YER: ITSO Meclis Salonu
TARİH: 3 Mart 2012
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1/Çağdaş İlerleme Derneği (Nurettin Sekman)
2/Asim-Der (Kurban Oluz -Genel Sekreteri)
3/Türkiye Emekliler Derneği (İsa Bilir -Şube Başkanı)
4/Pozitif Düşünce Platformu (Dr. Mehmet Kum)
5/Kent Konseyi Gençlik Meclisi (Ali Uçum)
MESLEK ODALARI
1/Kemal Kalafat (Mimarlar Odası Başkanı)
2/Kürşat Şimşek (İnşaat Mühendisleri odası)
3/Av. Nahide Ova (Iğdır Barosu)
SENDİKALAR
1/İşçi Sendikası (Nihat Akkuş -Iğdır Devlet Hastanesi Bilgi İşlem Şefi)
2/Memur-Sen (Sabri Şeylan -İl. Temsilcisi)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1/Sözer Akyıldırım (Iğdır Üniversitesi Öğretim Görevlisi)
2/Mahmut Şek (İş Adamı-Kanaat Önderi)
3/Mahmut Çekim (Esnaf)
4/Gürsel Akyüz (Esnaf)
5/Erdoğan Keskin
6/Feride Öztürk (Sosyal bilimci)
7/Halil Çavlu (Yurt-Kur Müdürü)
8/Ersin Oral (Çevre Mühendisi)
9/Orhan Ağırkaya (Mimarlar Odası)
10/Talip Kalafat (İnşaat Mühendisleri odası)
GÖZLEMCİLER
1/ Murat Akkuş TkMM Iğdır İl Girişimcisi…
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ Yok
BELEDİYE BAŞKANLARI Yok
MESAJ YOLLAYANLAR Yok
DİĞER KATILIMCILAR Yok
MEDYA
1/Abbascan Aras (Gazeteci)
2/Akay Aktaş (Haftaya Bakış ve Işık Gazetesi)
MODERATÖR: Murat Akkuş
KONULAR
IkMM, bu ay yerel konu olarak “Yerel Yönetimler” Konusu ele alındı. Genel konu olarakta “8 Mart Dünay Emekçi Kadınlar Günü ve Kadınların Karşılaştığı Sorunlar" Konusu ele alındı.
İlk Olarak Yerel konu “Yerel Yönetimler” Konuşuldu: Sunum Iğdır Eski Belediye Başkanı Mimar Orhan Ağırkaya:
1/ Orhan Ağırkaya: Iğdır yerel yönetimler tarafından iyi yönetilmiyor, şehrin merkezindeki park ticarethaneye dönüştürülmüş. Dünya standartlarına göre kişi başına 12 metre kare yeşil alan düşmesi gerekirken, Iğdır’da bu oran bir metre bile değil. İlk yerel seçimde Iğdır belediye başkanlığına aday olacağım. Yerel yönetimler kalifiye ekipler oluşturarak çalışmalılar. İlde ırkçı ve mezhepçi yaklaşımlar yüzünden liyakatsiz insanlar seçiliyor ve bu durumda kaybeden Iğdır oluyor. Kent konseyine işlerlik kazandırılmalı. Yerel yönetimler yasası çıkartılarak yerinden yönetime imkân verilmelidir. Şehre oto park yapılmalı ve bisiklet yolları açılmalı. Şehir yamaca taşınmalı, zirai alanlara evlerin yapılması önlenmelidir. Şehirli kültürü özümsenmeli yüksek sesle müzik dinleme yerleri kirletmelere son verilmelidir. Ticarethaneye dönüştürülen ve her geçen gün küçülen il merkezindeki Haydar Aliyev Parkına ek olarak ziraat bankası, belediye binası ve polis karakolu kaldırılmalı bölge tamamen yeşil alan dönüştürülmelidir. Yeşil alan olacak bir yere Merkez cami’in inde oraya yapılması yanlış yer seçimiydi.
2/ İsa Bilir: Belediyecilik ekip işidir. Konusunda uzman kişilerin görevlendirilmesi lazım. Belediye meclisi de aynı şekilde etkin bireylerden oluşmalıdır. Az olsun benim olsun, benim adamım anlayışıyla başarılı bir yerel yönetim söz konusu olamaz. Iğdır şehir merkezinde çarpık kentleşme söz konusudur. Yollar dar, kaldırımlar esnaf tarafından işgal edilmiş. Modern bir kent görünümünden çok uzağız. Bu hususların düzeltilmesi gerekmektedir.
3/ Akay Aktaş: sorunları tespit etmek çok güzel. En azından yapılması gerekenleri bilmek ve duyurmak. Fakat yerel yönetimlere belirlenen sorunları gidermeleri için sürekli ve takibe dayalı telkinlerde bulunmak lazım. Geçmiş belediyelere sorunları yüklemek kolay gelebilir. Fakat herkes ben yaptım diyebilmelidir. Kentim için ne yaptım? Sorusunu sorarak önce kendimizi sonra idarecileri sorgulamalıyız. 1962 yılında dönemin hükümeti tarafından Iğdır’ın Suveren Köyü ile havaalanı arasındaki bölgeye taşınması kararı çıktı fakat zamanın Iğdırlı idarecileri her nedense bu kararı engellediler. O zaman bu durum gerçekleşmiş olsaydı hem verimli araziler heba olmazdı hem de bugün biz hava kirliliğinden bahsetmezdik. Genel konu “8 Mart Dünay Emekçi Kadınlar Günü ve Kadınların Karşılaştığı Sorunlar" Konusunda şunlar konuşuldu: Sunum Av. Nahide Ova (Iğdır Barosu)
1/ Av. Nahide Ova: Son zamanlarda yapılan yeni yasal düzenlemeler kadınlarımız için yararlı olmuştur. Ancak yeterli değildir. Ülkemizde ve Iğdır’da kadınların temsil oranı çok az. Siyasi partiler ve STK’lar kadın kotalarını yükseltmeliler. Kız çocuklarının okutulması son derece önemlidir. Bilgisiz bir kadın evladına bir şey veremez. Kadınların kendileri için daha çok gayret sarf etmesi lazım. Maalesef kadınlar kendi hakları için yeterli mücadeleyi vermiyorlar. Iğdır’a bir kadın sığınma evinin yapılması gerekir. Ülkemizde kadın erkek eşitliği ilkesi yasal düzenlemelerle güçlendirilmiştir ancak yasal düzenlemeler yaşama geçirilmeden hedefe ulaşmak olası değildir. Kadın-erkek eşitliğinin sağlanması, toplumsal cinsiyet duyarlılığının tüm plan ve programlara yansıtılması, kadının insan haklarının korunması, geliştirilmesi ve toplumsal yaşamın her alanında kadının güçlendirilmesi, kadınların tüm karar alma konumlarına eşit katılımlarının sağlanması için politikalar ve stratejiler geliştirilmeden toplumların ne sağlıklı olmaları ne de ilerlemesi olanaklı olacaktır. Toplumun kadın kavramına yüklediği geleneksel anlam çerçevesinde kadın, yaşadığı aile ortamında bir yandan eşinin bütün ihtiyaçlarına, istek ve arzularına cevap vermek suretiyle "iyi bir eş" olmak zorunda iken, diğer yandan da çocuklarının giyim-kuşam, beslenme ve eğitim ile ilgili üzerine düşeni yerine getirmek, çocuklarına azamî sevgi, ilgi ve şefkat göstermek suretiyle "iyi bir anne" olmak durumundadır. Sonuç itibariyle kadın, üstlenmiş olduğu ya da kendisine biçilen roller noktasında önemli sorunlarla karşı karşıyadır ve bu sorunlar çoğu kadında kimlik bunalımına yol açabilecek güçlü bir rol karmaşasını gündeme getirmektedir.
2/ Ersin Oral: Kadınların hakkı var. Fakat erkeklerin hiçbir şeyi yok. Gazetede okuyoruz, adam üçüncü kattan karısını aşağı atmış. Çalıştığı iş yerinde çok iyi bir idareci olan beyefendi adam evde neden çıldırsın. Bunun sebeplerini araştırmak lazım. Olayı tasvip etmiyorum ancak kadının hiç mi suçu yok. Erkeğe bu cinneti yaşatan kadın değil midir? Erkekler ayrılırken neden nafaka almıyor. Erkeğin toplumda bütün yükü çekmesi gereken kişi olarak algılanması bir baskıdır. Yani bir tartışma yaşanıyor evde, kadın eşit olduğunu söylüyor ama problemini çözme bakımından bütün yükü erkeğe yüklüyor. Bu da onun üzerinde psikolojik bir baskı yaratıyor. Bu da erkeğin üzerinde bir baskıysa, çözümü fiziksel şiddet oluyor. Erkek maalesef, ne kendini anlatabiliyor ne sözü dinleniyor. Bu durumda sıkışan erkek de psikolojik şiddete uğruyor. Erkeğe uygulanan bir başka psikolojik şiddet de erkeğin aile bütünlüğünün bozulmasıyla tehdit edilmesi. Çünkü kadın aile bütünlüğü bozulduğunda herkesin ondan tarafa olacağını biliyor. Çocuk annede kalıyor, belli bir yaşa kadar bunu biliyor. Erkek çaresiz kalıyor. Yani çocuğunu, ailesini kaybetmek istemeyen, bununla da tehdit edilen bir erkek var.
3/İsa Bilir: Çiftler boşanınca kadın evi terk ediyor. Bence kadın değil erkek evi terk etmelidir. Erkek gidip başının çaresine bakabilir. Fakat kadın ne yapabilir ki? İş bulması çalışması çocuklara bakması çok zor. Bence her halükarda kadını düşünmek lazım. Son çıkan yasaları çok olumlu buluyorum. Hepsi kadını koruyan uygulamalardır. Ama sadece yasaların değişmesiyle olmaz. Toplumun bunu içselleştirerek yaşaması gerekir. Eşitlikçi davranış biçimi bir kültür halinde dönüştürülmedir. Yaşamda uygulanmalıdır. Bu konuda eğitimin önemi çok büyüktür.
4/ Sözer Akyıldırım: Türkiye’de kadın haklarının ve eşitliğinin sağlanmasıyla övüneceğimiz günün gelmesi için, kadının toplumdaki yerinin öne alınması, evleneceği kişiyi seçmesine hak tanınması, çok eşliliğin önlenmesi, adına başlık parası denen satın almanın önüne geçilmesi, bebek ve çocuk yaştaki kız çocuklarının, dedeleri yaşındaki insanların koynuna teslim edilmemesi ve erkeğin fizik gücünü kadının vücudu üzerinde kanıtlamaması ve her şeyden önce ona günlük yaşamda cinsel obje olarak değil, insan olarak bakmayı içine sindirmesi gerekmektedir. Bunun için erkeğin de eğitilmesi ve sosyo-kültürel dönüşümüne de ihtiyaç vardır. O zaman ne aile içi, ne aile dışı şiddet, ne sığınma evi, ne kız çocuklarının eğitim sorunu, ne töre cinayeti, ne mahalle baskısı, ne de gerek toplum, gerek hukuk karşısında eşitsizlik gibi sorunlar kalır. Bunları yapmak ise devletin asli görevidir. Bir ülkenin uygarlık düzeyi kadınına nasıl davrandığı ile doğru orantılıdır. Bunun yolu da hem demokrasi, hem de devletin esas sahibi olan toplumun, kendisini düzeltmesinden geçmektedir.
5/ Akay Aktaş: Kanunları iyileştirmekten de önce, mevcut kanunları uygulamaktan geçmektedir. Kadınlarımızın yapması gereken ise, ileri ve uygar ülkelerde olduğu gibi haklarına sahip çıkma mücadelesini gerçekleştirmek, kendilerine empoze edileni kabullenmek yerine karşı çıkmaktır. Bunu Batılı kadınlar uzun yıllar emek, alın teri, gözyaşı ve kan ile kazanmışlar ve -kusura bakmasınlar- kendi kadınlarımız ise Cumhuriyet Türkiyesi’nin ve Atatürk’ün kendilerine getirdiği hakları korumayı genelde becerememişlerdir. Oysa hiç bir siyasi partinin ve ideolojinin malı olmayan ve ayrıca hiç kimsenin karşı çıkmayacağı ve hatta sahipleneceği bu konuda, töre cinayeti işleyenleri ve diğer kriminal yaratıkları, gök kubbeyi başlarına yıkana kadar izleyip cezalandıracak bir hareketin kıvılcımını bizzat kadınlarımız ateşlemelidir. Zira böyle bir mücadelede hiç bir din, siyasi parti, milliyet veya herhangi bir ideoloji, bu haklı davanın karşısında durmayacağı gibi buna destek olacaktır. Burada toplumun içinde mevcut bazı çağdışı güdülerden kaynaklanan etkiler ve topluma yerleşik erkek-egemen bünyeyi sorumlu tutmak doğru ve yeterli olmayacaktır. Önemli olan hareketsiz ve seyirci kalmamak, kötü iç dinamikleri değiştirecek irade ve cesareti göstermek ve toplumun zihniyet dönüşümünü sağlamaktır.
6/ Feride Öztürk: Konun özeti, nüfusunun yarısının insan haklarına saygı göstermeyen bir toplumun, kendisini nasıl tanımlarsa tanımlasın bir demokrasi olmadığı ve olamayacağı tartışmasız bir gerçektir. Fizik gücünü akıl gücünün önüne geçirenler, demokrat bir kimliği özümseyememiş ve sosyo-kültürel oluşumunu tamamlayamamış kişilerdir. “Kendi kendimize bu gayreti sarf ediyor muyuz ve yeterince demokrat mıyız?” diye sormamız gerekir. Kadın haklarını kadın hakkı olarak değil, “insan hakkı” olarak görmek ve tanımlamak mümkün olmadığı takdirde, “pozitif ayrımcılık” gibi anlayışlar da tamamıyla anlamsız kalacaktır. Zaten kadın ve erkeğin insan haklarına saygı gösterilmesi, pozitif ayrımcılığa gerek bırakmayacaktır. Eşit olan insanlar arasında pozitif ayrımcılık yapılmaz. Ancak sadece fırsat eşitliği değil eşit muamele sürecini tamamlamadan, belki de pozitif ayrımcılığa bir müddet gerek duyulabilir. Nitekim bazı batı toplumlarında “pozitif ayrımcılık” hala uygulanmaktadır.
ÖNERİLER
ORTAK SONUÇ
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Sivil toplum örgütü temsilcileriyle telefonla ve ziyaret edilerek irtibata geçildi. Salonda bir önce ki toplantının haberlerinin yer aldığı gazeteler katılımcılara dağıtıldı.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Katılım sağlanmadı.
MEDYA İLE
İldeki ulusal ve yerel medyaya haber verildi. Tümü foruma katılmasa da Toplantı haberi hepsinde yer aldı.
KATILIMCILARLA
Her zaman olduğu gibi destekçilerle birlikte yerel konuyu belirliyoruz.
SONUÇLAR
Iğdır kMM’de problem yok, çalışmalarımıza devam edeceğiz…
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Murat Akkuş TkMM Iğdır İl Girişimcisi
03.03.2012 Iğdır kMM Toplantı Tutanağı
previous post