YER: MÜSİAD Toplantı Salonu
TARİH: 06.01. 2018
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Azadi Hareketi ( Atik Okuyucu – İl Temsilcisi )
2 / İlim ve Hayra Hizmet Vakfı ( Zülfü Biçerer – Genel Başkan )
3 / İdareciler ve Bürokratlar Birliği ( Çetin Özmen – ( İl Temsilcisi )
4 / Emlakçılar Derneği ( Mehmet Kıran – Y.K.Ü )
5 / Akıncılar Derneği ( Mehmet Ertuğrul – 2. Başkan )
6 / İpekyolu Dayanışma Derneği ( Abdulkerim Avanoz – Başkan )
7 / Böbrek Hastaları Derneği ( Filiz Özel – Başkan )
MESLEK ODALARI
******************
SENDİKALAR
*************
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
Turan Bahçeci
GÖZLEMCİLER
İbrahim Hacıbekiroğlu ( SP İl Bşk. )
Rafet Çelik ( SP İl Bşk. Yard.)
BELEDİYE BAŞKANLARI
Katılım olmadı.
MESAJ YOLLAYANLAR
Mesaj yollayan olmadı.
DİĞER KATILIMCILAR
MEDYA
Kanal Fırat
Kanal E
MODERATÖR
Resul Şahin ( Elazığ STK Platformu Danışma Kurulu Üyesi )
KONULAR
GENEL KONU: KHK’ lar, TBMM ve Yasama
KONUŞULANLAR
1 / Resul Şahin: Biliyorsunuz olağanüstü hal ilanı anayasanın 120 maddesi gereğincedir. Durum ve şartlar gerekli kıldığı zaman olağanüstü hal ilan edilir ve daha çok terör, afet veya savaş gibi durumlarda ilan edilir. Bu sadece Türkiye'ye has bir durum da değildir. Demokratik bütün ülkelerde yaşanabilecek bir durumdur. Bildiğiniz gibi Fransa'da 2 tane terör eylemi oldu ve akabinde hemen OHAL ilan edildi. Düşünün ki Avrupa'nın hiçbir Ülkesi Türkiye'deki gibi terör olaylarına maruz kalmamıştır. Ondan dolayıdır ki Türkiye'nin olağanüstü hal ilan etmesinden daha doğal bir şey olamaz. Tabi biz burada şunu soruyoruz: Çıkarılan kanun hükmünde kararnameler olağanüstü halin bir sonucu mudur yoksa eklemeler yapılmakta mıdır? Bugüne kadar 30 tane KHK çıkarılmış ve bunlardan sadece 5 tanesi meclisten geçmiştir. Geçmeyenlerin ise hükmü kendiliğinden kalkmaktadır. Ben şahsen kanun hükmünde kararnameleri kaçınılmaz olarak görüyorum. Suçluların bir an önce cezalandırılmasını sağladığı gibi, suçsuzlarında bir an önce tahliye edilmelerine sebep olabilmektedir. Aksi takdirde bunu meclisten çıkarmak oldukça uzun sürelere mal olacaktır. Çünkü biliyoruz ki bizim meclisimizde birinin ak dediğine diğeri kara demektedir. Oysa olması gereken muhalefet, yapıcı olmalı ve eleştirileri ile iktidara yön verebilmelidir.
2 / Atik Okuyucu: Ben şahsen kanun hükmünde kararnamelere karşıyım, aynı şekilde olağanüstü hali de tasvip etmiyorum. Ülkemiz 15 Temmuz’la birlikte farklı bir güzergâha girmiştir. Dolayısıyla hükümet kanun hükmünde kararnamelerle ülkeyi yönetme yoluna gitmiştir. Ancak bu süreç oldukça uzanmıştır. Bu uygulama gerçekleştirilirken adil olunmalıdır. Çünkü birçok insanın haksızlığa uğradığını ve dolayısıyla mağdur olduğunu görmekteyiz. OHAL ve kanun hükmünde kararnameler uygulamasına bir an önce son verilmelidir. Ülkede tahammül kültürü, düşünce ve ifade özgürlüğünün geliştirilmesi ülkemiz adına olumlu bir gelişme olacaktır.
3 / Mehmet Ertuğrul: Hukuk sistemimize ilk kez 1961 anayasasına 1971 değişikliği ile giren KHK genel anlamıyla; yasama organının konu, süre ve amacı belirleyen bir kanun ile verdiği yetkiye veya doğrudan doğruya anayasadan aldığı yetkiye dayanarak, hükümetin çıkardığı, maddi anlamda kanun gücüne sahip, parlamentonun tasdiki ile şekli ve organik anlamda kanun gücünü kazanacak olan kararnamelerdir. KHK’ nın özelliği normal yasa çıkarma prosedürlerine bağlı kalmadan çıkması ve aciliyet gerektiren konularda başvurulmasıdır. Şu anda yürürlükte olan Anayasanın 87 maddesi ile bakanlar kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilmiştir. Bu, meclisin görev ve yetkileri arasında sayılmıştır. Ancak sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemez. Olağanüstü hal kapsamında yeni kanun hükmünde kararname 693 sayılı KHK ile bir dizi sistemsel ve hukuki önemli değişiklik yapılmıştır. Son çıkan kararname ile taşeron işçiler kadroya alınmış, fakat KİT’ ler dışarıda bırakılmıştır. En kısa zamanda KİT’ ler de kadroya alınmalı ancak KYK ile değil mecliste görüşülüp kanunlaştırılması daha uygun olacaktır.
4 / Çetin Özmen: Geçmişte de Türkiye'nin rahmetli Özal zamanında KVK’ larla yönetildiğini biliyoruz ama bir de Türkiye'nin şu gerçeği var; iktidarlar mecliste istediği yasayı çıkarabiliyorlar. Dolayısıyla bugüne kadar çıkamadıkları herhangi bir yasa bulunmamaktadır. Sadece muhalefetin istismarına maruz kalmamak için süreyi kısa tutmak adına KHK’ lar çıkarılmaktadır. Aslında yapıcı olsalar bunlara gerek bile kalmayabilir. Kanun hükmünde kararnameler çok özel durumlar hariç diğer konularda kullanılmayabilirdi ama hükümet elini güçlendirmek ve süreci hızlandırmak adına bu yöntemi seçmektedir. Ancak bu 30 günlük meclisten geçirme süresi sıkıntılıdır. Bir de mecliste onanma süreci var, peki diyelim ki KYK lar uygulanmaya başladı 30 gün boyunca da yürürlüğe girdi, ancak daha sonra mecliste de onaylanmadı, bundan sonra durumu ne olacak? Bu insanların hak kazanımları veya hak kayıpları ciddi sorunlar yaratabilir. Bence kanun hükmünde kararnameler zorunlu haller dışında, çok da uygulanması gereken bir uygulama olmamalı.
5 / Mehmet Kıran: Bizler 6 asır üç kıtada hüküm sürmüş bir milletiz. Farklı dinleri, dilleri ve ırkları bir arada tutmuş ve bu şekilde idare edilmiş bir uygarlığın eseriyiz. Buradaki en önemli etken ise bizim ilahi kanunumuzdur. Fakat ne yazık ki cumhuriyetin ilanından sonra CHP'li tek parti zihniyeti gidip İsviçre'den, Fransa'dan ve İtalya'dan onların çöpe attığı yasaları alıp Türkiye'ye getirmiştir. Ancak bildiğiniz üzere bu elbise bize uymamış ve dar gelmiştir. Yine 70'li ve 80'li yıllarda bir takım kanun hükmünde kararnamelerle halkımıza bir takım şeyler yapılmıştır. Örneğin imam hatipler meselesi, Kur'an kursları ve başörtü gibi konularda sıkıntı yaratılmıştır. Benim hukuk anlayışıma göre hukukçular, anayasa profesörleri ve din adamlarımız bir araya gelip kanun yapmalı ve bu kanunlar meclisten geçirilmelidir. Ayrıca istişare bizim geleneğimizde vardır ve bu geleneğin de yaşatılması gerektiğine inanıyorum.
6 / Abdulkerim Avanoz: Türkiye' nin içeride ve dışarıda güçlü düşmanları olduğu hepimizin malumudur. Bunların amaçları Türkiye'yi gelenek ve göreneklerinden yoksun bırakmak, inancından uzaklaştırmak ve bir an önce parçalamaktır ve dolayısıyla yok etmektir. Türkiye' nin uluslararası oluşumlarda ki üyelikleri hep formalite icabıdır. Çünkü görüyoruz ki: Türkiye'nin milli menfaatlerini düşünen bütün liderleri batı tarafından hedef tahtasına konmuştur. Bence ulusal çıkarlar söz konusu olduğunda, iktidarların ellerini güçlendirmek için kanun hükmünde kararnameler çıkarmaları zorunludur. Tabii ki bunlar yapılırken insan hak ve hürriyetlerinin ihlal edilmemesi göz önünde bulundurulmalıdır. Biz, seçilmiş iktidarımızı devirmeye çalışanlara karşı kanun hükmünde kararnameleri destekliyoruz.
7 / Zülfü Biçerer: Bir şekilde ülkemizde olağanüstü hal ilan edilmek zorunda kalındı. Akabinde de hükümet kanun hükmünde kararnamelerle ülkeyi yönetmek durumunda kaldı. Tabii bunun sonucunda yaşanan mağduriyetler de söz konusu olabilmektedir. Ancak yaşanan süreçte bazı uygulamaların daha hızlı ve seri bir şekilde yürürlüğe girebilmesi için kanun hükmünde kararnameler kaçınılmaz olmuştur. Biz İlim ve Hayra Hizmet Vakfı olarak bu uygulamaları memleketin ve milletin salahiyeti için uygun görmekteyiz. Maalesef bugün Türkiye'nin dış düşmanları ve içerideki bağlantıları devamlı bir hareket içerisindedirler. Bu durumun üstesinden gelebilmek için kanun hükmünde kararnameler uygulamasını yerinde görüyoruz ve destekliyoruz.
8 / Rafet Çelik: Bildiğiniz gibi mevcut KHK’ lar tek elden çıkmaktadır. Peki, o zaman meclis neden var ve neden millet var? Diye sorabiliriz. Şayet meclis varsa milletin sesini bu meclisin duyurması gerekir ve millet hakkındaki kararları da Meclisi'nin alması gerekir. OHAL özgürlüklerin kısıtlanmasıdır. Bu böyle olursa insanların sesini kimse duyamaz ve tek kişinin yönetimi altında yaşamaya mahkûm oluruz. Biz bu durumun yanlış olduğunu ve tek kişinin sesi ile değil milletin sesi ile yönetilmek istediğimizi belirtiyoruz.
9 / İbrahim Hacıbekiroğlu: Bir Olağanüstü hal ilan edilirken veya bir kanun hükmünde kararname çıkarılırken, en azından nezaketen de olsa diğer siyasi partiler dinlenmeli, ilgili STK larla ilişki kurulmalı ve fikirleri alınmalıdır diye düşünüyorum. Türkiye'de bakanlık, başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yapmış bir insan, çıkarılmış olan bir kanun hükmünde kararname ile ilgili fikrini belirtti diye neredeyse linç edilmektedir. Bir başbakan bile bu konuda ağzını açamamaktadır. Ben bir partinin il başkanı olarak mecliste çıkarılan torba yasa hakkında, kendimi zorla mama rağmen bir şey bilmiyorum ve okuduğum kadarıyla bu yasanın çıkması için oy veren milletvekilleri de bu konu hakkında bilgi sahibi değiller. Biz geçmişte birlikte siyaset yaptığımız mevcut iktidarın, ülkenin aleyhine olabilecek herhangi bir olumsuzluğa mahal vereceğini düşünmüyorum. Ancak şu da bir gerçektir ki; ülke bir şahıs tarafından, ben yaptım oldu mantığı ile yönetilmektedir.
Biz bir şeylere itiraz ederken amacımız kutuplaşmanın önüne geçmektir. Bu memlekette bazılarına domuz eti meşru iken bize koyun eti bile haram görülmektedir. Böyle olmamalıdır ve bu ülkeye yakışma maktadır. Kısacası bizler kardeşiz ve bu kardeşlik Saadet Partisi'ne göre veya AK Parti'ye göre olmamalıdır. Toplumun bütünlüğünü kucaklamalıyız, düşüncelerimizi uygun bir üslupla topluma aktarmalıyız ve toplum kim uygun görürse tercihinize o yönde yapabilmelidir.
10 / Resul Şahin: Hakikaten ülkemiz bir sarmalın içerisindedir. Amerika belki adını koymamıştır ama resmen bizimle savaşmaktadır ve Avrupa herkes aynı şekilde. Bildiğiniz gibi literatüre vekâlet savaşları diye bir kavram girdi. Kendilerine bağlı bir takım örgütler kurup bunlar üzerinden resmen bizimle savaşmaktadırlar. Örneğin kısa adı IŞİD olan Irak Şam İslam Devleti örgütünün hiç Müslüman olmayan bir ülkeye karşı savaştığını gördünüz mü? Oysa bu işin arkasında ABD ve İngiltere'nin olduğu gün gibi ortadadır. Bugün dünyada hiçbir terör örgütü FETÖ gibi değildir. Çünkü bunların içerisine sızmadığı hiçbir devlet kurumu yoktur. Hal böyleyken, hükümet mevcut durum karşısında OHAL ilan etmiş ve süreci hızlandırmak adına da kanun hükmünde kararnamelerle ülkeyi yönetme yoluna gitmiştir
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
150’ ye yakın sivil toplum örgütüne SMS atılarak haber verildi.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Milletvekillerine SMS atılarak toplantı hatırlatıldı ancak ne katılım ne de geri dönüş oldu.
MEDYA İLE
İldeki neredeyse tüm yazılı ve görsel basın davet edildi, iki televizyon kanalı katıldı.
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Ercan Sözüer / Elazığ kMM Girişimcisi