Yer: Kocasinan Belediyesi Meclis Salonu
Tarih: 7.10.2017
KATILIMCILAR
DERNEK,VAKIF VE GİRİŞİMLER
1. Ahmet TAŞ (KAYSERİ GÖNÜLLÜ KURULUŞLAR PLATFORMU)
2. M. Şerif GÜNDÜZ (SY. BURHANETTİN HZ. DERNEĞİ)
3. Burak TATAR (KUDER)
4. Mustafa KURBAN (MAZLUMDER)
5. Osman İKİNCİ (MİLLET DERNEĞİ İL TEMSİLCİSİ)
6. Mustafa TEMİZER (MİLLET DERNEĞİ KAYSERİ ŞB BAŞKANI)
7. Nuri KARAHANÇER (ASDER)
8. Yüsra DOĞAN (SİYAMDER)
SENDİKALAR
1. Bekir BİLGİÇ (HİZMET İŞ SENDİKASI)
2. İbrahim ÜNAL (TOÇ BİR SEN)
3. Uğur MEMİŞ (EMEKLİ MEMURSEN)
4. Harun GÖZTAŞ (EĞİTİM BİR SEN)
5. Bahri GÖÇMEN (BÜRO MEMURSEN)
6. Fevzi MUT (DİYANETSEN)
7. Murat SELİM (EĞİTİM BİRSEN):
SİYASİ PARTİLER
KURUMLAR
1. İsmail CEHYAN (ÖĞRETMEN)
2. Yasin YAŞAR (TARIM İL MÜD.)
GÖZLEMCİ
1. Senem TİLKİ (ÖĞRENCİ)
2. Meryem Betül KEBAP (ÖĞRENCİ)
MEDYA
1. İhlas Haber Ajansı
ÖZEL KONUKLAR
1. Dr. M. Hüseyin MERCAN (ERCİYES ÜNİVERSİTESİ)
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve gözlemcilerden toplam 45 izleyici katıldı.
MODERATÖR: Adnan EVSEN
Kayseri küçük Millet Meclisi Ekim ayı buluşmasında "DEĞİŞEN DÜNYADA BAĞIMSIZLIK TALEPLERİ” konusunu görüşmek üzere özel konuk Dr. M Hüseyin MERCAN ın katılımı ile Ekim ayı buluşması gerçekleştirilmiştir.
7 Ekim 2017 tarihinde Cumartesi günü Kocasinan Belediyesi Meclis salonunda yapılan toplantıya birçok sivil toplum kuruluşuna ait temsilciler, gözlemciler, kamu kurumu, medya ve üniversite öğrencileri katıldı.
KONU: "DEĞİŞEN DÜNYADA BAĞIMSIZLIK TALEPLERİ”
Özel Konuk: Dr. M. Hüseyin MERCAN
Ortadoğu’da çok önemli olaylara tanıklık etmekteyiz. Bu olayların başlamasına Arap Baharı da diyebileceğimiz Muhammed Boazizi neden olmuştur. Mısır’daki olaylar, Suriye ve Irak’taki gelişmelerden sonra Kuzey Irakta bağımsızlık talepleri artmaya başladı. Batı dünyası ilk defa kendine taşeronluk yapan çıkarlarını koruyan yapılara karşı daha mesafeli durmaya başladı. ABD neden Iraktaki referandumu ertelemesini talep etti. En ilginç gerçeklerden birisi budur. Bugün Kuzey Irakta bağımsız bir devlet gibi hareket eden bir yapı varsa bunun en önemli sebebi ABD dir. Wilson ilkelerinden olan ve en önemli ilke haline gelen halkların kendi kaderini tayin ilkesi uluslararası camia da ilgi görmeye başladı. Batı yeniden kurmak istediği bir düzen çerçevesinde bütün kıtalarda self determinasyonu önceledi. Batı; Osmanlı İmparatorluğu gibi, Rus Çarlığı gibi medeniyetlerin ortadan kaldırılması ve ulus devletçiklerin ortaya çıkmasını öncelediler. Self determinasyon ilkesi gereği Ortadoğu ve Balkanlarda tek bir dil ve coğrafya üzerinde ulus devletleri ortaya çıkardılar. Bugünkü noktada ise Bask bölgesinde, İrlanda da, İskoçya’nın ayrılması ve daha sonra da Galler’in ayrılması büyük şoklar yaşatacaktır. Daha sonrasında ise Kuzey İtalya’nın ayrılması, Almanya’da, Macaristan’da. Polonya’da, Belçika da ve Avrupa’nın farklı bölgelerinde ayrılık hareketleri başlayacak ve çekirdek ulus devletleri ortaya çıkacaktır. Son üç dört yılda gerçekleşen bağımsızlık taleplerine karşı batının çok daha fazla mesafeli olması, kendi çıkarlarına uygun olsa bile bir sonraki adımda kendi iç bütünlüklerini bozacak dengeleri gözetmesinden kaynaklı olarak çok ilgisiz kalmaktadırlar. Bunun en son örneği Güney Sudan dır.
Son yıllarda, Eritre’de, Moro ‘da, Çeçenistan’da Müslüman bağımsızlık hareketlerinin asla yanında yer almayan batı birden Irak Bölgesel Kürt yönetimine destek vermeyeceğini açıkladı. Bu konjonktürel bir süreçtir. Çünkü Barzani ABD nin ve batının açıktan hayır dediği bir sürece kendinden bir cesaretle evet demesi olası gözükmüyor. Niçin öncelikle ABD ve Rusya buna hayır diyor ve ikinci olarak da Bölgesel Kürt Yönetimi bunu devam ettirecek olursa ortaya nasıl bir durum çıkacaktır. Bunu tersinden bir okuyuşla Türkiye olarak ulusal bütünlüğümüzü bozacak ve tehdit edebilecek büyük bir devlet haline gelebileceği gibi aynı zamanda Türkiye’nin bu coğrafyada etkinliğini ve varlığı artıracak bir statükoya da dönüşebilir. Bu bağlamda Kuzey Irak’ta % 30 civarında İslamcı gruplar vardır. İhvancı çizide olan Kürtler bağımız bir Kürdistan için evet diyeceklerini açıkladılar. Çünkü İhvancı islami grup 2003 yılından bu tarafa Bağdat’ın Tahran yani İran tarafından yönetildiğini, İran’ın şiileştirme projesinden dolayı engellerle karşılaştıklarını, Irak’ın tamamının şiileştirilmesinin kendi bölgelerine kadar sirayet edebileceklerini, referandumu ise bir avantaj olarak gördükleri için evet diyeceklerini açıklamışlardır. Cemaati İslami olarak nitelendirilen selefiler ise referandumdan bir gün öncesine kadar Türkiye’nin argümanlarını destekleyerek referanduma hayır dediklerini açıkladılar. Fakat referandumdan birkaç gün önce İran’ın derin adamlarından kasım Süleymani’nin Kerkük’ü gelmesinden sonra referandumu destekleyeceklerini ve evet diyeceklerini açıkladılar. Aksi durumda Irakta şiilerin daha da fazla ilerleyeceklerini ve Sünni Müslümanların zayıflayacağı endişesi ile bu karara vardıklarını açıkladılar. El Hareke İslami denilen siyasal selefiler ise referandumu tasvip etmediler. Maalesef Türkiye Kuzey Irak konusunda Iraktaki bütün Kürtlerin Marksist-Leninist yapıda olduğu, Kuzey Suriye deki PYD ile benzer bir yapı sunduğu gerekçesi ile farklı bir politika izlemektedir. Hâlbuki Kuzey Irak’ta Marksist-Leninist-Liberal Kürtlerin oranı toplamda % 5 e tekabül etmektedir. % 30 luk bir oran ise İslamcıları temsil etmektedir. Çok az bir oranda ise liberaller yer almaktadır. Geriye kalan kısım ise Milliyetçilerden meydan gelmektedir. Bu milliyetçilerin önemli bir kısmı dindar veya muhafazakâr diğerleri de ulusalcı milliyetçiler. Bu oran hemen hemen yarı yarıya gelmektedir. Barzani her ne kadar seküler Milliyetçilere yakın olsa da muhafazakâr kesinin talepleri dikkate alan birisidir. Aslında Barzani’nin bağımsız devlet kurmak gibi bir derdi yok. Bunu sürdüremeyeceğini de biliyor. Veya bağımsız devlet ilan edilse bile bu devletin kendisine kalmayacağını da biliyor. Barzani’nin temel hedefi bölgesel devletlerden kendisine bir saldırı olursa pazarlık masasında elini güçlendirmek ve bu anlamda uluslarası bir meşruiyet sağlamak. K Irak bildiğimiz diğer özerk yapılardan daha farklı bir özellik sunmaktadır. K Irak uzun yıllardır bir dış politika yapabiliyor. Ortadoğu şu anda mobil bir durumda ve istikrar yok. Irak Suriye Yemen ve Libya karmakarışık durumda ve hemen her şey değişebilir. İran kendi taşeronlarını kullanarak Irak’ta Haşdi Şabiyi, Suriye de Lübnan da kendi milislerini kullanıyor. İran DAEŞ’i bahane ederek yavaş yavaş Libya da da örgütlenmeye başladı. İran’ın bölgesel bu yayılmacılığı ABD’nin doğrudan girdiği bir savaşta çok ciddi sonuçların ortaya çıkmasına sebep verebilir. Bundan dolayı K. Irak’a ABD ve batı sürekli alttan destek veriyor. K Irak’ta bir Kürdistan ordusunun kurulması çok arzu ediyor. Batılılar K Irak’a destek vermeyeceklerini ifade etmelerinin sebebi orada bir savaş çıkması durumunda mevcut durumu sübvanse edemeyecekleri endişesinden kaynaklanıyor. İkinci boyut ise Türkiye’nin Kürt sorunu yüzünden ciddi anlamda K Irak’ı İran’a yakınlaştırması İran-Irak eksenin marjinalleşmiş bir ülke konumuna sokar. Bu bağlamda Ortadoğu’da bağımısz bir Kürt devletinin kurulmasınına yönelik hassasiyetlerimizi ortaya koymamız gerekiyor. Bununla birlikte bölgede bizim gibi düşünen 15 Temmuz da bizim gibi sokağa çıkan, milliyetçi muhafazakar tabanı kızdırmadan onları Marksist-Leninist gibi değerlendirmeden, İran’ın şiileştirme politikalarının kucağına da atmadan bölgesel dengeleri gözetlememiz gerekiyor. Bu bağlamda birlikte yaşama kültürünün ve olgusunu önceleyerek bölgesel dengelere ve farklılıklara göre de siyasetimizi öncelememiz gerekiyor. Türkiye tez zamanda bölgedeki dengeleri gözeterek, eğer bir gün K Irakta bağımsız bir devlet olursa İran’ın kucağındaki bir devletten ziyade milliyetçi-muhafazakarların da yer aldığı bir devlet düzeni oluşmasında bölgesel aktör olabilir.
Ahmet TAŞ (KAYSERİ GÖNÜLLÜ KURULUŞLAR PLATFORMU): K Iraktaki bazı gruplar Türkiye neden bizi sıkıştırıyor bizim de devlet kurmak hakkımız değil mi diyorlar bir makalede okumuştum. Barzani ve Meclisi birkaç yıldır çalışmıyor. Meclisten onay almadı. Tek adamlık rolü oynadı. Tarihte şu olaydan bahsedilir. Alpaslan’ın ordusunda 10 bin kadar Kürt askerleri Malazgirt savaşında orduda yer aldı. Yavuz Sultan Selim’in Şah İsmail’in üstüne yürüdüğü Çaldıran savaşında Kürt aşiretlerinin kendi iç işlerinde serbest, dış işlerinde Osmanlıya bağlı bir otonom şeklinde yer aldıkları bilinmektedir. TC kuruluşunda Kürtler ve Türkler olmak üzere iki ana unsur vardır. TC de kurulan ilk hükümette Kürtlerden bahseder. Kürtler dışlanmamıştır. Daha sonraki yıllarda ulusalcı politikalar ile Kürtler küstürülmüştür. 1990’lı yıllardan sonra Kürtler konusunda daha ılımlı politikalar izlenmiş ve bölge halkının iradesine saygı duyulmuş. Saddam hükümeti döneminden önce bile ABD ile o bölgede bağımsız bir Kürt devleti çalışmaları olduğunu biliyoruz. K Irakta sadece Kürtler değil, Keldani’ler, Kürtler, Türkler, Araplar, Şiiler var Sünniler var. Barzani bu işe başlamadan evvel orada bulunan tüm toplum katmanlarının onayını alarak yapması gerekirdi. Diğer taraftan da Türkiye K Irak konusunda politikalarını gözden geçirmesi gerekir. Her etnik unsur devlet olursa sonunda devlet olamaz hale gelir. Bunu unutmamak gerekir. Şimdi K ırakta Keldaniler Asuriler, Yezidiler, Türkmenler, Araplar Suuni ve Şii grupları ayrı ayrı devlet mi kursunlar? Osmanlıda olduğu gibi farklı etnik unsurlara otonom veya farklı bir yönetim biçimi verilirse sanki daha iyi neticeler elde edilebilir.
M. Şerif GÜNDÜZ (SY. BURHANETTİN HZ. DERNEĞİ): Hocama çok teşekkür ediyorum. Bütün Kürtler aynı anlayışta değil. Bunu çok iyi anlamak gerekir. Sayın Cumhurbaşkanı bize danışılmamakla Barzani’nin yanlış yaptığını söylüyor. Bugüne kadar hükümet olan birçok siyasi partiler zamanında bile K Irak ve Kürtlerin devlet haritalarını bilmelerine rağmen kimse ABD ye sesini çıkaramadı. Güneydoğu’da yaşan toplum katmanları Türkiye’nin K Irak politikalarını yeniden gözden geçirmesi gerektiğini ifade ediyorlar. Hâlbuki biz Türkiye içinde Kürtleri ve illegal yapılarını Oslo da dikkate almış ve görüşme yapmışız. 6-8 Ekim olayları ile kalkışma şeklinde gerçekleşen olaylarda PKK nın partisini de dikkat almışız. Bütün bunlar olurken K Irak’ı da dikkate almamız gerekir diye düşünüyorum. Barzani önceki yıllarda biz TC bir vilayeti olmak istiyoruz dediler. Ama Türkiye bunu dikkate almadı bunun nedeni ise ABD dir. Bütün suçu Barzani’ye atmayalım biraz da kendimizde suç arayalım. Orada gerçekleşen olay demokratik bir uygulama. Ancak meclislerinden onay alması gerekirdi diye düşünüyorum. K Irakta yer alan oluşum Türkiye deki olumdan çok daha dindar ve muhafazakâr yapıdadır.
Mustafa TEMİZER (MİLLET DERNEĞİ KAYSERİ ŞB BAŞKANI): Dünyada meydana gelen çatışma ve savaşlar bundan sonra din üzerinden olmaktadır. Yapılacak değerlendirmelerde bunu dikkate almak durumundayız. Nizamül Mülkün bir ifadesi var. Yangın çıkmadan tedbir almakta fayda vardır. Ben şahidim. Güneydoğuda bir vatan bölme işi yapılıyor. Bu proje büyük İsrail ve Ermenistan projesidir. Aykut Edibali bunu senelerdir söylüyor. Dün Araplar kandırıldı Osmanlı yıkıldı arkasından İsrail kuruldu. Bugün de Kürtler kandırılıyor. Bütün bu uyarılara rağmen biz doğuda teröristlerin Mossad ile irtibatlı olduklarının altını çizerek söylüyorum. Devlet olarak; biz Özal zamanında Barzani ve Talabani’yi köşkte ağırlayıp yurt dışına çıkması için kırmızı pasaport verdiler. Arkasından Demirel de bu siyaseti devam ettirdi. Bugünkü iktidar ise ilişkileri daha samimi daha ile götürdü. Barzani AKP kongresine geldi. Türkiye seninle gurur duyuyor diye slogan attık. Barzani geldiğinde bayraklarını göndere çektik. Şimdi yapılan bir referanduma itiraz ediyoruz. Ben diyorum ki beni kim kandırıyor? Barzani mi kandırıyor yoksa bizim hükümet üyeleri mi? K. Irakta sadece Kürtler yaşamıyor. Türkmenler Musul Kerkük, Süleymaniye Telafer, Tusalmatu bu iller Misakı Milli sınırları içerisinde ve Türkmenlerin ağırlıkta oldukları yerler. Buradaki Türkmenler baskı ile yerlerinden uzaklaştırıldı. Eğer bir bağımsızlık söz konusu ise Türkmenlere de bu hak verilmelidir. Türkmenler bu referanduma katılmadı. Kendimizi sorgulamamız gerekir. Gelin yeniden milli mücadele verelim.
Nuri KARAHANÇER (ASDER): Türkiye’deki ana akım medya K Iraktaki Kürt grupları Marksist-Leninist sanıyor. Bu yanlış algının düzeltilmesinde fayda vardır. İsrail bayrağının sallandığı bir noktada bu nasıl bir İslamcılık yapılıyor. Kürtler İsrail ile kandırılıyor. Bu anlamda ülkemizin birliği ve bütünlüğü bozulmadan, K Irak ile ilişkilerimizi yeniden gözden geçirmeliyiz.
Mustafa KURBAN (MAZLUMDER): Hocama çok teşekkür ediyorum. Güzel bilgiler verdi. Dünyayı yöneten ekonomik bir güç var. Hatta yönetilmek isteyen bile var. Bunların amacı tüm dünyayı bin devlete bölüp, parçalayıp yönetmeyi amaçlamaktadırlar. Bu şekildeki yönetim daha kolay olmaktadır. Burada iki önemli şey var. Hakların kendi kaderini kendi tayin etmesi gibi politikaya sığındılar. Son yıllarda ülkelerdeki doğal zenginlikleri göz önüne alarak parçalamaya devam ettiler. Su zengini ve petrol zengini ülkeler diye ayırdılar. Şu andaki çatışmalar medeniyet çatışmalarıdır. En kötüsü de bu ülkeler taşeron olarak terör örgütlerini kullanıyorlar. Egemen devletler parayı, dini, etnik kökeni kullanarak işine geldikleri yerde yeni devlet kurmaya devam ediyorlar.
Ramazan TOKTEMUR (GÖZLEMCİ): 1800 Li yıllarda meydana gelen milliyetçi akımların yerine sanki yeni bir akım koymaya başladılar. Ekonomik olarak baskı kullanıyorlar. Dünya genelinde ekonomik baskı yapılıyor. Bugün artık Milliyetçilik akımlarının yerine konan neler olabilir diye düşünüyorum.
Murat SELİM (EĞİTİM BİRSEN): Osmanlı tarihinden itibaren baktığımızda medeniyetimizin bir duruşu var. Biz bir medeniyet ülkesiyiz. Bu anlamda gönül bağı olduğumuz coğrafyada Türkiye’yi bir abi bir lider pozisyonunda görüyorlar. Güçlü bir Türkiye olmanın yolu da şu üç aşamadan geçmektedir. Bunlar; ekonomik, askeri ve istihbarati anlamda güçlü olmaktan geçer. Türkiye güçlü olmak adına ekonomik olarak son yıllarda çok mesafe kat ettiğini düşünüyorum. İstihbarat olarak FETÖ olayından sonra darbe aldığımızı düşünüyorum. Askeri anlamda ise tarihsel bir geçmişimizden dolayı güçlü olduğunu düşünüyorum. ABD her zaman böl parçala yut anlamında bir eksen olduğunu düşünüyorum. K Irak ve Suriye de bir devlet kurdurup çatıştırmak olarak değerlendiriyorum. Buradaki amaç Türkiye’dir. Türkiye’yi parçalamak diye düşünüyorum. İslam coğrafyasını yeni durum ve şarta göre sürekli kanayan yara haline getirmek olduğunu bütün amaç ve hedefleri budur. Ülke olarak bu üç temel ayağı siyasi olarak iyi izleyip doğru politikalar üretmemiz gerektiğini söylüyorum.
Osman İKİNCİ (MİLLET DERNEĞİ İL TEMSİLCİSİ): Referandum tamamen gayri meşrudur ve tanımıyoruz. Kusurlarımız var mı elbette var. Dünyada gelişen bu bağımsızlık hareketleri sakın bizleri aldatmasın. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini sadece biz tanıdık başka tanıyan olmadı. ABD referandumu tanımıyorum diyor ancak aslı öyle değil. Bağımsızlık ilan edilsin ABD ertesi gün tanır. Bizim Ortadoğu projelerin alt edecek projelerimiz olması gerekir. Kendi kendine ben referandum yaptım diyor. Haydi oradan be. Sen kimi kandırıyorsun? Orada en az sekiz tane Türkmen illeri var. O beldelerde hemen Türkmeneli Cumhuriyetini ilan etmemiz lazım. Şu anda BOP projesi çatır çatır işliyor. Libya bölünde. Irak bölünde. Suriye bölündü. Sıra yavaş yavaş Türkiye’ye geliyor. Ne olacak o bölgeye İsrail devletini dikecekler bize komşu olacak. Yöneticilerden istirham ediyorum. Az konuşsunlar. Ağızlarından çıkanı kulakları duysun. Ben yabancı basını da takip ediyorum. Türkiye gündemi farklı yabancı basın gündemi daha farklı. ABD de basın Türkiye’nin referandumu desteklediğini yazıyor. Bu benim zoruma gidiyor. K Irak’ta Türkmen ve Arap nüfusları da var. Ortak yaşamayı öğrenmeliyiz.
Genel Gündem Ortak Sonuç:
1. Her bir etnik kökene göre devlet kurulması ve bağımsızlık taleplerinde bulunulması tarihsel süreçteki şehir devletlerini andırıyor. Bunun yerine bir çatı altında beraberce yaşama kültürünü geliştirip bizim dışımızdaki inanç ve etnisiteye saygı göstermeliyiz.
Değerlendirenler
Adnan EVSEN
Kayseri kMM Hamalı