Yer: Kocasinan Belediyesi Meclis Salonu
Tarih: 03.03.2018
KATILIMCILAR
DERNEK,VAKIF VE GİRİŞİMLER
1. Ahmet TAŞ (KAYSERİ GÖNÜLLÜ KURULUŞLAR PLATFORMU)
2. Sibel KARAOSMANOĞLU (KADIN VE DEMOKRASİ VAKFI/KADEM)
3. Zehra TAŞ (SALI GRUBU)
4. HÜLYA TURHAN (HİMAYEDER)
5. Erol ÜNLÜ (KAYSERİ GÖNÜLLÜ KURULUŞLAR)
6. Hasan Hüseyin ŞAHİN (İYİLİKDER)
7. Ayşe UZUNLU (TÜRK KADINLAR BİRLİĞİ)
8. Süleyman UYSAL (MİLLET DERNEĞİ)
9. Mehmet ESAT YAKUT (MAZLUMDER)
SENDİKALAR
1. Uğur MEMİŞ (EMEKLİ MEMURSEN)
2. İbrahim ÜNAL (GENÇ MEMURSEN)
3. Yasin KARAKAYA (EĞİTİM BİR SEN)
SİYASİ PARTİLER
1. İnci BABADAĞI (KAYSERİ CHP KADIN KOLLARI BAŞKANI)
ÖĞRENCİ KULÜPLERİ
1. Meryem Betül KEBAP (SİYAMDER)
KURUMLAR
1. Ensar ŞAHİN (MEB)
MEDYA
1. DHA
2. TV1
ÖZEL KONUKLAR
1. Ayşe UZUNLU (TÜRK KADINLAR BİRLİĞİ KAYSERİ ŞUBE BAŞKANI)
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve gözlemcilerden toplam 42 izleyici katıldı.
MODERATÖR: Adnan EVSEN
Kayseri küçük Millet Meclisi Mart ayı buluşmasında "ERKEK ŞİDDETİ; TÜRKİYE’DE KADIN VE ÇOCUĞUN YERİ" konusunu görüşmek üzere Türk Kadınlar Birliği Kayseri Şube Başkanı Ecz. Ayşe UZUNLU ‘nun katılımı ile Mart ayı buluşması gerçekleştirilmiştir.
03 Mart 2018 tarihinde Cumartesi günü Kocasinan Belediyesi Meclis salonunda yapılan toplantıya birçok sivil toplum kuruluşuna ait temsilciler, gözlemciler, kamu kurumu, medya ve üniversite öğrencileri katıldı.
"ERKEK ŞİDDETİ; TÜRKİYE’DE KADIN VE ÇOCUĞUN YERİ"
Özel Konuk: Türk Kadınlar Birliği Kayseri Şube Başkanı Ecz. Ayşe UZUNLU
Bir çocuk dünyaya geldiğinde onun yüzüne bakarak kız veya erkek çocuğu olduğunu anlayamayız. Erkek ve kadın arasında biyolojik fark vardır. Toplumda biz onlara rol veririz. Sonra toplumsal cinsiyet ile şekillendiririz. Toplum tarafından çocuklara verilen roller neticesinde erkek veya kız olan çocuklar zamanla şekillenirler. Örnek olarak bir annenin kızına; uysal, hamarat, sessiz, hanım hanımcık bir kız veya erkek çocuğa güçlü, ağlama kız gibi mız mız olma gibi roller verilir. Kız çocuklara barbi bebek, erkeklere ise ilerde büyüyüp baba olacaksın. Anneler evde temizlik ve görselden sorumlu, babalar ise dışarda çalışan para kazanan bir rol model şeklinde büyüyoruz. Çalışan kadın hem işi yerinde çalışacak hem de eve geldiğinde annelik görevine devam edecektir. Erkek ise tv nin karşısında haber veya bir spor programı izlemektedir. Bize öğretilen bu ise kız çocuklarına iyi bir eş bulması beklenirken erkek çocuklarda önce iyi bir iş imkânı oluşması beklenir. Bir araştırmada kız çocuklarına ileride kariyer olarak neyi hedefliyorsun soruna geliri iyi olan iyi bir eş bulmayı kariyer olarak kendine görev ediniyor. Kadınların görevleri arasında ilk olarak ev işlerini yapmak, daha sonra ise evde bakım hizmetlerini yerine getirmek olarak sayılabilir. Sonra da iş hayatında başarılı bir iş kadını olmasını bekliyoruz. Bu netice ile başarılı iş kadınlarının bir kısmı hamilelik döneminde iş hayatından kopmaktadır. Ülkemizde hala iş ve aile konusunda Avrupa da olan bazı kuramlar bizim önümüze gelmemiştir. Bunun tersi erkekler içinde geçerlidir. VTR de izlediklerimin tamamının altına imza atarım. Madem biz bu sorunun acısını birlikte yaşadığımıza göre sorunun çözümünde neden birlikte adımlar atamıyoruz. Şiddet genel olarak toplumun her kesiminde kişinin canını acıtmak için yapılan her türlü davranış olarak tanımlanabilir. Şiddet olayında güç kullanılır. Şiddetin sözü bile vardır. Her türlü kanunları yapmamıza rağmen şiddetin önlenmesinde bir takım Avrupa kökenli sözleşmelere imza attık. Kadın yalnız eşinden değil akrabalarından da şiddet görüyor. Kendim bile toplumda şiddete maruz kalıyorum. Bu dernekte uzun yıllar başkanlık yapıyorum. Hemen akabinde benim şiddete maruz kaldığımı düşünüyorlar. Veya trafikte sarı lamba yanar yanmaz korna sesleri ile uyarılmam bir şiddettir. Üstelik bak hele bir de bayanmış şeklindeki ifadeler şiddettir. Şiddetin kötü olduğunu bilmemize rağmen neden şiddet uyguluyoruz. Bu kadar değerler eğitimine rağmen şiddetteki bu atışı neye bağlamak gerekiyor. Erkeğin doğasında var, genler, alkol veya uyuşturucu şeklindeki gerekçelerin her biri tek başına mazerete değil. Şimdiye kadar böyle bir gen bulunmadı. Biz şiddetin nasıl kontrol altına alınacağı konusunu biliyoruz. İstenirse kadına şiddet ve çocuk istismarı iyi bir eğitimle önlenebilir. Anayasada yer alan maddeleri uygulasak kesinlikle şiddet önlenebilir. Şiddetin önlenmesi konusunda aileden başlanmalı. Çocuğa sakın dayak yiyip eve gelme denir. Kız çocuğuna buradan gelinlikle çıktın kefeninle geleceksin şeklinde uyarı şiddetin basamaklarıdır. Erkeğin evden uzaklaştırılması ile kadın cinayetlerinde azalmalar meydana geldi. Kadın cinayetlerinin işlendiği toplumuzda farkındalık olduğundan dolayı cinayetler azaldı. 4 Yaşındaki bir çocuğun sesi olamıyorsak insanlığımızdan şüphe etmeliyiz. Yapılacak yollar, kurulacak fabrikalar mutsuz yığınlar ile mücadele edemeyeceğimizi gösteriyor. Üstelik ilimizde cinayetler, korunma ve boşanma sırasında da ilk sıralarda yer almaktadır.
Ahmet TAŞ (KAYSERİ GÖNÜLLÜ KURULUŞLAR PLATFORMU): Son yıllarda bir yandan kadına yönelik şiddet bir yandan çocuk istismarı veya erkeğin erkeğe şiddeti de gözlenmektedir. Trafikte yol isteyen birisinin davranışları neticesinde şiddet uygulayabiliyor. Toplum küçük gerekçeler yüzünden bile kavga yapabiliyor. Toplumda psikolojik sorunlar var diye düşünüyorum. Bunların tedavi edilmesi noktasında önemli olduğunu düşünüyorum. İyi bir dini eğitim ve hukuk eğitiminin verilmesi ile şiddetin azalacağı noktasında inancım var. Birlikte yaşayabilme kültürü geliştirmemiz gerekiyor. Evliliklerin kolaylaştırılması şiddet azaltılabilir. Meslek sahibi olmak da şiddeti azaltabilir. Askerlik yapanlar bilir. Asker boş kalırsa sorun olacağında onlara iş olmasa da sürekli boş iş yaptırılır. Bu anlamda toplumda yaşayan mesleği olmayan bireylere meslek edindirmek ve iş güç sahibi yapmak şiddeti azaltacaktır diye düşünüyorum.
İnci BABADAĞI (KAYSERİ CHP KADIN KOLLARI TEMSİLCİSİ): Her gün artan kadın ve erkek şiddetleri ne kültürümüze ne de inancımıza yakışıyor. Bunlar araştırılsın diye verilen önergeler gerekçesiz bir şekilde reddediliyor. İlkokulda dahi uyuşturucu inmişken AKP ne gibi önlem almış biz bunu biliyor muyuz? Almadığını da biliyoruz. Zira uyuşturucu kullanımı ile taciz ve şiddetin arttığına inanıyorum. Özel yurt ve vakıflarda olan taciz ve şiddet bu kısa sürede nasıl anlatılabilir. AKP’nin bir kadın bakanı bir defadan bir şey olmaz demesi bir garabettir. Cezalar ağırlaştırılmalı. İyi halde sarıvermek, mağdurun tacizcisi ile evlendirilmesi düşünülemez. Bunlar çözüm olamaz. Eğitimler verilmeli. Cezalar ağırlaştırılmalıdır. Dokuz yaşındaki bir kız çocuğuna çocuk yaşta denmelidir. Sağlık çalışanlarına yönelik yapılan saldırılara dikkat çekmelidir. Çocuklara tacizin ne yaşı ne de cinsiyeti vardır. Erkek kız fark etmiyor. Yaş fark etmiyor. Ancak çocuk taciz ve şiddeti had safhadadır. Bu kansızlara göz yummayacağım. Bu konuda dimdik duracağım. CHP olarak bu tür olayların takipçisi olacağız.
Eskiden şiddeti kabullenme vardı. Şu anda kabullenme yok. Bu toplum nasıl bozuldu da şiddet olayları arttı. Bugün başörtülü kadınlar eşleri tarafından şiddet görüyor. Bunu yapan namaz kılan erkekleridir. Bu din eğitimini ciddi anlamda tartışmalıyız. Şiddet bize birebir uygulanmıyorsa bile bizim byrada olmamız bu konunun ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Kreş çağından başlayarak çocuklarımıza evrensel bildirgeleri ezberletmek yerine yaşına göre uygun eğitimleri vermeliyiz. Cezalar ağırlaştırılsın. Bir kez taciz veya tecavüz yapmış bir kişiye ikinci şans verilmemelidir. Bu ihlali yapmış kişi önce eğitilmeli, sonra da ağır bir ceza verilmelidir. Bugünkü cezalar caydırıcı değil. Bu kişiler toplum hizmetine verilmelidir. En az beş yıl ceza verilmelidir.
Dilaver GÖĞTAŞ (GÖZLEMCİ): Avrupa sözleşmesi şeklinde konuştuğumuz bir sözleşme çok yerinde değil. Bu ülkeler resmi olarak memleketlerinde uyuşturucu satılmasına müsaade ediyor. Bizim bu ülkelerden alacağımız herhangi bir şey yoktur. İyi bir din eğitimi, iyi bir akide aldıktan sonra aslında bizim bu tür sözleşmelere ihtiyacımız kalmaz. Ancak alınan eğitimlerin çoğu yarım yalamak olduğu için bazen o da işe yaramıyor. Ailede kadın kendi ailesi ile eşinin ailesine aynı davranmıyor. Dinimiz bu şekilde telkin etmiyor ama.
Hülya TURHAN (HİMAYEDER): Beş yıldır bu dernekte başkanlık yapıyorum. Son yıllarda kadına ve çocuğa yapılan şiddet ve taciz olaylarında artış var. Bu asla Türk toplumuna yakışmıyor. Bakın Müslüman demiyorum. Müslüman topluma hiç yakışmıyor. Avrupa’yı baz almaktansa kendi kültürümüze dönelim. Dini eğitimlere daha çok ağırlık verirsek bu sorunları aşabiliriz. Sahada yaptığımız araştırmalarda tecavüz ve şiddetin oluşmasının en büyük sebebi uyuşturucu olduğu ne çıkıyor. Biz parti farklılığını öncelemeden hemen bu konulara çözüm aramalıyız.
Süleyman UYSAL (MİLLET DERNEĞİ): Biz kadere iman etmiş bir toplumuz. Kaderde; çocuk, erkek, anne-baba, devlet adamı olma, yönetme ve yönetilme olayları vardır. Her şeyin üstünde ilahi bir dinin mensuplarıyız. Acaba gerçekten inandığımız konulara ne kadar önem veriyoruz ne kadar samimiyiz? Komşuluklarımızda ne kadar samimiyiz. Toplum birbiri ile konuşamıyor. İçine kapanık bir toplum haline geldik. Konuşsak sorunlar belki çözülebilecek ancak konuşamıyoruz. Partileri ve dernekleri bir tarafa bırakıp öncelikle sevgi toplumu haline gelmeliyiz. Evde çocuk ve kadınlardan başlamak üzere yenine işe koyulmalıyız. Hiçbir fert başıboş olamaz. Farkındalık oluşturmamız gerekiyor. Bu konuları bir ay konuşarak topluma mesajlar verebiliriz.
Eşlerin birbirine karşı güveni olmalıdır. Önce İslami eğitim sonra kadınlarımızı reklam olaylarının içinden çekelim. İnsanların iradesini zayıflatmamak gerekir Bu hem erkek hem de kadın için gereklidir. Bu tür şiddet olaylarını azaltacak tedbirler almalıyız. Sınırsız hürriyet hürriyetsizliği getirir.
Mustafa BALABAN (GÖZLEMCİ): Bende ailede şiddet yaşadım. Başta annem, kardeşlerim ve ben başta ekonomik olmak üzere bu tür şiddetlere maruz kaldık. O günkü yaşadıklarımız bugün medyaya yansısa idam edilsin çığlıklarını duyar gibiyim. Bizim gibi muhafazakâr bir toplumda böyle bir ülkede Türkiye’de dini tartışmak değil, dini eğitimi belki tartışmak gerekiyor. 28 Şubatta şiddet gören erkeklerdenim. Okuduğu okuldan dolayı öğretmenliği elinden alınan, başları kapalı olduğu içinde okullardan ihraç edilen arkadaşların içindeydim. Bugün geldiğimiz noktada sosyal medyanın da güçlü olmasından dolayı anında herkesin her şeyden haberi oluyor. Dün kendi ilçemde yaşananlar az gibi gözükse bile bugün sosyal medyada oldukça fazla yer bulacaktır. Bugün politik ve siyasi anlamda şu andaki iktidarı bazı konularda eleştirebiliriz. Başları kapalı olduğu için mesleklerinden atılan eşler, namaz kıldıkları veya ibadet ettikleri için bir şekilde şiddet gören kişiler, okullarından başlarındaki örtüleri sökülerek çıkartılan ve ağlatılan kız çocuklarının başka ülkelere eğitim görmeleri için gitmeleri de başlı başına bir şiddetti. Üstelik bu şiddet sadece erkek egemen tarafından değil erkek ve kadınların birlikte olduğu organizasyonlar ile birlikte yapıldı. Bugünü eleştiren buradaki arkadaşlarım acaba dün aynı nokrada değiller miydi? Ben 12 yıl sonra görev aldım. O gün okuma hakları ellerinden alınan kızlarımız da evlenmekten başka çaresi kalmadığı için erkeklerine mecbur kaldılar ve bunların için belki de şiddet görenler vardır. Dürüst olmak, adaletli olmak, hakkaniyetli olmak adına herkes kazanır.
Mehmet ESAT YAKUT (MAZLUMDER): Biz ne zaman kadın ve erkek eşit dedik o zaman sorunlar çıkmaya başladı. Halbuki erkeğin kadında, kadının erkek üzerinde hakları vardır. Bunu eşitlik adına değil belki adaletli olmak desek daha güzel ifade edilmiş olacaktır. Kadın ve erkekten önce biz önce insanız. Bu işin düzeltilmesinde eğitim muhakkak olmalı. Bu toplumu oluşturan veya şiddet gösteren erkekleri 7 yaşına kadar besleyip büyüten bir anne vardır. Eğer erkek merkezli bir şiddet varsa buna kadın olan anne de dahildir. Sadece erkek şiddeti deyip geçiştiremeyiz bu şiddet konusunda kadının da kısmen de olsa yeri vardır. Kadınlarımız da bu konuyu düşünmelidir. Bugün kadına verilen haklar çok fazla. Erkek bazen bu kadar hakkın karşısında eziliyor. Ben şunu söylüyorum. Erkek şiddeti var. Ancak kadın şiddeti de var. Dede yaşına gelmiş birisi torunu yaşındaki kızın başını okşadığı için 20 yıl civarında hapse mahkûm oluyor. Evlerde eşler arasında zaman zaman meydana gelen tartışmalar neticesinde eğer kadın koruma isterse erkek evden uzaklaştırılıyor. Bu uzaklaştırma bir süre sonra aile dağılmalarına meydan veriyor. 28 Şubat sürecinde kadınlarımızın kızlarımızın başları kapalı olduğu için şiddet gördüler. Evlerinden yurtlarından hatta memleketlerinden uzaklaştırıldılar. Erkek şiddetini konuşurken bu olanları da gözden kaçırmayalım diyorum.
Hasan Hüseyin ŞAHİN (İYİLİKDER): Herkes kendi sokağını temizlerse cadde tertemiz olur diye bir atasözü var. Ben buna katılıyorum. Biz iyiliklerimizi artırarak, birbirimizi anlayarak bunları çoğaltırsak daha mutlu bir toplum oluruz. Parti ayrımını lütfen bırakalım. Hepimiz bu toplumun bir nüvesidir. Toplumda sevgi yoksunluğu var. Eskiden bu sorunlar daha fazlaydı. Bugün bu sorunlar gittikçe daha da azalıyor. Ancak nüfuz artışından kaynaklı olarak belki sayısal olarak artmış olabilir.
Yasin KARAKAYA (EĞİTİM BİR SEN): Bu konuların konuşulması her zaman beni sıkıntıya sokmuştur. Anneler kızlarını yetiştirirken oku kızım kocana muhtaç olma tarzı bir anlayışla yetişiyor. Bu aileyi parçalayan anlayışlardan birisidir. Bu tür ailelerde bir süre sonra boşanmalar meydana geliyor. Aile parçalanması şiddet görenlerden belki daha önemlidir. Aile yaşantımız oldukça önemlidir. Kişilerin eğitim alma ve çalışma hakkı vardır. Ancak bu çalışma ve eğitim hakkından kaynaklı olarak bir üstünlük oluşmamalıdır. Eşler karşılıklı anlayış içerisinde bu işi sürdürmelidir. Aksi takdirde aile içi anlaşmazlıklar ve şiddet söz konusu oluyor. Şiddet gören kişinin eşit olacak şekilde ceza verilmelidir.
İbrahim ÜNAL (GENÇ MEMURSEN): Ülkemizde kadın ve erkek şiddeti şeklinde bir ayrım doğru değildir. İnsan şiddeti kişi şiddeti şeklinde bir tanımlama daha doğru olur. Şiddeti oluşturan kişilere gerekli en ağır cezalar verilmeli. Bugün cezaevine alınıp yarın yeniden çıkartılması bu şiddet olaylarını artırıyor.
Uğur MEMİŞ (EMEKLİ MEMURSEN): Cennet annelerin ayağı altındadır. Kadın her zaman saygıya hürmete layıktır. 28 Şubatta yöneticiydim. Başörtülü veya tesettürlü birisi var mı diye her gün yazı geliyordu. Neticede bütün örtülü olanları ihraç ettiler ve beni de sürgün ettiler. Ben su süreçte şiddete uğradım. Benim gibi toplumun büyük kesimi şiddet gördü. Bu şiddeti yapanlar kadınlar ve erkeklerdi. Sadece kadın değil sadece erkek değildi. Bu süreçte başını açmasını istedikleri kişilerin eğitimleri yarım kaldı. Hani diyoruz ya eğitim şart diye ne oldu şimdi? Ama başı kapalı olarak temizlikçilik yapabiliyor. Buna engel yoktu. Bizim eğitim anlayışımız ancak bu kadardı beyler ve bayanlar. Eğitim ama kime göre nereye kadar? Oysa Kuran’da okumanın birinci emri olduğu yazılıdır. 28 Şubatta bu kişiler ülkelerini terk ettiler. Eğitim görmeleri açısından. Şiddetin erkeği kadını olmaz. Cezalar caydırıcı olmalıdır. Çocuk istismarı ile cezaevine giren kişi kıyafeti iyi olursa ceza indirimi yapılıyor. İdam da geri gelmelidir. İstismar yaptığı organı kesilmelidir.
Genel Gündem Ortak Sonuç:
1. Şiddet; sadece erkek merkezli ve cinsiyet merkezli değildir. Gerektiği zaman erkek de kadın da şiddet odaklı olabilmektedir. Şiddetin çok değişik türleri vardır.
2. Bugünkü istismarları yapanların cezaları caydırıcı değildir. Bu istismarı yapanlar farkındalık oluşuncaya kadar eğitilme tabi tutulmalıdır. Dini eğitimlerin niteliği yeniden gözden geçirilmelidir ve cezalar artırılmalıdır.
Değerlendirenler
Adnan EVSEN
Kayseri kMM Hamalı