YER: Cezayir Toplantı Salonu
TARİH: 04/03/2018 Pazar
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / DSKG (Berna Akkızal)
2 / İHG (Şahin Tekgündüz)
3 / LİPAD (Hüsnü Adalı)
4 / İstanbul Platformu (Ali Faik Aydın)
5 / Kontgerillaya Karşı İnisiyatif (Faik Güleçyüz)
MESLEK ODASI
1 / İstanbul Barosu (Tennur Koyuncuoğlu)
2 / Harita K. M. O (Murat Cesur)
SİYASİ PARTİLER
1 / HAK-PAR (Mehmet Ali Erdoğan)
2 / CHP (Meryem Karaçay)
İZLEYİCİ
1/ Kemal Yücel (Hukuçu-Siyasetçi)
MODERATÖR
Şanar Yurdatapan
GENEL KONU: Erkek Şiddeti
KONUŞULANLAR
Faik Güleçyüz: Kadına karşı şiddetin ve cinayetin boyutlarından dolayı erkekliğimden utanır hale geldim. Son patlayan çocuk istismarında da insanlığımdan utandım. Gerçekten en ağır cezalar verilmeli, hadım edilmek dahil. Biz tarfı sarıp sarmalımış bir şiddet ülkesiyiz toplumuyuz devletiyiz hepsi bir arada. Şiddet evde başlıyor. Babadan anadan dayak ilkokula başladığımızda öğretmen dayağı başlıyor. Erkekler askerde, komutanlardan sopa yiyor. Böyle bir silsile her tarafımızdan şiddet fışkırıyor adeta. En büyük şiddet devletten geliyor.
Berna Akkızal: İlk olarak erkek şiddetinin erkek kavramının aslında ne anlama geldiğini nasıl algılanması üzerine konuşmak istiyorum. Biz erkek deyince sadece cinsiyet algılıyoruz. Erkeklik erkten gelen bir isim. Bir fiilin hayata geçirilmiş halinin ismi. İlla cinsiyet olarak erkek olmamız gerekmiyor diğerlerine tahakküm etmek ve şiddet uygulamak için. Bu bir yapının tezahürü aslında. Yani iktidar sahiplerinin bu kadar güçlü olmayan diğer türlere uyguladığı tahakküm olarak ifade edebiliriz bunu. Bunun için illa erkek cinsiyetinde olmamız gerekmiyor. Durumun değiştiğini düşünün. Bir dönem kadınlar çok güçlü iktidarı elinde tutuyor. Kadınlar da erkek şiddetini bu erk şiddetini diğer türler çocuklar hayvanlar üzerinde uygulayabilir.
Dili nasıl kullandığımız çok önemli. Çünkü bir noktadan sonra söylediklerimiz düşüncelere düşüncelerimiz de davranışlarımıza dönüşüyor. Medyanın dili taciz tecavüz haberlerini cinsel istimar saldırı haberlerini nasıl manşetlere taşıdığını hepimiz biliyoruz. Kötü kullanılan dil bütün topluma yayılıyor. Bir noktadan sonra da düşünce ve davranışlara dönüşüyor. Özgecan’dan sonra biz kadın mücadelesinde kadınlar olarak şunu çok merak ettik acaba nasıl oldu da bu kadar çok kadın öldürülürken Özgecan olayı toplumda bu kadar infial yarattı?
Çünkü toplumun hiç bir şekilde üzerine suç atamayacağı bir figürüydü Özgecan.
Tacizci ve tecavüzcülerin hep bir takım bahaneleri var. Kadın kuyruk sallamıştır, bu saatte dışarıda ne iş vardı, zaten şort giymiş gibi bahaneler.
Gazete manşetlerinde bu kadınların başlarına gelen kötü olaylar fantazileştirilmiş şekilde erotik başlıklarla ilgi çekmek için yayınlanıyor. Bunlardan medyanın vazgeçmesi gerekiyor. Durumu doğrudan, bu suçu işleyen kişiyi normalleştirmeden ona sapık, ruh hastası demeden manşete taşıması gerekiyor.
Yine kadının konumu ile ilgili yine dilde çok fena deyimlerimiz var mesela anneye kalkan el kırılsın gibi. Neden sadece anneye kalkan el kırılsın? Bir kadın olan annenin toplumdaki rolünü kadın olmaktan çıkarıp kutsallaştırıp anne görevi yüklüyoruz. Çocuğu büyütmek babanın da görevi. Bu noktada zaten bir eşitsizlik başlıyor. Dilde başlıyor sonra anlayışa dönüşüyor. Sonuç olarak toplumsal yaşama dönüşüyor.
Şahin Tekgündüz: Bu soruna da şöyle bir çözüm arıyoruz. Ceza, şiddet, yasak bunlarla herhangi bir sorunun çözüldüğü görülmemiştir. Önemli olan sorunun kaynağına değinmek.
Şimdi dinler tarihini düşünüyorum. Dinlerin oluştuğu dönemi ondan öncesinde erkek şiddetinden söz etmek pek söz konusu değildi. Cahiliye döneminde her şeyin kaba kuvvetle çözülebildiği yasaların olmadığı toplumsal anlaşmaların hayata geçmediği dönemdir bütün sorunlar şiddetle çözülüyordu. Dolayısıyla erkekler egemenliklerini doya doya kullanıyorlardı. Kadınların o egemen güce biat etmesi bekleniyordu. Hatta kadınları koruyan güç olarak konumlandığı için o dönemden başlayarak hakim oldu ve günümüze kadar geldi. Bütün sorunlara dünyaya her şeye derinlemesine düşünceye dayalı değil ama naslarla hakim olmaya ve düzen vermeye çalışan dinler silsilesi hayata geçmeye başladığında da son derece kullanışlı bir özellikle islamiyette bir unsur olarak ortaya çıktı erkek. Gücün hakimi erkektir o halde erkek her şeye hakimdir dolayısıyla kadına da çocuğa da hatta toplumun geneline. Buna islamiyette öyle bir sahip çıktı ki hele bir de yozlaşmış reforme olmamış çağın gerisinde kalmış dinsel kurumlar bunu iyice yozlaştırmışlardır. Hristiyanlık bir reform yaşadığı için erkek şiddetini yumuşatmıştır ehlileştirmiştir. Meseleye bu yönüyle bakarsak ceza şiddet hadım etmek bunlar gülünç tedbirler gibi geliyor bana.
Tennur Koyuncuoğlu: Kadın ve çocuğun durumu değişmezse Türkiye’de hiç bir şey değişmeyecektir. Toplumun gündemi nedir? Erkek şiddeti. Bu şidetin bastırdığı uygulamaları sayalım. Savaş var kadın ve çocuk istismarı var doğanın ve hayvanların yok edilmesi var. Hukuku ele aldığımızda hep adalete ulaşmayı dileriz. Mümkün değil. Çünü hukuk erkek için yazılmıştır. Hukukun içinde yalnızca erkek vardır. Anayasada yalnız erkek vardır. Kadın erkek eşitliği der sonra arkasından bütün yargıtay kararları konum eşitliği der. Kadın ve çocuk hukukun öznesi değildir. Hukuk gerçekliğe adalet gerçekliğe ulaştığı ölçüde vardır. Kadınlar hamile olur erkekler olmaz kadınlar ve çocuklar daha çok istismara uğrar farkedilmez kadınlar öldürülür kadınlar zorla evlendirilir çocuk yaşta erkek çocuk kız çocuk evlendirilir ama bu sorunlar ve bu sorunların sonuçları hiç dikkate alınmaz. Bu ailenin yetiştirdiği çocuklar zaten sakat çocuklardır. Anne babanın eşit olmadığı ve bugün biliyorsunuz özellikle müfredata yazılı şey kadın kocaya itaat etmelidir. Çocuk ilkokulda bunu öğrenerek gelmektedir. Müfredattan evrim kaldırılmıştır islam cumhuriyeti kurulmak istenmektedir. Nikah artık dini nikah şekline çevrilmiştir. Medeni kanunda laik sistem içerisinde olan nikaha göz dikilmiştir.
Hüsnü Adalı: Yaşam hakkı kutsal, kısırlaştırma da idam da insan onuruna aykırıdır. Hadım ve idam geri dönülmez şeyler adam suçsuzsa ne yapacaksınız?
Bunu insanlık temelinde düşünmek lazım, din millet etnisite değil. Ev okul askerlik iş her yerde şiddet var. Derler ya her mağdur bir gün mağrur olma riski taşır potansiyeli vardır.
Murat Cesur: Mekan şiddetin gelişimde çok etkili. İstanbul’da trafik ve kalabalık insanların içinde farkında olmadan kendi aralarında bir şiddete dönüşüyor. En şiddetten uzak olan insanlar bile o gerilimin içerisinde bir anda patlayabiliyor ya da şiddete maruz kalıyor ya da uygulayıcısı olabiliyor. Türkiye’de sistemli bir şekilde dönüşüm yaşanıyor ve bunun sonucu olarak da şu anda bence toplum çıldırmış durumda. Kadına ve çocuğa yönelik şiddeti tartışmak yetersiz toplumun tamamında şiddete bir eğilim var.
Düzgün kentler yaşanılabilir alanlar yaratamazsak iyi bir eğitim sistemi kuramazsak sonucu bu olur. Bu durumdan çıkmak için mücadele etmeliyiz.
Mehmet Ali Erdoğan: Kadın ve şiddet sözcükleri bende dini bir çağrışım yapar. İslam ülkelerine bakıyorum şiddet yoğunlukta. Neden 2002 den bu yana kadına şiddette artış var? Her gün sosyal medyada görüyorsunuz. 9 yaşındaki kız evlenebilirimiş, amcasının yanında bir kız çocuğu külotlu dolaşamazmış. Şiddetin dinle çok yakın alakası olduğuna inanıyorum. Batıda yok mu var orada sanıyorum erkek şiddeti kadar kadın şiddeti de var. Türkiye’de yaygın olan erkek şiddeti.
Hadım konusunda tıp bir yerlere ulaştı. Hadım edilen birisinin tekrar cinsel yaşamına kavuşturulması mümkün. Özellikle çocuklara yapılan cinsel şiddette cezalandırılma şekli, hadım olmalı bence ve bunların ömürlerinin sonuna kadar ücra bir köşede taş kırdırılmalı.
Meryem Karaçay: Hatay’da avukatlık yaparken kocası tarafından şiddete uğrayan bir kadın şikayette bulundu koca yargılandı falan 2500 lira para cezası aldı cezayı ödedi barıştılar kadın eve gitti. 3 ay sonra yine dayak yemiş ve beni aradı kadın şunu söyledi kocam diyor ki sen Meryem Hanım’a güvenerek mi şey yapıyorsun 2500 ne ki ben size peşin vereyim parayı dayağımı da atayım.
2002’den sonra Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'yla birlikte çalıştık. 2002’den bu yana kadın cinayetleri yüzde bin dört yüz arttı. Bu Adalet Bakanlığı’nın verisi.
Bu konuyla ilgili çok kafa patlattım ama gerçekten bir formül yok. Şunu yaparsak bu olur diye bir şey yok. Karşınızdaki bir insan, insan karakteri değişkendir. Avrupa’ya gittik ve biraz inceleme fırsatı bulduk bu işler orada nasıl oluyor diye. Orada da şiddet var ama bizimle karşılaştırdığımızda çok komik oluyor. Orada kadın şiddete maruz kaldığında polis ve belediyeler birlikte işbirliği yapıyor. Yasal olarak nüfusu 50 bini aşan her yerde kadın sığınma evi olmalı.
Kadın cinayetlerinde indirim olmamalı.
Hüsnü Adalı: Bir formül var aslında. Cami sayısı arttıkça polis sayısı arttıkça şiddet artıyor. Biraz düz mantık ama. Dinle ilgili aklıma Bakara Suresi Nisa Suresi Veda Hutbesi’nde hafif okşayın yatağınızı ayırın gibi laflar şimdi nasıl yasaları erkekler yazıyor bu vahi ne bileyim tefsir bunları da erkekler yazıyor. İhsan Eliaçık Kuran'da böyle bir şey yok diyor mesela. Evet dinde hata olabilir ben de bazı şeylerin dinle ilgili olduğunu düşünüyorum ama hepsini dine yıkmakla olmuyor bu sefer çözümden uzaklaşıyoruz. Çözüme de katkı sunmalıyız.
Murat Cesur: Taksim Meydanı’na çıktığınızda topluma uygulanan mekansal şiddeti görebilirsiniz. En son yapılan cami tuzu biberi oldu. Baktığınız zaman içiniz acıyor.
Bu kentsel dönüşüm meselesinde de uygulanan stratejiye ciddi anlamada dur denilemezse bu kentsel dönüşüm toplumsal dönüşümü aracı halinde, şiddeti daha da arttıran noktalar olacak.
Tennur Koyuncuoğlu: Siyaset dediğiniz şey insanla yapılıyor. Şiddet ve korku üretilmezse siyaset olmaz. Siyasetin güç olabilmesi için politikanın şiddet üretmesi gerekir. Hadım ömür boyu hapis hikayeleri olayı örtbas etmek şahsileştirmektir. Halbuki asıl sorun yine devlet mekanizmalarının denetimindedir. Sığınma evleri yine bugün siyaset tarafından konuk evlerine çevrilmiş durumda. Bu konuk evlerinden telefonlar veriliyor, erkekle konuşmalar yapılıyor kadın korunmuyor. Kadının sığınması falan düşünülmüyor kadının gene topluma malzeme olması gerekiyor. Aynı zamanda kentlerle kocaman binalarla yaşama şeklimizle yine şiddet üretiliyor. Bence burada en önemli çözüm erkeklerden geçiyor. Erkeklerin kadın sorununa sahip çıkmasından geçiyor. Kadın sorununu hisseden erkek, kadının yanında durur. Bu nedenle feminizm erkekler için en uygun çözüm olarak öneriliyor. Feminizm erkek düşmanı olmak değil. Toplumu düzeltmek, yani nasıl insan olunur, karşılıklı şefkat muhabbet nasıl kurulur, aile şiddet kaynağı olmaktan nasıl uzaklaşır?
Kemal Yücel: Şiddet eğilimi psikolojik bir rahatsızlık cinsel sapkınlıkla beraber gidiyor. Şiddetin içinde cinsel tacizlerde var. Bu sapkınlığın kaynakları ne diye baktığımızda genlede ytapılan yorumlar birincisi bastırılmış toplumlardaki cinsel açlık ikincisi çocuk yaşlarda görülen şiddet ve taciz. Bunun ilerleyen yaşlarda bir nevi intikam duygusu olarak veya sapkınlık olarak yansıması dolayısıyla bir insan çocukluğunda fiziksel cinsel şiddete maruz kalmadan büyürse iyi bir çevrede iyi bir aile ortamında büyüdüğünde de büyük ihtimalle bu taciz ve şiddeti uygulayan kişilerden birisi olmayacak. Bu kişler çocukluktan itibaran potansiyel saldırganlar olarak yetişiyor. Temele aileye inmek lazım. Aile içi eğitimde sağlıklı bireyler yetiştirmemiz gerekiyor. Şiddeti körükleyen bir ortamda yaşıyoruz. Yani bu birinci gruptaki insanları bir tarafa bırakırsak sağlıklı bir çocukluk geçirmiş insan bile normalde şiddete eğilimi olmayan bir insanın şiddeti körükleyen sürekli biliçaltına şiddeti nefreti ve öfkeyi yerleştiren bu gerilimli toplumda normal insanlarda şiddete eğilimli hale gelebiliyor. Bunun en güzel örneği trafikte yaşadığımız magandalıklarda maçlarda insanların birer canavara dönüştüğünü görebiliyoruz. Hiç ummadığımız insanalar hiç ummadığımız vahşilikleri yapabiliyor. Bu bir cinnet hali. Toplumu bu gerilimden kurtarmak lazım. Sağlıklı bir toplumda yaşarsa bir insan sağlıklı davranışlarda bulunabilir.
Daha ağır cezalar olsa bunlar caydırıcı olabilir mi? Olabilir. Bunu kapkaççı olaylarında gördük. Basit hırsızlık yankesicilik basit cezalarla cezalandırılıyordu ve bir türlü bitmiyordu. Bir kaç yıldır gasp cezasıyla cezalandırılınca dikkat ederseniz toplumda kapkaç olayı azaldı. Ağır ceza tabiki caydırıcı olur, ama bu hapis cezası şeklinde olmalı. Demokratik hukuk devletlerinde cezalar hapis şeklinde olur. Hadım etme organ kesme idam vs insanın fiziki vücut bütünlüğüne zarar verecek cezalar geçmişte kalmış ilkel toplumlarda uygulanan cezalardır. Bu da aslında kınadığımız ve cezalandırmak istediğimiz bireysel şiddetin intikam duygusuna dönüşerek kamu şiddeti haline dönüşmesidir. Şiddet uygulayan birinin şiddetle cezalandırmak o suçu bitirmeyecektir. O şiddette bir şekilde topluma öfke olarak yansıyacaktır. Bu öfke gerilimde insanlar yine şiddete meyilli hale gelecektir.
Mehmet Ali Erdoğan: Benim kafama takılan şey niye kadın peygamber yok. Ben kadın olsaydım peygamberliğimi ilan ederdim. Bir sürü de mürid bulurdum kendime. Bence aile ve toplum da dinden besleniyor. Ben bunun daha çok demokratik bir eğitimle çözülebileceğini bunun için de tabiki demokratik ve lik yönetimlerin olması gerektiğini düşünüyorum. Sosyal medyada görüyoruz 2 yaşındaki çocuğun şortla dolaşması caiz değildir diyor. Bütün bu sapkınlıklar malesef bugün pirim yapıyor. Cumhurbaşkanı bu adamı hastanede ziyaret ediyor. Bunu görüyoruz bu tür şeyler genellikle Orta Doğu’da oluyor. Bir kadın mini etek giyiyor diye Bulgaristan’da şiddete uğramaz.
Meryem Karaçay: Türkiye’de siyasi anlayış ayrıştırıcı ve şiddeti özendirici. Demokratikliği ve laikliği esas alan bir siyasi sistem bu konuda tam değilse bile daha iyileştirici olacağanı düşünüyorum. Kadın sığınma evleri nicelik olarak az nitelik olarak istenilen düzeyde değil. Bu son görüşelim olayı var. Biz kadınlar biraz şefkaliyiz, son bir kez görüşelim son defa buluşalım olaylarında cinayetler işleniyor. O zaman nicelik olarak kadın sığınma evleri arttırılmalı. Kadınlara psikolojik destek hukuki destek verilmeli. Kadın sığınma evlerini önemsiyorum. İsveç örneğinde kadınlara geç otur denmiyor. Belediye işbirliği ile hayata hazırlıyorlar iş veriyorlar çok kapsamlı bir çalışma yapılıyor kadınlar için. Bizim oralara gelmemiz için biraz zaman gerekir ama böyle bir şey düşünülebilir. Biz kadınlara da çok iş düşüyor. Biz çocukları büyütürken erkeği bir adım önde tutuyoruz.
Tennur Koyuncuoğlu: Afganistan’ı örnek vermek istiyorum. 1950 yılında bizden hiç farkları yok. Siyasi rejim ve din değişiminden sonra burka gelmiş. O kadar açık seçik ki o yüzden geleceğimiz ölüm kalım noktasında olduğunu düşünüyorum. Güldünya örneği kardeşlerinin ve ailesinin kararı ile infaz edilen şiddete uğramış bir kadın bu kadını devlet koruyamadı. O kadını akrabaları hastanede öldürdü. Şunu demek istiyorum bmugünkü uygulamalar şiddeti destekliyor. Kasıtlı sistematik şiddetle iktidar ayakta duruyor. Özgecan örneğinde kusurlu kim? Kimlerin minibus şöförü olacağını belirleyen belediye ve bu belediyenin uygulamalarına göz yuman büyükşehir belediyesi ve devlet. Bu devletin sorumluluğunda olan bir olay iki meczubun babanın çocuğun problemi olarak üstü kapandı ve gitti. Burada bütün şiddet vakalarında devlete karşı dava açılabilir. Terör suçlarında devlete karşı dava açılabilir. Biz bu ülkede güvenli yaşamak için anayasayala siyasi iktidarla sözleşme yapmış durumundayız. Bizi devlet koruyamıyorsa kadının yaşam hakkını koruyamıyorsa erkeğin yaşam hakkını koruyamıyorsa savaş varsa sorumlu devlettir.
Ali Faik Aydın: Türkiye’de ataerkil feodal din temelli bir sosyo politik ekonomik bir düzen var. Hatta en tepedeki kadının fıtratı yaradılışı farklıdır diyebilmiştir. Şiddetin her türlüsü mevcut şu anda. Çocuğa bedenini tanıma hassas yerlerini tanıma ve gizlemek değil açığa çıkartmak gerektiği öğretilmeli. Erkekleri de eğitmek gerekiyor.
Berna Akkızal: Ispart’da Nevin Yıldırım adlı bir kadın köyde sistematik olarak birden fazla erkeğin tecavüzüne uğruyor. Kadın bir gün isyan ediyor ve bir tanesinin kafasını kesiyor köy meydanına atıyor. Bu kadın iyi hal indirimi almadan yargılanıyor. Buna benzer birçok erkek şiddeti vakasıyla karşılaşıyoruz kravat taktıkları için indirim alıyorlar. Bu indirim meselesini tartışmak iyi olur diye düşünüyorum.
Kemal Yücel: Türkiye kadınları koruyamıyor. Özellikle aile içi şiddet ve boşanma davalarında patır patır öldürülüyor. Boşanmak istediği için öldürülen kadınlar şiddet gören kadınlar bunlar bizi utandıran haberler. Devlet üzerine düşeni yapmalı. Dolmuşlarda otobüslerde kutlama meydanlarında özellikle yılbaşında taciz gibi olaylarla karşılaşıyoruz. Taciz ve şiddeti ayırmamak lazım. Özgecan’da olduğu gibi hem tecavüz hem cinayet vahşice bir olay. Cinsel saldırı ve basit yaralama şeklinde gelişen olaylarda genel de tutuklama olmuyor. Bu toplumsal bir tepkiye sebep oluyor haliyle. Neden tutuklanmıyor? Tutuklanması için illa tecavüz edip öldürmesi mi lazım? Bunun derecesi tartılmaz. Bir insan bir insana rızası olmadan dokunmuşsa orada suç vardır. Ceza mıntıkası diye bir şey var. Güncel olarak çok işlenen suçlar bir suçun işlenmesinde artış varsa yargı camiası ve devlet bunda tedbir almalı. Çünkü kanunlarda sınırlar var. Çok işlenen bir suçu toplumsal infiali önlemek ve o suçun önüne geçebilmek için normal zamanlar tutuklanmasa bile bugün tutuklaması lazım. Tutuklayarak hem o suçun artışına engel olması lazım hem de toplumsal infiali dindirmesi lazım.
Cinsel ve fiziki şiddet uygulayanlara anomali ve psikiyatrik vaka olarak bakmak lazım bir yanıyla da. Öldürmek yerine tedavi etmek lazım. Cezasını çektikten sonra topluma tekrar karıştığında normal bir insan haline getirmek lazım. Burada da kamunun sorumluluğu gündeme geliyor. Türkiye cezaevi tutukevlerinde ıslah ve rehabilitasyon özelliğini kaybetmiş bir ülke.
Şahin Tekgündüz: İstanbul Türkiye nüfusunun %20 sine tekabül ediyor. Türkiye genelinde bilmediğimiz duymadığımız medyaya yansımayan buz dağının görünmeyen kısmında neler var? Özellikle bunu ensest parantezinde ele alırsak müthiş bir vahim durum ortaya çıkar.
Tahrik ve kuyruk sallama arasındaki farkı benzerliği yakınlığı uzaklığı ele almak lazım. Tahrik dediğimiz davranış biçimini belirleyen tayin eden tanımlayan erkekler. Çünkü onlar tahrik oluyorlar. Ben bir kadının erkeklerin davranışından tahrik olduğunu ve bundan rahatsız olduğunu düşünmüyorum tahmin etmiyorum belki çok ender görülüyordur. Ne kadarı tahrik ne kadarı kuyruk sallamadır? Tesadüfen gözgöze gelmeyi eğer kuyruk sallama gibi görüyor isek, bu bir sapıklıktır. Bunun sınırlarını belirlemek mümkün değil. Tamamen buna maruz kaldığı iddiasında bulunan erkeklerin ruhsal sinirsel yapısına bağlı insanlık yapısına bağlı değerlendirmeler.Yani eğer yolda yürürken otobüste metroda önünden geçen bir kadın başını önüne eğmiyor etrafa bakıyorsa ise bu tahriktir kuyruk sallamaktır mesela.
Hüsnü Adalı: Kadın hakim kaç tane? Kadın avukat sayısının yarısı bile değildir herhalde. Burda da problem var. Dil de çok önemli. Erkek olarak utandım değil insan olarak utandım demek gerekiyor. Bunlara dikkat ettikçe o şekilde düşünmeye başlıyoruz. Birçok davranış bilimci düşüncelerin kelimeleri tetiklediği kadar kelimelerin de düşünceleri tetiklediğini söylüyor.
Mehmet Ali Erdoğan: Bu toprakların bir sözü var kol kırılır yen içinde kalır. Bu olaylardan milyonlarca var. Hakim sayısından çok niteliği önemli.
Isparta’dan bir örnek verildi. O biraz ayrık bir örnek. O kadının kocası hapisteydi kocasının bir akrabasıyla karı-koca gibi yaşıyordu. Bu kocasının kulağına gitmişti. Dosyayı incelemedim bilmiyorum ama benim tahminim kocası ona bir şekilde onun kafasını kes öldür onu kadında öyle yapıyor Kafasını kahvenin önüne atıyor ve namusumu kurtardım diyor. O kadında işte bu toplumun değerlerine malesef kurban giden kadın o kafayı kesmekle namusu mu kurtuldu şimdi?
Kemal Yücel: Din şiddet doğurmaz. Din şiddeti yasaklar. Dört din hepsi aynı. Müslümanlar açısından bakarsak Kur’an ilmini, iyi bilmek lazım. Günümüz Türkiye alimleri din alimleri Kur’an ayetlerini yorumlayanlar ve Nisa Suresi’nde eşinizi dövebilirsiniz ayetinin dönemin şartlarına özel inmiş bir ayet olduğunu söyler. O dönemde erkeklerin kadınları öldürdüğünü, işkence ettiğini, köle olarak sattığını ama bu ayetle bunları yapmayın sadece hafifçe dövün yaygın uygulamayı azaltan sınırlayan bir ayet olarak yorumlar. Kuran’da birçok sayıda ayet eşe şiddeti yasaklar. Peygamberlerin hiçbirinin eşlerine şiddet uygulamadığını öne çıkarmak lazım. Günümüz koşullarında dini temsil eden kişilerin Nisa Suresi’ndeki bu ayeti hiçbir şekilde telaffuz etmemeleri gerektiğini düşünüyorum.