Yer : Antakya Ticaret Ve Sanayi Odası
Tarih : 03.04.2010
Katılımcılar:
a. Dernek, Vakıf ve Girişimler:
Akdeniz Kültür ve Dayanışma Derneği (Mevlüd Oruç-Yönetim Kurulu Üyesi)
Antakya Kent Akademisi Derneği (Bereket Kar-Başkan)
Antakya Çevre Koruma Derneği (Celal Yahyaoğlu-Başkan)
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Hatay Şubesi (Nabi İnal -Başkan)
DOM-Der (Mustafa Karabulut-Başkan)
Mazlum-Der (Ahmet Hamdi Ayan-Yönetim Kurulu Üyesi)
TOSYÖV Antakya Destekleme Derneği (Mehmet Çakır-Yönetim Kurulu Üyesi)
TÜKODER (Nihal Mengüllüoğlu-Başkan)
TÜMİKOM (Mehmet Ali Solak)
b. Meslek Odaları
c. Sendikalar
MEMUR-SEN (Ali Bayır-Başkan)
Katılan Milletvekilleri: Orhan Karasayar-AKP
Belediye Başkanları: Belediye Başkanı katılımı olmadı.
Mesaj Yollayanlar:
Mesaj yollayan olmadı.
Moderatör: Fikret İlkiz-Avukat
Gözlemciler:
AKP (Adem Yeşildal-İl Başkanı)
CHP (Mevlüt Oruç-Antakya İlçe Başkanı)
EDP (Mustafa Köse- İl Başkanı)
Diğer Katılımcılar:
Lümeys Dede
Mevlüt Burgaç
Hıdır Güneş
Erol Tezcan
Çetin Çalgözü
Behçet Yatkın
Abdullah Doz
Mehmet Salmanoğlu
Filiz Haksöz
Ali Türetken
M.Fatih Tokdemir
Ufuk Dede
Doç.Dr. Yahya Kemal Avşar
Tülay Atay Avşar
Medya:
Antakya Gazetesi-Cemil Yıldız
Atayurt Gazetesi- Cuma Zeybek
Denge Gazetesi-Ferit Lif
Hatay Kent Gazetesi-Tamer Yazar
Onuncu Köy Gazetesi-Halit Basık
Özyurt Gazetesi-Ali Yolcu
Hatay Söz Gazetesi-
Hatay Radyo Televizyonu (Salim Taş)
Hasan Uylaş (NTV)
Konular:
1. Genel Konu : Anayasa ve referandum
2. Yerel Konu : Hoşgörü kenti olmanın gereklerini yerine getiriyor muyuz?
Konuşulanlar: Anayasa Ve Referandum
Av. Fikret İlkiz (Moderatör): Toplantı gündemi anayasa ve referandum olarak belirlenmiştir. Ama aslında şu anda Türkiye’nin gündeminde olan bir anayasa deşikliği yapılması konusu 30 yıldır zaten gündemdeydi. Anayasa değişikliği konusunda DİSK olarak 2007 yılı eylül ayında başladık. Simgesel olması içinde 12 Eylül 2007 yılını seçtik. Yapılan çalışmalar aslında anayasanın ilkelerini belirlemekti. Ya da nasıl bir anayasa istediğimizi kamuoyuna madde madde hazırlayıp göstermekti. Amaç sadece temel ilkeleri belirlemekti. Bilim adamlarıyla vardığımız ortak kanı: anayasa, toplumun örgütlü veya örgütsüz sürecin her aşamasına katılımına fırsat verilen, demokratik bir yöntemle hazırlanması gereken, ortak beklenti ve özlemleri en geniş biçimde karşılayan, gelecekteki sosyal barışı sağlam temeller üstüne oturtmayı amaçlayan, en geniş uzlaşmanın ürünü niteliğini taşıyan, ilerleme ve genişlemeye açık bir belgedir. 1 Haziran 2009 tarihinde yapmış olduğumuz açıklamada temel ilkelerin bunlar olmasını istemiştik. Şimdi bu amaçla oturumu açıp görüşlerinizi almam gerekiyor buyurun söz sizde.
Mevlüd Oruç (Akdeniz Kültür ve Dayanışma Derneği Yöneticisi); 1982 Anayasası’ndan bu yana kısmi de olsa yapılan değişikliği olumlu buluyorum. Anayasanın toptan değiştirilmesini isterdim. Tam demokratik anayasa için Türkiye’deki bütün mağdurlarla birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu değişimlere toplumun ihtiyacı var. Bence bu değişimin yanında olmak gerekiyor. Dünya değişiyor. Dünyada ceberut anlayışlarda değişmekte direneni değiştiriyorlar. Bütün dünyada demokratik haklara ihtiyaç var. Değişime kapalı bu kurumlarla bu iş olmaz. Ülkemizin içindeki gayri meşru ilişkilerde bu şekilde var etmektedir. Benim ve tüm toplumun bu değişime ihtiyacı vardır.
Bereket Kar (Antakya Kent Akademisi Derneği Başkanı); Demokratikleşmeye herkesin ihtiyacının olduğu malum. Anayasa değişikliği açılımlar zinciri ile başladı ama bunu herhangi bir kitleye sormadan yaptı. Başta kendisi demokrat olmayan bir yönetimin demokrasi getirmesi, bu ülkeye barış getirmesini beklemek tamamıyla bir hayaldir. Kısmide olsa bunlar kabulümüzdür diyen arkadasın dediğini kabul etmiyoruz. Bizim istediğimiz bütünlüklü olarak gerçek anlamda toplumun tüm fertlerini kesimlerini kurumlarını sosyal siyasi ve sivil toplum örgütlerini içerecek ve dinleyecek bunları süzgeçten geçirecek kurucu bir meclisle ya da uzlaşma ile sağlanabilir. Anayasanın sadece birkaç maddesini öne çıkarıp tartıştırmak ve gündemin meşgul edilmesini uygun görmüyoruz. Ülkemizde bulunan siyasi partilerde anayasa değişikliği konusunda AKP’ye karşı durmaktadırlar. Biz bunun da karşısındayız. Ülkemizdeki siyasi partiler iki kutup olarak demokrasiden uzak bir anlayışla hareket etmektedirler. Anayasadaki maddelerde partilerin barajının düşürülmesi gerekmektedir. Yüzde 10 barajı çok büyüktür. Yüzde 9,9 alan bir kesim mecliste temsil edilememektedir.
Ahmet Hamdi Ayan (Mazlum-Der Yöneticisi); Biz iktidar partisinin mükemmel bir parti olduğunu söylemiyoruz ama muhalefette o kadar kötü. Takdir edersiniz ki ülke bir yerden bir yere gelmiştir. Eşinin kıyafeti sebebiyle yüksek mahkemelerde birçok insan cezalandırılmıştır. Muhalefet partileri ve yüksek mahkemeler anayasa reformuna karşı çıkan iki taraftır. Evrensel anlamda yüksek mahkemelerin kendini halkın yerine koyması ve hukukun merkezinde kendilerini görmeleri yanlıştır. Yüksek mahkemelerin gözden geçirilmesinde fayda görüyorum. 18. madde din, vicdan ve fikir özgürlüğünden bahseder. Bizim yapmamız gereken şey evrensel hukuka aykırı her türlü maddeyi anayasadan kaldırıp atmaktır. Herkes kendi çocuğuna kendi dilini öğretmelidir. Bu madde evrensel haklar bildirgesinde ilköğretim bölümünde açıkça ifade edilmektedir. Kürtçe yayın yapan televizyon kurulmuştur. Bunlar ileri adımlardır. Ama insaf sahibi olalım cumhurbaşkanımız bile eşiyle her yere gidememektedir. Elimizi vicdanımıza koyup bu adımları desteklemeliyiz. Çocuklara, kadınlara ve yaşlılara pozitif ayrımcılık getirecekse bile sırf bu yüzden bu anayasa paketi desteklenebilir.
Mevlüt Burgaç (MEMUR-Sen Yöneticisi); Türkiye’de bulunan kurucu meclisler ancak ihtilallerden sonra kurulabilmiştir. Kurucu meclis yapalım sonra anayasa yapıp bunu oylayalım düşüncesi yanlıştır. 30 yıldır bu anayasaya karşı çıkan zihniyetler kendi statükoları devam etsin diye yeni anayasaya karşı çıkmaları hangi zihniyet içinde olduklarını sergilemektedirler. Türkiye’de 411 milletvekilinin almış olduğu kararı 11 kişilik HSYK ret etmiştir. O zaman meclise gerek yok ülkeyi yargıçlar idare etsin. Bir ülkede demokrasi varsa ve bu da halkın oyuna sunulmuşsa 411 kişinin temsil edildiği 25 milyon kişi hiçe sayılmıştır. Hepimizin inançlara hoşgörülü olması gerekir. Eğer bir ülkede demokrasi varsa ve buda halkın oyuna sunulmuşsa 1 oyda fazla olsa herkesin birbirine hoşgörülü olması gerekir. Hoşgörü olmazsa kurucu mecliste kurulamaz.
Nihal Mengüllüoğlu (TÜKODER-Başkan); Görevde olan hükümetin, herkesin özlemini duyduğu anayasa değişikliğini alelacele ve toplumun büyük bir çoğunluğunun onayını almadan yapmaya çalışmasının çok iyi niyetli bir düşünce olmadığını düşünüyorum. Düşünen bir birey olarak 12 Eylül anayasasının değişmesini istiyorum. Çoğunluk bende ve bu anayasayı değiştiririm mantığı ile ve birkaç maddenin iyileştirilip diğer maddelerin olduğu gibi bırakıldığı yada daha kısıtlayıcı bir biçimde konan bir anayasayı onaylamak asla düşüneceğim bir şey değil. Açılım yaparken de alelacele bir şeyler yapmaya çalışarak bir tarafın yaralarını kanatarak açılım yapılacak umutlar verilecek ama sonra kafamızda kocaman soru işaretleri bırakılacaktır. Anayasa değişmeli ama Türkiye’nin tüm kurum ve değişik katmanlarıyla bir uzlaşma ortamı sağlanarak ve bu işin uzmanları tarafından hazırlanarak gerçekten demokratik ve güvenilebilir bir anayasa oluşturulabilir.
Nabi İnal (Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Hatay Şube Başkanı); Anayasa paketi yargıyı siyasi iktidarın denetimi altına almayı sağlayacak olan bir değişiklik paketi olarak önümüzdedir. Bunların arasında çocuklarla ilgili, memurlara grevi olmayan toplu sözleşme yapma hakları gibi bir takım tuzak maddeler yerleştirilmiştir. Yapılacak değişikliklerde gerçekten toplumun gereksinim duyduğu maddeler vardır. Bunlarında desteklenmesi gerekir. Yargıyı siyasallaştırmak demokrasiyi amaç değil araç olarak kabul eden bir zihniyetin temsili olur. Yargıyı siyasallaştırmak bugünkü iktidarlarda ve gelecekte gelecek olan iktidarlarda yargıya büyük zarar verir. Eğer biz kuvvetler aykırılığını benimsemişsek yasama yürütme ve yargının tamamen bağımsız olmasını birinin diğerine etki yapmaması ilkesini kabul etmek zorundayız. Referandum sunulan bir maddenin yurttaşlar tarafından kabul edilip edilmediğinin seçmen tarafından belirlenmesidir. Anayasada her maddenin tek tek referanduma sunulması gerekmektedir. Toplumsal uzlaşı ile iktidarı ile muhalefeti ile sivil toplum kuruluşları ile vatandaşlar bir araya gelmek suretiyle tüm sorunları enine boyuna tartışıp değerlendirmek suretiyle Türkiye’mize layık bir anayasa çıkartalım ve bu anayasayı el birliği ile meclisimizden geçirelim.
Lümeys Dede (Eğitimci); Anayasa da bulunan bir maddeyi NTV’de de kadın örgütleri tartıştılar. Onlar bile anlamış durumda değiliz dediler. Yani birbirini çürüten maddeler birbirini çürüten meseleler bulunmaktadır. Referandumun verimli olacağını iyi olacağını sanmıyorum. Anayasayı değiştireceksek muhalefeti ya da kurucu bir mecliste bir araya getirmenin bir yolunu bulmalıyız. Aksi takdirde herkes anayasa mahkemesi yoluna giderek durdurmaya çalışırlar. Bu yüzden kurucu meclisin kurulmasından yanayım. Topluca işin uzmanlarıyla bir araya gelelim ve 1982 anayasasından kurtulmaya çalışmanın yollarını arayalım. Ama bir şeyden kurtulurken bir diğerine batmayalım. Uzlaşma içerisinde toplumun neye evet neye hayır dediğini bilerek bütün insanlar bir araya getirilerek güzel bir anayasa yapılabilir.
Tülay Atay Avşar (MKÜ Öğretim Görevlisi); Elimde bir kitap var. Bu kitaptaki verilere göre her 100 kadından 19’u okuma yazma bilmiyor. Yani bu anayasayı, yüzde 50’si kadın olan, ülkemizde her 5 kadından birinin okuma yazma bilmediği bir kitleye oylatacağız. Erkeklerde ise bu rakam yüzde 6’ya düşmektedir. Kadınlarımızın yüzde 21’i okuma yazma biliyor ancak bir okuldan mezun değil. Türkiye’de her 100 kadından 37’si ilkokul yüzde 7’si orta ve dengi, yüzde 11’i lise ve dengi yüzde 4’ü yüksekokul ve fakülte mezunudur.
Mehmet Salmanoğlu (Eğitimci); Edebiyat fakültesi sosyoloji bölümünden mezunum. Bir şeyi değiştirmek ne kadar zor olsa da değişimi de kabullenmek bir o kadar daha zordur. Tabii ki daha mükemmelini isterdik. Bütün anayasanın değişmesini isterdik. İster yargıda olsun ister diğer şeylerde olsun değişiklikler lazımdır. İşçi sınıfına genel grev getirilmektedir. Bu ülke siyasi partiler mezarlığına dönmüştür. Ülkemizde 28 parti kapatılmıştır bugüne kadar. Halen anayasada bu tür maddeler bulunmaktadır. Lütfen yeni anayasa daha mükemmel olsun. Kısmi de olsa anayasa değişikliği yerindedir ve de demokrasinin kalbine giden en temel değişikliklerdir. Yargı zaten siyasaldır. Ondan öncesi ideolojiktir. HSYK’yı yüksek yargı seçmektedir. 1961 anayasasında üçte bir oranında meclisten, üçte bir oranında 1. sınıf hâkimlerden vardı. Diğer üçte bir de yüksek yargıdandı. Ama şu anki HSYK’ya baktığımızda tamamen üst yargıdan seçilmiştir. Anayasa ile ilgili olarak Fikret Bila sordu cevap olarak; “Fikret Bey 1. sınıf hâkimlerden adam seçmeye ne gerek var. Zaten biz oradan gelmeyiz. Onların sorunlarını biliyoruz” dedi. Demokrasiye inanıyorsak başta kurucu iktidarlar olmak üzere bütün iktidarların kaynağının halk olduğunu kabul etmemiz gerekmektedir. Bu referandumda evet’ten yanayım.
Orhan Karasayar (Hatay AKP Milletvekili); Anayasanın değişmesi gerektiğini düşünüyoruz. 2007 yılında anayasa taslağı oluşturulup kamuoyuna sunuldu. Yapılan çalışmalar birçok gelişmiş ülkede yapılanların bir ortalaması ve ülkemize uyarlanmasıdır. Bu çalışmalar yargıyı siyasallaştırmak için değil bağımsılaştırmak ve özgürleştirmek için yapılmıştır. Arkadaşlarım sonuna kadar haklılar. Belli bir süreç gerekiyor. Süreç içerisinde de mutabakatın sağlanması gerekiyor. Mutabakat sağlanmadan anayasadan istediğiniz randımanı almanızın şansı yok. Açılımlar konusunda ülkemizin uğradığı zarar çok yüksektir. Bu bölgelerde yaşamın daha rahat ve güzel olmasını istiyoruz. Açılımlarda yapmaya çalıştığımız Kürt, Alevi, Romanların sorunlarını dinleyip tartışıp bunlara çözüm aramaktır. Çözüm için de sürece ihtiyaç duyulmaktadır. Bu sorun sadece iktidarın sorunu değil, muhalefet olsun, sivil toplum örgütleri olsun herkesin sorunudur. Zaman içinde o vatandaşlarla da el ele vererek anayasalarımızı da zorlayarak sorunları çözmek için elimizden gelen gayreti hep beraber göstereceğiz.
Av. Fikret İlkiz (Moderatör): Anayasa taslağında kısaltmayı neden yapıyorsunuz? Anayasa taslağı bir seçim atmosferi yaratması gerekir. Yabancı ülkelerde yer alan halk oylaması sürelerinden bahsedilerek bu süre uzundur deniyor. 120 gün uzundur, benim halkım 40- 45 günde anlar diyerek şeklinde bir değişikliğe gidilmiştir. Süreyi kısaltarak yapılan oylama bana göre demokratik değildir. Birinci tespit edilmesi gereken konu budur. 120 gün değil bazen 12, 10, 8 yılda yapılan anayasalar vardır. Ama bunların hepsi bir kurucu meclis tarafından yapılan anayasalardır. Türkiye’nin hukuk mevzuatına hukuk devleti ismi 1961 anayasası ile girmiştir. Ya da başka bir deyişle özgürlük belgesi 1961 anayasasıdır. Avrupa Yargıçlar Danışma Konseyi, yargıçları yasamadan atamayın deniyor. Bunun mahzurları vardır demektedirler. Bu durumda elfler ayrılığı siyasete açık bir hale gelir demektedirler. Görüşlerimizi 1 Haziran 2009 tarihinde o zamanki iktidar partisine teslim ettik. 1982 anayasasına baktığımız zaman bu belgenin geri bir belge olduğunu söyledik. Başka deyişle demokrasinin kırılma noktası değildir ama hukuktan sapma noktasıdır. 1982 anayasası 16 defa değişikliğe uğratılmıştır. 1982 anayasası kurucu meclisle yapılmamıştır. Gerici ve hukukun alt üst edilmiş olduğu 1982 anayasasının 16 defa değişikliğe uğradığı göz önüne alınarak meselenin sistem meselesi olduğunu ve asıl sorunun bir anayasanın yapılması sırasında nasıl tartışmamız gerekmektedir.
Hoşgörü Kenti Olmanın Gereklerini Yerine Getiriyor muyuz?
Mevlüd Oruç (Akdeniz Kültür ve Dayanışma Derneği Yöneticisi); Hatay’ın hoşgörü kenti olduğu beyaz bir yalandan ibarettir. Bu hayal gerçekliğe dönüşürse olumluluğa hizmet eder. Halklar ve inançlar arasında sorun olmadığı hoşgörü olduğunu ifade ediyorsa bu doğrudur. Yalnız bu hoşgörü provokasyonlarla çok çabuk kırılıyor. Provokasyon sonucunda bundan 2-3 sene önce Altınözü ilçesinde Müslüman köylerin Hıristiyan köylerini basması gibi. Bana göre Hatay’ın açılımını yapmamız gerekir. Halkların ve inançların devletle sorunları bulunmaktadır. Medeniyetler korosu dünyada ülke ülke şehir şehir geziyor. Medeniyetler Korosu’nun Türkiye için konu mankeni olarak kullanıldığı görüşündeyim. Halklar arasında bir sorun yok ama devlet öyle bakmıyor. Türkiye’de hepimiz eşitiz ama bazılarımız daha çok eşit. Anadilimizde yazamıyor okuyamıyorum. Ben anadilimde konuşmak istiyorum. Antakya’nın hoşgörü kenti olduğunu düşünmüyorum. Bana göre devletin bakış açısında sorun var. Halklar arasında sorun yok. Samandağ’da yaşam alanlarımız daraltılıyor. Yüzlerce rüzgâr tüneli kurulmak istenmiştir. Bu yanlıştır. Ve siz benim özgürlümü savunmasanız da ben sizin özgürlüğünüzü savunmaya devam edeceğim. Çünkü demokratlığın gereği budur.
Ahmet Hamdi Ayan (Mazlum-Der Yöneticisi); Zorunlu olarak din derslerinin okutulmasına karşıyım. Ben hiçbir zaman bir hıristiyanın gözünden olaya bakamadım. Çarpık bir bakış açımız var. Çarpık bir okul sistemimiz var. Aileyi, düşüncesini dışlayan bir sistemimiz var. Reklâmı yapıldığı gibi hoşgörü kenti değiliz. Üç farklı toplum yan yana yaşıyor ama yatay bir hareketlilik söz konusu değil. Ticarette, sivil toplumda, evlilik ilişkilerinde, komşulukta olmak üzere. Ama mesafe de almaktayız. Alevilerin yaşadığı mahalleye Yavuz Selim ismini, Ermenilerin yaşadığı bir mahalleye Talat paşa ismini vermeniz hiç uygar bir davranış olmaz. Benim ailem Demokrat Partili, ben Menderes’çiyim ama benim mahallemin ismi Cemal Gürsel. Demokratikleşme meselesinde AKP’nin arkasındayız. Akdamar kilisesinin ayda 1 ibadete açılmasını yadırgıyoruz. Akdamar kilisesinin ibadete kapalı olması bir ayıptır. Ayrıca tıpkı Ayasofya’nın da ibadete kapalı olması gibi. Ayrıca ruhban okullarının da açılmasını destekliyorum. Hiçbir inanç grubunun ve hiçbir siyasal kimliğin önünde engel bulunmaması gerekir. Resmi ideolojiyi anımsatan isimlerin değiştirilmesini istiyoruz. Rüzgârgüllerine karşı değiliz. Önemli olan dağlara kurulması yerleşim alanlarından uzak olması gerekmektedir.
Mehmet Ali Solak (TÜMİKOM); Özgürlük laçkalığı da yaşamak doğru değildir. Sen Piyer kilisesinde yurttaşların ayin yapması bir izne tabidir. Gene Ortodoks kilisesi yıllardır burada ama Ortodoks patriği Şam’da kalmaktadır. Bence Antakya patriği Antakya’da kalmalıdır. Bugün Hatay’da değil bütün Türkiye’de bir göç yaşanmaktadır. Türkiye köyleştirilmektedir. Bu popülist kültür özellikle TV’lerde denetimsiz, ne olduğu belli olmayan dizilerle insanlar farklı kimlik arayışlarına geçmektedir. İnsanlar şiddete ve kine yönlendirilmektedir. Artık burada hoşgörüden bahsetmek mümkün değil. Sen bizden değilsin ama ben seni ötekileştirmek istiyorum denmektedir. Sen benden değilsin ama ben senin bayramını kutluyorum denmektedir. Bu çok yanlıştır. Bugün camilere yardım yapılırken kiliselere yardım yapılmamıştır. Papazlar yardım almamıştır. Ben alevi olarak dedelere para verilmesi söylemine katılmıyorum. Hatay’da hoşgörüden söz etmek mümkün değil. Ama bunu yaşayanlar çok mutlular, çok özgürler bunu devlet yardımıyla sivil toplum kuruluşlarıyla yaygınlaştırabilirler. Gerçekten bu ortaya konduğunda ayaklarımız yere basacaksa bu çok iyi bir davettir. Ama bu davetin üzerine inşa edeceğimiz bina çok sağlam olmalıdır. Sadece söylem ile kalırsa mevcut olan hoşgörüyü de azaltırız.
Mevlüt Burgaç (MEMUR-Sen Yöneticisi); Yapılan haksızlık nerden gelirse gelsin buna karşı olmamız gerekmektedir. Başörtülülerin üniversitelere alınmaması gibi olaylar olduğunda kınama yapılmamıştır. Hoşgörü dediğimiz zaman yapılan haksızlık nerden gelirse gelsin buna karşı olmamız gerekmektedir. Bize dokunduğu zaman bağırıp çağıralım başkasının başına geldiğinde oh iyi oldu diyelim. Bu davranış yanlış olmaktadır. İnsanlar politikalarını seçerken özgürlükten yana politika seçmelidirler. Hatay’da hoşgörü ortamının bulunduğuna inanıyorum. Yalnız burada eksik olan vatandaş ile devlet arasındaki ilişkilerdir. Herkesin namaz kılmasına veya kiliseye gitmesine bir müdahale söz konusu değildir. Ama sadece hukuk bakımından devlet ile vatandaş arasındaki ilişkilerde sıkıntı bulunmaktadır. Bunlar ancak demokratikleşmeyle olabilecek şeylerdir. Altınözü’nde meydana gelen olaylar her yerde meydana gelmektedir. Bu olaylarda münferit olaylardır. Yapılmak istenen Alevi’yi, Sünni’ye, Sünni’yi Alevi’ye kırdırma gibi 12 Eylül zamanında olan olaylardan ibarettir. Hatay’da hoşgörünün olmadığını söylemek haksızlık olmaktadır.
Bereket Kar (Antakya Kent Akademisi Derneği Başkanı); Antakya’nın Türkiye’den çok farklı olmadığını düşünüyorum. İlk önce hoşgörü kavramını sorgulamak gerektiğini düşünüyorum. Demek ki ön yargılar farklı yaklaşımlar var ki hoşgörü ortamı oluşmuştur. Hoşgörü sorunu demokratik hak ve özgürlüklerle çelişir. İnsanlara dinlerine göre ayrım yaparak değil, yaşadığı ülkenin vatandaşı veya sahibi olarak bakmak gerekir. Bana alevi olarak hoşgörü ile bakılıyor diye bakarsak yanlış yerden bakmış oluruz. Hatay’da yapılan medeniyetler buluşması, bir dinler buluşmasının hoşgörüsünü anlayabilirim. Ama medeniyet buluşması bundan ibaret olamaz. İktidar gerekli adımları atmıyor. Hatay da 150 din misyoneri dünyanın dört bir yanından buraya çağrıldı ama buradaki din temsilcilerine söz verilmedi. Böyle bir medeniyetsizlik olabilir mi? Kentimizde bir bayram var haydi onu kutlayalım anlayışı yoktur. Hoşgörü meselesinde bunun altyapısını, ekonomik yapısını, sosyal-kültürel yapısını, demokratik sivil toplum örgütleri olarak, bireyler, aydınlar olarak yapmamız ve birebir sorumluluk taşımamız gerektiğine inanıyorum.
Mehmet Salmanoğlu (Eğitimci); Din olarak sunni etnik olarak Arap kökenliyim ve Altınözülüyüm. Filistinli bir profesör ne zamanki ideoloji ülkeye girdi kavga başladı. İdeoloji dediği milliyetçilik ideolojisidir. Ülkemizde de milliyetçilik ideolojisi girmiş ve yerleşmiştir. Sadece Hatay gibi birkaç ilimize bu ideoloji fazla yerleşememiştir. Bunun sonucunda da Hatay olarak hoşgörü kentlerinden biri haline geldik. Hoşgörü bir anlamda da babanın küçük oğlu bir kabahat işler ve baba bunu hoş görür. Her şeye rağmen kentimiz iyidir. Bir arada yaşamayı ve giderek demokrasi kültürünün hatta ekonomik alışverişlerin artması ile birlikte insanlar biraz daha tanıma noktasına doğru gelmektedirler.
Ufuk Dede; Her halkın demokratlarının özgürlüğe sahip çıkması gerekir. Karşımızdakileri tek başına bıraktığımız günler oldu. İslami hareket cumartesi anneleri kaybedilmiş çocuklarını ararken bir hareket ortaya koyabildi mi? Bana göre her iki tarafında karşılıklı eksiklikleri olduğunu düşünüyorum Medeniyetler topluluğunun buluşmasında Alevilerin temsil edilmemesi bizi çok yaraladı. Dibimizde yapılan bir oluşum ve bu noktada diğer halklar kendilerini bizden daha fazla temsil ettiler. Merkeze bağlı mahallelerin ferdi olarak beldelere ayrılma işinin çok kendi halinde temiz bir düşünce olduğunu sanmıyorum. Hoşgörü noktasında ayrıştırıcılığı ortak alan dışındaki ayrıştırıcılığı yani haksızlıkların karşısında durup birbirimize biraz daha ilişki içinde olmamız gerekmektedir.
Orhan Karasayar (Hatay AKP Milletvekili); Hatay’daki hoşgörü ve misafirperverliğiyle, birbirlerine katlanmalarıyla, birbirleriyle kucaklaşmalarıyla dünyaya örnek olarak alınması gereken bir il olduğunu her fırsatta ifade ediyorum. Yakında Suriye ile aramızda sınırlarda kalkacak. Ülkemizde hoşgörü konusunda çok güzel gelişmeler de olmaktadır. Camilere yardım almamaktayız. Bizim amacımız 72 milyon vatandaşın eşit şartlar koşullar içinde sevgi dostluk hoşgörü içinde yaşaması için çalışıyoruz. Hiçbir ırkın bir dinin birbirine üstünlük sağlamasını kabul etmiyoruz. Bunun için daha çok mesafe almamız gerekiyor. Bu mesafeyi de sizlerle tartışarak, konuşarak değerlendirerek yapacağız. Sivil toplum örgütleri de kendi üzerlerine düşen görevleri yapacaklardır. Sizleri de bu anayasanın el verdiği ölçüde sizi savunacağız. Birlik, beraberlik içerisinde bu sorunları çözüp bu güzel ülkemizde mutluluk ve refahın oluşmasını sağlayabiliriz.
Öneriler:
Ortak sonuç:
Değerlendirme:
İletişim:
a. Sivil toplum ile;
36 Sivil Toplum Kuruluşuna E-Posta, SMS ve telefon ile ulaşıldı.
b. Milletvekilleri ile;
Faks, e-posta ve SMS’lerle milletvekillerinin tamamına ulaşıldı.
c. Katılımcılarla;
E-Posta ile katılımcılardan konu istenmesine karşın sadece bir gazeteciden konu önerisi geldi.
d. Medya ile;
E-Posta adresi bulunan tüm ulusal ve yerel basın temsilcisine elektronik posta gönderildi. Ayrıca cep telefonu bulunan ulusal ve yerel basın temsilcilerine SMS ile davetiye ve toplantı duyurusu gönderildi.
Sonuçlar: Bu toplantı, Mart ayı toplantısında yaşanan sunum CD içerikleri sebebiyle Nisan ayında sunum CD’si olmaksızın toplantı yapılacağı duyurulmuştu. Bundan başka Nisan toplantısı öncesi toplantılara olan katılımın azlığının sunum CD’lerinin olup olmadığı tüm katılımcılara ve tüm gazetecilere sorularak görüşlerine başvuruldu. Bu isteme karşılık olarak, hiç bir katılımcı veya gazeteci toplantıya olan katılım azlığının sunum CD’lerinden kaynaklandığını bildirmedi. Bir kısım katılımcı da sorunun ve toplantılara olan ilgi azlığının sunum CD’lerinden kaynaklanmadığını, sürmesi gerektiğini, ilgi azlığının daha çok milletvekillerinin toplantılara olan ilgisizliğinden doğduğunu bildirdi. Bundan başka Mart ayı toplantısında toplantı başında katılım azlığını sorgulayan gazeteci Cemil Yıldız’la yaptığım görüşmede, amacının sunum CD’lerinin toplantıyı etkilediğini söylemek değil, gerçekten katılımın azlığının sebebini sorgulamak olduğunu, sunum CD’sine %99 katıldığını ifade etti. Devamsızlık gösteren tüm katılımcılara toplantıdan hemen bir gün önce neden toplantılara katılmadıkları, toplantılardan dolayı bir sorun yaşayıp yaşamadıkları veya kırgın olup olmadıkları sorulan tüm katılımcılar bir kırgınlık olmadığını, aksine toplantıların sürecinden memnun olduklarını, ancak temsil ve katılım konusunda kendilerinden kaynaklanan bir istikrar sorunu olduğunu belirttiler. Biz de mayıs ayı toplantısında bizzat olamıyorsa en az bir temsilcinin toplantılara katılımla katılım eksikliğinin giderilebilmesi sözünü aldık. Nisan ayında sunum CD’si olmaksızın toplantı yapılmış olmasının katılımı arttırmadığını da gözlemlemiş olduk. Ancak sunum CD’si olmasa da toplantı yapılabilmesi de mümkün kısaca sunum CD’si olsa da olmasa da, Hatay kMMye olan katılımın belirleyicisi sunum CD’leri değil.
Değerlendirenler:
Ekrem Dönmez- Hatay KMM Hamalı