Yer : Elazığ Belediyesi Toplantı Salonu.
Tarih : 02/10/2010 – Cumartesi
Katılımcılar:
a. Dernek, Vakıf ve Girişimler:
1.Müsiad ( Metin Bulut – Başkan )
2.Balakgazi Eğitim Vakfı ( Hakan Esen – Başkan )
3.Ab-ı Hayat Vakfı (Ersin Eryılmaz – Başkan )
4.İHD ( M. Nafiz Koç – Başkan )
5.Kalem Der. ( Muharrem Güneş – Başkan )
6.Elöyder ( Mustafa Gençaban – Başkan )
7.Tüm İşçi Emeklileri Derneği ( Mehmet Kayabaş – Başkan )
8.Gökdere Day. Ve Yard. Der. ( Şahabettin Arslan – Başkan )
9.Yenikapıköy Derneği ( Fethi Ahmet Dil – Başkan )
b. Meslek Odaları
c. Sendikalar
Eğitim Sen ( Fuat Koç – Şube Sekreteri )
Bem Bir Sen (Süleyman Akay – Şube Başkanı )
d. Kanaat Önderi, Bireyler ve Diğer Katılımcılar
Muhammet Özçelik ( İHD )
Katılan Milletvekilleri:Tahir Öztürk ( AKP )
Belediye Başkanları:Belediye başkanı katılımı olmadı. Elazığ Belediye Başkanı Süleyman Selmanoğlu mazeret bildirdi.
Mesaj Yollayanlar:
Moderatör:Doç. Dr. Bekir Berat Özipek ( Gazeteci – Akademisyen )
Gözlemciler:
Atik Okuyucu ( BDP )
Diğer Katılımcılar:
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 5 izleyici/gözlemci katıldı.
Medya:
Kanal E
Kanal 9
Kanal 23
Konular:
Genel konu: Kalıcı bir ‘ iç barış’ için neler yapılmalı.
Konuşulanlar:
Bekir Berat Özipek: Bu toplantıların sivil ve sansürsüz olarak yapılması önemlidir. Siyasi değişimin aşağıdan gelen boyutunun önemini kabul etmem sonucunda kMM lerin önemli bir yer teşkil ettiğine inanıyorum. Türkiye uzunca bir süredir bir geçiş evresindedir, 1950 den itibaren demokrasi açısından bir süreç yaşanmaktadır. Kürt sorunu, din ve vicdan özgürlüğü sorunu, oligarşik yapının tasfiyesi sorunu birbirleriyle bağlantılı sorunlardır. Ve bunların esas olarak çözümlendiği bir noktada değiliz. İçinde bulunduğumuz süreç ilk defa sorunları masaya yatırma ve sansürsüz bir şekilde tartışma aşamasındayız. Şu anda Kürt sorununun konuşuluyor olması çözümün ilk ayağıdır. Daha önceki süreçteki inkar politikası devre dışı kalmıştır. Anayasadan başlayarak tüm mevzuatın temel haklar ve özgürlüklere dayalı hale getirilmesi, sorunların çözümü konusunda elzemdir diye düşünüyorum.
Hakan Esen: Sözlerinize katılmamak mümkün değil yalnız şunu belirtmek istiyorum; dünya bu etnik sorunu çözmüş değil. Türkiye coğrafik ve jeopolitik konumundan dolayı ciddi sorunları olan bir ülke olarak sunuluyor. Sorunların çözümü konusunda karşımızda Demokles’ in Kılıcı gibi duran ‘ Türkiye’ ye münhasır şartlar’ kavramı ile önümüzü keserler. Türkiye manevi olarak Kürt sorununun çözümü konusunda çok önemli potansiyellere sahiptir. Türkiye bu etnik olayı dünyadaki diğer etnik örneklerden ayrı olarak din olgusu çerçevesinde çözebilecek sosyolojik bir gerçekliğe sahiptir.
Fuat Koç: Kürt sorunu konusunda 89 ile 93 arasında daha rahat bir ortam vardı. İnsanlar kendilerini daha rahat ifade edebiliyorlardı. Oysa günümüzde geçmişe nazaran daha kaotik bir durum söz konusudur. İnsanlar ya KCK ile ya da Ergenekon ile veya Devrimci Karargah ile ilişkilendirilip içeri atılmaktadırlar. Egemen güç her şeyin konuşulup tartışılmasını istiyor ama kendisine zarar vermeyecek ölçüde buna müsade etmektedir. Tartışmak ve anlaşmak için uygun bir diyalog ortamının oluşturulması gerekmektedir. Örneğin Habur sürecinin ilk saatleri hatta ilk günleri çok olumlu bir havada geçerken Star tv ve benzeri yayın organları tarafından o süreç çok farklı bir noktaya çekildi. Hakkari olayında elde somut deliller olmadan basın tarafından olmadık manşetler atıldı. Basının kullandığı bu dil barışı sekteye uğratan olgulardır.
Atik Okuyucu: Peygamber efendimiz bir hadisinde ‘barış değerlerin en yücesidir’ der. Türkler ve Kürtler Müslüman olarak birbirimizin kardeşiyiz ama ne yazık ki bu kardeşlik hep sözde kalıyor. !993 ten başlayarak günümüze kadar 8 defa ateşkes ilan edilmiştir. Ama silah lobileri ve birtakım güçler hep bu ateşkesleri sabote etmiştir. Biz Kürtler 17500 faili meçhule ve 35000 köy boşaltılmasına rağmen barışta ısrarcıyız. Sayın Abdullah Gül’ ün meclis açılışında ki konuşması olumlu ve iç açıcıdır. Şu ortamda devlette BDP ve PKK de barışçıl bir dil kullanmalıdırlar. Sorunun çözümü konusunda he iki tarafta elini taşın altına koymalıdır. Ve çabalar karşılıklı olmalıdır. Bir ayette ‘ iki Müslüman kavga ettiği zaman araya girin’ deniliyor. Bunu göz ardı etmemeliyiz. Herkes evinde oturuyor bu öldü şu öldü diyor. Bizim ayrılma hakkımızda var ama biz bu halklarla yan yana yaşamak istiyoruz, tabi ki eşit şartlarda.
Hakan Esen: BDP li arkadaşımızın düşüncelerinin yüzde seksenine katılmamak elde değil fakat yüzde yirmilik nüans farkı var. Şöyle ki BDP doğu ve güneydoğuda ki insanların kaçta kaçını temsil ediyor. Bu konuda ciddi kuşkularım var. BDP li ağabeyimizin konuşmasında İslami terimlere yer vermiş olmasını çok olumlu karşıladık, atmosfer maneviyata büründü. Bunu Türkiye atmosferine yaymak lazım.
Fuat Koç: Her ne hikmetse Kürtler bir şey istedi mi hemen dış güçlerin etkisinden bahsediliyor. Bu yanlış bir yaklaşımdır.
Ersin Eryılmaz: Bu güçlerin etkisi, tezgahı, tuzağı gündeme geldiği zaman İngiliz arşivleri araştırıldığında Türkiye Cumhuriyetinin ve kurucu iradenin onlarla olan bağlantıları ortaya çıkacaktır. Kürt sorunu kanayan ve kan akıtılmasına sebep olan bir sorun olduğu için hep gündemde kalan ve gündemin ilk sırasına yerleşen bir sorundur ama tek sorun değildir. Türkiye de ki iç huzursuzluğun en önemli iki sorunu inanç özgürlüğü ve etnik sorunlardır. Kürt yoktur Kürtçe diye bir dil yoktur demek, gören bir insana ‘sen körsün’ ya da ‘ kuşlar uçmaz ‘ demek gibi bir şeydir. Şeyh Sait ve Said-i Nursi’nin mücadelesi inanç temeline dayalıydı. Kürt sorunu ulusçuluk anlayışının bir sorunudur. Nasıl ki bugün Türk ulusçuluğu insanların birlik içinde huzurlu bir şekilde yaşamasının önünde engel ise yeşertilen Kürt ulusçuluğunu da aynı doğrultuda değerlendirmek lazım. Türklerle Kürtleri bir arada tutan çok sağlam bir bağ var ama Türkler adına birileri Kürtlerin en tabi haklarının yasaklamış. Bu zihniyet yaklaşık bir asırdır toplumları kendi istekleri doğrultusunda şekillendirmeye çalışmaktadır. Bu zihniyetlerden kurtulmak gerekmektedir. Toplumların bir arada ve huzur içinde yaşadığı dönemler İslam hukukunun egemen olduğu dönemlerdir.
Metin Bulut: Öncelikle çok keyif aldığımı belirtmek istiyorum. Entelektüel seviyesi çok yüksek bir tartışma oluyor. Sorun olarak görülmeyen Kürt sorununun adının konulmuş olması ve tartışılıyor olması çok olumlu bir gelişmedir. Ama şu anda isteme dilinin uygun olmaması sorunuyla karşı karşıyayız. Hak ve özgürlükler açısından fevkalade önemli olan istekler, kimlik siyasetiyle talep edilince mevcut yapıda bir ürkeklik ve korkaklık oluşmasına sebep oluyor. Yapılması gereken şeylerden birincisi; isteme dilinin değişmesi, sorun bir gurubun değil ülkenin bütününü ilgilendiren bir sorundur. Tahammül göstermek ve din birlikteliğini ön planda tutmak çok önemlidir. Farklı düşüncede ki insanların aynı ortamda buluşturan kMM yi bu anlamda çok önemsiyorum ve gerekliliğine inanıyorum.
Nafiz Koç: Kürt sorunu bugünün değil yüzyılların sorunudur. 1071 de Selçukluların Anadolu ya gelmesiyle Türkler ve Kürtler birlikte yaşamışlardır. Birlikte savaşmışlardır, bu ülkeyi de birlikte kurmuşlardır. Kapitalizmin gelişmesiyle birlikte Türkiye de ulusçuluk dolayısıyla Türkçülük kendini göstermiştir. Sorun sadece Kürt sorunu değildir kurucu bütün halkların yani azınlıkların sorunudur. Kürt sorununun siyasi ve askeri boyutu vardır. İşin siyasi boyutunun çözüleceği yer meclistir, eli silahlı olanlarla görüşülüp silahlar bıraktırılmalıdır. Silahlar susmadıkça siyasal çözümün önü tıkanır.
Şahabettin Arslan: Sorunu çözümü konusunda bugüne kadar tartışma ortamı yaratılmadı. Yapılan tartışmalarda da keskin bir dil kullanıldı, doğal olarak sonuç alınması beklenemezdi. Diyarbakır da dini duyarlılığı yüksek insanlar Türkiye nin sorunları hakkında seslerini yükselttiler bunu çok önemli buluyorum. Türkler ve Kürtler o kadar iç içe geçmiştir ki ben ayrılmaz bir bütün olarak görüyorum. Bu memlekette hak ve özgürlükler hususunda paylaşılmayacak hiçbir şey yoktur. Dünya da etnik temelde yüzde yüz çözülmemiş olabilir, yüzde onlara hatta yüzde beşlere düşürülmüştür. 12 Eylül de Türkiye de bir milat başlamıştır. Ve cumhurbaşkanı bu miladı perçinlemiştir. Başta hükümet olmak üzere herkese ödev vermiştir. Çözüm süreci anayasa çalışmalarıyla başlar. Silahlar susmadığı sürece havada kalır. Çözüm sürecinde keskin bir dil kullanılmamasına özen gösterilmelidir.
Süleyman Akay: PKK ve BDP tarafında sorun bitirilmek istenmiyor. Çünkü bunlar bu sorundan nemalanıyorlar. Aksi taktirde halledilmeyecek sorun yoktur. Ülkenin birliği ve bütünlüğü için paramız gidiyor, zamanımız gidiyor ve her şeyden önemlisi kırkbin insanımızı toprağa verdik. İslam inancı bedene , kalbe ve zihne yerleşirse sorunun çözüleceğine inanıyorum.
Muhammet Özçelik: Evrensel değerleri savunanlar azınlık olarak kalacaklardır. Şiddetin şiddetle bastırılmasını doğru bulmuyorum. Devletin uygulamış olduğu şiddet, bir başka şiddet hareketiyle bastırılmıştır. Aynı zamanda bu devlet şiddeti çözüm konusunda engel teşkil etmiştir. Sırf Kürtler meclise girmesin diye yüzde onluk seçim barajı getirilmiştir. Barajın indirilmesi zorunludur, bu aynı zamanda bir iyi niyet göstergesidir.
Muharrem Güneş: Sorun hak ve özgürlükler babında değerlendirilmelidir. Şeyh Sait olayında yakalananlardan biri Türkçe bilmediği için kendini ifade edememiş ve bundan dolayı idamdan kurtulamamıştır. Sorun ne etnik ne de dini bir sorundur. Sorun sadece küçük bir kesimin ülke üzerinde bir vesayet kurma çabasıyla açıklanabilir. Türküm, doğruyum, çalışkanım mantığıyla hareket eden eğitim sistemi üzerindeki vesayeti kaldırmak gerekiyor. PKK ve BDP İslami bir jargon kullanmamaya özen gösteriyorlar. Kimin adına ve kime silah çekiyoruz, bunun üzerinde durmalıyız ve ön plana çıkarmalıyız.
Mesut Turan: Bazı kesimler BDP ve PKK yi muhatap olarak kabul ettirmek istiyor. Oysa güneydoğudaki kanaat önderleri göz ardı edilmemelidir. Bunların çimento gibi birleştirici özelliği değerlendirilmelidir. Esir olup sömürüldükten sonra, Türk veya Kürt olmanın bir önemi yoktur. Ülkede oligarşik bir yapı var. 70 milyon çalışıyor 2 bin aile ise yiyor. Halklar İslam çimentosuyla bir arada tutuluyordu, tekrar o çimentoya sarılmak lazım. Türkün de Kürt ün de inananı asılmıştır. Irkın ön plana çıkarılması beni yaralıyor.
Mehmet Kayabaş: Askerle halk arasındaki barışı sağlamak lazım. Milletvekilleri nasıl halkın arasında oturuyorsa, subay ve astsubaylarında lojmandan çıkıp halkın arasına karışması lazım.
Mustafa Gençaban: İşin temeline insanı almalıyız. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Bu işlerin arkasında dış güçlerin olduğuna inanıyorum. Ülkede, özellikle yüksek yargıda vesayet sorunu vardır. Türkiye de üstünlerin hukuku değil de, hukukun üstünlüğü egemen kılınırsa başarıya ulaşacağımıza inanıyorum.
Ersin Eryılmaz: Müslümanlar olarak bu sorunun çözümü konusunda taraf olmalıyız. Türkiye de Türkçülük ve laiklik adına halka zulmediliyor.
Tahir Öztürk: Öncelikle hoşgörülü olmalıyız. Bugüne kadar çok yol kat ettik. Bugün bu toplantıda bunların konuşulabiliyor olması bunun bir sonucudur. Devlet insanına zulmetmez. Bunal yeni yeni ortaya çıkarılmaya başlanmıştır. Bu da bu güçlü hükümetin sayesindedir. Kürtlere; benden değilsin ama benim gibi ol diyerek baskı yapılması kabul edilemez bir durumdur. Anadilde eğitimin altyapısı hazır olduğunda, bunun eğitiminin verilmesinde hiçbir sakınca yoktur. Doğu ve güneydoğudaki sorun otuz yıllık değil, Osmanlıdan beri devam eden bir sorundur. Her şey birden bire oluşmuyor. Bütün etnik grupların sorunlarına duyarlılık gösteriyoruz. 12 Eylül referandumu bir süreçtir, bundan sonra daha başarılı olacağımıza inanıyorum. Bir nesil sonra demokrasi biraz daha yeşerecektir.
Bekir Berat Özipek: Dokunulmazlık demokrasinin sigortasıdır, bence de kaldırılmamalıdır. PKK terör örgütüdür demek BDP den istenmemelidir. Ortada bir sorun varsa herkesle oturup konuşulmalıdır.
Öneriler:
Ortak sonuç:
Değerlendirme:
İletişim:
a. Sivil toplum ile
Kırktan fazla stk ya email, sms ve telefonla haber verildi. Bir gün önceden yerel tv haber bülteninde kMM toplantısı duyuruldu ve bütün sivil toplum örgütleri davet edildi.
b. Milletvekilleri ile
5 milletvekiline sms ile haber verildi, bir vekil katıldı.
c. Katılımcılarla
d. Medya ile
3 yerel tv kanalına haber verildi, üçü de katıldı.
Sonuçlar: Toplantıda kullanılan bir kavramdan dolayı, bir yerel tv kanalının yaptığı kMM yi küçük düşürücü ve hedef gösterici yayından başka herhangi bir olumsuzluk yaşanmadı.
Değerlendirenler:
Ercan Sözüer ( Elazığ kMM Girişimcisi ) ve Yunus Güneş