YER: Malatya Belediyesi Fırat Toplantı Salonu
TARİH: 04 Ocak 2014
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Toplumsal Dayanışma Derneği (Hasan Kaya)
2 / Bilsam (Celalettin Ercan)
3 / Barış Meclisi (Hasan Doğan)
4 / Cem Vakfı (Eşref Doğan)
5 / Toplum Gönüllüleri Birliği (Sinan Oral)
6 / İnsan Hakları Derneği (Servet Akbudak)
7 / Meşale Der (Necip Cengil)
8 / Uluslar arası Af Örgütü (Ferman Salmış)
9 / Mazlum Der (Sami Cengil)
10 / Çağdaş Gazeteciler Derneği (İbrahim Göçmen)
11 / Kamer Vakfı (Nilüfer Kısak)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Kadir Akgüneş
2 / Enver Bakır
3 / Mustafa Baştürk
4 / Asım Demirkök
5 / Hamza Doğuç
6 / Fahrettin Tuncal (HDP)
7 / Hasan Dündar
8 / Mazlum Çetinkaya (Har Dergisi)
9 / Serdar Yıldırım
10 / İsmail Demir (ÖSP)
11/ İlhan Geçit
12 / Cevher Aslan
13 / Ali Duruk
14 / Handan Karaşahin (Kamer Vakfı)
15 / Mehmet Abbasioğlu
16 / İzettin şahin
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ Katılan Olmadı.
MESAJ YOLLAYANLAR Yok.
MEDYA Güneş Tv, Er Tv, Sabah Gazetesi, Son Söz Gazetesi
MODERATÖR Nevzat Çiçek- Gazeteci
KONULAR
GENEL KONU: Yolsuzluk,Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik
KONUŞULANLAR
1 / Nevzat Çiçek Konuşacağımız konuda iki şey önemli birincisi şeffaflık diğeri de hesapverebilirlik. Bunu kim için kullanacağız? Hesap verirlik ilkesi siyasi iktidarlardan talep edilir oldu. Bunun aslında her kurumda olması gerekir. Şeffalığın da her yerde olması önemlidir. Fakat bu ilke şimdiye kadar hiç uygulanmadı. 17 Aralık operasyonu ile ilgili olarak; geçmişte de hukuka olan inancım çok zayıftı yaşananlar sonrası ise iyice azaldı. Soruşturmanın gizliliğinin şimdiye kadar hiçbir şekilde uygulanmadığını düşünüyorum. Fakat bunun görünür olması şimdi gerçekleşiyor. Bu kavganın en hayırlı tarafı sistemin kirliliklerinin bir şekilde dökülmesidir. Türkiye’de reformların bir kısmı bu kavgalar sonucunda yapılıyor. Her iki kesimin de hukuku çiğnediğini görüyoruz. Yürütme ve yargının bu gücü kullandığı çok net. Türkiye’de yargı dediğimiz mesele güç kimin elindeyse onun elinde oluyor. Hukukun olması gerektiği şekilde olanı tartışmıyoruz. Hukuk siyaseti ve toplumu şekillendirme aracı olarak kullanılıyor. Toplumda bir kamplaşma oluştu bu dönemde. Ama bu hukuk üzerinden değil siyaset ve taraf olma üzerinden oluşan bir olgu. Geldiğimiz noktada bu ülkede bir yolsuzluk var ve bu iddaanın üzerine gidilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu yolla siyaseti şekillendirilmeye çalışılıyor ve üç davanın birleştirilmesinden ortaya bir tablo çıkarılıyor. Tıkanan ve tıkatılan bir sistem var. Hepimizin sorması gereken varsa yolsuzlukların ortaya çıkarılmasıdır. Devlet içerisinde ne yazık ki kendini hukukun dışında gören ve oluşturduğu yapıyla birlikte hukuku yorumlayan bir kesim çıktı. Yargılayana da yargılanana da lazım olacak olan hukuktur. Yaşadığımız çıkmazda toplum büyük bir erozyona uğradı. Erozyonun en önemli sebebi toplumun adalet duygusuyla oynanmasıdır. Muhafazakarların oluşturduğu bir yapının birbirileriyle kavga ettiklerini görüyorsunuz. Burda kavganın ne olduğu birinci sorudur, ikinci kime yaradığı, üçüncü soru da ortaya çıkan tablo gerçekten tartışılan konu üzerine çıkan bir tablo mudur? Açıkcası bir yolsuzluk operasyonu iddaası var ve bunun üzerine gidilmeli. İkinci bir şey de var esasen gerçekten yolsuzluk üzerinde cemaatle hükümet arasında anlaşma olursa biter algısı var. Esas olarak burada bir toplumun dönüştürülmesi meselesi var. Türkiye açısından yeni bir hukuk düzeninin mücadelesi verilebilir. Sivil alan ve siyaset alanı arasındaki ihlallerin ne olacağı sorusunun cevabı yok. Güç kavgası hukuksal bir zemin üzerine oturtulan bir kavga değil. Yolsuzluk operasyonları her zaman yapılıyor. Aslında yapılan sadece yolsuzluk operasyonu değil siyaseti yeniden şekillendirilmesi var. Ak partinin yapması gereken hak ve özgürlüklerin önünü açmaktır. Yapılması gereken, etik olan hukukun gerçek anlamda kullanılmasıdır.
2 / Mazlum Çetinkaya Çeşitli Programlarda konuşulan Mustafa Balbay’ın serbest bırakılması ama buna karşılık Kck’dan tutuklu milletvekillerinin tutukluluk hallerinin devam etmesinin arkasında da paralel devlet var. Yine bunun arkasında Kürtlerle iktidarı karşı karşıya getirme planı da var. Bunun arkasında yine Amerika’nın planı var, Kürt gazı var, İran – Türkiye ile ilişkileri, geçmişte İsraille Akp hükümetinin çekişmeleri var. “Besle kargayı oysun gözünü” durumu ortaya çıktı. Dün emniyette bunu yapan ve açığa alınan emniyet amirleri vs. ellerinde “zaman” gazetesi ile işkence yapıyorlardı. Bugünkü paralel devlet aslında dün de vardı. Dün Ergenekon diye itham ettikleriyle vardı, bugün ise Ak parti iktidarı ile beraber. Yarın kiminle beraber olur? Bu yapı gider başka bir yapı gelir onunla beraber olur. Buradaki sıkıntı güçlü bir halk iradesinin olamamasıdır. Demokratik ve güçlü bir iradenin gelişmemiş olmasıdır. Ak parti demokrat görünebilme ve her tarafa ben eşit mesafedeyim görüntüsü verme adına Kck’lıları da bırakabilir. Bunun önündeki engel paralel yapıydı. Bu paralel yapı bir ay önce Yüksekova’da insanları kurşuna dizdi. Roboski’de yapılanlar için Akp tabanının ve Akp’ye destek veren aydınların öz eleştiri vermeleri gerekir. Geçmişten gelen bir yanlış vardı ve beş tane generali içeri atarak sorunu çözeceklerini zannettiler. Güçlü halk iradesinin oluşması için bir an önce adım atılması gerekiyor. Cemaatin bu paralel yapısına karşı çıkan Akp aydınlarının ve Akp tabanının irade olması ve çıkıp halka açıklama yapmaları gerekiyor.
3 / Hasan Kaya 17 Aralıkla birlikte yeni dizilişler uzun dönemdir egemen hale geldi. Bu tabloda, değişmez ebedi sanılan alt üst oluşlar yaşanıyor. Akp iktidarının siyasal parti ve kendi etrafında yarattığı ittifaklar düzeyinde 12 yılllık iktidarı ilk defa bu ölçüde güven yitirmiş bir görüntü sergiledi.Bu görüntü Gezi direnişi ile başladı. Gezi’nin yarattığı hava iktidarın kimyasını bozan bir durum oluşturdu. Akp ve cemaat arasında önce dersanelerin kapatılmasıyla gündeme gelen, Hakan Fidan’a yönelik 7 Şubat süreciyle başlayan 17 Aralık’tan itibaren bakan çocukları, iktidarla ilişkili iş adamları ve bir belediye başkanıyla zirveye ulaşan çalışmanın kendisi iktidar açısından başka düzeyde, yukarıdan hayati bir darbe oluşturuyor. Bu durum iktidarda bir çözülme, daralma ve hatta kaçış eğilimini pekiştirmiş durumda. 17 aralık ve sonrasındaki süreç hakiki bir operasyon bir darbe girişimi, bir kalkışma ve küresel aktörlerin rol aldığı bir komplo olarak anlamlandırıldı.Gayri milli güçler milli güçlere karşı vesayet oluşturmak istemişti. Bu iktidar savaşının bir tarafında hükümet, diğer tarafta ABD’den, İsrail’e,CIA’dan, Mossad’a, Gezi’cilere kadar bir blok oluşturulduğu iddaa edilmektedir. Akp’yi oluşturan toplumsal blokunçeşitli unsurlarının, partinin söyleminin giderek daha fazla ideolojik hale gelmesi ya da bu manada kitle partisi özelliğini kaybetmeleri karşısında bu bloktan ayrılması yabana atılacak bir ihtimal değildir. Asıl soru Haziran günlerinde beklenmedik biçimde kendi hayatlarına dair söz söyleme iradesiyle sokağa çıkan milyonların siyaset sahnesine ilk adımını atan yeni bir kuşağın siyasal ve toplumsal enerjisini yeni biçimlere kavuşturup süreklileşmeyi başarıp başaramayacağı, muktedirler arasındaki acımasız kavganın muhtemel sonuçlarındansa asıl bu soruya ne yönde yanıt verileceği hiç olmazsa yakın gelecekte nasıl bir ülkede yaşayacağımızı tayin edecek. Bu anlamada mevcut özgürlükleri korumak, yürütmenin hesap vermez bir şekilde yoğunlaşmasına karşı durmak, otoriter yapılanmayı sokağın ve öz örgütlenmelerin gücüyle engellemenin yolu ve yöntemini hep beraber bulmalıyız. Yerel seçimler arefesinde yolsuzluk ve rüşvet skandalının ortaya çıkardıklarını da dikkate alarak kentsel mücadeleye dair bir dizi somut ve acil talepleri merkeze alan faaliyetleri örgütlemeliyiz.
4 / Servet Akbudak Hukukta eşitlik ilkesi var ve bu eşitliğin vatandaşlar arasında uygulanmadığını operasyonlarla gördük. Yüksekova’da sivil halkın üzerine ateş açıp üç vatandaşın ölümüne yol açan kamu görevlileri hakkında dava açmayan görevlilerin kalkıp yolsuzla ilgili bir dava açması hukuki bir dava olmadığını gösteriyor. Ama burada hiç yolsuzluk olmamıştır demek mümkün değildir ama bunun çok kapsamlı bir hesaplaşma olduğunu söylemek mümkündür. Yine Kck davaları ve Roboski ile ilgili hukuksuzluk devam ediyor. Roboski hukuksuzluğunun içinde sadece yargı sisteminin değil mevcut siyasal iktidarın da günahı büyüktür. Burada kuvvetler ayrılığı ilkesi yerle bir olmuş ve kuvvetler arası bir hesaplaşmaya dönmüştür. Hukuka ilişkin bir inançsızlık sözkonusudur. Hatay’daki tır konusunda da hesaplaşmanın devam ettiğini görüyoruz.
5 / Necip Cengil Vatandaş olarak bakışımız şu; “devlettin malı deniz” biz öyle gireriz devlete sonra da benzetiriz. Bu algının değişmesi gerekir devlet söz konusu olduğunda kirli bir birey anlayışı var. Devlet açısından olaya baktığımızda devlet çok büyük. Biz kendi işleyişimiz içerisinde rantçılar üretiyoruz. Rant kapısının kapatılması ve bu konuda yasal düzenlemenin yapılması gerekiyor. Devlet her şeye karışıyor fakat imar rantlarına bir türlü karışmıyor. Özgürlük söz konusu olduğunda devlet yok ama delil üretmede devlet var. Burda devlet mi var yoksa ideolojik olarak devleti kafalamak isteyen insanlar mı var? İşin özü şu; devleti ideolojik olarak kafalamak isteyen insanlar buna tanımlama getirin,İslamcılık, buna tanımlama getirin Kemalistler, Alevilik, sunilik..Babai isyanlarından beri bizim kafamız devleti bir şekilde ele geçirme isteğimiz. Küçültülmüş bir devlet tanımlamamız yok. Adil ve özgür bir hayat alanı oluşturulduktan sonra kitabımızın bize öğrettiği şey istişaredir. Yolsuzlukların önüne geçebilmek için devletin malı deniz anlayışının vatandaş içerisinde artık bir ahlak anlayışına dönüşmüş iş ve işleyişinin bitirilmesi lazım. Yaşananların faturası bizlere çıkacak. Devleti zarara uğratan kim olursa olsun bunu onun ödemesi gerekiyor. Devletin yeniden yapılandırılması ve anayasal hüviyetin tüm vatandaşların özgürlük ve eşitlik ilkesi içerisinde orada yer alması gerekir.
6 / Hasan Doğan Öne çıkan bir yolsuzluk var ve bu sistemin geleneğinde var. Sadece yolsuzluk değil paralel devlet olarak tarif edilen bir yapı var. Sistem çok eski bir sistem ve 19. Yüzyılın argümanlarıyla kurulmuş bir sistem. Hala bu sistemin bir alternatifi yok. Bu sistemi değiştirecek bir kültür var ama tabanına inerek tartışamıyoruz. Bu özellikle devletin ve hükümetin dış politikalarıyla ilgilidir. Ortadoğu politikasında ne var; kara para, insan ticareti, kadın ticareti, uyuşturucu ve silah ticareti var. O sistemleri kriz anlarında bile ayakta tutan sistem durdukça bunun sebebi araştırılmalıdır. Şeffaflık ve denetim yeni sistemin oluşturulmasına bağlı. Bu sistemi kim oluşturacak? Muhalefet var mı? Her reform iktidarın gücünü biraz aşağı çeker ve aşağı çektikçe de böyle yolsuzluklar ortaya çıkar. Esas beklentim sistemin kurumlarıyla, ideolojisiyle tartışılması ve her şeyin yerli yerine konmasıdır. Oluşacak bir çözümün kamuoyuna, halka deklere edilmesi gerekiyor.
7 / İbrahim Göçmen Biz bugün hala 12 Eylül ürünü bir anayasayla yönetiliyoruz. Anayasanın değiştirilmesi konusunda burada birkaç toplantı yaptık. Bu anayasa yerinde durdukça bu olanları yaşamaya devam edeceğiz. Esası ve mantığı değişmemiş, teferruatı değişmiş. 2002’den sonra artık bir polis devleti mantığı yerleştirilmeye çalışılmıştır. Karşılarında güçlü muhalefet olmadığı için insanlar tek taraflı oy kullanmak zorunda kalmıştır. 12 Eylül referandumundan sonra Hsyk ve anayasa mahkemeleri üzerinde çalışmaları birlikte yapan ve emniyet kadrolarına atamaları birlikte yapan zihniyetler bir gün geldi hesapları döndü ve birbirlerine muhalefet etmeye başladılar. 17 Aralıkta olan bu yolsuzluk depreminde bir takım çevrelerin kime kadar gidiyorsa gitsin söyleminden sonra 25 Aralıkta başka bir siyasi operasyon depremi yaşandı. Yüzlerce insan görevlerinden alındı. Ucu bir şekilde başbakana ulaşınca hemen buna komplo dendi. Roboski’deki olayda ise bir onbaşı bile görevden alınmadı. Tır olayında devlet sırrı var diye ne olduğunu öğrenemedik. Bu ülkede artık demokrasi adına yapılacak hiçbirşey kalmamış. Yasama, yürütme ve yargı erkleri var ve bu hükümet bunların üçünü de ezerek geçmiş kendine göre bir polis devleti kurarak darbenin ayak sesleri ile yürümeye devam etmektedir.
8 / Kadir Akgüneş 2009’da Diyarbakır’da bir Kck operasyonu oldu ve bugüne kadar insanlar hala içerde ve yargılamaları devam ediyor. Bu operasyonlar öncesi bir alt yapı oluşturuldu, sonra insanlar toplanmaya ve tutuklanmaya başladı. Yargı-polis işbirliği vardı, hükümet ve cemaat bir mıntıka temizliği yaptı. Ak Parti hükümeti bir yasa çıkardı; duruşmalarda Kürtçe konuşma özgürlüğü var diye. Kürçe ifade verenlere daha fazla ceza verdiler. Yasa bir hak getiriyor fakat kullanınca da cezalandırıyor. Bu olay cemaat işi değil, devlet içinde devlettir. Şimdiye kadar dayanışma içindelerdi. Ak partinin gölgesinde devleti yönetmeği öğrendiler, şimdi de biz devleti yönetecek aşamaya geldik diye düşündüler. Hırsızlığı da örtbas etmemek gerek.
9 / Asım Demirkök Eğer kavramları tanımlayamazsak ve o kavramlar üzerinden konuşamazsak kafamız karışır. Kültür; dünden bugüne yaşanmışlığın tümüdür. Devlet; belli sınırlar içerisinde silah kullanma egemenliğini meşrulaştıran tek güçtür. Bu iş iktidarı ele geçirme mücadelesidir. Türkiye’de 1920’de bir ortaklık kuruluyor daha iki sene geçmeden bütün taraflar bertaraf ediliyor. Kapitalist modern devleti sönümlendirmede birlikte adım atmalıyız. Toplumun farklı kesimleri el ele verip devleti değiştirmeliyiz. Devlet var olduğu sürece hırsızlık da var olmuştur. Kendi kentimizin sahibi olmazsak devletin de sahibi olmalıyız. Burada istişare ederek bunu sağlayabiliriz.
10 / Enver Bakır Ak parti Türkiye’de büyük sermaye, Abd ve Avrupa birliğinin desteği ile iktidara geldi. Cemaat de bunun ortağıydı. Gelinen nokrada hükümet, başbakanın Abd ile çıkarları çakıştı. Abd, Bangladeş ve Mısır’ı dizayn ettiği gibi Akp’yi de dizayn etmeye çalışıyor. Cemaatin çıkarları şu an Abd ile çelişmiyor. Cemaat şu an Abd’nin yanında. Bu süreçte hükümetin kazanma şansı var mı; bana göre var. Cumhuriyet kurulurken Müslüman kesimin, Alevilerin ve Kürtlerin ilk defa Tayyip Erdoğan’ı destekleme şansı olacak. İşin ekonomik kısmı da bizi etkileyecek. Sivil toplum örgütlerinin büyük bir kısmı da iktidara yakın. Abd’ ye güvenerek demokrasi gelmez, hala askeri vesayet de duruyor.
11 / İsmail Demir Bu sürece emek cephesinden bakıyorum. Bu sürecin bir samimiyet testi olduğuna inanıyorum. Sol ve sosyalistler açısından da, kürt yurtseveri açısından da, inançlı insanlar açısından da, Akp açısından da.. Bir cemaat var ama çok görünür değil. Devlet ne zaman bir şey yapmak istese gölgede bir yerlere havale ediyor. Hukuk devleti değiliz çünkü hukuk devletinin normları vardır. Yök yerinde duruyor, Mgk duruyor, din kültürü dersinin zorunluluğu duruyor, özel mahkemeler duruyor. Kck operasyonlarında kimse bir şey demedi. Bugün bir anayasa yapacaktık, olmadı. Herkesin kendini orada hissettiği bir anayasa olmadan hiçbir şey değişmez.
12 / Fahrettin Tuncel Devlet geleneği 1920’den beri değişmemiş. Gerçekten bir halk muhalefeti gelişmediği sürece iktidarlar insanlara kendini değiştirmiş gibi lanse ediyor ve insanları peşinden sürüklüyor. 1920’lerde İttahat Terakki ele aldığında yapılan sözleşmelerde haklar hukukunda ezilenin hakkı yok, Kürtlerin hakkı yok, Türklerin’in hakkı var sadece. Her gelen iktidar usulsüzlük yapıyor ve usulsüzlüğü de kendi içindeki muhalefet ile gizliyor. Bu usulsüzlüklerle Akp’nin de ipi çekiliyor. Gerçek bir halk muhalefeti olmadığı sürece bu böyle devam edecek.
13 / Hasan Dündar Deniliyor ki devlet geleneği değişmedi, peki cemaat kafası, teşkilat kafası değişti mi? Hanefi Avcı’nın bir kitabı vardı; “Haliç’teki Simonlar”. Soğuk savaş dönemi itibariyle örgütlenen teşkilatlar, bütün cemaatler aynı kafa yapısına sahipler. Onun için Haliç’teki kokular aynı. İster solcuların, ister İslamcıların veya cemaatçilerin olsun..Yolsuzluk, haksızlık irtikap bunları suç olarak görmekle birlikte, yetimin hakkı olan her şeye sahip çıkmanın insan olarak sorumluluğumuz olduğunu düşünüyorum. Biz hala solcuyuz, hala sağcıyız ama bu soruna hepimiz karşı çıkıyoruz. Geçmişteki çatışmalar keşke olmasa diyoruz. Ama birgün gelecek keşke Ak parti cemaat çatışması olmasaydı diyeceğiz; yükselen doların,artan faizin ceremesini biz halk olarak hep beraber çekeceğiz. Bu; Haliç anlayışındaki “Simon” metaforundaki olayı görmemizi sağlayabilir. Kavganın nedeni paralel devlet anlayışından kaynaklanıyor. Paralel devlet anlayışı da şudur; siyasi faaliyet gösteren ama devletin kural ve kaidelerine göre suç sayılıp illegaliteye itilen her grup bir resmi tabeleyla legal alana itiliyor. Bu faaliyet grupları devleti ele geçirmek istiyorlar. Gizli ajandası olan bütün cemaatler, bütün örgütler, bütün yapılanmalar paralel devlet anlayışıyla çalışıyorlar. F tipi örgütlenme dediğimiz Fethullah hocaefndi grubunun paralel devlet anlayışı ile kınamak istiyorsak özellikle kendi gizli ajandalarımızı ateşe atıp bu düşüncelerimizi revize etmemiz gerekir. Bunun çöüzmü demokrasiyi içselleştirmekten geçer. Herkes için demokrasi talebimiz olmalı bunu yüksek sesle talep etmeliyiz.
14 / Eşref Doğan Siyasi geçmişimizde bir uygunsuzluklar ve yolsuzluklar yolu açıldı ve bu teamül haline geldi. Yetimin hakkı, yetmiş altı milyonun hazinesi beyt’ül malıdır.
15 / Serdar Yıldırım Sorun insanın kendisinin doğruluğundan başlar. Bugün iki tarafa da eşit mesafede bakmalıyız. Veren olmazsa alan da olmaz. Jitem’i devlet politikası olarak gördüğümüzde devlet ona karşı çıkıyordu, bugün Tır’ı savunuyorsak en azından ne olduğunu millete açıklamamız gerekir. Hiçbir ideoloji,, savaşıyle ilgili ne haklı ne haksız olabilir.
16 / Mustafa Baştürk Halk sandığa gittiğinde patinaj yapan devlete zincir takacaktır. Sandıktan çıkan iradeye de saygı duymak gerekiyor. Farklı pozisyonlarda yer almak isteyen varsa onlar farklı poziyonlara geçecektir. Demokratik bir ortamın olmasını istiyoruz, ortada bir darbe varsa herkesin “darbe” demesini, darbe yapanlara da “darbeci” dekmesini istiyoruz.
17 / Sinan Oral Türkiye ve benzeri ülkelerde yolsuzluğun nasıl zemin bulduğunu veya bu işin bilerek mi yapıldığını tahlil etmek lazım. Halka rağmen kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti’nde yolsuzlıkların veya gayri meşrulukların zemini bu sistemi kuranlar tarafından bilerek atılmıştır. Sistem içerisinde bulunanların bir süre sonra bu yolsuzluğa bulaşmamaları mümkün değildir. Bugüne kadar olan olayları belki sorgulayaca durumdayız ama yargılayacak durumda değiliz ancak doğru tarafta olmayı ilke edinmemiz gerekir. Güçten yana değil de haktan yana olmalıyız.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Görüşme, email ve sms çağrı yaptık.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Mail, sms davet edildiler.
MEDYA İLE
30 civarında tv, gazete ve internet sitesine çağrıda bulunduk.
KATILIMCILARLA
Email ve sms davet ettik.
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ Semine Dengeşik Malatya kMM Girişimcisi