YER: MÜSİAD Toplantı Salonu
TARİH: 04.02. 2017
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / İlim ve Hayra Hizmet Vakfı ( Zülfü Biçerer – Genel Başkan )
2 / Azadi Hareketi ( Atik Okuyucu – İl Temsilcisi )
3 / İpekyolu Derneği ( Sezai Somunkıran – Yön. Kur. Üyesi )
4 / Elazığ STK Platformu ( Resul Şahin – Danışma Kurulu Üyesi )
5 / EVADER ( Ahmet Saraç – Başkan )
6 / Karayolları Trafik Güvenliği Der ( Hakkı Tüver – Başkan Yardımcısı )
7 / Sürücü Kursları Derneği ( Halil Saraç – Başkan )
8 / Evrensel Hafızlar Derneği ( Abdurrahman Gül – Başkan )
9 / Mutlu Yaşam Derneği ( Fasih Karakaya – Başkan )
10 / Emlakçılar Derneği ( Mehmet Kıran – Yön. Kur. Üyesi )
11 / Bingöllüler Derneği ( Suphi Döner – Başkan )
12 / Palu Derneği ( Duran Arslan – Yön. Kur. Üyesi )
13 / Ensar Vakfı ( Alaattin Meydanoğlu – İl Temsilcisi )
14 / SAYDES ( Celal Seçkin – İl Temsilcisi )
15 / Gökdere Derneği ( Selahattin Gürgöze – Başkan )
MESLEK ODALARI
SENDİKALAR
1 / Memursen ( İbrahim Bahşi – İl Temsilcisi )
2 / Eğitim Bir Sen 2 Nolu Şb. ( Haluk Aras – Başkan )
3 / Kamu Sağlık Sen ( Serkan Artıktay – Yön. Kur. Üyesi )
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Mehmet Okur
2 / Yetgin Er
3 / Zeki İşçi
4 / Dursun Gök
5 / Mustafa Yetkin
GÖZLEMCİLER
1 / Siracettin Sarı ( Hak-Par İl Başkanı )
2 / İbrahim Hacıbekiroğlu ( Saadet Partisi İl Başkanı )
BELEDİYE BAŞKANLARI
Katılım olmadı.
MESAJ YOLLAYANLAR
Mesaj yollayan olmadı.
DİĞER KATILIMCILAR
Başka katılımcı olmadı.
MEDYA
Katılım olmadı.
MODERATÖR
Resul Şahin ( Elazığ STK Platformu Danışma Kurulu Üyesi )
KONULAR
GENEL KONU: Anayasa Değişikliği – 1 ( Yürütme )
KONUŞULANLAR
1 / Resul Şahin: Öncelikle neden böyle bir işe girişildi ona bakalım. Birincisi ülkemizde iki başlılık var, bu bir gerçek. Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Yıldırım’ ın anlaştığına bakmayın. Herhangi bir sıkıntı çıkmıyor. Ama biz bu sıkıntıları yaşadık örneğin; rahmetli Özal ile Demirel arasında yaşadık ve tam bir çatışma halindeydiler. Daha sonra yine Demirel ile rahmetli Erbakan arasında yaşadık. Bildiğiniz gibi Erbakan Hoca’ nın ne kadar ataması olduysa Demirel cumhurbaşkanı olarak imzalamadı. İmzalamayınca da ortada kaldı ve böylece bir vekâlet dönemi başladı. Yine Ahmet Necdet Sezer ile Anasol-M hükümetinin nasıl çalışamadığını ve bunun sonucunda da 2001 krizini yaşadığımızı hepimiz gördük. Demek ki iki başlılık olmuyor, ya cumhurbaşkanlığını tamamen pasif hale getireceksiniz sembolik olacak ya da madem seçimle gelmiş halkın beklentilerine cevap verecek şekilde ülkeyi yönetmelidir. İkinci bir husus da koalisyondur. Biliyorsunuz ülkemiz koalisyon dönemlerini yaşadı. Doksanlı yıllarda başladı ve bizim ülkemizde gitmediğini hepimiz gördük. Çünkü birinin ak dediğine öteki kara diyor, arada dünya kadar fark var. Uzlaşma kültürünün gelişkin olduğu Avrupa’ ya bakıyoruz, Almanya’ da bile koalisyon hükümetleri ülkeyi yönetemiyorlar. Sözüm ona beş yıl ülkeyi yönetsinler diye oy verdiğimiz partiler koalisyonla bakıyorsunuz iki yıl sonra seçime gitmek zorunda kalmışlar. Bir düşünün; biz 92’ den 2002’ ye kadar kaç tane genel seçim yapmışız. Bildiğiniz gibi her seçimde seçim ekonomisi uygulanıyor ve dünya kadar masraf çıkıyor. Bugün bir belediye başkanı herhangi bir suç işlemezse biliyor ki beş yıl o belediyeyi yönetecek ve de ona göre hareket edecektir. Ama bizdeki parlamenter sistemde başbakan ne kadar iktidarda kalacağını biliyor mu? Biliyorsunuz biz Güneş Motel olaylarını yaşadık ve bunun sonucunda milliyetçi cephe hükümeti 11 ay sonra devrildi. Artık böyle olmayacak; halktan yetkiyi alan 5 yıl kalacak. Ancak istisna durumlar hariç; örneğin meclis çalışamazsa cumhurbaşkanı meclisi feshediyor ancak kendisi de seçime gidiyor. Aynı şekilde cumhurbaşkanı çalışmazsa meclis seçim kararı alıyor ve ikisi birden seçime gidiyorlar. Böylece çift taraflı bir denge kurulmaktadır. Fransa bu işin yürümediğini görünce böyle yaptı. Bakıyoruz çevremizdeki ülkelerde çok hızlı değişiklikler var ve bu değişikliklere koalisyonlarla ayak uydurmak pek mümkün değil. Bunun için hızlı karar alıp uygulamak gerekmektedir.
Örneğin Amerika’ da Trump seçilince yüzlerce kişilik ekibiyle geliyor, bittiği zaman da ekibini alıp gidiyor. Kimse neden sen bana pürüz çıkarıyorsun demiyor. Bildiğiniz gibi 7 Haziran seçimlerinden sonra bizim bürokratlar işlerini yapmadılar hatta bakanların telefonlarına bile çıkmadılar. Hükümetin sallantıda olduğunu düşünüp rüzgarın yönüne göre pozisyon aldılar.
Bugün Amerika’ da, Rusya’ da, Çin’ de ve Fransa’ da başkanlık sistemi mevcut olup adamlar hızlı karar alma mekanizmalarını oluşturmuşlardır. Ancak bizim getirmeye çalıştığımız sistem ana muhalefet partisine göre ülkeye ihanet ve ülkeyi parçalama amacı taşımaktadır, iktidara göre ise ülkenin gelişmesi ve dörtnala koşması için olması gereken bir yönetimdir. Bir şey bu kadar farklı algılanabilir mi? Bizde oluyor işte.
2 / Zülfü Biçerer: Biz bu anayasayı Türkiye’ de bir değişimin öncüsü olarak görüyoruz. Biz gelecek açısından önünün açık olması gerektiğine olan inancımızla hareket edeceğiz. Devletlerin anayasası ruhuyla ve fizikiyle alakalıdır. Ne kadar sağlam ve ne kadar günün şartlarına uygun ise o devlet o kadar dünyanın gidişine yön verebilir diye düşünüyorum. Bugün Türkiye eski Türkiye değildir, mevcut haliyle bardağındaki su taşmaktadır. Bundan dolayı da anayasayı mevcut duruma göre dizayn etmek gerekmektedir. Türkiye Ak Parti iktidarı ile yepyeni bir yörüngeye girdi hem Türkiye’ de hem de dünyada birçok değişimler oldu. Dünya beşten büyüktür realitesi bir devlet tarafından birleşmiş milletlerde dile getirilmeye başlandı. Türkiye kendi geçmişiyle yüzleşmeye başladı ve barışık bir hale geldi. İleri teknoloji ve finans noktasında, sağlık ve ulaşım alanlarında çok büyük değişimler oldu. Bunca değişen şey varken sistemin de buna ayak uydurması gerekmektedir. Burada değişen rejim değil sistemdir. Tıpkı bir orkestra şefinin onlarca müzisyeni yönetmesi gibi olacaktır. Cumhurbaşkanının alınan kararları anında uygulamaya koyma noktasında bir işlevi olacaktır.
Hepimiz biliyoruz ki 1950’ den bu yana 50 tane hükümet kurulmuş. Ancak bakıyoruz batılı ülkelerde çok daha uzun sürelerde çok daha az hükümetler iş başına gelmişler. Dolayısıyla bu durum bizde istikrarsızlığa sebep olmuştur ve olmaktadır. Yapılan anayasa değişikliğinin en büyük katkısı istikrarı sağlaması olacaktır. Bununla da ekonomik güç kazanır, yüksek teknolojiye sahip olur, kendi kültürel değerlerimiz çerçevesinde gelişen ve ilerleyen dünyaya ayak uydururuz. Beklide geçmişte kaybettiğimiz toprakları kazanma anlamında ve ümmetin birlikteliği sağlama anlamında bizim için hayırlara vesile olur.
3 / Ahmet Saraç: Hem dünya hem de ülkemiz kritik bir süreçten geçmektedir. İnşallah bu süreci güzel bir şekilde atlatacağız. Tabi ülkemiz bulunduğu jeopolitik konumu itibariyle birçok ülkenin hedefi durumunda kalmıştır. Dünyanın başka bir bölgesinde istikrar belki çok da önemli olmayabilir. Ancak ülkemizde hızlı kara alabilen ve uygulayan bir yönetim anlayışına gereksinim vardır. Şimdi bir bakıyoruz 1922’ den 2002’ ye kadar tam 57 hükümet değişmiş. Yani iki buçuk yılda bir hükümet değiştirmişiz. Tabi gelen hükümetin güvenoyu alma süreci ve bir dahaki seçimlere hazırlanma süreci derken iktidarda kalma süresi oldukça azalmaktadır. Böyle bir durumda da istikrarı yakalamak mümkün değildir. Bugün Avrupa devletleriyle kendimizi kıyasladığımızda onların gelişmişliğine nazaran bizler oldukça geri durumdayız oysa hem yer altı zenginliği bakımından hem de coğrafi konum itibariyle onlardan çok daha iyi bir yerdeyiz. Bana göre bugün ülkemizin dünyadaki ilk beş ülke içerisinde olması gerekmektedir. Ama maalesef bu istikrarsızlık yüzünden bu gelişmişliği yakalayamadık.
Hepimizin bildiği gibi cumhuriyet halkın kendi kendisini yönetmesi demektir. Oysa geriye dönüp baktığımızda halkımız kendi kendini yönetebildi mi? Örneğin yaşanan darbe girişimlerine bakıyoruz kime karşı olmuş, elbette bu halka karşı olmuş. Halkın seçtiği hükümetler devrilmiş onun yerine darbecilerin uygun gördüğü insanlar iktidara getirilmiş. Menderes’ in idamı halk istemediği halde, halka rağmen gerçekleştirilmiştir. Ezanın Türkçe okutulması aynı şekilde olmuştur. Yakın zamanda yaşanan başörtüsü yasağı da halkın istekleri göz ardı edilerek gerçekleştiriliyordu. Hükümetler halkın seçtikleri tarafından kuruluyordu ancak uygulamalar hiç de halkın beklentileri gibi olmuyordu.
Kısacası mevcut anayasanın sıkıntılı olduğu kesin ve darbelere çanak tutmaktadır ve halkın isteklerine cevap vermemektedir. Bütün bu sıkıntılar gün gibi ortadayken anayasayı değiştirmek kaçınılmaz olmuştur. Bence bu yeni anayasa milletimizin önüne gelen çok büyük bir fırsattır. Bu fırsatın çok iyi bir şekilde değerlendirilip, bir an önce yeni anayasaya geçilmesi gerekir diye düşünüyorum. Şayet bu fırsatı değerlendirip yeni anayasaya geçmezsek belki bir daha kimse bize sormayacak. 2023 ve 2073 hedeflerine doğru ilerlerken yeni anayasanın ülkemize ve milletimize hayırlar getireceğini umuyorum. Dünyadaki birçok Müslüman mazlum ülkenin umudunu bize bağladığını da aklımızdan çıkarmamalıyız.
4 / Hakkı Tüver: Osmanlı’ nın gerilemesine ve yıkılmasına sebep olan en önemli faktörlerden biri dış güçlerin müdahaleleridir. Bir de bunlara içerideki destekçilerini de ekleyebiliriz. Halkın istediği bir yönetim olmadığından ve onların istekleri doğrultusunda bir yönetim olduğundan dolayı da topraklarımızı kaybetmişiz ve kala kala şu anda ki topraklarımız bizlere kalmıştır. Bunun için yapılan anayasa değişikliği konusunda bizlere bir takım görevler düşmektedir. Çok başlılığın ortadan kaldırılması ve hızlı karar alma mekanizmasının devreye sokulması için bu değişiklik gereklidir. Bu değişikliğin kabulü için de çalışmamız gerekiyor. Cumhuriyet tarihi boyunca iktidara gelen hükümetlerin hep kısa süreli olduklarını gördük. Böyle olunca da bir türlü bir gelişmişlik gösteremedik. Dış güçler bugün de bizi parçalamak için içerideki yardakçılarıyla birlikte bir girişim içerisindedirler. Bu tür girişimlerin bertaraf edilmesi için de güçlü bir iktidarın ve anayasanın başa gelmesi gerekmektedir. Şayet yürütme yetkisi cumhurbaşkanımızda olursa, herhangi bir sorun karşısında olaya müdahale etme süresi kısalır ve sorun bertaraf edilebilir diye düşünüyorum.
5 / Mehmet Kıran: Biz öncelikle Çanakkale’ de düşmanı denize döktük ve meclisimize de ‘‘ Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir ’’ diye yazdık. Ancak bundan sonra biz gerçekten de biz hür olduk mu? Ve millet bu egemenlik hakkını kayıtsız ve şartsız kullanabildi mi? Tek parti döneminde açık oy gizli tasnif yöntemi uygulandı. Acaba bu demokratik miydi? Camilerimiz ahıra çevrildi ve bu Türk milletinin istediği bir durumuydu? Maalesef ezanımız Türkçe okundu. Bunca zulüm altında ezilen milletimiz çok partili sisteme geçer geçmez ezici bir çoğunlukla Demokrat Parti’ yi iktidara getirdi. Ancak bu da millete bırakılmadı ve Adnan Menderes’ i idam ettiler. Hani egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindi? Akabinde rahmetli Turgut Özal iktidara geldi ve bunu da hazmedemediler. Yine koalisyonla da olsa rahmetli Erbakan iktidara geldi. Onu da İslam Ortak Pazarı’ nı kuracağı ve Türkiye’ yi şaha kaldıracağı için ve memuruna ve emeklisine yüzde üç yüz zam vermesine rağmen iktidardan indirdiler. 28 Şubat’ ta da 9,5 saat paşaların karşısında ter döktü ve çıktığında da çok güzel bir görüşme yaptık dedi. Acaba gerçekten öylemiydi. On yılda bir darbe oluyor, bunu millet mi istiyor ve demokrasilerde darbe var mıdır?
Mevcut cumhurbaşkanımız şayet İstanbul’ a belediye başkanı olmasaydı ve kalıcı eserler bırakmasaydı bugün cumhurbaşkanı olabilir miydi? 15 yıl içerisinde bu hizmetleri yapabilir miydi?
O gün Çanakkale’ de milleti denize dökmek ne idiyse, bugün evet oyu vererek bu anayasa değişliğini desteklemek de o anlama gelmektedir.
6 / Atik Okuyucu: Zulüm ile galip olanlar manen mağlupturlar. Bildiğiniz gibi 1923’ de bir cumhuriyet kuruldu ve ülkemiz o şekilde yönetilecekti. Ancak ittihat ve terakkiciler o günden 1950 lere kadar insanlarımızı tekleştirip, inanç ve ibadetleriyle her şekilde uğraştılar. Tabi bunlar askeri darbelerin baş aktörleriydiler. Bizim toplumumuzun istekleri bayağı küçüktür. Menderes anılarında: Biz iktidara gelirken karşımızda patlamak üzere olan bir baraj vardı. Halk Türkçe’ ye çevrilen Kuran’ larının tekrar Arapçaya çevrilmesini istiyordu. Kapatılan medreselerimiz tekrar açılsın diyorlardı. Allah diyor ki: Dünya hayatı bir oyundan ibarettir. Ancak getirilecek olan anayasada ilahi hiçbir kavram bulunmamaktadır. Buna rağmen sosyal bir devlet yapısı bize gereklidir. İttihat ve Terakkiciler devamlı bir çalışma içerisindedirler, bundan dolayı bizim insanlarımız hiçbir dönem rahatlık görmemişlerdir. Askeri darbeler, sıkıyönetimler ve olağanüstü hallerle bugüne kadar gelmişiz. Ben solun içinden gelen bir insan olarak bu iktidara bizleri askeri vesayetten kurtardığı için teşekkür ediyorum. Tüm eksikliklerine rağmen yapılan çalışmayı yerinde buluyorum ancak ileri süreçte daha geniş çaplı bir demokratikleşmeyi beklediğimi de belirtmek istiyorum.
7 / İbrahim Bahşi: Bu değişiklikle ilgili olarak; halkımızın yeterince bilgi sahibi olmadığını görüyoruz. Bir ikincisi ise bu referanduma gidilirken siyah ve beyaz gibi ayrışmalara ve kutuplaşmalara gidilmesinin önüne geçmek gerekir. Herkes özgür bir şekilde görüşünü ifade edebilmeli ve bunu sandığa yansıtabilmelidir. Şimdi bu anayasa paketi değişikliği ile ilgili olarak; biz hemen her konuda Avrupa’ da durum nasıldır diye oraya bakarız. 1950 ile 2016 yılları arasında yani 66 yıllık bir süre içerisinde İngiltere’ de sadece 15 hükümet, Almanya’ da 24 hükümet, ülkemizde ise 50 hükümet değişmiştir. Tabi bunlar genelde koalisyon hükümetleri olmuştur ve bu dönemlerde dolarda artışlar olmuş, fabrikalar kapanmış, işçiler çıkarılmıştır yani dolayısıyla hep krizlerle uğraşmışız. 70’ li yıllarda gaz ve yağ kuyruklarını belki bizim çocukluk yıllarımıza denk geldiği için anlamadık ama duyduk. Aynı şekilde 90’ lı yıllara geldiğimizde ise belki bu anlamda sıkıntılar yoktu ama o dönemde de milletin bankaları hortumlandı, terör olayları hortladı ve kriz dönemlerini hep birlikte yaşadık.
Avrupa’ da koalisyon hükümetleri bakımından bize en yakın olan ülke 41 hükümet değişikliği ile İtalya’ dır. Zaten baktığımızda Avrupa ülkeleri arasında en geri kalan ülkenin de İtalya olduğunu görmekteyiz. Yine bizde ortalama on yılda bir darbe girişimleri olmuş ve dolayısıyla da ülke geriye gitmiştir. Maalesef mevcut sistem buna imkân tanımaktadır. Ancak anayasa değişikliği yıllardır çeşitli şekillerde dile getirilmektedir. Ve bugün bu değişikliğe hiç olmadığımız kadar yaklaşmış bulunuyoruz.
Yönetimde çift başlılığın ortadan kaldırılması ve ekonomik krizlerin bertaraf edilmesi anlamında büyük bir fırsat yakalamış bulunmaktayız. Yeni Türkiye’ nin hedeflerini gerçekleştirme noktasında bu fırsatın kaçırılmaması gerektiğini düşünüyorum.
8 / Suphi Döner: Tabi mevcut anayasamız 12 Eylül askeri darbesinin bir ürünüdür ve bugüne kadar 177 maddenin 117 maddesi değiştirilmiştir. Yaklaşık olarak 17 defa da değişikliğe uğramıştır. Yani anayasa deyim yerindeyse yamalı bir bohçaya dönmüştür ve genel bir tadilata ihtiyacı olduğu ise tartışılmaz. Bana göre yapılan bu değişikliler olumludur ve daha çok devletin tepesinin iyileştirilmesine yönelik değişikliklerdir. Ancak bu ülke miras olarak Müslümanların mirasıdır, toprak olarak da Müslümanların toprağıdır. Madem biz yetkiyi veriyoruz devletin de ileriki süreçte bu konuda adım atması gerekiyor. Her ne kadar darbeler siyasi olarak gelse de, genelde darbelerden sonra mağdur olanlar Müslümanlar oluyorlar. Mademki geçmişinde 14 yıl var ve geleceğinden de 10 yıldan bahsediyoruz bu noktada medeniyetin temellerinden gelen damgayı da geleceğe vurmak lazım.
Benim tezim şu: 15 Temmuz’ dan önceki cumhuriyet Türkiye’ nin geçmişinden gelen cumhuriyetti ama 15 Temmuz’ dan sonra cumhuriyetin niteliği değişti. Var olan paradigmaların hepsi farklı insanlar tarafından yeni bir anlayışla sahiplenildi. Bu konuda cesur olmak lazım ve Müslümanları kurumsal kimlikle geleceğe taşıma noktasında sahiplenilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde bu sistemle gelecekte çok farklı insanların yönetime gelmesi söz konusu olabilir. Bundan dolayı şimdiden bir nesil çalışması yapmak gerekiyor. Hem devlet hem aile ve hem de birey açısından bunun önemi küçümsenmemelidir.
9 / Alaattin Meydanoğlu: Buradaki değerli başkanlarım gerekli açıklamaları yaptılar, ülkenin içinde bulunduğu duruma vurgu yaptılar, siyasi geçmişten ve millet iradesine vurulan hançerlerden bahsettiler bunların hepsine katılıyorum. Ancak o dönemler geride kalmıştır ve yeni sürece girmiş bulunuyoruz. Bizler de Ensar Vakfı olarak 18 maddelik anayasa değişikliğini destekliyoruz. Gönülden evet diyoruz ama yeterli olmadığını da belirtmek istiyorum. Yamalı bohça haline gelmiş bu anayasanın ülkenin ve milletin ihtiyaçları doğrultusunda yeniden yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Bu konuda rahmetli Özal’ ın: ‘‘Ben bir şey yapacağım zaman karşıt görüşlülerin tepkilerine bakarım onlar hayır diyorsa hemen hayata geçiririm dediğini de hatırlatmak isterim.’’
10 / Duran Arslan: Burada Adnan Menderes’ den bahsedildi, Özal’ ın zehirlenmesi, Erbakan’ ın iktidardan indirilmesi derken bunları kimin ve neden yaptıklarına bakmıyoruz. Amerika NATO’ yu kurdu ve onun içinde de kontrgerillayı kurdu. Bunlar da dünyayı idare etmeye başladılar. Bugün ülkemizde güçlü bir iktidar olduğu için NATO sus pus olmuş. Kısa süre önce yaşadığımız 15 Temmuz ise yine NATO içerisinde planlanmıştır. Bundan dolayı yapılması düşünülen anayasa değişikliğine NATO’ nun kontrol altında tutulması maddesi de eklenmiş olsaydı çok isabetli olurdu. Aksi takdirde ülkemiz darbe girişimlerine açık bir halde kalacaktır.
11 / İbrahim Hacıbekiroğlu: Aslında ben demokrasi ve laiklik kelimelerini kullanmaktan Allah’a sığınırım. Ancak toplumda karşılığı olan kelimelerdir. Yapılacak olan referandum gerilimden uzak demokratik bir ortamda gerçekleşsin. Çünkü evet diyen de hayır diyen de bu ülkenin insanıdır. Bu güne kadar başımıza gelen bütün sıkıntıların müsebbibi gerilimdir. Bildiğiniz gibi böl, parçala ve yut batının bizim üzerimizde oynadığı oyunlardır.
Başbakan yardımcısının evet diyen iyidir, hayır diyen ise terörle hareket etmektedir sözüne ben şahsen çok üzüldüm. Bu doğru bir söylem değildir. Bir başbakan yardımcısının ülkeyi kutuplaştırmaya hakkı yoktur.
Bildiğiniz gibi 1923’ de cumhuriyet kuruldu ve ilk meclisin çıkardığı anayasada Türkiye Cumhuriyeti devletinin dini İslam’ dı. Daha sonra bunları Lozan’ a çağırdılar, orada gırtlaklarına bastılar ve 1924’ de alelacele bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ nin dini İslam’dır ibaresini anayasadan çıkardılar. Şu anda anayasanın omurgasını teşkil eden 4 madde ile demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir dediler. Ve adeta Allah’ a sen bizden uzak dur kanunlarımızı biz yapacağız.
Biz Saadet Partisi olarak 1969’ dan beri başkanlık sistemini isteyen bir siyasi hareketiz. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bunu ilk defa deklare eden Necmettin Erbakan’ dır. Yalnız bizim Türkiye’ ye ve dünyaya deklare ettiğimiz sekiz madde var. Bu sekiz maddenin ülkeye bir menfaatinin olmayacağını söyledik. Sonra genel başkanımızın kaleminden bir mektup yazıp Türkiye’ deki tüm siyasi partilere gönderdik ve bu konudaki fikirlerimizi belirttik. Biz Saadet Partisi olarak bugüne kadar ülkenin menfaatine olan hiçbir şeyi reddetmemişiz. Bizim partimizin kapanmasını da mal olsa, canımıza da mal olsa biz bunlara evet diyeceğiz. İnşallah mevcut değişiklik paketi cumhurbaşkanı tarafından meclise geri gönderilir ve bu maddeler değiştirilir. Şayet bu maddeler değiştirilirse biz anayasaya evet diyeceğiz.
Temennimiz odur ki bu kılıç gibi keskin dili kullanmaktan uzak durulur. Bu ülke bizimdir ve biz tüm partiler bu ülkenin kardeşleriyiz. Bizi bu noktaya getirenin dış güçler olduğu unutulmamalıdır.
12 / Siracettin Sarı: Anayasa meselesi Türkiye’ de yeni değil. Cumhuriyet kurulalı beri anayasalar hep tartışma konusu oldu. 1982 de toplumumuza zorla giydirilen bu anayasa ile toplumumuzu yönetmeye çalışıyoruz. Bu anayasa beş tane generalin halka zorla dayattığı bir anayasadır. Aksi takdirde bu anayasanın kabul edilmesi mümkün değildi. Şimdi gerek parlamentodaki partiler gerekse parlamento dışındaki partiler mevcut anayasanın değişmesinden yanaydı. Ancak her ne hikmetse bu anayasa hiç de değiştirilmek istenmedi. Hem de tüm eleştirilere ve rağmen. Çünkü hemen herkes siyasi bir yaklaşım içerisinde oldu ve kendi gelecekleri açısından bu anayasayı kullandılar. Oysa bizce gerekli olan çağa ve duruma uygun olan yepyeni bir anayasadır. Bunu makyajlayarak ve değiştirerek sağlayamazsınız. Bu; Türkiye’ nin bugün ki yapısına, çok kültürlü, çok inançlı ve çok milletli yapısına uygun bir yaklaşım değil. O yüzden tamamen yepyeni, çoğulcu katılımcı ve demokratik bir anayasadan yanayız. Bu konuda geçmişte Ak Parti hükümeti anayasanın tümden değişmesinden yana tavır koydu, bu sevindirici bir şeydi. Hatta bu konuda siyasi partilerden, STK’ lardan, halktan görüşler alındı. Şu anda hükümetin önünde klasörlerce doküman var. Gönül isterdi ki bu görüşlerin hepsinin harmanlanması sonucu yepyeni bir anayasa yapılsaydı. Ama maalesef bu yol izlenmedi. Mesela anayasanın dokunulmaması gereken hiçbir maddesi olmamalıydı. Bizce ilk dört madde çok önemlidir ve Türkiye’ nin şu andaki yapısına uygun değildir. Bize lazım olan demokratik bir değişimdir, yeniliktir ve bu yenilik ileriye doğru olmalıdır.
Bugün Avrupa ülkeleri hukuku, adaleti ve özgürlükleri kendi toplumsal alanlarına yaymış ve ona göre hareket eden demokratik ülkelerdir. Bunun için her şeylerini konuşarak, tartışarak ve karşılıklı anlaşarak çözüyorlar. Birbirlerini, dışlayarak, ötekileştirerek ve inkar ederek değil. O yüzden o ülkeler hem ekonomik olarak ve hem de siyasi olarak bize göre çok daha istikrarlı ve önde olan ülkelerdir.
Biz despot rejimleri ve geri kalmış rejimleri kendimize örnek olarak alırsak onlardan bir farkımız kalmaz. O yüzden biz bu değişikliği bir yenilik olarak görmüyoruz. Açıkça bu bir yenilik değildir çünkü; içerisinde yeni olan bir şey yok. Türkiye’ nin toplumsal ve çoğulcu yapısına uygun değildir. Dolayısıyla toplumun bu yönünü göz önünde bulundurmayan ve yüzde ellisini dışlayan ve ötekileştiren bir şey yenilik olamaz. Bugün belirli bir kişiye güvenebiliriz, ancak her şeyi hukuk temeline oturtmazsanız yarın gelecek olan herhangi bir despotun veya diktatörün Türkiye’ ye çok daha pahalıya mal olacağını şimdiden kestirmek çok zor değil.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
100’ den fazla sivil toplum örgütüne SMS atılarak haber verildi.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Milletvekillerine SMS atılarak toplantı hatırlatıldı.
MEDYA İLE
İldeki neredeyse tüm yazılı ve görsel basın davet edildi, katılım olmadı.
KATILIMCILARLA
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Ercan Sözüer / Elazığ kMM Girişimcisi