YER: Eğitim Bir Sen Toplantı Salonu
TARİH: 02.04. 2016
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Elazığ STK Platformu ( Resul Şahin – Danışma Kurulu Üyesi )
2 / Hareketa Azadiya İslami ( M. Atik Okuyucu – İl Temsilcisi )
3 / İlim ve Hayra Hizmet Vakfı ( Zülfü Biçerer – Genel Başkan )
4 / Goncalar Solmasın Derneği ( Hacı Ormanoğlu – Başkan )
5 / Birlik Vakfı ( Selahattin Canpolat – İkinci Başkan )
6 / Palu Derneği ( Muhittin Karabulut – Yön. Kur. Üyesi )
7 / Kan Arıyorum Yardımlaşma ve Eğitim Derneği ( Murat Özekinci – Genel Başkan )
8 / İpekyolu Kültür ve Yardımlaşma Derneği ( Abdulkerim Avanoz – Başkan )
9 / Karayolları Trafik Güvenliği Derneği ( Hakkı Tüver – Başkan )
10 / Tüm İşçi Emeklileri Derneği ( Mehmet Kayabaş – Başkan )
11 / Böbrek Hastaları Derneği ( Filiz Özel – Başkan )
12 / Emlakçılar Derneği ( Mehmet Kıran – Yön. Kur. Üyesi )
MESLEK ODALARI
******************
SENDİKALAR
******************
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
Abbas Yıldız ( Emekliler Derneği )
Sezai Somunkıran ( İpekyolu Derneği )
GÖZLEMCİLER
Siracettin Sarı ( Hak-Par İl Başkanı )
BELEDİYE BAŞKANLARI
Katılım olmadı.
MESAJ YOLLAYANLAR
Tahir Öztürk ( Ak Parti 1. Sıra milletvekili )
DİĞER KATILIMCILAR
MEDYA
Kanal Fırat
Kanal 23
Kanal E
MODERATÖR
Resul Şahin ( STK Platformu Danışma Kurulu Üyesi )
KONULAR
GENEL KONU: Sığınma Hakkı, Dünyadaki Uygulama ve TR-AB Anlaşması
KONUŞULANLAR
Resul Şahin: Maalesef bugün sığınma hakkı denildiğinde ilk akla gelen, Müslümanların batıya sığınması oluyor. Oysa tarihte bunun tam tersiydi. Mesela İspanya’ nın zulmünden kaçan Yahudiler Osmanlıya sığınmışlardı. Aynı şekilde Almanya’ da Nazi zulmünden kaçan Yahudiler ve farklı milletlere mensup bilim insanları ve aydınlar Türkiye’ ye sığınmışlardı.
Dün Müslümanların zulüm görmesine sebep olanların adları; George’ du, Churchill’ di, Hans’ dı. Oysa bugün Müslümanlara zulmedenlerin adları; Esad’ dır, Saddam’ dır, Sisi’ dir veya bir başkasıdır. Bunlar hem kendi ırkından olanlara, hem kendi dininden olanlara ve hem de kendi coğrafyasından olanlara zulüm yaptıkları için bu mazlumlar öteden beri kendilerine zulmeden ve şimdi de kendilerine zulmeden liderlere destek veren batılılara sığınmaktadırlar. Bu durum Müslümanlar için yüz karasıdır. Avrupa çifte standardını bir kez daha gösterip, sığınmacı olarak kabul ettiği insanlara ikinci veya üçüncü sınıf olarak değil de ötekiler gözüyle bakmaktadır. Batı tamamen pragmatisttir, çıkarcıdır ve insancıl yönü de yoktur. Bahsettikleri demokrasiyi de sadece kendileri için düşünürler. Bugün 70 milyonluk Türkiye 3 milyonluk Suriyeliyi kendi topraklarında kabul etmiş şöyle ya da böyle kendi ekmeğini onlarla bölüşmektedir. Oysa koca Avrupa, o çok zengin olan Avrupa ise 30 bin mülteciyi nasıl barındıracağız diye kara kara düşünerek, geri göndermenin yollarını aramaktadırlar.
Ne demişti Suriyeli bir çocuk Avrupalılara; siz bizim topraklardaki adamlarınızı, piyonlarınızı, silahlarınızı, işbirlikçilerinizi çekin biz zaten gelmeyiz buralara…
Atik Okuyucu: Müslümanlar muhacir olarak Mekke’den Medine’ ye giderken ensar olan Medineliler bunlara iltica hakkı verdiler. Avrupa’ ya gelecek olursak bunlar kendi işlerine yarayacakların haricinde hiç kimseyi almamaktadırlar. İnsan hakları ve demokrasileri ise koca bir yalandır.
Bizler ülkemize gelen Suriyeli mültecilere kardeşçe muamele yapmak ve bağrımıza basmak zorundayız. Hata bu konuda sayın başbakanımızın bahsettiği kardeşlik projesine de destek vermek zorundayız.
Abdulkerim Avanoz: Ben öncelikle bu insanların mülteci durumuna düşmesine sebep olan emperyalist güçleri şiddetle kınıyorum ve lanetliyorum. Aynı şekilde Müslüman ülkeleri yöneten o kralları, emirleri, sultanları ve çareyi batıda arayan yöneticileri de kınıyorum. Ben rahmetli Erbakan kadar Müslüman ülkelerin dertleriyle dertlenen bir lider göremiyorum. 1965 yıllarda başladı, çözüm önerilerini ortaya koydu ki o öneriler hala geçerlidir. Şayet o öneriler doğrultusunda hareket edilmiş olsaydı bugün bu insanlar bu halde olmazdı. Çareyi batılılarda aramak ise başlı başına bir sorundur. Afganistan’a mı demokrasi getirdiler, Irak’ a mı yoksa Mısır’ a mı? Bunlardan sonra Libya yetmedi, Suriye yetmedi şimdi de bize sıçratmak istemektedirler. Bunların insan hakları ve demokrasi söylemlerine inanmamak gerekir. Bunlar sömürgeci emperyalistlerdir. Acıma duygusu olmayanlardan ne insanlık beklenebilir ne de medeniyet. İnsanlık ve medeniyet İslam’ dadır. Bir karıncayı bile incitmek yasaklanmıştır İslamiyet’te. Batılılara sömürgelerini gerçekleştirmek için her yol mübahtır, gerisi teferruattır.
Filiz Özel: Bugün toplumumuzda Suriyeliler denince farklı bir algı oluşmaktadır. Oysa ben çok sıcak bakıyorum; bizler de onların durumuna düşüp farklı bir memlekete sığınmacı olarak gitmek zorunda kalabilirdik. Bizim Suriyelilere baktığımız gözle sığındığımız ülke vatandaşlarının bize bakması beni rahatsız eder. Toplumumuzdaki Suriyeliler hakkındaki önyargı ve olumsuz düşünceler kabul edilemez. Hâlbuki bizler on veya yirmi aile bir araya gelip bir Suriyeli aileye çok rahat bakabiliriz. Belki tüm ihtiyaçlarını karşılayamayız ama en azından temel ihtiyaçlarını karşılama konusunda yardımcı olabileceğimize inanıyorum. Bizim toplumumuzda kötüler olduğu gibi tabii ki onlarda da olacaktır ancak bunu genelleştirmek yanlıştır diye düşünüyorum.
Zülfü Biçerer: Bu göçmen ve mülteci meselesine medeniyet çerçevesinde bir değerlendirme yapmamız lazım. Avrupa Ortaçağ devrinde insanların malına, canına ve ırzına karşı zorbalık yapmaktaydı. Bunun sonucu olarak Avrupa’ da da göç hareketleri gözlendi. Tıpkı bugün Suriyelilerin denizleri aşması gibi onlar da okyanusları aşarak Amerika’ ya göç ettiler. O zaman Amerika’ nın yerli halkları olduğundan bu gidenler mülteci sayılırlardı. Bunlar medeniyetleri gereği insana gerekli değeri vermezler. Sömürgeci zihniyetleri gereği ondan faydalanmanın yollarını ararlar. Bosna örneğinde de gördüğümüz üzere Boşnaklar Birleşmiş Milletler askerleri gözetiminde bile Sırpların katliamlarına uğrayabildiler. Aynı mantık bugün Suriye örneğinde de kendini göstermektedir.
Oysa bizim medeniyet anlayışımız ise Diyarbakır Sur’ da kendini göstermektedir. Dünyanın en zalim, en ırkçı zihniyeti kendini göstermiştir. Irkçılık hangi millet tarafından yapılırsa yapılsın bu şeytani bir zihniyettir. Dolayısıyla bunlar şeytanın ideolojisine hizmet etmektedirler. Sur’ da yaşayan halklar bir bedenin uzuvları gibidir hiç birinin ötekine ağır bastığı söylenemez. Allah katında üstünlük takvadadır.
Muhittin Karabulut: Kendi ülkesinde kendisine yaşam hakkı tanınmayan insanlara sığınmacı diyoruz. 2003 yılı istatistiklerine göre kendi ülkelerinde mülteci durumuna düşen 15 ile 20 milyon arası insan vardır. Dünyada ise 50 milyona yakın insan mülteci durumuna düşmüş bir haldedir. Bu insanları mülteci durumuna düşürenler elbette batılılardır. Batılılar ve onlarla birlikte hareket eden yereldeki işbirlikçileridirler.
İnsanların bedeni, aklı ve ırzı kutsaldır. Kendi ülkelerinden göçe zorlanan insanlar sığındıkları ülkelerde bunları muhafaza etmek zorundadır. Ancak gelin görün ki zalimler tarafından göçe zorlanmış insanlar, istedikleri gibi göç dahi edemiyorlar. Şimdi; hamdolsun ki ülkemizi idare eden ve insani değerleri yüksek kişiler tarafından milyonlarca mülteciye ev sahipliği yapmaktayız. Bu durum takdire şayandır. Emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum, Allah hepsinden razı olsun. Bugün bizler bu konu hakkında burada toplanmışsak ve bu konuyu kendimize dert etmişsek sizlerden de Allah razı olsun. Ben AB ile yapılan anlaşmayı eleştiriyorum. Mültecileri kabul etmedikleri gibi verdikleri üç kuruşun hesabını yapmaktadırlar. Oysa bu insanların göç etmesine sebep olanlar onlardır. Hem bu insanların mülteci durumuna düşmelerine sebep olacaksınız hem de barınmalarına katkıda bulunmayacaksınız, bu kabul edilemez. Ben bu konuda sonuna kadar hükümetimin arkasındayım, AB kıran kırana pazarlık yapılmış ve başarılı da olunmuştur.
Abbas Yıldız: Bugün Türkiye bu kadar mülteciyi kabul edip bağrına basmakla dünya tarihinde bir destan yazmaktadır. Yoksa bu yapılanlar zaten yapılmaktadır. AB’ nin üç beş kuruşuyla olacak işler değildir. Sayın cumhurbaşkanımızın, sayın başbakanımızın ve AK Partinin kadroları sayesinde yapılması gereken yapıldığı gibi bundan sonra da yapılmaya devam edileceğine inanıyorum. Şayet bizlerinde bu çorbada bir tuzu olacaksa ne mutlu bizlere…
Selahattin Canpolat: Bizler hepimiz kardeşiz, bugün Suriyeli mültecilerin başına gelen olay hepimizin başına gelebilir. Ben Malatya’ dan geldiğim için iyi biliyorum, orada 10.000’ den fazla kişi konteynır kentte çok güzel bir şekilde ağırlanmakta ve her türlü ihtiyaçları giderilmektedir. Ayrıca okullar yapıldı ve Türkçe ve Arapça eğitim verilmektedir. Kısacası çok güzel bir şekilde kontrol altına alınmışlardır. Ancak biz kendi şehrimizde ne yazık ki bunu göremiyoruz. Bizdeki Suriyeliler dağınık bir şekilde Elazığ’ da yaşamaya çalışmaktadırlar. Kimin ne olduğu, neci olduğu bilinmiyor. Acaba bu durum yakın bir zamanda bir tehdit oluşturur mu oluşturmaz mı bilemiyoruz. Böyle bir riskin olduğunu unutmamalıyız. Bu konuda Malatya’ yı örnek almamız gerektiğini düşünüyorum. Ancak tecrit etmek gibi değil, zamanla STK’ lar vasıtasıyla her türlü etkinliğe katarak bu kardeşlerimizi topluma entegre edebiliriz diye düşünüyorum. Bazen televizyonlarda Suriyeliler için beyan edilen olumsuz düşünceleri şiddetle kınıyorum. Çünkü orası ne kadar bizim memleketimiz ise burası da o kadar onların memleketidir. Bir insanın evinin başına yıkılmasından daha kötü ne olabilir ki. Bu olumsuz yargıyı kırmak için biz STK’ lara çok iş düşmektedir.
Siracettin Sarı: Bu mülteci sorunu aslında tam bir trajedidir. Ne yazık ki mülteci sorunu en çok Ortadoğu’ da görülen bir harekettir. Savaşın olduğu, çatışmaların olduğu, şiddetin ve baskının olduğu bir coğrafyada da bu durum kaçınılmazdır. Kısa bir zaman önce Irak’ da gördüğümüz bu durum şimdi de Suriye’ de kendini göstermektedir. İşte üç milyona yakını bize sığınmış, iki milyon civarı Ürdün’ e ve küçük bir bölge olmasına rağmen Kürt federe bölgesine dahi sığınan 2 milyona yakın mülteci bulunmaktadır. Bunun yanı sıra Suriye’ nin içinde de göçler olmaktadır. Kısacası bu sorun tüm insanlığı ilgilendiren bir sorundur. Bundan dolayı hiçbir ülkenin kendisini bu durumdan ayrı tutmak gibi bir lüksü olamaz. Çünkü bu ülkeler aynı zamanda bu olayın çıkışına sebep olan ülkelerdir. Bu ülkeler olayın çıkışına sebep olmasaydı ve olay çıktıktan sonra da ellerini taşın altına koymuş olsalardı belki de bu trajedi yaşanmazdı. Aslına bakarsanız bugün dünyanın hiçbir bölgesi güvenli değildir. Her ne kadar kendilerini bundan uzak tutmaya çalışan batılı ülkeler varsa da hepimizin gördüğü gibi bu ateş onları da sarıyor. Bunun için insanlık bu trajediye karşı ortak bir tavır almalıdır. Batılı emperyalistlerin ikiyüzlü politika izlediğini hepimiz görmekteyiz. Kendilerine bir zararı olmadığı sürece hiçbir şeyi kendilerine dert etmiyorlar. Bugün dünyada silahlanmaya harcanan paralar; eğitime, sağlığa ve benzeri yerlere harcanmış olsaydı bu sorunların hiç biri kalmazdı. Mevcut sorun sadece Türkiye’ nin sorunu değildir, hatta sorunu yaratanların daha çok kendilerine dert etmeleri gereken bir sorun olduğunu özellikle belirtmek isterim.
Hacı Ormanoğlu: Öğretmenlik yaptığım okula Suriyeli bir çocuk gelmiş dediklerinde hemen benim sınıfıma yazın dedim. En 6 veya 7 defa Suriyelilerin yoğun olarak yaşadıkları Hicret mahallesine gidip o çocuklara elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalıştık. Bizler gerçek Ensar isek bir Suriyeli aileyi yanımıza alıp bir ay veya bir hafta birlikte yaşayabilmeliyiz.
ÖNERİLER
ORTAK SONUÇ
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
100’ e yakın sivil toplum örgütüne E-Mail, SMS ve sözlü olarak haber verildi.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Milletvekillerine E-Mail ve SMS atılarak toplantı hatırlatıldı.
MEDYA İLE
İldeki neredeyse tüm yazılı ve görsel basın davet edildi, 3 tv kanalı katıldı.
KATILIMCILARLA
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Ercan Sözüer / Elazığ kMM Girişimcisi