Yer: Kocasinan Belediyesi Meclis Salonu
Tarih: 2.12.2017
KATILIMCILAR
DERNEK,VAKIF VE GİRİŞİMLER
1. Ahmet TAŞ (KAYSERİ GÖNÜLLÜ KURULUŞLAR PLATFORMU)
2. Burak TATAR (KUDER)
3. Yüsra DOĞAN (SİYAMDER)
4. Arif DOĞRUER (STRATEJİ DERNEĞİ)
5. Mustafa KURBAN (MAZLUMDER)
6. Cafer BEYDİLLİ (TEKDER)
7. Kemal METE (ASDER)
8. Mustafa TEMİZER (MİİLET DERNEĞİ KAYSERİ ŞUBE BAŞKANI)
9. Osman ÖZENÇ (YEŞİLAY DERNEĞİ)
10. Salih KARAKUZU (ENDERUN VAKFI)
11. Mustafa KARCI (ZEHRA DER)
12. Osman EKİNCİ (MİLLET DERNEĞİ KAYSERİ İL TEMSİLCİLİĞİ )
SENDİKALAR
1. Nihat OK (EMEKLİ MEMURSEN)
2. Bahri GÖÇMEN (BÜRO MEMURSEN)
3. Fevzi MUT (DİYANETSEN)
SİYASİ PARTİLER
KURUMLAR
1. İbrahim ÜNAL (KAYSERİ TARIM)
2. Ensar ŞAHİN (ÖĞRETMEN)
3. Murat SERİM (Öğretmen)
GÖZLEMCİ
1. Meryem Betül KEBAŞ (ÖĞRENCİ)
2. Hülya AKKAYA (ÖĞRENCİ)
3. Akif BALABAN (ÖĞRENCİ)
MEDYA
1. İhlas Haber Ajansı
2. Enderun Radyo
3. Vakit Gazetesi
ÖZEL KONUKLAR
1. Prof. Dr. Salih YILMAZ
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve gözlemcilerden toplam 40 izleyici katıldı.
MODERATÖR: Adnan EVSEN
Kayseri küçük Millet Meclisi Kasım ayı buluşmasında "TÜRKİYE’nin NATO İLİŞKİLERİNİN DÜNÜ, BUGÜNÜ, YARINI” konusunu görüşmek üzere özel konuk Prof. Dr. Salih YILMAZ’ın katılımı ile Aralık ayı buluşması gerçekleştirilmiştir.
2 Aralık 2017 tarihinde Cumartesi günü Kocasinan Belediyesi Meclis salonunda yapılan toplantıya birçok sivil toplum kuruluşuna ait temsilciler, gözlemciler, kamu kurumu, medya ve üniversite öğrencileri katıldı.
KONU: "TÜRKİYE’nin NATO İLİŞKİLERİNİN DÜNÜ, BUGÜNÜ, YARINI”
Özel Konuk: Prof. Dr. Salih YILMAZ
Özel Konuk: Son günlerde NATO ile Türkiye arasında neden böyle bir sorun oluştu sorusunun cevabını vermek için Türkiye ile NATO nasıl bir araya geldi ve üyelik nasıl başladı sorusunun cevabını oluşturmak gerekir. Sorun aslında bir NATO tatbikatı sırasında ATATÜRK ve ERDOĞAN’ın düşman kuvvetleri arasında siluetlerinin yer alması ile patlak verdi. Aslında hem batı hem Avrupa Türkiye’yi NATO’ya alma yanlısı değildi. Eğer biz Türkiye’yi NATO’ya alırsak Sovyetler Birliği’nin Türkiye’ye saldırması halinde dolaylı olarak bizde Sovyetler ile savaşmak durumunda kalacağız dolayısı ile bir Türkiye’nin NATO üyeliğine alınmasına karşıyız şeklinde bir tutum sergilendi. Daha sonra ABD’nin gayreti ile Türkiye NATO’ya üye yapıldı. Daha sonra Türk kökenli bir diplomatın Missuri zırhlısı ile Türkiye’ye getirilmesi esnasında İstanbul bu zırhlıyı çok değişik ve farklı karşıladı. Şehirde temizlik yapılıyor. Esnaf ABD askerlerinden para almıyor. Gazino açılıyor ve Dolmabahçe Sarayını tahsis ediyor. Dükkanlar kapılarına İngilizce metinler asıyor. Camilerin mahyasına welcome yazısı yazılıyor. O dönem Sovyetlerin korkusu ile biz NATO’ya girmişiz. Bu süreçten sonra NATO’nun en verimli ülkesi Türkiye olmuştur. NATO; Türkiye sayesinde Rusya’yı gözetlemiş ve kontrol etmiştir. Sistem Sovyetler Birliği’nin çökmesi ile NATO da çöküş yaşamaya başlamıştır. Biz 1964 yılında Kıbrıs konusunda NATO ile ilk defa sorun yaşadık. Türkiye’nin Yunanistan’a savaş açması durumunda Rusya Türkiye’ye müdahale eder ve biz Rusya ile savaşmayız gerekçesi ile ilk defa sorun yaşadık. Son günlerde Rusya ile yaşadığımız sorunda da aynı tavır sergilendi. Yine 1990 lı yıllarda Türkiye’nin terör örgütleri ile mücadelesinde NATO müttefiklerimiz benzer tavrı sergilediler. NATO daha sonraki yıllarda yeni bir teşkilatlanmaya gitti. Yeni karakollar ve komuta merkezleri kurdular. Bunun neticesinde kendisine yeni bir düşman bulması gerekiyordu ve sonunda terör ile bağdaştırılan bir düşman oluşturulup mücadele bu yöne kaydırıldı. Nihayetinde Ortadoğu’da DAEŞ, PKK, PYD, YPG, BOKO HARAM, EL KAİDE, EL NUSRA, ve hatta Filistin ve Müslüman Kardeşler bile NATO’nun tehdit kavramı içerisine girdi. Sorun TÜRKİYE’nin bütün bunlara itiraz edebilir duruma geldi. Mısır’da demokratik usuller ile iktidara gelen MURSİ darbesi SİSİ tarafından devrildi. Bu duruma ne ABD ve ne de Avrupa daki müttefik ortaklarımız ses çıkarmadı ve hatta gittiği yerlerde kırmızı halılar ile karşılandı. Sonra NATO Libya’a Kaddafi diktatör diye operasyon yaptı. Bu operasyonda Türkiye’de yer aldı. Irak’da nükleer silah var diye işgal eden ABD bu ülkede aslında nükleer silah olmadığını itiraf etmek zorunda kaldı.
Bütün bu olaylardan sonra Türkiye anladı ki NATO ABD’nin amaçları uğrunda hareket eden bir araç haline geldiği anlaşıldı. Bu amaçların gerçekleşmesi esnasında birinci önceliğin İsrail olduğu dikkatlerden kaçmadı. Bu durumu fark eden Türkiye doğuda yer alan Rusya, İran, Çin, Hindistan, Pakistan gibi ülkeler ile saha sıkı bir diyalog içine girmeye başladı. Bunu yaparken tabii ki batıdan kopmadı. Türkiye eskiden yardım alan bir ülke iken gelişen süreçte Ortadoğu ve Afrika ülkeleri için yardım eden bir ülke konumuna yükseldi. Türkiye’deki bu ekonomik ve diğer yöndeki gelişmeler batılı ülkelerin gözünden kaçmadı. Bütün bunlar olurken Birleşmiş Milletlerin yapısının artık güncel olmadığını, bunun değişmesi gerektiğini BM merkezinde dillendirmeye başladı. Batı düzeni daha çok sömürü düzenini devam ettirdi. Daha sonra doğudan bir takım ülkeler gelişmeye başlayınca batı için bu tehlikeli olmaya başladı. Irak, Lübnan ve diğer bazı ülkelerde İran çekilerek bir tuzak hazırlandı. NATO aslında İran’a operasyon yapmak istiyor ancak hükmet buna razı olmadığından dolayı operasyon ihtimali zayıflıyor. Bu defa hedef Türkiye oluyor ve destekler terör örgütlerine yapılıyor. Bütün terör örgütlerinin arkasında NATO güçlerinin olduğunu anladık. Bu anlamda NATO Türkiye’nin kendi isteği ile ayrılarak savunmasız hale getirmek istiyorlar. Avrupa Birliği sürecinde yaşanan olayların bunun bir göstergesidir. Ruslar ile yaptığımız mücadele sürecinde batılı ülkeler hep seyretti. Batılı ülkeler Osmanlı’nın yıkılmasını sadece seyrelttiler. Günümüzde de Türkiye ile Rusya’nın kapışmasını ve her iki ülkenin de yıkılmasını beklediler. Batılı ülkeler mülteci almamak için adeta bize rüşvet teklif ettiler. Bugüne kadar olan insanlık ve demokrasi adına yapılanlar batılı adına yıkıldı ve yerle yeksan oldu. Demokrasiden algıladıkları kendileri adına para kazanma arzusu olduğu ve Türkiye’nin bütün bunlara itiraz ettiği için müttefikler tarafından sevilmiyor. Diğer taraftan artık Türkiye’ye ihtiyaçları kalmadı. AB, PESCO adında yeni bir savunma sistemini ortaya koydular. Özellikle Baltık ülkeleri arasında konuşlanarak Türkiye’yi bu yapının dışında tuttular. 15 Temmuz sürecinde de gördük ki, batılı ülkeler hep geride kaldılar.
Bu süreçten sonra Türkiye NATO’dan çıkabilir mi? bunu söylemek doğru değil. Kendi emeğinizle yapmış olduğunuz bir sistemi yıkmazsınız. Türkiye’nin çok emeği var. Batı bunu istiyor diye biz NATO’dan çıkacak değiliz. Ancak bununla birlikte Türkiye diğer ülkeler ile değişik şekiller savunma ve birlikte hareket etme mekanizmasını geliştirmesi gerekir. Bu AVRASYA BİRLİĞİ, ŞANGAY vs gibi diğer ortaklıklar olabilir. Ancak bu tür mekanizmaları gitmemiz başaklarını rahatsız etmemelidir. Fakat bunlar rahatsız oluyorlar. Şu anda füze savunma sistemimiz yok. S-400 füzelerini Rusya’dan aldığımız zaman bize posta koymaya kalkışıyorlar. Türkiye gibi büyük bir ülke NATO ve batılı ülkelerin elinde oyuncak olabilecek durumu yok. Zaten toplum güçlü bir şekilde karşılık veriyor. Türk toplumu bu konuda aydınlanmış ve ne yapacağını bilen bir toplum haline gelmiştir.
Kemal METE (ASDER): Türkiye eğer bugün NATO’dan çıkma ihtimalin olması durumunda Türkiye’ye daha saldırgan bir tavır takınacaklar. Dolayısı ile bizim NATO’da kalmamız gerekiyor. Bunu nasıl saçalayabileceğiz bunu tartışmamız gerekir.
Ensar ŞAHİN (ÖĞRETMEN): Türkiye’den başlayarak Endonezya Malezya’ya kadar bütün İslam coğrafyasının içinde yer aldığı ülkelerin aslında bir savunma teşkilatı kurması gerekiyor diye düşünüyorum. Bize ne NATO’dan ne de diğerlerinden fayda gelmez. Her fırsatta bize saldırmak ve bir parça koparmak istiyorlar.
Osman EKİNCİ (MİLLET DERNEĞİ KAYSERİ İL TEMSİLCİSİ ): Konuşmama başlamadan önce ne ABD ne de Rusya diyorum. NATO içinde her bir Avrupalı ülkelere birden çok başkanlık, başkan yardımcılığı ve genel sekreterlik verilmesine rağmen Türkiye’ye bunların hiçbir tanesi verilmemiştir. NATO hem askeri hem de siyasi olarak kurulmuş ve bu anlamda görev yapmıştır. Biz NATO’nun 2. Büyük üyesiyiz. NATO deyim yerindeyse bize telkinlerde bulunuyor. Bunlar; İsrail ile ilişkilerini normalleştirme, demokratikleşme ve diğer reformları tamamlamalıdır, etnik konuları halletmelidir diyor. NATO içinde seçimlerin yapılması esnasında Türkiye’nin itirazlarına rağmen Danimarka Başbakanı Rasmussen genel sekreter seçildi. Türkiye genel sektere yardımcılığını istemesine rağmen yine verilmedi. Üstelik Müslümanlar ve Türkiye’den özür dilemedi. NATO tarihine baktığımız zaman hiçbir zaman Türkiye’nin yanında yer almadığını görüyoruz. Kore’ye de kayıtsız şartsız asker göndermişiz. PKK konusunda bize ambargo uyguluyor. Türkiye’de birçok üssü var. Bombaları ve füze kalkanları var. NATO’ya kesinlikle güvenilmez. NATO bize zaten destek vermiyor. Bizim ülkemizde ne kadar darbe yapılmışsa hepsini NATO yapmış veya desteklemiştir. NATO askeri işlerden daha ziyade siyaset yapıyor.
Mustafa KURBAN (MAZLUMDER): ABD’nin kurduğu bütün teşkilatların tamamı kendi güvenliği ve çıkarlarını korumak için kurulmuştur. NATO, BM, DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ, UNESCO ve daha birçok kurulan teşkilatlar hep aynı merkezin menfaatlerini korumaktadır. Bu yapıların hepsinde ajanları mevcuttur. ABD’deki belli bir takım ailelerin menfaatleri korunmuştur. Türkiye NATO’dan çıkması konusunda devlet aklı ile hareket etmek gerekir. Ancak bu yapılar bize bugüne kadar yararlı olmamıştır. Hep aleyhimize çalışmışlar. Bütün darbelerde elleri var. Bu tür yapılar yalanla, hile ile fitne ile hareket etmişler. Dünyada bu kadar insan ölürken neredesiniz? Dört bin tır dolusu silah buraya ne için geldi. Barış sağlamak için gelmediği kesin. Bütün bu konuları tekrar tekrar tartışmamız gerekir.
Salih KARAKUZU (ENDERUN VAKFI): Türkiye inşasında bulunduğu bir yapıyı terk etmek istemez deniliyor. Ben buna itiraz ediyorum. Bu yapıyı biz oluşturmadık ki terk etmemiz zor olsun. Bu kısımla ilgili olarak daha fazla açıklamaya ihtiyacımız var. Diğer kısımlar ile yapılan yorumlara katılıyorum.
Ahmet TAŞ (KAYSERİ GÖNÜLLÜ KURULUŞLAR PLATFORMU):NATO 1945 lerden sonra kurulmuş bir teşkilattır. O günün şartlarında doğu ve batı bloku şeklinde savunma işbirliği paktı şeklinde yapılan anlaşmalardır. Türkiye o yıllarda bu teşkilata girmeye belki de mecburdu ama bugün artık bu mecburiyet yok. Türkiye kendi kendine yeterli hale gelmeye başladı ve dışa bağımlılığı fazla olmayan bir devlet haline geldi. Türkiye NATO’dan çıkayım derken hemen çıkabilecek pozisyonda değildir. Çünkü savunma ile yapılan yatırımlar bugünden yarına olabilecek bir iş değil. Silah ve savunma sistemleriniz komple bu yapının elindeyken siz hemen bu örgütten çıkamazsınız. Zaman alacak bir süreç olduğu anlaşılıyor. Türkiye’nin hemen NATO’dan çıkma gücü yoktur. Ancak alternatifler araştırılmalıdır. Şangay İşbirliği Teşkilatı, İslam İşbirliği Teşkilatı, İslam Ülkeleri Teşkilatı, İslam Ordusu vs gibi alternatif yapılar oluşturulmadan ve oluşturulan bu yapılar harekete geçirilmeden NATO’dan ayrılması çok kolay olmaz. Bu şekli ile NATO’ya olan bağımlılık azaltılmalıdır. NATO ile yapılan anlaşmalar yeniden masaya yatırılmalı ve Türkiye’nin menfaatlerine nasıl uygunsa o şekilde bir yenilenme çalışması yoluna gidilmelidir. Tüm darbeleri destekleyen ve millete kumpas kuran bir devlet ile ilişkileri yeniden gözden geçirmeliyiz. İlişkileri yok saymadan yapılan anlaşmaları ülkemizin menfaatine uygun olarak yeniden düzenlemeliyiz.
Mustafa TEMİZER (MİLLET DERNEĞİ KAYSERİ ŞUBE BAŞKANI): Bu konuyu üç açıdan ele almak durumundayız. NATO içinde kalırsa durum ne olacak? Atatürk; bu milleti, milletin azim ve kararı kurtaracaktır diyerek batılı ve Rus emperyalizme karşı mücadele vermiştir. Bundan sonra Balkan Paktı, Sadabad Paktı, İslam Ülkeleri ile çalışmalar olmak üzere Atatürk zamanında değişik alternatifler aranmıştır. Ancak Atatürk’ten sonra devleti yönetenler kurtuluş mücadelesi verdiğimiz ülkeler ile aynı pakta girme gereğini duydular. Bir nevi Tür Milleti mandacılığa mahkum edildi. Bugün Türkiye’de 28 adet olduğu söylenen askeri üsler ve atom bombası üslerinin yanında role istasyonları da mevcuttur. NATO eşittir ABD dir. NATO’nun en önemli prensibi şudur. İttifak; Avrupa’da ABD’nin konvansiyonel ve nükleer askeri varlığını zaruri sayar. Böylece ABD her türlü silahlanmayı yapabilir görüşü çıkıyor. Türkiye olarak; keskin manevralar ile dış politika izlendi. Komşular ile kavga yapıldı. Onurlu milli bir dış politika yapılmalıdır. Türkiye devletinin başkalarının yazdığı senaryolarda oynayacak bir rolü yoktur. Washington’un senaryolarından kurtulup Moskova’nın da yapısından emir alınacak bir durum yoktur. Biz hem Rus hem batılı emperyalizmine karşı mücadele verdik. Biz bunun mücadelesini yaptık. Çözüm; Bu Milletin milli manevi değerleri bilen, düşmanın oyunun alet olmayan millî kadrolara fırsat verilmelidir.
Osman ÖZENÇ (YEŞİLAY):NATO ile yaşanan bu olayları kısaca özetlediniz. Bu ülkenin geçmişte batılı ülkeler karşısında duruş pozisyonumuzda sorunlar vardı. Bu duruşumuzun yaşamı olduğumuz medeniyete ve geleneklerimize uymadığını söyleyebilirim. Son yıllardaki yaşanan süreç ise özlenen bir tablo idi. Ülkemiz İslam coğrafyasının beklentisi olma umudunu devam ettiriyor. NATO ile faydalanılan alanlar oldu. Ancak; bu herşeyin süt liman olduğu anlamına gelmez. Biz en kısa zamanda yeni paktlar yapmak durumundayız.
Genel Gündem Ortak Sonuç:
1. Ülkemizin birliği, bütünlüğünü sağlamak için NATO’dan ayrılmak akıllı bir devet yönetimi değildir.
2. Avrupa Birliği kendi güvenliğini korumak adına yapmış olduğu teşkilatlı yapının benzerini Türkiye oluşturmak durumundadır. Bunu yapmak için kendi gönül coğrafyasını ikna etmelidir.
3. Silahlanma noktasında kendi güvenlik teşkilatını oluşturmak için dışa bağımlılığı en az noktaya indirmek durumundadır.
4. NATO’nun dışında yeni birlik arayış ve alternatiflerini aramak durumundayız.
Değerlendirenler
Adnan EVSEN
Kayseri kMM Hamalı