Yer : Ticaret ve Sanayi Odası
Tarih : 02.10.2010
Katılımcılar:
İmza sirküsü toplantı arasında kaybolduğundan katılımcıların tamamı buraya yazılamadı. Katılım çok daha fazlaydı…
a. Dernek, Vakıf ve Girişimler:
Çevre Gönüllüleri Derneği (Hasan Argünağa-Bşk)
İHD (Osman Künteş-Bşk/Nihat Ekinci Şube Sekreteri)
Türkiye Emekliler Derneği (Bedri Demir-Basın Sözcüsü,Remzi Çekmen-G.S)
Göç-Der(Mehmet Erol-Bşk)
NEFEL(Mahmut Akıl-Şube Sekreteri)
Özgür-Der(Ramazan Çelikal-Bşk.)
b. Meslek Odaları
Baro(Yusuf Tanrıseven-Bşk)
Ticaret ve Sanayi Odası (Mehmet Teymur-Bşk./M. Salih Yıldız-Bşk. Yrd.)
Mezopotamya Gazeteciler Cemiyeti (Fazıl Sezer-2. Bşk)
Tabipler Odası(Mehmet Demir-Bşk)
ESOB(Hadi Bağatır-Bşk.)
c. Sendikalar
Memur-Sen (Cahit Çekmen-Bşk)
ESM Sendikası (M.Selim Pilotin-İşyeri Temsilcisi)
SES (Savaş Can)
Yapı Yol-Sen (Yakup Öztürk)
Genel-İş (Murat Akın-Şube Sekreteri)
d.Kanaat Önderi, Bireyler ve Diğer Katılımcılar
Metin Gün (İl Genel Meclis Üyesi)
Batman Üniversitesi (Yar. Doç. Zeki Argunhan)
Ziver Özdemir (Ak Parti İl Başkanı)
Milletvekilleri:
1. Ahmet İnal (Ak Parti)
2. M. Emin Ekmen (Ak Parti)
Belediye Başkanları:
Hamza Ayış (Belediye Başkan Yardımcısı)
Mesaj Yollayanlar:
–
Moderatör:
Yrd. Doç. Zeki Argunhan (Öğretim Üyesi)
Medya:
Çok sayıda yerel ve ulusal yazılı ve görsel basın mensubu katıldı.
Konular:
Genel konu: Kalıcı Bir İç Barış İçin Ne Yapılmalı?
Konuşulanlar:
Yusuf Tanrıseven: Öncelikle barışın tamamen gelebilmesi için ateşkes sürecinin kalıcı hale gelmesi gerekir. Bu bir kez daha görüldü ki bu iş yangına benzin dökerek, kalabalığa ip atarak çözülemeyecektir. Kalıcı bir iç barış için, demokrasinin standartlarının yükseltilmesi, yaşanmış faili meçhuller ve kayıpların üzerine gidilmeli, Ergenekon’un buradaki uzantısının ortaya çıkarılması, DGM’lerin tamamen ortadan kaldırılması lazım(tabela değişmiş sadece), yerel yönetimlerin ciddi bir biçimde güçlendirilmesi, yeni bir anayasa yapılması ve bu yeni anayasada Kürtlerle ilgili ciddi düzenlenmelerin olması gerekir.
Mehmet Demir: Öncelikle şu sorunun doğru cevaplanması gerekiyor. Kürt sorunu kimin sorunu? Kürtlerin mi, yoksa Türklerin sorunu mu? Bence bu Kürtlerden ziyade Türklerin sorunudur. Baktığımız zaman yaklaşık 30 yılda 400 milyar dolar civarında bir harcama yapılmış. Ülkeyi neredeyse iflasa götürecek bir rakam, bu nedenle bu durum Kürtlerden ziyade Türklerin sorunu olduğunu da gösteriyor. Öncelikle ana dilde eğitim hakkının getirilmesi gerekir. Dil çok önemli bir problemdir. Eğer herkes kadar vergi verip herkes kadar hizmet edip katkı sunuyorsam, aynı haklardan faydalanmam gerektiğini düşünüyorum. Şu an olumlu bir sürece girilmiş durumda, bu nedenle ne olursa olsun bu süreçten dönülmemelidir. Provokasyonlar elbette olacaktır. Olsa bile geri dönülmemelidir. Yerel yönetimlerin elinin güçlendirilmesi gerekir. İnsanları rencide, ajite eden sloganların artık kaldırılması gerekiyor(Ne mutlu Türküm diyene!, bir Türk dünyaya bedeldir, gibi…). Ortada birde samimiyet sorunu olduğunu düşünüyorum. Başbakanın bazı fevri tavırlarının gerçek niyetini ortaya koyuyor gibi. Kılıçdaroğlu’nun genel afla ilgili sözlerine verdiği tepki gibi… Bugün Almanya’da, Bulgaristan’da veya başka ülkelerde yaşayan Türklerin anadillerinde eğitim almaları konusunda tavırları ortadayken buradaki tavırları bir çelişki gibi görünüyor. Tarihi gerçeklerimizle yüzleşmeden bu işi kolay çözemeyiz(faili meçhul cinayetlerin ve kayıpların çözülmesi gibi) Bu mesele demokratik anlamda PKK yokmuş gibi hareket edilerek çözülebilir. Ama işin şiddet boyutunda ise PKK muhatap alınmalıdır. Bu konuda çok fazla bir şey yapmaya bile gerek yok bence, sadece uluslar arası kıstaslara uymak yeterlidir diye düşünüyorum.
Hadi Bağatır: Bu sorunun daha iyi anlaşılabilmesi ve çözüm üretilebilmesi için yakın tarihe bakmamız gerekir. Kendi bireyini yetiştiremeyen bir sistem yıkılmaya mahkûmdur. İnsan merkezli olmadığı müddetçe alternatifler aranır. Rusya’nın çöküşünde olduğu gibi…29 isyanın sonucu olarak, özellikle de son 30 yıl bu ülkeye çok şey kaybettirdi. Öncelikle bu realiteyi tanımak gerekir. Yeni anayasada yerini aldığında adımlar atılabileceğini düşünüyorum. Bazı somut adımların atılması gerekiyor. Bir anda her şey değişmez ama öncelikle tutuklu bulunan, halkın oylarıyla seçilmiş belediye başkanlarının serbest bırakılması gerekiyor. Umarım her şey daha güzel olur.
Hasan Argünağa: Sunumda sorunun mahiyeti ortaya konuldu. Kürt sorununun temel sebebi inkâr ve adaletsiz uygulamalardır. Adaleti gözetmeyen bir sistem sorun yaratmıştır. Osmanlı döneminde farklı din, dil ve etnik topluluklar bir aradaydı, çünkü inkâr yoktu. Cumhuriyetle beraber bu durum değişmeye başladı. Kurtuluş Savaşından sonra kurulan yeni düzen laiklikle inanç, ırkçılıkla Kürtlere zulüm yaptı. Kürt halkının dili ile birlikte varlıkları da inkâr edildi. Eğer bir halkı inkâr ederseniz doğal olarak bunun çeşitli sonuçları ortaya çıkar. İnsanlar da doğru veya yanlış bir takım yollara başvurmaya başlar. Etkiye karşı tepki hareketleri gelişti. Diyarbakır zindanında yaşanan vahşetleri bugün herkes konuşuyor. İnsan hak ihlallerinde sınır tanınmayınca sorun büyüdü. Bugüne kadar bu sorun demokratik barışçıl yollarla çözülmeye çalışılmadı. Yıllarca Kürt sorunu, demokratik ve insan hakları standartlarını yükseltmek yerine silahla çözme yoluna gidildi. Ve sorun bu duruma geldi. Yapılması gerekenin inkâr politikasından vazgeçilip inkâr edilen hakların geri verilmesidir. Sorunun çözümü Kürt halkının temel haklarının verilmesinden geçer. Anadil evrensel bir haktır. Barışın gelmesi noktasında umutluyuz ama sistemin yanlışlarını düzeltmesi gerekir. Bazı görüşmeler yapılıyor. Umutluyuz.
Nihat Ekinci: Kürt sorunun tespiti konusunda bir sorun kalmadı artık. Sürece iki türlü bakmak gerekir. Negatif ve pozitif barış süreci. Öncelikle silahların susması gerekir. Bununla beraber iki taraf da (PKK-Devlet) çözümün adımlarını ortaya koymalı. Artık silah dilinin değişmesi gerekir. PKK’nin kısa süreli değil en az bir yıllık ateşkes kararı alması gerekir. Devletinde bu süreçte operasyonları durdurması gerekir. Özellikle noktasal operasyonlar durdurulmalı. Çatışmanın olduğu ortamda pozitif barış sürecinden bahsedemeyiz. Silahlar susarsa muhataplık sorunu da ortadan kalkar diye düşünüyorum.(STK lar olabilir, BDP olabilir, Ak Parti olabilir)
Cahit Çekmen: Sistemin devlet yapısı otoriter bir yapının üzerine kurulmuş, dayatmacı, tek tip insan yetiştirici bir sistem. Buradaki en büyük güç ise askerdir. Asker mesleği gereği ölüm üzerine yoğunlaşır. Bu yapısıyla sivil alanlarda söz hakkına sahip olursa, böylece olumsuz durumlar yaşanır. Sürekli olarak sivil alanın düşman olarak görülmesi, düşman yoksa da üretilmeye çalışılması durumları yaşanmıştır. Yaşanılan bu sürecin en güzel taraflarından biri de STK ların konuşmaya başlamasıdır. Son zamanlarda dünya görüşlerimizi bir kenara bırakarak çözüm için bir araya gelebilmemiz çok önemli bir gelişmedir.
Osman Künteş: Belirtilen hususlara katılmamak mümkün değil. Yıllardır bu sorun konuşuluyor, ama konuşulanların hiçbiri dikkate alınmadı bugüne kadar. Öncelikle vicdanların konuşması lazım ve bu anlayışların değişmesi gerekir. Toplumsal bir uzlaşı ile yeni bir anayasanın hazırlanması gerekir. Kürt sorununu da Kürtlerle konuşarak çözebilirsiniz. Muhataplar da bellidir. Vicdan önemlidir. Arif Doğan geç de olsa yaptıklarını anlatıyor. Bu coğrafyada 40 binden fazla insan öldü, binlerce kayıp var. İnsan hayatından daha önemli ne olabilir ki… Kayıplar, boşaltılan köyler, göçler, yakılan ormanlar bunların hepsi birer sorundur ve çözülmesi gerekir. Türkiye kendi geçmişiyle yüzleşmediği sürece kalıcı barış olması mümkün değildir. Başbakanımız bazen güzel şeyler söylüyor ama arkası gelmiyor. Ülke bölünür anlayışıyla özgürlükleri kısıtlarsanız sorunu çözemezsiniz. Bazı temel hak ve özgürlüklerin bir an önce hayat bulmasını umuyoruz. Evrensel İnsan Hakları Bildirgesinin 30 maddesinin hayata geçirilmesi bile yeni bir anayasayı oluşturmuş olur.
Metin Gün: Bir toplantının sloganı ancak bu kadar güzel olabilir. Zaten bizlerde ön yargılarımızı bir kenara bırakabilirsek bu sorunu rahat çözebiliriz. STK ların ön yargılarını bırakıp barış için büyük çaba sarf etmeleri gerekir. Dünya görüşleri bir kenara bırakılarak ortak bir çaba harcanmalıdır. Bu sürecin provoke edilmemesi için dikkat edilmesi gerekir. Sözlerimi bir hadis ve Hz Ömer’in bir sözü ile bitireceğim. Hadis “Bir toplum nasıl ise öyle yönetilir.” Hz Ömer, ”Bir olayı çözmek için önce karşı tarafın yerine koyun kendinizi sonra diğer tarafın yerine geçin”
Ahmet İnal: Konuşmacıların çoğunun görüşlerine ( Bazı nüans farklılıklarına rağmen) önemli ölçüde katılıyorum. Öncelikle şunu sormak istiyorum? Gerçekten çeyrek asırdır devam eden bu çatışma döneminde, barış isteyen var mı? Barış isteme söyleminde samimi davranılmış mı? Barış temenniden öteye gitmemiş. Tıkanıklık burada. Kimi Devlet organları, Kamuoyu, ortam uygun değil, Kimisi de; örgüt’ ün görüşünü soralım diyerek barış talepleri hep ertelenmiştir. Demokrasilerde; İktidar partileri her şeyi tek başlarına yapma gücüne sahip değiller, Bölgemizde hoş görü ile karşılanan bir söz veya eylem, Batı kamuoyunda tepkiye neden olabilmektedir. Ancak; Ak-Parti iktidarları döneminde ve Başbakanımızın önderliğinde Kürt halkına ve bölgeye yönelik birçok açılım yapıldı. TRT- 6 Kürtçe propaganda serbestisi, cezaevlerinde Kürtçe konuşabilme, Kürtçe Enstitü izni, özel Radyo, TV’lerde Kürtçe yayın, yol aramalarda rahatlama, yayla serbestiyeti, Kürtçe köy ve şahıs adı izni, Kürt halkının varlığı, işkencenin faili meçhul olayların olmaması gibi çok önemli adımlar atılmıştır. Elbette ki yeter değil ama zamana ihtiyaç var. Kalıcı bir barış için; 1- Silahların susması 2- kanın durması şarttır. Orta ve uzun vadede Kürt kimliği, yasal güvence altına alması şarttır. Birbirimize empati ile ve samimi yaklaşmalıyız.
Hamza Ayiş: Öncelikle şu anda yaşanan sürecin olumlu bir barışa dönüşmesini umut ediyorum. Öncelikle Sayın Ahmet İnal’ın söylediği bir iki şeye cevap vermek istiyorum. Kürtçedeki sözlü propaganda kaldırılmıştır evet ama yazılı yasak halen devam ediyor. Ve bu bir lütufmuş gibi sunuluyor, bunun kabul edilmesi mümkün değildir. Bu ay meclise sınır dışı operasyonlar için tezkere gelecek. Acaba burada AKP’nin tavrı ne olacak? Bu konuda bölge milletvekillerinin tavrı ne olacak? Şayet tezkere uzatılırsa bunun hangi anlama geleceği ve doğuracağı sonuçlar apaçık ortadadır. Yine kan, gözyaşı çözümsüzlük olacaktır. Başbakan geçen gün demecinde “kimse anadilde eğitimden söz etmesin” dedi. Bölge vekillerinden bu konuda bir tepki bekliyordum ama maalesef böyle bir şey göremedim. Bedeli ne olursa olsun yanlışlara karşı koymak lazım. Şuanda tutuklu olan iradelerimiz var. Eğer gerçekten niyet barışsa buna yönelik adımlar atılmalıdır. Tek taraflı ateşkes ilan edilmiştir. Bu süreçte seslerin daha çok yükselmesi gerekiyor. Operasyonlar hala devam ediyor. Öldürülen yirmiden fazla gerilla var. Asker öldürülmüş müdür acaba? TRT6 ya gelince bu bir korsan televizyondur. Yasal ve anayasal bir dayanağı yoktur. Ayrıca Kürtlerin buna ihtiyacı da yoktur. 14 ten fazla kanalımız var zaten. Kalıcı bir barış için öncelikle operasyonların durdurulması gerekir. Operasyonlar olursa savunma hakkı doğar buda çözümü kapatır. Bir yandan çözüm aranıyor ama gidip bu çözümü ABD de, AB de arıyorlar. Çare orada değil buradadır, kendi parlamentondadır. Başka da bir yerden fayda gelmez. Evet AKP döneminde faili meçhuller azalmıştır ama tamamen sona ermemiştir. Ayrıca Bakan Mehdi Eker’in önceden asit kuyularına atılıyorlardı şimdi tutuklanıyorlar, sözü her şeyi gözler önüne seriyor. Bizleri ölümle korkutup sıtmaya razı edemezsiniz. Ayrıca Ahmet Türk ve Akın Birdal’a yapılan saldırılarda başbakanın kışkırtıcı sözlerinin de etkisi olduğunu düşünüyorum.
M. Emin Ekmen: Hamza Bey’in konuşmasına kadar ki STKların söylediklerinin tamamına yakınının altına imzamı atarım. Ama düşüncelerin ifade edilmesi esnasında bütün ülke gerçeklerinin göz önüne alınması gerekir. Bu işin çözümünün siyasi bir olaya veya hesaba dönüştürülmemesi gerekir. Önemli bir dönemeçten geçiyoruz. Burada aşırı bir iyimserlik var. Bence bu kadar beklenti içine girmek doğru değildir. Hiçbir siyasi parti darbe yaparak gelmez, seçimle gelir. O nedenle halkın ne düşündüğü önemli değil diyemez. Bu seçilip seçilmeme meselesi de değildir. Bu tür sorunlar hiçbir yerde 20 yıldan az bir sürede çözülememiştir. Kürtlerin TRT6 ya ihtiyaç duyup duymaması önemli değildir. TRT6 ile 24 saat yayına geçilmesi bütün inkar politikalarının tepetaklak olması demektir. Açılımın en önemli katkısı da hemen hemen her şeyin açıkça konuşulması, tartışılması oldu. Ülkenin batısının birçok şeyi bilip öğrenmesine neden oldu(yaşananlar, faili meçhuller, köy boşaltmalar). Ateşkesin uzaması ve silahlı eylemlerin tamamen bitirilmesi gerekir. Bugün meclis kürsüsünde özerklik, ana dilde eğitim talepleri yapılabiliyorsa, artık 1960 ların 70 lerin argümanlarının bırakılması gerekir. Bugün silahın bir karşılığı yoktur. Silahlı mücadele darbe ortamında ortaya çıkan bir yöntemdi. Artık bu yönteme ihtiyaç kalmamıştır. Belirtilen manada özerkliği doğru bulmuyorum ama yerel yönetimlerin güçlendirilmesini destekliyorum. Ayrıca bu iki söylemin ülkenin batısındaki algılanışı da farklı olur. Gelinen noktada silahın artık çare olmadığı, olmadığı gibi çözüme engel olduğu da bir gerçektir. Samimi olarak silahlı mücadele bırakılırsa, dağdaki gençlerin evlerine dönmeleri için adımlar atılacağına inanıyorum. Silahların tamamen susması bu konuda temel gerekliliktir. Gerçekçi olmak gerekir. Anadilde eğitim şuan meclisten geçebilir mi; geçse bile referandumda evet çıkar mı? Bunun için öncelikle ortamın hazır olması gerekir. Kürt Dili ve Edebiyatı bölümlerinin açılıp uzman personellerin yetiştirilmesi gerekir. Şimdi deniyor ki Ak Parti ile BDP niçin bir araya gelemiyor? Ak Parti’nin, Ak Partililerin hain, iş birlikçi olarak yaftalandığı bir ortamda nasıl bir araya gelinebilir ki? Peki biz Kürtler bir araya gelemiyorsak Türklere derdimizi nasıl anlatacağız? Hiçbir dönemde hiç kimseye söylenemeyenler bu gün Ak Parti için rahatlıkla söylenebiliyor. Ajite edici bir üslupla bir yere varamayız. Cumhurbaşkanının yasama yılının açılış konuşmasını iyi okumamız gerekir. KCK operasyonu bize ne memnuniyet verebilir ki? Umarım en kısa sürede tahliye olurlar. Suçlularsa bile görevleri süresince tutuklanmamaları gerekir diye düşünüyorum. Ama şunu da lütfen unutmayalım. Burası bir hukuk devleti olmasa bile bir kanun devletidir. Ve bu kanunlara göre suç sayılan bir şeyin içinde bile bile yer almanın mantığı nedir? Bütün Ak Partililer aynı zihniyettedir demiyoruz ama ben bu konuda başbakanın, iç işleri bakanının samimiyetine inanıyorum. Başbakan popülistlik yapsa kırk milyon Türk oyuna oynar, 7 milyonluk Kürt oyuna değil… Başbakan neden bu kadar geç adım atıyor ya da atmıyor deniliyor. Bunu şimdi öğreniyoruz ki adam 2004 ten bu yana 4 darbe, 8 suikast atlatmıştır. Kolay mı? Tezkere olayına gelince gelinen bu güzel noktada yeni polemikler ve krizler yaratmama adına partimizin alacağı karara uyacağız.
Öneriler:
Ortak sonuç:
Değerlendirme:
İletişim
a. Sivil toplum ile
70 kadar sivil toplum kuruluşuna mail ve telefon yolu ile diğer bütün STK’lara da basın yolu ile duyuru yapıldı.
b. Milletvekilleri ile
Telefon, faks ve mail ile her dört milletvekilimize de ulaştık, 2 katılım oldu. Diğer iki vekilimizden herhangi bir mazeret ya da geri dönüş alamadık.
3. Medya
Bütün yerel basın ve ulusal basının temsilcileri davet edildi.
Değerlendirenler: Cuma Gülcü (Batman kMM Girişimcisi)