Yer: Kocasinan Belediyesi Meclis Salonu
Tarih: 07.04.2018
KATILIMCILAR
DERNEK,VAKIF VE GİRİŞİMLER
1. Ahmet TAŞ (KAYSERİ GÖNÜLLÜ KURULUŞLAR PLATFORMU)
2. Hasan Hüseyin ŞAHİN (İYİLİKDER)
3. Ayşe UZUNLU (TÜRK KADINLAR BİRLİĞİ)
4. Erol ÜNLÜ (KAYSERİ GÖNÜLLÜ KURULUŞLAR)
5. Mehmet UZEL (SABAH GAZETESİ)
6. Hami KIRANATLIOĞLU (KAYSERİ YENİ HABER GAZETESİ)
7. Kasım Necati PEKER (BİLGİ YURDU DERNEĞİ)
8. Üstün TUNCER (KAYSERİ BÜYÜKŞEHİR GAZETECİLER CEMİYETİ)
9. Halil İbrahim KARADAVUT (KARAR VE YENİBİRLİK GAZETESİ)
10. Mustafa TEMİZER (MİLLET DERNEĞİ)
11. Ramazan KARAKUŞ (KAYSERİ GÜNDEN GAZETESİ)
12. Cemil GÖRÜCÜ (KASDER)
13. İhsan GÖRÜCÜ (HAKİMİYET GAZETESİ)
14. Burhan KARAMUSTAFAOĞLU (FAKİR VE MUHTAÇLARA YARDIM DERNEĞİ)
15. Akif SAĞLAM (MAZLUMDER)
SENDİKALAR
1. Uğur MEMİŞ (EMEKLİ MEMURSEN)
2. Yasin KARAKAYA (EĞİTİM BİR SEN)
3. Yasin YAŞAR (TOÇ BİR SEN)
4. Fevzi MUT (DİYANETSEN)
GÖZLEMCİ
1. Melih ORCAN (MALİ MÜŞAVİR)
2. Ayhan GÜLSOY (CHP MİLLETVEKİLİ ADAYI)
SİYASİ PARTİLER
1. İbrahim İLBASMIŞ (KAYSERİ CHP İL BAŞKANLIĞI)
2. Kazım YÜCEL (MHP İL BAŞKANLIĞI)
3. Seyit Ali ERGEÇ (İYİPARTİ KAYSERİ İL ÖRGÜTÜ)
4. Mustafa IŞIK (İYİ PARTİ KOCASİNAN İLÇE ÖRGÜTÜ)
ÖĞRENCİ KULÜPLERİ
1. Meryem Betül KEBAP (SİYAMDER)
KURUMLAR
1. Ensar ŞAHİN (MEB)
MEDYA
1. Kayseri Yeni Haber Gazetesi
2. Kayseri Gündem Gazetesi
3. Kayseri Hakimiyet Gazetesi
ÖZEL KONUKLAR
1. Kayseri Yeni Haber Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sayın Recep BULUT
2. Kayseri Hakimiyet Gazetesi Yayın Editörü Sayın Mustafa CENGİZ
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve gözlemcilerden toplam 50 izleyici katıldı.
MODERATÖR: Adnan EVSEN
Kayseri küçük Millet Meclisi Nisan ayı buluşmasında "TÜRKİYE MEDYASI; HABER ALMA VE HABER YAPMA ÖZGÜRLÜĞÜ” konusunu görüşmek üzere Kayseri Yeni Haber Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sayın Recep BULUT ile Kayseri Hakimiyet Gazetesi Yayın Editörü Sayın Mustafa CENGİZ’in özel konuk olarak katılımı ile Mart ayı buluşması gerçekleştirilmiştir.
07 Nisan 2018 tarihinde Cumartesi günü Kocasinan Belediyesi Meclis salonunda yapılan toplantıya birçok sivil toplum kuruluşuna ait temsilciler, gözlemciler, kamu kurumu, medya ve üniversite öğrencileri katıldı.
"TÜRKİYE MEDYASI; HABER ALMA VE HABER YAPMA ÖZGÜRLÜĞÜ”
Özel Konuk: Mustafa CENGİZ (Kayseri Hakimiyet Gazetesi Yayın Editörü)
Medya masraflı bir yatırım. Medya bir çok kişi ve kurumlar tarafından zararı göz önüne alınarak hayata geçirilen ve diğer yan kuruluşlar tarafından zaman zaman finanse edilen bir mesleki yapı.
Böylesine bir kar-zarar dengesinin neden kurulduğunu konuyu biraz daha açarak sizlerle paylaşacak, Türk Medyasının ve bunun bir parçası olan Kayseri Yerel medyasının durumunu gözler önüne sermeye çalışacağım. Öncelikle Medya nedir ve işlevi nedir? Sorusuna bakmak lazım.
Yaygın kullanımıyla medyayı kitle iletişim araçları (gazete, dergi, radyo, televizyon, teletext ve internet) olarak tanımlamak mümkündür.
Görülüyor ki ciddi ve geniş çaplı bir tanımlama.
MEDYANIN İŞLEVLERİ
1. Haber ve Bilgi Verme, 2. Kamuoyu Oluşturma, 3. Eğitim, 4. Eğlendirme, 5. Kültürel Değerlerin Korunması, 6. Toplumsallaştırma ve 7. Tanıtım Eskiden sadece gazeteler için kullanılan bu terim şimdilerle, TV’ler, Radyolar, İnternet siteleri ve gazeteleri de içine alan genel bir kapsama kavuşmuştur.
2012 Yılı sonu itibarı ile Türkiye’de karasal yayın yapan 247 televizyon ve 1057 radyo, uydu üzerinden yayın yapan 205 televizyon ve 63 radyo, kablo üzerinden yayın yapan 101 televizyon olmak üzere toplam 553 televizyon ve 1120 radyo ve Türkiye’de 55 yaygın, 23 bölgesel, 2.381 yerel olmak üzere toplam 2.459 gazete varken, 27 Temmuz 2016 OHAL kapsamında Resmi Gazete’de yayınlanan Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılan yayın kuruluşlarının sayısı 131.
20 Temmuz 2016- 31 Aralık 2016 tarihleri arasında toplam 178 medya kuruluşu kapatıldı.
Kayseri’de ise 6 TV, 14 Gazete ve 24 radyo bulunuyor. 19 Aralık 2017 Rakamlarına göre Türkiye’de 100’ün üzerinde gazetecinin cezaevinde olduğu ve sıralamada da ülkemiz 5. durumda bulunuyor.
Johann Gutenberg tarafından matbaanın icat edildiği 1440 tarihinde, Osmanlı İmparatorluğu en parlak dönemlerini yaşadığı halde ilk Türk matbaası yaklaşık 300 yıllık gecikmeyle 1727 tarihinde İbrahim Müteferrika tarafından kurulur. Türkiye’de ilk gazeteyi 1795 Fransız devrimini izleyen yıllarda Fransızlar yayınladılar. ilk Türkçe Arapça gazete, Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından 20 Kasım 1828’de Kahire’de çıkarılan Vakayi-i Mısriye gazetesi ve İlk Türkçe gazete, 11 Kasım 1831’de yayımlanan Takvim- i Vakayi’dir. Gazetecilerin 24 Temmuz 1908’de gerçekleştirdiği direniş sonucu kalkan sansür, aradan geçen süreçte yapılan çeşitli yasal düzenlemelerle ve baskılarla yeniden gündemde. 10 Ocak 1961’de gazetecilerin çalışma koşullarını iyileştiren, ileri haklar getiren 212 sayılı yasanın yürürlüğe girdiği günden bu yana geçen süreçteki tablo malum. 1971 yılındaki 12 Mart müdahalesinden sonra ise çalışanların hakları ve basın özgürlüğüne getirilen kısıtlamalar tavan yaptı. Medya’daki tüm ilişkiler Arz-Talep dengesi üzerine kurulmuştur.
Medya sahipleri, genellikle; özel şahıslardır. Muhabirler ve program yapımcıları, programın veya yayının biçimine ve formuna uygun olduğu sürece, istedikleri gibi görev yapabilirler.
Gelişmeler ve sonuçlar benim lehimde ve rakiplerimin aleyhine ise ‘iyi, hoş, oh olsun` ne de olsa basın ve medya özgürdür mantığı hep ön planda oldu. İktidar dahi olsan basına müdahale edemezsin, yoksa sansür olarak değerlendirilir. Medyanın görevi doğruları halka ulaştırmaktır. Özgür bir haber alma ve buna paralel olarak ta özgür yayın yapmak her zaman en önemli (SÖZDE) mesleki ilkelerdir.
Gerek Türkiye genelinde, gerekse de yerel bazda habere ulaşmak, haberi kaynağından doğrulatmak ve hele hele de bunu yayınlamak ve yayınlatmak başlı başına bir maharettir.
Bunu bir engelli koşu gibi algılamak gerekir. Haberi bulmak, haberi kaynağından doğrulatmak, belgelemek, basın kanunun ihlal etmemek, yazı işleri ya da genel yayın yönetmenini veya patronu ikna etmek ve yayınlayabilmek.
Haberdeki öncelik kamu çıkarları olmalıdır. Ancak burada en önemli etken patronun ve siyasi yapının durumudur. Bu da doğal olarak farklı ilişkileri de beraberinde getirir. Basının güçlü olma arzusu iktidar erki ile birleşince doğaldır ki bir takım kirli çıkar ilişkileri kaçınılmaz olur.
Nitekim İktidarın hizmetine kendisini adayan ve bu uğurda, küpünü doldurmak isteyen bir medya halkın doğru haber alma hakkını kaynağından kısarak, sadece iktidarın sesi olur ve her şey tozpembe görülür.
Hele hele 3. Dünya ülkelerinde bu tür olumsuzluklar hortlar.
Türkiye’de Kayseri’de 110 yıllık süreçte ve 1839’dan bu yana Tanzimat’tan bu yana ülkemizde hizmet veren medya faaliyetlerinde bunun bir çok olumsuz örneğini görmek mümkündür.
Bir dönemler Medya’nın İstanbul Baronları ve TRT’nin Altın makası vardı.
Gazete patronlarının evinde kurulan hükümetleri de unutmadık.
Şimdilerde ise düzen değişti. Medya’nın içerdeki Politik dizaynı kadar dışarıdan dizaynı ile birlikte ortayla çıkan hainler ordusu dün vardı, bugün de var, maalesef yarında olacaktır.
Doğal olarak Patronların sistem içerisinde palazlandığı büyük çaplı rakamları gören gazetecilerde hiç kuşku yok ki Milyon dolarlık maaşlarla bu sistemin çökmesine hizmet ettiler, küpü doldururken, mesleğe de ihanet etmiş oldular. Şimdilerde bir Ana AKIM MEDYA terimi var.
Bir ülkede hiçbir şey yolunda gitmiyor olabilir. Fakat Ana Akım Medya’daki genel durum gidişatı normal olarak yansıtıyorsa, ülkenin geneli sorunların ciddiyetinin farkında olmayacak, dolayısıyla herhangi bir rahatsızlık hissetmeyecektir. Oysaki anlaşılması giderek zorlaşan modern dünyadan çok ihtiyacımız olan şey; “GERÇEK VE DOĞRU” haberciliktir. Siyasi iktidarlar kendi basınını oluşturuyor.
Merhum Özal’ın 2.5 medyasından bu güne gelene kadar çok şeyler değişti.
Çok sesli’den, tek sesliye, halkın sesinden, İktidarın borazanına gelindi.
Toplu manşetler dönemi başladı. Avrupa fonları ile yayınlanan dış güdümlü gazeteler Türkiye gündemini allak bullak etti. Fetö’nün türevleri, TV’leri ile birlikte gazetesi ile olayın boyutları daha da farklılaştırıldı. Belli bir amaca hizmet eden, beyin yıkayan, asparagas haberlerle gündemin yoğunlaştırıldığı, paravanın arkasından malın götürüldüğü bir dönem inşa edildi.
Yerel gazetelerin canına ot tıkamak istercesine İstanbul medyasının her ilde o ile özel ekleri ile yerel basının ayakta kalmasının en önemli araçlarından birisi özel reklam pastası hep İstanbul Hegemonyasına peşkeş çekildi. Eskilerde hükümetler SEKA gibi yerel basına kağıt bağlamında destek verirlerdi. Şimdilerde bu işin yolu yöntemi de değişti maalesef.
Açılış ve tören giderleri adı altında birçok farklı uygulama yapılıyor.
Her dönemde YANDAŞ MEDYA olmuştur. Dün vardı, bugün de var. Yarında muhtemelen medya’nın ciddi manada kartelleştiği gerçeğini inkar etmez isek olacaktır da.
Türkiye medyasının genel tablosu içerisinde YEREL MEDYA’ya da bir parantez açmak gerekiyor. Medya masraflı bir yatırım.TV’ler izlenmiyor. Gazeteler satmıyor. Radyolar dinlenmiyor. İnternet siteleri ise meçhul. Haberi yapmak kadar sorumlulukları da ağırdır. Tazminat rakamları çok çok yüksek oldu.
Son olarak yıl sonuna kadar ötelenen bir Borcu Yoktur kağıdı talebi oldu yerel basından. Demokles’in kılıcı her zaman basının tepesinde sallanıyor. Değişik dönemlerde Türkiye’de İstibdad dönemi, sıkı yönetim idareleri oldu. Şu anda Türkiye’de OHAL var. Bu görevini yaparken, tarafsız olmak, objektiflik, sağlam haber kaynağı gibi önemli özelliklerin ön plana çıkartılması gerekir.
Türkiye tartışmaya açık şekilde Cezaevlerindeki gazeteciler bağlamında Dünya sıralamasında önemli bir yerdedir. Bunları Vatan haini, Terörist, Fetö’cü diye tasnif edebilir, başka yaftalar yapıştırabilirsiniz.
Burada önemli olan gerçek gazeteci ile başka amaçlara hizmet edenlerin iyi etüd edilmesi ve ayrıştırılmasıdır. Nasıl ki haksızlıklara uğrayan medya mensuplarının haklarını savunmak durumunda isek, hiç kuşku yok ki bir basın mensubu olarak vatanına, milletine ihanet edenlerin de gazeteci adı ile Basın hürriyeti bağlamında birileri tarafından korunup kollanmaları da tasvip edilebilir bir şey değildir.
Türkiye medyasında haber alma ve haber yapma özgürlüğü var mı sorusunun cevabına gelince. Elbette ki var. Ancak İktidarın, Patronların, kanunların, Cezaların sizi sınırladığı kadar.
Paranıza güveniyorsanız, basın yolu ile hakaret bile serbest aslında. Yüreğiniz yetiyorsa, paranız varsa her şey ama her şey haber olabilir. Yeter ki sonuçlarına katlanmaktan çekinmeyin Sonuçta ne mi oluyor? Güzel konuşmak, ince düşünmek, halden anlamak, sevmek, düşeni kaldırmak bedava olmasına rağmen yozlaşmış medya nedeni ile daha da yoz, değerlerinden uzak, saygıyı, sevgiyi unutmuş, kendine bile yabancı bir toplum ortaya çıkıyor. FERNANDO PESSOA Diyor ki; Vicdan azabı değil, Bilinç azabı çekiyorum. Son söz, Medya Hakkın ve Halkın sesi olması gerekirken, iktidarların, şahısların sesi oldu ve maalesef hep birlikte kaybettik. Eğer bir ülkenin kendi insanlarını aldatan bir medyası varsa, o ülkenin başka bir düşmana ihtiyacı yoktur. Güçlü bir iktidar ve çok sesli bir medya ülkenin emniyet supabıdır. Karşılıklı Otokontrol sayesinde çalmazlar, çaldırmazlar.
Vatandaş daha kaliteli hizmet alır.
Özel Konuk: Recep BULUT (Kayseri Yeni Haber Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni)
Biraz önce izlediğimiz vtr aslında birçok şeyi izah ediyor. Bize haber kaynağını kimler veriyor ve kimler aracılığıyla geliyor. Bu haber kime servis ediliyor. Artık bu bilginin aktarma şekli medya kanalı ile olmaktadır. Medya şirketleri ticari, siyasi ayakları da varsa bu durum çok tehlikelidir. Aslında siyasi ayak zamanla kuruluyor. Burada oluşan büyük medya kuruluşundan haber vatandaşa aktarılıyor. Buradaki haberi vatandaşın serbestçe alması çok zor bir evreyi gerektiriyor. Kısaca kaynağın başından kaynağın sonuna kadar aynı nitelikte olup olmadığı ve değişikliği uğrayıp uğramadan vatandaşa servis edilmesi çok önemlidir. Önemli olan bu servisi vatandaşa objektif bir biçimde ulaştırmak önemlidir. Eskiden medya kuruluşları bunları elinden geldiği kadar objektifliğe dikkat ederek yapmaya çalışıyordu. Dün başka patronlar vardı. Türk medyası Abdülhamit’ten bu yana kısaca baktığımızda jurnal makamı vardı. Daha sonra bu süreç jurnalist şekline değiştirildi. Kurtuluş mücadelesi sırasında medya yoktu. Posta ve telgraf sistemi kullanılıyordu. Matbaa yoktu. M Kemal ve arkadaşları daha sonra Anadolu Ajansını kurdular. Ajansın görevi yapılanları Türk toplumuna aktarmaktı. Osman Kavuncu gazetecidir ve Halk Partisini öne çıkarmıştır. Daha sonra Demokrat Parti seçimlerinden sonra basında da büyük bir ayrışma meydan geldi. Bugünkü Hakimiyet Gazetesi o zamandan beri yayın hayatına devam eden bir gazetedir. Kayseri ölçeğinde bile bir anda saflar belli oldu. Birçok gazete Demokrat Parti safında yer aldı. Demokrat Parti döneminde Medya kendine bir yer buldu. Son dönemde yine sağcılar ve solcular şeklinde bir yapılanma oldu. Kayseri ‘de buna benzer bir durum sergiledi. Özünde bir medya etik anlayışı vardı. Bir İLKSAN skandalı patlak verdi. Demirel bunu destekledi. Medyada bir utanma arlanma vardı. Merkezde iki eksen vardı. Adalet ve CHP vardı. Medya da buna paralel yapılanmıştı. 1980 li yıllarda 2.5 medya kalacak şeklinde rahmetli Özal tarafından söylendi. Eleştirmek ve eleştiriyi kabullenmek önemli bir kültür meselesiydi. Dün Doğan Haber kanallarında “Muhtar Bile Olamaz” şeklinde manşet atanların bugün diz çökmesini görüyoruz.
Ahmet TAŞ (KAYSERİ GÖNÜLLÜ KURULUŞLAR PLATFORMU): Program için çok teşekkür ediyorum. Belli ki bu uzun soluklu bir sempozyum meselesidir. Eskiden basın hürdür sansür edilemez yazardı. Ömrümüz içinde her gelen iktidar kendine yakın bir medya ve sermaye oluşturdu. Bunu sağcısı solcusu yok. Ben 1970 li yılları bilirim. İnsan hakları konusunda faaliyet gösteriyorum. Gelen haberleri birkaç kaynaktan teyit etmezsem doğruyu bulmakta zorluk çekiyorum. Günlük yaşanılan olayları farklı birkaç kaynaktan izleyip değerlendirmezsem objektiflikten uzaklaşıyorum. Bir haberi birkaç farklı kaynaktan izlediğimde daha doğru sonuçlara ulaşabiliyorum. Medya haberi tek taraflı verdiğinde sağlıksız sonuçlara ulaşılabilir. Bizim birçok konuya ilgimiz olmasına rağmen medya ve haber kanalları kurulması noktasında yeteri kadar ilgimiz yoktur. Eleştiri kültürünü geliştirmemiz gerekiyor. Her medya kuruluşunun arkasında bir patron olmazsa medya sektörü yaşayamaz derler.
İhsan GÖRÜCÜ (KAYSERİ HAKİMİYET GAZETESİ): Kayseri küçük Millet Meçlisini zevkle takip ediyorum. Kayseri’de faaliyette bulunan en yararlı kurum olduğunu söyleyebilirim. Başlangıçta bir vtr izledik. Bu vtr de Tür Milletinin medya hakkında ne düşündüğünü söylemediler. Ben bunu protesto ediyorum. Türk Milletini ve halkını dikkate almayan, onların fikirlerini öncelemeyen yayınları eleştiriyorum.
Ayşe UZUNLU (TÜRK KADINLAR BİRLİĞİ): Özellikle ülkemizde gazete okuyan insan yüzdesi çok önemlidir. Yıllardır gazete okumayı sürdüren birisiyim. Son yıllarda özellikle yerel gazetelere daha çok önem vermeye başladım. Evimize daha önceleri bir ulusal bir de yerel gazete girerdi. Ulusal gazeteleri artık almıyorum. Neden almadığımı bugün buradaki özel konuklar net olarak izah ettiler. Çünkü olaylara tarafsız yaklaşmayı bir türlü beceremediler. Ülkede yapılan her darbeden sonra yazarların neler yazdığını ve daha sonra bunları neden yaptıkları konusundaki açıklamaları dönem dönem yaşadık. Daha sonra da farklı haber kanallarını takip ederek tarafsız olmaya çalıştım. Fakat tarafsızlığı korumak o kadar çok zor ki. STK ların görevi tarafsız kalmak. Ancak yıllarca bu ilkeler menfaat uğruna çiğnendi. Medya da bunun yapılmasını gördük. Bir haber kanalından duyduklarımızı diğer başka kanallardan duyduklarımız ve yorumlamalar ile asıl kaynağa ulaşmaya çalışıyoruz. Basın yansız m? Basın özgür mü? Eğer basın özgür diyen varsa ben susayım. Basın özgür değil. Bu kadar gazeteci tutuklu iken özgürlükten bahsedilemez.
Hami KIRANATLIOĞLU (KAYSERİ YENİ HABER GAZETESİ): Öncelikle katılımcılara çok teşekkür ediyorum. Milli şef döneminde şef Kayseri’ye gelir. O zaman Kayseri’de üç gazete vardır. Milli şef konuşmayı bitirdikten sonra gazeteci Osman Kavuncu şefe şu soruyu sorar. Tasın içindeki sarı renkli suyu göstererek şefim bu sudan içermişiniz der. İnönü suyu içmez. Sonra suyun Kayseri kentinin içme suyu olduğu ve kanalizasyondan sızıntı yapan yerlere talaş atarak suyun renginin sarardığı ifade edilir. Sonra Milli şeg Kavuncuyu çağırır şehrin sorunlarını dinler ve neticede tazminat davası da açmaz. Demirel’e, Özal’a, Ecevit’e söylenmedik söz kalmazdı. Bunu karikatür şeklinde eleştiri yaparlardı. Bu dönemde olduğu gibi daha önce hiçbir dönemde bu kadar dava açılmadı. Hoşgörüden uzaklaşıldı. Her dönemde olduğu gibi iktidara yakın çevreler destek almak için hoşa gidecek yazılar yazardı. Kayseri’nin bir sorunu olduğunda Belediye başkanları ile tv lere çıkıp sorunları tartışırdık. Uzun yıllardan bu tarafa tv lerde hep tek kale maçlar yapılıyor. Aynı düşünceye sahip insanlar ön plana çıkartılıyor. Bu vesileyle basının özgür olmadığını ve tarafsız olmadığını söylemek istiyorum.
Cemil GÖRÜCÜ (KAYSERİ STRATEJİ DERNEĞİ): Gazetecilik mesleğinden dolayı halk ile arasında bir bağ kuruluyor. Bu anlamda gazetecilik benim için çok önemlidir. Burada farklı iki tarafın sözcüleri olarak farklı düşünce yapılarınız, farklı bakışlarınız doğrultusunda yapmış olduğunuz iş veya gazetecilik anlamında katkı sağladığınızı düşünüyorsanız yaptığınız işi doğru bir istikamette diyebiliriz. Mevcut sistem, mevcut siyaset, mevcut yönetime rağmen bu farklıkları dile getirmek noktasında bir rahatlık yaşıyorsanız ben bunu köşemde kaleme aldım veya tv programı ile halka duyurdum, vatandaşı bilinçlendirdim şeklinde bir duygunuz varsa bence işinizi iyi yapıyorsunuz diye düşünüyorum.
Burhan KARAMUSTAFAOĞLU (FAKİR VE MUHTAÇLARA YARDIM DERNEĞİ): Ben kasaplık yapmak istesem belediye bana ruhsat vermez. Ama ben gazetecilik yapmak istiyorsan bunu yapabilirim. Gazeteciliği gazeteciler yapmalıdır. Bu ülkenin asıl sorunu mesleği gazetecilik olmayan iş adamlarının gazetecilik yapıyor olmasından kaynaklanmaktadır. Tarafsızlık izafi bir kavramdır. Ben bir gazeteci iken bunu nasıl yapabilirim? Birilerine sevgimi dağıtmak istiyorum. Birisine az birisine daha çok. Peki, tarafsız mıyım? Yani ailede evlatlar arasında bile tarafsızlığımı nasıl değerlendirmem gerekli bilemiyorum. Bu ülkede basının patronu bir başbakanı pijama ile karşılıyorsa nasıl bağımsız olunur anlamıyorum. 70 li ve 80 li yıllarda birbirimize karşı acımasız olduğumuz kişiler ile şimdilerde kol kola girebiliyorum. Bize yazık oluyor. Ülkeye yazık oluyor. Bizi birbirimize düşürenler kimlerdi? Bugün burada dile getirmiş olduğumuz düşüncelerimiz kMM aracılığı ile TBMM kadar ulaşıyor. Sizler Kayseri’de gazetecilik yaptığınıza inanıyorum. Zorluklar yaşadığınızı da biliyorum. Bu program bizim ve sizlerin sesi oldu nerdeyse.
Kazım YÜCEL (MHP İL BAŞKANLIĞI) : Kayseri ve Türkiye’de basılan birçok gazeteyi okumaya çalışıyorum. Bu gazeteleri okurken sahibi kim, ne yazmış ve kime servis ediyor diye anlamaya çalışıyorum. Bu tür gazeteler bizlere seçiciliği de getiriyor. Basınımız birçoğu şu anda iktidar yanlısı olması nedeniyle haberleri olduğu gibi veremiyorlar. Maliyetli bir iştir. Gazetecinin yaşamı oldukça zordur. Yatırım yapsa geleceği nasıl olacak belli değil. Burada sayenizde içimizi döküyoruz. Basın hiçbir zaman hür olmamış. Bundan sonra da hür olması olduka çok zor. Bugün el değiştirmesi söz konusu olan basına çok üzülüyorum. Ama bu medyanın iktidar değiştirip yeni iktidarları hazırlama konusunda mahir olduğunu da biliyorum. O zaman bugün neleri yapmaya muktedir olanlar yarın neler ile karşılaşacaklarını hesap etmeliler. Eğer basın mesnupları istedikleri gibi hür olsalar bizler daha fazla bilgi alabileceğiz.
Mustafa TEMİZER (MİLLET DERNEĞİ): Biz aslında basını milletin müşterek sesi olarak görmek istiyoruz. Basın toplumun aynası, gören güzü işiten kulağıdır diye düşünüyorum. Basını böyle görmek istiyorum. Aslında toplumları esir almak isteyen güçler basını farklı kullanmaya başladılar. 1970 li yıllarda yapılan araştırmada toplumu yok etme konusundaki yeri 4. Sırada yer almıştır. Bugün maalesef dürüst yayıncılık anlayışı ile hareket edenleri müstesna tutuyorum. Daha sonraki yıllarda bozulmamıza sebebiyet veren basın birinci sıraya yükseldi. Toplumu yönlendirme noktasında harekete geçtiğini görüyoruz. Bir basın kuruluşu bir Türk toplumuna fikirsiz bir hayat vaat ediyoruz. Aynı şahıs bir sohbetinde Necip fazıl’a şunları söylüyor. “… Bire Necip; kıt kanaat imkânlarınla dergi çıkarmaya çalışıyorsun. Türk gençlerini kurtaracağını söylüyorsun. Boşuna uğraşma. Ben senin kurtarmaya çalıştığın bu neslin yatak odasına kadar gireceğim. Boşuna uğraşma” diyor. Gelinen nokta şu toplumun vicdanı, gören gözü, işiten kulağı olması istenen basın toplumları ve insanları esir alma noktasına gelmiştir. Belli güç odakları basın aracılığı ile toplumun vicdanına ambargo koymaktadır. Kulakları sağır edilmekte, topluma hakim olunmaya çalışılmaktadır. Milli basın organları da baskı altındadır. Milli diye bildiğimiz kalemlere baskılar geliyor. Biz şu anda belli güçlerin kontrolü altında olan basının tasdikçileri durumundayız. Hep birlikte milli olan basını desteklemek durumundayız.
Üstün TUNCER (KAYSERİ BÜYÜKŞEHİR GAZETECİLER CEMİYETİ BAŞKANI): Medya çok tartışılan bir konu. Adam en büyük ahlaksızlığı yapıyor ancak tv çekimleri yapılıyor diye saldırı yapıyor. Her türlü baskıya maruz kalabilirsiniz. Her türlü zorluklar ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Medya toplumların şekillenmesinde çok önemli bir araçtır. Ancak bu araç iyi kullanılmalıdır. Keşke bu toplantıdan önce medya ve gazetecilik adına kavramları tartışabilseydik daha fazla fayda alabilirdik. Gazeteci tabiki bir taraftır. Ama haberi yaparken tarafsız olmak zorundadır. Yorum farklıdır haber farklıdır. Haber ne ise o şekilde verilmelidir. Haber yaparken siyaset düşünülmez. Bizler haber veren kişileriz. Haber veren kişiler tarafsız olmak zorundadır. Bugün havuz medyasından bahsediliyor. Kayseri’de iki yıl basın ilanı kesildi Gazetecilerin çok fazla borcu oldu. Gazetecilik olaya eleştirel bakar. Gazeteciler sorumluluklarını biliyorlar ama büyük bir baskı altındalar.
İbrahim İLBASMIŞ (KAYSERİ CHP İL BAŞKANLIĞI): Bende ara sıra yazıyorum ancak yazar değilim. Basın dediğimiz zaman özgürlüğü, demokrasiyi bir arada kullanmak zorundayız. Demokrasinin bekçisi basındır. Basın dördüncü güçtür. Basın güçlü olması o ülkede demokrasi ile alakalıdır. Ülkede basın ne kadar güçlü ile demokrasi de o kadar güçlüdür. Basından çıkan sorunları da basın mensupları çözebilir. Yeter ki özgürlük verilsin. Hukuk yok sayılıyorsa basında da toplumda da sorunlar var demektir. Basının görevi bizi yönetenlerin bizi nasıl yönettiğini vatandaşa göstermektir vatandaşın karar mekanizmasını oluştururken ortaya net argümanlar koymalıdır. Basının da kendi sorumlulukları var. Demokrasi ne kadar gelişirse basın da o kadar özgür olacak demektir.
Ayhan GÜLSOY (CHP MİLLETVEKİLİ ADAYI): CHP İl Başkanı olduğum yıllarda basının ne kadar yanlı haber yaptığını çok gördüm. O dönemde çarpıtılan haberler ile ilgili olarak cemiyete şikayette bulundum ancak bir netice alamadım. Hatırlarsanız bir ara Kayseri Belediyesi ile ilgili olaylar vardı. O dosyada savcılık bilirkişi heyeti kurmuş. Bilirkişinin dosyada tespit etmiş olduğu aykırılıklar hiçbir tv veya da basın aracında yer almadı. Yine bir derneğin başkanı iken Turgut ÖZAKMAN’ı davet etmiştim. Sayın ÖZAKMAN’ı konuk alamayan bir basın aracı o gün tek bir satır haber vermediler. Zaman zaman baskılar oluyor. Kalemi eline alan da kamerayı ele alan da vicdanı elden bırakmamalıdır diye düşünüyorum.
Seyit Ali ERGEÇ (İYİ PARTİ KAYSERİ İL ÖRGÜTÜ): Biz de basından mağduruz. Büyük bir kongre yaptık ama basın tek kelime edilmedi. Basın bizleri nereye götürüyor bunu bir örnekle anlatmak isterim. Bundan 20 sene evvel toplantılar olurdu. Bugün bu toplantıların çoğu yok oldu. Bugün Kırşehir Şeker Fabrikasını İsrailliler satın aldılar. Peki biz Kırşehir Şekeri kullanmayacak mıyız? Dün eylem yapanlar bugün nerde? Parayı cebine koyanlar sekülerleşiyor. Bu değişimlerde basın üzerinden oluyor. Basın bunu manipüle edebiliyor. Eğer bugün basın başka bir grubun elinde olsaydı Kırşehir şeker fabrikası İsraillilerin eline geçmezdi. Bugün İsrailliler tarla satın alamazdı. Bunu dile getirecek olan basındır. Basın daha hür olmalıdır. Ama şehrimizin basını ülke basınından daha özgürdür.
Mustafa IŞIK (İYİ PARTİ KOCASİNAN İLÇE ÖRGÜTÜ): Ülkemizde el değiştiren basın kuruluşları devletin eliyle yapıldı. Bu gazeteler ve tv ler 100 binden fazla insanın bir araya geldiği kongreyi haber yapmıyorsa ben bu haber kanallarına nasıl yaklaşım yapmam gerekir? Basın hür değildir.
Uğur MEMİŞ (EMEKLİ MEMURSEN): Basın elbette bağımsız ve özgür olmalıdır. Yakın bir zamanda 28 Şubat sürecini yaşadık. Bu süreçte o gün atılan manşetler hala aklımda. O dönemin başbakanını yerin dibine sokan yayınlar hangi maksatla yapıldı? Fadime şahinler Müslüm Gündüzler ortaya nasıl çıkarıldı? Üniversitede okuyan kızlarımızın başörtüleri zorla çıkartılırken basın nerelerde ne işler yapıyordu? Bütün bunları unutmadık. Afrin olayından sonra bir başlık hala aklımda. Hükümet Suriyelileri Afrin’e göndermek istemiyor diye. Araştırdım bir gün sonra haber şu şekilde değişti. Öğrendik ki Afrin’e gönderilmeme sebebi oradaki mayın tuzaklamasından kaynaklı imiş. Basının görevi bu olmamalıdır. Filmlerde sinemada hoca en kötü karakterli insan olarak gösteriliyordu. Hacı en kötü kişi olarak gösteriliyordu. Bazı basın mensupları devletten sübvanse edilen kâğıtları satıyordu. Yorgan döşek veren basını unutmadık. Umarız ki bu süreçten sonra objektif bir basın ortaya çıkar. Hür olur özgür olur.
Mehmet UZEL (SABAH GAZETESİ): Kayseri siyaset ve basın camiasının birlikte gerçekleştirdiği bir toplantıya katıldım. Toplantının sonunda soru cevap bölümüne geçildi. Konu basın mensuplarının sorunu iken bir gazeteci kendi şahsi sorununun gündeme alarak toplantıyı provoke etti. Konu yerel basının sorunu iken olay başka mecralara taşındı. Yine başka gazeteciler olayı başka mecralara taşındı. Ben Ak Parti yerine AKP yazınca gazeteden kovuldum. Doğan Medyada 22 yıl çalıştım. Bana göre bu kanal satılmaz. Sayın Doğan bu kanalı satmaz. Hiçbir yerde gazetecilik yapılmıyor. Aksi bir haber yapamazsın. Aksi takdirde başka olaylar başına gelebilir. Her olayı yazamıyoruz ancak yazılan bazı haberler de var. Ne yerelde ne de ulusalda gazetecilik yapılmıyor.
Melih ORCAN (MALİ MÜŞAVİR-BİLİRKİŞİ): Güzel bir tartışma oldu. Meclis bugün iyi bir toplantı yaptı. İnşallah sorunlar çözüme kavuşturulur. Burada sorunlar ve çözüm önerileri şeklinde bir bölüm olsaydı daha güzel olurdu. Verimli bir toplantı oldu.
Akif SAĞLAM (MAZLUMDER): Dönemin bir milletvekili şöyle der. Basın ve yayın olayları olduğu gibi anlatmıyor der. Bunun büyük bir tehlike olduğunu ve gelecekte ciddi anlamda sorunlara sebebiyet vereceğini ifade eder. Olayları olduğu gibi sorumluluğu şu anda bile az yapılıyor. Basına ve yayına yönelik sıkıntılar her dönem vardı. Dönemin başbakanının yakasına sarılan kişiler bile özgürlük istiyordu. Bu sorunlar dün vardı. Bugünde var. Yarında olacaktır. Temennim basının olayları olduğu gibi yansıtmasıdır.
Kasım Necati PEKER (BİLGİ YURDU DERNEĞİ): Bu ülkede uzak memleketlerden bile medya kuruluşlarını arayıp alt haberleri yayından kaldırtan başbakanların olduğu ülkede basın özgür ve hür değildir.
Halil İbrahim KARADAVUT (KARAR VE YENİBİRLİK GAZETESİ): Bizler haber alma ve haber yapma özgürlüğü noktasında baskılar bitmez. Bugün bu baskılar var yarın da olacaktır. Ancak bu süreçte bizlere ne gibi görevler düşüyor bunu tartışıp bir anlamda netliğe kavuşturmak gerekiyor. Sorunlarımız var diye bu işten vaz geçecek değiliz. Biz gazete olarak veya haber almayı iyileştirmek için neler yapmalıyız bunu tartışarak sonuçlandırmak gerekiyor.
Ensar ŞAHİN (MEB): Gençlerimiz otobüste trende veya diğer ulaşım araçlarında interneti ve cep telefonunu yoğun kullanıyor. Bu kullanımı daha iyi hale getirmek için neler yapabiliriz bun ayrıca tartışmak gerekiyor. Basının gençler üzerinde etkisini görüp buna göre şekillendirmeliyiz
Genel Gündem Ortak Sonuç:
1. Basın dün özgür değildi. Bugünde özgür değil. Yarın da özgür olamayacaktır.
2. Basın mensupları meslek etiğine daha çok sahip çıkmalıdır.
Değerlendirenler
Adnan EVSEN
Kayseri kMM Hamalı