Yer: Malatya Belediyesi Fırat Toplantı salonu
Tarih:04 Aralık 2010
Katılımcılar:
Dernek, Vakıf ve Girişimler
1.Uluslar arası Af Örgütü (Ferman Salmış- Üyelik Geliştirme Koordinatörü)
2.İnsan Hakları Derneği (Tahsin Peker- Yönetim Kurulu Üyesi)
3.Mazlum Der (Muhammed Yüksekler- Yönetim Kurulu Üyesi)
4.Beydağı Yamaçları Kor. Der. (M.Sait Aytekin-Başkan)
5.Ekoloji Derneği (Hasan Buran-Başkan)
6.Zeynel Abidin Kültür Derneği (Erdoğan Ünverdi-Başkan
7.Tema Vakfı (İzzet Berktaş- Malatya Temsilcisi)
8.Sakatlar Derneği (Ali haydar Koyun- Başkan)
Meslek Odaları
1.İnşaat Mühendisleri Odası (Vehbi Aluçlu-Yönetim Kurulu Üyesi)
Sendikalar
1.Memur Sen (Selahattin Canpolat-Yönetim Kurulu Üyesi)
2.Eğitim Bir Sen (Ahmet Yıldızhan- Yönetim Kurulu Üyesi)
3.Hak-İş (Mustafa Baştürk- Başkan)
Kanaat Önderi, Bireyler ve Diğer Katılımcılar
1.Asım Demirkök (Gazeteci)
Katılan Milletvekilleri: Öznur Çalık (Ak Parti Malatya Milletvekili)
Belediye Başkanları: Ertan Mumcu (Malatya Belediyesi Başkan Yardımcısı)
Moderatör: Hasan Hüseyin Erkoç –Malatya Sanayii ve Ticaret Odası Başkanı
Gözlemciler:
1.Emine Taşçı (Ak Parti)
2.Rukiye Güngör (Ak Parti)
3.Vahap Ergün (Belediye Meclis Üyesi)
4.İsmail Tercan (Ak Parti)
5.İsmet Polat
Diğer Katılımcılar:
1.İsmail Demirci (Ufuk Tv)
2.Hasan Kaya (ÖDP İl Başkanı)
3.Duran Özkan (Güneş Tv)
4.Baran Boztepe
5.Bahattin Gündüz
Medya:
1.Anadolu Ajansı
2.Ufuk Tv
Konular:
1.Genel Konu: 2011 Bütçesi..Devlet bütçesi Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılıyor mu?
2.Yerel Konu: Malatya’nın kent yerleşimi ve çevre sorunları.
Konuşulanlar:
1.Genel Konu: 2011 Bütçesi..Devlet bütçesi Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılıyor mu?
1. Hasan Hüseyin Erkoç: “2008’den itibaren dünyada bir küresel kriz yaşandı. Bu krizle birlikte özellikle gelişmekte olan ülkelerde ciddi sıkıntılar ortaya çıktı. Dünya niye böyle bir krizle karşı karşıya geldi bunu iyi analiz etmek gerek. O dönemde dünyada günlük ticaret hacmi yaklaşık kırk milyar dolar oysa finansmanda dönen rakama baktığımızda bunun tam yüz katı yani dört trilyon dolar. Bu şu gerçeği ortaya koydu; yani siz istihdamı oluşturmadan, ticareti yaygınlaştırmadan sadece para kazanma düşüncesiyle dünyayı yönetmeye kalkışırsanız işte böyle yirmi yedi milyon kişiyi işsiz bırakan, dünya ekonomisini yüzde beş küçülten bu tür krizlerle karşı karşıya kalırsınız. Neticede biz sarsılarak uyandık ve bu kriz dünyanın birçok yerinde devam etmektedir. Bunu ortadan kaldırabilmek için de istihdama, yatırıma yönelik tedbirlerin alınması lazım. Gelir dağılımına dikkat ettiğimiz zaman özellikle piramidin üst noktasındaki gelir dağılımı çok yüksek kişiler ortaya çıkıyor ama bunu tabana yaymadığınız zaman bu insanlara huzuru ve mutluluğu getiremezsiniz. Tüm dünya ülkelerinin yeni ekonomik tedbirler almak zorunda olduklarını bilmeleri gerekir. Dünyanın gayri safi hasılasına baktığınızda gelirin yüzde doksan beşini, yüzde beş insan yiyor. Gelir dağılımında ciddi bir adaletsizlik söz konusu”.
2.Erdoğan Ünverdi: “Asgari ücret altı yüz lira civarında ve bu ücretle insanların geçinmesi çok güç. Bütçe, işsizliği, yoksulluğu ortadan kaldıracak düzeyde mi? Ülkenin bölgeleri arasında gelişmişlik konusunda bir dengesizlik var. Milli gelirden tüm kesimler adaletli bir şekilde faydalanabiliyorlar mı bunları tartışmamız lazım. Devlet olarak herkese iş sağlayabiliyor muyuz? İşverenler devletten aldığı teşvikle kurduğu işletmelerinde çalışanlarına refah payı olarak ne kadar veriyorlar bunu düşünmek lazım”.
3.Hasan Kaya: “Bütçede eğitime, sağlığa, işçiye, memura, emekliye pay yok ama rantiyeye, faizciye, karaborsacıya, soyguncuya ve vurguncuya var. Bu bütçe gerçekten yoksullukla mücadele bütçesi mi? Eğitime baktığımızda ataması yapılamayan üç yüz bin öğretmen var, okullar kalabalık, taşımalı sistemle yapılıyor. İstihdama yönelik dengeli bir bütçe olduğunu düşünmüyorum. Eğitim çalışanlarının gelir düzeyi oldukça düşük. İşsizlik oranı yüzde on iki civarında. Bütçeyi hangi amaçlarla yaptığımız önemli. Bütçeyi yoksulluğu çözmek için mi yapıyoruz? Bugün bütün vergiler ağırlıklı olarak çalışanlardan elde ediliyor. Oysa çalışanların milli gelirden aldığı paya baktığımızda bu çok düşük. Sosyal güvenlik açısından, eğitim açısından, sağlık açısından da baktığımızda kamu alanları her geçen gün daraltılıyor, özelleştirmeye ağırlık veriliyor. Ayrıca IMF ile yapılan anlaşmalarda Türkiye’nin bütçesinin dış ve iç borçlara gittiğini görüyoruz. Bu borlar yerine eğitime, sağlığa, konuta harcanırsa daha kalkınmış bir ülke oluruz”.
4.Hasan Buran: “Cumhuriyetin kuruluşundan 24 Ocak kararlarına kadar korku imparatorluğu ile yönetilmişiz. 2002 yılına kadar belli bir büyüme oldu. Uluslar arası dengeler buna müdahale etme zorunluluğu hissetti. Hala, işçi, köylü, emekçi, dar gelirlilere yönelik toplumsal patlamayı önlemek adına bazı kırıntılar veriliyor. Bütçede bazı dengeler korunmaya çalışılıyor. Devletler ideolojilerine göre bütçe yapıyor fakat Türkiye dünyadan bağımsız düşünülemez”.
5.Ahmet Yıldızhan: “Türkiye’nin yapısına bakıldığı zaman genelde ülke sivilleştikçe, bütçesinin de sivilleştiğini görüyoruz. Geçmiş yıllarda bütçe paylaştırıldığı zaman askeriyeye ayrılan pay yüksekti oysa şimdi eğitime daha fazla bütçe ayrılıyor bunun akabinde sağlığa ayrılıyor. Bu da artık sosyal devletin gereğinin yerine geldiğini gösteriyor. Birinci sırada eğitime payın ayrılması sevindirici, yıllarca birikmiş yığının çözülmeye doğru gitmesini getiriyor. Eğitim çalışanlarının, yardımcı hizmetlerde çalışanların ekonomik durumlarının da iyileştirilmesi gerekir”.
6.Ferman Salmış: “7-8 öncesine göre bakıldığında Türkiye’de bankaların battığı, cebimizdeki paraya güvenmediğimiz, yarın ne olacağını kestiremediğimiz bir tabloyla karşı karşıyaydık. O krizden kurtulduk ancak bu, ekonomide hastalıklardan kurtulduğumuz anlamına gelmiyor. Bir takım hastalıklar, eksiklikler, defolar devam ediyor. Bu son krizde Türkiye diğer ülkelerle karşılaştırıldığında iyi görünüyor. Daha iyi bir ekonominin sivil, sosyal devlet ilkesine uygun planlaması nasıl yapılır? Burda övgü ya da yergiden ziyade daha objektif bir yaklaşımın olması gerekiyor. Devletçi ekonomiler iflas etmiş durumda o yüzden devletçi bir ekonomiyi önümüze koymamız doğru değil. İnsan odaklı bir yatırıma da ciddi bir ihtiyaç var ve bugünkü hükümet bunu ne kadar karşılıyor bu da bir soru işareti. Bütçede en çok tartışılması gereken tsk’ya ayrılan pay olmalıdır. Askeriyenin yaptığı harcamalar denetlen biliyor mu bu konuda bir şeffaflık yok. Bu, devletin resmi ideolojisiyle direk alakalıdır. Ancak siyaseti normalleşen bir ülkenin ekonomisi de normalleşir”.
7.Selahattin Canpolat: “Türkiye’de bütçe dağılımı yapılırken çok ciddi bir denetim mekanizmasının olduğuna inanmıyorum. Bütçede önceliğin eğitime verilmesi çok önemli”.
8.Mustafa Baştürk: “Üretim yaparken birlikte yapıyorsunuz oysa paylaşımın adil olduğunu söyleyemeyiz. Olayları uzlaşarak ve çözümler üreterek yaklaşmalıyız. Çalışanlar anayasal haklarını kullanırken sıkıntılarla karşılaşmamalı, iş akitleri feshedilmemeli. Burada sendikaların yapısal olarak geriye doğru ciddi sıkıntıları var. Sendikacılar güven vermedikleri için bu sıkıntıları yaşıyorlar. Oysa işverenle masaya oturduğumuzda üretimin ne kadar olduğunun, Pazar payının ne kadar olduğunun ve ne kadar kazanılacağının taraflar samimi bir şekilde ortaya koyduğunda sıkıntı olmayacağını düşünüyorum. Sivil toplum örgütleri bütçeleri takip etmek zorundalar. Mesela sağlık sektöründe bütçe açık verecektir fakat bu açığın kime gittiği önemlidir. Açık verirken acaba ülkedeki yoksul insanlara mı gitti yoksa rantiyeye mi gitti? Bu sivil toplum örgütlerine düşen bir görevdir. Biz bunları sağlıklı ortaya koymazsak karşıya sürekli çözümler üreterek katkı sunmalıyız. Nitelikli iş gücünün yetişmesi gerekiyor. Bir ülke ne kadar demokratik olursa yatırım o derecede artacaktır”.
9.Ertan Mumcu: “Devlet bütçesinin, hükümranlık haklarının en bariz göstergesi vergi toplama ilkesidir. Eğer bir devlet vergi toplayabiliyorsa devlet olma şartlarını yerine getiriyordur. Devletlerin yönetim şekline ve ideolojik alt yapılarına göre de bütçeleri şekilleniyor. Türkiye’de sanayinin gelişimine baktığımızda cumhuriyetin kuruluşundan bu tarihe kadar bir korku sendromuyla sürekli içe doğru kapatılmaya çalışılan ve bütçe hazırlanırken milli savunmanın bütçesinin her dönemde sağlık, eğitim, alt yapı, sosyal transferlerin tamamen önünde olduğunu gördük. Yönetim şekli veya hükümetlerin oluşumu değiştikçe bütçenin alt yapısı ve tasnifinin de buna göre şekillendiğini görüyoruz. Son yıllarda milli eğitimin bütçesi ve buna ayrılan kaynak bütçede en büyük payı alıyor. Bu da tabi hükümetlerin politikalarıyla alakalı bir durumdur. 2010 yılı itibarı ile yüz milyar doları aşkın bir ihracat gerçekleşti. Borçlanma, devletlerin ödeyebilmeleriyle alakalı bir durum, iç ya da dış borçlanma olabiliyor. Ülke kaynaklarının sömürülmesi maalesef çok yasal zeminlerde olabiliyor”.
10.Öznur Çalık: “Bütçe yapılırken gelirleriniz ve giderleriniz var. Bu gelir ve giderleri dengeleyemediğimiz taktirde çok ciddi açıklar veriyorsunuz.. 2002 yılındaki Türkiye' de gelirlerin büyük bir çoğunluğu faiz giderlerine gidiyordu. O günlerde IMF’ye boyun eğen bir Türkiye vardı. Bugün tüm Dünya'nın küresel aktör olarak gösterdiği bir Türkiye'den bahsediyoruz IMF'ye borcu 6 milyar dolara düştü. Türkiye, büyüyen bir ekonomiye sahip. 2011 yılının gerçekleşmesini istediğimiz tahmini bütçesi ise 279 milyar lira. 2002 Türkiye'si ile bugünkü Türkiye'yi karşılaştırdığımızda Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü ülkeleri içinde en fazla büyüyen ekonomiye sahip ülke olarak, G 20 ülkeleri içinde de Çin'den sonra en fazla büyüyen ülke olarak Türkiye'yi gösteriyoruz. Bugün IMF ile anlaşma yapmayan bir Türkiye'den bahsediyoruz. AB ülkelerinin yaşadığı krizler malum. Yunanistan 160 milyar Dolar IMF ile borç anlaşması yaptı. Dünya'da bu kadar ekonomik kriz yaşanırken biz iki çeyrek üst üste yüzde 11'lik bir büyümeyi yakaladık. 2010 yılında dimdik ayakta hiç batan bankalardan bahsetmeyen bir Türkiye var. Devletin en önemli giderleri personel giderleridir. Devlet istihdam kapısı olmaktan çıkarılmalı. Özel sektör eli ile ülke güçlendirilmelidir. Yatırımı çekebilmek için de güçlü bir ekonomiye ve güçlü bir siyasi yapıya ihtiyaç var. Türkiye'nin daha önce savunma sanayine en fazla bütçe ayırıyordu, bugün ise en fazla bütçe eğitim ve sağlığa ayrılıyor. Üretimin ve yatırımın artması ile birlikte işsizliğin de önüne geçebileceğiz”.
2.Yerel Konu: Malatya’nın kent yerleşimi ve çevre sorunları.
1. Baran Boztepe: “Günümüz Türkiye’sinde hızla artan kentleşme olgusu ne yazık ki beklenenin aksine gelişmişliği değil, çeşitli yollardan geri kalmışlığı getirmektedir. Bu durumun en dikkati çeken kanıtlarından biri çevre sorunlarıdır. Hızlı kentleşme ile beraber çevre sorunlarının gün geçtikçe arttığı, nüfus merkezlerimizden biri de Doğu Anadolu Bölgemizin güzide şehirlerinden Malatya’dır. Burada fiziki, beşeri veya her iki faktörün ortaya çıkardığı çevre sorunlarının başında hava kirliliği gelmektedir. Özellikle kış aylarında jeomorfolojik ve klimatolojik dezavantajlarının yanı sıra insanlarımızın bilinçsizce ısınma çalışmaları doğanın dengesini bozmakta, bu durumda insan hayatına doğrudan etkide bulunmaktadır. Plansız şehirleşme ve hızlı büyüme nedeni ile trafik sorunu da yine çevre sorunlarının ayrılmaz bir parçası olmuştur. Öte yandan altyapıda kullanılan bilinçsiz metot ve tekno coğrafya şartlarına uyumsuz malzemeler Malatya halkının sağlık dengesini bozmakta, bu tip bilinçsiz – yanlış çalışmalar sonucunda çıkan olay ve beraberinde çıkan haberler, Malatya ismini tüm yurtta antipatik hale getirmektedir.
Doğu Anadolu Bölgesinin, Yukarı Fırat bölümünde yer alan Malatya şehri, gerek bölgenin ve gerekse bölümün en gelişmiş merkezlerinden biridir. Şehir, sanayi faaliyetlerindeki artışa bağlı olarak gelişme hız kazanmıştır. Özel sektör tarafından 1980’lerden sonra yapılan sanayi yatırımlarına bağlı olarak şehrin ekonomik düzeyi artmaya başlamıştır. 500 000’e yakın nüfusa sahip şehrin ve şehirde ki ekonomik fonksiyonların gelişmesinde; kayısı ve sanayiye bağlı ticaretin önem kazanması, önemli ulaşım güzergahları üzerinde yer alması ve hizmet sektöründe meydana gelen gelişmeler etkilidir.
Tüm bu fonksiyonlarına bağlı olarak, çevre kırsal alanlardan ve çevre merkezlerden göç alan şehirde çevre sorunları gecekondulaşma, işsizlik ve diğer toplumsal sorunlar yaşanmaktadır.
• Öneriler;
• Jeolojik yapısı nedeni ile ilimizde yapılaşmaya özen gösterilmeli, siyasi amaçlı rantlar ortadan kaldırılmalıdır.
• Temiz bir enerji kaynağı olan doğalgaz kullanımı için yerel yönetimimizin çalışmalarını hızlandırması gereklidir.
• Bireysel ısınma sistemleri yerine merkezi ısınma sistemleri tercih edilmelidir
• Isıtma cihazlarını konularında bilgili kişiler kullanmalıdır.
• Tüm konut ve atölyelerde baca filtreleme sistemleri kullanılmalıdır.
• Malatya şehir merkezinden geçen çevre yolunun konumu değiştirilmelidir. Şehri boydan boya kat edecek yeni bir transit yol ve bağlantıları yapılmalıdır.
• Kalitesiz ve ruhsatsız yakıt kullanımına asla göz yumulmamalı, gereken caydırıcı önlemler alınmalıdır.
• Isınmada atık makine yağı kullanılan Yeni ve Özsan sanayi sitelerinde kontroller arttırılmalıdır.
• Şehir merkezinde yer alan ve adeta konutlar arasında kalmış olan Malatya şeker fabrikasının, en kısa zamanda baca filtre sistemleri kontrol edilmeli, konumları değiştirilerek şehir dışına taşınmaları sağlanmalıdır.
• Malatya halkına yeni bir tüketim alışkanlığı kazandırmak ve bilinçlendirmek amacı ile çeşitli eğitim seminerleri düzenlenmelidir.
• Mevcut alanda daha fazla yerleşim birimi sığdırmak amacı ile Malatya yapılaşma kültüründe var olan konut bahçeleri yok edilmekte şehrimiz bahçe şehir özelliğini giderek yitirmekte adeta site kent haline dönüşmektedir.
• Şehirlerde kişi başına 7m2 yeşil alan düşmesi gerekirken Malatya şehrinde kişi başına 2m2 yeşil alan düşmektedir.
• Günümüzde hızla öneminin arttığı markalaşma çalışmalarına ilimizde de önem verilmeli dünya çapında ticari çalışmalarını arttırmalıdır.
• Son yıllarda artan konut yapımı düzenli bir şekilde sürdürülebilmelidir.
• Şehrin düzenli gelişimi için asla gecekondulaşmaya izin verilmemeli, konut ve arazi temininde kolaylıklar sağlanmalıdır.
• İlimizde geçmişten beri önemini kaybetmeyen eğitim çalışmalarının hızı kesilmeden sürdürülmelidir.
• Altyapıda kullanılan malzemelerin günümüz teknolojisine sahip ürünler olmasına dikkat edilmedir.
• Evsel atıklarda ayrıştırılmaya geçilmeli, halk bu konuda bilinçlendirilmelidir.
• Merkezi iş alanında (CBA) katlı otopark sayısı arttırılmalıdır
• Büyümekte olan ve mücavir alanı genişleyecek olan Malatya şehrinin çevre belde ve belediyelerle koordineli çalışması gerekmektedir.
• Yapı denetimleri arttırılmalıdır.
• Şehrin çöplerinin depolandığı alan değiştirilmeli ve modernize edilmelidir.
• Özellikle son 10–15 yılda hızlı göç alan şehrimizde, kültür çeşitliliği artmıştır. Şehir kültürünün getirdiği bireysel düşünce yapısı şehrimize ciddi zararlar verebilir. Bu yüzden ortak yaşam alanımız olan şehrimizde ‘birlik içinde, birbirimiz için’ düşünce yapısıyla yaşamalı, kentimizi daha yüksek gelişmişlik seviyesine çıkarmalıyız.
Ortak sonuç:
Değerlendirme:
İletişim:
a.Sivil toplum ile
35 Sivil Toplum Örgütüne e mail, telefon ve davetiye yoluyla çağrı yapıldı.
b. Milletvekilleri ile
Telefon ve sms ile ulaşıldı.
c.Katılımcılarla
E mail ve telefonla çağrı yapıldı.
d.Medya ile
25 civarında yerel basın ve ulusal basın temsilcileri e mail ve telefonla arandı.
Sonuçlar:
Değerlendirenler: Semine Dengeşik- Malatya kMM girişimcisi
04.12.2010 Malatya kMM Toplantı Tutanağı
previous post