YER: Çankaya Bld. Ek Binası Mithatpaşa Cad. No:52 3. Kat Kızılay
TARİH: 4 Mart Cumartesi
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Anka-Der (Erdinç Şahin – Temsilci)
2 / Şiddetsiz Toplum Derneği (Rıza Sümer – Başkan)
3 / Doğal Yaşam Derneği (Yıldırım Kaya – Başkan)
4 / Öğrenci Velileri Derneği – ÖVDER (Enver Önder – Gen. Bşk.)
5 / Atatürk Çizgisi Platformu (Metin Genç – Başkan)
6 / Barış Meclisi (İmam Canpolat – Üye)
7 / Anadolu Kütüphaneciler Derneği (Hürdoğan Aydoğdu – Başkan)
8 / Uluslararası Bağımsız Denetçiler Derneği (Eyyüp Sabri Güler – Üye)
9 / Elvan-Der (Mahmut Emin Avcı – Başkan)
10 / Evrensel Hak ve Özgürlükler Derneği (Şükriye Ercan – Başkan)
11 / Alternatif Düşünce Kuruluşu (Beyhan Atalar – YK Üyesi)
12 / Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi (Ramazan Gezgin – Üye)
13 / Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Ankara Şubesi (Meral Güler – Başkan)
SENDİKALAR – KONFEDERASYONLAR
1 / Hak- İş (Hakkı Sever – Temsilci)
2 / Kafkas Dernekleri Federasyonu (Ömer Atalar – Üye)
3 / Özgür Eğitim-Sen (Mehmet Yıldız – MYK Üyesi)
DİĞER KATILIMCILAR
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 3 izleyici katıldı.
MODERATÖR
Nagihan Konukcu
GENEL KONU: Anayasa Değişikliği – 2 (Yasama ve Yargı)
KONUŞULANLAR
1 / Serdar Ünver: Önümüzdeki değişiklik yürütme temelli bir değişiklik. Gördüğüm en büyük eksiklik şu; hükümet sistemini değiştiriyorsanız bunu tüm alanlarda yapmanız gerekir; yasama, yürütme ve yargı dışındaki, siyasi parti rejimleriyle bütün bir değişiklik olması gerekirdi. TBMM 550'den 600 milletvekiline çıkıyor. Demokrasilerde halkın iradesinin parlamentoya yansıması önemlidir. Vekil sayısının arttığı ve aşırı temsilin olduğu ülkelerde yolsuzluğun arttığı, siyaset dışı aktörlerden gelecek tepkilere açık olduğu söyleniyor. 550 ile 600 arasındaki fark ne olur bilemiyorum, ülke koşullarına bağlı ama temsilde çok fazla yarar olacağını düşünmüyorum. Yüzde 10 seçim barajına dokunulmadığını görüyoruz. Temsil açısından bir fark yok, yine partiler ve aldığı oy oranları aynı olacak, bu değişiklik çok anlamlı görünmüyor. Milletvekili seçilme yeterliliğinde bir değişiklik öngörülüyor. 25 yaşından 18 yaşına indiriliyor. Lider hangi ismi gösterirse o aday olacaktır. Askerlikle bakaya olmamak yeterli olacak gibi görünüyor. Anayasada kanunların cumhurbaşkanınca yayınlanması ve veto yetkisi var. Değişiklikle, TBMM'ye gelen kanunun cumhurbaşkanına gitmesi için nitelikli çoğunluk aranacak. Burada geciktirici değil, güçleştirici veto yetkisi söz konusu. TBMM gerek görürse doğrudan doğruya toplanıyor ve tatile girebiliyordu; değişiklikle doğrudan doğruya ifadesi çıkarılıyor. TBMM'yi denetleme yolları azaltıldı, sistemin gereği olarak. Yürütmede tek organ olarak Cumhurbaşkanı var ama TBMM'nin soru yetkisi hala var. Soru yöneltemediği tek makam cumhurbaşkanlığı. TBMM lehine bir durum olarak şu görülebilir; cumhurbaşkanının yasa teklif etme yetkisi olmaması. Bu da başkanlık sisteminin bir sonucu olarak nitelendirilebilir. Ancak ikisinin de aynı seçimde seçileceğini düşününce fiilen cumhurbaşkanı yasamada etkili olacak. Yargı alanında, bağımsız mahkemeler ifadesi bağımsız ve tarafsız mahkemeler olarak değiştirildi. Pratikte çok anlamlı değil. Bağımsızlık zaten tarafsızlığı da içeriyor olmalı çünkü. Askeri mahkemelerin kaldırılması söz konusu. HSYK'nın yüksek ibaresi kaldırılıyor, sembolik olarak. Yapısı değişiyor. 13 üyeye indiriliyor, 7'si TBMM'den geliyor. Adalet Bakanı ve müsteşarının üyeliği devam ediyor ve kalanlar da cumhurbaşkanı tarafından seçilmiş oluyor. HSYK da cumhurbaşkanının iradesine paralel olarak karşımıza çıkıyor. Asker kökenli hakimler anayasa mahkemesinden çıkarılıyor, sayıları 15'e düşüyor ve yine cumhurbaşkanı tarafından belirlenen bir organ. Olumlu yanlar olarak Tüm Yüksek Askeri Şura kararlarına karşı yargı yolu açılıyor ve cumhurbaşkanının tüm işlemlerine karşı yargı yolu açık. Tüzük kurumu hukukumuzdan çıkıyor, incelemeyi Danıştay yapıyordu.
2 / Enver Önder: Referanduma sunulacak sözde anayasa değişikliği, anayasasızlığa davetiye çıkarmak, sistemi kökten değiştirmek, diktatörlüğü getirmek amacı taşımaktadır. Yasalarla düzenlenebilecek konuları anayasa değişikliği olarak gündeme getiriyorlar. Bu ülkede en yüksek mercideki insanlar yasadışı davranış içindedirler. Bu referandumda bu eyleme karşı çıkmak siyasi bir tavır değil, vatandaşlık ve insan hakkı tavrıdır. Geniş katılımlı tartışmalarla gerçek bir anayasa değişikliği üzerine konuşulmalıdır. Bu yasayla temelde ne hedefleniyor? Yasasızlık, diktatörlük hedefleniyor, bunun önünü kesmek gerek. Sorun en tepede kimin olduğu değil, tek adam olduğu zaman kendisini denetleyebilecek mekanizma kalmaması.
3 / İmam Canpolat: Mevcut durumda bir aksaklık var ki, bir değişiklik ihtiyacı hissediliyor. Mevcut anayasanın neden işlemediğine bakmak gerek. Şu anki anayasasının darbe anayasası olduğunu, tekçi olduğunu ve bunu da zorla gerçekleştirdiğini düşünüyorum. Ama ülkemizde tek kültür, tek dil ve din yok. Bu ihtiyacı karşılayacak yolu bulmalıyız. Toplumun farklı kültürlerini, siyasi görüşlerini ifade edebileceği bir zemin yaratmak gerekir. Anayasa, toplumun ortak uzlaşıyla yapacağı düzenlemelerdir. Ancak o zaman ülke gerçek performansına da kavuşur. Ancak gelecek yasa bunların hiçbirine çözüm getirmiyor, hatta geriye götürüyor bizi. Mevcut değişiklikle bile bir parti yüzde 40 oy oranı ile yüzde 60'ı temsil edebiliyor. Parlamento bir kişinin hizmetine veriliyor. Monarşiyi temsil eden bir yol açılıyor. Toplumsal uzlaşıya yer vermediği ve kuvvetler ayrılığını esas almadığı için bu anayasa değişikliği antidemokratik ve karşı çıkmak gerekir.
4 / Hakkı Sever: Uzun yıllardır siyasiler zaman zaman anayasa değişikliğine dair açıklamalarda bulunuyorlardı. Bugün 18 maddelik değişiklik Cumhurbaşkanına sunuldu. 16 Nisan'da referandumla bu değişikliğe karar verecek. Hükümet bir daha 12 Eylül, 28 Şubat, 15 Temmuz yaşanmasın diye Evet diyoruz yönünde açıklamalarda bulunuyor. Muhalefet, yeni anayasayla demokratik bir rejimin yerine diktatörlük getirileceği düşüncesiyle Hayır diyeceğini açıklıyor. 16 Nisan'da halkımız bu değişiklikle ilgili son kararı verecek.
5 / Rıza Sümer: Bugün Türkiye toprakları bir anayasaya yüzde 80 ile evet demiyorsa ve bunun dışında kalan yurttaşlarımıza huzur sağlamıyor ve onları korumuyorsa, o anayasanın bu halkın anayasası olması mümkün değil. Beklenen barış ortamı böyle gelmez. Türkiye'de hak savunan insanların bir bölümü kesinlikle silahı, şiddeti bırakmalıdır. Türkiye hem anayasada hem parlamentoda koalisyon istediğini er geç anlayacaktır. Bu türlü inanç ve kültürlerin uzlaşması demektir. Bu anayasada yasama ve yürütme konusunda geriye gidiş var. Krallık, monarşi, padişahlık var; birkaç seçim var. Cumhurbaşkanlığı sistemi dünya hukuk sisteminde olmayan bir kavram. Bu anayasa süreci, hayır diyeceksem, iftira, hakaret, yalan gibi ithamlar getiriyor. Kararnameler ve yönetmelikler düzeni geliyor. Tek kişiye veriliyor gibi görünüyor ama çoğunluğu sağlayan partiye ve sağlayacak partilere de yetki veriliyor. Sivil toplum ve halk sürece dahil edilmiyor. Seçime giderken de yine halk yok çünkü özellikle evet diyenler maddi gerekçelerini ortaya koymuyorlar. Önceden de halkla birlikte tartışılmadı, şimdi de tartışılmıyor. Şiddetsiz mücadele diliyorum.
6 / Şükriye Ercan: Bu anayasaya hayır diyor olmamız, öncekini onaylıyor olduğumuz anlamına gelmiyor. Bugün AKP kendi geleneğinden, kültüründen dolayı katılımcı bir anayasa getirmedi. Anayasa teklifiyle ilgili birçok sivil toplum örgütünün görüşü vardı ama hiçbirini dikkate almadı. 90 yıllık bir geleneği yok saymaya çalışıyor getirmek istediği de bizim anayasamız değildi. Yine ülkedeki farklı kesimleri yok sayıyor. Bugün bir partinin genel başkanları ve belediye başkanları ceza evinde. Değişmesini istemediğimiz anayasadan kaynaklı olarak hem de. Bu ülkenin dili Türkçe, dini İslam ama tek bir kültür yok bu ülkede. Hükümetin anayasaya aykırı yaptığı eylemlerini örtbas edebileceği yeni bir anayasa istemiyoruz. Herkesi yok sayan bir anayasayı onaylayamayız. Daha demokratik, eşitlikçi, katılımcı, halkların birlikte yaptığı bir anayasa istiyoruz. Tüm örgütlerin talep ve önerileri dikkate alınmalıydı. Karşı çıkışımızın nedeni bizi temsil etmiyor oluşu.
7 / Ömer Atalar: Meclisin güçlendirilmesiyle ilgili birkaç konu yok. Toplumun anlayamadığı şey şu: Cumhurbaşkanlığı sistemi denince aslolan başkan zannediyorlar. Amerika'da aslolan kongredir. Bizim de yeni bir şey kurmamız lazım. Bunu başkanlık olarak da kurabiliriz demokratik olduğu sürece. İşin merkezi halkta, mecliste olmalı. Genel kurulda güç olmaz, komisyonlarda karar alınmalı. Komisyon başkanları da önemli. Anayasaya uygunluğu denetleyen bir komisyonun başkanı neden iktidarda olsun? HSYK'yı belirleyecek olan bir komisyonun başkanı muhalefetten olmalı. Bunları değiştirecek bir iradeye ihtiyaç var. Hiçbir güç de bizim lehimize bir anayasa yapmayacak. Eğer biz toplum olarak örgütlü şekilde kamusal alana çıkarak siyaseti etkileyecek gücü ortaya koyamazsak, böyle gitmeye devam edecek.
8 / Ramazan Gezgin: Anadolu'da 150 yıldan bu yana anayasa benzeri çalışmalar yapılıyor. Kimisi zorunluluktan, ihtiyaçtan yapılmış. 1921 anayasası hariç tüm anayasalar darbe anayasaları. 61 anayasasına baktığımızda Kürtçülüğe, İslam'a ve sol ve sosyalistlere karşı. 1980 anayasası ilerici devrimci sosyalistlere karşı bir anayasa. Son anayasa teklifi ile istenen de pek farklı değil. Benim önereceğim anayasa ancak ezilenlere ve ötekilere yönelik olabilir. Bu anayasa değişikliğinin kimsenin hiçbir sorununu çözmeyeceği ortada. Bence öncelikle TBMM feshedilmeli çünkü bütün sorunların kaynağı orası. Bu kadar geniş bir coğrafyada, sorunun çözümünü yerele indirmediğiniz, yerel demokratik meclisler kurmadığınız, birlikte yaşama olgusunu ortadan kaldırırsınız. Ben herkesin kendisini ifade edebildiği, temsil edildiği yerel meclisleri öneririm. Ne kadar merkezileşirsek, o kadar otoriterleşiriz. Hepimizin ortak sorunu şu; bu ülkede bir karar verilirken halka bir şey sorulmuyor ve sorun devam ediyor. Anayasanın değişip değişmemesi önemli değil. Herkesin birbirine saygı duyarak yaşadığı, farklılıkların zenginlik olarak görüldüğü bir ülke hepimizin umududur.
9 / Mahmut Emin Avcı: 1982 anayasası silahların gölgesinde yapılmıştır. Katı ve faşist bir anayasadır. Seçimlerde vekil adayı insanlar veto edilmiştir. Hiçbir siyasi görüşünde aykırılık olmayan, Kürt ya da Alevi olan vatandaşlar bile veto edilmiştir. Bu anayasa değişikliğinde de benzer bir durum vardır. 15 Temmuz sonrasında OHAL ve KHK'ların gölgesinde yapılan bir referandumdur. Bizim özlemimiz şudur ki; yasama, yürütme ve yargı birbirini denetlemelidir diyoruz. Kırmızı çizgiler kalkmalıdır. Rejim azınlıkları korkutmamalıdır. Yerel yönetimler halkın açık katılımıyla güçlendirilmelidir. Sanat ve sosyal etkinliklerde özgür olunmalıdır, insanlar istedikleri gibi sanat yapmalıdır. Sokak demokrasisi olmalıdır. İnsanlar sokaklara çıkıp hayır ya da evet diyebilmeli, başka eylemleri yapabilmelidir. Sendika yetkileri arttırılmalıdır. Sendikalar hükümet tahakkümünden kurtulmalıdır. Sivil toplum örgütlerinin işlevi demokraside güçleri dengelemeli ve eleştirebilmelidir.
10 / Erdinç Şahin: Bu sürecin örülmesinde biz neredeyiz? Ekmek yiyoruz ama hamurun yoğurulmasında biz yokuz. Eğri cetvelden doğru çizgi beklemek ahmaklık olur. Egemenler bize bir şeyleri dayatıyor her zaman. Güneydoğu'daki oyları kendilerinin ya da asker gücüyle değiştirdiklerini duyduk daha önce. Demokrasi, çoğunluğa rağmen azınlığın kendini ifade edebildiği, gerçekleştirebildiği bir rejimdir. Çoğunluk erki elinde bulundurur ama azınlığın da sesine kulak verir. Bizi hiç kimse yok sayamaz. Dünden bugüne iyi bir şey göremiyorum. Halkın sürece katılımını isteseler sağlayamazlar mıydı? Neden yapmadılar? Burada iyi niyet yoktur. O gün silahların gölgesindeydi, bugün KHK'ların gölgesinde. Üzerimizde baskıyla referanduma gidiyoruz. Sonucu hayırlı olsun.
11 / Mehmet Yıldız: Bugünkü iktidar maalesef geçmişteki Kemalist ve laik iktidarları taklit ediyor. Onlar da bu amaçla anayasalar yapıp millete dayattılar. Biz onları reddettiğimiz için bugünkü iktidarın da aynı yöntemini reddediyoruz. Neden hayır diyorum? Milli Güvenlik Kurulu kaldırılmıyor bu referandumla. İslamcı olarak yıllardır orayı derin devletin temsilcisi olarak biliyoruz. YÖK'ü kaldıracaktık, daha çok tahkim etmeye başladılar. Bu anayasada işçi ve memurun hayat standardını yükseltecek herhangi bir madde yok. OHAL şartlarında referandum olmaz. 12 Eylül'de de aynısı yapıldı. Toplumsal uzlaşma adına hayır diyorum. Dışlanan her kesimin masaya toplandığı, herkes için özgürlük ve adalet öngören bir anayasa olmalıydı. Bugün iktidar kötü bir sınav veriyor. Bugün iktidar bir sendikaya üye olduğu için insanları açığa alıyor, ihraç ediyor. Bir bankaya yatırdığı için ihraç ediyor. Bu bir zulümdür. Referandumdan hayır çıkacağına inanıyorum çünkü herkes iki bölünmüş durumda.
Soru-Cevap
Enver Önder: Milletvekili sayısının 550'den 600'e çıkarılması kimi çevrelerce katılımın geliştirilmesi biçiminde açıklanıyor. Oysa kimi çevrelerce de cumhurbaşkanı onaylanırsa, cumhurbaşkanının yargılanmasının zorlaştırılması amacıyla çoğaltıldı deniyor. Bu tez konusundaki yaklaşımınız nedir?
Serdar Ünver: Doğrusunu söylemek gerekirse iki sava da çok katılmıyorum. İkisinin de nedeni aynı çünkü elimizde yüzde onluk bir baraj var. Bunun karşısında ister bin ister on bin tane milletvekiliniz olsun; oranlar değişmeyecek, katılacak kesimler yine aynı olacak. Disiplinli parti sistemi denen bir şey. Bu ortamda sayısal bir değişikliğin temsili güçlendirdiğini kabul edemeyiz. Cumhurbaşkanının yargılanması zaten güç, oranlar yine değişmeyecek.
Rıza Sümer: Barajsız bir parlamento olmadığı sürece Türkiye çok sıkıntılar çekecek. Barajın kaldırılması konusunda hukuk ve halkla ilişkiler açısından ne önerirsiniz?
Serdar Ünver: Anayasada deniyor ki bir taraftan istikrarı bir taraftan temsili sağlamamız lazım. İkisi birden sağlanmak zorunda. Barajı tümden kaldırdığımızda Türkiye'de şöyle bir sıkıntı olabilir: Aşırı çok partili bir sisteme doğru gidebiliriz, bu da meclisi kilitleyecektir. Bence bir barajın varlığını düşünmemiz lazım. Yüzde 10 fahiş bir miktar. Ülkede kendi varlığını ispat etmiş partilerin temsilini sağlamak üzere, ittifak kurulmasını sağlamak üzere yüzde 2-3'lük bir baraj çok daha makul olacaktır.
Zerrin Coşkuner: 18 madde değiştiriliyor diyoruz. Bu 18 maddenin eski anayasaya göre tam olarak karşılık geldiği madde sayısı nedir?
Serdar Ünver: Yanlış hatırlamıyorsam 63 olması lazım. Madde sayısı çok önemli değil, sorarken onu kastetmediğinizi biliyorum. Toptan bir sistem değişikliğinden bahsediyoruz. Rejim değişikliği diyemem buna ama anayasayı baştan aşağı değiştiriyorsunuz.
Erdinç Şahin: Türk tipi diye adlandırılan başkanlık sistemi eşittir başkanlık sistemi diyebilir miyiz? Dünyada bir örneği yok bildiğim kadarıyla.
Serdar Ünver: İfade ederken bazı kategoriler kullanmak zorundayız. Baktığımızda ideal tip olarak parlamenter sistem, yarı başkanlık sistemi var ve başkanlık sistemi var. Oylayacağımız bu sistem başkanlık sistemine çok daha yakın ama başkanlık sisteminin bütün unsurlarını taşımıyor. Başkanlık sisteminin parlamentoyu güçlendiren taraflarında eksikler var. Başkanlık sisteminin başarıyla uygulandığı ülkeler federal ülkeler. Başkanın iktidarının federe devletlerle sınırlandığı ülkeler. Başkanın elindeki yetkiler zaten baştan sınırlı. Biz bir üniter devlet üzerinde bunu konuşuyoruz. Böyle farklılıklar var ama sistem olarak bakıldığında, evet bir başkanlık sistemi. Bana sorarsanız başkanlık sisteminin oldukça bozulmuş bir hali.
Ömer Atalar: Bu sistem adaleti, yargıyı bu kadar sıkboğaz ettiği zaman acaba orta ve uzun vadede Recep Tayyip Erdoğan'ın lehine olacak mı? Erdoğan tüm bu yetkileri kullanmakla kazanmış olacak mı?
Serdar Ünver: Siyaset biliminde bir kişiye bu kadar görev yüklüyorsanız, o kişinin aslında toplumla olan bağlarını da bir o kadar koparıyorsunuz demektir. Cumhurbaşkanı kim olursa olsun, aşırı iktidar onun da aleyhine işleyecektir.
Ramazan Gezgin: Rejim ve sistem değişikliği arasındaki fark nedir?
Serdar Ünver: Rejimde daha büyük çaplı, iktidarın nereden kaynaklandığına bakarak bir ayrıma gideriz. Cumhurbaşkanlığı sisteminde iktidarın kaynağının halktan, seçimle geldiğini görüyoruz. Daha önceki tüm cumhuriyet hükümetlerinde de yine işleyişi apayrı ama hepsinde söylemsel olarak dayandırdığı yer halk. Bu nedenle ir rejim değişikliği değildir diyorum. Ama bunu ırsi olarak bir yere dayandırıyor olsaydı, o zaman bir rejim değişikliği olacaktı. Yine halka dayandırdığı iddiasında olan ama farklı bir meşruiyet zemini arayan bir sistem değişikliği olacak.
Meral Güler: Bizim referanduma yönelik olarak alanda çalışma yapabilme hakkımız olması gerekirken (109. madde) yapamıyoruz. Yapmaya çalışan kişilere yönelik birtakım gözaltılar da oldu. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Bizler neler yapabiliriz, nasıl yol bir izleyebiliriz?
Serdar Ünver: YSK da kendisinde bu yetkiyi görmüyor KHK'lardan sonra, bana sormayın demeye getirdi. Maalesef sizin sorunuzun yanıtı artık hukuki bir yanıt değil. Darbe girişiminden sonra Türkiye Cumhuriyeti Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni askıya aldığını söyledi. Böyle bir şey olmamasına rağmen bunu yapan bir hukuk sistemine sahibiz.
İmam Canpolat: Cumhurbaşkanı kararnamelerinin de gelmesiyle meclis daha da etkisiz hale geliyor, noter gibi çalışacak konuma getiriliyor. Bu kadar dışlanmış bir meclis için, anayasa değişikliğiyle daha da güçleneceği nasıl söylenebiliyor? Böyle bir durumda toplumsal yarılma daha da derinleşmez mi?
Serdar Ünver: Normal bir KHK'da sözü meclis verir ama buraya baktığımızda meclisten gelecek yetkiye ihtiyaç duyulmuyor. Meclisin düzenlemediği her alanda cumhurbaşkanı tarafından düzenleme yapılabiliyor. Bir alternatif yasama durumu söz konusu gibi geliyor bana. TBMM bu konuda kanun yaparsa cumhurbaşkanı kararnamesi hükümsüz kalacak ama TBMM'nin cumhurbaşkanının istemediği bir kanun yapması da oldukça zorlaştırılmış durumda. Fesih durumu da cumhurbaşkanını güçlendiren bir şey, o zaman meclisten gelen bir fesih varsa cumhurbaşkanı bir dönem daha görev yapabiliyor. Cumhurbaşkanı görev süresi sınırlı, on yıl ile sınırlı görünüyor. İsterse 20 yıla kadar gidecek bir görev süresi olabilir. Meclisin güçlendiğinden bahsetmek pek mümkün değil. İktidar tek bir yerde ve beş sene boyunca değiştiremiyorsunuz. İktidar tek elde olunca, ona muhalif olanlara bir başvuru yolu bırakmıyorsanız, idari yargıyı da güçsüzleştiriyorsunuz. Hukukun tanıdığı yollara başvuramıyorsak, o yarılma elbette daha da artacaktır.
Yıldırım Kaya: Bir TV programında izledim. Cumhurbaşkanı ve cumhurbaşkanı yardımcıları bağımsız seçiliyor; yardımcılar da cumhurbaşkanının sahip olduğu tüm yetkilere sahipler deniyor. Bu doğru mudur? Cumhurbaşkanı seyahatteyken yerine bakan yardımcıların, cumhurbaşkanını azlettirme yetkisi oluyor mu? Cumhurbaşkanı eyalet sistemini değiştiriyorum dese, ona karşı çıkabilecek bir güç var mı?
Serdar Ünver: Tam olarak doğru değil. Cumhurbaşkanı esas yetkiyi kullanan kişi ve yetkisini yardımcılarla paylaşabiliyor. Cumhurbaşkanı seyahatteyken yerine bakan yardımcıların, cumhurbaşkanını azlettirme yetkisi yok. Eyaletlerle ilgili konu bana biraz abartılı geldi çünkü bunun için bir anayasa değişikliği yapılması lazım. Onda da ilk dört maddeye dahi dokunmanız lazım. Gelen değişiklikte, cumhurbaşkanının böyle bir yetkisi görünmüyor. Böyle bir şey yapmaları pek mümkün değil. Cumhurbaşkanının yokluğunda yardımcılar meclisi feshedebilir, teorik olarak mümkün ama siyasi olarak mantıklı değil.
Mahmut Konuk: Yeni bir anayasa yaptığımızda ona uymayan bir cumhurbaşkanını yarın engelleme şansımız var mı ya da hangi güçle engelleyeceğiz?
Serdar Ünver: Mevcut cumhurbaşkanından bağımsız olarak, şu anda bir iktidar hukuku aşarak bir şeyler yapabiliyorsa, önümüzdeki metin yürürlüğe girdiği zaman zaten bunu yapmasına gerek kalmayacak, her şey hukuki olmuş olacak.
Ortak Payda
1 / Anayasa değişikliği metni hazırlanırken, halkın farklı kesimlerinin ve sivil toplum örgütlerinin görüşü alınmadı bu nedenle demokratik, katılımcı ve mevcut anayasadaki sorunları giderecek nitelikte değil.
SİVİL TOPLUM İLE İLETİŞİM
340 sivil toplum kuruluşuna e-mail ve telefon yoluyla duyuru yapıldı.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Ankara kMM Hamalı Nagihan Konukcu