YER: SEYHAN BELEDİYESİ YAŞAR KEMAL KÜLTÜR MERKEZİ ARİF NİHAT ASYA SALONU
TARİH: 05/01/2019
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1- AS PLATFORM BAŞKANI (ALİ AYGÜN)
2- MAZLUMDER (Av. MEHMET ALİ ÖNAL)
3- HİLAL DER (MUSTAFA TÖRBİK)
4- DAVET VE KARDEŞLİK VAKFI (RAMAZAN KUTLAN)
5- BALCALI HALK OTOBÜSLERİ KOOP. BAŞKANI (MUSTAFA USLU)
6- KÖPRÜ YARDIMLAŞMA DERNEĞİ (BEKİR FEVZİ YILDIRIM)
MESLEK ODALARI:
1- ADANA BAROSU (MUSTAFA CİNKILIÇ)
SENDİKALAR:
1- HABERSEN –KESK AHMET AYDOĞAN)
İZLEYİCİ
1/ HÜSEYİN CAN GÖKTAŞ:STAJER AVUKAT
2/ ERKAN KASSAP: ÖZEL SEKTÖRDE ÇALIŞIYOR
MESAJ YOLLAYANLAR
AYHAN BARUT: CHP MİLLETVEKİLİ
MODERATÖR
ALİ AYGÜN- AS PLATFORM BAŞKANI
KONULAR
GENEL KONU: 2018’in panoraması, 2019’da Türkiye
YEREL KONU: 2018 Adana’da nasıl geçti?
1.GÜNDEM
“2018’in panoraması, 2019’da Türkiye”
KONUŞULANLAR
I- MEHMET ALİ ÖNAL: MAZLUMDER
1- Yargı konusunda; Yargı kararları geç yerine getirildiğinden dolayı insanların mağduriyetine sebep olmaktadır.
2-Kadınlar konusunda; kadınların beyanı esastır yaklaşımı insanları töhmet altında bırakmaktadır. Masumiyet karinesi mahkemelerde zedelendiği için, bununla ilgili bir düzenlemenin yapılması gerekiyor.
3-Ekonomik olarak; bir devlet başkanının Twitter paylaşımı ile Türkiye ekonomisinin zarar görmesi kaygı vericidir
4- 15 Temmuzdan sonra STK’lara üye olunmasından dolayı bir mağduriyet oluşmaktadır. STK’lara üye olmanın sıkıntı olduğunu düşünen kişiler STK’lardan istifa ederek kayıtlarını sildirdiği görülmüştür. Sivil toplum örgütlerinin seslerinin kısıtlandığına tanık olunmuştur.
II- MUSTAFA TÖRBİK: HİLAL DER
1-Türkiye’nin ekonomik olarak zorlukları var dengesiz göç akımını önlenmesi gerekir.
2-Ortadoğu havzasında olan Türkiye’nin öne çıkarılmaması için uygulanan ekonomik özgürlük kısıtlamaları, Türkiyenin ateşe atılmasının önlenmesi için ciddi çalışmalar devlet tarafından yapılıyor.
3-Devlet yönetmek kolay değildir. Bizi yönetenlerin kendi vatandaşlarını koruması gerekiyor.
4-Fetö’den etkilenmeyen STK kalmadı sıra ne zaman bize gelecek korkusu halen devam ediyor. Devlet kendini tabiî ki koruyacak, haksız şekilde tutuklananların yargı aşamasının daha hızlı yapılması hak ihlallerin giderilmesi gerekiyor.
III-AV.MUSTAFA CİNKILIÇ: ADANA BAROSU
Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu üyesiyim, 2018 yılında bir sistem değişikliğine geçilmiştir. 2017’de Anayasa değişikliği yaşandı, beğenelim ya da beğenmeyelim, yeni sisteme geçildi. Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi de yanlıştır ve Anayasanın değişmesi de yanlıştır. Bu yeni değişen sisteme göre davranış biçimi geliştirmemiz gerekiyor. Türkiye koalisyonlardan uzaklaşıp yeni güçlü sistemlere geçmiştir, sistemin ilklerini yaşıyoruz. Bu sistem değişikliği ile Amerika'daki sistem gibi iki Partili bir döneme geçtiğimiz görünüyor. Bir tarafta Cumhur İttifakı karşı tarafta Millet İttifakı. Bu sistemle %51 değilsen hiçbir şeysin YSK inanılmaz bir karar verdi. Cumhurbaşkanı seçim yasaklarına tabi değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temsil ettiği için şu anki sistemde Cumhurbaşkanı bir Partinin de genel başkanı, bu halde devam ederse gelecekte daha çok kutuplaşma olacaktır. Birbirlerine sert sözlerle, birbirine bakan toplum haline geleceğiz
2019 yerel seçimleri çok önemli Türk tipi Cumhurbaşkanlığı hükümeti ya devam edecek ya da diğer sisteme geçilecek
Ülke ekonomisi; Ülke ekonomisi iyiye gitmiyor çalışanların emek gücü artıyor, alım gücü azalıyor.
Farklı görüşteki insanların birbirini dinlemesi ve tahammül göstermesi gerekiyor.
IV-BEKİR FEVZİ YILDIRIM: KÖPRÜ YARDIMLAŞMA DERNEĞİ
Babalarımız dedelerimiz Adnan Menderes'in asılması ile korkutuldu, dedelerimizin arkasından Adnan Menderes'i asan zihniyet astıklarının resmi ile de babalarımızı korkuttular. Aynı şey devam etti nesilden nesile ve sürekli Adnan Menderes'in asıldığı resimleri ile büyüyen bir toplum haline geldik. Aynısı diğer kesimde de Deniz Gezmişler’in asılması ile yapıldı. Ama 15 Temmuz gecesi toplumun her kesiminin sokağa çıkışı toplum mühendislerinin bu korkutma şeyinde ki hadise'yi, projeyi tam tutulmadığını gösterdi. 15 Temmuz da biz gördük ki herkes sokaktaydı devleti'ne milletine sahip çıkma konusunda bizzat gözlemledik bir tek AK Partililer değil, MHP’liside CHP’liste bir daha fazlası da hatta HDP’siyle sokaklardaydı. Devletine milletine sahip çıkma konusunda bu ülkenin bir Suriye ve Irak olmaması için farklı bir Ortadoğu ülkesi olmaması için üzerine düşeni yaptı. Ama gelişmeler öyle bir hale geldi ki toplum mühendisleri 15 Temmuz gecesi sokağa çıkan bu kitleyi nasıl ortaya çıktığını kendi kendini sorgulamaya başladılar ve bunun üzerine başka projeler geliştirdiler. Öyle bir proje geliştirdiler ve şimdiki nesil ailemiz çoluk çocuğumuz yani rahmetli babamızdan dedelerimize daha korkar hale geldi. Yani bir şey olduğu zaman, biz çocukluğumuzda polis değil bekçi düdüğü ile korkan bir nesildik, şimdi küçücük bir şeyle hemen kapıları pencereleri kapatmaya başladı çocuklarımız, ambulans seslerinden bile korkar hale geldi. Tabii küçük Millet Meclisi yapacağı çalışmalarda bunu gündemde tutulması lazım yani bu konu ile ilgili yeniden bir proje yeniden bir strateji toplum mühendislerinin yapmış bu algıyı bu pratiğe dökülen bazı hadiseleri yanlışlıkları gündeme getirip yetkilileriyle görüşüp 15 Temmuz ruhunu tekrar harekete geçmesi lazım. Adeta öyle bir şey haline geldi ki; sanki 15 Temmuz başarıldı gibi, Allah muhafaza olan sonuç önemlisi Mahir Kaynağın hadiselerden sonra çok ilginç şeyi vardı. Faili meçhullerden sonra söyle mi vardı “bu kime fayda sağlıyor?” dedi bu cinayetin kime faydası var, öyle düşünmek lazım. Dedin sebep sonuç ilişkisine baktığımız zaman 15 Temmuz gecesi sokağa dökülen kitle adeta tankların üstüne çıkarılan kitle, evinde bile korkar hale getirildi. Bu bir proje ben bu projede kesinlikle işin başında şu anda iktidarın başındakileri bilerek bu projeye alet olduklarını zannetmiyorum, bunun için uyandırılması lazım. Bu da sivil toplum örgütlerine düşüyor. Tarafsız olan, daha doğrusu tarafı adalet ve hukuk olan insanlık olan önyargısız olan STK’ların bu konu üzerine düşeni yaparak yetkilileri ve etkilileri uyarması harekete geçirmesi net söylemesi gerekli. Öyle bir hale geldi ki sosyal medyada yaztığımız yazıları Sayın Mehmet Ali kardeşimizin dediği gibi dostlarımız bile beğenemiyor. Mustafa Bey'in de söylediği gibi yani şey bir hale geldik yazdığımız bir yazıyı bile yazamıyoruz.
2018'de devam eden Tramvanın 2019'a devam etmemesi için kırmızı çizgilerimiz ile ortaya çıkıp yetkililer ile istişare halinde geçirmesi gerekir. FETÖ’nün 15 Temmuz darbe gecesinde ihanet, ticaret ve ibadet olarak tanımlanan kesimlerinden, ihanet ve ticaret zaten kaçtı, şu an hemen hemen hepsi yurt dışındalar. Ama ibadet ve yardım duygusundan dolayı Adana'da ve Türkiye insanların mağdur olduğunu görmekteyiz. Mağdur olmaya devam etmektedir o insanların mağduriyetin giderilmesi için Mazlumder gibi kuruluşlar görevini yerine getiriyor. Ama yeterli değil korku imparatorluğu içimize yer ettiğinden dolayı herkes sen söyle, sen söyle bunun masaya yatırması gerekiyor.
Neler yapması gerekiyor? hüküm giyen, yargıya gidenlere yeni çözümler üretilmesi gerekiyor. İbadet kesiminde olan insanların mağdur edildiği, kusursuz olduklarını bildiğimiz halde masumiyetlerini yetkili kişiler tarafından görülmesinin bu geçiş döneminde olmayacağından eminiz ama, bunlara sempati duyanların maddi olarak destek olup da işin içine olmayanlarına her kesimden destek verelim. Mağduriyetinin giderilmesi için çalışma yapılması gerekiyor.
Yardım kuruluşları 15 Temmuz’dan sonra darbe yediler STK’lara üye olmadıkları gibi Diyanet'in bile yardım çok ciddi şekilde azaldı, insanlar mağdur insanlara yardım etmek için çekingen hale geldiler.
Bu konunun ayrı bir gündem maddesi ile Türkiye küçük Millet Meclisinde gündeme gelmesini istiyorum
V-RAMAZAN KUTAN: DAVET VE KARDEŞLİK VAKFI
2019 yılında aile; Yani şu anda gördüğümüz kadarı il şahit olduğumuz durum. Aile üzerine yapılan çalışmalar ve birebir şahit olduğumuz konularla ilgili şu an Avrupa sistem bir aile Türkiye'de inşa edilmeye çalışılıyor, yani kadın hakları ve kadın hakları ile ilgili aileler inşa ediliyor. Ben şöyle bir örnek vereyim biz ASİM olarak yaptığınız bir çalışmada Türkiye'deki birçok ili gezdik arkadaşlarımızla çalışmalar yaptık. Hatay'da şöyle bir olayla karşılaştım Gerçekten beni çok etkiledi, bilmiyorum artık etkilenir misiniz yani şu anda Hatay’da 450 tane çocuk yetim. Bunu söyleyen okul müdürleri ve eğitimciler. Kadın hakları, örneğin 30 yıllık bir aile evini malumki ufak bir tartışma sonucunda işte gayri ihtiyari böyle bir şey oluyor tartışma ve bu şikayete gidiyor birileri işte bayana akıl veriyor işte git şikayet et diyor, hakkındır, bu şikayet sonucunda kadın erkek arasındaki bir tartışmada aileler uzaklaştırılıyor, erkekler evden uzaklaştırılıyor ve bu da ayrılmaya neden oluyor. Yani sen hangi zamanda yaşıyorsun ve şikayet edildikten sonra 6 ay erkeğe uzaklaştırma veriliyor. Bu 6 ay uzaklaştırmada erkek diyor ki ben eğer 6 ay senden uzaklaşırsam bir daha tekrardan seninle aynı yuvada aynı çatıda yaşayamam diyor ve boşalıyorlar. Yani şu anda gerçekten bakıyoruz bunun gibi nice örnekler çok.
Çıkarılan kanunlar var yani aileler yıpratılıyor, saygı sevgi ortamı yok edilmeye çalışılıyor. Tabii ki bununla ilgili Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı çalışması gerekiyor. Buna yönelik çalışmalarda STK’lara çok büyük bir iş düşüyor, onlar yukarıdan bakıyor ama biz birebir toplumun içerisinde yaşayan insanlarız. Avrupa sistemli aileye dönüşür isek, Allah korusun ne saygı ne sevgi olur.
Benden önce konuşan abilerimizin gündeme getirdiği FETÖ olayının tabiki gündeme alması gerekiyor. Gerçekten mağdurlar çok. FETO gerçekten bir ihanet olarak ortaya çıktı ama FETÖ’nün şahsım olarak belki bilmem de 2 hedefi vardır vardır diye düşünüyorum. Bir İslam'ı yani bugün İslam'ı çalışma yapan İslam'a yönelen insanların önünü kesmek, bence bunu başardılar. Ama ikinci hedefleri olan ülkeyi ele almak işini başaramadılar.
VI-AHMET AYDOĞAN: KESK
Tırnak içinde “sosyoloji müzesinde” yaşıyoruz ve sol cenah ya da adına Sosyalist başka ne diyebilirsen diyebilirsin tabi de aynı ruh hali var. İşte samimi Mütedeyyin cemaat bize iştirak etmiyor. Ortaklaşma yola bizlerle burada da muhtemelen bu duygular depreşir olabilir, bu bir realite. Konuşacak çok şey var yani ben belki yaşın verdiği bir durum mu bilmem ama dolu dolu zihnim, ruhum, bedenim ya da yaşadığımız ülkenin yarattığı bir sonuç mu onu da bilmiyorum. Kendi işinde biriyim ama hani anlatma babında, belki eksik olabilir problemin en temel noktasının ben bu ülkede şu olduğunu düşünüyorum
1-Bu ülkede hakikat öldürülmek isteniyor ve bu hakikatın öldürülmesine samimiyetle vicdanla yüreğimizde ses çıkaramama problemi var. Şimdi belki dil sürçmesi olmuş olabilir ama umarım bu konuda bir açıklama yapmak isteyebilir, hatta HDP’si bile, bu değil şu açıdan problemli bu dilin ifade edilmesi bu toplumda aslında 100 yıldır zihinlere işletildi, yani hatta HDP’lisi duygusu, hatta Ermeni, hatta Alevi, 1915 katliamını yaşatanların 100 yıldır bu ülkede inşa ettiği kodlamalar. İttihatçı yapıyla yüzleşmek gerekir.
2- Arkadaşlar Türkiye'de sol sağdır, sağda soldur diyor, ama aslında ben Türkiye'de dindarım diyenlerin büyük çoğunluğun da samimi dindar olmadığını düşünenlerdenim. Yıldızlara inananlar ya da başka bir şey inananlar başka açıklama yapıyor, Allah inancı onlar başka açıklama yapıyor, başka bir şeye inanan başka açıklama yapıyor, ama ben kendi duygularımla Allah inancı olan, hayata sosyalist bir dünya görüşü ile bakan biri olarak şu yaradılışın bir yanı var olmanın bir amacı olduğunu düşünüyorum. Ve bu amaca karşı bizler samimiyetle bu işin hakkını vermediğini düşünüyorum asla. Bugünkü konuşmalarda bunu hissettim. Çok belki konu alakası yok ama aslında tam da yeni oturduğunu düşünüyorum, bu benim şahsi düşüncem bu toplumda devlet ile yüzleşme problemi var. Devlet dediğimiz yapı sanki bir canlı ise ayakları olan gözleri olan kullanılmış gibi hep zihnimizde var aslında çok derin düşündüğümüzde hakikatler eğer ulaşma gibi niyetiniz varsa, devletin bu olmadığını devletin tam aksine yüz binlerce yıldır hep bence şeye tekabül ettiğini düşünüyorum. Ben tarihsel olarak şiddet uygulayan bireyin kendini özgürleştirmesinin toplumun kendisine özgür iş bitirmesinin önünde engel teşkil eden bir yapı olduğunu düşünüyorum. Benİ yanlış anlıyor musunuz? Bence devletlerin olmadığı, siyasi partilerin olmadığı, sınırlarını hiçbir anlamı olmadığı bütün canlıların, hayvanların, bitkilerin, insanların herkesin kendini özgürce seçtiği bir yaşamı savunuyorum ben. Ama bizim problemimiz Sanırım bu ülkede devlete karşı biraz yüzleşme ve problemimiz var.
Almanya'da 90 yıllarında Solingen kentinde Türkiyeli Ali Yurttaş ailesinin evi kundaklanıyor. Katliamın suç olması için yani yüz binlerce on binlerce insanın ölmesi kriteri değil burada zihniyet durumu katlediliyor. 15 Temmuzu konuşmak istemiyorum. Çünkü ben 15 Temmuzun öyle bir şey olduğu gibi çok masum olduğunu düşünmüyorum. Yani hakikaten düşünmüyorum. O kadar basit değil, bir yapı var bu yapı içerisinde örgütlenmiştir, sabah işte bir bakmışsın bir şeyler olmuş, falan filan saat 9.45’de akşam geceden ben bu işi çok masum olmadığını düşünüyorum. Burada eğer bizler vicdanımızda yüreğimizde hareket edeceksek bütün mağdur olan kesimlere karşı duyarlılık göstermek gerekir. Ve ben bunu da anlamlı cümleler yapmadan hükümetin iktidarın bilinçsizce, falan filan değil o gün bizim hükümete karşı sorumlu kişi olarak, benim başka yapılara karşı bir sorunum yok. Benim bugün hükümete karşı hesap sorma hakkım var. Ben de gidip bir şey bilmediğim bir kayıttaki bir şey içinmi hesap sorayım hükümete.
YEREL GÜNDEM’İN DEĞERLENDİRİLMESİ
“Yerel Yönetimler ile STK ilişkileri.”
1-MEHMET ALİ ÖNAL: MAZLUMDER
1-2019 özgürlük yılı olması lazım, sosyal medyada bile insanlar kendi gerçek ismi ile ya da tüzel kişiliği ile ifadesini rahatlıkla ortaya koyamıyor, insanlar sosyal medyada maalesef fake hesaplarla söylemek istediğini ortaya koyuyor. Türkiye açısından çok büyük bir sıkıntı 2019 yılında kesinlikle Sivil Toplum Örgütleri bir araya gelip basın açıklaması yapmalı. Sosyal medyayı, bu anlamda aktif hale getirmek gereklidir.
2- Adana da özgürlükler anlamda aynı şey yaşanıyor. STK’ların harekete geçmesi gerekiyor. Tabii hukuk sistemi ile ilgili eleştirdiğimiz zaman, maalesef Adana'da da birtakım yargı organları birilerinden talimat almak kaydıyla karar veriyor.
3- Sivil Toplum Örgütlerinin bir araya gelmediği ve düşüncelerini özgürce ortaya koyamadığı bi dönem yaşadık 2018'de. 2019'da bunu atlamak istiyorum bir Talebim var, ben kendi adıma görüştüğüm Sivil Toplum Örgütleri bir araya gelerek, en azından Türkiye küçük Millet Meclisi toplantısında bunun çalışmasını yapmak istiyorum. Diğer arkadaşlarla aynı çalışmayı yaparsak daha büyük bir ses getireceğine kanaat getiriyorum .
2-AV.MUSTAFA CİNKILIÇ: ADANA BAROSU
Adana Barosu olarak İnsan Hakları Kurulu ile beraber Milli Eğitimle birlikte 2009 yılından itibaren Milli Eğitim Bakanlığı insan hakları farkındalık yılı ilan etmişti, o günden beri her yıl okullarda insan hakları farkındalık ders anlatıyoruz. Bir slayt hazırlamıştım. Valiliğe onu sunduk onu da baromuzun insan hakları komisyonunda çalışan ve sunum tekniklerinde görev alan arkadaşlar gidip anlatıyorlardı. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, ya hele bir bakalım falan dedi Valilik , sonra ya hele bir dursun ne olacağı belli değil dedi. O gün bugündür duruyor ve insan hakları kurulu ayda bir mesaj atıyor gündemimizde insan haklarına ilişkin gündem oluşmadığı için toplantı yapılamamıştır .Böyle bir haldeyiz bu aslında bir önceki oturumda arkadaşların söylediği gibi inanılmaz bir korku atmosferi yattı. Bu Adana'da da somut olarak yaşanıyor. Adana'da il insan hakları kurulu 2009'dan beri yürüttüğü insan hakları farkındalık eğitimlerini liselerde yürütemiyor.
Bütün illerde gezdiğimizde görüyoruz bütün illerin belediye başkanları gibi bizim belediye başkanlarımızdan da Adana'ya biz hizmet istiyoruz. Ancak onlar kendi reklamlarını yapıyorlar. Parti ayrımı gözetmeden söylüyorum bir yerde çimlere basmayın yazıyor yanında bakıyorsun ki belediye başkanı resmi de var. Çimlere basma ile bu resmin ne ilgisi var. Belediyenin harcadığı para bizim paramız. Bizim paramız üzerinden kendi reklamlarını yapıyorlar, hani kendi işini yapsa bir ürün ortaya koysa, bir proje getirse biz ona ya bunu ne kadar iyi yaptı, iyi ki bunu yaptı, reklamını da yapsın deriz. Böyle yapmıyorlar nedense hem televizyonlarda, hem yerel basında hem dediğim gibi bir yere bir çöp dikseler üstüne mutlaka belediye başkanın adı yazıyor. Bir de fotoğraf basıyorlar. Aynı ikili sistem Cumhur İttifakı ve Millet İttifakI sistemi yerel yönetimlere de bir şekilde yansıdı seçmenin tam iradesiyle değil antlaşma ile. Bir 2018'den 2019'a geçişimiz var 2019'da da işte bir tarafın adayı Şimdilik Sözlü gibi görünüyor bir tarafına adayı Şimdilik Zeydan gibi görünüyor. Bu kamplaşma da yine biz aynı kodlarla, ideolojik kodlarla devam edeceğiz. Oysa biz kente yapılan hizmetle, kentte yapılan işlerle birilerine oy verip ya da oy vermemeyi seçmek durumunda kalmalıyız. Oysa biz bize yapılanlarla değil bu kamplaştırma sonucu, ülkede çünkü ciddi bir kamplaşma hepimizin yaşadığı bu kamplaştırma sonucu o kampı uygun birini beğensek de beğenmesek de yanlış da olsa doğru da olsa, herkes diyor ki benim tırnak içinde hırsızım iyiydi, ya da benim teröristim iyidir. Benim yan kesicim iyidir, herkesin kendine göre ayırdığı bir alan oluşuyor bu bence en büyük tehlike. Maalesef 2019'da adanamızı da böyle bir tehlike bekliyor insanlar bu süreçte oy kullanacakları zaman hangi düşünceye oy verecek diye düşünüyor.
Bir yerel seçim gibi değil, genel seçim kamplaşması gibi seçim süreci var.
Adanada yine olayların, cinayetlerin, adliye kavgalarının olduğu bir yıl oldu. Ben bunu bazı ilişkide olduğumuz basın kuruluşlarına söyledim, özel nedenlerle de görüştüğümüz Barolar Birliği aracıyla Adana deyince böyle vurdu kırdı olaylar şöyle bir şey oluyormuş burada söyleyeyim haber merkezleri haber istiyor , akşam haberleri yazacaklar işte her ilden haberler geliyor, Adana'dan bir haber diyor. Adliyede öldürme haberi, bilmem ne haberi onu koyuyorlar. sanki Adana'da başka bir olay olmamış gibi, millete dışarıdan öyle bakıyor. Başka bir olay yok, Sadece bu varmış gibi algılıyorlar. Ama maalesef algımız bu yılbaşında İzmir'de yeni bir avukat arkadaşlar grubunda yine kafalarda Adana var.
Yıllardır devam eden Dünya Rakı günümüz vardı 2018'de Dünya Rakı Günü sonra biz tabii 2017'de Şalgam ve Kebap Festivaline döndü 2018'de şalgam Festivali yasaklandı. Gerekçe güvenlikt filan, devlet benim güvenliğimi sağlamakla görevli, benim yaptığım işlemi ortadan kaldırarak ya da beni yasaklayarak güvenlik yaratamaz. Benim güvenliğimi sağlayacağına benim özgürlük alanı mı kısıtlayan bir hale geliyor. Bu da yine o büyük kamplaşmanın Adana üzerine yapdığı bir durum ben 2019'da en azından Dünya Rakı Günümüzü rahat kutlamak istiyorum.
3-HÜSEYİN CAN GÖKTAŞ: STAJER AVUKAT
Gündem yerelde; Kütüphaneler geliyor benim 5 yıllık üniversite sürecim oldu, üniversite sürecinin başında Cumhurbaşkanlığı iletişim merkezine bir dilekçe ile Adana'da kütüphanenin durumunu yazmıştım, fakat herhangi herhangi bir hareket olmadı. Yoğun bir talep olmadığı için hiçbir siyasi de bur konuda adım atmıyor.
Benim anladığım kadarıyla kavramların yeniden Türkiye'de tartışılması gerekiyor. Yeniden çizgilerin belirlenmesi gerekiyor. Büyük sistemsel değişikler oluyor ve bunların olacağı yerler kütüphaneler. Adanamızda büyük okullar yapılıyor, büyük bahçeler yapılıyor, büyük parklar yapılıyor ama hiç kimse büyük kütüphaneler peşinde koşmuyor .Böyle bir talep yok büyük camiler yapılıyor, büyük konferans salonları yapılmıyor, konferans salonları herhangi bir STK’ya derneği verilecek , Av. Mustafa hocam bahsettiği gibi yine kamplaşmalar gözetiliyor. Bunların yeniden tanımlanması açısından tartışılması, açılan kütüphanelere önem verilmesi gerekir. Adana'da kütüphanelerin durumundan bahsetmek gerekirse, ufak ve kesit olarak Adana da birkaç kütüphanemiz var. Hacı Sabancı Kültür Merkezi'nde, yanında bir tiyatro salonu var şu anda Valilik orada bir tadilat çalışması yapıyor. Oranın mermerlerini değiştiriyor, sağlam olan mermerler değiştiriyor şu anda. Orada tuvaletlerdeki muslukların tamamı bozuk, pisuvarlar ve diğer tuvaletler taşıyor, çalışan sayısı çok az ve kütüphanenin kapasitesi yaklaşık aynı anda 500 kişi veya daha fazla da olabilir, ders çalışıyor ama toplam pencere sayısı 1, bu sene ilk defa 7 gün 24 saat açık resmi tatiller dahil açık olmaya başladı, çok olumlu bir hareket ama başka herhangi bir kütüphane yok.
Bir de spor salonlarının durumu var; Üniversitenin spor salonu var, sadece Üniversite öğrencileri istifade edebiliyor. Dışarıdan kayıt alınıyor mu bilgim yok, alınıyorsa bilet fiyatlarını tahmin ediyorum.
Bunun dışında 2019'da eğer güzel şeyler konuşacaksak Bunların konuşulacağı ilk başlangıç yerlerinin buralar olacağını düşünüyorum. Bu tanımlamaların yeniden yapılması gerekiyor, yerelden birilerini çıkması gerekiyor ki bu küçük Millet Meclisi'nin küçük dertleri belki Merkezi idareler tarafından büyük olarak o zaman algılanır. 2019'dan beklentim Adana'nın kültür ve eğitim yeri olması ve bu az önce tartıştığımız bütün kavramların kütüphanelerde tartışılması sadece kavramsal olarak değil.
Türkiye'de bir sınav gerçeği var, maalesef eğitim sistemi açısından belki ülke gündemi ile alakalı bir şey ama çok yoğun sınav gündenmi var ve bu gençlerimizin de çalışacak dahi yerleri yok. Müftülük bir kütüphane açmış Merkez Caminin altına Merkez Cami Balkanlar'ın Ortadoğu'nun herhalde en büyük camisi, Vakıf Kütüphanesi rutubet ve nem kokuyor içeriye şu anda burada bulunan herkes girse 5 dakika durmaz herhangi bir sınava çalışmıyor sınava çalışan arkadaşlar mecburen oralarda oturuyor.
4-RAMAZAN KUTAN: DAVET VE KARDEŞLİK VAKFI
1-Yandaş belediyecilik anlayışının vazgeçmesi lazım. Kendi yandaşlarına belediyenin birçok hizmeti sunulurken, kendinden olmayan, kendi düşüncesinde olmayanlara kapıları kapatmaktadır.
Emlak işiyle uğraştığım için şunu çok açık gördüm, imara açılmaması gereken yerler özellikle tarımsal alanlar imara açılıyor, tarımı yok etmeye götüren bir anlayış var. Özellikle Sarıçam bölgesindei toprak öyle bir toprak ki taşı eksen yeşerir, ama maalesef on yıldır sarıçam bölgesi beton yığınına döndü. Yapıların alt yapısı yok, boş yani genelde boş, böyle olmaması gerektiğine inanıyorum. Toplumun faydalanabileceği , yeşil alanların olması, parkların olması, sadece belli başlı görünür köşe bucak da değil, halkın rahatlıkla gidip geleceği, kullanabileceği yeşil alanların yapılması belediyelerin görevidir.
2. Kütüphanelerin olması, insanların kitaplara ulaşması ve belediyelerin, hükümetin bu konuya el atması gerekir. Camilerin köşelerinde, Camilerin yanında kahveler ve çay ocakları var, ama yanında bir kütüphane yok. Bu da olması gerekir.
3-Belediyelerin halkın milli Servet servetini yani kaynağını böyle israf edecek şekilde kullanmaması, örneğin bir yol yapılıyor, asfalt yapılıyor asfaltın ardından 2 gün sonra bir kurum gelip orada birkaç çalışması yapıyor yani bunun daha önceden planlı bir şekilde altyapısı yaptıktan sonra, bir yolları yapması gerektiğine inanıyorum.
5- AHMET AYDOĞAN: HABERSEN-KESK
1-Anayasal hak kullanılmıyor bu ülkede düşünebiliyor musunuz? idare kendi çıkardıkları genelgelerle ya da başka artık bu yazışmaların ismi ne olarak tam bilemeyeceğim ama bunlarda bizim anayasal hakkımız engelleniyor. Bundan birkaç yıl önce biz çok rahat bir şekilde toplumsal bir problem ile ilgili bir basın açıklaması ve yürüyüş yapabiliyorduk ama bugün Adana'da biz bu toplumsal aklımızı kullanamıyoruz.
2-Adana'da gözlemlediğim noktalardan biri şu, maalesef ama maalesef çok üzücü bir realite olması Suriye yurttaşlarına dair insanların zihninde ve yüreğinde derinleşen nefret duygusu ve söylemleri. Bu bağlamda önerilerimden biri de bu olaylarda Suriyeli yurttaşlarla ilgili en temel evrensel haklar neyse bununla ilgili bir farkındalık çalışması bir bilinçlenme çalışması yapılması taraftarıyım.
3-Belediyecilik, bir şey söylemek istiyorum maalesef Türkiye'de Adana lokalinde belediyecilik anlayışı var, belediye de aynı mantıkla hareket ediyor , bana oy veren muhitte hizmet götürme hakkını kendinde görüyor. Bundan Birkaç yıl önce Adana'nın Dağlıoğlu Mahallesine tırnak içinde şiddet olayları gerekçe gösterilerek belediye otobüsleri gönderilmedi. Bu bir hak ihlalidir net bir şekilde, aslında ama ben bunu söylemek istedim. Belediyecilik anlayışı, üstelik park ve bahçe yapma işi asla olamaz, reklamcılık işi hiç olamaz, düşünüyorsun bugün Büyükşehir Belediye Başkanının resimlerini her yerde görüyorsunuz, her yerde ama, birden Mustafa Kemal hayran oldular, birden iki yıl önce başka bir şey hayran olurlar, bir sonra başka bir şey hayranı sürekli böyle ahlaki olmayan rantçı bir anlayışı var.
4- Adana'da bir demokrasi insiyatifi oluşturduk. Belediyecilik anlayışımız ile ilgili olarak bu konuda çalışmanın ortaklaşa olması ve diyalogla çözülmesi gerekiyor.
DEĞERLENDİRME
Ortalam 65 STK’ya mesaj, 50 STK’ya mail yoluyla davetiye gönderildi.
Millet vekillerine, Belediye Başkanlarına, Parti Başkanlarına mesaj ve mail yoluyla davetiye gönderildi.
Medya’ya mesaj ve mail yolu ile bilgilendirme yapıldı.
SONUÇLAR
TkMM ilkelerimiz konusunu okuyarak katılımcılara kısa kısa bilgiler şeklinde aktarıldı, Genel konu videosu izlettirildi, yerel konu ile ilgili de kısa bir bilgilendirme yapıldıktan sonra söz katılımcılara verildi.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Orhan GÖKTAŞ: Adana kMM Hamalı