TARİH: 02 Mart 2013
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / İnsan Hakları Derneği (Ramazan Kuzu)
2 / Uluslararası Af Örgütü (Ferman Salmış)
3 / Mazlum Der (Sami Cengil)
4 / Eğitim Bir Sen (Nazım Gümüş)
5 / Işık Kadın Derneği (Canan Candan)
6 / Gazeteciler Cemiyeti (Vahap Güner)
7 / Bilsam (Ayşegül Toprak)
8 / Anadolu Gençlik Derneği (Selahattin Canpolat)
9 / Sakatlar Derneği (Ali Haydar Koyun)
10 / Kamer Vakfı (Tuğba Karabay)
11 / Umut Der (Hatice Ersan)
12 / Hanımeli Derneği (Gülnihal Gülaçar)
13 / İnönü Üniversitesi (Hayri Keser)
MESLEK ODALARI
1 / İnşaat Mühendisleri Odası (Vehbi Aluçlu)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Kadir Akgüneş (Avukat)
2 / Mustafa Baştürk
3 / İbrahim Göçmen (Son Nokta Gazetesi)
4 / Enver Bakır
5 / Fatime Geçici
6 / Doç.Dr. Abdulkadir Baharçiçek
7 / Yasemin Sultan Kurt (Ak Parti)
8/ Özlem Akar Binbaşıoğlu (Ak Parti)
9/ Joseph Zand (İnönü Üniversitesi)
10 / İbrahim Durhan (İnönü Üniversitesi)
11/ Hilal Demir
12 / Semra Kamdemir
13 / Zehra Şenadlı (Bilsam)
14 / Yekda Polat (Bilsam)
15 / Mehmet Çakar (Gerçek Gazetesi)
16 / Belkıs Polat
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ Öznur Çalık- Ak Parti
BELEDİYE BAŞKANLARI Katılan olmadı.
MESAJ YOLLAYANLAR
Ömer Faruk Öz
MEDYA
1 / Güneş Tv, Gerçek Gazetesi
MODERATÖR Av. Zeliha Gültekin (Malatya Barosu Kadın Komisyonu Başkanı)
KONULAR
GENEL KONU: Kadına Yönelik Şiddet
KONUŞULANLAR
1 / Zeliha Gültekin: İnsanlık tarihiyle ortaya çıkmış olan şiddet olgusu, birçok bireysel ve toplumsal öğe ile birlikte karmaşık bir yapı ortaya koymaktadır. Kadına yönelik şiddet; kadınlara yalnızca kadın oldukları için uygulanan veya kadınları etkileyen cinsiyete dayalı bir ayrımcılık ile kadının insan hakları ihlaline yol açan ve her türlü tutum ve davranış olarak tanımlanmıştır. Dünya ve ülkemiz kadınlarında, kadına yönelik şiddet eğitim eksikliği, ekonomik bağımlılık, hukuksal süreçlerle ilgili bilgisizlik, sosyal ve kültürel haklarının yeterli olmaması gibi birçok nedenlerle yaşanmaktadır. Kadının, aile ve toplum arasında bir köprü vazifesi gördüğü ve toplumun en önemli temel taşı olduğu unutulmamalıdır. Kadınların en çok, tanıdıkları, yaşamlarında bulunan erkekler tarafından şiddete uğramaları, şiddetin neden olduğu bedensel, ruhsal v sosyal zararları daha yıkıcı ve zararlı hale getirmekte, kadının sorunla başa çıkmasını da zorlaştırmaktadır. Kadına yönelik şiddet artık sadece kadın meselesi olmaktan çıkmış, kadın erkek tüm insan hakları savunucularının meselesi haline gelmiş, ağır bir insan hakkı ihlali ve ciddi bir toplumsal sorundur. Her ne şekilde yaşanırsa yaşansın, kadın yaşamın her evresinde eğitim ve gelir düzeyi ne olursa olsun çeşitli şekillerde şiddet maruz kalmakta, bu da yaşamına korku ve güvensizliği sokmakta fiziksel ve ruhsal sağlığını olumsuz yönde etkilemekte, toplumsal yaşama katılımını engellemektedir. Sağlıklı bir toplum hiçbir şiddet olayının yaşanmadığı, çatışmaların olmadığı bir toplum olmadığı bir toplum olmaktan çok ortaya çıkan sorunların çözülebilmesi alışkanlığının yerleşmiş olmasıdır. Bu nedenledir ki sadece hukuki düzenlemeler yeterli değildir. Bu konuda toplumumuzun bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi gerekmektedir.
2 / Selahattin Canpolat: Hükümetin ele aldığı ve başarıyla yürüttüğü kadın hakları konusunda çok iyi çalışmalar var. Baş örtülü kadınların kendilerini ifade etme veya kamusal alanlara girme konusunda sorunlar yaşandı. Okullarını derece ile bitiren baş örtülü kızlarımız kürsüye çıkıp ödüllerini alamadılar, onların yerine başı açık olan kızlar gidip aldı. Bunların artık bundan sonra olmasın istiyoruz. Başı kapalı olanların özellikle özel kuruluşlarda işe girmede de sorunlar yaşandı. 28 şubat sürecinde baş örtüsü sebebiyle okullardan atılan kardeşlerimizin hakları verilmeli, çalışmak istiyorsa çalıştırılmalı, eğer istemiyorsa da evinde geçimini sağlayacak maaş verilmelidir.
3 / İbrahim Göçmen: Son yıllarda kadınlarımız sokakta, sinemada, yolda, evde her yerde şiddete maruz kalıyor ve günlük olarak da bir-iki kadının öldürüldüğünü görüyoruz. Bunların normal olmadığı aşikar, psikolojik de bir olay. Ahlaki değerlerde bozulma ve yıpranma meydana geldiği zaman şiddet ortaya çıkıyor. Türkiye otuz yıllık süreçte kirli bir savaşın içerisinde ve hem devletin hem de terörist grupların uyguladığı bir şiddet var. Kent yaşamı her zaman şiddete gebe, çünkü üç bin civarında köy boşaltıldı, göçler yaşandı. Köyden kente geçişlerde o yaşama kendi kendini adapte edememe neticesinde de bir takım şiddet olaylarının yaşandığını gördük. Eğitim ve eğitimsizliğin olduğu her yerde her şey olabilir. Kadınların maruz kaldığı şiddeti uygulayanların daha çok doğu ve güneydoğudan gidenlerin yaptığını görebiliriz. Geçmişte türbandan dolayı da insanlar şiddete maruz kalmıştır. Herkesin inancını yaşamaya hakkı vardır. Ama bir türbanlı kardeşimiz bir yerde işe girmek için takiye yapıyor ise ona da hepimizin karşı durması gerekiyor.
4 / A.Kadir Baharçiçek: Şiddet sorunu sadece Türkiye’de değil bütün dünyada büyük bir sorun. Kadına yönelik şiddet bir insanlık suçudur. Kadın belki daha az korumalı, daha naif ve daha kendini savunmak durumunda olan birey olduğu için şiddetin dozajı daha yüksek olabiliyor. Etkisi de daha büyük olabiliyor. Şiddeti sadece fiziksel açıdan yapılan şiddet olarak düşünülmemeli; ekonomik,sosyal,psikolojik ,sözel şiddet olarak düşünülmeli. Bu sorunu bütün boyutlarıyla ele almamız gerekiyor. Geçen yıl yapılan bir araştırmada her yüz kadından biri eşinden şiddet görüyor, eşine şiddet uygulayan her yüz erkekten otuz sekizi çocukken kendisi de şiddete maruz kalmış yani şiddete maruz kalan şiddet uyguluyor. Eşinden şiddet gören her yüz kadından kırk sekizi kendi çocuğuna şiddet uyguluyor. Kadınların %67 si eşi tarafından sözlü şiddete maruz kalıyor. Evlenme yaşı düştükçe, gelir düzeyi ve eğitim yaşı düştükçe şiddete maruz kalma oranı artıyor. Temel sorunlardan biri Türkiye’de şiddete hoşgörünün olmasıdır. Dayağı mazur gören yaklaşımlar ve atasözlerimiz var. Yasal düzenlemeler elbette önemli ama bir zihniyet değişimi gerekiyor. Eğitimle olur ama bunun için de zamana ihtiyaç var. Kadına yönelik şiddet konusunda toplumun farkındalık düzeyini yükseltecek çalışmalar yapmak gerek. İyi bir aile sistemi şiddetin az olmasından geçiyor. Kadın örgütlerinin bunu 365 gün gündemde tutacak çalışmalar yapmaları gerekiyor.
5 / Öznur Çalık: Biz dünyaya geldiğimiz andan itibaren, haklarımızın ve fırsatlarımızın erkeklerle aynı olduğunu biliyoruz. Kadın ve erkeğin fıtratları farklıdır. Elimizdeki haklar doğduğumuz andan itibaren malasef erkekler tarafından gasp edilmiş. Bizim bu gaspı minimuma indirmek için çok ciddi çalışma yapmamız gerekiyor. Kadın ve erkek ortak birlikte yapmalıyız. Kadının haklarının iadesi bize bahşedilen bir lütuf değil, var olması geren bir şeydir. Toplum olarak kadını aşağılayan sözlerimiz var ne yazık ki. Biyolojik olarak farklılıklarımız var, bunu kabul ediyoruz. Yanlış dini algılar ve bilgiler üzerinden toplumu yanlış yönlendiriyoruz. Şiddete baktığımızda; cinsel şiddet, ekonomik şiddet, psikolojik şiddet, fiziksel şiddet var. Bu büyük bir insanlık suçudur. Toplumsal cinsiyet eşitliği kadın ve erkeğin fırsatlarının eşitlenmesidir. Kadınların ötelenmesi sorunu da var. Erken yaşta evlenen çocuklarımız var. Bu konularda gerekli birçok yasal düzenleme yaptık, ancak önemli olan değişim ve dönüşüm, zihniyet değişimine ihtiyacımız var. Şiddete hayır diyebilmemiz için güçlü kadınları topluma sunmamız gerekir. Geçmişimizde birçok rol model kadınlarımız var. Ama buna rağmen biz şiddeti görmeye devam ediyoruz. Cedaw’a 1984 yılında imza koyduk. Anayasada çok önemli bir değişiklik yaptık; hem 10. Maddede hem de hem de 90. Maddede değişiklik yaptık. 2010 yaptığımız düzenlemeyle kadına karşı yapılacak her türlü işlem pozitif ayrımcılık olarak nitelendirilir, eşitlik ilkesine de aykırı değildir dedik. Yine Türk ceza kanununda çok önemli değişiklikler yaptık, Türk medeni kanununda düzenlemeler yaptık. Aile mahkemesinin kurulmasına dair düzenlemeler, iş kanununa dair düzenlemeler istihdama dair düzenlemeler yaptık. Hepsi kadının istihdamının artırılması, ekonomik gücünün artırılması ve fırsatların eşitlenmesi için yaptık.Kadının siyasette devamı çok önemli. Güçlü kadın için siyasette daimi olmak lazım. Meclisteki kadın temsil oranı % 4.1 den %14.5 e çıkmış vaziyette. Yine mecliste kadın erkek fırsat eşitliği komisyonu kurduk. “Kadına karşı şiddete ben de varım” kampanyası yürüttük. Şiddet karşıtı toplum için bizler yasal düzenlemeleri yaptık şimdi iş sivil toplum örgütlerine, akademisyenler, kanaat önderlerine, diyanete düşüyor. Güçlü kadını oluşturduğumuzda aileyi, güçlü aileyi oluşturduğumuzda da güçlü toplumu oluşturacağımızı biliyorsak erkeklerle birlikte mücadele etmeliyiz. Kadına yönelik şiddetin en önemlilerinden biri de başörtüsüne karşı yapılan zulümdür. Şiddet son yıllarda artmadı, sadece görünürlüğü arttı. Basın bundan sorumludur, insani bir dil kullanmalıdır.
6 / Sami Cengil: Kadına yönelik hak ihlalleri ve şiddet İslam ahlakını ruhen hazm etmemiş zorbaların ruhsal yoksulluğudur. Ayrıca materyalist eğitimin kültürümüze yerleştirmeye çalıştığı kadınlar ve erkekler arasındaki suni ve haksız bir eşitlik yarışı da aslında kadının hanımlık, annelik meziyetlerini zaafa uğratmakta ve onun farkında olmadan tüketmektedir. Bu asrın yorgun ve bitkin kadını ile cahiliye devrinin kadını arasında sırf bir giyim kuşam farklılığı kalmıştır. Allahın yüksek mesuliyetlerle donatıp eşlerine emanet ettiği kadının şahsi ve manevi reva görülen bu zulümlere gönüllerdeki Allah korkusunun ve iman muhabbetinin ve ahlaki meziyetlerin zaafa uğramasının açık bir göstergesidir.
7 / Fatime Geçici: Kadın algısı bizzat Kuranı kerim ve hadis üzerinden gidilirse daha sağlıklı olur. Kadının sabır timsali, merhamet timsali, ailenin korunmasında birinci derecede korunması Kuran’da mıdır yoksa gerçekten İslam alimlerinin bir yorumu mudur? Bir kere bunun irdelenmesi gerekiyor. Kuran’ı kerime baktığımız zaman ailenin korunmasına dair en büyük tavsiyeler erkeğedir. Biz Kuran’ı kerim ve hadise değil de kuranı kerimi tevsir etmiş veya onlar üzerinden araştırma alimin ve yorumcunun üzerinden gittiğimiz vakit hiçbir zaman çözüme yaklaşamıyoruz. Ailenin korunması noktasında kadın bir numaralı sorumlu görülüyor. Burada bir haksızlık görüyorum; kadın çocuğunu büyütecek, eşine iyi davranacak, merhametli olacak, sabırlı davranacak vs. ama bir sorun olduğunda kadın sorumlu olacak. Kadınları hiç sayan veya çok fazla rol yüklenen bir anlayış hakim. Bunun içerisinden ne yazık ki çıkamıyor. En büyük eksikliğimiz de kadın erkek eşitliği veya fırsat eşitliği noktasında kadınlar olarak kendi başımıza kalıyoruz. İslami anlamda kadın ve erkek eşit olabiliyor mu?
8 / Ramazan Kuzu: Birçok kadınımızın aileyi koruma anlayışıyla öldürüldüğünü görüyoruz. Eğer ailede koca eşini ağır bir şeyle darp etmişse evine dönüp kocasıyla barışması çok büyük bir hataydı ve bu hatalardan dolayı çok kadın hayatını kaybetmiştir. Aile ve sosyal politikalar bakanlığı kuruldu. Sosyal bakanlığı anlarım ama aile bakanlığını anlayamıyorum. Çünkü erkek devlet ailelerimize sürekli karıştığı için bu sıkıntıları yaşıyoruz. Yapılması gereken şey özgür bireyin oluşmasına katkı sağlamak. Kadını erkeğin denetimine verdiğimiz zaman sorunlar çıkıyor. Erkek tasarruf hakkını istediği gibi kullanıyor. Yapılan araştırmada şiddet eğitimli insanlarda daha fazla görülüyor. Son on yılda beş bin kadın eşleri, sevgilileri ve yakınları tarafında öldürüldü. Bunların içerisinde eğitimli oranı bir hayli yüksek. Toplumda kadına karşı bir algı yanlışlığı var. Din adına algı yanlışlığı var. Yasalar yeterli olsaydı bu kadar cinayet işlenmezdi. Kadına karşı şiddet için ağır müeyyide getirilmelidir.
9 / Vehbi Aluçlu: Son zamanlarda yaslarda özellikle boşanmaların kolaylaştırıldığını görüyoruz. Bu tüketim toplumu sonucu oluşan bir durum. Şiddet genelde evde başlıyor. Genelde birinci derecedeki yakınlardan geliyor. Kadın cinayetlerine baktığımızda özellikle boşanmış olan kadınları boşadıkları eşlerinden daha sonra kendileri bir başkasıyla ilişki kurarken kendisinin bir başkasıyla ilişki kurmasına çok net olarak karşı çıkıyor. Kendisinde hak gördüğü durumu karısında görmüyor. Ailenin ekonomisi bozulmuşsa ailede sorunlar başlıyor. Kadının ekonomik özgürlüğü de çok önemli. Ekonomik özgürlüğü yoksa kadın şiddete daha çok maruz kalıyor.
10 / Gülnihal Gülaçar: Şiddete maruz kalan kadın, yapan erkek. Terbiye edilmeye çalışılan kadın. Aslında erkeklerin eğitim alması gerekiyor. Sanki kadın potansiyel suçluymuş gibi sürekli bilinç altına yerleştiriliyor. Evdeki baba rolü çok önemlidir. İlk önce erkeklerin eğitilmesi gerekiyor, bunun temelinde de inanç çok önemli diye düşünüyorum. Peygamberimizin hayatına baktığımızda onun hiçbir zaman ailesine şiddet uygulamadığını görürüz. Kadın sığınma evi açılarak eğitim kadın üzerinden veriliyor. Televizyondaki diziler de kadına şiddeti meşru gösteriyor. Ekonomik özgürlüğü olan kadınlar da şiddet maruz kalıyor.
11 / Tuba Karabay: Kadına yönelik şiddet konusunda en çok konuşulan konu ölümler oldu. Ne yazık ki yasal düzenlemelere karşın ölümler hiçbir şekilde önlenemiyor. Görünür mü oldu, şiddetin çeşidi değişti artık dayak ve ölüme mi dönüşüyor bunu da çok tartıştık. Özellikle kadın intiharları son dönemde çok fazla gündemde yer alıyor; bu intiharların da araştırılması gerekiyor. Şimdi artık şiddetin götürdüğü intihar süsü verilen ölümler olduğuna inanıyorum. Kadına karşı şiddetin hiçbir haklı nedeni olamaz ancak kadının tek probleminin şiddet değil. Özellikle kadına karşı toplumsal çok muhteşem bir baskı var. Eşinden, ailesinden, babasından izin alamadan komşusuna dahi gidemeyen, herhangi bir sosyal faaliyete katılamayan milyonlarca kadın var. Kadına iş istihdamı sağlandığında çocuklarına kimin bakacağı gibi birçok sorunla karşılaşıyoruz. Kadınların istediği şey; doğuştan getirdiğimiz insan haklarının bizlere tekrar fırsat olarak sunulmasıdır. Fiziksel şiddeti insanlar rahatlıkla gidip ifade edebiliyor ama cinsel şiddetten kimse bahsetmiyor. Ensest; özellikle çocuk yaştaki kişilerin aile efradından kişiler tarafından cinsel şiddete uğruyor bu da yasalarımızdan çıktı. Bunun gerekçesi ise bizim ülkemizde ensetin yaşanmadığıydı. Oysa bizim vakıf olarak yaptığımız araştırmalarımızda her dört çocuktan üçünün ensest mağduru olduğunu gördük. Ama şikayete bakarsak, ensest şikayeti yok. Eğitimli kadın ya da ekonomik gücü elinde olan kadın sistematik şiddete karşı koyabiliyor. Bizi gelişmiş ülkelerde ayıran şey; gelişmiş ülkelerde devlet bu koruma yasalarının dışında sivil toplum örgütlerini bir bakanlık gibi işletiyor. Ama bizde kadın sığınma evine hapsediliyor. Bizde devlet eliyle kadına yönelik uygulanan şiddet ne yazık ki başörtüsü. Bu ideolojilerin sonucu olarak değişti. Dinimizin şiddetle ilgili artırıcı bir yönü yok. Okullarda kadın erkek eşitliği ve toplumsal cinsiyet farkındalığı konularında dersler verilmesi gerektiğini de düşünüyorum. Malatya’da 2540 kadınla görüşme yaptık. Evliliğin nasıl başladığı şiddeti belirliyor. Kadınların göç sıkıntısı var, bu da aslında sosyal bir şiddet türü. Şiddetle ilgili sorunlar üst sıralarda yer alıyor.
12 / Canan Candan: Kadınlar daha çok fiziksel şiddete mi uğruyor yoksa psikolojik şiddete mi maruz kalıyor. Şiddet ırk,din,dil ya da kültürel bir farklılık arz etmiyor. Herkes bir şekilde şiddete maruz kalıyor. Çözüm için; sabır, sevgi ve meşakkat gerek. Ensest sadece Türkiye’de değil dünyanın başına musallat olmuş bir beladır. Türkiye’de ön plana çıkmadıysa yine bunun altında şiddet ve korku var. Ensetten dolayı Avrupa şöyle bir karar aldı; artık üvey olup da evlilik engeli olmayan kişilerde bile sekiz yıl hapis cezası veriliyor.
13 / Hilal Demir: Acaba başı açık olanlar kapalı olanları ötekileştiriyor mu ya da kapalı olanlar açık olanları ötekileştiriyor mu? Eşinize, çocuğunuza hayatınızın herhangi bir döneminde şiddet uyguladınız mı? Şu an burada herkes melek. Gerçekten melek misiniz?
14 / Hayri Keser: Sadece kadına yönelik şiddet değil, aile içi şiddet hem kadınlara hem çocuklara, aile içinde yaşayan büyük anne ve babaları da düşünmek lazım. Aile içi şiddete maruz kalan çocuklar da ilerde evlendiğinde içselleştiriyor. Şiddet evrensel bir sorun ama bizim ülkemizde en az olması gereken bir sorun. Çünkü kadına bir kutsiyet verilmiş. Meseleye insan hakları açısından bakmak gerekir. İskandinav ülkelerinde siyasetçilerin büyük çoğunluğu kadın.Yasa yapım sürecine onlar yapıyor. Mevzuatta kadın erkek eşitliğine aykırı birçok düzenleme var. Koruyucu yargı kararları etkin uygulanmıyor. Erkekleri doğuranın kadın olduğu gerçeğiyle meseleye bakılması gerekir. Demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğünün içselleştirilmesi gerekir diye düşünüyorum. Demokrasilerde şiddete pirim yoktur.
15 / Semra Kandemir: Eşler ayrılıyor fakat kadının yeni bir hayat kurma hakkı elinden alınıyor. Bunun yakın örneğini bir arkadaşımda gördüm.
16 / Hatice Ersan: Şiddeti önlemedeki tek şey ailedeki kadının önemi çok önemli. Erkeği de kadını da anne yetiştiriyor o nedenle annelerimiz eğitilmeli, annelerimiz güçlendirilmeli. Çevremizdeki insanları sevgiyle, şefkatle, merhametle ısıtarak onların yumuşamasını ve daha iyi insan olmalarını sağlayabiliriz.
17 / Joseph Zand: Bu konu bütün demokratik toplumlarda bir problem olarak görülüyor. Bu da en temel haklardan birisidir. Türkiye’de de parlamento ve insan tarafından kabul görmesi gerekiyor. Bu suç sadece Türkiye’de değil İngiltere’de de her üç dakikada bir kadınlar şiddete maruz kalıyor. Her sivil ve kendisini bilen bir erkek için kabul edilmez bir şey olması gerekiyor.
18 / Özlem Akar: Binbaşıoğlu Şiddetin mağdurlarının aynı zamanda erkekler de olduğunu düşünüyorum. Toplum baskısı, ekonomik kaygılar ve ailenin ve çocuğun sorumluluğunun büyük oranda erkekler üzerinde olması sebebiyle erkeğin toplumsal baskısı artıyor. İş yerinde de erkeğe uygulanan şiddet olduğunu düşünüyorum. İş yerinde olumsuzluk yaşayan bunu ailesine yansıtıyor. Ailede kendinden güçsüz olan daha çok kadına bunu yansıtıyor. Kadın da çocuğuna şiddet uyguluyor. Şiddet konusunda bir kısır döngü var ve şiddeti biz toplum olarak içselleştirmişiz. O kadar çok yaygınlaştı ki bunu neredeyse kanıksadık. Toplum sağlığının bu kadar bozulmasına da sebep oldu.
19 / Ayşegül Toprak: İnsanlar gelenek, kanun ve din üçlüsü arasında sıkışıp kalıyor. Erkek aile ve evlilik kurumuna gelenek algısıyla bakıyor. Kadın ise daha çok kanunlar eliyle bakıyor. Yasaların verdiği bir takım hakları kadın kabul ediyor fakat toplum henüz buna hazır değil. Kadın da buna bilinç olarak hazır değil. Dolayısıyla doğru bir şekilde kullanamıyor. Kadınlar ve erkekler olarak ciddi bir şekilde bilinçlenmeye ihtiyacımız var. Kanunların işlevsel haline getirilmesi, daha çok yazısız kurallar içerisinde fıtrata aykırı olanların silinmesiyle alakalı. Kadına ve erkeğe bakış açısı törenin değil dünyanın ekonomik, sosyal, siyasal dönüşümüyle ilgili olarak tekrardan doğru konumlandırılmasıyla düzgün hale getirilebilir. Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda çalışma yapan kurumlar arasında koordinasyon ve işbirliği sağlanmalıdır. Kadınların yasal haklarını öğrenmelerine v kullanmalarına yardımcı olmak amacıyla köy, mahalle ve şehir merkezlerinde bilgilendirme toplantıları organize edilmelidir. Kadınların sosyal yaşam ve kentsel alanlarda bulunmalarını zorlaştıran güvenlik, ışıklandırma vb alanlarda yaşanan sorunlar çözülmelidir. Şehir ve bölgeler arası göçlerle bir yerden bir yere taşınan bata kadın ve çocuklar gittikleri yerlerde ciddi sorun ve sıkıntılarla karşı karşıya gelmektedirler. Bu sorunların aşılması için yerel yönetimler bünyesinde “göç yönetim stratejileri” geliştirilmeli ve bu sorunlar en aza indirilmelidir.
20 / Enver Bakır: Eğitim okuldan verilmeli. Aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddet konusunda ilkokul ve lise düzeyinde eğitimler verilmelidir. Dini referanslar başkasının hak ve özgürlüklerini kısıtlarsa buna karşı çıkarım. Türbanlıların sosyal hayatta olmalarını ve çalışmalarını istiyorum. Çalışan kadınlarda maaş kartlarının kocalarında olduğunu gördüm. Eşitliği ve özgürlüğü savunan erkeklerin de eşlerin şiddet uyguladığı biliniyor.
21/ Vahap Güner: Kadına yönelik şiddetle ilgili olarak Malatya’da da büyük olaylar yaşandı. Kız çocukları küçüklükten ergenlik dönemine kadar korunmalı, eğitilmesi de sağlanmalıdır. Din adamlarından başlayarak öğretmenleri ve bir bütün olarak erkekleri eğitmelidir.
22 / Mustafa Baştürk Muhafazakar kesim kadınların çalışmasını istemiyor. Bazı firmalar da baş örtülü kadın çalıştırmak istemiyor.
23 / Nazım Gümüş: Kadınlar ve erkekler fiziki, ruhsal ve cinsel olarak birbirlerinden ayrı olsalar da birbirlerini tamamlarlar, yalnız başlarına eksik kalırlar. Kadına yönelik psikolojik şiddetin daha fazla olduğunu düşünüyorum. Boşandıktan sonra erkeğin kadın üzerinde hakkını iddaa etmesi filmlerimize de yansımış. Mutlu olmak adına değil de rahat yaşam adına yapılan birçok etkinlik var. Kız çocuklarının aile içerisinde yaşadığı şiddet sebebiyle bir yerlere tutunmak ihtiyacı hisseder. Aile içerisindeki eğitimi temel alırsak ve modeli iyi oluşturursak birçok sorunun önüne geçebiliriz.
24 / Belkıs Polat: Yazılı kanunlarla bir sonuca gidemeyeceğimiz kesin gözüküyor. Belki de çözüm devletin müdahale edemediği bireysel ve toplumsal alanlarda geliştirilmeli. Eşitlikten ziyade adaletin temel alınması gerekiyor. Bizim ihtiyacımız olan; toplumumuzda zihinsel, duygusal ve düşünsel formasyondur.
25 / Kadir Akgüneş: Cezaevlerinde yatan binlerce kadın var. Suçları; 8 Mart ekinliğine, 1 Mayısa ve 21 Şubat dil bayramına katılmalarıdır. Ancak örgüt talimatıyla katıldıkları iddasıyla suçlanıyorlar ve yargılanıyorlar. Cezaevlerinde bir yatakta iki kişi yatıyor.
26 / İbrahim Durhan: Çocuk haklarıyla kadın hakları arasında bir ilişki var. Çocuklarımızı daha baştan kadın erkek ayrımı yapmadan yetiştirmemiz gerekiyor. Erkek çocuğu daha küçük yaşta ayrıcalıklı yetiştiriyor. Kültürümüzün inanılmaz baskısı altındayız. Kız ve erkek çocuklarımızı ayrı yetiştiriyoruz. Şiddeti uygulayanı da büyük ölçüde kadın yetiştiriyor. Yasalarla çözülmez ancak top yekun eğitimle çözülebilir ancak.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Email ve sms çağrı yaptık.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Telefon, sms davet edildiler.
MEDYA İLE
30 civarında tv, gazete ve internet sitesine çağrıda bulunduk.
KATILIMCILARLA
Email ve sms davet etti.
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Semine Dengeşik
Malatya kMM Girişimcisi
02.03.2013 Malatya kMM Toplantı Tutanağı
previous post