YER: ITSO Meclis Salonu
TARİH: 2 Haziran 2012
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1/ Göksel Gülbey (Asim-Der Başkanı)
2 / Nurettin Sekman (Çağ-Der Bşk. Yrd.)
3/ İsa Bilir (Türkiye Emekliler Derneği Şube Başkanı)
4/ Erdoğan Keskin (Asim-Der)
MESLEK ODALARI
1- Orhan Ağırkaya (Mimarlar Odası)
2/ Av. Mesut Öztürk (Iğdır Barosu)
3/ Ali Aktaş (Ziraat Odası-Çiftçi)
SENDİKALAR
1/ Yılmaz Hun (Egitim-Sen İl Temsilcisi)
2/ Nihat Akkuş (Iğdır Devlet Hastanesi Bilgi İşlem Şefi-İşçi Sendikası)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1/ İbrahim Akkuş (Kanaat Önderi-Emekli İl Tarım Müdürü)
2/ Mahmut Şek (Kanaat Önderi)
3/ Abdullah Aktaş (Esnaf-Emekli Polis)
4/ Nadir Akar (Kanaat Önderi)
5/ Mahir Alkan (Emekli-İşportacı)
6/ Suat Akkuş (Öğrenci)
GÖZLEMCİLER
1/ Murat Akkuş TkMM Iğdır İl Girişimcisi…
2/ Suat Karadağ (Esnaf-Ak Parti Yön. Kur. Üyesi))
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ Yok
BELEDİYE BAŞKANLARI Yok
MESAJ YOLLAYANLAR Yok
DİĞER KATILIMCILAR Yok
MEDYA
1/ Akay Aktaş (Emekli Öğretmen Gazeteci)
MODERATÖR Yok
KONULAR:
Iğdır küçük Millet Meclisi (kMM) Forumu bu ay yerel konu olarak “Iğdır’da Kaldırım İşgalleri”ni ele alırken, genel konu olarak ta “Başkanlık Sistemi”ni konuştu.
İlk Olarak Yerel konu “Iğdır’da Kaldırım İşgalleri” Ele Alındı
1/ Orhan Ağırkaya (Mimarlar Odası): Kamuya ait olan alanların esnaf tarafından neredeyse el konularak bireysel çıkarları için kullanılması, özellikle yayalara ait olması gereken kaldırımlarda açık olarak görülmektedir. Iğdır’ her sokak ve caddesinde sürekli olarak yaşanan ve yayaların gündelik hayatını oldukça zorlaştıran, herkesin verdiği vergilerle yapılan kaldırımlar siyasi ve ekonomik yönden güçlü görünen, hatırı sayılır işyerleri ve araç sahipleri tarafından işgal edilmekte, bu durum nedense sorumlu olan yetkililerce görmezlikten gelinmektedir.
2/ Erdoğan Keskin (Asim-Der): Yayalara ait olması gereken kaldırımların gasp edilmesine seyirci kalan sorumlu kurumlar yapılan haksızlığa ortak olup, halkın kendilerine verdiği yetkiyi ihlal etmektedirler. Böylece görevlerini yapmayarak, varlıklı ve nüfuzlu kesimlerin kural ve yasalara aykırı olan bu davranışlarını yok sayıp, görmezlikten gelerek açıkça destek verip korumaktadırlar. Devlet kurumlarının en temel görevlerinden birisi kamu düzenini sağlamak, yasaları herkese eşit olarak uygulamak, ihlaller yapıldığında belirlenen yaptırımları yerine getirmektir. Bu işgal durumları neden engellenmez, kural tanımayanlara gereken cezai uygulamalar niçin yapılmaz anlamak mümkün değildir
3/ Göksel Gülbey (Asim-Der Başkanı): Şehir içersinde bulunan kahvehanelerin girişindeki kaldırımlar adeta işgal edildi. Sigara içilmesi için kaldırımlara masa sendeleyeler konulmuş. Bazıları ayakta, kimileri gelişi güzel konulan sandalyeler oturmuş, tamamının elinde sigara içmekteler. Şöyle bir bakıldığında çok çirkin bir görüntü kirliliği sergilenmekte ve o kaldırımdan geçmek mümkün değil. Neredeyse yaya kaldırımları işgal altında. Yayalar sokağı kullanmaya başlayınca bu kez akan trafik sıkışmakta, iyice yavaşlamakta. Sadece sokak genişliğinde olan bazı caddelerin ise her iki tarafı araç park yeri olarak kullanılmaktadır.
4/ Mahir Alkan (Emekli-İşportacı): Toplumun tamamının yararlanması gereken bu gibi yerlerde bireysel çıkarları için kural tanımayanları görmezlikten gelen yetkililere ne demeli? Siz hiç denetim yapmaz mısınız? Bireysel çıkarlarını toplumsal çıkarların üzerinde tutan nüfuzlu ve varlıklı kişilerin, toplumun çıkarlarını hiçe sayarak kaldırımları kendi malıymış gibi kullanmalarına göz yummak niye? Asıl amaç kamunun ortak malından herkesin yararlanması değil mi?” yetkilileri göreve çağırıyorum.
5/ Murat Akkuş (Çağ-Der Başkanı): İnsanlar sokağa çıkacak, vitrinleri seyredecek, alışveriş edecek ve bir dostuna rastlayıp ayaküstü sohbet edecekler. Bazen sıkıldıklarında kendilerini sokağa atacaklar ve sokağın o farklı, çoğu zaman dinlendirici havasını soluyacaklar. Sıkıntıdan kurtulmanın ve dinlenmenin yolu bazen sokaktan geçer. Sokakta farklı bir yaşam vardır. İnsanlar buralarda buluşurlar. Bir bakıma sokak sosyalleşmedir. Öyleyse kaldırımlar insanlara ait olmalıdır. Bu fırsatı yaratacak olan yetkililer gerçeklerin farkında olmalılar. Bu saymaya çalıştıklarım nasıl bir cadde ve sokakta gerçekleşir? Yetkili kurumlar tarafından sürekli denetlenen, yayaların rahatlıkla işlerini görebileceği, temiz ve bakımlı olan sokak ve caddelerdeki kaldırımlarda farklı bir yaşam, sosyalleşme olacaktır. Tersi durumda, kural tanımayan kişilerin işgallerinden kurtulmamız mümkün değildir. Bu şehirde yaşayan bir vatandaş olarak yetkilileri sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyorum.
Genel konu da “Başkanlık Sistemi” ele alındı:
Sunum: Av. Mesut Öztürk
1/ Av. Mesut Öztürk (Iğdır Barosu): Yasama, yürütme ve yargı organları arasında kesin bir ayrıma ve dengeye dayanan, yasama ve yargı organlarının demokratik denetimi içinde, yürütmenin iktidar olanaklarını genişleten bir hükümet sistemidir. Başkanlık sistemi, Başkanlık hükümeti sistemi olarak da adlandırılmaktadır. Bu tanım çerçevesinde dünyada hepsi birbirinden farklı, kendi tarihi, sosyolojik ve siyasal koşullarının ürünü olan başkanlık rejimleri mevcuttur. Bütün bu rejimlerin içinde herkes tarafından en başarılı bulunan örnek, ABD başkanlık sistemidir. Başkanlık rejiminin kökeni Amerika'nın 1787 anayasasıdır. Başkanlık, yarı başkanlık ve seçilmiş başkanlık olmak üzere üç değişik uygulaması var. Bugün ABD'de ve çoğu Latin Amerika'da olan Venezuela, Costa Rika, Kolombiya ve Şili gibi ülkelerde uygulanmakta olan Başkanlık rejiminin özellikleri şöyle sıralanıyor: "Başkanlık rejiminde başbakan ya da cumhurbaşkanı makamı yerine başkanlık makamı bulunuyor. Başkan meclis tarafından seçilmeyip doğrudan halk tarafından seçiliyor. Meclis de halk tarafından seçiliyor ve başkanlık sisteminin en önemli özelliği olarak meclis de başkan da birbirine üstünlük taslayamıyor. "Başkanlık sisteminde bakanları başkan atıyor ya da görevden alıyor. Üstelik başkanın bakanları meclis içinden seçme zorunluluğu da yok. "Başkanlık sisteminde meclis yasaları hazırlanması ve bütçenin oluşturulması konusunda yetkiliyken başkan tüm politikayı ve uygulamayı belirleme yetkisine sahip. Ancak başkan yönetime karışmasına izin vermediği meclisin denetimi altında çalışıyor. Başkanlık rejiminde birbirine karışamayan ama denetleyen başkan ile meclis arasındaki hakemliği yüksek yargı, yani Anayasa Mahkemesi yapıyor. Yani başkanlık sisteminde başkan ile meclis birbirinden bağımsızken Anayasa Mahkemesi her ikisinden bağımsız olarak hakemlik görevi yürütüyor. Bu nedenle başkanlık sistemine kesin kuvvetler ayrılığı deniyor.
2/ Akay Aktaş (Emekli Öğretmen Gazeteci): Başkanlık sistemi tercih edilebilir. Ancak hemen uygulanması çok zor, onun için belli bir geçiş dönemi, gereklidir. Birkaç yıl içinde dönüşüm tamamlanıp mevzuat yenilendikten sonra uygulama başlar. Daha kolay olan ise ilk etapta Seçim barajı ve Siyasî Partiler Kanunu'nu değiştirilerek düzelme sağlanabilir. Dar bölgeli seçim, güçlendirilmiş yerel yönetimler ve ön seçim, sistemlerden bağımsız uygulamalarla işe başlanmalıdır.
3/ Mahmut Şek (Kanaat Önderi): Kör bir taklitçilik ve kopyacılık yapmadan, geçmişten dersler çıkararak, geleceğe emin adımlarla yürümek için kendi kültür ve geleneğimize, değer ve tarihimize yaslanarak hem ülkemize özgü, hem de kardeş ülkelere model olabilecek bir başkanlık sisteminin teori ve pratiğini ortaya koymak Türkiye olarak en öncelikli görevler arasında olmalıdır. Amerika’yı, Fransa'da olan güzel şeyleri de alarak kendi değerlerimize, kültürümüze ve geleneğimize uyan, tabanımızla çatışmayan, kontrol edilebilir bir başkanlık sistemi Türkiye’nin olmazsa olmazıdır. Diye düşünüyorum.
4/ Yılmaz Hun (Egitim-Sen İl Temsilcisi): Ben "tek adam kültürünün" yaygınlığı nedeniyle, bir tür başkanlık sistemini ilke olarak savunuyorum. Peki, başkanlık sistemi Türkiye'ye uyar mı? İşte o ayrı bir tartışma. Bence ABD tipi bir başkanlık sistemi Türkiye'ye uymaz. Çünkü hem siyasi geleneklerimiz, hem de kurumlarımız çok farklı. Buna karşılık Fransa tipi bir "yarı başkanlık" sistemi olabilir. Ona geçişte de epey sıkıntı çekilir ama başkanlığa geçiş kadar sancılı olmaz. Ben "teorik açıdan" yarı başkanlık sisteminin olabileceğini düşünüyorum. Ama yine de en kolayı, en zahmetsizi, en masrafsızı mevcut sistemde oynamalar yapmak olacaktır. Örneğin cumhurbaşkanının yetkileri çok fazla… Yüksek yargı, hükümetin işlerine fazla karışıyor… Üstelik de yüksek yargının kendisi denetim dışı… Askeriyenin sistem içindeki konumu ise baştan sona problemli. Pratik açıdan bakarsak: Bizim derinlikli reformlara ihtiyacımız var. Başkanlık sistemine geçerken harcayacağımız enerjinin çok daha azıyla bu reformları yapabiliriz.
5/ Orhan Ağırkaya (Mimarlar Odası-Iğdır Eski Belediye Başkanı): Dünyaya baktığımızda sadece ABD’de gerçek anlamda uygulanıyor ama Latin Amerika’da sistemin çok sıkıştığı zamanlara tanık oluyoruz. Başkanlık sistemi çok cazip değil. Türkiye’de bu sisteme geçme yönündeki eğilimlerin isabetli olmadığını düşünüyorum. Başkanlık sistemi yasama ve yürütme kuvvetlerinin sert ve kesin olarak birbirinden ayrıldığı bir sistem. Bu şunu ifade ediyor, yürütme gücünün tek sahibi olan başkan, halk tarafından belirli bir süre için, sabit bir görev süresi için seçilmektedir. Aynı zamanda yasama gücünü temsil eden ve bu sistemlerde genellikle kongre olarak adlandırılan organın üyeleri de gene sabit bir görev süresi için halk tarafından seçilmektedir. Buradaki sabit görev süresi ifadesi çok önemli, çünkü her iki organın da birbirlerinin hukuki varlığını sone erdirecek yetkilerinin olmadığını gösteriyor. Ne başkan kongreyi feshedebilir ne de kongre başkanı düşürebilir. Tek bir istisnası var başkan yönünden, vatan hainliği gibi çok ağır sebeplerle kongre başkanı itham edebilir, yani impeachment yöntemi ile düşürülmesini sağlayabilir. Bu çok istisnai bir durum ve bugüne kadar ABD’de üç başkan için impeachment talep edilmiştir, üçünde de bu süreç bir sonuç vermemiştir. Haliyle başkanın da görev süresi sabittir. Bu yapının sağladığı bir önemli avantaj var, her zaman için hükümetin maksimum düzeyde istikrarı garanti edilmektedir. Başkanlık sisteminde yürütmeyi başkan temsil eder, onun bakanları aslında danışmanları anlamına gelmektedir. Her biri yetkili olduğu konular üzerinde başkana bilgi vermekte fakat bütün konularda kararları başkan vermektedir. Başkanın düşürülmesini sağlayacak bir yetki kongreye verilmediği için, bir başkanlık anayasası, başkanın görev süresini hangi süre ile tayin etmişse, dört yıl ya da beş yıl olabilir, o süre içinde başkan görevini sürdürecektir. İşte bu sebeple başkanın hükümeti maksimum süreyle istikrarını muhafaza etmektedir. Türkiye’de başkanlık sisteminin ilk telaffuz edildiği 1980’lere dönersek, o tarihlerde 12 Eylül öncesinde, Türkiye’nin en büyük problemi hükümet istikrarsızlığıydı. Buna çare olarak bazı çevreler başkanlık sistemine geçilmesini önermişlerdi. Bugün Türkiye’de hükümet istikrarsızlığı sorunu mevcut değil. Dolayısıyla bugün neden böyle bir öneri ortaya atılmıştır. Bunu düşünmemiz gerekir. 1980’lerden bu yana Turgut Özal, Süleyman Demirel ve Tayyip Erdoğan bu sisteme geçiş yönünde arzuları olduğunu belirtmişlerdir. Bu üç liderin ortak bir paydası var, üçü de kişisel karizmalarına güvenen, Türkiye’de köklü dönüşüm politikalarını yürürlüğe koymak isteyen, bu politikaları yürürlüğe koyarken parlamentonun, hatta belki bakanlar kurulunun da engelleyici rolünden kurtulmak, tamamen tek başına hareket etmek isteyen kişiler. Fakat burada bir hususu göz ardı ediyorlar, aslında parlamenter bir başbakan, başkanlık sistemindeki bir başkandan çok daha güçlü pozisyondadır.
6/ Nurettin Sekman (Çağ-Der Bşk. Yrd.): Tarihimiz yani Hunlardan bu yana Türkler sürekli olarak bir Han, Hakan, Padişah, v.s… ile yönetildi. Zaten birçok büyük devletin yönetim şekli bu idi. Bu olmasa bile buna benzer sistemlerdi. Padişahlık, Krallık dönemi bitti. Bu nedenle ki artık daha demokratik ve etkili sistemler aramak zorunluluğu doğdu. Başkanlık sistemi ise hem demokrasiyi hem de bu eski yönetim biçimlerinin harmanlanmasından doğdu. ABD’nin Osmanlı İmparatorluğunun ve Bizans’ın bu kadar uzun ömrünü araştırırken farkına vardığı ve geliştirdiği ayrıca demokratikleştirdiği bu yönetim biçimi insanları kaostan uzak ve kaliteli yaşamaya yöneltti. Kısacası biz Türkler devlet kültürüne sahip bir milletiz. Bunun yüzünden bağımsızlık bizim için çok önemli bir mesele. Ayrıca “Milli Şef” dönemi olarak bildiğiniz o dönemin de başkanlık sistemine çok yakın bir sistem olduğunu düşünüyor.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Sivil toplum örgütü temsilcileriyle telefonla ve ziyaret edilerek irtibata geçildi. Salonda bir önce ki toplantının haberlerinin yer aldığı gazeteler katılımcılara dağıtıldı.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Katılım sağlanmadı.
MEDYA İLE
İldeki ulusal ve yerel medyaya haber verildi. Tümü foruma katılmasa da Toplantı haberi hepsinde yer aldı.
KATILIMCILARLA
Her zaman olduğu gibi destekçilerle birlikte yerel konuyu belirliyoruz.
SONUÇLAR
Iğdır kMM’de problem yok, çalışmalarımıza devam edeceğiz…
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Murat Akkuş TkMM Iğdır İl Girişimcisi