YER: BATMAN BAROSU CMUK UYGULAMA MERKEZİ
TARİH: 3 OCAK 2016
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / BÜ Mezopotamya Çok Kültürlülük Topluluğu (İzzettin Ete – Başkanvekili)
2 / Çevre Gönüllüleri Derneği ( Recep Kavuş – Başkan)
3 / Baçet-Der ( Veysi Mercimekçi – Genel Sekreter)
4 / Ahmede Hani Derneği ( Mehmet Soysal – Başkan Yrd.)
5 / Din Âlimleri Derneği ( Şirin Gönç – Başkan )
6 / Muhtarlar Derneği ( Masum Padir – Başkan )
7 / Mazlumder ( Hasan Argunağa – Başkan )
8 / Selis Kadın Danışmanlık Merkezi ( Çiğdem Samsa – Eş Sözcü )
9 / Türkiye Gençlik Kulüpleri Konfederasyonu ( Yusuf Öztek – İl Temsilcisi )
MESLEK ODALARI
1 / Baro ( Erkan Şenses – Genel Sekreter)
2 / Esnaf Odaları Birliği ( Süleyman Güneş – Genel Sekreter)
SENDİKALAR
1 / Bem – Bir – Sen (Diyaddin Demirhan – Başkan )
2 / Özgür Eğitim-Sen (Mustafa Sevinçer – Başkan)
3 / Sağlık-Sen ( Zahir Seven – Şube Başkanı)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 /
GOZLEMCİLER
1 /
KATILAN MİLLETVEKİLİ
1 / Vekil katılımı olmadı.
BELEDİYE BAŞKANLARI
1 / Belediye başkanı katılımı olmadı.
MESAJ YOLLAYANLAR
DİĞER KATILIMCILAR
MEDYA
1 /
MODERATÖR
Cuma Gülcü (kMM Girişimcisi)
KONUŞULANLAR
Zahir Seven (Sağlıksen): Bir Kürt, Türk ve Arap arkadaş canlarının istediği bir şeyi yemeye karar veriyorlar. Üçü de üzüm yemek istiyor ama kendi dillerinde söyledikleri için anlaşamıyorlar. Aynı şeyi istediklerini pazara gittiklerinde anlıyorlar ama iş işten geçmiş oluyor. Bu ülkede de nedense herkes barış istediğini söylüyor ama kimse anlaşamıyor. Aslında herkesin amacı bu toplantının da ilkelerinden biri olan “üzüm yemek” olsa sorun kalmayacak ama maalesef durum böyle değil. Bir kesime bakıyorsun “iç savaş var” diyor. Sonra da “Devlet neden tankla giriyor oraya?” deniyor. Madem savaş var tankın girmesi normal değil mi? Diğer tarafa bakıyorsun “Hayır iç savaş yok” diyor. Madem savaş yok neden şehir merkezlerine tankla giriyorsun? Aslında savaştan ziyade bir algı çatışması var. Bu çatışmayı kazanan bu durumdan da galip çıkacak. Birçok kişi “Neden başkanlık konuşulabiliyor da öz yönetim konuşulamıyor?” diyor. Başkanlık ilan edilmedi ama özyönetim ilan edildi. Asıl sıkıntı burada. Herkes halk için yaptığını söylüyor ama halka danışan yok. Duygusal bir kopuş yok, ama hedefte bu var ise bu da başarılır. Burada hedef ne ise o yönde hareket edilir. Üçüncü bir tarafın devreye girmesi gerekiyor bence.
Mustafa Sevinçer (Özgür-Eğitimsen): Rafa kaldırılmış bir çözüm süreci var. Her gün insanlar ölmekte. Her iki taraf da birbirini suçluyor. Şu aşamada yapılması gereken en önemli şey bir an önce ölümlerin durdurulmasıdır. Bunun mutlaka bir yolunun bulunması gerekmektedir. Bence yaşanılanların esas sebebi PKK’nin strateji değişikliğine giderek çatışmaları şehirlere taşıması olmuştur. Bence bütün stk ların birlikte PKK’ye “şehirlere taşıdığın çatışmaları geri çek” çağrısı yapılmalıdır. Devletin yapmış olduğu usulsüzlükleri de kabul etmek mümkün değildir.
Recep Kavuş (Çevre Gönüllüleri): Bu süreçte bunların konuşulması önemlidir. Yereller genelin politikalarından çok çabuk etkileniyor ve bu da kutuplaşmaya yol açıyor. Çevre Gönüllüleri olarak merkezde kalmaya özen gösteriyoruz. Baktığımızda gidişat çok kötü görünüyor. Doksanları yaşamış, seksenleri görmüş, anlamış biri olarak yaşananlar beni çok tedirgin ediyor. Sonuçlardan ziyade sebepler üzerinden hareket edersek çözüme ulaşmak daha da kolaylaşır. Bunları üzerine eğilmeden durumu tam olarak idrak edemeyiz. Büyük temizlik operasyonu adı altında iktidarın yürüttüğü bir operasyon var. Tanklar Sincan’da gözdağı vermek amacıyla yürütüldüğü dönemde kıyameti koparanlar, o dönemin mazlumları olanlar bugün kendileri şehirlere tankları sokmuşlardır. Yürütmekle kalmamış ateşlemişlerdir. Bu işin ilk ve tek çözümü hemen, tereddütsüz, âmâsız bir şekilde, herkesin istediği gibi silahların susmasıdır. Devlet elbette silah bırakmaz ama operasyonları durdurabilir.
Erkan Şenses (Baro): Sözlerime Tahir Elçi’yi anarak başlamak istiyorum. Türkiye’de gizli bir ayırımcılık var. Belirlenen sınırlar içinde kalırsan makul, muteber olursun. Sınırın dışına çıkarsan terörist olursun. Sokağa çıkma yasaklarının hukuki bir alt yapısı yoktur. Anayasaya göre savaş, doğal afet, sıkıyönetim vb. hallerde sokağa çıkma yasağı olur. Sıkıyönetim ilan edilirse Avrupa Konseyi’ne bilgi verilmek, TBMM’de onaylanmak zorundadır. Bu iki mekanizmadan kaçmak için bu yöntem deneniyor. Ömer Elçi adına AİHM’e başvurduk. Türkiye’nin silahlı gruplarla mücadele etme hakkı var. Ama kendi hukuku ve uluslar arası hukuka uygun davranarak bunu yapmalıdır. Bu çatışmalara toplumun top yekûn ses çıkarması gerekir. Demokratik bir toplumda aynı dili konuşmak zorunda değiliz. Zaten demokrasinin de gereği budur. Asıl mesele farklılıklarla birlikte yaşamaktır. Yeni anayasa söylemlerine sadece gülüyorum. Daha 12 Eylül Anayasası’nın bile gerekleri yerine getirilmiyor iken yeni bir anayasadan söz etmek çok da inandırıcı gelmiyor.
Mahsum Padir (Tüm Muhtarlar Derneği): Çatışmalı sürecin topluma yansıması oldukça olumsuz olmuştur. Neredeyse herkesin psikolojisi bozulmuş durumdadır. Öcalan’ın Newroz mesajı hepimize umut vermişti. Şimdi gelinen noktada her şey alt üst olmuş durumdadır. Çocukların ölmesi hepimizi kahrediyor. Acaba PKK’nin burada var olma nedeni ortadan kalkacağı için mi çatışma süreci başladı? Yaşananlardan dolayı hiç ümit var değilim. Neler yapabileceğimizin bir fiiliyatını yapmalıyız. Gerekirse bütün stklar toplanıp Ankara’ya yürümeliyiz. Yapılan yanlışlara ses çıkarmamız gerekiyor.
Mehmet Soysal (Ahmede Hani Derneği): Olayların sebebine bakmak gerekir. 1863 yılından bu yana giderek artan bir Kürt sorunu vardır. İnkâr ve asimilasyonun sonucunda bu noktaya gelindi. PKK sebep değil bir sonuçtur. Kuran ı Kerim’de de söyler iki kavim çarpıştığında haklı olandan yana tavır alın diye. Devletin sivillerin zarar görmesinin önüne geçmesi gerekirdi. Savaşın da bir ahlakı, bir kuralı olmalıdır. Yapılan çift taraflı hatalar vardır. Halk bu durumdan olumsuz etkilenmiştir.
M. Şirin Hoca (Din Âlimleri Derneği): Ortada bir savaş ve zalim var. Kimse bunun ismini söylemiyor, söyleyemiyor. Bu yaşanılanların ne demokraside ne de İslam’da yeri yoktur. Kimin savaşı çıkardığını iyi görmek gerekir. Eski zihniyet halen devam etmektedir. Bugün yaşanılanların 2013’te planlandığını görüyoruz. HDP’nin barajı aşması her şeyi alt üst etti. Alınan yüzde kırk dokuz yanlış yorumlandı. Oysa insanlar istikrar ve barış için o oyları verdi. İktidar isterse bir günde bütün bu olayları sona erdirebilir.
Diyadin Demirhan(Bem-Bir-Sen): Toplumlar arasında duygusal bir kopuş olduğunu düşünmüyorum. Ama sanki toplumda bir bıkmışlık var. Sur da olanlara Dicle Kent’in sessiz kalması, Silvan’da olana Batman’ın sessiz kalması gibi… Çözüm sürecinde eksik olan şey bence samimiyetti. Bugün baktığımızda ana dilde eğitim dışında kalmış büyük bir sorun var mıdır? Bunun dışında kalanlar bence Kürt Sorunu değil, Türk Sorunu’dur (kabullenememe, dışlama gibi). Öz yönetim tabirinden endişelerim vardı. Neden öz yönetim? Bence savaşı kim başlattı kavgası yerine barışı kim getirecek yarışı olmalıdır. Önyargısız bir şekilde samimiyetle bir araya gelinmelidir. Bugünkü durumumuz Suriye’nin beş yıl önceki halini hatırlatıyor bana. Orda nereye gelindiği iyi görülmelidir.. Bu durumda ısrar burayı da Suriye’ye çevirecektir.
Çiğdem Samsa (Selis Kadın Danışmanlık Merkezi): Öncelikle taraf olduğumu belirterek başlamak istiyorum. Ben zulmün karşısında mazlumun yanındayım. Burada şahıs değil zihniyet sorunu vardır. Devletin, iktidarın savaşı halka karşıdır. Bütün bu yaşanılanlar bunun sonucudur. 7 Haziran’ın ardından halkı cezalandırmak adına bu konsepte geçildi. Tahir Elçi’nin öldürülmesi de, kadın gerillanın vücudunun teşhir edilmesi de, ya da cenazelerin yerde sürüklenmesi de bu yönde verilmiş mesajlardır. Ben hendeklerin olduğu bütün yerlere gittim. Yaptığım gözlemler sonucu bunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, hendekler daha fazla ölümün önüne geçmiştir. Öz yönetim doğal bir haktır. Bunu talep etmede bir sıkıntı yoktur. İktidarlar halkların uyanmasından çok korkuyorlar. Nerede görülmüş bir cenazenin bir hafta sokakta bırakıldığı. Demokratik özerklik projesi Türkiye’nin her yerinde uygulanabilir. AKP bugün özellikle kadın öncülüğünde gerçekleştirilmeye çalışılan devrimi susturmaya çalışıyor. Yaptıkları şey başkanlık için kılıf uydurmaktır. Ayrıca başkanlık da ilan edilmiştir. Fiili bir başkanlık vardır şu anda.
Hasan Argunağa (Mazlumder): Biz Ankara’dan yönetilmek istemiyoruz talebi en doğal haktır. Ama öz yönetim ile öz savunma birbirine karıştırıldı. HDP, HDK, BDP ve DTK’nın birlikte açıkladığı öz yönetim zamanlama olarak yanlıştı. Hendeklerin ortasında durarak öz yönetim ilan edilmemeli. 2013 yılında Cumhurbaşkanı yerelde valilerin halk tarafından seçilebileceğini söylerken bugün tam tersini söylüyor. Şu anda çok vahim bir durum var. Üç ilçede bir ayı aşan sokağa çıkma yasakları var. Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Sözleşmesinin derhal devreye girmesi gerekiyor. 3 ilçenin dört mahallesinde insanlar kurban seçilmiştir. Öz yönetimin silahlı mücadele ile istenmesi yanlıştır. Ceberut devlet anlayışını harekete geçiren öz savunma anlayışı ile şehirlerde hendek kazanlardır. Ayrıca sivil bir yerleşim alanına tanklarla toplarla müdahale asla doğru değildir. 2013 yılında barış iyidir diye halkı ikna etmek için dil döken devlet ve PKK tekrar masaya geri dönmelidir. Ortada halkların savaşı ve düşmanlığı yoktur.
İzzettin Ete (BÜ Mezopotamya Çok Kültürlülük Topluluğu):
ÖNERİLER
1 /
ORTAK SONUÇ
1 /
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
100 civarı sivil toplum kuruluşu ile iletişime geçildi. E-mail ve telefonlarla bilgilendirmeler yapıldı.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Vekiller ile telefon ve Ankara hamalları aracılığıyla iletişime geçtik.
MEDYA İLE
30 civarı basın temsilcisi ile e- mail yolu ile iletişime geçildi. Toplantımız sonrasıyla yerel medyada haberleştirildi.
KATILIMCILARLA
E-mail ve telefon ile katılımcılarla iletişim kuruldu.
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Batman kMM Hamalı Cuma Gülcü
Raporlama : Cuma Gülcü