YER: Adıyaman Belediyesi Meclis Salonu
TARİH: 03.12.2011
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Kamer (Zeliha Toprak Bşk)
2 / Adıyaman Kent Konseyi Genel Sekreteri ( Sevgi Karabulut )
3 / Anadolu Engelliler Der. (Abidin Harputluoğlu – Der. Bşk )
4 / Adıyaman Gençlik ve Kültür Evi (Aydın Sarıkaya Üye)
5 / İmam Hüseyin Kültür Der. (Yılmaz Korkmaz – Der. Üye)
6/ Uluslararası Turizim Yazarları Federasyonu (Mahmut Arslan)
7 / Zihinsel Engelli Ailesi Der. (Zeynel Alagöz Der. Bşk)
8 / Gökkuşağı Der. (Mehmet Gökdemir Üye)
9 / Kızılay Der. (Bekir Uyanık Bşk.)
10 / İhh. Der. (Osman Nuri Koçak )
11 / Kav Der. (Ramazan Gökay Der. Bşk.)
13/ Adıyaman Tekstil Kümeleme Der. Bşk. (İsmat Açıkgöz)
14 / Az-Der Bşk. (Enver Özpolat)
15 / Gönüllü Anneler Der ( Necla Özelçi)
16 / Hacı Bektaşi Anadolu Kültür Vakfı Bşk (Mahmut Dolaş)
17 / Anadolu Gap Görmeyenler Der. (Mahmut Göktaş)
18 / Görmeyenler Kültür ve Birleşme Der. (Mehmet Arık )
19 / Adıyaman İşsizler Der. ( İsmet Güneş Der. Bşk. )
20 / Adıyaman Yüksek Öğrenimler Der. ( Murat Koca Der Bşk: )
21 / Ak Yaşam Eğitim ve Kültür Birleşme Der. (Hamza Temur)
26 / Tümsiad (Mustafa Oğuz Aslan)
27 / Sahabe Kültür Der. (Mustafa Orhan)
MESLEK ODALARI
1 / Mühendis ve Mimarlar Odası (İbrahim Özcan Üye)
2 / Esnaf ve Sanaatkar Kredi Koop Bşk. (Abuzer Aslantürk)
SENDİKALAR
1 / Eğitim Birsen ( Sinan Temel )
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Ali Büyükşahin
2 / Mustafa Işıldak
3 / Mehmet Merdanoğlu
GOZLEMCİLER
1 / Adıyaman Üni. ( Fikret Mazı Rektör Danışmanı )
2/ Adıyaman Üniversitesi (Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Taşar)
3 / Eğitimci ( İsmet Kaya)
4 / Kent konseyi Başkanı ( Ali Şahin Bşk. )
5 / Gazete Adıyaman (Gazeteci Yazar, M. Sait Yıldırım)
6 / Sultan Gazi Belediyesi Kent Konseyi Bşk. (Hacı Orhan)
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
1 / Ak Parti Mv. Ahmet Aydın
2 / Ak Parti Mv. Mehmet Metiner
BELEDİYE BAŞKANLARI
1 / Belediye Bşk Yardımcısı ( Ebubekir Fırat )
KATILAN PARTİLER
1 / Ak Parti İl Başkanı (İbrahim Halil Fırat)
MESAJ YOLLAYANLAR
Yok
DİĞER KATILIMCILAR
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 38 izleyici/gözlemci katıldı.
MEDYA
1 / Asu TV (Yunus Emre Doğan, Deniz Çolak)
2 / Mercan TV (Özer Karakuş, İsmail Alkan)
MODERATÖR: Yrd. Doç. Dr. Bayram ERZURUMLUOĞLU (iktisadi idari bilimler fakültesi öğretim görevlisi )
KONULAR
GENEL KONU: Türkiye Savaşa mı Giriyor ?
Ort doğudaki politik durum ve dengeler.
YEREL KONU: 3. Aralık Dünya Engelliler günü (Engelli bireylerin farkında mıyız?)
KONUŞULANLAR
1 / Bayram ERZURUMLUOĞLU: Adıyaman’ın fikir önderleri olarak bir araya geldiniz. Türkiye savaşa mı gidiyor başlığını biraz sansasyonel buldum. Savaşa mı gidiliyor derken ben gizli bir işaret olarak Suriye ile mi savaşa gidiliyor sorusunu anlıyorum. Ben moderatör olarak fikir belirleyici olmamaya çalışacağım. Sadece bir giriş yapayım. Suriye Ortadoğu’da önemli bir ülke. Önemli bir kavşakta ve de hem Batı hem de Türkiye için Arap yarımadasına açılan köprü ülkelerden. Bildiğim kadarıyla Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği döneminde Suriye’de askeri üsleri vardı. Bu sebeple Suriye’yi tek başına bir ülke gibi görmek; ona tek başına imiş gibi bir savaş açılabileceğinin düşünülmesi birazcık gaflet, birazcık da bilgi eksikliği olarak değerlendirilebilir. Günümüzde ABD, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliğinin yıkılmasıyla tek başına kalmış bir süper güç gibidir. Fakat detaylara baktığınızda oda dünyada tek başına bir güç değildir aslında. Bu sebeple, Suriye’de tek başına algılanmamalı. Arkasında İran gibi, Rusya gibi, Fransa gibi ülkelerin olduğunu unutmamak lazım. Böylesine önemli ülkelerin savaşla ortadan kaldırılmasının veya dengesinin bozulmasının mümkün olmayacağını söylemek istiyorum.
Diğer yandan dünyada genel olarak iki türlü toplum yapısı bulunur: Sınıflı ve sınıfsız toplum. Sınıflı toplum efendilerin olduğu toplumdur. Türk toplumuna baktığınızda ezmeyi ve ezilmeyi kabul etmemiş ve o şekilde yaşamış insanlar görülür. Ben inanıyorum ki Türkiye bundan sonraki eylemlerinde de ne sömüren ne de sömürülen olmayacaktır. Suriye’nin İsrail için de önemli olduğunu unutmayalım.
2 / Ramazan Gökay (Sunum): Konumuz Türkiye savaşa mı gidiyor? Burada niyet okuma gibi bir soru var. Bunun derinliklerine gittiğinizde eski Sovyetlerde gerçekleşen 1917 Ekim devrimden sonra kapitalist sistemden bir kopuş başladı. Sınıfsız topluma doğru emeğin egemen olabileceği bir eylem başlatıldı. Bu eylem başka ülkelerinden sistemden kopması sonucunu doğurdu. Kapitalizmin egemenliğinden kurtulan ülkelerin 1/3 ü kendi düzenlemelerini kuracakları bir noktaya doğru ilerlerken 1945 paylaşım savaşı sonrası bu kez sistemler çatışmaya başladı ama bu çatışma soğuk savaş biçiminde sürdürüldü ABD sistemden kopmaları önleme adına NATO denilen savaş örgütünü kurdu. Sovyetler birlikte Polonya Macaristan Çekoslovakya Romanya Çin gibi ülkeler Sovyetler Birliği önderliğinde VARŞOVA adı verilen bir askeri bir blok kurdular. Her iki pakt kendi sistemlerini koruma adına yıllarca soğuk savaş sürdürdüler. Bizim gibi ülkeleri kuşatma koruma altına altında savaştan kendine düşenleri coğrafya olarak yeniden paylaştılar. Almanların yenilgisiyle birlikte sömürgeler savaş galibi ülkelerin denetimi altına alındı. Bizim gibi ülkelerde yenide sahra talimatnamesi ruhuna uygun olarak Kontrgerilla oluşturdu. Bu talimatname Tehlikeyi yeşermeden boğma anlayışı temel yaklaşım biçim olmuştur. Sınıflı kapitalist topluma hizmet ettiğinde iyisin, hoşsun fakat; sınıfsız bir topluma hizmet ettiğinde, özgürlüğü savunduğunda tehlikelisin tarzında bir refleks oluşturulmuştur. Rockfeller denilen dünya devi tekelin hazırlayarak beyaz sarayaın önüne koyduğu sahra talimatnamesi müttefiklik yalanıyla uygulama alanına girmiş oldu. Bu proje salt kontra-gerilla hareketini örgütlemekle kalmadı Ortadoğu’nun yeniden nasıl dizayn edileceğini de belirliyordu. Soruna baktığımızda ABD’nin teknolojik bir ülke olduğunu ama demokrat bir ülke olmadığını bizlere benzer tarikat ve cemaatlerin ülkesi olduğunu görürüz evangelistlerin dede Bush ile iktidara geldiği gibi. Yani mobeselerle dev bir hapishane haline dönüştürülen ABD de tarikatlar egemendir. Kapitalizmin iyileşmeyen hastalığı olan ekonomik krizleri sistemde yer alan tüm ülkeleri rahatsız etmekte yer yer bu bağımlılığa itirazlar yükselmektedir. İtirazını yükselten bazı Latin Amerika ülkeleri Venezüella, Bolivya gibi ülkeler kapitalistler tarafından asi ülke ilan delmiş bunları tehlike arzettiği söylenerek içeride provakasyonlar hazırlanarak sahra talimatnamesi uygulama alanına konulmuştur. Buna İran ve Lübnan’a egemen olan Suriye gibi ülkelerde eklenmiştir. Refik haririnin öldürülmesi bu provakasyonun başlangıcıdır. ABD ve ab ülkelerinin ortak temel anlayışı Ortadoğu da kuyuları ele geçirmek değil kuyuların başına oturmaktır. Bunu yaparken de T.Özal Erdoğan gibi işbirlikçileri iş başına getirerek dünya politikası yapıyormuş gibi oyunlar sergileterek suç ortaklığını gizlemektir. Bunun adı yeni- Sömürgecilik denilen sahte demokrasi sahte bağımsızlık ve dolandırıcılık sistemidir Onlar için kimin ne olduğu ne olmadığı kimin öldüğü kimin kaldığı önemli değildir. Burada silahtan elde edilebilecek rant önemlidir diğer alandaki soygunlar haricinde günümüzde silah tekellerin oynanmaktadır. Bizi yönetenler sistemin uzun soluklu olması adına sosyal, siyasal, ekonomik anlamda toplumu tehlikeye atan yapay gündemler oluşturulmaktadır. Açılımsızlık KCK gibi yapay gündemler yaratmak ergenekon adı altında kendi ergenekonunu yaratmak kadrolaşmak gibi derin oluşumlar sağlama adına Van depremi realitesini provoke etmek dersim katliamını sulandırmak gibi Özünde bu yapay gündemi yaratanlar 1950 den günümüze ABD ye Türkiye’de 110 civarında ABD üssü ve radar üssü vermiştir Kürecik gibi. Bu üslerde bulunan nükleer silahların sadece bekçilik görevi işbirlikçilere verilmiştir Erdoğan’ın da itiraf ettiği gibi şifreleri ABD de açma anahtarı Polonya’da olan bu nükleerlerin patlatılması patronajı sadece ABD dedir. Bizim hiçbir nükleer silahımız yok. Yani kuşatılmışız. Samuel Huntington'un medeniyet çatışmaları tezi tüm bu paylaşımların yol göstericisidir Ortaya koyduğu medeniyetler buluşması ya da medeniyetler çatışması tezi bu yağma ve talanın teorik alt yapısını oluşturmaktadır. Diyorlar ki bizler her alanda haklıyız, ve dediğimiz yapmak zorundasınız biat ediniz. Bizlerde işbirlikçiler eliyle diz çökertilmişiz.İşbirlikçilik bir insanlık suçudur.İşbirlikçilikten doğabilecek bir insanlık suçuna dahil olmak ve Suriye’yle savaşmak Türkiye’yi ABD çıkarları uğruna ateşe atmak demektir.Filler güreşir çimler ezilir sorun budur.
3 / Murat Koca: Bizim bir şeyimizin olmadığı gerçekçi değildir. Vardır. Ortadoğudaki gelişmelerin neticesinde görülüyor ki, politikaların 50-100 yıllık değil de aylık hatta günlük olarak son derece hızlı bir şekilde değiştiğini görüyoruz. ABD, İngiltere ve İsrail üçgeninin bu politikalarla kendilerinde demokratik transferler geliştirebilirler. Türkiye’nin bu kadar akıldan yoksun olduğunu düşünmüyorum. Türkiye’yi savaşa götürecek kısa ve uzun vadede araştırmalar, tartışmalar yapılıyordur. Getirisine götürüsüne bakılıyordur. Dünyadaki bütün batılı ülkelerin gözü Ortadoğu da. Çünkü yeraltı ve yerüstü kaynakları bakımından dünyada en zengin bölge.
4 / Yılmaz Korkmaz: Ortadoğu’daki devrime etkisi olan olaylarda demokrasi çarpıntıları yapıldı. Libya’da herkesin ekonomik gücü vardı, herkes iş sahibiydi. Savaştan sonra herkes evsiz,işsiz kaldı. Bu olaylar demokrasi adına yapılıyor ise ABD’den gelen sanatçılar neden Filistin’e gitmedi? Suudi Arabistan’da bayanlar tek başına markete bile gidemiyor. Çünkü orada demokrasi yok krallık var. Bizim daha önce sıfır sorun dediğimiz ülkelerle 360 derece soruna girmişizdir. Biz sıfır sorunlarla hayal kurmaya başlarken, bizler kardeşiz anlayışına varmışken ne oldu da bir anda %100 sorun yaşamaya başladık.
5 / Mehmet Merdanoğlu: Hükümetimizin iktidara geldiğinde komşularla sıfır problem izleyeceğiz sloganı vardı. Ama dostlar görüyoruz Irak’ta demokrasi adına 1500 milyon İslam kardeşimiz katledildi. Hükümet nezdinde buna bir çare bulunmadı. Yunanistan ile problemliyiz, Kıbrıs ile problemliyiz. Libya ile de kardeş ülkeydik. Hiçbir ekonomik problem yokken maalesef Libya yerle bir edildi. Oradaki iş adamlarımız 25 bin dolar iş yapıyordu. Bu bizim kaybımız değil mi? Malatya’ya kurulacak olan radar sisteminin bize ne getirisi var bunu bizden gizliyorlar. Suriye’nin iç işlerine karışıyoruz. Orada mezhep kavgaları yaşanacaktır. Bu da egemen güçlerin oyunudur. Suriye’ye müdahalenin karşısında olmalıyız. Kamuoyunun sesi dinlenmeli. Malatya’daki radarla ilgili referandum yapılsa %90larda millet karşı duracaktır.
6 / İsmet Kaya: Konu Ortadoğu. Ana hatlarıyla bende bir şeyler söylemek isterim. Çok hassas bir bölge. Medeniyetin ilk kurulduğu bir bölge, tarıma ilk geçildiği bir bölge, ilkyazı ve ilk yazılı antlaşmanın uygulandığı bir bölgedir. 19.yy’a girince de özellikle petrol bölgesi olması itibariyle daha ön plana çıktı. Ortadoğu büyümek isteyen, gelişmek isteyen ülkelerin bakışlarının üzerinde olduğu bir bölge. Türkiye savaşa mı giriyor tabiri bana çok kışkırtıcı geldi. Türkiye’nin bir savaşa girebileceği ihtimalini vermiyorum.
7 / Mehmet Gökdemir: Bu gündem bana yapay geldi. Suriye sadece sınır komşumuz olduğu için savaşa gidiyoruz soruları anlamlı gelmiyor. Ortadoğu’da kazanan her zaman halktan yana insanlar olmuştur. Türkiye savaşa katılacak sözünü çok anlamlı bulmuyorum.
8 / Enver Özpolat: Sizin bir söyleminizi doğru bulmadığımı söylemek istiyorum. Federal sistemde değil bugün kapitalizm sisteminde de ezen ezilen kısmının olduğunu düşünüyorum. Mesela Sanko’da çalışanlar günün 14-15 saatini çalışarak geçiriyor. Bunlarda çağdaş ezilenler. Uluslar arası sermaye, kapitalizm, emperyalist sistem bir ekonomik kriz yaşıyor. Bundan çıkmak için sermaye, kendi sömürge alanlarını oluşturmak için iç ayaklanmalar gibi çeşitli oyunlarla bu ülkelerde karışıklık çıkartılıyor. Bunu da demokrasi kılıfıyla özdeşleştiriyorlar. Mısır’da düne kadar Hüsnü Mübarek en gözde kişiydi dünyada. Kaddafi 42 yıldır ordaydı. Niye bugün infaz ettiler? Saddam Hüseyin’le savaştılar. Saddam Hüseyin’i ipe götürdüler. Aynı oyunları Suriye’de, Libya’da da oynamak istiyorlar. Türkiye’yi de buna alet ediyorlar. Sermaye burjuvasının bunları nasıl sömürebilirim gibi bir derdi olabilir. Bunun içinde o ülkede savaş çıkartırlar. O ülkede karşıt görüşe de silah satarlar. ABD’nin biz oraya demokrasi götüreceğiz gibi bir derdi olduğunu düşünmüyorum.
9 / Zeliha Toprak: Ülkemiz PKK, Türk Kürt sorununu konuşurken; hükümetin dağdan inen insanlarla savaşarak değil siyaset yaparak sorunları çözmek istiyoruz demesi bizleri umutlandırmıştı. Askerlikle ilgili yasa değişiklikleri konuşulurken yapılan polemikler, Ortadoğu’da olayların çıkması,suların bulanması,Türkiye herhangi bir savaşa katıla bilir mi sorularının sorulmaya başlanması , bir düşünce bulanıklığı yarattı . Biz şiddetin her türlüsüne karşıyız.Haklı şiddet olamayacağını savunuyoruz. STK’ların, kanaat önderlerinin, hükümetin, muhalefetin, herkesin şiddete, savaşa hayır diyebilmesini, umut ediyoruz.
10 / İbrahim Özcan: Ülkemizle Ortadoğu’yu ilişkilendirdiğimiz de Türkiye hepsiyle bir ilişki kurmak zorunda. Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte kurumsallaşma başladı. Hayat, Mardin, Cizre, Silopi gibi il ve ilçelerimiz Arap yarımadası bizim Kuzey’deki dağları oluşturuyor. Bizim Kuzey’deki, Güney’deki komşularımızla organik bağ kurmamız lazım. Suriye ile sınırımız vardır. Bu çizginin Kuzey’inde Türkiye Cumhuriyet’i insanları, Güney’inde de Suriye insanları var. Bu düşünüldüğünde Suriye’yle bağlarımızı güçlendirmek gerektiği kanaatindeyim.
11 / Necla Özelçi: Bende bir kadın olarak, bir anne olarak konuşayım. Şuan da gündemde olan bedelli askerlikte, vicdani redde bir demokrasi var mı? Maddi gücü olmayan yine ezik durumda. Burada ekonomik yönden bir ayrımcılık yok mu? Anneler artık ağlamak istemiyor. Biz niye ağlıyoruz, neyi kurtarmaya çalışıyoruz bilmiyoruz. Bu vicdani red neden çıktı? Para neden çıktı? Kredini çek askere git gibi bir yol gösteriliyor. Burada da yine güçlü güçsüzü eziyor diye düşünüyorum. Biz kendi içimizdeki sorunları çözemiyoruz ki kalkıp birde Suriye ile savaşa gidiyoruz. Adıyaman’ın il oluş etkinlikleri vardı hiçbir milletvekilimiz yoktu. Engelliler haftası vardı hiçbir milletvekilimiz yoktu. Mecliste oturup kararlar veriliyor. Bizlere de sorulsun ya. Gerekli gereksiz şeyler için fakir fukaranın evlatları ölüyor biz oyuna geliyoruz. Bir birimize düşürüyorlar bizi.
12 / Ali Büyükşahin: Türkiye’yi olabilecek bir savaşta korumak için ne yapmalıyız?Türkiye iç ve dış sorunlarda hassas bir dönem yaşıyor.İç işlerimizde ola ki bir düzen sağlamak,dış işlerimizde de akılla, sağduyuyla adımlar atmak gerekiyor.Suriye’nin mevcut rejimi zarar görürse Türkiye’de zarar görür.Türkiye’ye Arap turist gelmiyor artık ve buda ekonomiye zarardır.Suriye,ne Mısır’a ne Libya’ya ne de Tunus’a benzememektedir.ABD’nin uygulamaya çalıştığı ılımlı İslam politikası ile Türkiye’deki rejimde tehlikeye girer.İsmet Paşa döneminde nasıl 2. Dünya savaşına girilmedi şu anda da Suriye ile savaşa gidilmemeli.Türkiye tüm vatandaşları ile ileride çıkabilecek savaşa karşı birlik olmalıdır.Komşu ülkenin mutluluğu bizimde mutluluğumuzdur. Savaşmak yok etmek için değil var etmek için olmalıdır. Suriye tehlikeye girerse Irak,İran ve diğer Arap ülkeleri de etkilenir ve İslam alemi oldukça zarar görür.Ve tabi ki insanlık alemi de zarar görür.Devletin duyarlı olması lazım.
13 / Mahmut Arslan: Ortadoğu Mezopotamya’dır. Bunların kaderinde hep bu kargaşayı görürüz.Tarih boyunca Mezopotamya’dan yararlanmak istenmiştir.Çünkü uygarlığın çıkış noktasıdır.Senede 3 kez hasat kaldıran verimli topraklardır.Kutsal dinlerin çıkış noktasıdır.Ortadoğu şimdi de yer altı kaynakları ile zengin.Küresel ısınma verilerine baktığımızda en yaşanılabilen alan Ortadoğu oldu.Türkiye Irakla savaşa gitti mi gitmedi mi?Irak savaşında Türkiye çok büyük bir zarar görmüştür.Türkiye’nin müttefikleri vardır.Halk olarak kimse savaş istenmez.Mezopotamya yine egemen güçlerin saldırısına uğramıştır.
14 / Bayram ERZURUMLUOĞLU: Sayın milletvekilim, şu ana kadar yapılan konuşmaları özetleyecek olursak, çoğunluk savaş istemiyor. Diğer taraftan da sıcak olmayan bir savaş yaşanmaktadır, bunu dahi taraftar olmama eğilimi bulunmaktadır.
15 / Mehmet Metiner: Küçük Millet Meclisi toplantısına ilk katılımım değil. Adıyaman’ın il olması toplantısına katılmadık. Çünkü meclisteydik. İl olmayı tantanayla kutlamak çok da anlamlı değil.Bu da Vali’ye,Belediye Başkanı’na açık bir eleştiri olsun.Siz vekillerimizin mecliste olmasını istemiyoruz,yanımızda olmasını istiyoruz diyorsanız hay hay.Ortadoğu konusunda da kendinizi çok edilgen kılıyorsunuz.Egemen güçler böyle dizayn etmek istiyorlar,Türkiye’de bunun bir parçası gibi bir şey yok.Türkiye’de böyle bir devlet yok.Kimse bize rağmen bizim bölgemizde güç olamaz.Ne yaparsak yapalım egemen güçlerin dediği olacak böyle bir şey yok.Türkiye birinci dereceden rol oynuyor.Allah aşkına kim savaş istiyor yav.TBMM’de böyle bir karar alındı da bizim mi haberimiz yok.Olan biten şey şu,Suriye’de bir diktatör rejim var.Halkına zulüm eden, halkını katleden bir rejim var.Biz AKP olarak dünya değişiyor,diktatörlere yer yok.Gelin bu rejimi görün,yeni rejimleri yapın halkınıza yine yöneticilik yapın dedik.ABD, Sovyet emperyalizmine de lanet olsun.Yok böyle bir emperyalizm rejimi.Biz reform yapın dedik.Türkiye NATO’nun bir üyesi.Libya’da savaşa katılmadı ama halkın yanında saf tuttu.Suriye’de de halkın yanındayız.Savaşa karşı olduğumuzu söylüyoruz.İran’ın elinde nükleer silahlar var diyorlar.İsrail’in elinde de nükleer silahlar yok mu?Yüreğimiz,aklımız var kendinizi niye küçük görüyorsunuz?Biz Türkiye’nin çıkarları söz konusu olduğunda ABD ile de işbirliği yaparız, Beşer Esadla da işbirliği yaparız.Komşularla sıfır sorun değil bugün bütün komşularla kavgalı bir ülke olduk dendi.Hangi komşularla kavgalıyız?Egemen güçler kendilerine bağlı olanları başa getiriyorlar gibi bir denklem kuruyorsunuz.Başa kendi istedikleri gelse de gelmese de şimdi de sömürüyorlar zaten.Halkın önüne sandıklar sunulacak halk kendi kendine yöneteni seçecek.Bu seçimler göstermelik diyorsunuz.O zaman Türkiye’de de göstermelik bir seçim var.Vesayet rejimini değiştirelim dediğimizde kıyamet kopuyor.Bir rejim var halkına zulüm ediyor.Ama bizde halkçılık anlayışını dilden düşürmeyenler niye konuşmuyorlar?Türkiye’de bir iç çatışma var bu doğrudur.Ama bu savaş değildir.Dağa çıkan vatandaşlarımızı düşman gibi görmememiz lazım.Umutsuzluğa kapılmanız için hiçbir sebep yok.Diyarbakır’da Başbakan anneler ağlamasın,silahlı mücadeleye son verelim dedi birileri bunu siz terörü tırmandırıyorsunuz diye yorumladı.Gelin çözüm yolu bulalım dedik siyasi partiler kapılarını kapattılar.Biz bugün siyasette çözümden bahsettiğimizde kıyamet koparıyorlar.TRT 6’yı açıyorsunuz CHP,MHP rahatsız oluyor.Abdullah Öcalan,PKK,BDP rahatsız oluyor.2005 ile 2011 arasında çok şey değişti.Kürt meselesi ortadan kalkıyor.Bakın İslam dini barış dinidir.Bu ülkenin insanlarıyız ırkımız,dinimiz farklı olsa bile.Hür ve eşit vatandaşız.İktidarda hangi hükümet olursa olsun bütün toplumu memnun edemez.Bedelli askerlik 30 çıkarıyorsun 29 olsun diyorlar.29 çıkarıyorsun 25 olsun diyorlar.Askerlik sisteminde zorunlu askerliği yok edeceğiz. İnönü Türkiye’yi 2. Dünya savaşına sokmadı doğru fakat;Türkiye’yi başka ne tür savaşlara soktuğu da ortada,tartışmayalım.Diktatör rejimlerin yanında yer almayacağız.Biz halkların talepleri doğrultusunda halkın yanında olacağız.
16 / Mehmet Merdanoğlu: Sayın Başbakan 1 yıl öncesine kadar Kaddafi’den ödül alırken o zaman Kaddafi diktatör değil miydi?6 ay önce Beşer Esad ile dosttu da şimdimi diktatörlüğü aklına geldi?
17 / İsmet Kaya: 2. Mahmut değimiyle halk perişansa,denize düşmüşse yılana sarılmasından başka bir seçeneği yok diyor.Şimdi Kaddafi’nin gidişiyle olacak bir yönetim,yargı nasıl olacak.
18 / Osman Nuri Koçak: Sayın Başbakan’ın BOP eş başkanı olması konusunda ne söyleyeceksiniz?
19 / Mustafa Oğuz Aslan: Suriye’de her üç kişiden ikisi polis.Öğrenciler kendi aralarında Suriye ile ilgili konuşmaktan korkuyorlar.Demokrasiye herkesin ihtiyacı vardır.
20 / Mehmet Merdanoğlu: 1 Trilyon 300 Milyar Dolar borcu olan bir ülke siyasal anlamda irade koyabilir mi?
21 / Mehmet Metiner: Kaddafi , Beşer Esad o zaman da diktatördü tabi.Halk o rejimi değiştirene kadar o İlişkiler olmalıdır.Biz hangi ülkede kimin iktidara geleceği ile ilgili değiliz ama halkın yanındayız.Yılana sarılmak tabirini ben doğru kabul etmiyorum.Yıllar yılı adam yerine konulmayan kardeşlerimiz Türkiye’de iktidara geldiler.Saddam’ın devrilmesinden sonra Irak’taki yeni yönetiminde diktatör gibi yönettiğini söylemek de yanlıştır.Sayın Başbakan Medeniyetle İttifakının Başbakanıyım diyor.Birileri bunu BOP eş başkanı diye söylüyor.Borcu olan ülke dik durabilir mi?Bu 10 yıl içinde IMF’in talimatına uygun hareket etmedik,borç almadık.Evet Türkiye borçlandırılmıştı.Biz geldik Türkiye’nin kaderini değiştirdik.Türkiye’nin çıkarları söz konusu olduğunda ABD ile de Sovyetler ile de işbirliği yaparız.Biz içerdeki güçlere karşıda dik durabiliyoruz.
YEREL KONU
22 / Bayram ERZURUMLUOĞLU: Hepimiz bir gün engelli olmaya adayız bu çok doğru. Batı’da bir dükkana sağlığı yerinde olan bir insanın ulaşması nereye kadar mümkünse aynı şekilde engellilerin de ulaştırılma zorunluğu bulunmaktadır. Engelliler bu ülkede de varlar. Onları engelleyenler olmamalıyız. Bilerek veya bilmeyerek bu insanların engellerine bir engelde biz katmamalıyız. Ümit ederim bu toplantı engellilerin önündeki hukuki, zihinsel engellerin ortadan kaldırılmasında yardımcı olabilir.
23 / Hüseyin Taşar (Sunum): Engellilerin ne kadar farkındayız? Engellilere koyduğumuz engellerin farkındayız? Engellerin ne kadar farkındayız? Ne zaman ki biz doğayı bozduk o zaman engellilerde birtakım engellerle karşı karşıya kaldı.Şimdi önce özürlü nedir ona bakalım.Doğuştan veya sonradan, Sakatlık veya kaza sonucu,Bedensel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmiş,Normal yaşamın gereklerine uyamama durumunda olan,korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyacı olan kişi.Türkiye’de Özürlü durumuna baktığımızda Nüfusun % 12.29'u ( 8.431.937 kişi ) engelli. % 1.25 ortopedik, % 0.60 görme,% 0. 37 işitme, % 0.48 zihinsel,% 9.70 diğer engelliler. Erkekler % 11.10, Kadınlar % 13.45. Birden fazla engeli bulunanlar % 11.4. Özürlülerin % 77.80’i işgücüne hiç katılmıyor.Özürlülere hizmet veren kurumlara baktığımızda Belediyeler Özürlü Koordinasyon ve Danışma Birimleri,Vakıflar,Konfederasyonlar Özürlülerle ilgili federasyonlar Dernekler,Özürlü Spor Kulüpleri. Peki Yapılması gerekenler nelerdir? Engelli bireyleri mevcut bedensel, zihinsel ve sosyal becerilerini ortaya koyacak şekilde rehabilite ederek çalışan ve üreten bireyler olarak topluma ve ekonomiye kazandırmaktır.Tıbbi Rehabilitasyon Çalışmaları, Sosyal Rehabilitasyon Çalışmaları,Mesleki Rehabilitasyon Çalışmaları gerçekleştirilebilir. Tıbbi rehabilitasyon Engelli bireyin fonksiyonel yeterliliğini, mümkün olan en yüksek düzeye çıkarmak için uygulanan;klinik tedavi, fizik tedavi, tıbbi egzersizler, iş ve uğraşı tedavisi terapisi, konuşma tedavisi terapisi, ortopedik cihaz ve protez uygulamaları yapılabilir.Sosyal rehabilitasyon Engellinin; ekonomik ve sosyal güçlüklerini ortadan kaldırarak ya da en aza indirgemeye çalışarak, engelli bireylerin gerek günlük işlerinde gerekse geleceğine ilişkin düşünce ve faaliyetlerinde onu hem özel hayatına, hem de iş hayatına fiziksel ve ruhsal açıdan hazırlayan bir alandır.Mesleki Rehabilitasyon sürecinde önemli bir sorun Toplumda engelli nüfus dışında yaşayan bireylerin engelli bireylere yönelik geliştirdiği yanlış inanç ve tutumlardır. Engellilerin toplumun tüm imkanlarından yararlanabilmesi, üretebilmesi ve var olan potansiyellerini en üst düzeye çıkarabilmesinde toplumun engellilere yönelik yaklaşımları, bakış açıları, yanlış inanç ve tutumları hala bir “ENGEL” oluşturmaya devam etmektedir. Mesleki Rehabilitasyon konusunda bir araştırma 2005 yılında yapılan bir araştırmada 100 işveren’in engelli çalışanlara yönelik tutumları incelenmiş ve engellilerin toplumun üretkenliğine katılabilmelerine ve kısmen de olsa ailelerinden bağımsızlaşarak üretebilmelerine “ENGEL” olabilecek sonuçlara ulaşılmıştır. Bayan işverenlerin erkek işverenlere göre daha fazla olumsuz tutum geliştirdikleri, genç yaştaki işverenlerin engelli çalışanlara karşı yaşlı işverenlere göre daha fazla olumsuz tutumlar geliştirdikleri, eğitim düzeyi yükseldikçe engelli çalışanlara karşı geliştirilen tutumun olumsuzlaştığı, engelli bir yakını bulunmayan bir işverenin engelli bir yakını bulunan işverenlere göre daha olumsuz tutum geliştirdikleri saptanmıştır.Eğer işverenler, engelli bireylere çalışma şansı verirlerse, bireyin sosyal bir yaşantı kazanmasına, ailenin yükünün azalmasına ve belki de üretici duruma gelmesine yardımcı olabilirler. Mesleki Rehabilitasyon,Fiziksel ya da diğer alanlarda engeli olan bireylerin yararlı bir iş yapabilmeleri, kendi kendilerine daha yeterli olabilmeleri ve maddi yardıma daha az ihtiyaç duymaları amacıyla yapılan çalışmalardır.Mesleki rehabilitasyonda, engelli bireyin; yetenekleri, fiziksel durumları, mesleki açıdan ne yapılabileceği uzmanlar ve eğitimciler tarafından ölçülerek, engelli hakkında değerlendirmeler yapılır. Mesleki Rehabilitasyonda Amaç; yapılacak iş analizleri ile, engelli kişinin bilgi ve becerisi de dikkate alınmak suretiyle, kişinin engeline yönelik, işgücü piyasasının ihtiyaç duyduğu bir meslekte istihdam edilerek çalışma hayatına katılımını sağlamaktır. Engelli bireylerin mesleki rehabilitasyonunda ;İnsan haklarının gözetilmesi,Ulusal istihdam politikasının esas alınması,Yerel ve bölgesel ihtiyaçların göz önüne alınması, kültüre ait ihtiyaçların göz önüne alınması, Engelli bireylerin kendi işyerlerini kurabilmelerine destek verilmesi temel amaç olmalıdır. Tıbbi + Sosyal + Mesleki Rehabilitasyon hizmetlerinin engelli bireylere en üst düzeyde yarar sağlayabilmesi için; Doktor, Özel eğitimci, Aile, Sivil Toplum Örgütleri, Yerel Yönetimler ve Devletin işbirliği,içerisinde çalışması,bilgi,belge ve uygulama alanına ilişkin paylaşımların olması engelli bireylere götürülebilecek hizmetlerin temelini oluşturmalıdır. Tüm bu bilgilerin ışığında, Eğitimde eşit haklar ve bütünlük ilkesine göre, her “ENGEL” Lİ bireyin toplumdaki her “NORMAL” birey gibi psiko – sosyal gelişiminin ve bağımsız bir birey olarak üretime katılıp, sosyal hak ve ödevlerinin sağlanması toplumun tüm kesimlerinin temel hedefİ olmalıdır. Engelli birey bir bütün olarak her alanda eğitim almalıdır. Bu nedenle engelli bireylere okulöncesi dönemden başlayarak eğitim – öğretim verilmeli, ilk okul düzeyinde temel eğitimleri ortaokul ve lise sınıflarında da iş ve meslek eğitimleri verilmeli. Engelli bireylerin bir işe yerleşmeleri durumunda da mesleki ve psikolojik desteğin yanı sıra engelli bireyin izlenmesi de sağlanmalıdır.Sonuç olarak; toplumda yaşayan “NORMAL” insanların engelli bireylere yönelik yanlış inanç ve tutumları değişmediği müddetçe engellilerin sosyal yaşama katılımları bir süre daha gecikecektir.
24 / Bayram ERZURUMLUOĞLU : Genel bir toparlama yaparsak katılımcıların bir kısmı Suriye’yle savaş konusunda olayın yapay gündem olduğu eğilimindeydi. Bir kısmı da Türkiye’nin böyle bir çatışmaya girmemesi gerektiği eğilimindedir. Engelliler ile ilgili de yurtdışında bulunduğumda sokaklarda çok engelli olduğunu gördüm. Ve ben biz Türkler ne kadar sağlıklı insanlarmışız derdim. Ama meğer bizde engelliler daha fazlaymış. Engellilerin iş hayatına katılması için devletin teşvik etmesi gerektiğini düşünüyorum.
25 / Ahmet Aydın: Gecikmeli geldim özür diliyorum.Konular çok önemli tabi.Ortadoğu’daki malum hareketler,sebepleri,sonuçları tabi ki dünyayı ilgilendiren bir konu.Türkiye savaşa mı giriyor?Orada ok yaydan çıktı.Halk bir şeye evet dediyse hangi yönetim olursa olsun er ya da geç gider.Çözümü halktan almayan yönetimde er ya da geç dağılmaya mahkumdur.Dünya’daki tüm gelişmeler herkesi ilgilendiriyor artık.Artık her şeyi görebiliyoruz.Her bilgiye ulaşılabiliniyor.Arzulanan halkın iradesi ile oluşan bir yönetimdir.Biz ilkesel oluşumuzu çok net bir şekilde sürdürüyoruz.Suriye ile ilgili tüm ilişkiler askıya alındı.Beşer Esad bir çok vaatte bulunmasına rağmen yerine getirmedi.Bu bağlamda da böyle bir yönetimi desteklemek çok akılcı değil.Ekonomik yaptırımlar var,Türkiye bu konuda üzerine düşeni yapacaktır.Y ayol yakınken Suriye kendi halkının sesine kulak verir ya da Suriye’de de Libya’da olduğu gibi durumlar olur.Orada da halkın iradesi ile iş başında olan bir yönetim olmasıdır bizim arzuladığımız.Türkiye o bölge için örnek,model olarak gösteriliyor dünyada.Hiçbir savaşı hiçbirimiz istemeyiz.Suriye bizim 900 km kare sınırımızın olduğu bir ülke,akrabalıklarımızın olduğu bir ülke.Böyle bir ülke ile savaşa girmeyi istemeyiz tabi ki.3Aralık Dünya Engelliler günü bugün. Engelli kardeşlerimizi saygıyla selamlıyorum.Hep deriz her insan engelli adayıdır.Olaya bu bakış açısı ile bakmalıyız.Başta devlet olarak diğer yerel kuruluşlarında engelliler adına güzel işler yapacaklardır.Biz birçok Avrupa ülkesinde olmayacak düzeyde düzenlemeler yaptık ama uygulamada bazı sıkıntılar olabilir.Sosyal politikalar bakanımız engellilerin istihdamı ile ilgili sanırım 20.000 kişilik bir istihdam söz konusudur.
26 / Mehmet Arık: Hüseyin Hocamın engellilerle ilgili konuşmaları güzeldi.Nüfusun %12’sini oluşturan engelli ailelerine psikolojik destek verilebilir mi?
27 / Ahmet Aydın: Hem engellilerin kendisine hem de engelli ailelerine psikolojik destek verilmeli.Engelli ailelerinin,yakınlarının bir çok hakları var tabi sizlerinde bilmediği.Sizlerin mevcut haklarınızı çok iyi bilmeniz lazım.Özel eğitim dışında parasal yardımlar yapılıyor.Aksayan yönleri de not alıp ilgili yerlere ulaştıracağız.
28 / Necla Özelçi: Engelli kardeşlerimize belli bir miktar verip onları eve bağlıyoruz.Oysa kurslar açıp bunların çalışma özelliklerini geliştirirsek daha iyi olur.Artık herkes engelli bir yakınım olsa diyor.Halkımız yapılan yardımları suiistimal ediyor. Engellilere özel fizik tedavi merkezlerinin olmasını istiyorum.
29 / Abidin Harputluoğlu: Yaşayan bilir tabi. Bu sıkıntıları yaşayanlardan biri benim. İmar kanunun değişmesini istiyorum. İkinci üçüncü kata kadar asansör yapılmasını istiyorum. Engellilerin istihdamı merkezden yapılıyor. Bunun taşradan yapılmasını istiyorum.5378 sayılı yasada yer alan sağlık raporunda sıkıntılar yaşıyoruz. Dün Belediye Başkanımız müjde verdi. Engelli asansörlü minibüs ilimize geldi.
30 / Zeynel Alagöz: Engellileri anlamamız için illa aileden birilerinin olması mı gerekiyor? Engelli gurubunda en mağdur gurup zihinsel engellilerin aileleridir. Onların ailelerinden birilerinin istihdam edilmesi lazım.
31 / Osman Nuri Koçak: Bizler zihinsel engelliyiz aslında. Hem engellilere hem de kendimize bakış açımızda sakatlıklarımız var. Bence engelli olmayanlara da bir destek olması lazım. Ahmet Bey’i bulmuşken Altınşehir rampasına bir viyadük yapılamıyor mu? Bir şeyin çözümünde samimi olmanızdan yanayım.
32 / Ramazan Gökay: Eskisaray’da bir çarşı oluşturuldu. Engelliler ve bayanlar çarşısı diye.Çarpık yaklaşım oraya da yansımış.
33 / Zeliha Toprak: Burada da gördüğünüz gibi erkek engelli arkadaşlarımız gelmiş.Ama engelli kadınlar yok.Onların sorunlarını dile getiren yok.Engelli kadınların hiçbir yere çıkamadığını,gidebilecekleri bir parklarının olmadığını,mahalle çalışmaları sırasında en fazla bundan yakındıklarını biliyoruz .Engelliler doğuştan ya da kazalarla gelen engellerini kabul edebiliyorlar ama toplumdan çıkan engelleri kabul edemiyorlar bence.
34 / Aydın Sarıkaya: Çok önceleri kaldırımlar da engelli rampaları yoktu.Şimdi var.Ama şu an kaldırımların girişleri tamamen rampa yapılıyor.Artık insanların hepsi buna ihtiyaç duyuyor.Şu an işletmeler öyle bir hale geldi ki yüksek yerlerde olan işletmelerin müşteri sayıları daha düşük.
35 / İsmet Güneş: Şu ana kadar 8-10 yıl öncesini düşünürsek şimdiki engellilerimiz daha iyi yerlerdeler.Şu an engelliler de %77.80 işsiz var.Resmi daireler sadece %3 engelli kardeşimizi alabilir deniliyor kanunlarda .Bunda da daha çok işitsel engelli kardeşlerimiz tercih ediliyor.Fiziksel engelliler daha az.Bu oranı daha düşük seviyelere getirmek için ne yapılabilir?
36 / Ahmet Aydın: Sadece engelli arkadaşlarımızdan değil diğer arkadaşlarımızdan da surular gelmesi beni sevindiriyor. Zihinsel değişimin olması tabi söz konusu.Engelli ailesi olmak zor tabi ama eskiden kimse bu benim evladım diyemezdi.Ama bugün engellilere aileleri de sahip çıkıyor, devletimiz de sahip çıkıyor. Artık engellilerinde feryat figan sesleri duyulmaya başlandı.Engellilere pozitif ayrımcılık koyduk. Engellilerimizin yaşamlarını daha rahat sürdürmeleri için engelli merkezleri oluşturduk. Özürlüler yasası ile birçok yenilikler getirdik.2002 yılında kamu kurumlarında istihdam edilen engelli sayısı 6.103 kişi idi. Ekim 2007 İtibariyle 13.000 civarında.3 katı kadar arttı.Daha önce 30 kişiye bir bakım elemanı düşüyordu şimdi 6 kişiye bir bakım elemanı düşüyor.Şimdi engellilerimiz var diye kurumlara müracaat ediyoruz.Hem engelliye hem de engelli ailesine ücret veriliyor.284.595 engelli aile yakınlarına ücret veriliyor.Özel eğitim rehabilitasyon merkezlerinden ücretsiz yararlanılıyor.Bunlar yetmez elbette.Tam sağlıklı insanla aynı seviye de olabilecek pozitif ayrımcılık yapmalıyız.Onların eli olacağız,ayağı olacağız.Asansör kamuda zorunlu hale geldi zaten.Bunların aksayan taraflarını hep birlikte çözmeliyiz.Zihinsel engellilerin durumu daha farklı, çözülmesi daha zor tabi.Bizim niyetimiz halis.Engelli benim girebildiğim her yere girebilmeli.Şuna emin olun sizin tarafınızdan gelen sorunların üzerinde duruluyor.
37 / Bayram ERZURUMLUOĞLU : Engellilerin sorunları ile ilgili farkındalığa ihtiyaç var. Hukuki yapılara ihtiyaç var. Vekilim bunun bir kısmının halledildiğini söyledi. Birde engelliler maaş yerine iş vermek gerekir. Engellilere kanunen mecburi iş verme kotasını %3 ‘den %6’lara %9’lara çıkarmak engellilerin sorunlarına çok katkıda bulunacaktır. Katılan herkese teşekkür ederim. Toplantı bitmiştir. Saygılarımla.
ÖNERİLER
ORTAK
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
MİLLETVEKİLLERİ İLE
MEDYA İLE
KATILIMCILARLA
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Rapor Adıyaman kMM İl Girişimcisi H. Şenel ŞARALDI ve çalışmaya gönüllü olarak destek veren Rüveyda Tüysüz tarafından hazırlanmıştır.