Yer : Memur-Sen Toplantı Salonu
Tarih: 05.02.2010
Katılımcılar:
a. Dernek, Vakıf ve Girişimler:
1. İHD (Neslin Gümüş)
2. FETA (Menderes Daşkıran)
3. MÜSİAD (A.Şadi Tanış)
4. SAGED (Rüstem Budak)
b. Meslek Odaları
c. Sendikalar
1. Memur-Sen (Yusuf iker Şahin)
d. Diğer
1. Mustafa Topkara (Psikolog)
2. Necati Mert (Yazar)
3. Çetin Öztürk (Mimar)
4. Kemal Vardal (Emekli Sendikacı)
5. Şaban Günel (Emekli İşçi)
6. M. Faik Bostancı
7. Özkan Güler/ Gözlemci
8. Cemal Karaağaç (Sapanca Belediyesi Basın ve Halkla ilişkiler Md.)
9. Hasan Sevim (TÜVASAS)
10. Muhammet Şimşek (Eğitim Bir-Sen)
Katılan Milletvekilleri: Katılım olmadı.
Belediye Başkanları: Katılım olmadı.
Mesaj Yollayanlar: Yok.
Moderatör: Rüstem Budak
Gözlemciler: Yok.
Medya: Katılım olmadı.
Konular:
Genel konu: Askeri Vesayet Sivil Vesayet ve Anayasa
Yerel konu: Şehrimizin Adı
Genel Konu Üzerine Konuşulanlar
1. Şaban Günel (Emekli işçi): Sivil vesayet sözünü doğru değil. Literatürde yok. Eğer bilgi noksanlığı değilse-araştırılmalı-sıkışıklıktan doğmuş bir gündem maddesidir. Vasilik ve vesayet, akıl noksanlığı ve reşit olmamadan ortaya çıktığına göre kabullenemez. Parti içi, seçilenler görevden alınıyor, YÖK seçimlerinde İyi eğitim aldıklarını var saydıklarınızın seçtikleri rektör adayları , aldıkları oy ne olursa olsun YÖK’ ün ve Cumhurbaşkanının onayından geçiyor. Bilim yuvasında bilim adamlarının yaptığı seçimler saygı görmüyorsa, kimse kimseye seçim sonuçlarına saygılı olun diyemez. Şu anda yapılandırmada yer alanların inandırıcılığı yoktur. Kötüyü emsal alıyorlar, eskiler-Ahmet Necdet Sezer-de böyle yapıyordu diyorlar.
2. Çetin Öztürk (Mimar): Askeri vesayete kuşku yok. Rektör atamaları sivil vesayet demek için iyi bir örnek.
3. Şadi Tanış (MÜSİAD) : Seçilme süresi koymak da eşlerini aday göstererek seçtirme örneği ile işe yaramamıştır.
4. Yusuf İlker Şahin (Memur-Sen): YÖK uygulamalarının eski usul devamı doğrudur. Ancak, Bugüne kadar atananlar kendi kadrolarını doldurduklarından, aynı yöntemler denge sağlanmak için kullanılmaktadır.
5.. Çetin Öztürk (Mimar): Bu durumda denge sağlamak hiç mümkün olmaz. Askeri vesayetin varlığı tartışılmaz. Tek fark, sivil vesayetin seçimle sonlandırılabilmesidir.
6. Rüstem Budak (SAGED) : Demokratik kanal dediğimiz şey temelde oy mekanizmasıyla ifade ediliyor. %20 oy kullanmayanlar ve %10 barajına takılanlar mecliste temsil edilemedikleri göz önüne alındığında tercihler ne kadar gerçekleşmiş olur. 80 anayasasına verilmiş %90lık oy ne kadar gerçek tercihi yansıtır. Oy dediğimiz şey vesayeti kaldıracak tek seçenek değildir.
7. Kemal Vardal, (Emekli sendikacı) : Osmanlıda bu yana askeri vesayet vardır. EMASYA protokolünün kaldırılmasıyla bir yanı yok edilmiştir, 28 şubat sürecinin etkisi de ortadan kaldırılmıştır. Siyasi partiler sorunludur, genel başkanları diktatör gibi davranıyorlar. Doğrudur. Ancak bu gün sivil vesayetten söz etmek yerine büyük resme bakarak öncelikli olan askeri vesayetin kaldırılmasıdır. Bundan sonra öncelikler sıralanmalıdır.
8. Necati Mert (Hikayeci-Yazar): Askeri vesayet vardır ve mutlaka kaldırılmalıdır.Doğru bulmasam bile Askeri vesayeti kaldıracak-evet diyebileceğim-bir sivil vesayet bile yoktur. Bir yandan askeri vesayetin üzerine gideceğim diyen Ak parti, bir yandan da binlerce binlerce Kürt politikacı ve yöneticisini teşhir edercesine kelepçeleyerek içeri alıyor. Ben bunu sivilin askeri vesayeti yüklemiş hali olarak algılıyorum. Bu bende sivil desteksiz askeri vesayet olamayacağını kesinleştiriyor. Bu düşüncede olan siyasi partiler askeri vesayeti kaldırıp, kendi vesayetlerinde bir ordu kurarlar. Yapılacak olan; Aile içinde başlayarak var olan anti demokratik dili kırarak, yine aileden çevreye ve yukarıya bir demokratik dil yaratmalıyız.
9. Şaban Günel (Emekli işçi): Sözle Askeri vesayete karşı olmayan yok. Ak partiye yasal değişiklikler yapabilmeleri için yeterli oy desteği verilmiştir. Oy dışında destek gerekiyorsa onu da bizler veriyoruz.YÖK atamaları, görevde almaları vs. konularda geçmiş kuralları devam ettirmeleri vesayetten yararlandıklarını gösterir. İnandırıcı değiller.
10. Şadi Tanış (MÜSİAD): “Asker millet”, Sihirli sözcükler bunlar. Beyinlerin bu konuda sivilleşmesi gerekir. Mesela, Darbeyle iktidarı ele geçirmiş bir ordu iktidarı devredeceğim dediğinde bunu reddedip “hayır ben seçimle geleceğim” diyecek parti var mıdır? “Peygamber ordusu” diye adlandırılmasıyla da halk bilincinde ayrıca kutsanmıştır. Askeri okullarda yetişenler de “en iyi sizler yetişiyor, toplumun en iyisi sizlersiniz, vata size muhtaç” söylemleriyle yetiştiğinde, bir tarafta boyun eğen halk, diğer tarafta müdahaleci bir ordu yaratılıyor. Bu bilinç temizlenmelidir.
11. Neslin Gümüş (İHD): Askeri vesayet vardır. Bu 1960 ihtilali ile Milli Güvenlik Kurulu ile yasallaştırılmış, 80 darbeyle de kalıcılaştırılmıştır. Mutlaka kaldırılmalıdır.
12. Menderes Daşkıran (FETA) : Askeri vesayetin ortadan kaldırılması için atılan tüm adımlar, amasız-fakatsız desteklenmelidir.
Ortak görüş :
Askeri vesayet vardır. Kaldırılması gereklidir.
Yerel Gündem Üzerine Konuşulanlar:
1. Necati Mert, (Hikayeci-Yazar): Şehrimizin adı Adapazarı’dır. 1954 öncesi nüfus kağıtlarında Vilayeti Kocaeli, ilçesi Adapazarı olarak yazılıdır. Antik çağ adı , “sular ve nehirler tanrısı; Sandrios” dan gelir. Yerel halk taşkınlıkları nedeniyle sakarlığa atıfla bu adı kullana gelmiştir. Sakarya Savaşı’nın bu şehirde verildiği, Necip Fazıl’ın “Sakarya” şiirini bu şehir adına yazdığı yönünde ki söylemler doğru değildir. Şiirin yazım tarihi 1949’dur. Oysa Sakarya adı ilk kez, 1954 yılında il adı olarak verilmiştir. Ancak Büyükşehir statüsünde sonra şehrin adının Sakarya olarak değiştirilmesi yönünde bir çalışma sürdürülüyor. Şehrin Künyesini belirten tabelalar Sakarya adı ile değiştiriliyor. Trafik yön levhalarında da Adapazarı adı Sakarya adı ile yer değiştiriyor. Bununla şehrin geçmişi unutturulmaya çalışılıyor. Söylemlerinde de zaten şehri tanınmayacak hale getireceklerinden gururla söz ediyorlar. Necip Fazıl Kısakürek’in hamaset dolu “Sakarya” şiirinin verdiği verimli havayı kullanmak ve şehrin geçmiş izlerini kapatmak üzere hazırlanmış bir senaryo olarak uygulanmaktadır. Adapazarı bir şehrin adıdır ve doğasıyla, insanıyla tarihi ile vardır, söz ile kanun ile yok edilemez. Oysa Sakarya adı idari bir yapılanma sonucu verilmiştir. İdari yapılandırmalarda sonradan yapılacak değişiklikler sonucu kaldırılabilir değiştirilebilir durumu vardır. Trafik levhalarında il sınırları künyesiz gösterilir. Şehrin ilk ışıklarının başladığı yerlere ise nüfus bilgilerini içeren tabelalar konur. Yapılan ise her iki tabelaya da Sakarya adının konmasıdır. Bu doğru bir adım değildir.
2. Şadi Tanış (MÜSİAD): Adapazarı merkez ilçe künyeli tabelaların Sakarya olarak değiştirilmesi doğru degildir karşı çıkılmalıdır. Şehri oluşturan şey,idarecilerin oturup çizdiği çizgiler değil,doğal yapısıdır. Sakarya büyükşehir adı konulurken keşke karşı çıkaydı da Adapazarı büyükşehir adı kalsaydı. Sorun büyümezdi.
3. Çetin Öztürk (Mimar): Sakarya gibi illere ait bilgiler yol levhalarında değil yazılı kaynaklardan yada internet gibi kaynaklardan edinilebilir. Burada ise tam tersi bir uygulama söz konusudur. Bundan amaçlanan başka bir şey vardır.
4. Şaban Günel (Emekli işçi): Sorun küçükken önemseyenlere tuhaf tuhaf bakıp konuşmuyor, sorun büyüyünce de bu beni aşar deyip susuyoruz. Antep’e, Maraş’a, Urfa’ya ünvanlar neden verilmişse ve ne işe yarıyorsa, Sakarya adının verilmeye çalışılması da o işe yarıyordur. Yapılan bir uygulamanın nedeni yöneticilere sorulduğunda, halkın talebi ve isteği va yaptık yada halkın talebi ve isteği yok onun için yapmadık oluyor. İşin garip yanı bu talep ve istekleri nasıl belirlediklerine ilişkin bir yöntem yada belge de sunulmuyor. Şehrin adının Sakarya olması için halkın talebi mi var?
Ortak Görüş:
Sorun daha fazla büyümeden sürekli gündemde tutulmalıdır. Üzerinde çalışılmalıdır.
Değerlendirme:
İletişim:
a. Sivil toplum ile
Her toplantı öncesi fırsat buldukça ziyaret edilip bilgilendiriliyor.
b. Milletvekilleri ile
Fax ve e-mail ile davet gönderildi.
c. Medya ile
11 yerel basın kuruluşu e-posta ile davet edildi.
Değerlendirenler: M. Faik Bostancı/ Sakarya kMM Hamalı