YER: Eczacılar Odası Toplantı Salonu
Saat: 13.00
TARİH: 2 Ocak 2016
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1/ Ali İhsan Altun (Asim-Der)
2/ Zeynep Balamir (Iğdır Kadın Derneği)
3/ Mizgin Eray (Tider)
4/ Mehmet Öztürk (İslam Alimleri Derneği)
5/ Sinan Öztürk (Iğdır Gençlik Derneği)
6/ İsmail Karadeniz (Öz Iğdır 76 Kadın Futbol Takımı Klp. Bşk.
7/ Serkan Taşkaya (Avcılar Derneği)
8/ Ezgi Ağabeyli (Feminist Girişim)
9/ Büşra Kaya (sivil Toplum Aktivisti)
MESLEK ODALARI
1/ Orhan Ağırkaya (Mimarlar Odası)
2/ Aydın Levent (Ziraat Mühendisleri İl Temsilciliği)
3/ İbrahim Akkuş (EMO İl Temsilcisi)
4/ Serkan Daştan (Eczacılar Odası)
5/ Deniz Tek (Eğitim-Sen)
SENDİKALAR
1/ Mehmet Sıddık Kaman (Türk-İş İl Temsilcisi)
2/ Şerif Bozkurt (Eğitim-Bir-Sen)
3/ Haşim Doğan (Türk Eğitim-Sen)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1/ Aslı Payza (Öğrenci)
2/ Berivan Yiğit (Öğrenci)
3/ Ceylan Akkuş (Öğrenci)
4/ Mehmet Alp (Kanaat Önderi-eski Bld. Mec. Üyesi)
GOZLEMCİLER
1/ Murat Akkuş TkMM Iğdır İl Girişimcisi…
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
Av. Mehmet Emin Adıyaman (HDP Iğdır Milletvekili)
BELEDİYE BAŞKANLARI
Yok
MESAJ YOLLAYANLAR
Yok
DİĞER KATILIMCILAR
Yok
MEDYA
1/ Ulaş Reşit Eroğlu (Diha)
2/ İdris Demirel (Iğdır Yankı Gazetesi)
(Haberimiz Her zaman olduğu gibi İldeki Tüm Gazetelerde Ve Bölge Gazeteleri ile Ulusal Sitelerde Yayınlandı)
MODERATÖR
Yok
KONULAR
Iğdır küçük Millet Meclisi (IkMM) Forumu Ocak 2016 toplantısını yaptı. Iğdır kMM 2 Ocak 2016 Gündeminde “Bitmeyen çatışmalar ve topluma yansımaları” konusu masaya yatırıldı. Katılımcıların Görüş ve önerilerini aşağıda dikkatlerinize sunuyoruz:
Sinan Öztürk (Iğdır Gençlik Derneği): Devlet Kürt sorununun çözümüne yönelik, adil, demokratik ve kalıcı adımlar atacağı yerde, sorunu güvenlikçi politikalarla çözmeye havale ederek, sorunun çözümünü daha da zorlaştırmaktadır. Bu güvenlikçi politikaların sonucu halkımıza kan gözyaşı, göç ve yoksulluk getirmektedir. Kürt sorununun gerçek çözümü, eşit, adil ve demokratik federal bir yapı ile ancak anlam bulabilir. Bunun için önce üniter yapının değişmesi, yeni ve demokratik- sivil bir anayasanın yapılması gerekir. Kuşkusuz bu değişimler bugünden yarına olabilecek şeyler değildir, bunun için zamana ihtiyaç var. Akan kanın durmasını, şiddet, gerilim ve operasyonların son bulmasını, var olan sorunların barışçıl yollarla çözülmesini istiyorum. Çatışmaların durması ve hayatın normale dönmesi için silahların çözüm aracı olarak görülmesinden vazgeçilmesini diliyorum. 2016 yılının Özgürlük ve Barış yılı olmasını diliyorum.
Aydın Levent (Ziraat Mühendisleri İl Temsilciliği): Huzur, refah, barış ve güven ortamının tesisi için süreci hem yasal düzenlemelerle, hem de toplumsal pratiklerle güvence altına alınması gerektiğini düşünüyorum. Ekonomik yatırımlar ve turizm başta olmak üzere bölgemizi her alanda riskli hale getiren ve güven ortamını bozan olaylar benzer hadiselerin bir daha yaşanmaması için tüm tedbirlerin alınmasını istiyoruz. Çocuklarımız ve gençlerimiz Molotof, silah ve kurşun değil kalem, klavye ve kitap taşısın. Biz temenni ediyoruz ki, şehirlerimizde turizm, ticaret, eğitim, kültür, sanat ve yaşamın her boyutuyla rengârenk aksın. Artık ne incinecek bir canımız, ne akıtılacak bir damla kanımız, ne de dağlanacak bir anne yüreğimiz olmasın istiyoruz. Barış sürecinin başarıyla neticelenmesi yeni Türkiye’nin de sigortası olacaktır. Bu konuda daha cesur ve kararlı adımlar atmalıyız aydın, bütün siyasi partileri, sivil toplum kuruluşlarını, basın ve medyayı barış ve normalleşmeye katkıda bulunacak bir üslup ve yaklaşım içinde olmaya “huzura barışa ve kardeşliğe ihtiyacımız var. Bölgenin ve ülkenin şuan birliğe, beraberliğe, kardeşliğe ve kucaklaşmaya ihtiyacı var insanlığa birlikteliğe ihtiyacımız var bu olaylar tüm halkımızı derinden üzüyor yatırımlar duruyor hayat duruyor barış kaçınılmazdır artık güzellikleri duyuralım.
Mizgin Eray (Tider): Bundan büyük vahşet, bundan büyük zulüm olmaz. Şimdiye kadar sadece Silopi'de 12 sivil katledildi, bunların çoğu yaşlı ve çocuk. İnsanların sağlık erişim hakları tamamen engellenmiş durumda. Temel yaşam maddesi olan su, ekmek vb. erişim tamamen engellenmiş durumda. Şehirler ablukaya alınmış durumda. Tanklarla gün boyu şehirler dövülmekte. Devlet kendi kentlerine top atmaktadır. Çocukların en temel ihtiyaçları olan mama, bez, süt gibi maddelere erişim maalesef yok. İnsanların yaşam hakkı tamamen engellenmiş durumda.
Zeynep Balamir (Iğdır Kadın Derneği): Türkiye’nin kuruluşundan beri kanayan yarası olan ve on binlerce insanın hayatına mal olan Kürt meselesinin çözümü için 2012 yılında başlatılan “çözüm süreci” bir umut olmuş ve bu süreçle birlikte akan kan durmuştu. Ne var ki geleceğine dair büyük umutlar beslenen barış gayretlerinin son zamanlarda akan kan ve gözyaşları eşliğinde yok oluşuna şahit oluyoruz. PKK ve ona bağlı silahlı gruplar ile emniyet güçleri arasında son altı aydır yaşanan çatışmalar, sivillerin insanca yaşam haklarını çiğneyen kirli bir savaşa dönüşmüş durumdadır. Siyasal ve sosyolojik temeli oldukça tartışmalı olan "öz yönetim" iddiası çerçevesinde uygulamaya konulan ve "hendek siyaseti" olarak ifade edilen şiddete dayalı eylem biçimi ile bu eylem biçimine emniyet güçlerinin vatandaşlarının haklarını gözeten adil bir devlete yakışmayan şekilde müdahale etmesi bölge halkını derin bir şiddet sarmalının içine hapsetmektedir. Çatışmaların yoğunlaştığı ve operasyon gerekçesiyle sokağa çıkma yasağı ilan edilen bölgelerde on binlerce insan evlerini terk etmek zorunda kalmış ve vatandaşı olduğu ülkesinde göçmen durumuna düşmüştür. Evlerini terk edemeyen on binlerce sivil hem can ve mal güvenliği riski yaşamakta hem de temel ihtiyaçlarını karşılama zorluğu çekmektedir. Bu nedenle diyorum ki Çatışmalar Son Bulsun, Çözüm Süreci Şeffaflaştırılarak Yeniden Başlatılsın.
İbrahim Akkuş (EMO İl Temsilcisi): İnsanlar çatışmaların devam edeceği korkusu ve yaşam alanlarında oluşan tahribat dolayısıyla ilk fırsatta evlerini ve yurtlarını terk ederek kontrolsüz şekilde göç etmektedir. Bu göç özellikle ekonomik güçsüzlük içerisinde olan aileler yönünden ciddi yaralar açacak niteliktedir. Devletin bu mağduriyetleri giderme noktasında etkin bir mekanizma geliştirmemiş olması da önemli bir eksikliktir. Yine göç etmek isteyen ailelerin silah zoruyla engellenmeye çalışılması ve evlerinin yakılacağı yönünde örgütün tehditlerine maruz kalması da kabul edilemez bir durumdur. Resmi makamlar, operasyonlar sırasında sivillerin haklarına had safhada hassasiyet gösterildiğini ifade etse de, mehter marşlarıyla çatışmaya giden özel harekât polislerinin görüntüleri, cesetlere yapılan işkence ve sürükleme görüntüleri, rastgele açılan ateşler ve mahalle aralarında halka yapılan hakaret içerikli anonslar resmi makamların ifadeleriyle çelişmektedir. Aylardır aralıklarla uygulanan ve rutinleşen sokağa çıkma yasakları tahammül sınırlarını çoktan aşmış durumdayken, sivil halkın haklarına hassasiyet gösterildiği yönündeki beyanların kamuoyu vicdanını tatmin etmesi beklenmemelidir. Türkiye hükümetinden beklenen, taraf olduğu “Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi”, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi” ve “Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi” gereğince, çatışma ortamındaki çocukları her koşulda koruması, kişilerin yaşam, bedensel bütünlük ve güvenlik haklarını garanti altına alması, yaralı kişilerin tıbbi tedavi imkânlarına ulaşmasının sağlanması gibi taahhüt ettiği ilkelerin gerekliliğini mutlaka yerine getirmesidir.
Aydın Levent (Ziraat Mühendisleri İl Temsilciliği): Bölgedeki birçok merkezde öz yönetim taleplerinin anayasal düzeni ortadan kaldırmakla tanımlanması ve buna karşı büyük askeri yöntemlerin devreye sokulması, Kürt sorununun çözümüne katkı sunmayacağı gibi, sorunu daha da içinden çıkılamayacak bir hale getirecektir. Hiçbir yasal dayanağı bulunmayan, neredeyse ayları bulan sokağa çıkma yasakları, temel yaşam ihtiyaçlarını karşılayamama, güvenlik güçlerinin duvarlara yazdıkları, aşağılayıcı hakaretler, sivil, yaşlı ve çocukların katledilmesi, sağlık hizmetlerinin durma noktasına gelmesinden kaynaklı salgın hastalık riskleri, güvenlik güçleri dahil silahlı, sivil 700’ü aşkın can kayıplarının olması dikkat çekmeye çalışılan kaygıların en önemli göstergeleridir.
Şerif Bozkurt (Eğitim-Sen): Kürt sorununun çözümünde birçok model gibi demokratik özerklik, modelinin de ülkenin birlik ve bütünlüğü içerisinde en uygulanabilir bir model olmasıyla beraber, bunların şiddet yöntemleriyle uygulanmasını da doğru bulmadığımızı belirtmek isteriz. Başta hükümet olmak üzere TBMM bu taleplerin demokratik zeminlerde tartışılabilmesi, diyalog ve demokratik siyaset kanallarının açılması için çaba harcamalıdır. Halklarımızın demokrasi, barış ve kardeşlik içerisinde yaşaması, çocuklarımıza güvenli ve huzurlu bir gelecek bırakmak, dar parti çıkarlarına, günü birlik siyaset çekişmelerine kurban edilemeyecek kadar önemlidir. Kürt sorununu, ağır bir sorun haline getiren politikaların eleştirisi üzerine ve yine demokrasi, insan hak ve özgürlükler alanında büyük vaatleri olan ve bu vaatlerle 2002 yılında siyasal iktidarı elde etmiş olan hükümetin, bugün geçmişte yoğunca denenmiş, güvenlikçi politikalara dönmüş olması, sorunu daha da ağırlaştıracağı açıktır. Bölgede hakim olan bu çatışmalı ortam, bölgenin ekonomik, sosyal, kültürel yapısına büyük zararlar verdiği gibi, Halkların birlikte yaşama iradesine de büyük zarar vermektedir.
Büşra Kaya (sivil Toplum Aktivisti): Bölgede yaşanan ve neredeyse ayları bulan sokağa çıkma yasağı uygulamalarından derhal vazgeçilmelidir. 21.yy da tüm sorunların diyalog ve müzakere yöntemiyle çözme perspektifinden hareketle, kent merkezlerindeki tank, top, zırhlı asker ve polis birliklerin çekilerek, bu şekilde normalleşmenin sağlanması çağrısını tüm taraflara yapıyorum. Bu çatışmalı ortamın normalleşmesinde çok önemli katkısı olacak olan, Sayın Öcalan’ın heyetlerle görüşmesi sağlanarak çift taraflı ateşkes ortamına dönüş sağlanmalıdır. Son olarak Yunus Emre’nin '72 millete bir göz ile bakmayan, halkın içinde müderris olsa da hakikatte asidir.' Ve yine 'Yaratılanı severim yaratandan ötürü' özdeyişlerinden hareketle, ülkeyi yönetenlerin ve bir bütün siyasilerin, medyanın kutuplaştırıcı, aşağılayıcı, kin ve nefret söylemlerinden vazgeçerek barış ve kardeşliğe hizmet edecek bir üslupla hareket etmeleri çözüme katkı sunacaktır.
Serkan Taşkaya (Avcılar Derneği): Yaşam hakkı başta olmak üzere, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine dair yoğun iddialar mevcuttur. Şehir merkezlerindeki çatışmaların devam ediyor olması ve çatışmalarda ağır saldırı silahlarının ve araçlarının kullanılması süregelen ihlalleri artırabilecek niteliktedir. Kamu kurumları tarafından, vatandaşların uğradığı zararların giderildiği, insan hakkı ihlaline yol açmamak için titizlikle hareket edildiği belirtilmişse de çatışmalı süreç nedeniyle mağduriyetler sürekli olarak artmaktadır. Artan mağduriyetler, çatışmanın şiddetlenmesine yol açabilecek ve barış ortamının inşasını, kamu düzeninin kurulmasını güçleştirecektir. Sokağa çıkma yasağının uygulandığı bölgelerde sağlık ve eğitim faaliyetleri, sosyal hizmetler, belediye ve sivil toplum çalışmaları durmakta, kentin geri kalan bölgelerinde de hizmetlerin yürütülmesinde aksamalar meydana gelmektedir. Sağlık hizmeti acil hallerde dahi sınırlı olarak sunulabilmektedir. Eğitim-öğretim faaliyeti tamamen durmuştur. Çatışmalar ve güvenlik politikalarının diye hizmetlerini engellediği belirtilmektedir. Her geçen gün bireysel ve toplumsal mağduriyet artmakta, çatışmalı ortamın bedeli ağırlaşmaktadır. Bu nedenle, meselenin daha makro ölçekte değerlendirilmesi, hendek ve barikatların kaldırılması ve sokağa çıkma yasağı uygulamalarına son verilmesi; yaşanan sorunların çözümü için silahlı çatışma dışında yol ve yöntemlerin kullanılması gerekmektedir. Çoğalan mağdur sayısı, özellikle dezavantajlı grupların karşılaştıkları güçlükler ve artan yoksulluk, çatışmaları besleyecek ve içine hapsolunan şiddet sarmalından kurtulmak mümkün olmayacaktır. “Çözüm süreci”nin, büyük bir umut ve memnuniyet yarattığı, sona erdirilmesinin ise hayal kırıklığı ve kaygıya yol açtığı, bu kaygının ise gittikçe öfkeye dönüştüğü görülmektedir. Bu nedenle barışa ve müzakereye ihtiyaç vardır.
Mehmet Emin Adıyaman (HDP Iğdır Milletvekili): Yeni bir anayasa ve Türkiye'nin yeni idari yapısı tartışmasını, siyasi iktidarın çizdiği sınırlar içinde yapmak zorunda değiliz. Şu çok açık ki sivil ve demokratik siyaset alanını zayıflatarak, meşru ve demokratik tartışmaları engelleyerek Türkiye'de demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir anayasa yapılamaz. Başkanlık sistemi tartışmasını yapmak ne kadar meşru ise özerkliği, yerinden ve yerelden yönetim anlayışını, öz yönetim yöntemini tartışmak da o kadar meşrudur. Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlık sistemini önerince suç değil. Sayın Demirtaş özyönetimi tartışmaya açınca “Anayasal suç oluyor, ihanet oluyor..!”Bu tartışmada ülkenin bölünmesinden bahsedilmiyor. Yeni bir anayasa ile ülkenin yönetim şekli belirlenmeye çalışılıyor. Umarız hükümet baskı yöntemlerinden vazgeçerek müzakere masasına oturur ve hep birlikte toplumun ihtiyaçlarına cevap olacak demokratik bir anayasa oluşturulur. Bizler barış isteyen tarafız.
ÖNERİLER
……………………….
ORTAK SONUÇ
……………………
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Sivil toplum örgütü temsilcileriyle telefonla ve ziyaret edilerek irtibata geçildi. Salonda mutfaktan en son gönderilen broşürler ile bir önce ki toplantının haberlerinin yer aldığı gazeteler katılımcılara dağıtıldı. Katılımcılara çay, kahve ve pasta ikram edildi.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Iğdır’ın her iki Milletvekiline de ulaşıldı. HDP Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman Katılım Sağladı.
MEDYA İLE
İldeki ulusal ve yerel medyaya haber verildi. Tümü foruma katılmasa da Toplantı haberi hepsinde yer aldı.
KATILIMCILARLA
Her zaman olduğu gibi birlikte yerel konuyu belirliyoruz.
SONUÇLAR
Iğdır kMM’de problem yok, çalışmalarımıza devam edeceğiz…
DEĞERLENDİREN:
Murat Akkuş TkMM Iğdır İl Girişimcisi