YER: Iğdır Tarımsal Danışmanlık Toplantı Salonu
TARİH: 2 Nisan Cumartesi 2016
SAAT: 13.00
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Dr. Mehmet Kum (Pozitif Düşünce Derneği)
2 / İsa Bilir (TÜED Şube Başkanı)
3/ Ahmet Malgaz (Kerimbeyli Hayv. Tarım. Kooperatifi Bşk.)
4/ Zeynep Balamir (Iğdır Kadın Derneği)
5/ Erol Şahin (Tider)
MESLEK ODALARI
1 / İbrahim Akkuş (EMO İl Temsilcisi)
2/ Orhan Ağırkaya (Mimarlar Odası)
SENDİKALAR
1 / Zeki Abaş (Hizmet-İş Sendikası İl Temsilcisi)
2/ Ahmet Karakuş (Yol-İş Sendikası Şube Başkanı)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1/ Ferzende Şavluk (Kanaat önderi)
GOZLEMCİLER
Murat Akkuş- TkMM İl Girişimcisi
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
Yok
BELEDİYE BAŞKANLARI
Yok
MESAJ YOLLAYANLAR
Yok
MEDYA
Her zaman ki gibi haber yapıp meail atıyoruz. Hepsinde haberimiz çıkıyor.
MODERATÖR
İsa Bilir (TÜED Şube Başk.)
KONU
“Sığınma Hakkı, Dünyadaki Uygulama Ve Türkiye-AB Anlaşması”
KONUŞULANLAR
Dr. Mehmet Kum (Pozitif Düşünce Derneği): Ülkemize sığınan başta Suriyeli mülteciler olmak üzere tümü kontrol ve denetim altında tutulmalıdır. Ülke içinde serbest dolaşmamalılar. Avrupa’da olduğu gibi kamplarda kontrol altında tutulmalı ve kayıt altına alınmalıdırlar. Beş ay süren çetin görüşmelerin ardından Türkiye ve AB arasında imzalanan geri kabul anlaşması 20 Mart’ta yürürlüğe girdi. Girmesine girdi fakat aralarında BM Mülteci Yüksek Komiserliği’nin de bulunduğu insan hakları örgütleri ‘anlaşma hukuka aykırıdır’ diyerek anlaşmanın parçası olmayacaklarını deklare edince, Yunanistan geri dönüşlerin başlama tarihinin 4 Nisan’a ertelenmesini talep etti; Avrupa Birliği’nden geri dönüş işlemlerini yürütecek görevlilerin de bir an önce Yunanistan’a ulaşması gerektiğini açıkladı. Anlaşma kapsamında bu ayın sonunda 6 bin, sene sonuna kadar da 20 bin göçmenin Türkiye’ye iade edilmesi planlanıyor.Avrupalı liderlerin, AB'ye doğru hareket eden mülteci ve sığınmacıları durdurmak için Türkiye'yi sınır bekçisi olarak kullanma teşebbüsü, savaştan ve zulümden kaçan insanlara karşı sorumluluklarından yan çizmek için yapılan tehlikeli ve kasıtlı bir manevradır.
İbrahim Akkuş (EMO İl Temsilcisi): Suriye içinde bir güvenli bölge oluşturulması ve orada tutulmaları daha doğru olurdu. Mültecilerin geri iadesi için AB ile yapılan anlaşmayı doğru bulmuyoruz. Ülkemizde geri iadeli mülteci istemiyoruz. Ülkemizdeki bir çok bombalama eyleminin arkasından Suriyeliler çıkıyor. Geri yollama işlemi üç şekilde olur: Biri gönüllüdür, reddedilen mülteci kendisi dönmeyi kabul eder. İkincisi, Suriyeliler ve başka üçüncü ülke vatandaşlarının birebir uzman hukukçuyla yapacakları mülakat sonucu geri yollanmaları mümkün olur. Üçüncüsü de zorla deport etmedir. Mülakat yolunda zaten sorun var; en az bir buçuk saat sürmesi gereken bireysel mülakatların altından kalkmak mümkün değil, yıllar alır. O yüzden Suriyelilere “prima facie” mülteci statüsü verildi; yani grup olarak mülteci kabul edildiler. İkinci şıkkı yapabilecek olan uluslararası kuruluşlar biz bu işte yokuz dediler. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin işin içinde olmaması zaten sorunu içinden çıkılmaz hale getiriyor. Çünkü Yunanistan makamlarında böyle bir uzmanlık yok. Zorla deport etme ise neredeyse imkansızdır çünkü insanlar direnirler ve nitekim direnme de başladı. Geri kabul anlaşmalarının infaz oranının çok düşük olduğunu biliyoruz. 100 kişiyi yasadışı deklare edip sınır dışı kararı verirsin, onların beşi gider, geri kalanı toplumun içinde kaybolur.
Erol Şahin (Tider): Gelen mültecilerin bir çoğu savaştan kaçmak için değil, daha rahat şartlarda yaşamak için iltica ediyor. Saçma sapan bir şey bu. Uygulanması neredeyse imkansız. Bütün bu kavram kargaşasında hayata geçirilebilecek, Türkiye’nin yükünü hafifletmek babında yapılabilecek yegane operasyon, Türkiye, Yunanistan, Ürdün ve Lübnan’dan Almanya gibi üçüncü ülkelere doğrudan iskandır. Uluslararası normlar uyarınca komite kurulur. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği bu konuda uzmandır. Ama iki yıldır Yunanistan’dan yapılmaya çalışılan doğrudan iskan bir türlü layıkıyla yürümüyor çünkü Avrupa ülkeleri kota vermiyor ve mülteci almıyor. Geri Kabul Anlaşması'yla Türkiye'de toplanmak istenseler de, bu mültecilerin vatanı Türkiye değil Suriye'dir. Mültecilerin vatanı Suriye, gitmek istedikleri yer Avrupa iken, Avrupa'nın mültecileri neden Türkiye'de toplanmaktadır? Suriye'de kalıcı barışı tesis edecek ve mağdur olmuş milyonlarca insanı vatanlarına kavuşturacak politikalar üzerinde uzlaşmak daha doğrudur. AB'ye mültecileri Türkiye'ye gönderme fırsatı vererek Suriye'de barışın tesis edilmesinin önüne geçilmektedir. AKP hükümeti, Suriyeliler başta olmak üzere pek çok Asya ve Afrika kökenli mültecinin AB tarafından Türkiye'ye gönderilmesine hangi gerekçelerle onay verdiğini kamuoyuna izah etmelidir. AB ile yapılan mülteci anlaşmasının Türkiye'nin yıllardır taşıdığı mülteci yüküne kısmi bir maddi katkı sağlamaktan başka bir somut bir getirisi yoktur. Türkiye beş yıla yakın süredir barındırdığı üç milyonu bulan mülteci yüzünden ciddi bir yük altındadır. Bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın verdiği rakamlara göre, Türkiye mültecilere yıllık 8.5 milyar dolar harcamaktadır. AB ile yapılan geri kabul anlaşması ile mülteci sayısı artacak, sorunlar büyüyecektir. Vaat edilen yardım paketi Türkiye'nin yükünü azaltmaktan uzaktır. Dolayısıyla Mülteci Anlaşmasının milli çıkarlarla hiçbir ilgisi yoktur. Dış politikada sıfırı tüketmiş AKP hükümetinin kamuoyuna bir başarı gibi sunduğu Mülteci Anlaşması, aslında AB'nin dayattığı bir teslimiyet anlaşmasıdır.
Ahmet Malgaz (Kerimbeyli Hayv. Tarım. Kooperatifi Bşk.): Sığınmacılara vatandaşlık verilmemeli ve kaçak işçiliğin önüne geçilmelidir. Ülkemizin milyar dolarları mültecilerin masraflarına gidiyor. Uluslararası uygulama şunu söyler: bunun gibi kitlesel ilticalarda, ilticayı kabul eden ülke mültecileri mümkün olduğu kadar sınır bölgesine yerleştirilmez. Çünkü geldikleri ülkenin korumasını kaybetmişlerdir, o ülke o sınıra askeri operasyon düzenleyebilir. Mültecilerin güvenliği açısından tehlikelidir. Sınırda mülteci kampı olmaz. Ayrıca mülteciler mümkün olduğu kadar dağıtılır, yoğun olarak belli bir bölgede oradaki nüfus yapısını değiştirecek şekilde tutulmazlar. Üçüncü nokta da şu; Kürt siyasi hareketinin “oradaki nüfus dengelerini değiştirme amacıyla mı yapılıyor?” sorusu var. Bu önemli bir sorudur. Çünkü önümüzdeki öngörülebilir bir zaman diliminde Suriyeli mülteciler Türkiye’den de, Ürdün’den de, Lübnan’dan da kolay kolay ayrılamazlar. Nedeni iç savaşın bitmemiş olması ama aynı zamanda ülkenin yerle bir olmuş olması. 3 milyondan fazla Suriyeliyi barındıran Türkiye artık fiilen AB'nin mülteci deposu haline geldi. Brüksel'de AB ile Türkiye arasında yapılan anlaşmayı yanlış buluyorum. bu anlaşma uluslararası hukuku çiğniyor.
Orhan Ağırkaya (Mimarlar Odası): Avrupa Birliği'ne yönelik mülteci akımını durdurmak amacıyla yapılan anlaşmaya imza atan AKP Hükümeti, Türkiye'nin bugünlerini ve geleceğini olumsuz etkileyecek son derece kritik bir karar vermiş oldu. Türkiye'deki üç milyon mülteci yetmezmiş gibi, AB'nin elindekileri de kabul etmeye razı olan AKP hükümeti, Türkiye'nin aleyhine bir anlaşmaya imza attı. Yapılan anlaşmayla Türkiye resmen bütün Avrupa'nın mülteci toplama merkezi oldu. AB'nin ne zaman gerçekleşeceği şüpheli serbest dolaşım vaadi ve mültecilere yardım paketi karşılığı imzalanan mülteci anlaşmasının, Türkiye'nin milli çıkarlarını korumadığıyla ilgili ciddi endişeler taşımaktayız. Türkiye'de zaten yeterince mülteci ve sorun varken, bu sayıyı artıracak bir anlaşmanın getireceği ilave yük ve toplumsal sorunların yeterince hesap edilmediği bellidir. Mülteci Anlaşması Avrupa Birliğini yabancılara karşı koruyacak bir anlaşmadır. Türkiye bu anlaşmayla ne kazanmıştır? AB'nin Türkiye'nin mülteciler konusundaki sorumluluklarını paylaşmak yerine, kendilerine sığınmış mültecileri de ülkemize göndermeleri medeniyetleri ve insanlık adına iki yüzlülüktür. Orta Doğu'da yaşanan insanlık dramını kendilerinden uzak tutmaya çalışmaları ve sınırlarını kapatmaları Avrupa medeniyeti adına büyük bir ayıp ve utançtır. Sözde büyük bir medeniyete ve bir refaha sahip Avrupa, mülteci sorununda bir kere daha sınıfta kalmıştır.
Ferzende Şavluk (Kanaat önderi) : Mültecilerin çok büyük çoğunluğunun Müslüman kimliği dikkate alındığında, Avrupa'nın bu katı tavrı ve yükselen duvarları bir medeniyet sorununu ortaya çıkarmaktadır. Türkiye'nin üyeliği de dâhil olmak üzere, Avrupa Birliği'nin bünyesine farklı kültürleri ve bilhassa Müslümanları sokmamaya özen göstermesi kaygı vericidir. Avrupa Birliği kendi yarattığı uygarlık değerlerine çiğnemektedir. Bir Hıristiyan kulübü ya da zenginler kulübü gibi davranmaktadır. AB'nin medeniyetler çatışmasını derinleştirecek bir blok görüntüsü vermesi dünya barışına katkı sağlamayacağı gibi, yaşanılan insanlık facialarının uluslararası boyutlara ulaşarak kendilerini etkilemesini de önlemeyecektir. Türk milleti ise tarihte pek çok kere yaptığı gibi bugün de yardıma ihtiyacı olan insanlara vatanının kapılarını açmış ve bütün imkânlarını paylaşmaktadır. Enerji kaynaklarının paylaşım kavgası yüzünden yurdundan edilen mazlumları Avrupa kapısından içeri sokmazken, Türk insanı yıllardır sabırla ve hiçbir sosyal tepki göstermeden misafir etmesini bilmiştir. Türk milletinin yüce gönüllü ve misafirperver karakterine rağmen, mülteci sorunu Türkiye için taşınması her geçen gün zorlaşan bir yüktür. Devleti yönetenlerin milletimizin kaynaklarını kullanırken, sosyal politikaları ve geleceği planlarken mülteci meselesinin yaratacağı etkiyi hesap etmeleri gerekir. Bugün üç milyon olmakla birlikte, AB anlaşmasıyla sayıları daha da artacak mültecilerin büyük toplumsal ve ekonomik sorunlar yaratacağı ve Türkiye'nin yarınlarıyla ilgili tehditler barındıracağı açıktır. AB ülkelerinin birkaç yüz bin mülteciyi barındırmaktan kaçındığı bir realitede, Türkiye'nin milyonları kabul etmesinin ciddi riskler taşıdığı ortadadır.
Ahmet Karakuş (Yol-İş Sendikası Şube Başkanı): Ülke olarak mazlumlara kucağımızı açtık ancak istismara geçit verilmemeli bir süre sonra ülkemizi terk etmeleri sağlanmalıdır. Uluslararası hukuka saygı gösterilmesi konusunda verilen güvenceler, Pazar gününden itibaren Yunan adalarına varan tüm düzensiz göçmenlerin geri gönderileceği gerçeğiyle bağdaşmıyor. Türkiye, mülteciler ve göçmenler için güvenli bir ülke değil. Bunun aksini iddia ederek göçmenleri geri göndermek yanlıştır, yasa dışıdır.
ORTAK GÖRÜŞ
Yok
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Sivil toplum kuruluşuna duyuru yapıldı. e-mail? Sözlü? Telefonla? Mesajla Toplantı lobisinde bulunuldu. Toplantıda Çay, kahve ve kuru pasta ikramı yapıldı.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Mesajla ve Telefonla davet edildiler.
MEDYA İLE
Ulusal basın temsilcileri ve yerel basın mensupları davet edildi. Gelemeyenlere haberi attık. Yayınladılar.
KATILIMCILARLA
Katılımcılarla birlikte yerel konuyu belirlemeye devam ediyoruz.
SONUÇLAR
Iğdır küçük Millet Meclisi çalışmaalarını sürdürüyor.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Iğdır kMM Girişimcisi Murat AKKUŞ