ancak birçok eksiklikte yok değil. Öncelikle andımızın kaldırılmasını çok olumlu bulmaktayım. Türkiye’ de üç tane milliyetçilik vardır; ulusalcılık, ırkçı milliyetçilik ve İslam milliyetçiliği. Bunlar birbirlerine darbe yapsalar da, Kürtler konusunda hemfikirdirler. Kardeş diyorlar, bizim insanımız diyorlar ama yeri geldiğinde yapmadık şey bırakmıyorlar. Anadilin özel okullarda okutulması Kürtlere bir hakarettir. Bu kesinlikle kabul edilemez. Kürtlerin zenginleri zaten çocuklarını istedikleri yerde okutmaktadırlar ancak fakir aile çocuklarına bir fayda sağlamayacaktır. Köylerin isimlerinin değiştirilmesi İslami olarak etik değildir. Bu konudaki gelişmeyi olumlu buluyorum. Şunu da unutmamak lazım; Türkiye’ de sayın başbakan her şeye muktedir değildir. Karşısında kocaman bir muhalefet vardır. Andımız için nerdeyse sokağa dökülecekler. Oysa andımızın bir yere gittiği yok. Her şeye rağmen başbakanın cesur adımlarını takdirle karşılamaktayım.
3 / Abdulkadir Ünal: Barış süreciyle gelen bu demokratikleşme paketini olumlu buluyorum. Örneğin bundan on yıl önce bir başörtüsünden bahsetmek intihar demekti. Ve bir siyasal partinin kapatılması anlamına geliyordu. Sayın başbakanın böyle bir paketi büyük bir özveri ve cesaretle gündeme getirmesini takdir ediyoruz. Örneğin andımızın kaldırılması ve w,q,x harflerinin getirilmesi olması gerekenlerdi. Bunu destekliyoruz ve sayın başbakan ile siyasi iradeyi kutluyoruz. Umuyoruz çok daha ileri adımlar atılır. Seçim barajının düşürülmesi olumludur. Ancak tercih sisteminin gelmesini de istemekteyiz. Halkın tercihleri göz önüne alınmalıdır.
4 / A. Vechi Yüksek: Bu demokratikleşme paketi gündeme gelince toplumun farklı kesimlerinden kaygılar, eleştiriler, engellemeler gibi bir takım olgular oluştu. Türkiye demokratikleşme sürecinde düşe kalka ve deneme yanılmayla belirli bir olgunluğu yakaladı. Bundan sonra bu olgunluğu nasıl daha ileriye götürebiliriz, belki bunun üzerine konuşmamız gerekir. Ancak bu gelişme temel adım atılması açısından önemlidir. Eskiden demokrasi denilince çoğunluk ön plana çıkardı ancak zamanla anladık ki bu bize yetmiyor. Ve çoğulculuk da olmalıymış ve toplumun tüm kesimlerinin kaygı ve endişelerinin karşılanması gerekiyormuş. Bu durumu önemsiyorum ve çoğulcu bir yaklaşımla bu işlerin yürütülmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu tür gelişmelerin bir partiye endekslenmesini doğru bulmuyorum. Toplumun tüm kesimleri açısından bakmak lazım. En önemlisi tüm bu kazanımların kaybedilmemesi için kurumsal bir yapı oluşturmalıyız. Tekrar geri dönmemek için toplumun bunları içselleştirmesi ve topluma mal etmesi gerekir. Özelde şunu belirtmek istiyorum; özgürlük ve adaletin toplumun tüm kesimlerinde layıkıyla yaşatıldığı bir ortam oluşursa bunun kentlerin ve medeniyetlerin oluşumuna olumlu bir katkı sunacağını düşünüyorum.
5 / Zülfü Biçerer: Türkiye’ de çok büyük sorunlar var. Yapılmaya çalışılan ise pansumanla tedavi yöntemidir. Toplumdaki katmanlar fikirlerini belirtirken birbirlerini kabullenemiyorlar. Şayet ortada bir sancı varsa sadece Türkiye’ de ki değil dünyadaki bütün farklılıkları göz önüne alıp neticede bir konsensüs oluşturup sorunlara çözüm bulabilelim. Türkiye’ de ki siyaset takım tutar gibi yapılmaktadır. Şampiyonluğa oynayan da siyaset yapıyor, küme düşen de. Neticede toplum neyi nasıl yapacağını ve nereye gideceğini bilemiyor. Ve nasıl bir yaşam modeli ortaya koyacağını bilemez. Çanakkale de kazanılan zafer 1923 de masada demokrasi ve insan haklarıyla taçlandırılamadı. Bu demokrat geçinenlerin yaptıkları adeta buzdan bir kuleye benzemektedir. Mevsimler geçtikçe o buz tuzla buz olur. Bugün kazanılan demokratik haklar ağır bir yaraya merhem sürüp sadece ağrısını dindirmekten ibarettir. Türkiye bir halklar mozaiğidir ve bunlar kendi istekleriyle Türk, Kürt veya Laz olmadılar. Tüm bunlar yaratanın iradesinin bir sonucudur. Bunu da böyle kabul etmek lazım. Bugün batı demokrasisi diyoruz, oysa baktığımızda sembolikte olsa bir çoğunun anayasasında krallık vardır. Demokrasiyi de kendi işlerine geldiği gibi algılayıp uygulamaktadırlar. Türkiye’ de sadece Kürt sorunu yok ve sadece onların hakları gasp edilmemiştir. Bu gemide yaşayan herkesin inanç özgürlüğü, ekonomik özgürlüğü sıfıra çıkmıştır. Bugün bu gemi batarsa hepimiz birden batarız. Daha yeni yeni bu millet ayağa kalkmaya başlamıştır. Demokrasi de bize lütfedilmedi, bu bizim kazanımımızdır.
6 / Metin Bulut: Bu toplantılara ilginin azalması doğrusu benimde canımı sıkıyor ancak olumlu bakacak olursak, ilk zamanlarda bizimde Müsiad olarak ev sahipliği yaptığımız toplantılar çok daha yoğun katılımlı geçerdi. Bunu şöyle yorumlamak lazım; demek ki Türkiye’ de dertler ve sorunlar azalıyor. Tıpkı Mazlumder örneğinde olduğu gibi; çünkü Mazlumder de eskiden çok daha sesini yükseltmesi gereken dönemlerden geçti. Bugün çok güzel gelişmeler oldu ve ve eskiden yaşadığımız o olumsuzlukları geride bıraktık. Geçmişteki en büyük sıkıntılarımızdan biri kimsenin kimseye tahammül göstermemesiydi. İnsanlar karşısındakinin temel hak ve özgürlüklerini kendi endişelerine kurban ediyorlardı. Birine sorsaydın ne istiyorsun diye ‘‘bu başını örtmesin’’ derdi, bir diğeri ‘‘bu çocuğuna istediği ismi koymasın, benim izin verdiğim isimlerden koysun’’ derdi. Korkular üzerine inşa edilmiş bir toplum vardı ve adeta paranoya düzeyine getirilmiş bir toplum söz konusu idi.
Ben Mehmet Akif’ in ‘‘Korkma!’’ sını sadece dış mihraklara karşı değil, kendi içimizde de ele almamız gereken bir olgu olduğunu düşünüyorum. Çok şükür tüm bunları aştık ve çok önemli adımlar atıldı. Ayrıca bu paketle alakalı yapılan bir kısım eleştirileri de çok haksız buluyorum. Çünkü bugün yapılanlar 2002 Ak Parti iktidarında yapılmış olsaydı beklide ikinci bir Adnan Menderes olayı yaşanabilirdi. O gün değil bunları yapmayı, kimse aklından bile geçirmiyordu. Sayın başbakan yirmi dakikada açıklayacağı paketin kırk dakika ön açıklamasını yaptı ve bunun ne ilk ne de nihayi olacağını söyledi. Bu yasakların çoğu fiilen kalkmış olsa da yapılacak olan uygulamalarla teminat altına alınacaktır.
7 / Mustafa Tuğ: Bu toprakların bir özelliği vardır. Biz insanları önce öldürürüz, sonra da onlar için gözyaşı dökeriz. Ahmet Kaya ne demişti; bir Kürtçe klip yapacağım ve bunu yayınlayacak yürekli insanların olduğunu da biliyorum. Bunun sonucunda bütün insanlar ona yüklendi ve yurtdışına çıkıp orada hayatını kaybetti. Ahmet Kaya Tayyip Erdoğan hapse girdiğinde yanındaydı, bir başörtülü üniversiteden atıldığında yanındaydı. Neden böyle bir zulüm yapıldı o insana da, bugün ona üzülüyoruz. Bugün aynı hatayı yapmayalım ki, yarın aynı hatamızdan dolayı üzülmeyelim.
8 / Timur Gök: Son yıllardaki demokratik açılımlara inanmıyorum. Bir etnik köken, bir milliyetçilik var. Bunların 800 lü yıllarda kitabelerde adı geçiyor. Dağlara ‘‘Ne mutlu Türküm diyene’’ ve ‘‘Her Türk asker doğar’’ yazıları yıllarca fitne tohumları ekti bu topraklara. Bu olayların yabancısı değiliz, bunlar 80-90 yıllık meselelerdir. Ve tüm bunlar doğu insanının yıllarca cahil bırakılmasının bir sonucudur. Toplumu bir bütün olarak ele almak lazım. Yıllarca geri bırakılmış ve sömürülmüşüz, bu durumda Türk veya Kürt olmanın ne önemi var. Bu paket sadece belli bir kesimi mutlu etmiştir. Bizler hep ötekileştirildik. Evrensel düşünmek gerekir, Ortadoğu’ da tüm Müslüman ülkelerin gözü Türkiye’ dedir. İnsanlar dini inançlarından ötürü 3. Sınıf insan muamelesi gördüler bu ülkede ve mescitlerden halılar toplatıldı. Günümüzde şartlar çok değişti. Türkiye’ nin 81 iline giden hizmetler adaletli bir şekilde gitti. Burada etnik milliyetçilik yapmanın bir anlamı yok, bizim asıl sorunumuz Elazığ olmalıdır. Çünkü Elazığ’ ın çok ciddi sorunları var, esnaf kan ağlıyor. Bunun sonucunda İstanbul’ da 156.000 tane Elazığlı yaşamaktadır.
9 / A. Faruk Ünsal: İnsanların iş, aş, ekmek gibi çok temel sorunları var. Ancak şunu bilmek gerekir; bir yerde toplumsal barışı inşa etmezseniz oraya yatırım da gelmiyor. Yatırımın ön şartı toplumun birbiriyle ve devletiyle barışmasıdır. Bugün anlamını yitirmiş olan başörtüsü yasağı hayatımızı cehenneme çevirmiş ve genç kızlarımızı yurtdışında okumaya mahkum etmişti. Bu yasağı anlamsızlaştırmak için ödediğimiz bedeller oldu, aksi takdirde bu yasak hala devam ediyor olacaktı. Kürt meselesinde bir yerlere gelmemiz de ödediğimiz bedellerin sonucundadır. Kimse bize lütfetmedi. Her kazanım değerlidir ve bu kazanımların da mevzuat garantisine bağlanması da çok önemlidir.
10/ Mehmet Kayabaş: Bu ülke zaferlerle bugüne kadar geldi ancak son on yıla kadar korkudan gece yatamadığımız zamanlar oldu. Çünkü yıllarca sırtımızdan sopa eksik olmadı. Bir askerin veya bir memurun düğmesinin kopması bile altı aydan başlardı. Çok şükür son on yılda tüm bu ve benzeri sorunlar aşıldı ve çok güzel ve olumlu şeyler yaşamaktayız. Hükümetimiz büyük bir cesaret örneği gösterdi ve bizlerin de ufkunu açtı.
11 / Salih Çetin: 1923 den sonra laiklik ve ırkçılık gibi kavramlar gündemimize girdi. 80 den sonra ise çatışmalı bir dönem yaşandı ve sonucunda sosyal yaralar baş gösterdi. 90 lı yıllarda yaşananlar ise hepimizin malumu. Tüm bu yaşananlardan sonra radikal adımların atılmasına acil ihtiyaç duyulu. Öcalan’ın 21 Mart bildirisinden sonra her iki tarafta bir konsensüs oluştu ve sonucunda akil insanlar tarafından ülkenin 7 bölgesinde de insanlar dinlendi. Karşı çıkan oldu, çıkmayan oldu ve her şeye rağmen artık kan dökülmüyor. Aslında çözüm konusunda iş bitmiş denilebilir ancak sosyal yaralar hala sarılmış değil. En basitinden bu paketle birlikte bir memur istediği siyasi partiye üye olabilecek ve amirinin hegemonyasından kurtulmuş olacak. Gidişata bakılırsa artık valilerimiz bile bir gün seçimle iş başına gelebilir.
Şuna dikkat çekmek istiyorum; Türkiye’ de ben İslam’ a inanıyorum diyen yok, ben dine inanıyorum diyenler var. Bugün bakıyoruz misyoner faaliyetleri sonucu Hıristiyanlık kelimesi İslam kelimesinden çok daha öne çıkmaktadır. Türkiye’ de oluşturulmuş bir baskı zihniyeti vardır.
12 / Muharrem Güneş: Bu paketle cesur adımların atıldığı bir gerçek ancak dengeyi korumak adına ihtiyatlı davranıldığı kanaatindeyim. 5 yaşında bir çocuğum var ve seneye okula gidecek. Ben çocuğumu bu ideolojik yapıdan nasıl koruyacağımı düşünürken, andımızın kaldırılması beni bir nebze olsun rahatlattı. Başörtüsü konusundaki kısmi yasakla anladım ki derin yapı hala bazı alanlara siz Müslümanlar kendi kimliğinizle giremezsiniz diyor. Bu ya devletin kendi tedirginliğidir ya da bir takım güçler buna hala imkan tanımıyorlar.
Nefret suçuna karşı getirilen madde çok önemlidir. Bununla birlikte Türkiye’ de mormalleşme adımlarının atıldığı çok bariz bir şekilde anlaşılıyor. Tam anlamıyla özgürlükçü bir paket değildir ve ‘‘yetmez ama evet ’’ sloganı bu paket için de çok rahat söylenebilir. Bu pakette olmasını istediğim madde askerliğin kişisel tercihe bırakılması olurdu. Vicdani red getirilmeliydi ve insanlar dağa çıkmakla devletin kolluk gücü olmak arasında bırakılmamalıydılar. Özel okullarda anadilde eğitim bir ayrımcılıktır, bu eğitimin devlet okullarında ve devlet eliyle verilmesi gerekirdi.
Başbakanın açıklamasıyla anladık ki buradaki Ruhban Okulunun açılması için, Yunanlıların da bizim orada okul açmamıza izin vermeleri gerekiyormuş. Biz Yunan olmadığımıza göre de dini okulların açılmasına izin verilmesi gerekirdi. Dini okul da açılsa, cami de açılsa diyanet gelip kendine bağlıyor ve hutbeyi de kendi belirliyor. Ben özgür irademle kendi istediğim hocanın hutbesini dinleyemiyorum.
Halkının yüzde doksanının Müslüman olduğu söylenen bir ülkede Müslümanların düşünce özgürlüğünün çok açık bir şekilde konuşulup dile getirilmesi gerekir.
13 / Siracettin Sarı: Burada bu toplantılara katılmayan STK ların duyarsızlığından söz ederken aynı eleştiriyi siyasi partiler için yapmak çok yerinde olur. Bizim burada bir arada oluşumuz, birbirimizi dinlememiz, tahammül göstermemiz kMM ler açısından da önemlidir. Bu anlamda kMM leri önemsiyor ve destekliyoruz. Demokratikleşme paketi belli çevrelerde çok konuşuldu ve toplum çok büyük bir beklenti içerisine girdi. Ancak paket açıklandıktan sonra karşı çıkanlar oldu, destekleyenler oldu, olumludur ancak yetersizdir diyenler oldu. Biz bu pakette aşırı bir beklenti içerisinde değidik. Gerek iktidarın gerekse muhalefetin açıklamalarına baktığımızda bizim talep ettiğimiz şeylerin bu pakette yer almayacağını biliyorduk. Bu anlamda bir hayal kırıklığı yaşamadık. Ancak paket açıklandıktan sonra ne küçümsedik ne de elimizin tersiyle ittik. Çünkü demokratikleşme yönünde atılan her adım bizce önemlidir ve desteklenmelidir.
Mor Gabriel Manastırı arazisinin iade edilmesi olumlu bir adımdır. Andımızın kaldırılması olumlu olmakla beraber, ırkçı ve şoven söylemler eğitim sistemimizden tamamen çıkarılmalıdır. Kürt alfabesinin önündeki engellerin kaldırılması da çok yerinde bir adımdır. Tüm bu gelişmelerden sonra yeni ve sivil bir anayasanın önemi bir kez daha kendini göstermektedir. Ancak bu konuda partilerin kırmızı çizgileri hala devam etmektedir. Kürt dilini sadece özel okullarla sınırlamak son derece yanlıştır. Kürt dili anaokulundan üniversiteye kadar eğitim dili olarak kabul edilmeli ve anayasal güvence altına alınmalıdır.
14 / A. Faruk Ünsal: Ben herkese teşekkür ediyorum, doğrusu benim açımdan faydalı oldu. Genelde bildiğimiz ama veciz ifadelerle dile getirdiğimiz gerçekler oldu. Sayın başbakanın paketi açıklarken söylediği gibi bu bir son değildir. Öyle anlaşılıyor ki toplumun ihtiyaçları ve bundaki ısrarı siyasal iktidarları bu ihtiyaçlar doğrultusunda hareket etmeye zorlayacaktır. Biz taleplerimizde ısrarcı olursak siyasal iktidarları yönlendirebiliriz. Bunun sonucunda da çocuklarımızı daha özgür ortamlarda yetiştirebiliriz. Resulallah’ın bir hadisinde dediği gibi ‘‘Siz nasılsanız öyle yönetilirsiniz’’. Hakikaten biz iyi olur ve iyi şeyleri talep edersek, yöneticilerimizde iyi şeyler yaparlar ve buna direnemezler.
ÖNERİLER
ORTAK SONUÇ
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
100 den fazla sivil toplum örgütüne E-Mail, SM ve Sözlü olarak haber verildi.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
5 milletvekiline E-Mail ve SMS atılarak toplantı hatırlatıldı.
MEDYA İLE
İldeki neredeyse tüm yazılı ve görsel basın davet edildi, 3 TV kanalı ve bir ajans muhabiri katıldı.
KATILIMCILARLA
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Elazığ kMM Girişimcileri Ercan Sözüer ve Salih Çetin