Yer : Kocasinan Belediyesi
Tarih: 04.11.2010
Katılımcılar:
a. Dernek, Vakıf ve Girişimler:
Gönüllü Kültür Teşekkülleri (Ahmet Taş- Başkan)
Mazlum Der (Mustafa Delice- Bşk. Yrd.)
Üvey Evlatlar Platformu (Sinan Demirdöven- Başkan)
AHUDER (Gülay Pancar- Yön. Kur. Üye)
Miraç Kültür Derneği (Yılmaz Altınöz- Başkan)
Anadolu Radyo-TV Yay. Der. (Ahmet Biçer Ceylan- Başkan)
Anadolu Eğitim Bil. Kül. Vakfı (Atalay Şahin- Başkan)
Liberal Gençlik Derneği (Ferhat Çakır- İl Temsilcisi)
Anadolu Sakatlar Derneği (Osman Kılıç- Başkan)
Talasemi ve Lösemililer Der. (Faruk Başdemir- Başkan)
Şehit Gazi Dul ve Yetim Der. (Ali Yavuz- Başkan)
Alevi Kültür Merkezi (Rüstem Gümüş- Başkan)
Çocuk Dostu Derneği (Hatice Hanım- Başkan)
Tüketiciler Birliği (Bekir Parlak- Yön. Kur. Üye)
b. Meslek Odaları
15. Jeoloji Mühendisleri Odası (Gökhan Gökoğuz – İl Temsilcisi Yrd.)
c. Sendikalar
Memur Sen (Aydın Kalkan- İl Temsilcisi)
Demiryol İş Sen. (Yakup Aslan- Başkan)
Eğitim Sen (Sedat Ünsal- Başkan)
Çelik İş (Celalettin Korkmaz- Bşk. Yrd.)
Hak İş (Yunus Değirmenci- İl Temsilcisi)
Koop İş (İdris Güven- Başkan)
d. Kanaat Önderleri, Bireyler ve Diğer Katılımcılar
Sunay Gülveren (İktisat Topluluğu- Üye)
Betül Öncül (Hür Düşünce Kulübü- Üye)
Reşat Koparan (Ceza hakimi)
Katılan Milletvekilleri:YOK
Belediye Başkanları:YOK
Mesaj Yollayanlar:YOK
Moderatör: Süleyman Soylu (İş Adamı, Demokrat Parti Eski Genel Başkanı)
Gözlemciler: YOK
Diğer Katılımcılar: YOK
Medya:
Anadolu Ajansı
DHA
TV Kayseri
Erciyes TV
Kanal 38
Konular:
Genel konu: Kamusal Alan ve Başörtüsü
Konuşulanlar:
1. Süleyman Soylu: Kamusal Alan kavramı neredeyse bir rejim meselesi haline getirildi. Biz insanın şerefli bir varlık olduğuna inanılan bir inancın mensuplarıyız. İnsanı temel alan yönetimlerde insanı şekillendirmeye çalışmak, ona biçim ve yön vermek anlamsızdır. Bize Churchill’in tarif ettiği şekilde yönetilen bir ülke lazım. ‘Alacakaranlıkta kapınız çalındığında bunun sütçüden başkası olduğuna ihtimal vermediğiniz ülke demokratik bir ülkedir.’ Demokrasi özgür ve hür bireyler olmasına imkan veren bir rejimdir. Dünya sürekli değişip, dönüşüyor. 20. Yüzyılın başında ABD patent enstitüsü başkanı dünyada bütün buluşlar bitmiştir derken büyük bir yanılgı içindeydi. Lokantalara alınmayan ırk ABD’ye başkan olurken dünyayı dönüştürüyordu. Talabani aşiret reisliğinden cumhurbaşkanlığına geliyordu. Obama, Sarkozy, Merkel, Talabani ötekilerdir. Bir şeyler değişiyor. Cumhuriyetin tekamülü Demokrasi ile birlikte olur. Dünya tarihinde demokrasi ile kazanılan tek savaş Kurtuluş Savaşıdır. Çünkü savaşı yöneten bizim meclisimizdir. Türkiye’de ki ötekiler kimdir? Gayrimüslim, dindar, alevi, kürt. İşte Türkiye’nin derdi bunlarla barışmakla çözülür.kimini geleneği, kimini ekonomi, kimini de başörtüsü ile enterne ediyoruz.
2. Gülay Pancar: Başörtülü kızlarımızın mücadelesini her zaman takdir ettim. Devletin vatandaşı şekillendirmeye hakkının olmadığını düşünüyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin her vatandaşını kucaklayan bir devlet olmadığını üzülerek gözlemliyoruz. Bu anlayışın referandumdan sonra yavaş yavaş değişeceğine inanıyorum. Olay başörtüsünden ziyade kadın meselesi olarak geliyor bana. Başörtüsü ile birlikte kadın meseleside halledilecektir kanaatindeyim.
3. Ferhat Çakır: Öncelikle kamusal alan olarak adlandırılan alanın pek de sağlıklı bir tanım sonucu oluşturulmadığını ifade etmek istiyorum.
2. Dünya savaşı esnasında binlerce adaya yerleştirilmiş ve savaşın sona erdiğini hala bilmedikleri için uzun yıllar ellerinde tüfekler cenk meydanı bekliyorlardı. Tıpkı bu japon askerleri gibi geçen yüzyılın savaşını sürdüren zihniyetin bir an evvel dünyadan haberdar olması gerekiyor. Başta Yargı ve asker bürokratların, başörtülülerin düşman yahut gerilik yahut irtica sair düşüncelerin ürünü değil ülkedeki 200 yıllık modernleşmenin bir tezahürü olduklarını algılaması gerekiyor diye düşünüyorum.
Tıpkı 2002'de HSYK tarafından uygun olmayan davranışları nedeniyle Gülnar hakimliğinden alınmış bayan gibi 21. Yy da üniversite kapılarında hakları engellenen mazlumların ülkemizde mağdur edilmesi cok acıdır. Bütün bir fransız ve anglosakson siyasası incelendiğinde sokakla üniversite arasındaki kamusal alanın ne farklılık yarattığını ifade edebilecek bir kesin tanım olmadığını düşünüyorum. Eğer başörtülüleri tehlike olarak gören bir zihniyete sahipse iktidar sahipleri üniversiteyi değil sokakları da bu tehlikeden korumamlılar hatta evlerin içine girip bu başörtüsü illetini sökmeleri gerekiyor yahut insanlara saygı duyarak; çeşitliliklere, bütün ötekileri rahat bırakarak yaşam hakkı tanımalıdır.
4. Mustafa Delice: Hukuk terminolojisinde kamusal alan diye bir ifade yoktur. Çıkartılan bu terim özgürlük alanı mıdır, yoksa yasaklama alanı mı? Sayın Soylu’nun dediği gibi tek tipleştirme alanı olarak uygulanmak istendiğine inanıyorum. Vergi alırken diline, dinine, ırkına bakmıyor. Hizmet veren-alan ayrımının çok kurnazca bir kavram olarak hayatımıza sokulmak istendiğini düşünüyorum. Yasakçı bir anlayıştır. Başörtüsü serbest olduğu zaman laiklik zedelenmez aksine kuvvetlenir. Vatandaşa düşünürsün ama söyleyemezsin, inanırsın ama yapamazsın deniyor.
5. Sedat Ünsal: Gördüğüm kadarı ile milleti referandum çarpmış adeta. Herkesi suskun görüyorum. Kayseri küçük Millet Meclisinde bile referandumun çarpma etkisini görüyorum. Şu an toplumun % 30’u burada temsil edilmiyor. Ben Mahmut Şahin beyin akrabasıyım. Annemin başı kapalıdır ama hiç sorun olmamıştır. Eğitim Sen olarak üniversitelerde türbanın yasaklanmasını hep eleştirdik. Sorunsal da şu idi: Üniversitede başını kapatan insanımızın çalışma hayatında karşısına kurumların yasakları çıkacaktı. Bu neden hiç konuşulmuyor? Asıl bunun konuşulması gerekiyor. İnanç özgürlüğü sadece başörtülüler için sorun değildir. Bu ülkede 80’den önce oruç tutmadığı için 40 öğrenci öldürülmüştür. Biz başörtüsünü savunuyoruz ama karşı tarafta bu tarafın haklarını savunmalıdır. Başörtüsü karşıtlığını demokratik şekilde yapanları da saygıyla karşılamalıyız.
6. Sinan Demirdöven: Ortamın dinginliği dikkatinizi çekti mi? Konuşmacıların ses tonları ne kadar huzurlu. Bu toplantı 5-10 sene önce olsaydı gazetecilerden, cumhuriyetçi kadınlardan geçilmezdi. Ama süreç iyiye doğru gittiği için bir dinginlik var. Benim hayatımın sonuna kadar unutmayacağım olaylardan ve sözlerden birisi Ecevit’in ‘atın bu kadını dışarı’ sözleridir. Cumhurbaşkanlığına aday olursa kesinlikle Merve Kavakçı’ya oy vereceğim. Bu ülke üç kadını unutmaz. Çiller, Kavakçı ve Leyla Zana. Bu kadınlarımız tarihe not düştüler. Bu ülkede başörtüsü serbest kalacak. Bunu herkes kabullenmeye başlasın. Acı bir dönem yaşadık. Bütün LGBT’ler başörtüsü yasağının karşısında oldular. Ülkücüler yasağın yanında yer alırken onlar özgürlüğü savundular. Ben mecliste başörtülü milletvekili görmek istiyorum. Erkek egemen toplumda zulüm olur. Artık elele yaşamayı öğrenelim.
7. Yakup Aslan: Seçme şansımız olsaydı eğer müslüman bir japon olarak yaşamayı seçerdim. Ülkemizde sadece başörtüsü değil bir çok bireysel özgürlük sorunu var. Tek tip insan dayatmasının bittiğini görüyor ve seviniyorum. Aşık Veysel’in kıyafetinden dolayı Ulus meydanına sokulmadığı bir geçmişe sahibiz.
8. Ahmet Biçer Ceylan: Bazıları kendilerini eşleri ve çocuklarının kılık kıyafeti ile ilgili hak sahibi olarak görürken dindar insanlara bunu çok görüyorlar. Bir zamanlar bu ülkenin meclisindeki vekiller, milletin dinini değiştirip hıristiyan yapmak için fikir serdettiler. Kılık kıyafet konusu herkesin kendi inanç ve yaşam şekline saygı duyularak serbest bırakılmalıdır. İnsan doğasına en uygun anlayış budur. Özgürlük kapsamı sadece üniversite ile sınırlı kalmamalıdır. Hayatın her alanında özgürlük insanımızın en temel hakkıdır.
9. Rüstem Gümüş: Türban konusu kesinlikle çözülmelidir. Her türlü katkıya hazırız. 29 Ekim’de Adana’da Cumhuriyet resepsiyonunu terkedip giden askerlerin davranışlarını asla tasvip etmiyorum. İki tarafa da eleştirilerim var. İki taraf da sorunun çözümünü istemiyor gibi. İstismar edilerek sürekli gündemde tutulmaya çalışıldığını görüyorum. Zorunlu din derslerinin alevi çocuklar için bir zulüm olduğunu artık görmek lazım. İnanç özgürlüğü ise bunu da ele alalım. Başörtüsü sorunu da artık çözülmüş gibi görünüyor. Artık gündemde tutulmaması gerekiyor. İlkokulda başörtüsü konusunu da yanlış bulduğumu belirtmek isterim.
10. Ahmet Taş: Hakimiyet bila kaydu şart milletindir. Ama 87 senedir milletin bu hükümranlığını göremedik. Sınırları çizilmiş, sonucu belli bir oyunu oynattılar bize yıllarca. Cumhura rağmen cumhuriyet döneminde bir ayrıştırma başladı. Bu ülkeye ülkücü düşman, solcu, liberal, islamcı düşman. Peki dost kim? Milleti düşman gören bir devlet. Ceberrut devlet, her hizmeti alıp ayrıştıran devlet. Bu millet bunca senedir ilk defa sınırlı da olsa bir anayasa yapmıştır. Üniversitede okurken son iki ayında başörtüsünden dolayı okuldan atılan öğrencilerin içindeki kızgınlık ve öfkenin hesabını nasıl vereceğiz? 82’de başörtüsü yasağı başladığında ben lise öğretmeniydim. Başını açmak zorunda kalan öğrencilerim başını açmanın verdiği eziklik ve utançla sıraların altlarına saklanmıştı. Bu çocuklara bu utancı yaşattıranlar utansın.
11. Süleyman Soylu: 80 darbesi ülkede düşünme kabiliyetini ortadan kaldırmıştır. 82 anayasası özgür bir ülkenin utanç metinleridir. Anayasalar bireyi güçsüz görürler ve öyle olmasını isterler. Okul kapısına kadar başı örtülü bir öğretmen veya öğrencinin içeri girdiğinde açması sonuçları telafi edilemeyecek travmatik durumlara yol açabilir. Bu durumdan sağlıklı bir nesil çıkmaz. Bu kadının ruhu ezilir. Buna aydınların ve sözde solcuların tahammül edebilmelerini anlayamıyorum. 29 Ekim resepsiyonlarında cumhurbaşkanının eşinin olmaması çok absürd bir durumdu. Annesi başörtülü veya değil, çocuğunu askere gönderiyor ama çocuk travmatik bir şekilde dönüyor.
12. Reşat Koparan: Hak ve özgürlükler bir araç değil ideal bir amaçtır. Gönül isterdi ki referandumda insanlar neye evet neye hayır dediklerini bilsinler. Darbe anayasasında bir gedik açılması bizleri sevindirdi elbette. Her şeye rağmen değişimi olumlu ama yetersiz buluyorum. İktidar özgürlüklere kendi ihtiyacı kadar bakıyor. Muhalefetin zaten böyle bir derdi yok. Referandumdan sonra farklı bir yanlışın içine girdik. HSYK seçimlerinde ben amatörce 1004 oy aldım. İmkanlar eşit değildi maalesef. Vesayetten kurtulurken yeni bir vesayet mi oluşturacaktık? Özgürlüklere kendi ihtiyacı kadar bakmaya kimsenin hakkı yok.
13. Aydın Kalkan: Vatandaşını tanımlayan değil tanıyan devlete geçtiğimiz zaman bir çok sorunu halletmiş olacağız. Biz referandumda evet dedik ve sokakta referandumun çarptığı kimseye de rastlamadım.
14. Yılmaz Altınöz: Başörtüsü insani bir sorundur. İnanan bir insan istediği yaştan itibaren hayatın her alanında takabilmelidir. ‘Herkes haksızlığa karşıdır ama kendisine yapılırsa’ sözü içinde mesaj barındıran güzel bir sözdür. ABD ve İngiltere kendi insanına layık gördüğü muameleyi dışarıdaki insanlara da yapmalıdır.
15. Süleyman Soylu: % 58 değişime evet demiş, % 42 ise değişimi denetlemek istiyorum demiş. Ülkemiz bütün konuları tartışabilmelidir. İlkokulda örtüyü de, zorunlu din dersini de, din hanesini de tartışmalıdır. İstismar edenle değil ettiren sistemle uğraşmak lazım. En çok ötekileştirilenler aslında siyasetçilerdir. Kuralları koyup oynayın diyorlar. 12 Eylül 2010’u sürdürülebilir kılmak lazım. Bunu fetişleştirmeden.
Öneriler:
Ortak sonuç:
Değerlendirme:
İletişim
a. Sivil toplum ile
38 sivil toplum kuruluşuna hebar verildi. Telefon, internet ve bizzat ziyaretler ile.
b. Milletvekilleri ile
c. Katılımcılarla
Toplantının hafta içi olması daha uygun diyenler oldu.
d. Medya ile
4 ulusal ajans ile 4 TV kanalına internet ve faks ile ulaşıldı 5’i geldi.
Sonuçlar:
Değerlendirenler: Mahmut Şahin
04.11.2010 Kayseri kMM Toplantı Tutanağı
previous post