YER : Adana Valiliği Kültür Sanat Merkezi (Tarihi Kız Lisesi)
TARİH: 03.03.2012
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (Mustafa Çinkılıç- Adana temsilcisi)
2. İHD ( Osman Kara – İHD Adana şube yöneticisi)
3. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ( Sibel Özgümüş – Çukurova Şube Bşk.)
4. KADER (Fatma Dilber – Adana Şb. Temsilcisi)
(Katılamayan Dernek temsilcilerinden görüşlerini gönderenleri de ilgili gündemde arkadaşlarla paylaştık ve rapora da aldım.)
MESLEK ODALARI: yok
SENDİKALAR
1. TÜRK İŞ (Halil Çekin –TÜRK İŞ Bölge Temsilcisi)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ( Fatma Temel – Çukurova Şube Temsilcici)
GÖZLEMCİLER
Gözlemci katılmadı
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
Katılan milletvekili olması
BELEDİYE BAŞKANLARI
Katılan Belediye Başkanı olmadı
MESAJ YOLLAYANLAR
Fatoş Gürkan (AK Parti)
DİĞER KATILIMCILAR
Halktan 4 izleyici/gözlemci katıldı.
MEDYA
MODERATÖR
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (Mustafa Çinkılıç- Adana temsilcisi)
KONULAR
GENEL KONU: Devlet İstihbarat Örgütleri. Ne olmalı ne olmamalı?
YEREL KONU : Kozan Ergenuşağı baraj inşaatında kaza geliyorum mu dedi?
KONUŞULANLAR
Devlet İstihbarat Örgütleri. Ne olmalı ne olmamalı?
1/ Sibel Özgümüş: Milli Amele Hizmeti (MAH) olarak kurulan ve şimdiki adıyla Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) olarak adlandırılan Türkiye’nin istihbarat kurumu Amerikalar tarımdan kurulmuştur. Üst düzeydeki çalışan görevlerin maaşları da yine Amerika tarafından ödenmiştir. İstihbarat teşkilatının yıllarca komünistleri belirlemek için çalışmıştır. Yani yıllarca içe dönük çalışmalardan dolayı uluslararası istihbarat ağı ihdas edememiştir. Dış istihbaratımız yine belirli güçler tarımdan verilmiştir. Son olaylara baktığımızda 30 yıldır yaşadığımız ve nedense bir türlü bitmeyen savaştan istihbaratımızı hangi noktada olduğun gün gibi ortadadır. Savaştığı düşmanın bile yerini başkasından öğrenen bir yapılanma. En son Uludere olayı bunun bir göstergesidir. PKK’nın şehir örgütlenmesi olan KCK’nın yaptığı eylemlerde bomba atanlar yakalanıyor ve aralarında MİT elemanı olduğu ortaya çıkıyor. MİT örgütlere sızmalıdır. Görevlendiren biri bu elbette örgütlere sızmalı istihbarat toplamalı gerekeni yapmalı. Görevle suc arasındaki ince çizginin tarifi nedir? Yargının görevini nasıl yapacağını belirlemiş midir? Yani yargı bir soruşturma sürecinde, eline gelen bazı deliller neticesinde devletin kurumları içindeki MİT elemanları alenen bir suç işlediğinde ne yapmalıdır? Eğer herkes adalet önünde eşitse MİT bunların dışında mıdır? Denetlenmelidir. Yakın geçmişte bir Susurluk olayı yaşandı. Ve devlet yetkilerinin MİT’in ve mafyanın içiçe girdiğini ve yaşanan olayları gayri meşruluğunu anlatmaya gerek yok. MİT’e dokunan yanar ise emniyet ve yargı elemanları görevlerini nasıl yapacaktır? MİT’in kendi içerideki güçlerle dışarıdaki güçlerin çekişmesinin ceremesini her halde başkaları çekecek. MİT Devletin değil de başbakanın kurum haline getirilmiş olmuyor. Kozmik odaların kapıları açılabiliyorsa suç MİT’ in kapıları hiç olmazsa usulünce aralanmalıdır. Devlet gerektiğinde PKK’yla bu çatışmanın bitmesi için görüşmeli.
2/ Osman Kara: bu sunumda her şey ayrıntılı olarak anlatılıyor. Mit nelere karıştı nelerin içerisinde, biliniyordu zaten. Ülkemizde bulunun Gladyo türü örgütlenme henüz açığa çıkarılmamıştı. MİT, JİTEM, Özel Harp gibi oluşumlar Gladyo içerisinde yer aldı. Yıllardır dokunulmayan MİT’e dokunmak için yargı harekete geçti. AKP Hükümeti bunu engelleyen bir yasal düzenleme çıkardı. Çiller döneminde işlenen suçların büyük bir çoğunluğu faili meçhullerin büyük bir çoğunluğu da muhtemelen bu örgütlenmeler tarafından yapıldı. MİT Başbakanlığa bağlı, yapılanlardan da başbakan sorumlu. Bu ülkede herkesin adalet karşısında eşit şekilde yargılanmalıdır. Milli İstihbarat Teşkilatı da olsa başbakanlıkta olsa karışmış olduğu suçtan dolayı mutlak yargılanmalıdır. MİT her alanda faaliyet yürütmeli gerçek anlamda ülkenin yararına ise siz PKK’yla da görüşmelidir. Uç bir şey söylemek istiyorum. Mesela Cem Ersever’in öldürülmesi, Eşref Bitlis’in öldürülmesi gibi olayların arkasında MİT olduğu söyleniyor. Bundan sonra başbakanlığa bağlı bir Milli İstihbarat Teşkilatı daha ileri bir şey söylemek gerekirse ABD’ye bağlı bir istihbarattan ne beklenir. AKP kendi istihbaratının AKP kendi derin devletini kuruyor., diyebiliriz. Eğer bundan sonra bir suç işlenirse istihbarat örgütlerinin karıştığı bir suç işlenirse doğrudan başbakan da sorumlu olması gerekir. Devlet PKK ile bir şekilde görüşmelidir ancak sonunda da açıklandığı üzere 11. Korucunun öldürülmesi olayına karışmış mitçileri de yargılanmalıdır.
3/ Nihat Sözütek: Evet mitçiler yurtiçi ve yurtdışında ulusal güvenlik ve ülke menfaatleri ile ilgili bilgi toplama istihbarat yapma ve gerekirse yetkili kurullarla görüşerek ülkeye zarar verecek olaylara karşı alternatifler geliştirme ülkemize zarar verecek olayları bertaraf etmek için ellerinden gelen yasal çerçeve dahilinde tüm marifetlerini göstermek zorundadır. Ve görevleridir. Fakat yasadışı faaliyetlerde bulunmak kanunsuz uygulamalar yapmak hele hele faili meçhul olaylara karışmak ve faili meçhulleri yapmak veya yaptırmak. İstihbarat paylaşımında ulusal menfaatlerimize ters düşecek veya zaafa uğratacak yani genelde ülkemize zarar verecek şekilde çalışmaları eylemleri ve söylemlerinden dolayı yasadışına çıktıklarına ve kanunsuzluk yaptıklarına ilişkin bilgi, belge bulunduğunda elbette çok rahat ifade etmeli sorgulanmalı ve yargılanmalıdırlar.
4/ Mevlüt Berk: MİT görevlilerinin özel yetkili C.savcılığınca ifadeye çağrılması üzerine hükümet başkanı birden bire ortaya atıldı,MİT görevlilerinin ifadeye gitmemesi için soruşturma aşamasında yasada bulunmayan bir itiraz yolu uydurularak Mitçilerin itiraz etmeleri sağlandı böylece hükümet zaman kazandı.Sonrada jet hızıyla MİT yasasında görevlilerinin soruşturulması başbakanın iznine bağlayan anılan yasaının26.maddesine bir fıkra eklendi.MİT yetkilileri de böylece savcılığın soruşturmasından kurtuldular.Savcılık MİT yetkililerini neden soruşturmak istedi?Konu KCK idi.KCK’ yı toplumun çoğu tanımıyor bilmiyor,KCK nin açılımı Kürdistan halklar Konfederasyonudur.Kurucu PKK terör örgütünün başı Abdullah Öcalan'dır.Buna,Kürdistan şehir yapılanması, PKK’nın dağdan inme yapılanması terörü bitirme projesi diyenler de olmuştur.Aslında ilkel komünal bir Kürt toplumu oluşturmayı amaçlamıştır bu komünün anayasasıdır.Türkiye de sınırlarlar değiştirilmeden özerk bir Kürdistan kurmak için tasarlanmıştır. İlkeldir, Stalinist bir yapı öngörür.Sonuçta KCK kılık değiştirmiş bir PKK dır,nitekim her iki örgütün kurucusu da Abdullah Öcalan'dır.PKK,AKP hükümetinin PKK’yı bitirmek için açılım politikası uygulandığını ileri sürerek buna karşı KCK yapılanmasını kurgulamıştır .AKP hükümeti de KCK yı Türkiye Cumhuriyeti yapısı içinde bağlıları Kürt kökenliler olan paralel bir devlet yapılanması olarak görmüştür.İşte PKK’nın sadece adı değiştirilmişi olan bu örgütün teröristleri ile başbakanın özel temsilcim dediği MİT müsteşarı ve arkadaşları gizlice Norveç'in başkenti Oslo'da görüşmeler yapmaktaydılar.Özel yetkili savcılık kuşkusuz aldığı istihbarat üzerine MİT yetkilileri hakkında bu yüzden bir soruşturma başlatmıştır.MİT mensupları görevleri nedeniyle yargılanır mı evet,yargılanır.Çünkü 82 anayasasının kanun önünde eşitlik başlıklı 10 maddesinde 2.fıkrasında yasa önünde eşitlik belirtildikten sonra,'Hiçbir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz' hükmü vardır.Başbakan bu anayasal hükme karşın MİT müsteşarını terör örgütüyle kendi temsilcisi olarak görüşme görevini vermiş,o kişi de PKK/KCK mensubu teröristlerle görüşmelerde bulunmuştur.Başbakan bilgi eksikliğinden olacak,MİT müsteşarına benim özel temsilcim demiş sahiplenmiş,MİT görevlisini koruyan,sahiplenen,bir tavır sergilemiştir.Ortada yasaya anayasaya aykırı bir durum vardı üstelik gizli,görüşme yapılıyordu,başbakan sorumluluğu kendi üstüne almıştı.görüşmeler çok önemli idi ki başbakan yıldırım hızıyla soruşturma için izin kuralı getirdi.Gerçekten de önemli idi.MİT başbakanın da basında tanımladığı gibi KCK yapılanmasının TC içinde TC ne paralel bir yapılanma olduğuna göre MİT başbakan RTE adına TC.ni n pazarlamasını yani bölünmesi konuşuyordu belli ki.Başbakan sonra gördü ki pabuç pahalı,MİT görevlileri için Başbakanın izini olmadan soruşturulamaz kuralını yasalaştırdı.Eğer yasa çıkarılmasaydı devlet organları TC ni korumak için harekete geçer büyük kaos oluşurdu AY dava açar TSk harekete geçer hükümet ile itirafta bulunmuş olan başbakanın yargılanması devreye girer.Başbakanın yanılgısı,devletin terör örgütüyle görüşemeyeceğidir Oysa buna özel yetkiye yasa gerek bile yoktu.devleti temsil yetkisi olan konsoloslar elçiler daha en alt düzeylerde bulunanları terör örgütüyle görüşebilirlerdi.MİT'in göre adı üstünde istihbara toplantı,o görüşmelerde bir MİT görevlisi de bulunabilirdi Görüşme görevinin,devleti temsil eden kurumlara değil de istihbarat kurumuna verilmesi de uygun olmamıştır.Özetle yaşananlar MİT müsteşarını korumak soruşturtmamak değil başbakan kendisini korumuş kurtarmış,başbakan kendini öne çıkarıp özel temsilcim demesi,devleti kurumlarını organlarını bir tarafa koyup devletin kaderini bir tek kendine bağlamıştır,TC nın bölünmesinin pazarlandığı kendisince itiraf edilmiştir yani başbakan suçüstü yakalanmıştır,MİT çileri kurtarma görüntüsü verilerek kendisini kurtarmıştır,acaba kurtardı mı?
5/ Mikdat Öztürk: Suç işleyen herkesin yargılanacağı gibi mitçilerde tabiî ki yargılanmalı.Ama son dönemde gündeme gelen mit polis, mit cemaat çatışması aynı zamanda yıllardır söylediğimiz polisin ve devlet kurumlarının içinde cemaatlerin örgütlendiğinin resmi itirafıdır Bu çok vahim bir durumdur.Herkesin haksız yere özel yaşamına müdahale edilerek dinlenildiği yeterli delil olmadan herkesin bir gün gözaltına alınıp tutuklanabileceği tutukluluk sürelerinin cezaya dönüştüğü Ülkemizde sivil toplum örgütlerine çok iş düşüyor bu bağlamda küçük millet meclisine katılan canların burada gündemi değerlendirmesi tabiî ki önemlidir ama yeterli değildir.Asgari müştereklerde de olsa bir araya gelip eyleme dönüştürmemizin de gerekli olduğunu düşünüyorum.
6/ Mustafa Çinkılıç: Şimdi rahatça söylüyoruz, İktidar bu sorunu çözmek için PKK ile görüşsün. Ancak bu olayların ilk ortaya çıktığında başbakanın tavrını biliyoruz. Bu görüşmeyi inkar etmişti. Görüşüyorum dese çatışma ortamında yakınlarını kaybedenlerin tepkisini çekecek görüşmüyorum diyerek aslında bir yandan da kendi bilgisi dâhilinde görüşmeleri sürdürmüş anlaşılan budur. Aslında çatışmaların sona ermesi için dünyadaki bütün savaşlarda savaş devam ederken diplomasi ve devam etmiştir. Aslında bizde demokrasi kültürü yıllarca beslenmeyerek yerine çatışmacı bir kültür çatışmacı bir söylem egemen kılınmıştır. Bu neden ile beyandan çatışma sürerken bir yandan da görüşme sürüyor denmesi yadırganıyor yadırgandığı içinde saklanmıştır. İktidardakiler günü kurtarmak için hareket ediyorlar. Günü kurtarmak için hareket ettikleri için de çok rahat birbiri ile çelişen cümleleri kurabiliyorlar. Avrupa insan hakları mahkemesi bir kararında, gizli istihbarat elemanlarının bir örgütün içerisine sızdığında eğer o eleman olmaksızın suçu işlenemiyorsa, yani suçun işlenmesinde istihbarat elemanı asli unsursa burada bir istihbarattan değil, suça yönlendirmeden söz edilebileceğini belirtiyor. Sunumda da gösterildiği gibi 11. Korucunun öldürülmesinde yakalanan kişi MİT elemanı çıkıyorsa,, artık burada bir istihbarattan değil, doğrudan suça karışan bir elemandan söz etmek gerekir. Basına yansıdığı kadarıyla; gerek sokak eylemlerinde gerek KCK örgütlenmesinde, MİT elemanları, asli fail olarak yer almıştır. Bu durumda savcı bu elemanları sorgulayabilmeli. Şimdi bu durum başbakanın iznine tabi oldu. Ben böyle bir izin istendiğinde Başbakan bu izni verebileceğine inanıyor. Bu aklama sürecini yargıyı yaptıracaklar diye düşünüyorum. Bu sorun hangi şekilde çözülürse çözülsün çatışmalı ortamın sona erebilmesi için en istihbarı düzeyde örgütle görüşmeler sürdürülmelidir.
7/ Halil Çekin: Bu Kürt sorunuyla ilgili olarak her görüşen, her kişi bu şekilde öldürüldü. Geçmişten beri ta Özal döneminden beri bu görüşmelerin yapıldığı söyleniyor. Çocuklar taş atıyor bkz yanlısı diye tutuklanıyor Hamur’dan gelenler kapıdan giriyor ama tutuklanmıyor burada bir çarpıklık olduğu açık. Durum, anayasal düzlemde çözülmeli. Böyle bir düzende çözülmesinde zemin hazırlanmalı. Bakın, ben işçi mücadelesinin bir örnek vereyim. Bir yandan sendika olarak işçi direnişlerinin grevlere devam ederken,, diğer yandan işverenle görüşme devam eder. En çetin mücadeleler bile, işverenle görüşerek çözülür. Hiçbir zaman sonuçlarıdır grev sürümez. Bunun gibi çatışmada ortamında da bir yandan tabii ki güvenlik güçleri mücadelesini sürdürür ama diğer yandan da görüşmeler sürmeli. İnsanlar ölmeyecekse herkesle görüşülür önemli olan insanların ölmemesi. Tabi diğer yandan da PKK suç örgütü bir suç örgütüyle görüşmekten suç ancak bunun yapılmasında yarar var.
8/ Fatma Dilber: Her hükümet kendi zengini yaratır derler her hükümetin arkasında bir destek için duvar. Her hükümet kendi gizli ajanını yaratıyor. Bir gün gelir bunlarda yargılanır başka bir hükümet gelir bunlarda yargılar. Hükümetlerle yönetildiğini sanıyorsun ama asıl yöneten dış güçlerdir. İktidarların yaptıkları günü kurtarmaktır. Günü geçirmek ve halkı oyalamak gibi görev var. Ben şu an için yargının emniyetin adaletin şimdiden bir neticeye varacağını düşünmüyorum.
Kozan Ergenuşağı baraj inşaatında kaza geliyorum mu dedi?
1/ Halil Çekin: Türkiye’deki iş kazaları bu sürekli oluyor. Bu tek değil. Ülkede daha çok insana değil sermayeye önem veriliyor. Kozanda da yeterince tedbir alınmadığından insana öncelik verilmediğinden, maliyeti düşürmek için tedbirlerden kaçınıldığında kaza meydana gelmiştir. Daha önce sızıntı olmuş. Sızıntı olduğu duyurulmuş ancak bu sızıntıya rağmen tedbir alınmamış.
2/ Osman Kara: Konu tek 1001 konu ihmal var mı? Yok mu? Araştırması gerekir. Fakat buna rağmen yapılan baraj inşaatının çok önemli olduğunu biz biliyoruz. En ufak bir ihmal gibi bir kaza olacağı biliniyor. Denetimin doğrudan devletin önayak olması gerekir. İş kazaları olabilir ancak alınan önlemlerle bunun en aza indirmek mümkün.
3/ Mustafa Çinkılıç: Biz iş kazaları alanını İnsan Hakları ihlali yaşama hakkı İhtilali olarak değerlendiriyoruz. Çalışma hayatında işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin yeterince uygulanmadığını biliyoruz. Bu alanda çalışan bir iş hukukçusu olarak, İşverenin tedbirler alma yönünde çokta istekli olmadığı biliniyor. İşveren tedbir almaktansa kaza olana kadar işçiyi çalıştırmayı yeğliyor. Kaza oluncaya kadar işveren sanki içer yetmiş gibi işçi çalıştırıyor. Ancak kaza olduğunda ödediği tazminatlar alacağı tedbirlerden daha fazla olduğu yaşantımızda bildiğimiz şeyler. Tabii kazadan sonra bakanın açıklamasını manidar sız bakan, aslında biz denetim için yönetmelik hazırladık, bunu Danıştay iptal etti. Gidin Danıştay’a sorun gibi ucuz bir politik manevrayla bu süreçten kurtulmaya çalışıyor. Oysa Danıştay’ın iptali bunu özel sektöre değil, devletin bizzat kendi eliyle denetimi yapması gerektiği yönündedir. Devlet Su İşleri akan sular üzerinde yap işle devret modeliyle barajları yaptırıyor. Adeta kendi arsası üzerine siz kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapmak gibi toprak sahibinin binayı denetleme hakkı gibi Devlet Su İşleri de yapılan barajları denetleme hakkına sahip olmalıdır.
4/ Nihat Sözütk: Kozanda barajı inşaatında oluşan kazada bazı yöre insanlarla yaptığımız sohbet esnasında baraj kapağının su sızdırdığı biliniyor. Kapak civarındaki toprağın nemli olduğu biliniyor. Hatta orada çalışan insanların söylemlerine göre; patlayan kapağın su sızdırdığının yetkilere de iletildiği halde bu durumun umursamadığı açıktır. Daha dikkatli olabilecek bir şekilde ve adeta kazaya davetiye çıkarırcasına kamyonlarla baraj kapağı üzerine taş, kum döküldüğü dökülen bu malzemelerden dolayı ne tahminimizce oluşan baskı baraj kapağının kopmasını hızlandırmış ve facia oluşmuştur. Ayrıca basından takip ettiğiniz kadar içinde ne olduğu belirsiz olan fıçılarda parçalanarak suya karıştığı bu suyun Eyner barajını geçerek belki de Çatalan barajına ulaşacağı bu durumda kentte içme suyunu kirleteceği ve kent halkının sağlığının olumsuz etkileyeceği gibi bir düşüncemiz, kanaatimiz oluşmuştur. Görüştüklerimizi edindiğimiz bilgiler aslında burada kazanan her gün yavaş, yavaş geliyorum dediğini göstermektedir yeterli tedbir alınmamış vatandaşlarımız can kaybına uğramıştır.
5/ Mevlüt Berk: Kozan, Ergebuşağı barajında, baraj kapısının patlaması, fizik kurallarına bağlıdır. Baraj kapısının toplanan suyun basıncına dayanamadığı patlamanın bundan ileri geldiği açıktır Barajın bakımı denetimi, tutulacak su miktarının kontrolsüzlüğü gibi bir takım görevi savsaklamalardan kaynaklandığı da bellidir. Nitekim daha sonra görevli, sorumlulardan üç mühendis gözaltına alınmıştır. Kaza geliyorum demiş, hem da bağıra, bağıra geliyorum demiştir. Onca ölüm maddi zarar üretimin engellenmesi hep düzensizlik denetimsizlik görevin savsaklanmasından kaynaklanmıştır
6/ Mikdat Öztürk: Geçen hafta kozanda baraj kapağının patlaması sonucu 10 canımızı kaybettik bunlardan 7.sinin cesedine bile ulaşılamadı basına yansıdığı kadarıyla kapakta sızmanın olduğunu bunun kum torbalarıyla tıkanmaya çalışıldığını bir saat öncede buraya yakın bir yerde dinamit patlatıldığı iddia ediliyor. Maalesef ülkemizde insan yaşamı bu kadar ucuz bunun hesabını muhalefet iktidar aynı düşünen veya farklı düşünen sendikalar odalar kitle örgütleri STK lar bunu ortak eyleme dönüştürüp bu vahim olayın bedelini sormalıyız. Çünkü bu bir insanlık görevidir.
ÖNERİLER : Yeni öneriler gündeme gelmedi.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
30 sivil toplum kuruluşuna doğrudan telefonla birebir görüşmeyle duyuru yapıldı
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Milletvekillerine telefon ve e postalarla ulaşılmaya çalışıldı.
MEDYA İLE
Faks çekildi, e posta gönderildi
KATILIMCILARLA
Telefonla katılımcılardan konu istedim. Gelen öneriler doğrultusunda gündem oluşturuldu.
SONUÇLAR
Mutfağın hazırladığı sunum gösterildi. Kuruluşumuz, Temel ilkelerimiz ve Milletvekillerinin fotoğraflarını içeren karnesi slayt halinde hazırlanmıştı. Gösterildi.
Adana kMM Hamalı Musfafa Çinkılıç