YER: Malatya Belediyesi Fırat Toplantı Salonu
TARİH: 02 Şubat 2013
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / İnsan Hakları Derneği (Ramazan Kuzu)
2 / Uluslararası Af Örgütü (Ferman Salmış)
3 / Barış Meclisi (Hasan Doğan)
4 / Eğitim Bir Sen (Nazım Gümüş)
5 / Har Dergi (Mazlum Çetinkaya)
6 / Gazeteciler Cemiyeti (Vahap Güner)
7 / Bilsam (İbrahim Gezer)
MESLEK ODALARI
1 / Mimarlar Odası (Vefik Şahin-Yönetim Kurulu Üyesi)
2/ İnşaat Mühendisleri Odası (Vehbi Aluçlu)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Kadir Akgüneş (Avukat)
2 / Mustafa Baştürk
3 / Ali Tura ( Yazar, araştırmacı, şair)
4 / Nihal İlimen
5 / Selim Çağlar (Ak Parti)
6 / Abdulkadir Artan (Avukat)
7 / Hamza Doğuç (Eğitimci)
8/ Hüseyin Sarıgül
9/ İbrahim Göçmen (Son Nokta Gazetesi)
10 / Enver Bakır
11/ Hüseyin Karaaslan (Yeni Doğanşehir Gazetesi)
12 / Aytaç Demir
13 / Hasan Dündar
14 / Mahmut Levent
15 / Necip Cengil (Makine Mühendisi)
16 / Enes Yıldırım
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
Katılan Olmadı
BELEDİYE BAŞKANLARI
Katılan olmadı.
MESAJ YOLLAYANLAR
H.Cemal Akın
MEDYA
1 / Güneş TV, Gerçek Gazetesi
MODERATÖR
Necip Cengil (Yazar)
KONULAR
GENEL KONU: Demokratikleşmede yeni dönem.
KONUŞULANLAR
1 / İbrahim Gezer: Kürt meselesi ülkemizin en önemli meselesidir ve ne yazık ki her gün bu nedenle kan kaybediyoruz. Otuz yılı aşan böyle bir sorun dünyada da kalmadı. Bu toprakların kaderi midir nedir? Bu sorunu çözmede bu kadar gecikmemiz bu kadar pahalıya mal olması çok anlaşılır da gözükmüyor. Süreci olumlu buluyoruz, anlamlı buluyoruz, en sahici bir süreç olarak gözüküyor. Süreci baltalamak isteyen girişimlerin bütün art niyetlerine rağmen, arayışların ve çabaların sürdürülmesi gerekir. Hiçbir sebep çatışmanın devam etmesi için mazeret olmamalı. Paris’teki olay gibi dün de Ankara’da bir olay yaşandı muhtemeldir ki benzer şeyler yaşanacaktır. Bunlara hiç aldırmadan yerel aktörler olarak kamuoyunu da buna hazırlayarak bu sorunu çözmemiz gerekir. Her farklı dil konuşanın bir devlet kurması içinden çıkılmaz bir hal alacaktır. O zaman yapılması gereken herkesin kendini eşit vatandaşlık şartları içerisinde rahatlıkla ifade edebileceği, hiçbir etnisitenin öne çıkarılmadığı, kardeşçe bir arada yaşayabileceği, sorunlarını beraberce çözebilecekleri ve bunun genel çerçevesinin Anayasal bir düzene kavuşturulduğu bir ülkede yaşamak istiyoruz.
2 / İbrahim Göçmen: Dünden bugüne çatışma ortamı, itibarımızı, paramızı, kardeşliğimizi yaraladı. Son altı aylık süreçte açık ve aleni şekilde Kürt sorununun çözümü adına devletin İmralı’yla da, Oslo’daki bazı temsilcileriyle de görüştüğünü, görüşülmesi gerektiğini de düşünüyoruz, izliyoruz. Özellikle son süreçte İmralı’ya gidilmesi barış adına, Türkiye’nin demokratikleşmesi adına ve anaların acı çekmemesi adına önemli ve demokratik bir adımdır, bu adım kesin ve net bir şekilde desteklenmelidir. Toplumun tüm kesimleri bu terörden ve terörizmden, yaşanan kirli savaştan muzdarip olduğu için bunun bir an önce bitmesi gerekir. Gelinen süreçte şehit aileleri dâhil bir toplumsal mutabakatla, bu çözüm süreci desteklenmekte ve bu görüşmeler bir umut üretmektedir Ne adım atılması gerekiyorsa atılsın. Türkiye’de yaşayan herkesin birlik ve beraberlik içinde ülkenin geleceği ve çıkarları adına eşit yurttaşlık adına, demokrasi adına bu barışa katkı sunmamız gerekir.
3 / Selim Çağlar: Geçenlerde bir programda Hakkârili bir vatandaşa mikrofon uzatılmıştı; “konuşulacak nesil bizleriz, bizden sonra korkarım konuşacak nesil bulunmaz, bu fırsat iyi değerlendirilmeli” diyordu. Hakikaten de artık bir çözümün üretilmesi gerekir. Güneydoğuda otuz -otuz beş yaşlarındaki insanlar şununla yetişti; babalarına, amcalarına pislik yedirildi, baskılar yapıldı ve bu çocuklar bununla büyüdü. Böyle büyüyen çocuklarla hemen çözüme ulaşmak çok zor. Onun için hükümetin elinin güçlendirilmesi lazım. Çözüm sağlansa dahi hemen her taraf güllük gülistanlık olmaz, bu süreç içinde olacak. Hükümetin attığı adımlar görülmeli ve önemsenmelidir. Kürtler ile Türklerin iyi niyetiyle bizden sonra yetişecek nesil kardeşlik fikrine erişecektir. O yüzden de sabır gerekli ve bu iş zaman içinde çözülecektir.
4 / Ali Tura: Önümüzde bir yapı var; güçlü bir Türkiye mi yoksa parçalı bir Türkiye mi? Güçlü bir toplumsal bağ mı, parçalanmış bir toplumsallık mı? Eğer Türkiye’yi gerçekten güçlü bir yapıda görmek istiyorsak çözüm yolunda sorunu tek bir odağa indirgememeliyiz. Kürt, Alevi, Arap sorunları birbirine bağlıdır ve çözülmelidir. Eğer bu üç sorun kardeşlik temelinde çözülmezse güçlü bir Türkiye hayal etmek mümkün değildir. Toplumda bir güvensizlik de var, hükümetin güven vermesi ve bu konuda projesinin olması gerekir. Bu süreçte çok provokatif eylemler de olacaktır. Bu provokatif girişimleri etkisizleştirme çabaları önemlidir ve bu arada tüm tarafların özverili bir dil kullanmaları gerekir. Dil ve üslup bu aşamada her zamankinden daha fazla önem arz etmektedir. CHP’li Birgül Ayman Güler’in tarzıyla karşılaşabiliriz ancak bu görüşleri de dinlemek ve “bu da sizin görüşünüz” demek gerekir zira o tür konuşmalar da beklenmelidir.
5 / Nihal İlimen: Geçmişimizde bir sağ-sol çatışması yaşadık, Alevi-Sünni çatışması denendi, 28 Şubatta başörtüsü sorunu yaşadık. Eğer bizim kuşak, bu konuları tartışıp çözüm arayışına girmezse sorun daha çetrefilleşecektir ve kangren haline gelecektir. Bunların aşılmasının yolu önce problemi çözmek, ortadan kaldırmak daha sonra da bu problem bir daha ortaya çıkmaması için geniş ve uzun vadeli çalışmalar yapmak gerekir. Sivil anayasanın bir an önce çıkarılması, demokratikleşmeye hız verilmesi gerekir. Öncelikle bir sistem çözümlemesi yapılmalı, eğitimden siyasal alanlara kadar sistemin açmazlarını sorgulamak ve çözüm aramak gerekir. Sağlam bir sistemi oturtmamız gerekir ki her gelen kendine göre müdahalede bulunmasın.
6 / Mahmut Levent: Bizim literatürümüze girmiş bir deyim var, derler ki;“Kanı kanla yumazlar, kanı suyla yıkarlar” artık olan oldu, yaşanan yaşandı. Hükümetin elini güçlendirmek lazım. Bu arada bölgeye yönelik ekonomik adımların da atılması önemlidir. İşadamlarımıza iş düşüyor, oraya yatırım yapmaları, gerekirse vergi muafiyeti getirilmeli.
7 / Enver Bakır: Sorunun çözümünden yanayım. O sorunun çözülmesi onun kadar önemli gördüğüm alevi sorununun da çözülmesine katkı sunar. Hükümetin tavrıyla ilgili kaygılarım var; Kürt sorunu çözülmek mi isteniyor yoksa bölgemizde yaratılmak istenen bir Şii- Sünni ekseninde Kürt hareketi suni eksene yerleştirmek mi isteniyor? Bundan beş-on sene önce Hamas’ın aktif destekçisi hangi ülkelerdi, bu gün gelin noktada hangi ülkeler, hangi aktörler?
8 / Hasan Doğan: Eğer biz ülkede demokratikleşmeyi başarırsak, her konuda olduğu gibi eğitimdeki başarısızlıkların çözümünde de mesafe alırız. Bu sorunu çözdüğümüzde çok şey değişecektir. Öncelikle yönetim sistemimizde değişiklikler olacaktır. İkincisi, söylemimiz değişecektir, edebiyatımız değişecektir. Kürtler demokratik bilince sahiptirler. Kürtlerin bu süreçten kazançlı çıkmaları önemlidir. Özelde Kürt sorunu çözüldüğünde, sistemde değişiklikler olacaktır. Terör ve terörizm ifadelerinin gölgesini kaldırıp, başka bir dil geliştirmeliyiz. Bu konuda özellikle basına ve entelektüel tabana büyük iş düşüyor. Alevi sorunu, başörtüsü sorunu, kadın sorunu da bununla bağlantılı olarak çözülebilecektir. Başörtüsü diye bir sorunu hala tartışıyoruz, başörtüsü yasağı “kadın hukukunun” çiğnenmesidir. Başkanlık sistemi mi çözer, parlamenter sistemin devamı mı çözer, hangisi çözecekse fark etmez. Kaldı ki mevcut sistem, yönetebilir bir sistem olmaktan çıktı, kuvvetler ayrılığı uygulanmasında sorunlar var. Mevcut sistem yönetemediği gibi bazı kurumları da oluşturmuş durumda. Mesela yasa çıkıyor, mahkeme uygulayamıyor. Bu süreci birlikte başaracağız diye düşünüyorum.
9 / Mazlum Çetinkaya: Bu sorun günlük yaşamımızda da gündem olmuş durumda. Aynı zamanda bir umudu da barındırıyor. Hükümetin attığı adım çok doğru ve yerinde bir adım. Ama bunun karşılığı ne? Barış süreci dediğimiz elli bin insanın ölümü üzerine oluşturulabilecek bir şey, dolayısıyla çok da kolay değil. Çözüm sürecinde çıtanın düşük olmaması gerekiyor. Ölümler azaldıkça çıta yükselecektir. Bir an önce silahların susturulması gerekir. Çözümde hayal kırıklığı çizgisi oluşmamalı. Keşke bu noktaya, bunca insanımız ölmeden gelebilseydik. Sürece tepki koyan ulusalcılar var. Türkiye insanı süreci iyi okuyor, provokasyona gelmiyor. Bu arada bir teklif olarak, yerel barış grupları oluşturulabilir. Mesela Newroza her kesimden insan barış adına katılabilir, bu alanın bir kesim tarafından sömürülmesine fırsat verilmemiş olunur.
10 / Hamza Doğuç: Bizi bize bıraksalar, biz bu işi çözeriz. Ama bizi bize bırakmıyorlar, çeşitli güçler çözümsüzlüğün sürmesi için uğraşıyor. Avrupa’dan gelen izleme ve araştırma gruplarına dikkat etmek gerekir. Biz dış dünyaya kendimiz anlatamıyoruz, sıkıntılarımızı kendi içimizde çözmemiz mümkün. Bununla ilgili her türlü donanıma sahibiz. Birbirimizi anlamamız ve birbirimizi sevmemiz lazım.
11 / Hasan Dündar: Ak parti demokratikleşme konusunda adım atınca çoğumuz zannettik ki bugünden yarına bir aspirin atacağız bu işler düzelecek. Fakat böyle olmadığını en azından entelektüel kesim biliyordu. Demokratik açılımdan önce ve sonra özellikle 33 şehit olayı, özellikle PKK ile yaşanan görüşmelerde bir Habur tecrübesi yaşandı. Yeni dönemde de Oslo sızıntıları ve İmralı süreci başladı nihayetinde Paris katliamı ile devam ediyor. Şunu anlamakta zorlanıyorum; Ak parti terör sorununu mu çözmek istiyor yoksa Kürt sorununun mu çözmek istiyor? İtham etmemekle birlikte benim kanaatim terör sorununu çözmek istiyor. Kürt sorunu çok da gündeminde değil. Tabi bir takım tavizler ya da haklar itibariyle bir takım şeyleri gündeme getiriyor. Bir takım şeyleri de halının dibine süpürmek istiyor. Ama önümüzdeki dönem milletvekili değişimleriyle bunu ne kadar değiştirebilir onu bilmiyorum. Bu arada, ülkede çeşitli başka sorunlar da var; Sünni Müslümanların sorunları var. Örneğin bir mühendis başörtülü olduğu veya sakallı olduğu için mühendisler odasından kimlik alamıyor. Bu tür meseleler sorun olmakta devam ediyor. Meselelerimizi “körler sağırlar birbirini ağırlar” tarzında olmamalı. Çözümsüzlüğün temelinde oligarşik bir bürokrasi var. Ayrıca birbirimize karşı önyargılarımız var. Bu önyargı bitmeli, demokrasi ama herkes için demokrasi istemeliyiz.
12 / Kadir Akgüneş: Doğu Ergil hoca bir TV konuşmasında ne olursa olsun sorunun adını “terör” sorunu koyalım demişti. Oysa adını terör koyduğunda o mücadeleyi yapan insanı maymunlaştırıyorsun, antipatikleştiriyorsun, sorunu anlamaktan uzaklaştırıyorsun. Kaldı ki terör tanımı dünya egemenlerinin tanımıdır. Bu tanımlamayla o hareketi boğmak meşru hale geliyor. Mesela KCK operasyonlarında Malatya’nın bütün BDP yönetimi cezaevinde, üniversiteden öğrenciler var. KCK operasyonlarından anladığım, devlet bu meseleyi silahla boğmak istiyor. BDP’yi böyle bastırarak mı çözüm arıyor? Kürtlükle terörizm özdeşleştirildi.
13 / Mustafa Baştürk: Ulus devlet içinde problemlerimizi çözemiyoruz. Devletin kuruluş felsefesinde etnik kökene dayalı bir durum var. Ulus devlet içerisinde Müslümanlar da, Kürtler de, Lazlar da, Çerkezler de haklarını yitirmişlerdir. Ülke olarak konuşmalarımıza baktığımızda, maskelerin konuşmasına şahit oluyoruz. Hepimize zulmedilmiş. Devlet birey karşısında çok güçlü bir noktaya getiriliyo. Atılan adımlar elbette sevindirici ancak sivil toplum örgütlerinin ciddi katkılar sunmadığını düşünüyorum. Diğer taraftan kardeşlik havada kalan bir söze dönüşmüş. Siyasi iktidarın attığı adımlar çok olumlu bu umudu kırmamak lazım, karşılık vermek lazım.
14 / Hüseyin Sarıgül: Dünyanın her tarafında ister demokratik olsun, ister olmasın kamuoyu baskısı hükümetleri dönüştürmede, sınırlandırmada, hesap vermede önemli bir faktördür. Biz niye dönüştürmeyi ve hükümetleri sınırlandırmayı sağlayan bir toplum değiliz; biz bir defa örgütlü değiliz, ikincisi de özgün değiliz. Siyasetin toplumun peşine takılması gerekirken, toplum tamamen siyasetin peşine takılarak gidiyor. Böyle olunca da güdük kalıyoruz. İkincil olarak biz toplum olarak olaylara adalet üzerinden değil, tamamen çıkarlar üzerinden bakıyoruz. İşin ahlakiliğini ve hukukiliğini tartışmıyoruz. Dünyadaki örneklere baktığımızda iç huzursuzlukları olan bir toplumun, iç huzursuzluklarını çözmüş ve barış halinde yaşayan bir toplumdan daha yüksek bir bölünme riski taşıdığını herhalde herkes söyleyebilir. Bölünsek de bölünmesek de kendi toplumumuzun haklarını vermemiz gerekir diye bakmıyoruz. Bu süreci destekliyoruz. Bu sorunun üç yolu var şöyle dersiniz “ben Kürtlere haklarını veriyorum, şiddet ister bitsin, isterse bitmesin”. İkinci olarak da şiddeti bitirmeyi amaç edinirsin, İmralı’yı ve dağdakileri ikna edip esas Kürt sorununu görmezden gelirsin. Üçüncüsü de her ikisini birden yaparsın. Şu an hükümetin ne yaptığı belli değil, kamuoyuna kapalı bir süreç yürütüyor. Belli ki İmralı üzerinden Kandili, Kandil üzerinden Avrupa kanadını ve BDP’ yi ikna süreçleri işliyor. Bunun karşılığında hiç bir şey olmasa bile şiddetin durması taraftarıyım. Süreç Kürt kıran sürecine dönüşmüş. Farklılıkların hukukunun oluşturulması gerekir.
15 / Mahmut Levent: Kürtler bu memlekette cumhurbaşkanı oluyor, başbakan oluyor mu, avukat oluyor, hâkim oluyor her meslekte olabiliyor. Kimse sen Kürtsün diye bunlar olamazsın demiyor. Terörün beslendiği kaynakların derhal kurutulması gerekir. Onlar kurutulursa bu sorun çözülür.
16 / Nazım Gümüş: Herkesin sürece olumlu yaklaştığını ve çözülmesi gerektiğine inandığını düşünüyorum. Otuz yıldır yaşananlarla bu ülkenin kalkınmadığını herkes gördü. İnsanın değerli ve bireyin kıymetli olduğunu yetkili makamlar da gördü. Bu sorunun çözümü sancılı geçecektir. Bizim de buna katkı sunmamız gerekir. Demokratikleşme sürecinde ötekileştirme kavramının da değiştiğini düşünüyorum.
17 / Ramazan Kuzu: Kürtler bir halktır ve halk olmasından dolayı hakları vardır. Öncelikle anadilini, haklarını kullanması gerekir. Sorun cumhuriyetin kuruluşundan bu yana asimilasyon politikaları başladı. Tek tipleştirmeye karşı çıkanlar sıkıntı yaşadı. Hükümetin acilen anadilde eğitim hakkını tanıması lazım, Kürtlerin bir statüye sahip olması, hükümetin Kürt sorunuyla birlikte alevi sorununu da çözmesi lazım. Söylemler ve diller yapıcı, kapsayıcı olmalıdır.
18 / Abdulkadir Artan: 1919 yılında Sivas’ta bir kongre düzenlendi. Birinci maddesinde şöyle diyor; “30 Ekim1918 tarihinde sınırlarımızın içerisinde bulunan her noktasında Müslümanların çoğunlukta olduğu ülke parçaları bölünmez, parçalanmaz bir bütündür. Bütün Müslüman kavimler bir diğerine karşı karşılıklı hürmet ve fedakârlık hisleriyle dolu, birbirlerinin ırksal konumlarına, birbirlerinin sosyal konumlarına, birbirlerinin yöresel koşullarına riayetkâr öz kardeştirler.” Burada kalsaydı hiçbir sorun olmazdı. Erzurum kongresi de benzerdir. 1923’ten sonra olan oldu. Alevinin sorunu, Kürt’ün sorunu, Türk’ün sorunu da başladı. Yine 1925 yılında Aleviliğe yönelik müthiş bir hadise kabul edildi; Tekke ve zaviyelerin kapatılması. Alevilik budandı fakat bugün bir sorun olarak görülmüyor, daha başka yerlerde aranıyor. Sonuç olarak şu; Türk’le de alakalı olmayan çok katı bir Türk ulusçuluğu yapıldı. Bu hepimize zarar verdi. Kürt ulusçuluğu da bu sorunun temeli olmamalıdır. Birbirimizi anlamada daha da ilerlemeliyiz. Çok da kolay olmadığını düşüyorum. Bizim çocuklarımız ölüyor, yeni bir elli bin kişinin ölmesine gerek yok. Silahı eline alma koşullarını ortadan kaldırmalıyız. Herkesin doğuştan getirdiği haklara sahip olması sağlanmalı. Sonuna kadar özgürlük ama sonuna kadar da birlik beraberlik içinde olmalıyız.
GÜNDEMİN 2. Maddesi: Malatya’nın Eğitim Sorunları
1 / İbrahim Gezer: Bir coğrafyanın eğitim kriterleri neler olabilir? Bunlar tabi tartışılabilir. Biz 20 tane kadar kriter belirledik. Okullaşma oranı en yaygın olarak kullanılan kriterlerden birisidir. Malatya’nın durumu ise Türkiye ortalamalarının üzerindedir. Ortaöğretimde Türkiye ortalamasının 10 puan üstündeyiz. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı okul öncesinde 22, ilkokulda 17, ortaöğretimde 17’dir. Bu da Malatya adına bir başarı olarak kaydedilebilinir. Bir sınıfa düşen öğrenci sayısı bakımından Malatya yine Türkiye ortalamalarının üzerindedir. Okuma-yazma oranları bakımından Türkiye ortalamasından 3 puan geride gözüküyoruz. Bu çözüm aranması gereken bir durum. Okuma yazma bilmeyenlerin Türkiye ortalaması % 5 iken Malatya’da %8. Yaygın eğitime katılım Malatya gibi yerlerde daha önemli. Gelişmekte sıkıntı çeken bir ilde yaygın eğitimi önemsemeleri gerekmektedir. Bilimsel üretkenlik düzeyinde İnönü Üniversitesi 125 üniversite arasında 2012’de 37 sıradadır. Burada bir gerileme vardır. Girişimcilik endeksinde bu yıl 126 üniversite arasında üniversitemiz ilk 50 içine girememiştir. Rekabetçilik alanında ise Malatya 32. sıradadır. Bunda özel sektörün de payı büyüktür. Bizim gibi illerde üniversitelerin şehre öncülük etmesi gerekir. Üniversitenin şehrin gerisinde kaldığını görüyoruz. Bunun nedeni nedir? Devlet Malatya için gerekeni yapmıştır ama ne kadarı çıktıya dönüşmüş bu tartışma konusudur. Turgut Özal Tıp Merkezi ve diş hekimliği fakültesi başarılı olarak gösterilebilir. Ama bunlar üniversiteler değerlendirilirken kriter olarak alınmıyor. Malatya’da yaklaşık 35000 kişi herhangi bir sivil toplum örgütüne üyedir. Ekonomide Türkiye 16. Sıradadır. Ama BM insani gelişmişlik sıralamasında 97. sıradadır. Ticari girişimciler gereğini yapmış ama sosyal girişimciler ise yeteri kadar destek görmemiştir. Merkezi sınavlarda başarı düzeyi iyi durumda görünüyor. Sayısal puan ve eşit ağırlıkta iyi durumda olmasına rağmen sözel puan ortalaması Türkiye ortalamasının altında. Ancak bu yüksek ortalama ne yazık ki yerleşmeye yansımıyor. Her yüz kişiden on altısı dört yıllık okullara yerleşme olması gerekir. Toplamda yerleşme oranı Türkiye’de 72. Sırada. Bu da çok sıkıntılı bir durum ve bunun üzerinde çalışılması gerekir..
2 / Abdulkadir Artan: Okul yaşındaki gençlerimizin okullaşma oranı nedir? Türkiye ortalamasının üzerinde miyiz, altında mıyız bu da başarıda bir faktör olabilir mi? İlköğretimde okullaşma oranımızda bölge ve Türkiye ortalaması ile benzeriz. Ama ortaöğretime baktığımızda biz %80, bölge % 51 Türkiye ortalaması da %69. Bunun anlamı şu; ortaokul ve liseye öğrenci gönderme konusunda çok iyi durumdayız. Başarının görece düşük olmasında bunun payı çok.
3 / Kadir Akgüneş: Sözeldeki başarısızlığı ben ailelerin çocuklarını daha çok sayısala yönlendirmelerinde, tıp, mühendislik gibi bölümleri kazanmaları için bu bölümlere gönderdiklerini düşünüyorum. Sözel alan ile alan bölümlerde iş bulma oranı daha az olduğu için de sayısal alana yöneliyorlar.
4 / İbrahim Göçmen: Eğitim Türkiye’nin genel bir sorunu. Ülkenin eğitilmiş insana ihtiyacı var ki ülkenin sosyal, kültürel, ekonomik anlamda önü açılmış olsun. Esas itibariyle sistemde bir sorun var. Milli eğitim bakanları çok sık değiştiriliyor. Her gelen bakan da müfredat üzerinde değişiklik yapıyor, sistemi değiştiriyor, biçimi değiştiriyor. Ondan sonra öğrencide, velide yarın ne olacak sorusu beliriyor. Bu sebeple bizim sistemi tartışmamız gerekiyor. Bütün insanlarımıza eşit koşullarda bir eğitim verilmelidir. 4+4+4 sistemi ile ne yapılmak istendiğini hala anlamış değilim, siyasi bir çalışma olduğunu düşünüyorum.
5 / Hasan Doğan: Özellikle üniversitemizde bilimsel üretkenlik düzeyinin düşük olmasının sebepleri üzerinde durmamız gerekir. Yasal kısıtlılıklar mı acaba buna engel oluyor?
6 / Hüseyin Sarıgül: Malatya’da kamu okulları ve özel okullar var. Bu kamu okulları ile özel okullarının başarı mukayesesi yapıldı mı?
7 / Mustafa Baştürk: Dershanelerin kapatılacağı söyleniyor. Malatya’nın eğitimdeki başarı oranı nedir, bu konuda bir çalışma var mı?
8 / Selim Çağlar: Mesleki teknik liselerden mezun olan öğrenciler ne kadar mesleklerini öğrenerek mezun oluyorlar? Oradan meslek yüksekokuluna geçiyorlar burada ne derece eğitim alıyorlar, teknik alt yapı var mı, öğrenci sayısı yeterli mi? Daha önce çalıştığım işyerinde staja gelen elektrik bölümü öğrencileri bir piriz bile takmayı bilmiyorlardı. Kalitenin artması için neler yapabiliriz, en azından milletvekillerine sunabiliriz.
9 / Vehbi Aluçlu: Malatya’nın üniversiteye yerleşme sıralamasında 72. sırada olması üzücü. Bana göre en önemli konu budur. Basın bunu yeterince dile getiriyor. Malatya ilk onda yer alacakken son onda yer alıyor. Derslik sayısı ve öğretmen konusunda sıkıntımız yok ancak sınavlarda başarılı değiliz.
10 / Mazlum Çetinkaya: Eğitim alanında en gelişmiş il ile Malatya’nın kıyaslanması yapılsaydı çok daha tartışılır olurdu. Milli eğitim müdürlüğü şöyle bir algının içerisinde; milli eğitim müdürlükleri okullara malzeme sağlayan bir konumda, eğer onu yerinde ve zamanında yaparlarsa. Yani fiziki mekânı ayarlama gibi bir konuma dönüşmüş durumda. Eğitimdeki kaliteyi artırmaya dair, bilimsel çalışma yapmaya dair bir çalışması yok. İlçeler daha geri durumda. Çıkan yenilikleri, yasal değişikleri bile yeterince takip etmiyorlar. Eğitime yön verme konusunda milli eğitimin dışında bilimsel akademik bir yapı oluşturulabilir mi? Derslik başına düşen öğrenci sayısını bölge ve Türkiye ortalamasına bakarak değil gelişmiş ülkelere oranla yapmalıyız. Yine birleştirilmiş sınıflarla ilgili ciddi sorunlar var; otuz öğrenciye kadar bir öğretmen veriliyor, eğer sayı otuzu geçerse ancak ikinci öğretmen atanıyor.
11 / Ali Tura: Eğitici ile eğitilen arasındaki diyalog ve ilişkiler nasıl? Bu da önemli, eğer ilişkiler sağlıklı değilse sağlıklı bir şey üretmek mümkün değil.
12 / Ramazan Kuzu: Malatya’da öğrenciler sözelde daha başarısız ama sayısalda daha başarılı. Üniversiteye yerleşme oranımız düşük. Bunun nedeni Malatya’nın ekonomik düzeyi diğer bölge illerine göre daha yüksek olmasıyla birlikte, internet kullanımı yüksek. Öğrencilerin çoğu internet başında çok zaman harcıyor. Çocukların eğitimiyle çok da fazla ilgilendiğimiz söylenemez.
13 / Hamza Doğuç: Eğitime siyaset müdahale etmemeli. İlin kendisine özgü yirmi yirmi beş yıllık stratejik planı olmalı. Teşhisi doğru yapıp tedaviyi de ona göre yapmak gerekir. Özel eğitim, yaygın eğitim ve örgün eğitimin bir çatı altında işbirliğinin yapılması gerekir, ortak akılla hareket etmek, Malatya’ya özgü bir formülün bulunması, milli eğitim üniversite işbirliği, sivil toplumun eğitime katkısı ve il milli eğitim müdürlerinin çalışma şartlarının günün şartlarına uydurulması gerekir.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
E-mail ve SMS hatırlatma yaptık.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Telefon, SMS hatırlatma…
MEDYA İLE
30 civarında tv, gazete ve internet sitesine çağrıda bulunduk.
KATILIMCILARLA
E-mail ve SMS davet etti.
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Semine Dengeşik
MalatyakMM Girişimcisi
02.02.2013 Malatya kMM Toplantı Tutanağı
previous post