YER:Tepebaşı Belediyesi Özdilek Sanat Merkezi
TARİH: 2 Aralık2017
.Saat:10… 13arası
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1/ Eskişehir Kadınları Platformu( Şenay Subaşı)
2/ Sanat Derneği( Ayşe Yıldız)
3/ Sende Ses ver Platformu(Mustafa Özkan)
4/ Emekli Öğretmenler Derneği(Yasemin Eren Kurtcan)
MESLEK ODALARI (Katılmadı)
SENDİKALAR
1/ Türk-iş Başkanı (Nejat Kılıç)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1/ Emekli Öğretmen Gönüllü (Nermin Denksoy)
2/ Kenan Ünlüce
GÖZLEMCİ
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
1/ CHP Utku Çakırözer
BELEDİYE BAŞKANLARI
(Katılım Olmadı)
MESAJ YOLLAYANLAR
Yok..
1/ Esgazete
2/ İstikbal Gazetesi
3/ Milli İrade Gazetesi
4/ Şehir Gazetesi
KONULAR
Genel Gündem: ."Türkiye'nin NATO ilişkilerinin dünü, bugünü ve yarını"
KONUŞULANLAR
Sanat derneği(Ayşe Yıldız Türkiye NATO’ya 1952 yılında girmiştir. Sovyetler Birliği’nin yayılması ve boğazlar hükmünde bir şeyler elde etmesi konusunda Türkiye cumhuriyetini NATO ya girmeye itmiştir. Türkiye’ye NATO üyeliği ekonomik, siyasal ve askeri gelişme amaçlarına yardım edecekti. 1952’de örgüte katılmanın kabul edilmesinde Türkiye cumhuriyetinin Kore savaşına katılması önemli rol oynamıştır. Kanlarımızı ödeyerek kabul edildiğimiz NATO’ya en küçük birliğimize dek bütün gücümüzle destek vermişizdir.
Emekli Öğretmen Gönüllü(Nermin Denksoy)
NATO’nun yarardan çok zarar getirdiğine inanıyorum. Gerek Kore’de olsun, gerek Suriye’de olsun ABD’nin maddi çıkarlarını göz önünde tutarak Kore’ye bizim askerlerimizi gönderildiğini biliyoruz. Ayrıca ABD’nin Irak’a girip çıkamadığı için Suriye’ye gene bizim askerlerimiz gönderildi. Ve hep acı çeken de biz oluyoruz. NATO bizim yandaşımız olmaktan çok bizi bir maşa olarak kullanıyor. Biz kendi uçağımızı, arabamızı yapmaya başlamıştık ki NATO bize “yapmayın, biz size verelim” diyerekABD’den uçak almaya başladık. Yapmadığımız uçak bize altı, yedi uçağa maal oluyor.
Türkiş (Nejat kılıç:) Bir ülkede demokrasi yoksa o ülkede sendikaların güçlü olması mümkün değildir. Bugün Türkiye’ye baktığımızda %40 kayı dışı var. Bildiğiniz gibi geçen sene kanun değişikliği yapıldı. Alemin çaldığı kaçak kullandığı elektriğin parasını da biz ödüyoruz, %40 kayıt dışının ödemediği vergileri, sigorta primlerini de biz ödüyoruz. Ama dönüp de fedakârlık yapmaya gelince gene çalışanlardan kısıyoruz. Bugün Türkiye’de çalışanların %90’ı Anayasanın hak olarak tanıdığı sendikalaşma, örgütleşme hakkını kullanamıyor. Keşke sendikaya ihtiyaç olmasa, sendikalar kötü olduğu için örgütlenemeyecek hale gelseler ama bugün baktığımızda çalışanların durumunun hiç de iyi olmadığını görüyoruz. Normal bir insanın geçinebilmesi içim yapılan hesaplarda 1.950 TL sadece bir kişinin ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli. Ama asgari ücret 1.404 TL onun da 100 TL’sini devlet karşılıyor. Patronların gönlünü yapmak için. Meclis’i takip ettim. Sermayedarlara vergilerle ilgili konularda gene bir takım muafiyetler getirmeye çalışıyorlar. Gene affı; sermayedarlara, vergisini zamanında ödemeyenlere, kanunsuz iş yapanlara vermeye çalışıyorlar. Normal sigorta primlerini ödeyenlere de %5 indirim yapıyorlar. Ama biz işe başladığımızdan emekli oluncaya kadar primlerimizi hiçbir gün geciktirmedik. Çünkü paramız elimize gelmeden primimizi öderiz. Ama hiçbir ödülünü de görmedik.
Asgari ücretin anlamı şu; bir insanın asgari geçinebilmesi için en az ücret alması lazım olan miktardır. Bunun kadın olması, erkek olması, tarımda çalışması, ormanda çalışması, asgari ücretin tespitinde ölçüt olmaması gerekir. Bu ölçütün insan faktörü olması gerekir. Eğer o insan çalışıyorsa o işin karşılığında aldığın o ücret ile geçinmesi lazım. Nerde çalıştığı, kaç sene çalıştığı hiç önemli değildir. Onun da tespiti gayet basit. Türkiye İstatistik Kurumu’nun hesapları var. Devleti yönetenler kendi başında bulundukları kurumun tespitlerine inanmıyorsa o zaman kimse inanmaz. Tespit nedir? 2000 TL. Geçen sene 7 10 9 zam aldık. Bu sene enflasyon 11,90. O zaman %2,5 kaybımız var. Önce bunun telafi edilmesi lazım. TV’lerde siyasi iktidarın milletvekilleri, bazı bakanları ve başbakan bile %10 olursa şaşırmayın diyor. O zaman bu kalkınmanın karşılığında çalışanların hiç i hakkı yok? Ortak çalışıyoruz ve ülkeyi büyütüyorsak hepimizin payının verilmesi lazım. Asgari ücret bizim için çok önemli bunun üzerinde çalışmalarımız başladı. Ama tespit şekli yanlış. Devlet daima sermayeden yana, özellikle de yabancı sermayeyi çağırabilmek için, getirebilmek için alabildiğine özgürlük tanıyor. Yabancı sermaye geldiği zamana istihdam yaratacak fabrikalar kurmuyor, işletmeler kurmuyor. Hazır kurulmuş işletmeleri satın alıyor, karını alıp götürüyor. Posası gene bizim ülkemize bırakıyor. Artı değerlerini alıp gidiyor. Bizi yönetenler de maalesef bizi düşüneceklerine sermayeyi düşünüyor. Denetimsiz bir çalışma usulü var. Türkiye’de trafikten sonra en çok iş kazalarında insan ölümleri yaşanıyor. Birde bizim için önemli diğer bir husus geçici işçiler ve taşeron işçiler.Hükûmet söz verdi ama sözünde duracak gibi görünmüyor. 2019 yılı seçim yılı olduğu için bir şeyler yapacaklar. Böyle olmamalı. Ülke böyle günübirlik, günün ihtiyaçlarına göre değil insanların ihtiyaçlarına göre yönetilir.
CHP Milletvekili (Utku Çakır Özer☺ Ben NATO’da yaşanan kriz konusunda sizi kısaca aydınlatmaya çalışacağım. NATO Türkiye’nin de üyesi olduğu bir güvenlik ittifakıdır. NATO Norveç’te yapılan bir tatbikat sırasında hem Uluönder Mustafa Kemal Atatürk’ün hemde türkiye Cumhuriyeti Cumhur başkanlığı makamında oturan AKP genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alan, hakarete varan açıklamaları, sosyal medya kullanımları yapıldı. Bunun kabul edilemez olduğunu herkes bu ülkede söyledi. Bütün toplum bundan rencide oldu. Gösterilen tepki üzerine NATO ve Norveç hükümeti özür diledi. Sosyal medyada bu çirkin hesapları açan vede kullanan kişiler hakkında soruşturma başlatıldığı bilgisi verildi. Bu noktada, CHP olarak bizim söylemimiz bir özrün yetmeyeceği şeklindedir. Nitekim bu başlatılan incelemelerinin sonucunda ne çıktığı, ne yapıldığı bilinmemektedir. Benzer bir durumun yaşanmayacağı şeklinde güvence verilmesi gerekmektedir. NATO’ya altmış yıldır üyeyiz. NATO veto hakkımız olan uluslararası tek organdır. Diğer organlarda sesimiz çıkmıyor, duyulmuyor ya da böyle bir güçlü temsilimiz yok. Benim şahsi düşüncem bu skandal tabii ki kabul edilemez. Bir daha tekrarına gidilmemesi lazımdır. Bu skandaldan bağımsız olarak söylemem gereken bir şey de Türkiye’nin dış politikada maceradan maceraya gitmemesi lazım. Bizim aynı ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı gibi, “Yurtta sulh, cihanda sulh.” İlkesinin gerçek anlamda yürütebileceğimiz bir dış politikaya ihtiyacımız var. Atatürk’ün arkasından gelen İsmet paşanın yürüttüğü dış politikalara yani dünya devletleri ile iyi ilişkiler içinde olmaya ama önceliğin Türkiye cumhuriyetinin kendi ulusal çıkarlarını korumaya ve Türkiye cumhuriyeti vatandaşlarının can güvenliğini önceleyen bir dış politikaya ihtiyacımız var. Maalesef AKP gördüğümüz kadarıyla dış politikayı iç politikanın bir uzantısı ya da iç politikada kullanma eğilimine girmiş durumdadır. Bu eğilim sonucunda sizlere yaşadığımız birkaç şeyi söyleyeyim. AB ile bizim Gümrük Birliği Antlaşmasını güncellememiz gerekir. Bu güncelleme olmaz ise AB ile bizim ilişkilerimiz zarara uğrar. Bu zararın birincil zararlısı Türkiye’dir. Çünkü Türkiye dış ticaretin yüzde altmışını Ab ülkeleri ile yapmaktadır. AB ile kavga ederek bir politika üretilemez. Bu NATO tartışmasında da kendi çıkarımıza dönük, sağduyulu, soğukkanlı politikalar, izlememiz lazım. NATO üyeliğinden çıkalım, ABD, AB ile hesaplaşalım gibi yaklaşımlardan ziyade Türkiye’nin ulusal çıkarı neyi gerektiriyorsa onu yapalım. Bir kere daha hatırlatıyorum, NATO bizim güvenliğimiz açısından hem de dünyanın güvenliği açısından işbirliği yaptığımız bir organizasyondur. Tabii ki NATO mükemmel çalışıyor, her zaman istediğimiz sonuçlar alınıyor değil. Ama içerisinde NATO’nun her türlü kararında bizim sözümüz geçmektedir. Bu yüzden Türkiye’yi maceralara itecek İran’a, Rusya’ya, Şangay Beşlisi’ne ya da demokrasi ile yönetilmeyen ülkelerin birlikteliklerine yönlendirecek olan araçlardan vazgeçmemiz lazım. İşin en öncelikli olan kısmı demokrasidir. Ekmek, su gibi ihtiyaçlarımızdan olan şey bir hukuk devletidir. Ülkemizi ilk önce OHAL’den kurtarmamız lazım. Bir an önce ülkemizi demokrasi işleyen, insanların hak ve özgürlüklerini tam olarak sağlandığı, insanların hukuka güven duyduğu bir ülke haline getirmemiz lazım. Bunu yaparken de dış politikayı iç politikada bir araç gibi halkı popülist duygularla sandığa yönlendirecek bir araç gibi kullanmaktan hepimizin vaz geçmesi lazım.
Eskişehir de var olan tüm sivil toplum kuruluşuna duyuru yapıldı. (E-mail ile? Mail kullanamayanlara telefonla hatırlatma yapıldı.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Telefon , mail ve mesaj ile
BELEDİYE BAŞKANLARI İLE
Telefon Mail Görüşüldü.
MEDYA İLE
Ulusal basın temsilcileri ve yerel basın mensupları davet edildi. Yerel basın katıldı. KATILIMCILARLA
E-mail ile tüm katılımcılardan konu istedik, geri dönüşüm olmadı.
SONUÇLAR: Ülke gündemi kentimizin gündemi de çok olduğundan toplantımız da Müftülük Nikahı ,İşçilerin hakları,Eskişehir’e yapılacak termik santral basının öncelikli soruları oldu. Kadınların Müftülük nikâhına karşı çıktıkları için kırk dört kadına verilen cezalar hakkında vekillerin ne yaptığı soruldu. Türkiş e işçiler soruldu.Kmm toplantımız basının üç ayrı gündemini de konuşmuş oldu. Müdahale etmedim çünkü basın bizi çok önemsiyor. Olumsuzluk Hdp li olduğunu söyleyen fakat Hdp li değil sempatizan olduğunu öğrendiğim eczacı Kenan ünlüce toplantı bitiminde Türk iş başkanına geçmişe dönük sorular ve suçlamalar yapmıştır. Toplantı formatımız ve gündemimizin hatırlatılması da etkili olmamıştır. Toplantı bitti konuşurum gibi tavırlar sergiledi. Türk iş başkanı Nejat Kılıç beyin olumlu ve Küçük Millet Meclisine duyduğum saygıdan dolayı sorun olmayacak bu gereksiz suçlamalar dedi ve Kenan ünlüce salonu terketti.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
EkMM Hamalı
Sevim Şahin
Not : Bu ay Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi Selin Doğuş Video ve raporumuzu yazmıştır. Maddi destek verilmiştir. Bundan sonra da yardımcı olacağını iletti.