YER: Cezayir Toplantı Salonu
TARİH: 7 Ocak 2018
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1/ DSKG (Zeynep Serinkaya)
2/ İHG (Şahin Tekgündüz)
3/ LİPAD (Hüsnü Adalı)
4/ İstanbul Platformu (Ali Faik Aydın)
5/ Emekli İlahiyatçılar Derneği (Vasfi Kösebey)
6/ Şahlanış Hareketi (Murat Altun)
7/ Kontrgerillaya Karşı İnisiyatif (Faik Güleçyüz)
MESLEK ODALARI
1/ BARO (Efkan Bolaç)
SİYASİ PARTİ
1/ HAK-PAR (Mehmet Ali Erdoğan)
İZLEYİCİ:
1/ Kemal Yücel
ÖZEL KONUK: Kemal Aytaç
MODERATÖR
Şanar Yurdatapan
GENEL KONU: KHK’lar
Kemal Aytaç: Bu ülkede bir darbe girişimi oldu ve devamında OHAL ilan edilidi. OHAL bu darbe girişimini ve işte bunun nesi var nesi yoksa esas olarak bir daha bunu ortadan kaldıracak tedbir almak amacıyla ilan edildi. Doğruydu yanlıştı iyiydi kötüydü hiç tartışılmadan böyle bir duruma geldik. OHAL ve OHAL’a dayandırılarak çıkarılan KHK’larla gerçekten ülkemizde hukuk var mı yok mu sorusunu akıllara getiriyor. Çünkü sunumda da ifade edildiği gibi şeker şirketinin kapatılmasından yine çok garip bir düzenleme kış lastiği düzenlemesi yani OHAL ile bu kış lastiğinin şeker şirketinin ne alakası var gerçeketen şu ana kadar yapılan düzenlemelerin darbe darbecilerin etkilerini ortadan kaldıracak düzenlemelerden daha çok başka konularda yapıldığını görüyoruz. Bunu da şöyle değerlendirmek lazım mecliste kanun yapmanın kanun çıkarma
nın gerçekten epeyce bir mesaisi var zaman alıyor ama bu OHAL bahane edilerek KHK’larla kimseye sormadan kısa yoldan icraatlarını yapabiliyor yürütme bugün ülkeyi idare edenler.
Bu KHK’ların meclise gönderilmesi mecliste görüşülmesi lazım bunun bir süresi var ama bu yol da izlenmiyor. Dolayısıyla asıl mesele ülkemizde hukuk var mı gerçekten bağımsız bir yargı var mı? Anayasa mahkemesinin KHKlarla ilgili aldığı tavır çok enteresandır incelememiştir reddetmiştir. OHAL ve KHK’larla ilgili yapılan işlemler için neredeyse hiçbir yere başvuramıyorsunuz. Hatta bir başvuru yeri icat etti komisyonlar, ama o komisyonların kurulması ve o komisyonların çalışması aynı şekilde bir zamana bağlandı. OHAL ve KHK kötüdür.
Efkan Bolaç: Aslında OHAL niye gerekliydi? OHAL neden gerekli olmasının ötesinde biraz daha geriye doğru baktığımızda 7 Haziran seçimlerine bakmamız gerekiyor. 7 Haziran aslında bize şunu gösterdi. 7 Haziran ülkedeki var olan iktidara hakim olan yapının acaba seçimle gidip gitmeyeceği tartışmalarına bir nokta koydu. Ülkede seçimle işbaşına gelen ama seçimle işbaşından gitmek istemeyen bir yapının bu konu ile ilgili olarak bir formül bulma arayışı. 1 Kasım’da bu formül farklı bir şekilde oldu. 1 Kasım’da barış sürecini bozarak 1 Kasım’la ilgili olarak şiddet ikliminde yine seçime gitti bir anlamda baktığında kendisinin o taptığını iddia ettiğini milli iradeyle ilgili olarak 7Haziran’da milli irade ben sana koalisyon veriyorum demesini bir tarafa atarak ve bununla ilgili olarak tartışmaları anayasanın 45 günlük süreyi doldur ondan sonra git demesini de doldurarak ve ikinci gelen partiye de bu konuyla ilgili olarak gel bunu kur diye bir yetki vermeyerek aslında yapmak istediğini tam olarak ortaya koydu. Buradaki mevzu bir anlamda bakıldığında iktidara mahkum bir yapının kendi iktidarının devamıyla ilgili alacağı kararlardı. Aslında baktığınızda bunun ne olacağını az çok kendisi biliyordu çünkü mutlak iktidar aynı zamanda mutlak yozlaşmadır. Bir yozlaşma var bu yozlaşmanın bir anlamda kesilmesi ve bunu kanunileştirerek devamını sağlayacak bir yöntem bulunurken birdenbire Allahın lütfu geldi bir darbe girişimi oldu bu darbe girişimi sonrasında birdenbire bir olağanüstü hal ilanı oldu, olağanüstü hal ilanı ile birlikte 18 Temmuz 2016’da ülke bir zaafa uğramıştır 120. Maddede kamu düzeni bozulmuştur ve bu sebeple ülkede olağanüstü hal ilan etme gereği duyulmuştur dediler.
Evet bununla ilgili bir problem yok gerçekten bir darbe girişimi var kamu düzeninin bozulması var ve bununla ilgili olarak bir anlamda devletin enfeksiyon kapması var. Enfeksiyonun yok olması için bu işlem yapılabilir mi anayasaya gore evet yapılabilir. Anayasaya gore yapılan bu işlemde iki kanun hükmünde kararname çıkartıldığında bunları 30 gün içerisinde meclise gönderdi. Meclisten geçti bunlarla ilgili bir şey bekledi iktidar. Anayasa Mahkemesi’nin kararı ne olacak. Çünkü 90’da verilen bir karar var Anayasa Mahkemesi anayasaya uygunluk denetimi yaparım demiş. Ama geldiğimiz noktaya bakıyoruz topuk selamı veren ilik düğme arayan yargıçlar acaba ne yapacak? Bu konu ile ilgili kararlarında yargıçlar biz olağanüstü hal düzenlemesi olan kanun hükmünde kararnameleri denetleyemeyiz dediği anda ülkede aslında başka bir kaos oluştu. Ülkede var olan kaos ülkede artık anayasa yok. Ülkede artık yasa yok ülkede artık bir yapı yok yargı yok. Bununla ilgili olarak ülkenin düzenleme yapabileceği herhangi bir alan yok. Nedir devlet memurları kanununa gore devlet memurunun atılma sistemi vardır bu ihlal edildi bununla ilgili insanların temel hak ve hürriyetleri olağanüstü hal döneminde askıya alınabilir askıya alınma der ki yaşama hakkı din vicdan hürriyeti toplantı gösteri hürriyeti siyasi partiler ve toplanma hürriyetine ilişkin kısımlara dokunamazsın diyor. Bunların hepsine dokundu dernekleri kapattı partilerle ilgili düzenleme yaptı YSK ile ilgili işlemler yaptı devlet memurlarını attı 110 bin kişi içeri girdi. Bunlar çok net bir şekilde şu andan itibaren daha doğrusu Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karardan itibaren artık Türkiye bir anayasal devlet değildir bakın hukuk deveti demiyorum kanun devleti dahi değildir. Çünkü kanun devletinde var olan sistem nedir? Kanun devletinde var olan sistem denetlemedir. Yasama yürütme yargı ayrılığının bir anlamda harmanlanmasıdır ama şimdiki system güçler ahengidir ve şimdiki system bırakın cumhurbaşkanlığı sistemini bir padişahlık fermanı sistemidir.
Hüsnü Adalı: 2017 yılı hukuk ödülleri Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Aslan ile Danıştay Başkanı Zerrin Güngör’e verilmeli çünkü bunlar yargının yüz akları. HDP’li başkanlar hapiste hiç biri yolsuzluk yaptıkları için görevden alınmadı onu söyleyeyim, CHP’li iki başkan polislere ayak kırma tavsiyesi veren İçişleri Bakanlığı tarafından görevden uzaklaştırıldı ama Ak Parti’li başkanlar Arınç tarafından belirtildiği gibi en büyük FETÖ’cü Melih Gökçek dahil görevden törenlerle ayrıldı. Bu açık bir adaletsizliktir. Ak Partiden FETÖ’yü ayıklayamazsınız bu kekten unu undan keki ayıklamak gibi bir şeydir. Onu için FETÖ sorunu çözülemez çözülmesi için Ak Partinin kendini lağvetmesi gerekir. Olaylar şöyle gelişti cumhurbaşkanı o dönemin başbakanı %50’yi zor tutuyorum dedi. Sonra gerilim her gün tırmandırıldı. Sonra 15 Temmuz’u yaşadık şimdi de 696 sayılı KHK ve HÖH adıyla paramiliter güçler devreye sokuldu. Son yıllarda çok söylediğim bir sözü hatırlatmak zorundayım. Sadi Şirazi diyor ki bir hükümdar haksız yere bir köylünün bir yumurtasını alsın adamları bütün tavuklara el koyar. İnsanlık onuruna aykırı tek tip kıyafet uygulamasını şiddetle protesto ediyorum. Hukuk, teröristin vatan hainin tecavüzcünün temel insan haklarından mahrum olmadan yargılandığı sisteme denir. Ben hukukçu değilim ama tecrübeli bir Türkiye vatandaşıyım. Şu an nasıl yönetildiğimizin en somut kanıtı da kızım ve eşim servise binmek için karanlıkta dışarıya çıkıyorlar ve buna sadec bir kişi karar veriyor. Bu uygulamayı savunan yok karşı çıkan ise çok.
Muğlak evet bence de çok muğlak, ne demek terror eylemleriyle devamı niteliğindeki eylemler.
Murat Altun: İnsanlar hangi kaynaktan beslenirse o kaynağın etkilerini yansıtırlar. Parçası olduğumuz hayvanlar aleminde bile bu böyledir. Beslendikleri kaynağa bakıyoruz kini ön planda tutan dininize kininize sahip çıkın diyen şair ideology fikir adamı Necip Fazıl’ın öğrencileri. Bütün her yerde kini ön plana çıkarıyorlar. Baktığınız zaman Türkiye’de aslında bizim için bilinen fakat kamuoyunun bilmediği senaryo uygulanıyor. Zamanında çay ocaklarında evlerde yapılan sohbetlerde geleceğin cumhurbaşkanlarının çıkacağı geleceğin Türkiye’sinin şekilleneceği İslam ümmetinin ve Türk milletinin yeni idareye muhtaç olduğu bir ideoloji örgüsünden bahsediliyordu vakti zamanında işte bu oldu. Cumhurbaşkanı diyor ki işte çıraklık dönemim kalfalık dönemim ustalık dönemim Necip Fazıl ne diyordu baş yücelikle yönetilecek Türkiye. Ustalık kalfalık baş yüceliğe doğru gidiyor.
Şahin Tekgündüz: Bu toplantının gündemini oluşturan KHK’lar bir sonuçtur. Bu sonucu oluşturan sürece göz atmamız lazım. Şimdi 16 yıllık hakim AKP iktidarının başlangıcı ve bugünü diye baktığımızda muhafazakar sağ kesimin yarattığı bilinçli yada bilinçsiz olarak bir otokratik siyasetçi lider var önümüzde. Bu Recep Tayip Erdoğan yıllar öncesinden başlayan bir anlayışla Demokrat Parti döneminden hatta daha öncesinden başlayan gelişen bir anlayışla öre öre böyle bir lideri baş yüceyi yaratmıştır. Bu baş yücenin yaratılan figürün güçlü olmasını sağlayıcı yollar nerelerden geçmiştir. Hepimizin malumu yargı katledilmiştir. TBMM işlevsiz bırakılmıştır. Referanduma sunulan anayasa ile 2019 yılında bu baş yüce bütün ülkeyi tek başına yönetebilecek hale gelecektir. Oraya gidinceye kadar acaba üzerine bindikleri arabanın lastiği patlar mı bu yoldan geri dönmek zorunda kalır mıyız endişesiyle acil tedbirler almaya karar vermişlerdir. Bu 15 Temmuz darbe girişimidir kim ne derse desin. Bunun sonuçları neyi getirmiştir? Recep Tayip Erdoğan’ın Allahın lütfu sonucunda geçici kullanılmak üzere güce sahip olması sağlanmıştır. Bu KHK’lar yargısız infazlarla yargı ortamında tutuklamaların cezaya dönüştürülmesine benziyor. KHK’lar çıkarılıyor uygulanıyor sonuçları geri dönülemez hale geliyor ondan sonrada parlamentoya sunacağız deniyor sunulmuyor sunulsa ne olacak parlamento zaten işlevsiz bir halde. Medya da daha öncesinden planlı ve programlı bir şekilde yok edilmiştir. Bugüne gelmemizin bir süreç olduğunu ve bunun çok iyi yönetilerek buraya getirildiğini hiçbir açık nokta bırakılmadığını kendiliğinden oluşan açık noktalarında süratle anında alınan tedbirlerle kapatıldığını düşünüyorum.
Zeynep Serinkaya: Darbe girişimi öncesinde de var olan bir devlet geleneği var sorgusuz sualsiz istediğini yapabilen mutlak doğruya hakim güçlü bir devlet geleneğimiz onunla beraber gelen cezasızlık sorunumuz var. Bizi son KHK bu açıdan çok endişelendiriyor cezasızlık meselesi açısından çünkü çok kemikleşmiş bir sorun. Örneğin Hrant Dink davası 54.duruşmasını görüyor. Akıl alır gibi değil. Buna benzer birçok dava var. Biz OHAL’dan beri haftanın en az 3 günü adliye koridorlarındayız. Davalara giriyorum ve gözlemliyorum Allah kimseyi düşürmesin olmak isteyeceğiniz bir ortam değil özellikle de mantığınızın sınırları çok zorlandığı için. Var olan yargı malesef tamamen gelişigüzel ve başıboş bir yargı feci bir kaos var. KHK’lar belli bir iktidar aygıtı olarak düzenlendiği için KHK gelmeden konuşulması yetiyor. Mesela tek tip kıyafet uygulaması. Henüz konuşulurken çoğu gazeteciye Mersin cezaevinde uygulandı. Giymeyi reddettikleri için ziyaret hakları ellerinden alındı. Bunlar pek bilinmiyor. Medya zaten planlı ve düzenli şekilde budandı. Şuan karanlıktayız gerçekten.
Ali Faik Aydın: Temmuz darbesinin sonuçlarına bakıldığında bir çıkarım yapılabilir. Darbe bahenesi ile yapılan düzenlemeler yada düzemleme dışı uygulamalar düzenlemeler zaten hukuk dışı ayrıca düzenlemesi fiili kararlar ve eylemler var darbe bahane olarak kullanıldığından dolayı sanki özellikle planlanmış gibi bir imaj uyanıyor. Bu benim elimde değil kasten böyle düşünmüyorum akıl bunu doğruluyor. Sonra gecikmesinde sakınca olan hallerde olan düzenlemeler sürekli hale getirilmiştir. Yani biz gecikmesinde sakınca olacak bir şekilde yaşıyoruz sürekli. Tek adam iktidarı için ne gerekiyorsa adım adım o yapılmakta. Bu hukuka aykırı olduğuna göre hak ve özgürlüklere eşitliğe karşı olduğuna göre ister oyla çoğunlukla iktidarda olsunlar isterse uyanklıkla iktidarda olsunlar özgürlük eşitlik yanlılarının direniş hakları vardır. Bu direniş plana uygun olarak olabilmelidir yani çok kuvvetli bir direniş gerekiyor. Silahsız tabi, ama bütün çoğunluğu kapsayacak şekilde, özgürlüğü olmayanın bence konutu barınağı olmaz.
Faik Güleçyüz: 2020 senesi ülkemiz için güzel olacak. Bu kanun hükmünde kararnameyi ilk duyduğumda 15 Temmuzun gazilerine ve şehit yakınlarına sokağa çıkmışlar falan hukuki bir koruma şart neden? Çünkü haberlerden okuduğum zaman bu FETÖ’cü ahlaksızlar mahkemelerde hakaret ediyorlarmış şehit yakınlarına ve gazilere. Bunların tezelden şu deliğe tıkıldıklarını ölmeden bir görsem dünyanın en mutlu insanı olacağım. Yanlız 15 Temmuz’u değil sonrasınıda kapsıyor çıkan KHK. Ona da olsun dedim. Yani bir gün darbe olursa sokağa çıkarsak bir zırhımız olsun. Fakat sonra çok saçma bir şey olduğunu düşündüm yanlış ve muğlak gerçekten. Ben referandumda hayır dedim. Her geçen gün hayır dediğimin ne kadar isabetli olduğunu da birebir yaşıyorum. Tayyip Bey’in daha haketmediği halde 2019’da seçim olacak eğer seçilirse o değişiklikleri uygulayacak ama daha bu hakkı almadığı halde maşallah çok güzel uyguluyor. Onun için ne yapıp edip 2019’da Tayyip Bey iktidardan gitmeli. Türkiye bir nefes almalı ve Ak Parti ana muhalefete geçmeli.
2019’daki oyumu hemen açıklamak istiyorum Abdullah Gül aday olursa ben vatandaş olarak şimdiden gönül rahatlığıyla oyumu kendisine vereceğim.
Kemal Yücel: Neler olduğunu anlamak için 119. Maddeye baktığımızda diyor ki, cumhurbaşkanı şu sebeplerle ki burada sayılan sebepler savaş, savaşı gösterecek olaylar, seferberlik, şiddet hareketlerinin yaygınlaşması, anayasal düzeni ve temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketleri vs bir sürü şey var. Bu gerekçelerle ülkenin tamamında yada bir bölümünde 6 ayı geçmemek üzere olağanüstü hal ilan edebilir kim ilan edebilir cumhurbaşkanı yani mevcut rejim bu. Burda 6 ayı geçmemek üzere diyor ama 15 Temmuz’dan bu yana öncesinde varmıydı hatırlamıyorum ülke olağanüstü hal ile yönetiliyor aslında olağanüstü hal olağan hale geldi bu doğru değil. İlk seçimdem itibaren olağanüstü halin kalkması gerekiyordu. 119. Maddenin 3. Fıkrasında, TBMM tatilde ise derhal toplantıya çağrılır diyor olağanüstü halde olağanüstü hal olağan hal olduğu için meclis çalışıyorsa tatile gönderiliyor yani tam tersi bir durum var, meclis ısrarla çalıştırılmıyor.
Cumhurbaşkanının talebiyle TBMM her defasında 4 ay geçmemek üzere süreyi uzatabilir, iyi de her defasında da kaç defa, bunun sınırı ne? Ucu açık sınırı yok. Hukuk devleti açısından olumsuz bir durum.
Olağanüstü hallerde cumhurbaşkanı anayasada belirtilen sınırlamalara tabi olmaksızın cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir bu kararnameler kanun hükmünde kararnamedir. Yani cumhurbaşkanı neden bu rejimi seviyor neden devam ettiriyor diye sorduğumuzda bence cevabı bu.
Cumhurbaşkanlığı karanamesi ile neler yapabilir, o da sanırım 104. Maddeydi uzun uzun saymış her şey yapabilir yapamayacağı hiçbir şey yok. Kamu tüzel kişilerini kurmak yada lağvetmekten devleti yöneten tüm organların yöneticilerini atamaya kadar. Dolayısıyla bunu olağanüstü halde bunu hiçbir sınırlamaya tabi olmaksızın yapıyorsa böyle bir rejim krallık ötesi bir rejim. Bildiğimiz Tarih öncesi krallar bile bir takım ilkelerle sınırlıydı. Bu yapıda sınır yok, bu yönüyle de yanlış.
119. Maddenin son fıkrası: cumhurbaşkanlığı kararnameleri 3 ay içinde TBMM’de görüşülür ve karara bağlanır. Normal rejimde 30 günlük olan sure KHK’ler için burada 3 aya çıkarılıyor. Bu yönüyle de otoriter bir yönetim için sevilen ve istenilen bir rejim oluyor bu, 3 ay bayağı uzun bir süre kararnamenin yürürlükte kalması açısından 3 ay içinde meclis onaylamzsa kendiliğinden yürürlükten kalkar diyor. Fatma Bostan Ünsal’ın dediği o; yani meclisin onaylamadığı KHK’ler var bir yıldır, bunların yürürlükten kalkmış olması lazım.
Sivillere yargı muafiyeti bence muğlak değil. Son derece açık ve bilinçli oluşturulmuş bir boşluk. Bir öngörünün beklenen bir tehlikenin tedbiridir bu. SADAD, HÖH gibi ne olduğu meçhul yapılanmaları bu çerçevede değerlendirmek lazım. 15 Temmuz gibi bir darbe bir daha olmaz. Bu darbeyi yapanlar bir daha böyle bir hareket yapmaz farklı şeyler yapar diyor uzmanlar. Yapılan ne? Ben de sağ cenahtan muhafazakar islam kökenden gelen birisi olarak yapılan ne diye okuduğumda şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Siyasal islamcı bir kadro eliyle siyasal islamcı hareketi tasviye ediyor itibarsızlaştırılarak kökünden kazılıyor, muhalefette iken yapılamayacak olan bu operasyon siyasal islam iktidarda iken ne kadar kötü bir yönetim olabileceği gösterilerek yapılıyor. İktidardan indiğinde bir daha asla iktidara gelemeyecek bir siyasal islamla karşı karşıyayız.
Vasfi Kösebey: 1984-85’de Özal o kanunları çıkartırken Deniz Baykal öyle hızlı gidiyor ki biz anca resmi gazeteden okuyabiliyoruz dedi. Bugünkü iktidarda milletvekili itibari ile istediği kanunu çıkartıyor mu çıkartıyor. Ne var? Engelleme var. Engellemeyi kim yapıyor Halk Parti yapıyor. Çıkanların hepsi kanunlara anayasaya uygundur. Şimdi Türkiye’de bir şey var efendim, 6 aya kadar memleket bitti ekonomi bitti şunlar oldu bunlar oldu. 6 ay geçiyor bir şey olmuyor. 16 seneden beri 32 tane 6 ay geçti memleket daima ileri gidiyor. Türkiye hiçbir zaman bu kadar zengin olmadı. Kim ne derse desin.
Mehmet Ali Erdoğan: Siyasi iktidar kendisine karşı yapılmış olan bir darbeye Allah’ın bir lütfu olarak tanımladı. Kısa bir süre sonra da bu olağanüstü hal ilan edilerek KHK’ları çıkarmaya başladı. Bu KHK’ların çıkarılışı bu olağanüstü hal güya Fetullah Gülen’e karşı örgüte karşı düzenlendi ama bu ne yazık ki kendisine muhalif olan herkese yönelen
bir konumda şu an işliyor. Ahmet Altan, Mehmet Altan, Şahin Alpay FETÖ’cü ilan edildi. Ama tecavüzcülere dokunulmuyor. Bugünkü bir habere Diyarbakır’da 35 yaşında bir öğretmen öğrencisine cinsel tacizde bulunuyor. Baba savcılığa şikayet ediyor. Bu adam aynı zamanda hizbullah örgüt üyesi geçmişte mahkum olmuş. Kızın babasına mesaj atıyor ben bir hata işledim bu suçun Allah’ın şeriati doğrultusunda mahkeme edilmesi gerekir. Şeriate gidelim cezam ölümde olsa razıyım diyor. Bu adamı Lice’ye sürüyorlar, görevden almıyorlar, hapsetmiyorlar, tutuklamıyorlar. Kim tutuklanıyor düşüncesinden dolayı yazı yazanlar. Kusura bakmasınlar ama tecavüzcüler yönetimi oldu bu yönetim. Yani böyle bir yönetimle karşı karşıyayız ama ben de umutluyum Türkiye halkları bu kadar kör ve sağır değiller. Seçimlerde gördük zorla baskıyla hileyle yüksek seçim kurulunun almış olduğu yasa dışı kararlarla bu duruma geldik. Bundan sonra –buna izin verilmemesi lazım.
Efkan Bolaç: Bizim yasalarımızın çok olması aslında yozlaşmamızın da yozlaşmaya açık olan alanlarında çok olmasından kaynaklanıyor. Niçin? Her şeyi bir şekilde bir yere bağlamaya çalışıyoruz ki bu yozlaşmanın ucu başka bir yere gitmesin diye. Diyoruz ki x yoldan şuraya giderse bu olur y yoldan giderse böyle olur demek zorunda kalıyoruz. Aslında bunun suç olduğunu söylüyoruz ama öyle bir dolambaçlı iş yapılıyor ki mesela yeni düzenlemelereden ihale kanunu 2002’den 2017’ye kadar 60 kez değiştiriliyor. Aynı iktidar aynı yerde aynı şekilde niye 60 kez değiştiriyor?
Ülkenin bütün kaynakları satıldı ülkenin bütün gelir getirecek unsurları başka yerlere verildi. Her tarafa hazine garantisi verildi. Özellikle şehir hastaneleri denilen bir system var bu system başımıza bela olacak. Devlet hiç bir zaman iki şeyden feragat etmemeli. Bunların biri eğitimdir ikincisi ise sağlıktır. Bunlardan kar etmeyi beklerse veye kar eden bir sisteme yönelmeye kalkarsa o ülkenin abad olması imkansızdır. Sağlığı bir yere veriyor ben sana günde bin hasta garanti veriyorum diyor. Böyle bir şey olamaz. Bir gün şunu garanti verecek cezaevi aç %80 doluluğu garanti veriyorum diyecek.
Muhalefet çok konuşuyor denemez, muhalefet çok konuşur, muhalefetin görevidir bu. Abdullah Gül bu ülkenin kurtarıcısı değildir Çankaya’nın noteridir. Bu ülke kahramanlara ihtiyaç duymamalı.
Kemal Yücel: Konuştuğumuz konuların özü aslında denetim sorununa geliyor, denetimsizliklerin yarattığı sorunlar. Referandum öncesinde de bunları burada tartışmıştık. Denetim yargı ile yapılır. Kurulu anayasal rejimimiz güçler ayrılığı rejimi yasama yürütme yargı. Yürütmenin denetimini yasama ve yargının yapması gerekiyor. Ama son yıllarda yargı yapamıyor. Önünü ilikleyen hakimler sorunu ve kanunlarla eli bağlanmış hakimler sorunu yani yüksek yargının kanunlarla eli bağlanıyor. Şu, yargı muafiyeti dışındadır bu işlem yargılanamaz bu işleme dava açılamaz ve hatta şu kişilere dava açılamaz vs dokunulmazlıklar hem eylemler hem de kişiler açısında arttırılıyor. En son tartışılan KHK’de bu çerçevede bir KHK. 15 Temmuz darbe teşebbüsüne direnen sivillere yargı muafiyeti meselesi de bir nevi dokunulmazlık; aslında mevcut kanunlar darbecilere karşı direnen kişilere yargı muafiyeti sağlanmadan da onların muhtemel bir yargılamada eğer meşru müdafaa halindelerse beraat etmesini sağlayacak imkanlar mevcut kanunlarda var. Mevcut kanunların sağlayabileceği bir korumayı neden bir dokunulmazlıkla ve ucu açık bir şekilde yapmak istiyorlar bunun üzerinde durmak lazım.
Mehmet Ali Erdoğan: Bu KHK’lerle getirilmek istenen aynı İran’da besic milisleri gibi asker adı altında sivilleri boğazlayan öldüren yarın çıkıp ben 15 Temmuzun bir benzeri olarak gördüm bu toplantıyı diyen basacak insanları kurtarmak için çıkarılan bir KHK’dir. Bu tip paramiliter güçleri muhaliflerin üzerine saldırtmak için bahaneye kılıf uydurmaktır. Abdullah Gül burada muğlaktır derken söylemek istediği tam da budur.
Şahin Tekgündüz: Bundan sonrası için neler yapılabilir neler yapılamaz?
Kemal Aytaç: Hukuk dediğimiz şey toplumdaki bütün kesimlerin aslında uzlaştığı noktadır. Ama bugün öyle olmuyor. Bugün iktidar önüne gelen mevzuatı dayatıyor, hatta hukuk olamayacak biraz once konuştuk yani o önemli bir cümle muğlak falan değil. Örnek Çağlayan’da 40 haftadır adalet nöbeti tutuluyor. Birileri bu nöbete bunlar FETÖ’cü FETÖ’cüleri savunuyor diye saldırsa orada bir takım olaylar gelişse acaba bir savcı soruşturma açmaya bilir mi? Somut olarak mümkün. Böyle bir düzenleme yaparsanız bu muğlak falan değildir açıktır bunu birileri alıp kullanabilir. Sadece iktidar değil ne zaman ki sivil toplum örgütleri, muhalefet, toplum hep beraber yasa yaparsa hep beraber yapabilirsek o uzlaşmayı sağlayabilirsek işte hukuk o zaman olur. Hukuk iktidarın diğer kesimler üzerinde boza pişirmesi değildir.
Vasfi Kösebey: Taksim Meydanı’nda halka sorarak, röportaj yaparak mı kanun çıkarılacak yoksa meclis mi çıkaracak?
Kemal Aytaç: Toplantının başından beri bu yasaların mecliste tartışılması gerektiğini anayasa mahkemesinde denetlenmesi gerektiğini söylüyoruz. Kaçırdığınız bir şey var bu KHK’ler niçin meclisten geçirilmiyor niye görüşülmüyor? Çünkü kanunlaşacak kanunlaşırsa anayasa mahkemesinin denetimine tabi olacak. İnsan haklarına evrensel hukuk ilkelerine
aykırı düzenlemeler olduğu için de anayasa mahkemesi otomatik olarak iptal edecek etmezse AHİM’e gidecek AHİM iptal edecek.
Başvuru komisyonları kuruldu başvuru komisyonları da anayasa mahkemesine dilekçe hakkını engellemek için kuruldu. Aslında o komisyon bir şey yapmıyor, yapmayacakta.
Taksim Meydanı’nda yolda vatandaşa sorulmasın ama yasalar çıkarılırken sivil topluma, sendikalara, siyasi partilere, kurumlardan görüş alamak zorundasınız zaten bu anayasanın gereği.