Yer : ESYO Toplantı Salonu
Tarih : 03-04-2010
Katılımcılar:
a. Dernek, Vakıf ve Girişimler:
1. Sivrihisar Eğitim Vakfı (Ziya Kandilli – Yönetim Kurulu Üyesi)
2. Eğitim Hakları Derneği ( Nurettin Aldemir – Yönetim Kurulu Üyesi)
3. Kazan Tatarları Kültür Derneği (Abdülvahit Erden – Yönetim Kurulu Başkanı)
4. Bilecikliler Derneği ( Güray Karamankaya – Yönetim Kurulu Başkanı)
5. STGM Eskişehir (Banu Gültekin Kocaman – Koordinatör)
6. Eskişehir Muhacir Dernekleri Federasyonu (Sebahattin Gündoğdu – YK Başkan Yrd.)
7. Üçsaray Köylüleri Derneği(Kadir Gezek – Yönetim Kurulu Başkanı)
8. Göknebi Köylüleri Derneği( Ahmet Öksüz – Yönetim Kurulu Başkanı)
9. Körs Elmalı Köylüleri Derneği( Mehmet Ali Çelik – Yönetim Kurulu Üyesi)
10. Eskişehir’i Sevenler Derneği(Tayfun Yıldırım – Yönetim Kurulu Üyesi)
11. Avdan köylüleri Derneği (Muharrem Kaya – Yönetim Kurulu Başkanı)
12. Eskişehir Kuzey Kafkas Kültür Derneği(Murat Mirza – Yönetim Kurulu Üyesi)
13. NumanOluk Köyü Kültür Dayanışma Derneği(Adnan Karaca – YKBaşkan Yrd.)
14. Gecek Doğru Ay Derneği(Ahmet Hızlan – Yönetim Kurulu Başkanı )
15. Aşçılar Derneği( Mehmet Demir – Yönetim Kurulu Başkanı)
16. Yunus Emre Halk Çarşısı Yaşatma Güzelleştirme Derneği( Mehmet Tuncer -YK Bşk.)
17. Kırkalılar Kültür Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği(Uğur Tepe – Yönetim Kurulu Başkanı)
18. Esyo ( Ali Akyüz Esyo kolaylaştıcılar kurulu)
b. Meslek Odaları
c. Sendikalar
DİSK Emekli Sen(Suat Başarer Şube Başkanı)
Katılan Milletvekilleri:
1. Murat Sönmez (CHP)
2. Beytullah Asil (MHP)
Belediye Başkanları:Katılım olmadı
Mesaj Yollayanlar:
Murat Mercan ( AK Parti Milletvekili)
Nedim Öztürk( AK Parti Milletvekili)
Burhan Sakallı (Odunpazarı Belediye Başkanı)
Ahmet Ataç( Tepebaşı Belediye Başkanı)
Moderatör:
Sevim Şahin – EkMM Hamalı
Gözlemciler:
Bireysel katılım ( Halit Demet)
Bireysel katılım( Meryem Yurdakul)
Bireysel katılım(Şirvan Aydemir)
Bireysel katılım(Tahsin Çiloğlu)
Bireysel katılım(Beşir Bozdağ))
Bireysel katılım (Basri Özgür)
Diğer Katılımcılar:
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 25 izleyici/gözlemci katıldı.
Medya:Katılım olmadı.
Konular:
1-Genel konu: Anayasa ve Referandum
2-Yerel konu: Eskişehir’de Deprem konulu sunum.
Konuşulanlar:
Suat Başaran er (EmekliSen) : 20.10.2007 ‘de bir referandum çalışmasından bu güne pek bir şey değişmedi. Vatandaş içeriğini bilmiyordu. Şimdi de değişen bir şey yok. Emekliye sendika hakkı deniliyor, ama inanmıyorum buna da. Anayasanın referanduma gitmesini komik biliyorum. Biz maddelerin tek tek görüşülmesini ve oylanmasını istiyoruz.
Halit Demet: Bu uygulama ile hukuk rayına oturacak. Tüm maddeler aşağı-yukarı demokratik hak içeriyor. Eskiden olmayan pek çok konuya yargı yolu açılacak. Tezat olarak verilen taslakta; 28 yıllık eski hesaplaşmanın yargılanması söz konusu oluyor. Bunların yargılanmasının imkanı yok. Bu tezat. Partilerin yaklaşımına ait hafta içindeki demeçleri topladım. CHP; “6 maddelik alternatif çalışma yapacağım” dedi, ses yok. Görüşmelerde “öyle bir şey olur ki inşallah yarıda kalır” dedi Baykal. Bu ihtilal çağrısı mıydı, neydi bilemiyorum. Bahçeli taslağa karşı duruyor, uzlaşma kurulu istiyor; her partiden eşit miktarda üye. Saadet Partisi; “Anayasa Mahkemesi neredeyse meclisin üzerinde bir şekildeydi, bu çözülecek” diyor. Tayfun İçli ise; “bu anayasayı ihlaldir, bu iktidar ihtilal suçu işlemiştir” gibi açıklamaları var. Kurum başkanlarının sözleri;
Anayasa Mahkemesi Başkanı; taslak hazırlansın, anaysa değişsin diyor
Yargıtay Başkanı; HSYK’nın yapısı içine asker üye koyup bizi çileden çıkarıyorlar.
Karatoğlu; değişiklik anayasa Mahkemesinden dönecek diyor
Değişiklik öyle bir coşkuyla karşılandı ki; ekonomi kımıldamaya başladı. Bazı istekler var; Genel Kurmay Başkanı Savunma Bakanlığına bağlansın. Hukuk bizde laçkalaştı. Hapis cezasını nöbetçi hakimler iptal ediyor. Kendi görüşüm; bu anayasa taslağı işbirliği ile kaldırılsın. Beytullah Bey İnönü Savaşları ve İnönü için mecliste konuşma yaptı. Murat Sönmez ile birlikte yazıt kararını söyledi ben çok beğendim.
Nurettin Aldemir (Eğitim Hakları Derneği); Anayasa temel kurallar bütünüdür. Bir devletin, kurumlarının nasıl işleyeceğini; kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin neler olduğunu ve devletin biçimini belirtir.
1982 Anayasası kabulünden günümüze dokuz kez değişikliğe uğratıldı. Bazı maddeleri kaldırıldı onlarca maddesinde değişiklikler yapıldı. Buna rağmen hak ve özgürlükleri yok sayan-sınırlayan temel özelliğine ve bütününe sinen 12 Eylül askeri diktatörlük ruhuna dokunulmadı. Bu nedenle 12 Eylül’ün darbeci ruhunu, 1982 Anayasası taşımaya devam ediyor.
İster iktidar partisi, ister muhalefet partileri, isterse meclis, gerçekten siyasetin üzerindeki askeri vesayetten şikayetçi ise ve gerçekten demokratik sivil bir anayasa istiyorsa önce askeri vesayete kaynaklık eden; ona olanak sağlayan 12 Eylül darbe anayasasından bütünüyle kurtulmalıdır.
Sil baştan yeni bir anayasa yapılmasını önüne görev olarak koymayan, mazeretler üreten hiçbir birey, kurum veya otoriteye itibar etmemek gerekir. Böylelerinin demokrasiden korktuklarını, bu nedenle kaçındıklarını, yan yollara saptıklarını yüzlerine vurmak; her platformda teşhir etmek gerekir. Geldiğimiz noktada bu bir yurttaşlık borcudur. Onların öncülleri de dahil olmak üzere değiştirirmiş gibi yaparak koruyup kolladıklar 1982 Anayasası hak ve özgürlükler bağlamında ana tasadır. Bu tasadan tamamen kurtulmak şart olmuştur.
Ana tasadan kurtulmak ne AKP’nin demokrasi kaçkını, fırsatçı yöntemiyle ne de CHP ve MHP’nin ‘istemezük, konuşmazük’ yöntemiyle mümkün olur.
Yeni bir anayasa hazırlamak için insan hak ve özgürlüklerini tanımlayan uluslar arası metinler, yasalar asgari müşterek kabul edilmelidir. Tüm bireylerin; farklı düşünce, inanç ve etnik kimlik sahiplerinin eşit yurttaş sayıldıkları ve eşit haklara sahip oldukları; kimsenin hakkının bir başkasının rızasına bırakılamayacağı anlayışı yeni anayasa hazırlama sürecinin ön kabulü olmalıdır.
Bu ortaklaşma üzerinden demokratik kurumların, ilgili hukukçuların ve bilim insanlarının katılımıyla anayasa taslağını hazırlamakla görevlendirilmiş bir meclis oluşturulmalıdır. Bu meclis tarafından hazırlanacak taslak tüm toplumun tartışmasına açılmalı ve makul bir sürenin sonunda halkoyuna sunulmalıdır. Bunun dışındaki her anayasa değişikliği yöntemi en iyi ifadeyle; halka ölümü gösterip sıtmaya razı etme anlayışının ürünü olacaktır. Saygılarımla…
Suat Başaraner (EmekliSen): 17. maddeye dikkatinizi çekiyorum. İş kanununda 98-108 arasında maddeler.
Beytullah Asil: Anayasalar, demokratik toplumun kaynağıdır. Bugün yürürlükte olan anayasamız yürürlüğe girdiğinden bu yana eleştiri almaktadır. Burada bile konuşma içinde toplumsal çelişki yaşıyoruz. Geçmişte kurucu meclisleri asker seçmiştir. Ama bu milletin içinden insanlar vardır. Bu insanların yaptığı anayasayı beğenmiyoruz, siyasetçilerin yaptığı anayasayı beğenmiyoruz. Kurucu Meclis yapmasın, TBMM yapmasın. O zaman kim yapacak? O halde anayasanın şunun-bunun tarafından yapılmasından öte, insanı esas alan bir şekilde oluşturmak esas olmalı. Anayasayı kim yaparsa yapsın, içinde bu çaba olmazsa bu tartışmalar devam edecektir.
Artık seçimin konuşulmaya başladığı süreçte böyle anayasa değişikliğine gideceksiniz ve uzlaşma zemini aramayacaksın. Bu olmaz. Siyasi Partiler katkılarını sadece taslak üzerinde vermezler. Yapılan uygulamaların içeriğinin ortaya çıkış tavrı da önemli. Kanun koyucu olarak, bir gerekçe ortaya koyuyoruz. Yasada bir sıkıntı yaşanınca, yasanın gerekçesine bakılır. “şimdi ne amaçlıyorlar” Böyle bir ortamda sağlıklı bir anayasa değişikliğinden bahsetmek mümkün değil. MHP olarak; anayasa değişmelidir. Özgürlükleri kısıtlamayan bir hale gelmelidir. Anayasa yeniden yapılmalıdır. Gelin bir kurul kuralım; her kesimden insanlar olsun. Bir metin ortaya çıksın. Zamanı, şekli, yapısı, ortaya konuş biçimi, toplumdaki etkisi vb. bu çalışmanın toplumsal sıkıntılar yaratacağını ifade ediyoruz. Her hükümet sürecinde, her dönemde anayasada bazı değişiklikler yapılmıştır. Bu anayasa içinde milletvekili dokunulmazlığının olmamasını hangi vatandaşımız kabul eder.
Murat Sönmez : Beytullah Beyin söylediği pek çok şeye katılıyorum. Türkiye gündeminde öncelikle işsizşik, yolsuzluk, yoksulluk vb. olmalı. Seçimlere 1 yıl kala neden bu konu gündeme geldi. Gündeme getirdiği maddelere baktığımızda; hepimizin evet diyeceği maddeler var. Bunları tek tek getirdiğinde hiçbir sıkıntı olmaz. Bunu bu şekilde getirmiyor. Neden çünkü asıl geçirmek istediği maddeleri geçirmek istiyor aslında. Bunları geçirmezse başı sıkışacak. Eğer iktidardan giderse bunu soracaklar. Telekom özelleştirildi, 5 yıllık taksidiyle borcunu ödedi. Yeni gelen iktidar bunu sorar. Deniz Feneri’nin hesabı ayrı bir konu tabi. Vatandaşın, çiftçinin borcu varken, ATV ve Sabah’ı satın alırken nasıl kredi verdiği sorulacaktır. Bu hesaptan kurtulmanın yolu vardır. Bu hesabı Anaysa mahkemesi soracaktır. Bunun yapısı değişirse işi kolaylaşacaktır. Anayasa Mahkemesindekilerin seçilme şekli değişecek, yandaş isimler gelecek ve iktidar rahatlayacaktır. İşin özü budur. Anayasa Mahkemesini Cumhurbaşkanı seçiyor. Cumhurbaşkanı kendi adamını seçecek. Çalışmanın özü budur. Taslakta olmayan insanların bile imzası var; o kadar alelacele bir iş yapmak için. İmzası olanın haberi yok. Yanlış yapınca ortaya çıkıyor bu acele hal. Parti yöneticilerinin ve bakanların imzaları yok. Verilen anayasa değişikliğinin de anayasaya aykırı bir hali olabilir. Bunun da cezası çıkabilir. Bu imza olmayışının bundan olacağını düşünmekteyiz. Yeni bir anayasa yapılmalı; bunu tabi ki istiyoruz. “Darbe istiyor Deniz Baykal” dediniz. Darbelerden en büyük zararı sol kesim görmüştür, darbe istenir mi? Darbe yanlısı olamayız. İktidarın hesap vermemek için hazırlık yaptığını düşünüyorum.
Basri Özgür: Anayasa değişsin diyor herkes. Beytullah Bey hep siyaset diyor. Siyaset ne kadar mümkün? Bizim siyaset imkânımız ne kadar? Bu anayasaların sonucu olan bir siyaset var. %10 baraj olur mu, %35 baraj koyulsun, istikrar sağlansın.
Nasıl bir anayasa; sivil tabi. Halkın anayasası olmalı. İşsizlik; çözülemez bir sorun mu? Bir kesim için işlevsel bir sorun. Bu konuda anayasaya madde konulabilir. Çalışma hakkı yer alabilir. Ülkede çözüm var bunlara. En zengin 100 açıklandı. Varlıkları 1 milyar 2 milyar olmuş bir senede. Kimin varlığı bir senede 2 katına çıkmış. Siyaset ile çözüm mümkün değil. Ben nasıl gireyim bunun içine günümüzde.
İlhami Atik: Tamamen kişisel konuşacağım. Sol, ne zaman darbelere ne kadar tepki vermiştir. Sol her zaman kılıf olmuştur. Hep sessiz kalmıştır. Onaylamak demektir bu. Şu anda hukuk hegomanyası vardır. Bir hakim karar veriyor, HSYK onu görevden alıyor. Nedir bu? 30 yıllık bir anayasa değişimini ne kadar erteleyeceğiz. “Asker gel bize anayasa yap mı” diyeceğiz. Biz de “ben yapmadım olmaz bu” mantığı var. Geçen gazetede yazdı “Mekece Yolu çöktü” yazdı. “Neresi çöktü, ne oldu” yazmıyor. Gelinen nokta aynı. Eleştirirken de Ak Partinin veremeyeceği hesabı yok. Demokrasiye geçisin sancılarını çekiyoruz. Genel Kurmay “Balyoz gerçektir” dedi. Bırakalım bağımsız yargı bunu halletsin.
Nurettin Aldemir: Uzlaşmak ve anlaşmak zorunda değiliz. Buradaki herkes, mevcut anayasanın değişmesini istiyor. Ben de siyasete güvenmek istiyorum. Partili değilim ama siyaset yapıyorum. Dernek adına da konuşmuyorum. 12 Eylül darbesi, 24 Ocak kararları için yapılmamış mıdır? 12 Eylül anayasası, darbeye uygun olarak yapıldı. Liberalizme uygun olarak özelleştirme vb. yapıldı. Bu dikensiz gül bahçesi ülkede, köpeklerin salındığı, taşların bağladığı ülkede; mevcut siyasetçiler de nemalandı, memnuniyetleri gözüktü. MHP ve CHP yoksulluk diyor. Şimdiye kadar anayasa değişikliği gündeme gelinciye kadar aklınızda yoksulluk yok muydu? Neden anayasa değişme meselesinde yoksulluk diyorsunuz. Sahici değilsiniz. Sizin yoksullukla ilgili bir sorununuz yok. 1000 yıl AKP aday olsa ona oy vermem, ama size de vermem. 12 Eylül siyasi kültürünüzde barındırıyorsunuz. Çoğunluk bu anlayışa sahip, tüccar kafalı milletvekili. Buradan ideal bir anayasa çıkmaz.
Beytullah Asil: Kesinlikle “ben yaparsam doğru” mantığı olmaz. Yanlışı kim yaparsa yanlıştır. Doğruyu kim yaparsa doğrudur. Bu değişiklik önerisinin neresine evet diyeyim. Ben madde madde oylayacağım. Sonra halkın önüne sunacağım. Madde madde bakacak. Halkın karşına çıkıp “buna ya evet de ya hayır de” olur mu? Siz o partinin mensubu olarak da yanlış gördüğünüze yanlış diyebilmeniz lazım. Bu demokratik bir yaklaşım mı? Bunun hak ve adalet duyguları ile bağdaşmadığını burada üzülerek bildirmek durumundayım. Bugün yapılan uygulamanın yanlışlığını ortaya koyunca, ben onu farklı nedenle, o beni farklı nedenle suçlarsak, nasıl yol alırız. Ben hep siyasetle değiştiririz derim, Basri de “hep ben nasıl gireyim” der. Benim arzum olaylara farklı gözle, doğruya doğru, yanlışa yanlış deme kültürünü edineceğiz.
Yerel Konu:
Prof.Dr.Hasan Tosun’un Türkiye’nin ve Eskişehir’in depremselliği konusunda yaptığı sunumdan sonra sorulara geçildi.
Ziya Kandilci (Sivrihisar Vakfı): Tek katlı evler ne olacak? Güvenli mi, riskli mi?
Prof.Dr. Hasan Tosun (ESOGÜ): Depremin Eskişehir’de olması, fay hattına göre farklılık gösterir. Hissedilmesi de. 1997 yönetmeliğine bağlı olarak tek katlı çok katlı bina uygunsa bir sorun yok. Ama bu yönetmeliğe uygun değilse ciddi hasat görür. Türkiye’de her 2 yılda bir orta büyüklükte, 6 yılda bir de orta üzerinde bir deprem görüyoruz. İç Ege Bölgesinde, Güney Batı Akdeniz’ de, Doğu Marmara’da, özellikle Elazığ’da (daha önce söylemiştik) Eskişehir’de dahil olmak üzere orta büyüklükte bir deprem olma riski var. 1956’da olan deprem, Eskişehir’in kuzeyidir. Burada bir fay var. Bu fay dik değil, eğimli. Bu bölgeye yakın eski yapıların, tek katlı bile olsa riski var.
Halit Demet; Sizin bu isteklerinizi, Valilik, Belediye biliyor mu? Acil eylem planı var mı? Kurumlar arası işbirliği var mı? Hangi bölgeler riskli?
Prof.Dr.Hasan Tosun (ESOGÜ) : ESOGÜ yaptığımız çalışmaları ilgililere bildiriyoruz. Depremde 2 yönetim var risk yönetimi ve afet yönetimi. Bu sonuçların vatandaşla paylaşılmasına gerek yok. Fakat bizim yaptığımız tüm çalışmalardan ilgili kurumlara bildirilmiş durumda. Bu çalışmaların sonuçlarına göre imar, genişleme, yerleşim vb. kararlarını etkilemeli. İlgili birimler bu konudaki sonuçları, işlerine yansıtmalı. Biz üniversite olarak deprem öncesi çalışmaları üretiyoruz. ESOGÜ Deprem Araştırma Merkezi olarak pek çok araştırma yaptık. Eskişehir’in ikinci riskli bölgelerinden birisi İnönü’dür. Çifteler için yapıyoruz. Bizim yaptığımız çalışmaların afet yönetimi tarzında ileriye götürülüyor mu bunu bilemiyorum.
Tahsin Çiloğlu; Eskişehir’de 6 civarında deprem olabilir dediniz. Japonya’da binaların çoğu sonradan güçlendirilmiş. 9 şiddetindeki depremde Japonlar yerinden kalkmıyorlar. 1999 öncesi yapılan binaların güçlendirilmesi olanaklı mıdır ve bu bir çare midir?
Prof.Dr. Hasan Tosun (ESOGÜ) ; bu gelişmişlik ile alakalı. Bingöl depreminde 42 kişiyi kaybettik ki şiddeti 6 nın altındaydı. Yeni yapıların gelişmesi iyiye doğru gidiyor, ama yeterli değil tabi. Yapı kalitesi artarsa orta büyüklükteki depremlerde hasatların oluşmayacağı kanaatindeyim.
Murat Sönmez (CHP Milletvekili); İlk fay hattı çalışmasında AÜ ve ESOGÜ çalışmasının birbirini tutmadığını hatırlıyorum. Bu konuda nasıl aynı noktaya gelindi merak ediyorum. İkincisi barajlar ne durumda? Bu süreçte deprem öncesi, deprem sırası, deprem sonrası konusunda mutlaka çalışma yapılmalı. Deprem zamanı şu şunu yapacak olmaz. Diğer illerden katkı gelmesi lazım. Deprem sonrası o il can derdine düşecek çünkü. Deprem olduğunda çadırların nerde kurulacağını bile bilmiyorum, milletvekili olarak. Hastanelere ulaşmak için alternatif yolların belirlenmesi lazım, hasat gören yerlerin işaretlenmesi lazım. Yapı Denetim sisteminin iyi olduğunu söyledi. Bu iyi şekilde değil ve mecliste değişmek üzere. Şu an mütahit kendini denetleyecek firmayı seçiyor. Yapı denetim sisteminin değişmesi gerektiğini belirttik.
Prof.Dr. Hasan Tosun (ESOGÜ) ; Faylar şurada-burada diye bir şey olmaz. O zamanki tartışma siyasi bir tartışmadır. Bugün fay geçen yerde kredi yurtlar kurumu yurt yaptı. Eskişehir’deki bütün mahalleler aynı riske sahiptir. Fay üzerinde olup yıkılmayan binalar var. Barajlar ile ilgili; 2009 sonunda ESOGÜ’de bir kongre yaptık. Mühendislik yapılarının hepsi deprem sırasında riske sahiptir. Depremden en fazla zarar görecek yapı; barajlardır.
Değerlendirme:
1. İletişim
a. Sivil toplum ile
Sivil Toplum Örgütlerine Faks, Telefon, mail ve mesajla bilgi verildi. Baro Başkanlığına telefon ile ulaşıldı 3 Nisan akşamı kendi etkinlikleri olduğundan katılamayacaklarını ilettiler.
b. Milletvekilleri ile
Dış İşleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan Yurt dışında olacağından dolayı katılamayacağını özel kalemi vasıtasıyla duyurdu.
Nedim Öztürk faks çekerek Maden Araştırma Komisyonun inceleme gezisi nedeniyle katılamayacak olduğunu Faks çekerek iletti.
c. Belediye Başkanları
Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç ve Odun pazarı Belediye Başkanı Burhan Sakallı zabıta Görevlileriyle Toplantı saatinde katılamayacakları bildirdiler.
3. Medya
Eskişehir de bulunan tüm ulusal basın temsilcileri ve yerel basın mensupları davet edildi. Basın katılımı olmadı, toplantı ile ilgili haber ve fotoğraflar basına gönderildi.
Değerlendiren
Sevim Şahin – Eskişehir kMM Hamalı