YER: Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi, Araştırma ve Toplantı Salonu
TARİH: 02.05.2014
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1/ İHD – Ahmet Alagöz (Başkan)
2/ İHD – Nuri Karahan
3/ Anadolu Birliği Derneği- Koç Ali Al (Başkan)
4/ Anadolu Birliği Derneği – Hüseyin Cemiloğlu
5/ Anadolu Birliği Derneği – Ferhan Ademhan
6/ Kent Konseyi – Nuriye Çelik
7/ Yüzleşme Derneği – Talat Ulusoy
8/ Mülteci Der – Mete Hüsünbeyi
9/ KA-DER – Kadın Adayları Destekleme Derneği, Hülya Uslu
10/ İZDİM – Özcan Kaman
MESLEK ODALARI Yok!
SENDİKALAR Yok!
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1/ Mehmet Refik Soyer – Soyer Kültür Sanat Fabrikası / İzmir Sanayi Odası eski başk.
2/ Ömer Çelik (Bağımsız)
3/ Faruk Yıldız (Bağımsız)
4/ Şevki Figen (Tüsiad üyesi)
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
1/ CHP – Balıkesir Milletvekili Haluk Ahmet Gümüş
BELEDİYE BAŞKANLARI Yok!
BÜROKRAT Yok!
AKADEMİSYEN Yok!
MESAJ YOLLAYANLAR Yok!
DİĞER KATILIMCILAR
1/ DSİP – Ersin Damarsardı
2/ DSİP – Sibel Kalaycı
3/ CHP/Konak – Nilay Kökkılınç
4/ CHP/Konak – Şennur Barutçu
5/ DSP – Süheyla Ceyhun
MEDYA
1/ Yeni Ekonomi – Orkan İştar
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 22 izleyici ve gözlemci katıldı.
MODERATÖR
Pervin Mısırlıoğlu – Gazeteci
KONULAR
GENEL KONU: Cumhurbaşkanlığı Seçimi- Cumhurbaşkanının Yetki ve Sorumlulukları
YEREL KONU: İzmir’deki sivil toplum kuruluşlarının yerel yönetimlere katkısı
Pervin Mısırlıoğlu: Sivil toplum geldiysen 3 kere tıkla dedim. Sosyal medyada güldüler…
Koç Ali Al (Anadolu Birliği Derneği): İzmir maalesef böyle bir yer. Anadolu’ya giderken İzmir çok renkli, çok kimlikli bir kent. Ama böyle toplantılar olunca İzmir’de kimseyi bulamazsınız. Herkes konuşur ama böyle toplantılarda kimseyi bulamazsınız.
Ben 1968’li yıllarda İzmir’e geldim. Biraz önce Pervin arkadaşımız dedi ki; 12 Eylül’de, 1 Mayıs’ta… 12 Eylül’de İzmir’de Basmane meydanında tankın üzerine çıkan tek devrimci bendim. Ve orada benden başka devrimci görmedim. 17 gün işkence gördüm. Şu anda İzmir’de 20 yıldır vergi rekortmeniyim. Ama beni hiçbir zaman bir köşede göremezsiniz. Hep sivil toplumda çalıştım. Benim aşkım, sevdam hep sivil toplum kuruluşlarıdır. 1968’den beri bu işin içindeyim. Ben hep seçilmişlerin yanında olmayı tercih ettim. Seçilmişlerin iyisi kötüsü olmaz. “Karşıya kaçarken alnım camiye değdi, arkaya kaçarken alnım kışlaya değdi”. Hep bu iki yer arasında gittim geldim. Seçilmişleri de halk seçiyor, cumhur seçiyor sonuçta. Biraz önce Norveç büyükelçisinin dediği gibi Norveç modeli bir demokrasi ülkemizde görmedim. Yani karşıya kaçarken alnın camiye değiyor, arkaya kaçarken de kışlaya değiyor. Ama ben bu modelin tıkandığını görüyorum. Parlamenter sistem en iyi sistemdir ama işte bakanlar kurulu ve seçilen insanlar aynı partiden olduğu için, şimdi soruşturma açtığınız zaman, aynı partiden bir milletvekilini, atıyorum işte bir yolsuzlukla ilgili, bir soruşturmayla ilgili bir şeyi gündeme getirdiğinizde gruba geldiğiniz zaman grubunuzun içindeki biri, bir parlamentere, bir bakana nasıl kırmızı oy verecek? Bana göre gerek batı gerek Amerikan demokrasilerinde yan kurum ve kuruluşlarıyla altı desteklenirse Türkiye’ye başkanlık sistemi daha iyi gelebilir ve denemek lazım Türkiye’de de. Türkiye’de de bu korkuları atmak lazım. Niye? İşte Başkanlık sistemi gelirse güney doğuda Kürtler ne yapar? O kanal açıldığı zaman (Kürtçe Şeş) Türkiye’de kıyamet koptu ülke bölünüyor mu diye… Ama Türkiye bölünmedi Allah’a şükür. Benim ana dilim Kürtçedir bilir ve hafta da bir defa Aydın Aydın’ı izliyorum. Ne mutlu ki Türk bayrağı altında yaşıyoruz. Kimsenin bölmek, parçalamak gibi bir niyeti yok. Ama bir Kürt olarak da kendi dilimi de yaşamak, konuşmak istiyorum. Niye gidelim dağlara, Cudi dağlarının üstünde yaşayalım? Burada güzelim Didim, Marmaris dururken, Antalya, Belek dururken ben kendimi o dağlara mahkum edeyim? Ama kimse şunu düşünmüyor; eğer demokrasinin önünü tıkarsanız, insanları zorla dağa gönderirseniz tabii ki insanlar bir yerlere gidecekler, dağlara çıkacaklar… Mesela en son Obama’yla ilgili bir şeyi onaylamadı parlamento. Bütçeyi onaylamadı. Ve kırk bine yakın kamu sektörü dediğimiz memurlar aylık alamadı. Demek ki başkan her şeyi yapan adam demek değil. Öyle aynı o güney doğudaki Kürt meselesi gibi korkmamak lazım. Yani onun kurumlarını, kuruluşlarını yerli yerine oturtursanız daha iyi gibi geliyor bana ve hiçbir bakanın yargılandığını ancak hükümet düştükten sonra eğer bir şey oluyorsa ondan sonra getiriyorlar ve yüce divanda yargılıyorlar. Yoksa kimse gelip de efendim çalışma bakanını yargılayalım, milli savunma bakanını yargılayalım diyemiyor. Ben bugüne kadar böyle bir parlamento görmedim. O bakımdan bence artık Türkiye bu başkanlık sistemine hazır olmalı ve de bu da halkoyuyla olmalı yani cumhur seçmeli.
Hep soğuk savaş yaşadığımız için hiç beslenemedik, hep orduyu besledik. Arge’ye, teknolojiye, sanayiye ayırmadık.
Avrupa’daki ülkelerde hep sembolik ordular var. Bizde ise ohoooo…..
Ben bu sistemin Türkiye’de tıkandığını düşünüyorum. Yeni bir sistemle parlamentonun denetleyici unsur haline getirilmesini arzu ediyorum…
Bu konu Türkiye’de tartışılsın, iyi bir temele oturtulsun diyorum.
PM: Koç Ali Al’a teşekkür ediyoruz. 15 kişi olduk. Haberiniz olsun. Meclis tamamlandı, içimiz rahat.
Nuriye Çelik: STK’ların yerel yönetimlere katkısı konusunu konuşsak diyorum…
PM: Sivil toplumun yerel yönetimlere katkısı konusu daha çok ilgi çekiyor sanırım, ama cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili belki Yüzleşme Atölyesi’nden Talat Ulusoy bizlere bir şeyler söyler…
Talat Ulusoy (Yüzleşme Atölyesi): Hiç “yüzüm” yok.
Şevki Figen (Tüsiad üyesi): Geçen hafta Ankara’da bir toplantıdaydım. Sayın Cumhurbaşkanı da geldi ve orada konuştu. Benim görüşüme göre sonuç; ne şiş yansın ne kebap. Başkanlık, bizim yapımıza bakıyorum da senelerdir, bütün başbakanları da tanıdım. Kim olursa olsun bizim diktatörlüğe veyahut da kocaman bir “BEN” e meğilli bir yapımız var. Demokratik sistemi içimize sindirmiş değiliz. Halkımız da bayılıyor başında bir çoban olmasına ve uyutmaya gelen insanlar da istismar ediyorlar. Benim anlayışıma göre; beyefendi biraz evvel Kürtüm dedi. Kimse doğduğu zaman göbeğinde “Kürt, Türk, Rum, Ermeni Laz, Yahudi, Çerkez” yazmaz. Sonradan oluşur. En önemli şey benim görüşüme göre “insan” olmaktır. İnsan kılığında olan çok canavar tanıdım. İnsan olmak, insanlığı bilmek, başka insanlara da saygı göstermek ve dolayısıyla demokrasiyi de içimize sindirebilmek gerekmekte. Başka devletlerde olduğu gibi… Biz galiba daha hala gelişme dönemindeyiz. Zaman zaman çok iyi oluyoruz. Zaman zaman da ilk fırsatta kötüleşebiliyoruz. Ve devlet… Devletin şu şeyi var… Devlet vatandaşın hizmetindedir. Vatandaşın sağlığını, mutluluğunu, refahını, eğitimini temin etmekle mükelleftir. Ve savunmasını gayet tabii ki… Bizde ise maalesef vatandaşı umumiyetle; biz buraya geldik, siz bizim emrimizdesiniz tavrı var. Ben bunu senelerce Ankara’ya gidip, bakanlıklarla konuştuğumda da gördüm. Bundan nasıl kurtulacağız, bilemiyorum. Şunu söylemek istiyorum ki; bu kafayla gidersek altımızda ister Mercedes’ler olsun, çok zenginlerin altında ister özel uçakları, helikopterleri olsun hiç fark etmez. Evvela insan olmayı öğrenmemiz lazım. İnsanlara da saygı göstermemiz gerekir.
Beyefendi, ben kendi dilimi konuşmak istiyorum dedi. Konuşsun gayet tabi ya. Herkes kendi dilini konuşsun, Rumlar da konuşsun, Ermeniler de konuşsun. Ben çocukken hatırlıyorum, okula giderken benim Rum, Ermeni arkadaşlarım vardı. İstanbul’da 120 bin Rum’u Yunanistan’a yolladık. Ne sebeple bilmiyorum. Bunlar aslında Yunanlı değil, Anadolulu Rumca konuşan insanlardı. Ermeniler gibi… Diğer insanlar gibi. Ve Atina’ya gittiğimizde bize dediler ki “Türk tohumu isek orada hiç kabul görmüyoruz”. Şimdi biz bu ayrılıkları falan bırakıp da insan olmayı denesek, herkesi insan damgasıyla karşılasak galiba pek çok işi halletmiş olacağız.
Ben başkanlık fikrinde beyefendi ile aynı görüşte değilim, çünkü ben, başkan olandan korkuyorum. Derhal eline dizginleri alıyor, dediğim dedik diyor. Benim bakanım, benim polisim, benim iç işleri bakanım diyor. Benim, benim, BENİM diyor. Bizim, BİZ lafını öğrenmemiz lazım. “Biz”i öğrenemiyoruz bir türlü. Bu bizim yapımızda var herhalde. O bakımdan parlamenter bir rejimin iyi işlemesi için iyi bir muhalefet olması lazım. Muhalefetsiz parlamenter rejim olmaz. Bugün muhalefete bakıyorum… Ömrümce CHP’ye oy verdim, bir defa hariç. Kime verdim; profesör bir bayan, ekonomist. Başbakan oldu. Keşke elim kırılsaydı. İsterdim ki… bir bayan başbakan Türkiye’de çok şeyler değiştirebilir.
PM: Bazı kadınların bıyıkları çıkıyor yönetici, başkan olunca. Bazı kadınlar hemen erkekleşmeye başlıyor, problem orada…
Şevki Figen: Onun hormonlarına ben karışamam. Şimdi gelelim cumhurbaşkanlığı seçimine. Ben pek ümitli değilim. Benim anlayışıma göre, gelecek olan cumhurbaşkanı belirli bir partinin adamından ziyade nötr kalıp, cumhurbaşkanlığının görevlerini yerine bilhassa getirmesi icap eder. Olacak mı bu? Olmasını isterim. Ama olmayacak. Göreceğiz. Bir tane var; hazır başkan olmaya. Ama bizim yapımız kaldırmıyor galiba: Hazır ama hemen bir “ben”e geliyoruz… Bundan vazgeçemiyoruz. İşte, az önce Obama örneği verildi. Dış işleri bakanımız bütün komşularla sıfır sorun istiyordu. İşte bakın, eski kankalar, neler oldu? Galiba bir yerlerde hatayı kendimizde aramamız lazım. Alman Cumhurbaşkanı geldi… Başbakan’ın Cumhurbaşkanı’na verdiği cevap, bir nezaket dünyası içerisinde değil. Diplomaside konuşma tarzı vardır. Söyleyeceğiniz şeyi biraz ironik olarak söyleyebilirsiniz ama bu kadar ayan beyan, öfkeyle, kinle dolu söyleyemezsiniz. Ben ümit ediyorum ki; çocuklar, torunlar, bebeler, yeni doğacak çocuklar güzel bir memlekette yaşasın. Başka hiçbir arzum yok. Söz verdiğiniz için teşekkür ederim. Alkış yok biliyorsunuz.
Talat Ulusoy (Yüzleşme Atölyesi): Hukuk yok, denetleme yok. Her Türk asker doğduktan sonra ortada sivil de yok. Tek adam politikası oldukça, başkanlık ya da parlamenter sistem üzerine farklı düşünmek ya da başka deneyimleri de akla getirmek önemli…
Bundan iyisi Şam’da kayısı!..
Nilay Kökkılınç (CHP): Başkanlık, yarı başkanlık ya da şimdiki gibi bir sistem tartışılabilir ama bizdeki feodal yapı yüzünden ABD’indeki gibi başarılı olamaz. Oradaki sistem bize uymaz.
Kanun hükmünde kararnameler…
Hülya Uslu (Kader): Anayasa konusunda bile uzlaşma sağlayamamış bir meclis ile karşı karşıyayız…
Nuriye Çelik (Kent Konseyi): Ana muhalefet olarak STK’lar için ya da farklı bir STK modeli yaratmak için projeleriniz var mı? Olacak mı? İktidar AB kaynaklı pek çok proje ile çalışıyor…
Mehmet Refik Soyer (Soyer Kültür Sanat Fabrikası): Başbakan ya da cumhurbaşkanı olacakların ilk 7 yılına bakmak lazım. İlk yedi yaşın nedir diye sormak lazım. 2007 senesinde cumhurbaşkanlığı seçimleri zamanında 7 yıl mı, 5 yıl mı tartışmaları vardı.
Muhalefet anlayışımız maalesef üretkenlik taşımıyor. Büyük balığın peşinden gidiyoruz. Onun ya da başkalarının dümen suyuna girerek ilerleyemiyoruz.
Niye gölge bir bakanlar kurulu çalıştırmıyor muhalefet? Laf yetiştirerek ya da sadece onların hatalarından yola çıkarak bir sonuca varılmaz. Başka bir gündem yaratmamız gerek.
STK’lar diyoruz, peki, tamam da siyasi partilerin amaçları STK’ları doğurmak değil mi? Bunu toplum yapamıyorsa siz yardımcı olacaksınız.
Cumhurbaşkanlığı sisteminin bugün öne atılmış, bir yanılsama yaratmak üzere ortaya konmuş bir şey olduğunu görürüz.
Babam 2002 yılında öldü. Babam Recep beyin size ne yapacağını kestiremiyorum. Allah size kolaylık versin dedi.
Pervin Mısırlıoğlu: Muhalefet anlayışımız üretkenlik taşımıyor. Gölge bir bakanlar kurulu olmalı ki, o empatiyi yapabilsin, yeni işler üretsin.
Başkalarının hataları üzerinden bir iktidar çalışması olamaz.
Ersin Damarsardı (DSİP): Aşağıdan basınç durdu. Hangi sistem olursa olsun siz taleplerinizi iyi izleyemiyorsanız bunların önemi yok. Aşağıdan baskı yiyen iktidar demokratik adımlar attı. Basınç azaldıkça da geri adımlar çoğaldı.
Cumhurbaşkanı kadın olmalı, daha önce hiç olmadı.
Tarafsız olmamalı.
Bütün özgürlükleri savunabilen bir cumhurbaşkanı olmalı.
Fethiye Çetin olabilir (Hrant Dink’in avukatlarından) mesela. Hidayet Tuksal da olabilir.
Haluk Ahmet Gümüş (CHP Balıkesir Milletvekili): Belediye Başkanı oğlu, Balıkesir. 10 Mart 1960 doğumlu. Alaybeyli. 14 yıllık siyasetçi. Güney doğu Avrupa, Balkanlarla İşbirliği Komisyonu. Gölge kabineler var bizde.
Darbelerin yaşandığı, dış müdahalelerin bolca olduğu yıllar yaşadık.
Sorular:
Nuriye Çelik: STK niye kurulmuyor? CHP’lilerce, AB destekli…
M. Refik Soyer: Herkes 40’lı, 50’li, 60’lı yaşlara geldiğinde kimliği, kişiliği, onuru, gururu oluşmuş bireyler oluyor.
Bir belediye başkanı adayını açıklarken CHP neden bu kadar çok bekliyor ve de 1 ay kala açıklıyor? Bu taktiksel bir şey ise doğru taktik değil.
CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olacak mı?
Haluk Ahmet Gümüş (CHP Balıkesir Milletvekili): CHP, basına kapalı toplantıda adayını acilen belirlemeli. CHP nasıl bir cumhurbaşkanı seçmeliyiz sorusunu sorduktan sonra kendi adayını bir an önce belirlemeli.
Ben kişisel fikrim olarak önerdim. Şahsen, sosyal demokrasiye inanmış, CHP’nin içinden veya CHP’nin ilkelerini benimsemiş ve de sağdan değil ama sağın da oy verebileceği bir aday belirlemeliyiz dedim.
Soru: Büyükerşen deniyor…
Haluk Ahmet Gümüş (CHP Balıkesir Milletvekili): Kendisini seviyoruz ama kendisi de diyor ki; önce nasıl bir cumhurbaşkanı istiyoruz, onu netleştirmeliyiz.
Mete Hüsünbeyi (Mülteci Der): 1- Bir şeylerin yapılabilmesi için ille de iktidarda mı olmak lazım?
2- BDP’liler eşbaşkanlık getirdi, herkese de örnek oluyor…
3- Kadınlara yönelik şiddetten bahsediliyor. Peki, CHP kadınlarına şiddet uygulayanları partiden atabiliyor mu?
Haluk Ahmet Gümüş (CHP Balıkesir Milletvekili): Basınla ilgili sıkıntılarımız var. Basın CHP’nin isteklerini, önerilerini, taleplerini yeterince dile getirmedi.
Siyasetin finansmanı, siyasetin ahlakını bozan bir meseledir bu ülkede.
Hüseyin Cemiloğlu (Anadolu Birliği Derneği): Doğudan neden oy alamıyorsunuz?
Haluk Ahmet Gümüş (CHP Balıkesir Milletvekili): CHP’nin gelecek projeleri elbette vardır. Girin internet sitelerine bakın, var mı, yok mu?
Nuriye Çelik (Kent Konseyi): Tüzükte % 30 cinsiyet kotası var? Peki, İzmir için bu kota uygulanmadı. Ne olacak?
Haluk Ahmet Gümüş (CHP Balıkesir Milletvekili): Doğuda CHP’li ailelerin çocukları BDP’li olmuşlar. İçimizde Kürt çok. Yalnız Doğu ve Güney Doğu’da problem var.
AKP inişe geçmiştir. % 43 çıktı ama inişte, şu anda % 40’ın altına düşmüştür.
Önümüzde iki seçim var. Çok şaibeli bir seçim dönemi geçirdik. Yurt dışında 2.700.000 seçmen oy kullanacak ve bu sandıklar Türkiye’ye getirilip sayılacak. Bu sandıklar AKP’nin görevlendirdikleri tarafından sayılacak. Seçim güvenliği yok.
E. Şennur Barutçu (CHP/Konak): Kaynak önemli. Sorunların çözümü için proje yazmadan partiye gelirsek yardımcı olunur mu?
Haluk Ahmet Gümüş (CHP Balıkesir Milletvekili): Benim de destekleyebileceğim bir proje ise, Türkiye ve Balıkesir için ise elbette olunur.
Nuri Karahan (İHD): CHP sosyal demokrat bir parti. Peki, bu demokratlık herkes için mi? Ana dilde eğitim ve anadil hakkı istiyoruz. Ana dilde eğitim yapılmasını destekliyor musunuz?
Haluk Ahmet Gümüş (CHP Balıkesir Milletvekili): Ana dilde öğrenimi, konuşma ve kullanımı destekliyoruz. Eğitim ve öğrenim aynı şey değildir. Eğitim olur mu? Brotonlar var Fransa’da, onlarda da eğitim yok. Makedonlar var Yunanistan’da, Giritliler var. Bunların da kendi dillerinde eğitimleri yoktur.
Nilay Kökkılınç (CHP): Nuri beyin talebiyle ilgili, Anayasa’da bir değişiklik yapılırsa belki bu da referandumla olabilir. Böylece ana dilde eğitim sorunu da çözülebilir.
Ben CHP’liyim. CHP yanlış bir şey yaptığı zaman biz yanlış yaptık diyebilmelidir.
Haluk Ahmet Gümüş (CHP Balıkesir Milletvekili): Cevabım net. Kesinlikle katılıyorum.
Biz Egeliyiz, zeybekler yalnız oynarlar!..
Nilay Kökkılınç (CHP): Önümüzde genel seçimler var. Siyasi partiler İzmir milletvekillerini İzmir dışından gösterebiliyorlar. Ankara, İstanbul’da yer açmak için İzmir’i kullanıyorlar. Kentler kendi milletvekillerini kendileri göstersin. Mesela Güldal Mumcu, Mustafa Balbay…. Onlar İzmir’e gelmiş dahi değiller.
Şevki Figen (Tüsiad üyesi): Konda’nın haritasında kıyılarda CHP var, doğuda ise yok. Stratejiniz nedir? Genel seçimlerde % 35 oy için bir planınız var mı? Gelecek seçimde olmadığınız yerlerde olacak mısınız?
Önce milliyetçiler, ardından liberaller, sonra Tüsiad ve daha sonra da Cemaatler AKP’yi terk etti.