YER: Malatya Belediyesi Fırat Toplantı Salonu
TARİH: 04.06.2011
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Mazlum Der (Fikri Aksoy – Yönetim Kurulu Üyesi)
2 / Uluslar arası Af Örgütü (Ferman Salmış – Üyelik Geliştirme Koordinatörü)
3 / Sakatlar Derneği (Ali Haydar Koyun – Başkan)
4 / Ekolojik Der (Hasan Buran-Başkan)
5 / Gazeteciler Cemiyeti (Haydar Karaduman- Başkan)
6 / Beydağı Yamaçları Kültür ve Dayanışma Derneği (Sait Aytekin – Başkan)
7 / Zeynel Abidin Kültür ve Dayanışma Derneği ( Erdoğan Ünverdi – Başkan)
8 / Çağdaş Gazeteciler Derneği (Mazlum Köse-Başkan)
9 / Adil Akkoyunlu (Yazarlar Birliği Temsilcisi)
10 / Toplum Gönüllüleri Derneği (Sinan Oral)
SENDİKALAR
1 / Memur Sen (Selahattin Canpolat – Yönetim Kurulu Üyesi)
ODALAR
1 /Mimarlar Odası (Vefik Şahin – Yönetim Kurulu Üyesi)
2 / İnşaat Mühendisleri Odası (Vehbi Aluçlu – Yönetim Kurulu Üyesi)
3 / Makine Mühendisleri Odası (Necip Cengil- Yönetim Kurulu Üyesi)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Asım Demirkök
2 / İbrahim Ulutaş
3 / Hasan Doğan (Barış Meclisi Aktivisti)
4 / Kadir Akgüneş (Avukat)
DİĞER KATILIMCILAR
1 / Hasan Kaya (ÖDP İl Başkanı)
2 / Orhan Erdem
3 / Hasan Özhan
4 / Vahap Güner (Gazeteci)
5 / İbrahim Göçmen (Gazeteci)
6 / İdris Başaran
7 / Murat Turgut
8 / Sami Cengil (Mazlum Der)
9 / Orhan Tuğrul
10 / Ahmet Turan Yıldırım
11 / Ramazan Kuzu (BDP)
12/ MahmutBoyun
13 / M. Duran Özkan (Güneş Tv)
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ ADAYLARI
1/Mücahit Fındıklı (AKP)
2/Ali Dağdelen (CHP)
3/Güzide Gök Yıldırım (CHP)
MESAJ YOLLAYANLAR
Mesaj Gönderen Yok.
MEDYA
1 / Güneş Tv
2 / Tv Malatya
MODERATÖR: Doç.Dr. Abdulkadir Baharçiçek– İnönü Üniversitesi Öğretim Üyesi
KONULAR
GENEL KONU: Malatya küçük Millet Meclisi 10 İstek Çalışması.
KONUŞULANLAR
1 / Abdulkadir Baharçiçek: “Demos, halk demek, kratos iktidar demek. İkisi birleşmiş ve demokrasi olmuş. Bu üç bin yıllık kelimenin serüvenine baktığımızda eski Yunan’da ortaya çıkmış. Demokrasinin gerçek anlamda; yani halkın iktidara gelmiş olduğu bir yönetim biçimi anlamındaki varlığı yüzyıldır kullanılıyor.Birçok düşünürün demokrasi konusundaki düşünceleri olumsuz. Kimi; demokrasinin iyi bir yönetim biçimi olmadığını, kimi, halka güvenilemeyeceğini, kimi de devletin esas alınması gerektiğini söylüyor. Makyavel, “devlet esastır, devletin varlığı için her yol mübahtır” diyor. Aristo, “amaç devlettir, sitedir” diyor. Üç bin yıllık bir kavram olarak var olmasına rağmen çok öne çıkmadı bunun temel nedeni başından itibaren halka güvenilmemiş ve halkın iktidarının gücü elinde tutanlar tarafından doğru bir yol olarak görülmemiş olmasıdır.. Kimi halkı cahil görüyor, kimi yetersiz görüyor, kimi de filozoflar yönetmeli, kimi de yönetici sınıfı diye ayrı bir sınıf olmalı ve onlar yönetmeli diyor. Dolayısıyla halk yönetimden uzak tutuluyor. Türk demokrasi tarihine baktığımızda da benzer bir süreci görüyoruz. Biz batıdan çok geç demokrasiye geçmedik. Ancak bizde birçok konuda olduğu gibi demokrasinin gelişmesi, yerleşmesi halktan gelen taleplerden ziyade bize bahşedilenlerle süreci ilerletmeye çalışıyoruz. Böyle olunca da demokrasimiz kör topal işliyor, sürekli birileri müdahale ediyor. Sivil toplumun Türkiye’de yeterince güçlenmemiş olması, alt yapı unsurlarının yeterince gelişmemiş, çoğulculuğun yeterince sindirilmemiş olduğunu görüyoruz. Temel haklar ve özgürlükler konusunu yeterince sindirememişiz, hukuk sistemimizi tam olarak oturtamamışız. Türkiye’de demokrasinin yeterince derinleşmemesi, kesintiye uğraması birçok sebepten kaynaklandı. Bunun temel nedenlerinden biri bürokratik bir elitin var ve çok güçlü olması, sivil toplumun ise yeterince güçlü olmamasıdır. Dolayısıyla bizim 10 talebimiz bu anlamda çok önemlidir. Çünkü “biz” istiyoruz. Bu, Türkiye’de demokrasinin derinleşmesi için çok önemlidir”.
2 / İbrahim Göçmen: “Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu konusunda hepimiz hem fikiriz. Sivil, özgürlükçü, eşitlikçi, sosyal, adalete ve insan haklarına dayalı bir anayasa yapmalıyız. Eşitlikçi nedir? Eşit yurttaş kavramını koymalıyız. Herkes yasalar karşısında eşit haklara sahip olmalıdır. Türkiye’de son 9 yıldır iktidar olan Akp hükümeti dönemi de dahil geçmişten bugüne kadar Türkiye’de bir işsizlik sorunu var ve her gün bu katlanarak gidiyor. Bunun giderilmesi için istihdam alanlarının açılması lazım. Malatya’da dört tane fabrikamızda on üç bin kişi çalışırken Akp iktidarı döneminde kapatıldı. Bunların yerine konulacak bir şey olmadı, bu istihdamı sürükleyecek olan fabrikalarımız kapatıldı. Kürt sorunu; demokratik kurallarla, demokratik zemin içerisinde çözülmediği sürece demokrasinin yerleşmesi mümkün değildir. Son otuz yılda elli beş bin insanımız ölmüş ama hala çözülememiş. Demokratikleşmeye mutlaka ihtiyacımız var. Statükocu zihniyet ve bugünkilerin kendi statükolarını yaratmaya yönelik bir zihniyet var ortada”.
3 / Orhan Erdem: “Buradaki sorunlar Türkiye’nin yaklaşık yüz elli yıllık sorunları. Bunu bir partiye yüklemek yerine müşahhas, elle tutulur, ortada yorumlar getirirsek daha iyi olur diye düşünüyorum”.
4 / Hasan Buran: “Bizim devletin omurgasını oluşturan şey Makyavelist bir anlayıştır. Halka hiçbir zaman güvenilmedi, cumhuriyet kurulduğundan beri bu anlamda insan hakları, demokrasi kavramları çok fazla dillendirilse bile demokrasi ve insan hakları aleyhine olan bir süreci yaşadık. Evrensel olan kavramları kendimize göre değiştiremeyiz. Bu seçimde şu çok net açığa çıktı. Akp dokuz yıldır iktidarda ve söylemleri halk tarafından büyük oranda kabul gördü. Dokuz yıl sonra bir tıkanma yaşandı. Ak partideki o açılımı bugün Chp yapmaya çalışıyor. Partilerin bugüne kadar demokrasi ve insan haklarını gerçekten benimsediklerinden değil, bir yerlerden basınç uygulandığı içindir. Asıl bu bizim için tehlikelidir”.
5 / Erdoğan Ünverdi: “Anayasa mutabakat sözleşmesi ise bugünkü seçim sistemi bunu ne kadar karşılıyor buna bakmak lazım. Türkiye’deki seçim barajı en anti demokratik yapı değil midir? Büyük bir kitlenin temsiline engel olmak en büyük ayıbımızdır. İnsanların önüne barajlar koyarak insanların temsil hakkına ipotek koyacaksınız. Mevcut partileri seçmek istemiyorum fakat kendi adayımı seçmem de bu şekilde engelleniyor. Eğer ülkede demokrasi olsa tüm temel haklar ve özgürlükler özgürce kullanılır. Demokrasinin kriteri olmalı, demokrasi çoğunluğun temsili olmamalı. Demokrasi katılımcılıksa bütün insanların katılması gerekir. Gerçek demokrasi geldiğinde tüm kesimlerin sorunu çözülecektir”.
6 / İbrahim Ulutaş: “Yeni anayasa toplumsal uzlaşmayla yapılacaksa bireylerin demokrasi kültürünü içselleştirmesi gerekir. Farklı kültürlere ve inançlara saygı esas olmalı. Geçmişimizde bir demokrasi kültürümüz yok, hoş görümüz yeterli değil. Toplumlar kendi haklarını mücadele sonucunda aldığı zaman kullanmasını da bilir, savunmasını da bilir. Ama Türkiye’de tepeden inme “ben verdim, ben alırım” anlayışı hakim. Toplumun bireyin, inançların yasal statüye kavuşturulması lazım, ihlal edenler hakkında da devletin yaptırım uygulaması gerekir. Bu devletin demokratikleşebilmesi için olmazsa olmazlardandır”.
7 / Hasan Kaya: “1982 Anayasasını hiç kimsenin kabul etmediğini biliyorum ancak değiştirmek için nasıl bir yöntem ve nasıl bir çaba içinde olmamız gerektiği bilmiyorum. Anayasanın nasıl yapılacağınızı vekil adaylarımız bize açıklarlarsa seviniriz. Yeni anayasa baskıcı, şiddetten uzak, insanı, demokrasiyi, emeği, ezilenleri, dışlananları esas alan eşitlikçi ve özgürlükçü bir anayasa olmalı. Yine paylaşımcı ve çoğulcu bir anayasa olmalı. Tekçi, tek anlayışı esas alan, dışlayıcı yaklaşımdan uzak olmalı. İşsizlik Türkiye’nin temel sorunlarından biri ve her geçen gün işsiz sayısı artıyor. Kamu iktisadi teşekküllerinin kapatılması, sosyal devlet olma özelliğinin ortadan kaldırılması işsizliğin artmasına neden oldu. Savaşın, şiddetin silah sanayine ve diyanete ayrılan payın biraz kısılmasıyla Türkiye’deki işsizlik sorunu biraz çözülebilir. Kürt halkının kimlik, kültür ve anadil meselesini çözecek bir anayasal düzeni yaratabilirsek, savaştan uzak barış içerisinde yaşayabilirsek bu sorunu da çözebiliriz. Özellikle bu seçim sisteminde milli bakiye sistemini getirilmesini, ön seçimin olmazsa olmaz şart olduğunu, liderin hazırladığı liste değil de toplumun aşağıdan yukarıya doğru seçtiği adayların temsil etmesi gerekir. Kadına yönelik şiddetin, tacizin, tecavüzün, baskının giderek arttığını, mecliste yeterince temsil edilmediğini biliyoruz. Bu sorun da anayasal düzlemde çözülebilir”.
8 / Vehbi Aluçlu: “Malatya için çok önemli olan master plan hazırlanıyor. Bu proje için, bizim gibi meslek odaları, sivil toplum örgütlerinin görüşleri hiçbir şekilde alınmıyor. Daha önce de bu konuyu gündeme getirdiğimiz halde bizi arayan olmadı. Bu master plan Malatya’nın anayasası niteliğindedir. Biz bunun içerisinde olmazsak ilerde çok büyük sorunlar yaşanacak. Bundan yaklaşık bir yıl önce de bir trafik master planı hazırlandı. Bunun bir ulaşım planı olmadığını sadece acil önlemlere yönelik bir rapor olduğunu düşünüyoruz. Burada da bizden yine yararlanılmadı. Oda olarak görüşlerimizin alınmasını istiyoruz. Çevre yolu Malatya için çok önemli bir sorun. Güney çevre yolu Malatya için çok daha iyi olacak diye düşünüyoruz. Kuzey çevre yolunun Malatya’dan götürecekleri konusundaki raporumuzu Ulaştırma Bakanımıza ulaştırdığımız halde kuzey çevre yolunun yapımında karar kılındı. Kuzey çevre yolunun yapımıyla ilgili bizim bilmediğimiz bir şey varsa bize iletilsin”.
9 / Sait Aytekin: “Toplumun demokratik evrimini sağlayacak güç, sivil toplum örgütleridir ve bu anlamda bize büyük görev düşüyor. Demokrasi son zamanlarda militan liberalizmin elinde sömürü aracı olarak algılanmaya başlandı. Halkları legal olarak sömürme yöntemi gibi değerlendiriliyor. Dünyaya egemen olan sermayenin her tarafta rahatlıkla cirit atabilmesi, özelleştirme sonucunda ülkelerin kendi emeğini özel sermayeye teslim etmesi gibi konularda bir denge sağlanamıyor. İnsanlar emeklerinin karşılığını alamıyorlar çoğu yerde asgari ücretin altında çalışıyorlar. Demokrasi anlayışımızda bir takım problemler var. Örneğin diyanet kaldırılsın gibi bir talep var. Alevilerin özgürlükleriyle ilgili bir sunni fikir beyan etmemeli, herkes kendini tanımlamalı, cem evlerinin statüsünü kendileri belirlemelidir. Özgürlüklerini talep etmek yerine diğerinin bir takım kazanımlarını yok saymamalıdır. Kadın ve erkeği aynılaştırmamalıyız. Herkes kendi alanında muhteşemdir. Eşit olmaları da mümkün değildir.”.
10 / Vefik Şahin: “Bizim yıllardır süren vagon onarım fabrikası sorunumuz var. Demiryollarının önem kazandığı bir dönemde hazır bir vagon onarım fabrikasının kullanılmamasını büyük bir şaşkınlıkla karşılıyorum ve anlamakta güçlük çekiyorum. Polonyalılar ve Çinliler gelip inceleme yaptılar. Onlara bile gerek yoktu, bu tesis işler hale getirilebilinirdi. Toki’nin daha çok alt yapı ve üst yapıyla ilgilenmesi gerektiğini düşünüyorum. Toki’nin bu şekilde konut yapması kısa süreli olarak sorunları çözer ama uzun döneme bakılması gerekir. Vatandaş kendi şartlarına göre daha ucuza mal edebilir, kendi çevresini kendisi oluşturabilir. Toki’nin her yerde aynı tarz bina yapması da doğru değil. Yerelin dokusunun bozulmaması ve kent kimliğinin korunması da gerekir. Daha az katlı, yerel mimariye uyan konutların yapılması daha doğrudur. Yeni bir devlet hastanesi yapılıyor. Beydağı devlet hastanesinin bu nedenle yıkılmaması gerekiyor”.
11 / Mazlum Köse: “Demokrasi, karşıt görüşlerin birbirine tahammül edebilme sanatıdır. Eğer yeni bir anayasa hazırlanacaksa ve demokratik olacaksa bugüne kadar bunun yapılmasına engel olan koşulların neler olduğunu tespit etmek gerekiyor. Demokrasilerin olmazsa olmazı olan sivil toplum örgütlerinin, toparlanması ve kendilerini yeniden yapılandırmaları gerekir. Bugüne kadar sendikaların, derneklerin ve basının önünde büyük engeller vardı. Demokrasinin güçlü olabilmesi için sivil toplum örgütlerinin çok güçlü olması gerekiyor. Biraz da örgütlemeleri kısıtlama adına yeni sendikalar kurulmaya başlandı. Düşüncelerini ifade etmekten dolayı gazeteciler cezaevlerinde hükümlü ve tutuklular. Yeni bir anayasa hazırlanırken bunu da göz önünde bulundurulması ve buna göre şekillendirilmesi gerekir diye düşünüyorum. İşsizliğin olduğu yerde her türlü olumsuz şeyler gelişir. Son dönemde tarıma yatırım yaptık diye rakamlar veriliyor ama bu gerçekten çiftçinin, üreticinin birebir taleplerini karşılayan talepler midir? Tarım alanında boşalan işsizler büyük kentlere gittikleri zaman orda iş bulamıyorlar. Eğer tarımı küçültüyorsak, sanayiyi geliştirmemiz gerekir. Malatya’da zamanında haşhaş ekiliyordu, tütün ekiliyordu, şeker pancarı ekiliyordu. Tütün tekel fabrikasını besliyordu, şeker pancarı şeker fabrikasını besliyordu. Burada yaklaşık altı bin aile pancar üretimiyle geçinebiliyordu ama bunların tasfiye edilmesiyle işsizler ordusu gittikçe büyümüştür. Hükümetler bizi üretici toplum olarak teşvik etmek yerine, tüketici toplum olmaya yönelttiler. İşsizliğin olduğu yerde aile düzeni de bozuluyor ve aile içi şiddet artıyor. Son on yılda kadın cinayetleri onlarca kat artmıştır. İşsizlik ve kadın sorununun birbiri ile bağlantılı olduğunu düşünüyorum”.
12 / Ramazan Kuzu: “Anayasamız çoğulcu olmalı, herkesi kapsamalıdır. Anayasamızın sınırları insan hakları ile sınırlı olmalı, fazladan tanımlamalara girmemelidir. İnançları, etnisiteyi tarif etmemelidir. Anayasamızın ilk üç maddesi sıkıntılı olduğu için toplum tarafından tartışılmalıdır. Kürt sorunu otuz yıldır kanayan bir yaramızdır ve çözülmesi zor bir sorun. Türkiye’de yaşayan herkes bu sorunu tartışmalı, partiler ve özellikle iktidar ajite edici söylemlerden kaçınmalı ve empatiyi kuracak söylemleri öne çıkarmalı. Hükümetler silah alımını sağlayacak girişimlerden vazgeçmelidir. Silaha değil eğitime ve sağlığa daha fazla para ayrılmalıdır. Türkiye’deki tüm partiler ve dernekler bu ülkenin gerçek değeridir. Herkes birbirini anlamalı, empati yapmalıdır. Kimse birbirine düşman değil, düşman üretmemeliyiz. Gerçeği olduğu gibi kabul edersek sorun daha kolay çözülebilir”.
13 / Kadir Akgüneş: “Eski adıyla devlet güvenlik mahkemesi olan özel güvenlik mahkemelerinde binlerce insan yargılanıyor. 1996 yılında Doğan Güreş’in top yekun savaş konseptiyle binlerce köy boşaltıldı, insanlar yerlerinden edildi, birçoğu yurt dışında iltica etmek için bekliyor. Bunlar bizim çocuklarımız ve bu ülkenin gençleri. O mahkemelerde yargılanıp da ceza almayan kalmadı. Cezaevlerinde de sorunlar devam ediyor. Her yerde cezaevlerine giren yayınlar Malatya cezaevine girmiyor. Yine cezaevinde hücre cezası uygulanıyor. Milletvekilimizden bu konuya duyarlılık göstermesini bekliyoruz”.
14 / Sinan Oral: “Kuzey çevre yolunun yakın gelecekte Malatya’ya vereceği zararlar konusunda diğer arkadaşlarla aynı düşünüyorum. Malatya’da yapılaşmanın bu hızla devam etmesi durumunda içme suyu konusunda problem yaşayacağız. Reşadiye geçidi ve Adıyaman’daki suların diğer taraflara verilmesi söz konusu, halbuki bunun Malatya’ya kazandırılması gerekir. Toplumun fertleri arasında sevgi, barış, hoşgörü kültürünün olmadığı bir pozisyonda dünyanın en güzel anayasasını yapsak bile insanlar arasında bu sevgi ve dayanışma olmadığı müddetçe biz onu da bozarız, onu da deleriz. Hiçbir din kötülüğü öğretmez, bütün sorunlarımızı giderecek bir anayasanın gelip bizi kurtarmasını bekliyoruz. Demokrasinin tam tarifini yapana ben rastlamadım. Daha tam tarifini yapamadığımız bir şey için biz çözüm arıyoruz. Bu konuştuğumuz konular bizim ürettiğimiz fikirler olmayıp birilerinin bize dayattığı fikirlerdir. Bunun nedeni de bizim, inandığını yaşamayan bir toplum olmamızdır.”.
15 / Adil Akkoyunlu: “Birbirimizi dinlemek ve anlamak çok önemli. Demokrasi çoğunluğun dediğini yapmak değildir. Eşitlik yerine adalet sözcüğünü kullanmamız daha doğru olacaktır. Alevi sorunu, kürt sorununu bir tarafa bırakıp temele insanı almamız gerekir. Anayasa her insanı kucaklamalı. İnsanlar kendi inançlarını, mezheplerinin görüşlerini geleneklerini, örflerini rahatça yaşayabilmeli. Din, mezhep, ırk ayrımcılığını kaldıralım”.
16 / Selahattin Canpolat: “Alevi, kürt tüm kesimlerin sorunları elbette vardır fakat insan haklarını merkeze almamız lazım. Demokrasinin yerleşmesi, darbelerin bir daha yaşanmaması için geçmişte bazı çalışmalar yaptık. Tüm sivil tolum kuruluşları birbirimize sahip çıkmalı ve destek olmalıyız. Burada oluşan güzel fikirleri ne kadar çok büyük meclise gönderebilirsek o kadar güçlü oluruz”.
17 / Sami Cengil: “Demokrasi istiyoruz derken kimsenin camını kırmamalıyız, kimsenin canına ve malına zarar vermemeliyiz. Sırf başbakanı koruyor diye polisin yaşam hakkını elinden almamalıyız. Tepkimizi insani ölçülerle ortaya koymalıyız. Anayasayı düzeltmeye çalışırken birilerinin haklarını elinden almamalıyız. Haklara saygılı olamazsak hakkımızı alamayız. Mazlum Der olarak ötekinin hakkını arıyoruz. Kısa, öz, bütün katmanların düşünüldüğü bir anayasa istiyoruz”.
18 / Fikri Aksoy: “Yapılacak yeni anayasa toplumun tüm kesimlerinin problemlerini çözmeli. Yeni sıkıntılara yol açmayacak netlikte olmalı, yeni yorumlarla başka sıkıntıları beraberinde getirmemeli. İnsan olmanın verdiği tüm haklar vatandaşlara sağlanmalı. Terör olayları artık bu ülkenin gündeminden çıkarılmalı, kalıcı çözümler üretilmeli, insanlığın önündeki engeller kaldırılmalı, çağdışı gerekçelerle halkın ödediği vergilerle yapılan devlet kurumlarının kapılarından hiçbir vatandaş, hiçbir gerekçeyle geri çevrilmemeli. Arge çalışmalarına daha çok önem verilmeli ve kaynak ayrılmalı, milli projeler geliştirilerek dışa bağımlılık azaltılmalı. İşsizlik önlenmeli milli gelirden elde edilen pay alt gelir gruplarına daha fazla dağıtılmalı. Adalete olan güven artırılmalı, adalet daha hızlı bir şekilde işletilmelidir. Malatya’nın toplu taşıma problemleri bir an önce çözülmeli, beyler deresinden üniversiteye raylı sistem kurulmalı. Belediyeler ve il özel idaresinin yatırımları sivil toplumun denetimine açılmalı, yatırımlar en az elli yıllık planlanmalı. Biz sizden mecliste yumruklaşmanızı, küfürleşmenizi değil projelerinizi yarıştırmanızı bekliyoruz. Halk sizden bunu bekliyor.”.
19 / Hasan Özhan: “Bugüne kadar toplumumuza dayatılan korku ve kaygı endişesiyle geldik. Bugüne kadar komünistler geliyordu, irtica geliyordu, bölücüler geliyordu. Ama baktık ki hiç kimse gelip gitmedi. Bu anlayışla ortaya çıkan insan profiliyle bizde de travmalar oluştu. Yeni bir anayasa yapmanın arifesindeyiz. Gelecek adına ben umutluyum. Gerçekten ülkemizde çok önemli değişiklikler oldu. Anayasayı yaparken hangi değerleri göz önünde bulunduracağız? Evrensel değerleri, uygarlık tarihimizi mi yoksa kendimize göre kendi Kürt’ümüzü, kendi Alevilerimizi mi yaratacağız? Neyi egemen kılacağız? İnançlarından ötürü insanlar canlı canlı yakıldı, insanların giyimine karışıldı, geçmişteki acıları tekrar yaşamamak adına geleceğimiz için nasıl bir anayasa düşünüyoruz?”
20 / Asım Demirkök: “Sizler meclise gidince o korktuğumuz şeyi, devleti değiştireceksiniz. Sorun devlet kavramı değil, sorun o devletteki insan toplulukları. O insanların yaşadıkları sürece insanca yaşayıp yaşayamamaları sorunudur. Cumhuriyet tarihine baktığımızda kendi bölgelerinden seçilmiş; Kürdistan milletvekili, Lazistan milletvekilleri vardı. Her anayasa değişikliği aynı zamanda yeni bir cumhuriyettir. Bu yeni cumhuriyetin temellerini nasıl oluşturacağız? Bu topraklarda biz nasıl yönetileceğiz? Vekillerden istediğim gittikten sonra kendi cumhuriyetlerini kendi yönetim anlayışlarına göre değil, farklılıklarının çıkarlarına göre yapsınlar. Devleti düşünmeyin, bu topraklarda yaşayan insanları farklı kimlikleriyle, inançlarıyla, emekleriyle nasıl rahat yaşatacağınızı düşünün”.
21 / M. Duran Özkan: “Yeni anayasanın konuşulduğu şu günlerde seçim alanlarında liderlerin dil ve üslubuna baktığımızda yeni anayasayla çok da uyuşmadığını görüyoruz. Liderler kürsüde, insanların mezhebini, inançlarını sorgular duruma gelmiştir. Özgürlükçü, eşitlikçi, insan haklarına dayalı sivil bir anayasayı dile getiren liderlerin bu özelliklerini göz önüne aldığınızda şunu gözlemleyebiliyoruz ki bu liderler çok da demokrat değiller, çok da insan haklarından yana değiller, çok da inançlı değiller. Anayasa yapılırken, daha çok halka inmeli, bu meclisin anayasa yapmaması gerekir diye düşünüyorum. Meclisin dışında yeni bir kurucu meclisin yapması gerekir. Özellikle doğu ve güneydoğuda işsizliği gidermek için özelleştirmeden öte devlet yatırımının yapılması gerekir diye düşünüyorum. O bölgeyle ilgili vergi indirimi yapılarak özel sektör yatırımı da teşvik edilmeli. Kürt sorunu önümüzdeki dönem içinde çözülmesi zorunlu olan bir sorun. Diyanet işlerinin kaldırılmasının ötesinde tüm dinlerin temsiliyetinin sağlanması gerekir. Yargı sistemi yeniden yapılanmalı, adalet bakanlığına bağlı olan bir yargı sisteminde demokratikleşmeden söz etmek mümkün değildir. Kadının üretime hızla katılması gerekir. Malatya’nın bir tıp merkezi olmasının gerekliliği, üçüncü bir şey olan tarım ve sanayi hizmetlerinin de eklenmesi gerekir. Ekonomimiz sadece kayısıya bağlı olmamalı, alternatif tarım ürünlerinin üretiminin teşvik edilmesi gerekir”.
22 / Necip Cengil: “Anayasanın, toplumun tüm kesimlerini kapsayacak bir yapıda olması gerekir. Anayasayı okuyan kişinin yorumuna göre yasaklar üretilebiliniyor. Anayasanın ne dediği belli değil. Biz inançlara, mezheplere vs. hüküm verme noktasında olduğumuz zaman insanı unutuyoruz. İnsan doğmak sizin elinizde değil fakat insan kalmak sizin elinizdedir. Biz insan kalmanın yollarını birlikte arayacağız. İnsanın genelini içine alan gelir gider dengesini sağlayacak yöntemleri kurmanız gerekir. Kürt sorunu bir insan sorunudur. Sorunun masallara bırakılmaması ve ciddiyetle ele alınması gerekir. Sorun çözüldüğünde, bir grup egemen olduğunda diğer insanları baskı altına almamalı. Dolayısıyla bütün topluma demokrasi örfünün götürülmesi lazım. O yüzden de çok konuşulmalıdır. Tüm bölgelerde bu sorun konuşulmalı. Asıl Karadeniz’de, Ege’de, Marmara’da konuşulmalı. İstediğiniz plan ve projeyi yapabilirsiniz. Ama yönetime dair insan orjinli eğitim çalışmaları yapmamışsanız şehrin yapısını değiştiremezsiniz”.
23 / Hasan Doğan: “Toplumun tüm kesimleri ayakta ve hakları için bağırıyor. Bunun çözümü herkesin hukukunu belirleyecek bir anayasa yapmak. Bu son anayasa olmayacaktır. Bugün yapılacak anayasa bu topraklarda en az iki yüz yıllık değişim ve dönüşümlerin dayattığı bir anayasa olacaktır. Öncelikle birinci görev politikacılara düşüyor. Bürokrattan sonra gelen politikacının bu yükün altından kalkacağını sanmıyorum. Halkla birlikte yapılacak bir anayasayı yapmayı becerebilirsek ülkemiz için çok iyi olacak”.
24 / Güzide Gök Yıldırım: “Yeni anayasa herhangi bir parti tarafından değil, toplumun tüm kesiminin temsiline imkan verecek bir şekilde hazırlanmalıdır. Meclisin seçiminde baraj olmamalı, kadınların eşit temsili güvence altına alınmalıdır. Yapım süreci sivil toplum örgütleri ve üniversitelerin katılımı ile sağlanmalıdır. Anayasanın temel ekseni hak ve özgürlükler ve bunların güvenceleri olmalıdır. Hak ve özgürlüklerin ilk maddesi insan onurunun tanınması ve dokunulmazlığının düzenlenmesidir. Toplumun yarısını oluşturmasına karşın toplumsal alanda varlığı engellenen kadınların özellikle siyasal ve kamusal alanda eşit temsili güvence altına alınmalıdır. Ayrımcılık yasağı genişletilmeli, yaş etnik, ya da sosyal köken, cinsel yönelim ve engellilik nedeniyle ayrımcılık yasaklanmalıdır. Demokrasinin en önemli iki kıstası çoğulculuk ve özgürlüktür. Bunun kamusal ve toplumsal alanlarda hayata geçmesi Türkiye’nin gerçek demokrasiye kavuşmasını sağlayacaktır. Bu bağlamda diyanet işleri başkanlığı da inanç çoğulculuğu gözetilerek yeniden yapılandırılmalı, din kültürü ve ahlak bilgisi dersi zorunlu olmaktan çıkarılmalıdır. Medya ve bilişim özgürlüğünü kapsayacak şekilde basın özgürlüğü güvenceye alınmalıdır. Parti içi demokrasi anayasal bir zorunluluk haline getirilmeli ve siyasi partilerin kapatılması son seçenek olduğu kademeli bir yaptırım sistemine yer verilmelidir. Ülkedeki çoğulculuğun Türkiye Büyük Millet Meclisin de yansıyabilmesi adına barajın en az yüzde beşe çekilmesi gerekir. Akademik çoğulculuğu önleyen ve üniversiteleri tek tipleştiren Yök kaldırılmalı, idari, mali ve bilimsel özerkliği anayasal güvence altına alınmalıdır. Herkes için siyasal, toplumsal ve ekonomik yaşama katılım siyasal bir hak olarak anayasada tanınmalıdır, sivil toplum kuruluşlarının, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sosyal tarafların ve üniversitelerin yasa yapım sürecine katılımı sağlanmalıdır. Bürokrasiyi artıran merkezi yapı terk edilmelidir. Nükleer santraller ve Hes’ler kurulması gibi durumlarda halkın vetosu devreye sokulmalıdır. Çalışmak bir haktır, bu yüzden yoksulluğun ortadan kaldırılması ve tam istihdam hedefi anayasada yer almalıdır. Aynı şekilde sosyal haklar ve tüketici hakları anayasal güvenceye kavuşturulmalıdır. Bir ülkede azınlıkların güvencesi ve çoğulculuğun garantisi anayasa mahkemesidir. Anayasa mahkemesi kuruluşu, faaliyeti ve seçimleriyle liyakata uygun etkili ve adil denetim yapabilecek bir yapıya kavuşturulmalıdır. Hukukun üstünlüğünün tescil edilebilmesi için hakimler ve savcılar yüksek kurulu, hakimler yüksek kurulu ve savcılar yüksek kurulu olarak ikiye ayrılmalıdır ve adalet bakanı ve müsteşarı bu kurlarda yer almamalıdır. Yasama ve yürütmenin tüm eylem ve işlemlerine olağan ve olağanüstü kanun hükmünde kararnameler yüksek seçim kurulu kararları, yüksek askeri şuranın tüm kararları, Hsyk’nın tüm kararlarına karşı yargı yolu açılmalıdır”.
25 / Ali Dağdelen: “Anayasayı mutlaka kurucu meclis yapmalıdır. Çünkü kurucu meclis olmadığı zaman seçtiğimiz milletvekilleri yapacak, anayasal çerçevede belirli bir görevi yapmak üzere meclise gönderdiğimiz bu vekiller kendi leyhlerine anayasaya maddeler koyabilirler. Kurucu meclis sadece anayasayı yapmak üzere görevlendirilir ve halk oylamasına gittikten sonra görevi kendiliğinden biter. İnsan hakları ve çevre esasına dayanan bir anayasa herkesi kapsar. İşin ve aşın paylaşılmasından yanayım. Bugün işsizlik artmış ve istihdam azalmışsa bunun bir nedeni de teknolojiyle birlikte sistemin yaklaşımıdır. Serbest piyasa ekonomisi uygulanırken emeğin de, çalışanın da işin içine konmasından yanayım. Eğer anayasamız insan hakları esaslı olursa Kürt sorunu gibi bir sorunumuz olmayacak. Anadil bireysel bir hak olarak değerlendirilirse ve yerel yönetimlerin yetkileri artırılırsa yerel yönetimler bu sorunu çözer. İnançsal faaliyetlerin özgürleşmesi gerekir. Kim kendini nasıl ifade ediyorsa örgütlenmesini insan hakları çerçevesinde bir diğerinin kırmızı çizgisini geçmemek şartıyla yasal zeminin oluşturulması gerekir. Seçim barajının olmaması gerekir. Halkın iradesi tam olarak meclise yansımalı. Kadının özgürleştirilmesi önemli, bu da ekonomik yeterlilikle ilgilidir. Partimizin politikası olan aile sigortası kadının hesabına yatırılacak. Biz sanayileşmeye ağırlık verirken diğer taraftan tarımı ihmal ediyoruz. Planlı şehirleşmek için çevre düzeni planı olmalıdır. Sivil toplum örgütlerini yönetimin içine katmazsak çoğulcu, katılımcı demokrasiden bahsedemeyiz. Bunun mekanizmalarını kurmamız gerekir. Malatya’nın tarihi doku ve turizmle ilgili alanlarının rant eksenli düşünülmemesi, bir miras olarak görülmesi taraftarıyım. Kayısı iyi yönetilmiyor, bunun için kolektif bir yönetme mekanizmasının kurulması gerekir. Malatya’nın büyükşehir olacağına inanıyorum, bu anlamda kaynakların iyi ve akıcı kullanılması gerekir”.
26 / Mücahit Fındıklı: “Anayasayı şimdiye kadar beş general bir araya gelip yaptı. Yeni anayasa konusunda hepimiz hem fikiriz. Bakın ülkeyi nasıl yönettiler, bu memleketin evlatlarını sağcı dediler, solcu dediler böldüler. Alevi, sunni, Kürt, Türk dediler böldüler. Bunun üzerine birçok provakasyon oturttular, Türkiye’deki siyasi argümanlar hep bu kanlar üzerine kuruldu. Siyaset hep gerilimin üzerine kuruldu. Sanayi var mıydı ki, burjuvazi var mıydı ki devrim olsun. Hizmetler geriye atıldı ve ideolojik kimlikler üzerinden siyaset yapıldı. Böyle olunca da toplum hep kalıplar haline getirildi. Bizim bu paradigmaları kırmamız lazım. Bütün mazlumlar olarak birbirimize sahip çıkmalıyız. İster siyasetçi olalım, ister sivil toplumcu olalım siyaseti kesinle ideolojik ortama çekmek isteyenlere fırsat vermeyelim. Kürt sorunu ile ilgili olarak gelinen nokta şudur; hem Kürt blokunda hem de devletin tabanında bu işi barış yoluyla çözelim görüşü hakim. Onu da bir sivil anayasaya bağlayalım, o sivil anayasada da temel hak ve özgürlüklerimizi garanti altına alsın, devleti koruyan değil, bireyi koruyan bir anayasa yapalım. Devlet artık buyurgan bir devlet olmak yerine hizmet eden bir devlet olsun. Bireyin tüm haklarını güvence altına alan sistemin adı demokrasidir. Kürt sorunu devletin demokratikleşmesi ve sivil anayasa yapmasının önündeki manipülasyon yapılan en büyük problemlerden biridir. Bireyin kimliğini ve kendisini oluşturan bir tek ırkı özelliği değildir. Bireyin aynı zamanda düşünce hürriyeti, bir anadili ve inanç yapısı var. Bireyin doğuştan gelen haklarını güvence altına alacak sivil bir anayasa yapmak zorundayız. Anayasayı meclis yapmalıdır. Barışı temsil eden blok Kürt sorununu çözmek konusunda karalıdır, hepimizin refahı ve mutluluğu için bunu yapacağız”.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
35 Sivil Toplum Örgütü ile mail ve telefonla iletişim kuruldu.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
İl başkanları ve adaylarla görüşerek çağrıldı.
MEDYA İLE
25 medya kuruluşuna telefon ve e mail ile çağrı yapıldı.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Semine Dengeşik Malatya küçük Millet Meclisi Girişimcisi