YER: Çankaya Bld. Ek Binası Mithatpaşa Cad. No:52 3. Kat Kızılay
TARİH: 5 Mayıs Cumartesi
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği (Belgin Çelik – Raportör)
2 / Anadolu Kadın Derneği (Zübeyde Ozanözü – Başkan)
3 / Öğrenci Velileri Derneği (Enver Önder – Başkan)
4 / Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi (Ramazan Gezgin – Üye)
5 / Evrensel İnsan Hak ve Özgürlükleri Derneği (Lütfi Gölpunar – YK Üyesi)
6 / Alternatif Düşünce Kuruluşu (Fazilet Çulha – Başkan)
7 / ASSAM / Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Der. (Gürcan Onat – Başkan Yrd)
8 / 78'liler Girişimi (Cuma Gürsoy – Sözcü)
9 / Pozitif LGBTİ İnisiyatifi (Alim Atlı – Yürütücü)
ÖZEL KONUK
1 / Şenay Yılmaz (Büyükşehir Belediyesi Kadın Çalışma Birimi Sorumlusu)
SİYASİ PARTİLER
1 / HDP Ankara Şube (Mahmut Emin Avcı – YK Üyesi)
MODERATÖR
Nagihan Konukcu
GENEL KONU: Türkiye Erken Seçime Gidiyor.
KONUŞULANLAR
1 / Fazilet Çulha: Seçim kararı da seçime gidiş ve adayların belirlenme şekli de içler acısı. Mesela neden Muharrem İnce, ne oldu ki? Meğer herkesin eli taşın altındaymış. Özür dilemeyi bilmeyen, yapılan yanlışlar karşısında hiçbir şey söylemeyen, seçim ve partiler yasasını değiştirmek gibi hiçbir vaadin olmadığı bir noktadayız. Artık Türkiye daha fazla savaş çığırtkanlığı yapmamalı, Recep Tayyip Erdoğan gitmeli, bu parti ve anlayışı gitmeli. Ben kendimi ölümlerden ölüm beğen noktasında hissediyorum. Türkiye'de hangi parti başa gelirse gelsin, değişen bu yasal düzenlemelerle diktatörlüğün, tek adamlığın önünü açan yasalarla işi götürecek. CHP başa gelirse çok da güzel olacak, zaten kurucu zihniyetle, tekçi zihniyetle, meclisten geçmiş 16 Nisan'la bir şekilde yasalaşmış durumu tepe tepe kullanacak. Moral olarak hepimiz çok yorgunuz. Bu savaş çığırtkanlığı açısından yollar tükendi. Ekonomide yol yok, üretim, yatırım ve milli eğitim planımız yok. Ekonomik açıdan veriler kötü şeyler söylüyor, bu koşullarda seçime gidiyoruz. Seçimden bir tek madde çıkacak, başka iyi bir gelişme beklemiyorum; büyük ihtimalle Erdoğan kaybedecek, bu da bizi sarhoşluklara götürecek bir süre için. Ama bence şu şekliyle değişecek bir şey yok. Halkın parasıyla yapılmış saray bir semboldür, seçimlerden sonra o mekanın ne olarak kullanılmasını istersiniz demeyecek kadar halkını saymayan anlayışlar ortalıkta cirit atıyor. Örneğin Hüda-Par ile ittifak görüşmeleri sosyal medyada dolaşıyor. Bunlar domuz bağı konusunda uzman bir ekipti, gün oldu devran döndü, belki bunun yanlış olduğuna karar verdiler, o halde dönüp bizden özür dilesinler. HDP hendekler konusunda özür dilesin bizden. Ölümün pardonu yok. Ölüme neden olan siyasetler güttüyseniz ve bunun yanlış olduğunu gördüyseniz özür dileyin.
2 / Enver Önder: Erken seçime gidiş, hükümetin ya da egemenlerin bir taktik sorunu değil, ülkeyi getirdikleri noktanın zorunlu kıldıkları bir durumdur. Artık kendileri de yönetemeyeceklerinin farkına vardılar. Bu bir bakıma bizim için zarar içerisinde bir şans. Ancak gelinen noktada alınan önlemler, Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik, siyasi ve toplumsal dağınıklığı önlemede ne kadar etkili olabilir? Tek ayaklı bir demokrasiden üç ayaklı bir demokrasiye geçiş sancısı taşıyoruz. Oysa bugün gerçekçi bir muhalefet örgütlemek gerekiyorsa, dört ayaklı bir demokrasinin alt yapısının oluşturulması gerekiyordu. Türkiye'de ekonomik anlamda birçok şeyin savruk olarak harcandığı ve toplum zararına işlediğinin birinci göstergesi, Türkiye'nin savaş politikalarıdır. Kendi halkını barış içinde dostça yaşatmayı başaramayınca Ortadoğu'daki savaştan pay kapmaya çalışıyor. Bize düşen pay açlık, sefalet, emeğin köleleştirilmesi. Gelecek yönetim bunu nasıl önleyecek? Bizim Suriye'de ne işimiz var diyecek mi, bilmiyorum. Dese bile Türkiye'de iç barışın sağlanması konusunda bugünden eksikle gidiyor. CHP, İyi Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti bir araya geliyorlar, ne adına bunu yapıyorlar? Buna toplumsal dayanışma diyorsanız, bu ülkede sadece bu partilerin seçmenleri mi yaşıyorlar? Bu muhalefet kanadında, yaşanan acıları sadece bu partilere sempati duyan insanlar mı yaşıyorlar? Milyonlarca insanın oy verdiği ve meclise 70 vekil sokan bir partiyi dışlamak, dayanışma içinde olunacak bir kurum olarak görmemek, nasıl bir demokrasi anlayışıdır? Bu birliktelik seçimleri alabilirse, bizi birtakım gürültülerden kurtaracaktır. Bu birlikteliğin, parlamenter düzene geçme iddiası var. Bu durum, en azından tüm partilerin parlamentoda eşit koşullarda tartışmalara katılmalarını, temsil ettikleri insanların sorunlarını meclise yansıtmalarını sağlayacak bir etken olabilir. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin hayata geçirilmesi vaat edilmektedir, bu çok önemli. Bir kişi tüm kuvvetleri denetimi altına alıyorsa orada diktatör vardır. Şu anda diktatöre karşı birliktelik sağlanmaya çalışılıyor. Biz de buna omuz vermek zorundayız bence.
3 / Lütfi Gölpunar: Türkiye'deki yönetimlere bakmak gerekiyor. Osmanlı'dan sonra da tek adam yönetimi yine vardı, Cumhuriyet'le birlikte Türkiye'nin yönetim şekli faşizm oldu. 1920 ile 1924 anayasası arasındaki farkı biliyoruz. Sistem kendisini idame ettirmesi için gereken önlemleri çekinmeden alıyor. Bugün her gün bir darbe oluyor. 16 Nisan'daki darbeyi düşünün, YSK parlamentoyu, Anayasa Mahkemesi'ni hiçe sayarak oyları geçerli saydı. Bu bir darbeydi. Artık günümüzde darbeler askerlerin gece silahla televizyonu, radyoyu ele geçirmesiyle olmuyor. Bugün yeni bir darbenin hukukunu yaratmaya çalışıyorlar. Doğan Medya'nın satın alınma sürecini düşünün. Medya bugün 4. güç, daha önceki dönemlerde de eğitimi gündeme alıyorlardı. 16 Nisan darbesinden sonra eğitim seferberliği açtılar, okuma-yazma bilmeyenlere öğretiliyor, kitabına bakın, baştan aşağı İslami figürlerle dolu. Darbe kendi zeminini, medyayı tekeline almasıyla, eğitimde okuma yazma kampanyasıyla yaratmaya çalışıyor. Türkiye faşizmle yönetiliyor. Türkiye gibi yarı sömürge ülkelerdeki faşizm, Almanya'daki faşizmden farklı. Birtakım demokratik hakları veriyor gibi yapıyorlar. Bu seçim yönetilemez halde. Toplumu uyutarak dinle yönetmeye çalışıyorlar. bu seçimlerin sonucunda cumhurbaşkanı gideceğinden dolayı buna göre hazırlık yapıyorlar. Medyayı ele geçirdi, OHAL var. Seçimin sonucunda mazbata alınmadan KHK ile birlikte sıkı yönetim ilan edilebilir dolayısıyla seçimlerin iptalle karşı karşıya olduğunu düşünüyorum. Kazanırlarsa diktatörlüğü ilan edecekler, en ufak bir demokratik hak talebi konusunda bile tahammülleri olmayacak, insanları baskı altına alacaklar diye düşünüyorum.
4 / Belgin Çelik: Her gelen bir öncekinin intikamını alarak iktidara geldi. Bir şeyleri onarmadı. Hangisi diktatör değildi? Demirel'e, Özal'a bakın, özgürlük adına diktatörlükleri olmadı mı? Hepsi kendi medyasını kurmadı mı? Bu ülke ne büyük bir çiftlikmiş, ye ye bitmedi. Din elden gitti deniyor, din hep vardı. Bizi kandırıyorlar. Sayın Bahçeli imzacılar hakkında korkunç bir açıklama yaptı. FETÖ bu ülkenin her yanına işlemişti. Dün hepimiz Fethullah Hoca diyorduk. Elinden ödüller aldılar. Neden şimdi iki yüzlülük yapıyoruz? Bizi sağdan soldan hep sıkıştırdılar. Hangi partinin seçim tüzüklerini gördük, okuduk mu? Yeni bir şey var mı? Çünkü zaman yok. Ak Parti OHAL'i kaldıracağını söylüyor, kim getirdi peki ve şimdi neden kaldırıyorsunuz? Neden erken seçime gidiyoruz? Siyaset demek adam satmak demek. Kimsenin arka cephesi tertemiz değil.
5 / Gürcan Onat: Seçmen olarak halkı, her kesimden seçmeni anlamaya çalışıyorum ama zorlanıyorum. 6 rakamını karşıdan bakan 6 görür, diğer tarafından bakan 9 olarak görür. Durum böyle, herkes kendi bulunduğu konumdan güzel eleştiriler getiriyor. Filin hortumunun önünde duran sadece hortumunu, gövdesinin önünde duran sadece gövdesini, bacağının önünde duran da bacağını görüyor. Yukardan ve tarafsız gözle bakmaya çalışıyorum. Halkı iyi okumak lazım, zaten iktidarların hatası da bu. İktidara gelene kadar hepimiz çok iyiyiz. İyi Parti ve Saadet Partisi'nin bir araya gelmesi güzel bir şeydir aslında. Bu ekip kazanırsa seçimden sonra ciddi kavgalar başlayacaktır. İktidara gelince durum değişiyor. Dindar insanlar geldi iktidara, Erbakan'la birlikte. Biz sandık ki din iktidara geldi, alakası yok. İnanç ve insan farklıdır. Rüşveti eleştiren insanlar, iktidara gelince rüşvet alıyorsa sorun var demektir. Hepimiz aynı gemideyiz, herkesin de samimi olduğuna inanıyorum, sadece farklı düşünüyorlar. Birbirimizi anlamaya çalışalım, asıl büyük tehlike dışarda bana göre. Bizler de hain olmayalım. Dışardaki hainlerin de tuzağına düşmeyelim.
6 / Ramazan Gezgin: 250 yıldır insanlar dünyada seçime gidiyorlar. Birilerini, kendilerini teslim ettiklerini düşünerek seçiyorlar. 24 Haziran'da sandığa giderken, bizi temsil ettiklerini düşündüklerimizi seçeceğiz. Hep seçmişiz ama sonuç değişmemiş. Hırsızlık olmuş, yolsuzluk olmuş, baskı ve zulüm olmuş. Oy kullanma hakkını bize ceza gibi de vermişler çünkü kullanmazsak ceza ödüyoruz. Bireysel olarak seçme ve seçilme meselesine karşıyım. hükümetin ya da siyasilerin aslında bizim sorunlarımızı çözmemek için orada olduklarını düşünüyorum. Yasalara ve yapılanlara baktığımızda, hiçbiri derdimize merhem olmamış. Beklenti içinde olduklarımız bile zamanla onlara benzemeye başladı. Seçim hiçbir şeyi çözmüyor, onun yerine ne koyacağız? Burası da bir meclistir. Kendi yaşadığımız mahallelerde, sokaklarda, ilçelerde kendi sorunlarımızı çözmek için tartışan, çaba harcayan, doğrudan demokrasi alanlarımızı yaratmadıkça yine aynı şeyleri tartışırız. Dünyanın hiçbir yerinde kapitalistler halklarını yönetemiyor, yalanlarıyla gözünü boyayamıyorlar. Dolayısıyla daha hoyrat, hukuk dışı sistemlere başvurmak zorundalar. Erken seçim meselesini biraz da bunun üzerine inşa etmeye çalışıyorlar. Ülkemizin bir beka sorunu var. Suriye'den ülkemize yönelik tehdit var, birliğimizi parçalamak istiyorlar, bu yüzden birlikte davranmalıyız deniyor. Ak Parti ile CHP arasında bana göre hiç fark yoktur çünkü ikisi de statükoyu korumak ve zulmü sürdürmek için var. 40 yıldır Kürtlerle savaşıyoruz, her gün askerler ölüyor, bu sorunu nasıl çözeceğiz diyen bir tane siyasi parti yok, aday da yok. Biz artık kimseyi seçmeyelim, sandığa da gitmeyelim. Ne yapacaklar, merak ediyorum. Her sandık ve seçim, kapitalizmin içine düştüğü krizi aşmak içindir. Yoksa biz gayet iyi yaşıyoruz. Sorun kapitalizmin cephesinde. 16 yıldır iktidarda olan bir parti insanlara ne vaat edebilir? Özgürlük, dostluk, dayanışma vaatlerinin hiçbiri yok, tesis de edemezler.
7 / Bilal Berk Sağır: Biz demokrasiyi çok büyütüyoruz. Ayrıca mikro boyutlardan bakıyoruz seçimlere, özgürlüklere ve insan haklarına. İnsan doğasının gereği demokrasi var. Her insanın bencil olduğunu düşünüyorum. Demokrasi, insanlara iktidarı kansız biçimde bıraktırma aracıdır. Kansız biçimde görevden ayırmak neden önemlidir? İstikrar için. Kan dökülüyorsa istikrar yoktur, kimse önünü göremez, kapitalistler de. Bu nedenle kapitalistlerin ve liberal demokratların en çok önemsediği şey demokrasidir, kansız bir yönetim değişikliğidir. Türkiye'de bu yönetim tarzıyla hiçbir şey değişmeyecek. Çok partili demokrasilere karşıyım. Bir partinin oyu düştüğünde, birkaç küçük partiyi ikna ederek tekrar iktidar olabiliyor ve demokrasinin doğasına karşı gelebiliyor. Bizim sorunlarımızın kurumsal olduğunu düşünüyorum. Tepkisel davranmamamız gerekiyor. İleri aşamalarda oyumuzu isteyen siyasilerden tek bir talebimiz olmalı; bu iktidarları kansız bir şekilde değiştirebilecek bir yönetimi savunduğunuz takdirde size oy veririz. Siyasi tutukluların cezaevlerinde öldüğü, barışçıl eylemlerde insanların öldüğü ve yaralandığı bir ülkede kansız bir yönetim değişikliğinden söz edemeyiz.
8 / Alim Atlı: Sandığa güven kalmadı. LGBTİ hakları alanında çalışıyorum. Birçok sözleşme imzaladık ama ortada hiçbir şey yok. Bir trans kadın köprüden atlayarak öldü, hiçbir şey yapılmadı. yakılarak öldürüldü, hiçbir şey olmadı. Her seçimde karşımıza çıkıp şunu söylüyorlar; arkanızdayız, destekçiniziz. Ama ne yaptınız? Evet, 10 yıl öncesine nazaran iyi adımlar atıldı ama her seçimde kuru sözlerle bizi kandırmamalılar artık. Şu anki partilerin hiçbiri beni temsil etmiyor. Artık sandığa inanmıyorum, güvenmiyorum. Sokaklarda devrim diye bağıran arkadaşlara diyorum ki, artık hiçbir devrimi kabul etmiyorum ve gelmesini istemiyorum. Bu ülkeye gelecek ilk devrim kültür devrimi olmalı çünkü hiçbir şey yapamıyoruz.
9 / Mahmut Emin Avcı: İlk erken seçim 1923'te yapıldı. 1921 anayasasında bir genişleme vardı, halklara ve etnik gruplara özgürlük vardı. Bundan duyulan rahatsızlık vardı, erken seçime gidildi ve 1924 anayasasıyla kısıtlamalar getirildi. Şimdi tekçi bir anlayış var, HDP hariç hepsinde. Cumhur ittifakı ve Millet ittifakı; arada fark yok, ikisi de aynı anlama geliyor. İki ittifakın da anlaştığı noktalar var; Sünni İslamcı olmak, Türk milliyetçisi olmak. Kırmızı çizgiler ne? Eğitim, kültür, tarihi miraslar, ırkçılık, sınıf ayrımı, cinsiyet ayrımı; yani sınırları var, bunları aşamıyoruz. Siyasiler için diktatör dendi, hangisi değil? Hırsızlık ve yolsuzluk hepsinde var dendi, affediliyorlar. Ne affedilmiyor? Çoğulcu demokrasi isterseniz, yerel yönetimlerde özerklik ararsanız affedilmezsiniz. Adem-i merkeziyetçilik getirmek suç, statükodan diktatörlüğe geçmek suç değil. Tehlike dışardan geliyor dendi. 6. filoyu hatırlarsınız. Sosyalistler, emperyalizme ve dış güçlere karşı mücadele vermişlerdir, o tarihlerde 6. filoya defol diyerek. Çıkan yasalar ve uygulamalar hakim sınıf menfaatlerini korur. HDP başından beri, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana mücadele veren emekçi sınıf ve etnik kesime yönelik baskılara karşı çıkan bir çatı partisidir, Kürt partisi değildir. Halkların Demokrasi Kongresi adında bir çatı örgüt kuruldu, içinde tüm devrimciler, demokratlar, sosyalist dernekler, sendikalar ve partiler vardı. Halkların Demokrasi Kongresi uzun yıllar çalışarak kendi içinden Halkların Demokratik Partisi'ni kurdu. İçinde eş başkanlar, eş genel başkanlar var. Yoğunluk Kürt olduğu için, karşısına muhakkak başka bir bileşen koyuyoruz.
Soru-Cevap
Bilal Berk Sağır: Miting yapabilecek misiniz?
Mahmut Emin Avcı: Diyarbakır'da, o bölgelerde yoğun şekilde yapıyoruz. Bir haftadır orada seçim çalışmaları yapıyoruz. Hem alanlarda hem de kapalı mekanlarda. İstanbul'da, İzmir'de yaptık. Dün Ankara'da bir dayanışma yemeği yaptık 350-400 kişinin katılımıyla. Bazen Kızılay'da oluyoruz, arkadaşlarımız gözaltına alınıyor ama yılmıyoruz. Selahattin Demirtaş'ın da bu konuda esprili yaklaşımları var.
Nagihan Konukcu: HDP bu ittifakları nasıl değerlendiriyor? Size Millet İttifakı'ndan bir talep geldi mi?
Mahmut Emin Avcı: Tekçi anlayışın ittifakları bunlar. Bize teklif gelmedi, bizim teklifimiz gitti. Bu ittifaka arka perdeden de olsa bizi alın, karşı ittifakı yıkalım dedin. İsmimizi anmaktan bile çekiniyorlar.
Ramazan Gezgin: Sizin isminizi anmak istememelerinin nedeni ne? Eksene Kürt hareketinin siyasi taleplerini almış olmalarından kaynaklı bir çekinceleri mi var?
Mahmut Emin Avcı: Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana tekçi anlayışın sahipleri bunlar. Cumhuriyet'i Osmanlı bürokratları, paşaları kurdu. 30-40 yıl önce sadece Türkiye'de Kürt var sanıyorlardı, Irak'ta, Suriye'de, hatta Sibirya'da, Gürcistan'da Kürt olduğunu bilmiyorlardı. Şimdi bunlar açığa çıktı. Türkiye Cumhuriyeti, Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana bunu sakladı. Dersim olayından sonra Dersimlilere Siz Türk'sünüz dendi. İşte HDP'den duyulan rahatsızlık bu.
YEREL KONU: Büyükşehir Belediyesi'nin Kadın Çalışmaları
1 / Şenay Yılmaz: Ankara Büyükşehir Belediyesi, kadına yönelik çalışmalarını Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı altında yürütmektedir.
Bünyesinde Kadın ve Aile Şube Müdürlüğü barındıran Daire’de Meslek Edindirme Şube Müdürlüğü de bulunmaktadır.
Ayrıca Başkanlığa bağlı Kadın Sığınma evleri ve Kadın Danışma Merkezleri vardır. BEL-MEK VE BEL-TEK, 1994 yılından beri hizmet veren bir yapıdır. 2017 yılı içerinde 31 branşta 66 kurs yerinde 18.347 kadın BELMEK kurslarımızda mesleki eğitim görmüştür. Kurslarda 2017 yılı içerisinde 11 bölüm 54 branşta 5.183 kursiyer teknik eğitim kurslarına katılarak mezun olmuştur. Kadına yönelik çalışmalarımız genel olarak Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele bağlamında yürütülmektedir. Kadının; bedensel, ruhsal, sosyal, kültürel, ekonomik ve eğitsel bakımdan destekleyip güçlendirmek amacı ile Ankara genelinde toplam 22 Hanımlar Lokali mevcuttur. Kadın sığınma evlerinde barınma, güvenlik tedbirlerinin aldırılması, Hukuksal sürecin başlatılması ve takibi, nakdi yardım, eşya, gıda ve yakacak desteği, psiko-sosyal destek ve istihdama yönelik kurslarından yararlandırma faaliyetleri vardır. 2007-2017 arasında 840 kadın ve 540 çocuk kalmıştır. 17.12.2015 tarihinde de Belediye hizmet binasında Kadın Danışma Merkezini kurulmuş, yönergesi yayınlanmıştır. Kadın Danışma Merkezi, ŞÖNİM ile ortak çalışmaktadır. Kent genelinde kadınlara danışmanlık yapmaktadır. Yeni sığınma evi inşaat projesini yürütmektedir. İl Eylem Planı 2017-2020 çalışmaları yürütülmektedir. Eşya Bankası projesi yürütülmektedir. 5 ilçede 5 Kadın Danışma Biriminin koordinasyonu sağlanmaktadır. Barınma lojmanının kullanımını sağlamaktadır. KOSGEB ve İŞKUR kurslarına kursiyer sağlanmaktadır. 8 Mart-25 Kasım'da özel programlar düzenlemektedir. Web sitesi ve ulusal haber ağlarını düzenlemektedir. Şartname ve ihaleler yapılmaktadır. Aylık harçlık verilmesi sağlanmaktadır. Ulusal ve Uluslar arası projeler hazırlamakta ve yürütmektedir. BM Kadın Dostu Kentler Programı kapsamında “Yerel Eşitlik Eylem Planı” hazırlamaktadır. Erkeklik ve Babalık Eğitimi, Erkeklik çalışmaları ile ailede Şiddeti önleme çalışmaları yürütmektedir. Gökkuşağı Satış Ofisi ile kadın emeğini gelire dönüştürmektedir. Bugüne kadar 130 kadına yüz yüze danışmanlık hizmeti verdik, yüzlerce kadına telefonla yardım ve yönlendirme yaptık. 300 Kadını istihdama yönelik kurslardan yararlandırdık. Son 4 yılda 152 kadına ev kurduk. Son 2 yılda 75 kadını işe yerleştirdik. Sığınma evinden ayrılan tüm kadınlara ayrıldığı tarihten itibaren 1 yıl süreyle ayda 1 kez bağımsız hayatta da destek vermeye devam ettik. Başvuran kadınlara gıda, yakacak ve eğitim yardımlarından yararlandırdık. STK’lar ile iş birliği kurarak yerel yardım ağı kurduk. Ankara Üniversitesi Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi ile 2013 yılından bu yana birlikte çalışmalar yürüttük. Web sitesi üzerinden bir gönüllü ağı kurarak “eşya bankası” kurduk, bağışlanan tüm eşyaları ev kuran kadınlarımıza kullandırdık. Gazi Üniversitesi Çocuk Koruma Birimi ile çalışarak yardıma ihtiyacı olan çocuklarımıza pedagog desteği aldık. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü ile Ankara Büyükşehir Belediyesi arasında Şubat 2017 tarihinde imzalanan protokol ile 10 yatak kapasiteli bir barınma evi açılmıştır. Burada Göç İdaresi GM tarafından getirilen insan ticareti mağduru kadın ve çocuklara barınma desteği verilmektedir. 2017'de 17 kadın ve 5 çocuk hizmet almıştır.
2 / Fazilet Çulha: Ankara'nın nüfusunu ve bütçesini düşündüğümüzde, yapılan işler bununla bağlantılı değil. Gerçekten çok verimli ve olması gereken bir tablo ancak daha çok bu bir Şenay Hanım projesi olabilir ancak.
3 / Mahmut Emin Avcı: Belediyeciliğin çok güzel olanakları var. Hiç para harcamadan yapılabilecek çok güzel işler var. Şenay Hanım bu işleri eminim çoğu insanın harcayacağı paranın çok azıyla gerçekleştirmiştir. Demokrasideki kaldıraç belediyedir.
Soru-Cevap
Lütfi Gölpunar: Kadın çalışmalarının temelinde, BELMEK ve BELTEK'teki çalışmalara katılan daha çok varoşlardaki kadınlar var. Bu kadınlar, 30-40 yıl önce gecekondularda yaşamlarını sürdüren ve %30-40'ı kırsal kesimde yaşayan insanlardı. Ekonomide istihdam tüketime yönelik olduğundan, o insanlar üretimden el çekip varoşa geldiler, tüketici durumundalar. Şu anda seçmenin %10'u okuma-yazma bilmiyor, bunların da %95'i kadın. Okuma-yazma konusunda bir çalışmanız yok mu?
Şenay Yılmaz: Halk Eğitim Müdürlüğü'yle birlikte çalışıyoruz ama sığınma evi özelinde çalışıyoruz. Okuma-yazma bilmeyen kadınlar için il ve ilçe müdürlüğüyle direkt okuma-yazma kursu başlatıyoruz. Sığınma evindeyken okuma-yazma kursunu bitirip sertifikalarını alıyorlar. BM projesi kapsamında da mülteci kadınlar için okuma-yazma kursu yapıyoruz. Ama Ankara'da İl Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde olduğu için doğrudan okuma-yazma kursu açmıyoruz.
Fazilet Çulha: Biz 13 kurumun katılımıyla, kadınların siyasete katılımı konusunda bir toplantı yaptık. Hem Ankara Büyükşehir'den hem de Sosyal Politikalar Bakanlığı'ndan defalarca başvurarak toplantıya bir temsilci istedik. Hayır cevabı da almadık. Yaşlanan demokratik değişim devrinde yaşamla ilgili de yine belediyeye ve bakanlığa ulaşamadık. Neden böyle bir sorun yaşamış olabiliriz?
Şenay Yılmaz: Muhtemelen Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı ile ilgili bir sorun var. Ben Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı'ndayım. Hem tüm davetlere katılıyoruz, hem de kendi çalışmalarımıza STK'ları davet ediyoruz. Ben iletişim bilgilerimi vereceğim, bundan böyle bir sorun yaşamazsınız. Gönderdiğiniz yazı Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı'na gitmiştir, oradan dışardaki etkinliklere katılım olmaz. Bunları yapan Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı'dır. Yazınızın gittiği birimle ilgili bir sorun yaşamışsınız muhtemelen.
Bilal Berk Sağır: Yıllık bütçeniz nedir?
Şenay Yılmaz: Geçen yıl 640 bin liraydı bütçemiz. Ama onun içinde personel giderleri ve tüm ihtiyaçlar var. Çok fazla gönüllü hizmet yapıyoruz. Sığınma evinde kalan kadınların harçlıkları da her bir kadın için 160 TL, beraberindeki her çocuk için de 60 TL; aylık olarak ödeniyor. Genellikle fon kullanmaya çalışıyoruz hem de her şeyi olabildiğince masrafsız halletmeye çalışıyoruz.
Fazilet Çulha: Verilen eşyalar sıfır eşyalar mı?
Şenay Yılmaz: İkinci el eşyalar. Bir telefon numaramız var, 5072419. Burayı arıyorsunuz, evinizde kullanmadığınız, iyi durumdaki eşyaları gelip araçla alıyoruz. Kullanılabilir olanları alıyoruz. Sığınma evinden ayrılan kadınlara ev kuruyoruz. 1+1 ya da 2+1 evler tutuyoruz genelde, oraya yerleştiriyoruz, tamamlıyoruz eşyaları ve yerleştiriyoruz.
Alim Atlı: Giysi bankası uygulamanız devam ediyor değil mi?
Şenay Yılmaz: Giysi bankası ve eşya bankası devam ediyor. Hem mülteci hem sığınma evinde olan kadın ve çocuklar için, hem de sokakta çalıştırılan çocuklar için giysi çalışmasına devam ediyoruz.
Belgin Çelik: Şenay Hanım aktivist bir kadın her şeyden önce. Bu çok önemli. Seks işçilerinin sorunlarına ortak olan bir insandır. Emeklerine sağlık.
SİVİL TOPLUM İLE İLETİŞİM
Sivil toplum kuruluşuna e-mail ve telefon yoluyla duyuru yapıldı.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Ankara kMM Hamalı Nagihan Konukcu