YER: Tepebaşı Belediyesi Özdilek Sanat merkezi
TARİH: 3 Mart 2018
Saat: 12-15 arası
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1/ Türkiye Radyo Amatörleri Esk Şubesi (Yusuf Akkuş)
2/ Sanat der (Münevver İzgi)
3/ Sivrihisar Vakfı (Naci Şakar)
4/ Fotağrafcılar Derneği (Yasemen Solakoğlu)
5/ Eğitter (Gülhan Selamet)
6/ Eğitimci Yazar (Mustafa Kantarcı
7/ Öğretmenler Derneği (Ayşe Yıldız)
8/ Sende Ses Ver Platformu (Nadi Esenlik)
9/ Tepebaşı Bel.(Yusuf Selek)
10/ Eskişehir Kadınları Platformu (Hatice Gümüş)
MESLEK ODALARI
SENDİKALAR
1/ Disk Emekli sen (Suat Başerer)
PARTİ TEMSİLCİSİ
1/ CHP Aydın Özbek
2/ Emek partisi Şule Yapar
KANAAT ÖNDERLERİ
1/ Yeliz Özkara
2/ Sevilay …
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
BELEDİYE BAŞKANLARI
MESAJ YOLLAYANLAR
MEDYA:
1/ Es Gazete
2/ İstikbal
3/ Estv
KONULAR
Genel Gündem: "Erkek şiddeti; Türkiye'de kadın ve çocuğun yeri"
Konuklarımız
1/ Eskişehir kadınları platformu sözcüsü (ŞenaySubaşı)
2/ Emek Parti yönetim kurulu üyesi (Şule Yapar )
3/ Avukat (Neriman Ersin)
Şule Yapar: Eskişehir kadın olmak ayrıcalıktır.eskişehirin yapısı çok kültürün bir arada olduğu yerdir.Çerkezi, Manavı, Ermenisi, Rumu, Tatarı . onun için hoşgörüsü bol olan bir kenttir. Artıca Cumhuriyetin kurulması ile bu ilde Sümerbank Şeker fabrikası, Askeriyenin olması gibi Tülomsaş gibi sosyal kültür alanında birsürü eğitimli insanın olması ile bu kente hoşgörü artmıştır. Ayrıca 60 bin öğrencisi vardır .eskişehirin . bu öğrencileriyle de kültürün artığı bir kente kadına hoşgörü artmıştır.Eskişehirli olmak şanslı olmaktır. Şöyle bir baktım valiliğin ve belediyelerin de olduğu 13 kadın derneği var. Ama açıkcası bu kadar gündem de siyasi arena da bulunmama rağmen bana bakan bir tarafı yok. Bu derneklerin daha örgütlü olmadığını gördüm üzüldüm. İki üniversite var. Oralarda kadın araştırma merkezi var ama halktan kopuk.hep kendi aralarında yürütülen bir alan. Büyükşehir merkezi kadın dayanışma merkezi orada da maalesef hem anlamlı buluyorum hemde eksik buluyorum belde evlerinde sadece elişleri ile hapsedilen işlerle değil birazda gerçekten hayata dair kadınların sözleri olduğu ve yetişrildiği kadınlar olması gerektiğini düşünüyorum.
Neriman Ersin:Günümüzde kadına yönelik şiddetin yaygınlığının yanında, kadın hakları savunuculuğu da oldukça önem kazandı ve popülerleşti. Hatta öyle ki kadın hakları mücadelesinin kendine özgü muhalif bir yapısının olmasına rağmen; iktidar ve iktidar yanlısı siyasetçilerin ve muhafazakar çevrelerin dahi gündemine girdi. Bu gruplar da bu mücadeleye karşı koyamayacaklarını anladıkları için kendi örgütlerinde kendi yöntemleri ile bu konuyla ilgilenmek bu konuda dernekler kurmak zorunda hissettiler.
Kadına yönelik şiddetin yaygınlığı malumunuz. Bunu her gün görüyor hatta yaşıyoruz. Ev içerisindeki; sokaktaki, sokaktaki yaşamdaki kadına yönelik şiddeti her gün gazetelerde de okuyoruz. Ben bu nedenle bugün sizlere yargıdaki kadına şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden bahsetmek istiyorum.
Yargıdaki kadına şiddet; kadının bir kez mağdur olması ve bunun sonucunda kolluğu başvurması ile başlıyor. Çoğu zaman kolluk görevlileri kadını dinlemiyor; aile içindeki meselen bu senin, şikâyetçi olma diyerek kadını geri gönderiyor. Hatta bazen barıştırma bahanesiyle kadının kocasını çağırıp bir kez daha şiddet görmesine neden oluyor.
Eğer kadın kolluğun bu tavrından yılmaz ve yoluna devam etmek isterse bu kez de savcı karşısına çıkıyor. Savcıların da bu aşamalarda cinsiyetçi tutumlarıyla karşı karşıya kalıyoruz. Yaşadığımız son örnek engelli bir kadının yıllardır tecavüze uğraması konusunda kadının bazı ayrıntılara cevap verememesi üzerine savcının sinirlenmesine; şüphelinin kaç günde bir kendisine tecavüz ettiği sorusuna cevap veremeyen mağdura ”bu adam sapık mı her gün mü cinsel ilişkiye giriyor hatırlasana be kadın kaç günde bir geliyordu” diyerek bağırması olayını yaşadık. Elbette ilgili savcıya şüphelinin sapık olması için kaç günde bir geldiğinin bir önemi olmadığını, engelli bir kadının bu durumundan faydalanarak yıllarca süregelen bir tecavüzün bu adamın sapıklığı açısından yeterli olduğunu dile getirdik. Anlaşıldı mı bilmiyoruz ancak pek de sanmıyoruz.
Eğer mağdur kadın bu aşamada da yılıp şikayetinden vazgeçmezse şüpheli hakkında açılan davada sorgulanan yine erkek değil kadın oluypr. Kadın hakim tarafından da bu şekilde mağdur ediliyor. Kadın cinayeti davalarında ise, sanığın her seferinde maktul kadının namusu hakkında söylediği yalanlara tanık oluyoruz. Bu aşamada sanıklar erkekse; haklarında haksız tahrik ve iyi hal indirimleri uygulanıyor.
İyi hal indirimleri ve haksız tahrik konusundaki indirimler bizim kadın davalarında en çok yarayan kanamız. Şöyle ki ilk imzacısı olmakla övündüğümüz ev içi şiddetin önlenmesine ilişkin sözleşme kısa adıyla İstanbul sözleşmesi imzacı olan devletlere der ki” kadınları aşağılayan ve küçük düşüren söylemleri engellemek zorundasın, kadının namusu bahanesiyle işlenen suçlarda indirim yapamazsın”
Biz bu durumu hakimlere anlatmaya çalışsak da başaramıyoruz. Kulaklarını kapatıyorlar. İstanbul sözleşmesine ilişkin emsal karar Türkiye’de 5’i geçmiyor. Eskişehir’de ise henüz alamadık. Kentimizde her kadın cinayeti davasında sanıklar haksız tahrikten ve iyi halden indirim alıyor.
Şenay Subaşı: Kadına yönelik şiddet kadına fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar veya acı veren/verebilecek her türlü eylemdir. Zarara uğratılmakla tehdit edilmemiz, bir şeyleri yapmaya zorlanmamız ya da yapmak istediğimiz bir şeyi yapmamıza engel olunması, bir yere kapatılmamız şiddettir. Bunlar sadece kadın olduğumuz için başımıza gelir, biz bir şey yaptığımız ya da yapmadığımız için değil. Bu şiddet bazen evde bazen dışarıda gerçekleşir. Nerede olursa olsun kadına zarar veren bu tür eylemlere kadına yönelik şiddet adı verilir.
Maruz kaldığımız olayın şiddet olduğunu fark etmek şiddetle mücadele edebilmemizin ilk şartıdır.
Psikolojik şiddet, Fiziksel şiddet, Cinsel şiddet, Ekonomik şiddet, Tek taraflı ısrarlı takip, Flört şiddeti, Dijital şiddet, Mobbing kadına şiddettin çeşitlerindendir.
Şiddetin ekonomik, kültürel, yasal ve politik sebepleri vardır.
Kadına Yönelik Şiddet bir “Özel Alan” Sorunu değildir.
2017 yılı Kadın cinayetlerini durduracağız platformunun yayınladığı veriler
409 kadın erkekler tarafından öldürüldü
387 çocuk cinsel istismara uğradı
332 kadına cinsel şiddet uygulandı
Geçtiğimiz yıllara göre 2017 yılında kadın cinayeti arttı.
Bir yıl içerisinde en çok kadın cinayetinin gerçekleştiği iller; İstanbul’da 57, İzmir’de 32, Antalya’da 25, Bursa’da 18, Adana’da 17, Gaziantep’te 15, Konya’da 12 şeklinde oldu.
2018’in ilk ayında erkekler tarafından 28 kadın öldürüldü. 147 çocuğun istismara maruz bırakıldığı Ocak’ta 25 kadına da cinsel şiddet uygulandı.
OHAL ile KHK’lar ile özellikle haklarımıza yönelik saldırıların artmasıyla kadın cinayetleri de paralel olarak artış göstermeye başladı. Koruma altında kadınlar öldürüldü. Yaş aralığı düştü, çocuklar öldürüldü. 2017 yılında kadın cinayetinin en çok artmasının sebepleri devletin kadın cinayeti ve kadına yönelik şiddete karşı önlem alması yerine daha çok artıracak uygulama ve yasaların getirmeye çalışmasından dolayıdır.
Çocuk yaşta evliliklerin önünü açacak olan “Müftülüklere resmi nikah yetkisinin” verilmesi bir gecede apar topar “isteseniz de istemeseniz de geçecek” denilerek yürürlüğe girdi.
Artan kadın cinayeti, çocuk istismarı ve cinsel şiddete rağmen kadın mücadelesinin sürdüğü bir yılı geride bıraktık.
TÜİK rakamlarına göre hazırlanan Sosyal Bozulma Raporunda da erken yaşta evliliklerle ilgili çarpıcı veriler var.
* Yalnızca 2011-2016 yılları arasında 232 bin 313 çocuk erken evlendi. Resmi rakamlara yansıyan bu tabloda çocuk evlilikleri imam nikahına dayalı olduğundan sayının çok daha fazla olduğu düşünülüyor.
*2002’den bu yana 18 yaşın altında 440 bin çocuk doğum yaparken 15 yaşın altında cinsel istismara uğrayarak doğum yapan çocuk sayısı ise 15 bin 937 oldu.
*Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göreyse erken evlilik ve nişanlılık nedeniyle eğitime devam edemeyenlerin yüzde 97.4’ü kız öğrenciler.
2017 yılı 387 çocuk cinsel istismara uğradı
Nalan Demirel: Kadınları elişleri ile oyalama tekniği ile avutuyorlar. Yabancı bir ajansta okudum çocuklara hayırı öğretiyorlarmış. Eğitim eksikliği diyorum eğitimsizlik yüzünden bu durumları yaşıyoruz. Ben bu yaşa geldim hala hayır diyemiyorum. Bazı insanlarda bireysel düşünüyor. Bana ne diyor.
Yasemen Solakoğlu: Kendi gözlemlerimi söylüyorum kadın platformunda çalışan insanlar eşlerinin bir tanesi babalarının göz bebeği .oğullarının sevgili anneleri genelde şiddete maruz kalmamış kadınlar. Bakıyorum toplantıya katılım bile düşük birbirimizle toplantı yapıyoruz. Biz ne zaman bu sorunları açarız. Eğitim düzeyi düşük kesimleri buraları doldurmalıyız. Burada körler sağırlar birbirimizi ağırlıyoruz. Biz kan kusup kızılcık şerbeti içtim diyenler şiddet görüp susanlara ulaşamıyoruz. Şiddet gören kadınların kaçımız gidiyoruz. Gitmiyoruz.
Nadi Esenlik: bir öğretmen olarak bu konuşmaların altına imza atıyoruz. eğitim Şiddetin oranı nasıl tespit edilecek .en şuna inanıyorum kendi çevremden eşimden dostumdan duyduklarım eğitimsiz dediğimiz insanlardan belki daha fazla eğitimli kişiler şiddet görüyor.
Emekli Öğretmen (Ayşe Yıldız)2016 yılında 4090 kere basında yer almış 2017 de 4000 den 2000düşmüş basının kadına yönelik cinayet şiddet konusunda basın kadını yalnız bırakmıştır.Eskişehir de kadınlar genelde günlere gidiyor elişi gibi oyalanacak yerler de oluyorlar kadınlar siyaset te yer almıyorlar
Mustafa Kantarcı EKMM ’nin Mart ayı toplantısın da "Erkek şiddeti; Türkiye'de kadın ve çocuğun yeri" konusu işledir. Konuklar ise Eskişehir kadınları platformu sözcüsü Şenay Subaşı Şule Yapar ve Avukat Neriman Ersin’ di.
Türkiye’ de,,37 milyon 671 bin kadın nüfusu var. Toplam nüfusunun, yüzde 49,8’ini kadınların oluşturduğu ülkemizde, kadının, insan haklan sorunları giderek artmaktadır. Kadınlar, her gün şiddet ve cinayetlerle karşılaşmakta, çalışma hayatından uzaklaşmak zorunda kalmakta ve özgürlükleri kısıtlanmaktadır.
Ülkemizde, kadına şiddet, toplum sağlığını tehdit eden boyuttadır. Bir an öne önlem alınmalıdır. Ayrıca kadına şiddet, her yönüyle, insan hakları ihlalidir.O nedenle de kadına şiddettin önlemesi için, toplumun, her kesim, bu sorun ile mücadele için, caba harcamalıdır..
Kadına yönelik, şiddetin temelinde, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılığı yatmaktadır. Kadınlar, eğitim, sağlık, çalışma hayatına ve karar alma mekanizmalarına katılım gibi pek çok alanda ayrımcılığa uğramaktadır.
Türkiye’de, kadın erkek eşitliği ilkesi, yasal düzenlemelerle güçlendirilmiştir. Büyük Önder Atatürk, kadına, 3. Nisan 1930’ da, belediye seçimlerine katılma, 5 Aralık 1934’te milletvekili seçme ve seçilme hakkını verdi. 1935’teki ilk seçimlerde, TBMM’ ye 18 kadın girdi. Türk kadını, siyasi haklarını, Batılı ülke kadınlarından, çok kolay elde etti. Ancak yasal düzenlemeler yaşama arzu edilen boyutta geçirilemedi.
Ayrıca tarih boyunca, Türk kadını, hayatın her safhasında, erkeklerin yanında, her türlü sorumlulukları paylaşmıştır. Ayrıca tarihte, Türkler’ de, kadın, erkek konumu eşitti.
Nitekim geçmişte, devlet yönetiminde, Hakan ile Hatun’un, ortak karar verdikleri biliniyor. Bir yazılı emre, yalnızca, "Hakan emrediyor ki" sözleriyle başlamak, o emre boyun eğmemek için, geçerli bir nedendi. "Hakan ve Hatun emrediyor ki" ifadesi, buyruğun geçerli olduğunu gösteriyordu. Hakan, tek başına, bir elçiyi kabul etmiyordu. Şölenlerde, kurultaylarda, ibadetlerde, ayinlerde, savaş ve barış meclislerinde, Hakan ve Hatun birlikte yer alıyorlardı. Bugün Türk kadının, her alanda olduğu gibi, siyasi alanda da, tarihteki bu konumdan çok uzaktır.
Türk kadını, Kurtuluş Savaşında, erkeği ile birlikte cephedeki yerini aldı. Vatanın kurtuluşunda ve bu günlere ulaşmamızda, hak sahibi oldu.
Nitekim ATATÜRK” “ Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından, fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar emek verdim diyemez. Erkeklerden kurduğumuz ordumuzun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. Çift süren, tarlayı eken, kağnısı ve kucağındaki yavrusu ile yağmur demeyip, kış demeyip cephenin ihtiyaçlarını taşıyan, hep onlar, hep o yüce, o fedakar, o ilahi Anadolu kadını olmuştur. Bundan ötürü hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı, şükranla ve minnetle sonsuza kadar aziz ve kutsal bilelim."demiştir.
Ayrıca, kadınlar, ülke nüfusunun yarısını teşkil etmelerine rağmen, gerek TBMM’ de, gerekse belediye meclislerinde, yeteri kadar temsil edilmiyorlar. Ayrıca Türkiye’de, her 10 yöneticinin, ancak biri kadındır. İşveren konumundaki, her 100 erkeğe karşın, 2 kadın var.
Öte taraftan Türk kadını, İyi bir eş ve iyi bir anne olmak yanında, modern kadın, bir taraftan evine çeki-düzen veren, temizliğini ve ihtiyaçlarını karşılayan, "iyi bir ev hanımı" olurken, diğer taraftan da eğer çalışıyorsa, işini özenle, gayret ve istekle yürüten, "iyi bir üretici" olma sorumluluğunu taşımaktadır.
Türk toplumunun, ailelerin, mimarı ve direği olan kadın, birey olarak dikkate alınmadıkça, sadece korunmaya muhtaç bir konuma konuldukça, kadın erkek eşitliğinden ve demokrasiden, söz edilmesi de mümkün değildir.
Eskişehir de var olan tüm sivil toplum kuruluşuna duyuru yapıldı. (E-mail ile? Mesaj, Mail kullanamayanlara telefonla hatırlatma yapıldı.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Telefon , mail ve mesaj ile
BELEDİYE BAŞKANLARI İLE
Telefon Mail .
MEDYA İLE
Ulusal basın temsilcileri ve yerel basın mensupları davet edildi.
KATILIMCILARLA
E-mail ile tüm katılımcılardan konu istedik, geri dönüşüm oldu. Yerel gündem belirlendi.
SONUÇLAR : Tüm toplantılara katılım düşerken biz şikayet etsek de hala farklılıklarla toplantımızı yapıyoruz. Gerginliğimiz sürüyor. Örneğin 23 Mart da ve 5 Mayıs da iki ayrı davada 140 kadın birisi de benim müftülük yasasına karşı çıktığımız için yargılanacağız.. .sunum sonuna kadar izlendi.Beğenildi.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
EkMM Hamalı
Sevim Şahin