Yer: Kocasinan Belediyesi Meclis Salonu
Tarih: 4.11.2017
KATILIMCILAR
DERNEK,VAKIF VE GİRİŞİMLER
1. Ahmet TAŞ (KAYSERİ GÖNÜLLÜ KURULUŞLAR PLATFORMU)
2. Nuri KARAHANÇER (ASDER)
3. Burak TATAR (KUDER)
4. Mustafa KURBAN (MAZLUMDER)
5. Yüsra DOĞAN (SİYAMDER)
6. İmran YORULMAZ (SMMM ODASI)
7. Furkan Yılmaz ALTUNÖZ (MİRAÇ KÜLTÜR VAKFI)
8. Fatih YILDIRIM (KAYİMDER)
9. Fatih KAYA (MİMAR VE MÜHENDİSLER GRUBU)
10. Hülya ÇETİNKAYA (ŞEHİR PLANCILARI ODASI)
11. Cafer BEYDİLLİ (TEKDER)
12. Cemil GÖRÜCÜ (KASDER):
SENDİKALAR
1. Nihat OK (EMEKLİ MEMURSEN)
2. Bahri GÖÇMEN (BÜRO MEMURSEN)
3. Fevzi MUT (DİYANETSEN)
SİYASİ PARTİLER
KURUMLAR
1. Mustafa ÇAPAN (KOCASİNAN BELEDİYESİ BŞK YRD.)
2. Ensar ŞAHİN (ÖĞRETMEN)
3. Mustafa BALABAN (İl Milli Eğitim Müdürlüğü.)
4. Hamit KESKİN (Diyanet)
GÖZLEMCİ
1. Büşra AVINÇ (SMMM)
2. Yasin KARAKAYA
MEDYA
1. İhlas Haber Ajansı
2. Kay Tv
3. Kayseri Gündem Gazetesi
ÖZEL KONUKLAR
1. Ömer YASİN ARIK (Şehir Plancıları Odası Kayseri Şube Başkanı)
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve gözlemcilerden toplam 45 izleyici katıldı.
MODERATÖR: Adnan EVSEN
Kayseri küçük Millet Meclisi Kasım ayı buluşmasında "KENTLERİMİZE İHANET ETTİK Mİ? TÜRKİYE’DE ŞEHİRLEŞME” konusunu görüşmek üzere özel konuk Ömer YASİN ARIK ın katılımı ile Kasım ayı buluşması gerçekleştirilmiştir.
4 Kasım 2017 tarihinde Cumartesi günü Kocasinan Belediyesi Meclis salonunda yapılan toplantıya birçok sivil toplum kuruluşuna ait temsilciler, gözlemciler, kamu kurumu, medya ve üniversite öğrencileri katıldı.
KONU: "KENTLERİMİZE İHANET ETTİK Mİ? TÜRKİYE’DE ŞEHİRLEŞME”
Özel Konuk: Ömer YASİN ARIK
Özel Konuk: Ömer YASİN ARIK Bu şehirde yaşadığımızdan dolayı herhangi bir temel bilgiye sahip olmasak bile, akademisyen olmazsak bile kent ile ilgili bir fikrimiz vardır ve bu şehir bizi ilgilendiriyor. Kentler kır harici yerleşme yerleridir. Kentte yaşayanlara kentli, kültüre ise kentlilik kültürü denir. Bu alanlardaki yaşam kültürüdür. Birlikte kullandığımız ortak alanlar, ticaret yaptığımız yerler, kişiler, olaylar ve kentte yerleşik hale gelmiş davranışlar da kent kültürünü oluşturur veya bu kültüre altlık oluşturur. Soru oldukça açık ve net. Kentlerimize ihanet ettik mi? Burada küçük bir anket yapmak istiyorum. Kentlerimize ihanet ettik diyenler el kaldırabilir mi? Salonun neredeyse tamamı ihanet ettik şeklinde el kaldırıyor. İhanet kelimesi ağır bir kelimedir. Hain kelimesi ile ilişkilendiriliyor. Bu kelimeyi belki siyasiler siyasi çıkarları için kullanabilir ancak biz teknik kişilerin çok daha dikkatli hareket etmesi gerekiyor. Bizim temel sorunlarımızdan birisi de toplum içerisinde bir hain aramayı içselleştirmemiz. Bizim, yani teknik insanların “Şehirlerimize ihanet ettik” cümlesini, şehirlerin gittikçe hasta olduğu ve bir an önce müdahale edilmesi gerektiği şeklinde anlamamız gerekiyor. Bu tanımlamayı hem kendi odam olan Şehir Plancıları odasında hem de diğer odalarda şehirlerdeki bu değişim ve gelişmeleri sırası geldikçe tartışıyorduk. Bizler meslek odası mensupları olarak tüm ülke çapında gördüğümüz bir yanlışı uygun bir lisan ile izah etmeye çalışıyoruz. Çünkü bizler bu şehrin bir nüvesiyiz. Bu izahatlar sadece Kayseri ile ilintili olmayıp tüm ülke sathında yapılan bir çalışmadır. Ülkede yapılan şehirleşme çalışmasının temelinde TBMM tarafından çıkartılan kanunlar ve belediyeler tarafından oluşturulan imar yönetmelikleri yön vermiştir. Belediyeler kanunlardan bağımsız olarak herhangi bir iş veya işlem yapamazlar. Eskiden bir şehrin bir kimliği vardı. Mardin’in, Erzurum’un, Kayseri’nin bir kimliği vardı. Tıpkı insan gibi. Şu andaki durum tek tip kentleşmeye doğru gitmekte. İnsanlar ihtiyaçları oranında kent alanı seçerlerdi. Tarım alanlarını yok etmemek için ilk çağlardan bu tarafa yamaçlara kentler kuruluyordu. Daha sonra modern çağda ovalara yerleşmeye başladık. Bir kere boş vermişlik başlayınca arkası geliyor. Sanayileşme kent kültürü ile doğrudan alakalıdır. Trafik sorunu ABD de 1920 lerde tartışılıyordu, AVM ler tartışılıyordu.
Kent merkezinde yapılmasının sakıncalı olduğu gerekçesiyle kent merkezlerinin uzak mesafelere taşımışlardı. Kentlerimizde önce kendi elimizle çarpık yapılaşmayı başlatıyoruz. Gecekondu tarzında. Sonra da kentsel dönüşüm projeleri başlatılıyor. Bütün şehirlerin kimlikleri hemen hemen aynı olmaya başladı. Eskiden yörenin adı ile anılan cadde mahalle isimleri vardı. Şimdi bunlar olmadığı için numaralı caddeler başladı. Örneğin yakında 15-20 katlı binalar caddesi gibi isimler çıkabilir. Kırsal alana yeterli yatırımı yapmadığımız için kentlere göç başlamış durumdadır. Aslında her kesimin mutlu olacağı kentler oluşturulabilir. Sanayileşme ile birlikte kapitalizmin de rant kaygısına neden olmasından dolayı yanlış yapılaşma kendisine destek bulmaktadır. Bu yanlışların düzeltilmesi ve geri dönülmesi için neler yapılmalı bu konuşulmalıdır. Bu hasta kentlerimizi tedavi etmemiz lazım. Onlara yeni birer kimlik kazandırabilmek bu aşamadan sonra çok zor ama en azından çocuğundan, engellisine kadar tüm kesimlerin mutlu olabileceği yaşam alanları oluşturabiliriz.
Nihat OK (EMEKLİ MEMURSEN): Kentsel dönüşüm adı altında yeni imar yönetmeliğinde yatay yapılaşma konusu var. Bu konu dikkatimi çekti. Kayseri de mahalle kültürü kalmadı. Yurt dışında bulundum. Kayseri büyüklüğünde bir şehre gittim. Gittiğim şehirde üç veya beş katlı binalar ve meydanı olan mahalleler vardı ancak Kayseri şehrinde on beş katlı binalar var. Bu durum bizi kaygılandırıyor.
Cafer BEYDİLLİ (TEKDER): Osmanlılar zamanında merkezde hep camiler olmuş. Camilerin etrafında mahalleler oluşturulmuş. Yapılarda bir dengesizlik var. Tarihi eserler yok edilmiş. Mahalle ve cami merkezli yapılar ile şehir kültürü korunabilir. Bu anlamda şehir plancılarına önemli görevler düşüyor. Çocukluğumuzda mahallemizde zengin ve fakir de vardı. Şimdi zengin ve fakir mahalleleri ayrıldı. Saygı sevgi ve yardımlaşma kalmadı.
Ahmet TAŞ (KAYSERİ GÖNÜLLÜ KURULUŞLAR PLATFORMU): Toplum bilimci üstatlardan İbn-i HALDUN şöyle der: “Badiyede yaşayan insanların ilmi, sanatı, medeniyeti olmaz. Ne zaman ki insanlar şehirlileşir ekonomik ve kültür olarak gelişir o zaman sanatı, ilmi ve medeniyeti düşünmeye başlar.” Bu adamcağız karnını doyurma, havyalarını otlatma derdindedir. Ama ne zaman insanlar şehre gelir o zaman sanatı kültürü ilmi düşünür ve güzelliği düşünmeye başlar. Türkiye’de yapılan ilk nüfus sayımına göre 13,6 milyon insan ve çoğunluğu kadın nüfuz var. Bu arada ülke çok fakirdi. Kayseri’de Kiçikapı meydanından Düven önüne kadar sur varmış. Şu anda bu sur yok. Oradaki taşlar sökülerek bağ bahçe duvarında kullanılmış. İnsanlar bu taşların değerini bilemiyorlar. Yine Endürlük’te yer alan kilisede hazine aramışlar. Her tarafı delik deşik etmişler. Türkiye 1980 yıllarda bunları düşünmeye başladı. Bursa’daki şeftali bahçelerinde, Adana Mersin ‘deki portakal ve pamuk bahçelerinde şimdi çok katlı binalar yükselmiş. Halbuki şehirlerimizi dağın yamacına kursaydık bu kadar arazi yok olmazdı. Yine Kayseri’de Almam mimar tarihi ve eski dokuya dokunmayalım diye öneri getirmesine rağmen Kayserili buna itiraz etmiştir. Bugün çarpık şehirlerin başlamasının temelinden bunlar yatmaktadır. Şehirleri muhafaza etmek için ufuklu insanlar yetişmesi gerekiyor. Kanunlar uygun olması gerekiyor. Şu anda 50 bin nüfuslu ilçelerde bile 25-30 katlı binalar yapılıyor. Bu şehirlerin katilleri biziz. Ben parti ayrımı gözetmiyorum.
Furkan Yılmaz ALTUNÖZ (MİRAÇ KÜLTÜR VAKFI): Böyle bir konun seçilmesi şehrimiz adına güzel bir olaydır. Dünyada şehirlere ve tabiata karşı bir intikam alıyormuşçasına bir girişimin olduğu bilinmektedir. İnsan ve şehir bu anlamda odak noktadadır. Kendi ülkemizle birlikte Suriye de medeniyetin yok edilmesi diğer coğrafyalarda da aynısının olması şehirlere ve medeniyetlere karşı bir intikam arzusu olgusunu gündeme taşımaktadır. Şehirlerimizle birlikte insanımızın bağını inancını nerdeyse kesmiş durumdayız. Tarih ile bağı olduğunu, tarihin etrafında bir medeniyet inşa etmeye çalıştığını söyleyen merkezi ya da yerel yöneticiler 1994 den bu tarafa şehir ve medeniyet inşa etme anlamında mahalleler oluşturulamamış kentler yapılamamış şehir ve insanı bir merkezde buluşturulamamıştır. Şehrin insanı terapi eden bir yapısı vardır. İdeolojik olarak Tiran Meydanı ile Ankara Meydanı arasında bir fark göremedik. Tarihle barışık bir medeniyet inşa etmeye çalışan yöneticiler özlediğimiz anlamda bir şehir kurabilirler mi veya kapitalizm buna müsaade eder mi bunu göreceğiz. Kapitalizme geçit vermeyecek kodları bulunan kişileri yetiştirmek gerekiyor. Bir duruş ortaya koymak gerekiyor.
Yasin KARAKAYA (GÖZLEMCİ): Çok katlı binalarda insanların birbirine olan güven duygusu nerdeyse en alt noktalara kadar indi. Bu kişiler birbirlerini hiç tanımıyor. Çocukların yaşama alanı kalmadı. Kentleşme sürecine nerden gelinde ise şu anda yeniden büyük düşünmek gerekiyor. Şehirlerin tarihi önemli bir meseldir. Erzurum Kayseri Mardin evleri çok önemlidir. Şehirlerin kimliklerini korumalıyız. Bu şehrin bu hale gelmesinde hepimizin kabahati vardır.
Mustafa KURBAN (MAZLUMDER): Umarım bundan sonra yanlış yapmayız. Bugüne kadar çok yanlış yapıldı. En büyük endişem gençlerin oyun oynayacağı alan kalmadı. Dostluk kurulacak yer kalmadı. Bu gençler böyle giderse ekran ya da internet bağımlısı olacaklar. Sıkıntı ve stresler üst düzeyde olacak.
Enver KÖK (GÖZLEMCİ) Doğaya ne kadar saygılıyız ve yöneticilerimiz bunun neresindedir? Eski insanlar doğaya ve topluma saygılıydı. Yöneticileri suçlamak çok kolay. Ne yapılabilir bunu tartışmak gerekir. Ben öğrenciyim ve yaşadığım yerde nerdeyse mahremiyet kalmadı. Her yer bina oldu. Her yerde radyo dalgaları ve bizler bundan etkileniyoruz. Ben dört yıldır aynı evde kalıyorum ve alt komşum ile daha yeni tanıştım.
Ensar ŞAHİN (ÖĞRETMEN): Kayseri Mimar Sinan mahallesinden geçerken sıkılıyorum. Çok katlı ve çok sıkışık bina. Oysa İldem mahallesini çok beğeniyorum. Keşke tramvay yerin altından geçseydi. Çevre yollarda bile kavşakları kaçırırsanız çok uzun yol gitmek durumunda kalıyorsunuz. Şehşrler bu şekli ile yaşanmaz oldu.
Murat SELİM (ÖĞRETMEN): Madem burada hepimiz şehirlerimizin yaşanmazlarından bahsediyoruz. Gelin hep beraber el ele verelim yeni yasa yönetmelik çıkartıp yeni şehirleşmenin önünü hep beraber açalım.
Fatih KAYA (MİMAR MÜHENDİSLER GRUBU): Özellikle İstanbul’da silueti bozan konular ile alakalı olarak sempozyum ve paneller düzenleyip yürüyüş yapmıştık. İstanbul ‘da Anadolu yakasından baktığınızda tarihi yapının arkasında ucube yapıların gözüktüğünü görüyoruz. Şu anda imar planı yapmıyoruz. Rant planı yapıyoruz. Siyasilerin oy kaygıları var. Bu durum nasıl düzelir? İnsanlar kendileri tek tek sorguya almalıdır. Hiçbir mantığa dayanmayan işyeri ve konutlar yapılıyor. Bu duruma müsaade eden yöneticilerimiz var. Hikmetli ve merhametli şehirler yapılmalı ve planlar buna göre yapılmalıdır. Oy kaygısı olmayan cesur yöneticilerin olması ve seçilmesi gerekiyor.
Cemil GÖRÜCÜ (KASDER): Şehirler insanlara benzer. Evet kentlerimize ihanet ettik. Böyle bir çalışmayı ancak sivil bir şekilde ele alacak olan yapı burasıdır. Kentsel dönüşümü yapanların da kafa ve beyinlerinin de dönüşüme uğraması gerekiyor.
Mustafa ÇAPAN (KOCASİNAN BELEDİYE BAŞKAN YARDIMCISI): Mimar ve Mühendisler olarak şehirleşme insanın hayatında var olan barınma hakkı ile bağdaşır. Bu işe emanet gözü ile bakar da o şekilde özen gösterirse daha farklı olabilir. İnsan birçok yönden kuşatılmış durumdadır. İhanet ettik mi şeklindeki bir sual keskin bir sualdir. İnandığımız kavramlar doğrultusunda düzenleme yapılırsa daha anlamlı ve farklı sonuçlar ortaya çıkar. Şehirleşme insanın yaşam tarzı ile alakalı bir olgudur.
Genel Gündem Ortak Sonuç:
1. Bu ülkede ve şehirde yaşayan herkes parti ayrımı yapmaksızın şehirlerimize ihanet etmiştir. İnsanın yaşama hakkı gereği yaşam alanları oluşturmak adına yeniden bir başlangıç ile yeniden imarlaşma başlayabilir.
2. Dikey yapılaşmadan daha ziyade yatay yapılaşma Türk ve Müslüman kültürüne oldukça uygundur.
Değerlendirenler
Adnan EVSEN
Kayseri kMM Hamalı