YER: Türkan Saylan Alsancak Kültür ve Sanat Merkezi, Benal Nevzat Salonu
TARİH: 01.06.2012
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Mülteci-Der, Talat Ulusoy
2 / Fide-Der (Farkında mısınız İklim Değişiyor Derneği), Ersin Damarsardı
MESLEK ODALARI Yok
SENDİKALAR Yok
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Hürriyet Mısırlıoğlu (izmirizmir.net)
2 / Prof. Dr. Tanju Tosun (Ege Üniversite İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi)
GÖZLEMCİLER
1 / Nilay Kökkılınç (CHP Hukuk Komisyonu Üyesi)
2 / Süleyman Eryılmaz (EDP İl Sekreteri)
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
1 / Selçuk Özdağ – AK Parti Manisa Milletvekili
BELEDİYE BAŞKANLARI Yok.
MESAJ YOLLAYANLAR Yok.
DİĞER KATILIMCILAR
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 20 izleyici/gözlemci katıldı.
MEDYA
1 / Doğan Haber Ajansı
2 / Ege Telgraf
MODERATÖR
Ali Rıza Avcan – Eğitim ve Yönetim Danışmanı
KONULAR
GENEL KONU: Başkanlık Sitemi
YEREL KONU: Yerel Yönetimler Ne Kadar Özerk?
KONUŞULANLAR
1 / Ali Rıza Avcan: İş yaşamımın 13 yıllık ilk dilimini kamu bürokrasisinde geçirmiş ve bu süre içinde merkezi idareye ait vesayet yetkisini yerel yönetimler üzerinde en ince noktasına kadar uygulamış, eski bir denetim elemanı olarak, ikinci diliminde ise bu işin tam tersini yaparak yerel yönetimler üzerindeki vesayet yetkisinin kaldırılması ya da azaltılması için yönetim ve eğitim danışmanı olarak yerel yönetimlerin, belediye başkanlarının yanında onlarla birlikte mücadele eden biri olarak, bugünkü gündem konularında moderatörlük yapabilecek en uygun kişilerden biri olduğumu düşünüyorum.
2 / Tanju Tosun: Başkanlık sisteminden bahsedenler, devlet başkanının halk tarafından seçileceğini belirtiyorlar. Başkanlık sisteminde de bir parlamento mevcut, normal parlamenter sistemden farklı olarak, çok güçlü bir konumda olan devlet başkanı doğrudan halk tarafından seçiliyor. Devlet başkanlığı dışında diğer temel özellik ise devlet başkanlığı süresinin sabit olması. Yani yasama organı hiçbir şekilde devlet başkanını görevden alma durumunda değil. Sadece vatana ihanet suçlaması ile başkan görevden alınabilir. Sistemin temeli kişi olarak devlet başkanına, kurum olarak yasamaya dayanır. Başkanlık sisteminde çok keskin kuvvetler ayrılığından bahsedebiliriz. Yasama ve yürütmenin görev ve etki alanlarının anayasa ile çok net ve açık bir şekilde tanımlanmış olmasıdır. Yasama yürütmenin alanına, yürütme de yasamanın alanına müdahale edememektedir. Başkanlık sisteminin, bir ülkenin siyasal işleyişine ne tür katkı sağlayacağına baktığımızda, örneğin devlet başkanının halk tarafından seçilmesinin demokrasiye bir katkı olacağına inanan bir grup var. Halkın oyundan çıkma, sisteme yönetilenlerin daha fazla güven duymasına neden olur şeklindeki bir değerlendirme mevcut. Parlamenter sistemle karşılaştırılırsa, parlamenter sistem ekonomik büyümeye daha fazla olanak sağlıyor.
3 / Süleyman Eryılmaz: Hükümet istikrarı mı, demokratikleştirme mi diye önümüze getirilen şeye, ben demokratikleşme derim. Biz başkanlık sistemine karşı değiliz. Şanar Bey’in dediği gibi evetçiler ve hayırcılar arasında olduğu gibi keskin olarak şunu deriz mantığına sahip değiliz. Tam tersine böyle bir şey tartışılmalı ve konuşulmalı. Bölgeler kendi valilerini seçerse, yerel yönetimler özerkleşirse, ademimerkeziyetçi bir yapı olursa biz bu sisteme evet deriz ama eğer önümüze Ortadoğu’daki gibi Baas rejimleri tipinde bir sistem getirilirse –ki gidişat onu gösteriyor- biz elbette hayır deriz. İçişleri Bakanının söyledikleri, öğrencilere yapılanlar, Kürt siyasetçilerine yapılan muameleler demokratikleşmeden de uzaklaştığımızı gösteriyor.
4 / Selçuk Özdağ: Bu toplantıya gelmeden önce, isminden dolayı, burada gençler ve çocuklar konuşacak sanmıştım. Belki buraya ‘Halk Meclisi’ denilebilir. Türkiye çok partili hayata 1946 yılında geçti. Onun öncesinde demokrasi denemeleri oldu ama tutmadı. Demokrasi tarihimiz çok eski değil. Bunun için birçok insan bedel ödedi. 88 yıllık demokrasi tarihimizin 50 yılı darbelerle geçmiştir. O yüzden demokrasi adına çok bir şey söyleyemeyiz. Özellikle 1960 darbesiyle hesaplaşamadığımız sürece, demokrasi adına bir şey yapamayız. 1960 ve 1970 darbelerini konuşamadığımız için 1980 darbesini yaşadık. Türkiye’de yapılmak istenen, demokrasiyi içselleştirmek. Türkiye’de artık her şey konuşulabiliyor. Farklılıklarımız bizim zenginliklerimizdir. Başkanlık sisteminin hem artıları hem eksileri var. Parlamenter sistemde mesela en büyük eksiklik, siyasi partiler yasası. Hemen değiştirilmelidir.
5 / Ali Rıza Avcan: İçişleri Bakanlığındaki görevimden ayrıldıktan sonra ilk yaptığım iş, İstanbul Belediyesi Genel Sekreterliği danışmanlığıydı. Uzun yıllar sorup sorgulamadan bakanlık genelgelerini uygulayan, uygulatan biri olarak, orada ilk kez bir bakanlık genelgesinin kanuna aykırı olarak hazırlandığını ve uygulandığını gördüm. Merkezi yönetimin kendi çıkardığı kanunlara uymayarak hukuk dışı bir işlem yaptığını fark ettiğimde, bu tür kanunsuzluklar karşısında yerel yönetimleri savunmanın gerekli olduğunu bir kez daha anladım. İşte o günden bu yana, merkezi yönetimin yerel yönetimler üstündeki vesayet yetkisinin kaldırılmasını veya azaltılmasını, en azından kendi düzenledikleri mevzuata uygun olmasını savunuyorum. Ancak bunu yaparken de, merkezi yönetimle yaşadıkları sorunları kendi iç işleyişlerinde yeniden üretmemelerini öneriyor, şikayetçi oldukları şeyleri yapmamak için de daha demokratik, katılımcı ve saydam olmaları gerektiğini ifade ediyorum.
6 / Nilay Kökkılınç: Yerel yönetimler kesin olarak özerk olsun diyenlerdenim. Anayasanın 127. maddesinde, yerel yönetimler merkezi idareye bağlanmış. Merkezi idareyi ise İçişleri Bakanlığı temsil ediyor. Yani belediyeler İçişleri Bakanlığına bağlı olarak görev yapmaktadırlar. İçişleri Bakanlığı bunu iki şekilde uyguluyor. Bir, olağan denetimler ikincisi ise gelen şikayetler. Yönetmelikler ve genelgelerin de, belediyeciliğin önüne geçtiğini düşünüyorum. Hizmeti aksatan nedenler arasında görüyorum. Yaptığınız bir harcamayı Sayıştay denetliyor. Sayıştay işte merkezi idarenin çıkardığı yönetmeliğe göre denetliyor. Ben bu konuyla ilgili bir yasa taslağı hazırladım. Dedim ki; madem yerel yönetimler yerel seçimle işbaşına geliyor. O zaman genel seçimden farklı başka bir seçimle işbaşına geliyorlarsa, onları denetleyecek makamın, gene, yerel yönetim seçimleriyle gelen kurumlardan olması gerekir. Yönetmelik ve genelge faslını da şöyle açıyorum; mademki seçilerek geliyorsunuz Türkiye Belediyeler Birliği var, kurulan belediye birlikleri var. Küçük ölçekli belediyelerin belki çok kısıtlı personeli olabilir. Seçilen kişilerde çok yetkin olmayabilir. Bunların da başarısını kurulan belediye birlikleriyle sağlayabilirsiniz. Yönetmelikleri ve genelgeleri belediye birlikleri çıkarabilir. Yasaları parlamento yapar. Yönetmelik ve genelgeler yasaya uygun olmak zorundadır. Bu nedenle, üniter devlet yapısıyla da bir uyum sağlamış olursunuz.
7 / Selçuk Özdağ: Türkiye’de siyasetin seviyesini yükseltmemiz gerekiyor. Okullu olma meselesini ele almamız gerekiyor. Fikirlerimizi, partilerimizi ve kurumlarımızı araç haline getirmemiz lazım, amaç olmaktan çıkması lazım. Belediyelerimiz özerk olmalıdır. İçişleri Bakanlığımız polise, jandarmaya, belediyeye, muhtarlara bakıyor. Onları tek bir kurum denetleyemez. O yüzden, bir tane Yerel Yönetimler Bakanlığı olmalıdır. Özerklik kelimesinden sıkıntı duymuyorum ama iyi tanımlamamız lazım. Özerklik demek, denetlenebilirlikten çıkmak değildir. Şeffaflıktan çıkmak değildir, hesap vermekten çıkmak değildir. Sosyal güvenlik sistemi nasıl bir bakanlığa bağlıysa, belediyeler de bir bakanlığa bağlı olmalıdır. Hesap vermeleri, şeffaf olmaları ve denetlenebilir olmaları gerekmektedir. Türkiye belediyecilik anlamında çok yol kat etti ama il genel meclisi üyeleri, belediye üyeleri ne kadar söz sahibi, bir tartışmak gerek.
8 / Talat Ulusoy: Türkiye özerk bir sistemden, bu merkezi yapıya adım adım geldi. Mesela İzmir’e giren her maldan vergi alınırdı, 1932’ye kadar. Mesela ismi Rumca’da gelen Oktruva vergisi o tarihe kadar İzmir’de alınırdı, daha sonra belediye meclisi kararı ile vergi kaldırıldı. Eskiden İzmir’de çarşılar bile –demirciler, keresteciler, çiniciler çarşısı- kendi kendini yönetiyordu ama siz İzmir’deki çinicilerin yönetimini Ankara’da bir müzik öğretmenine bırakırsanız işler karışır. Şehircilik o kadar kötü ki, bana diyorlar “Van’a gittin mi?” gitsem ne olur? Bizim Alaybey’den bir farkı yok estetik açıdan. Hiçbir karakter kalmadı. Neden? Çünkü tek merkezden yönetiliyor. Mesela ben bir mimar olarak cami tasarlayamam, çünkü Diyanet tek bir tip cami tipi ön görüyor. Tıpkı okullarda olduğu gibi. İşte bu merkezi yapı sanatı, gelişmeyi de kesiyor. Muhtarlıklara ve azalarına mahalleyi yönetme yetkisi vermemiz lazım. Biz artık apartman yönetemiyoruz, o hale geldik.
9 / Baki Murat Top: Özerklik ve merkezilik tartışmasının altında demokratikleşme sorunu yatıyor. Avustralya’da yaşadım, orada eğer bir yasa varsa ve kaldırımla apartman arası 6 metre diyorsa, o 6 metredir. 6.1 metre değildir. Biz bu kültürü yaratmadık. İzmir belediyesi özerk değiliz diyor olabilir ama İzmir belediyesi bugün en çirkin kentleşmeye sahip şehirdir. Demokratik algı meselesi her yerde su üstüne çıkacak. Eğer o demokratikleşme durumumuzu belirli standartlara yükseltemezsek, aynı sorunları hep yaşayacağımızı düşünüyorum. Merkezi yönetimleri eleştiriyoruz, peki yerel yönetimlerin merkezileşmeyeceği garantisini nasıl veriyoruz? İşte belki o zamanda, birileri o merkeziyetçilikten yakınacak. Bizdeki merkez anlayışı, yaptığı binalarla bile üstün olduğunu kanıtlama çabasında. Bizim merkez anlayışımız da bu.
ÖNERİLER
EDP İl Sekreteri Süleyman Eryılmaz, Yerel Yönetimlerin özerklik konusunun tekrar tartışılmasını önerdi.
ORTAK SONUÇ
Yok.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Toplam 91 sivil toplum kuruluşu e-mail yolu ile davet edildi.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Telefon ve mail yolu ile parti il başkanlarına ve milletvekillerine ulaştık.
MEDYA İLE
2 medya kuruluşundan 2 kişi katıldı.
SONUÇLAR
Genel konuya ilişkin video gösterildi. Yine genel konuya ilişkin olarak Prof. Dr. Tanju Tosun bir sunum gerçekleştirdi.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
İzmir küçük Millet Meclisi Hamalı Pervin Mısırlıoğlu ve Sinan Canbay
01.06.2012 İzmir kMM Toplantı Tutanağı
previous post