YER: Cezayir Restoran (Taksim)
TARİH: 5 Nisan Pazar 14:00-17:00 arasında
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Faik Akçay (HAYTAP)
2 / Şahin Tekgündüz (İstanbul Hepimizin)
3 / Vasfi Kösebey (Emekli İlahiyatçılar ve Din Görevlileri Derneği)
4 / Faik Güleçyüz (Kontrgerillaya karşı İnisiyatif)
5 / Hüsnü Adalı (Liberal Avrupa Derneği)
6 / Tennur Koyuncuoğlu (İstanbul Barosu)
7 / Ali Faik Aydın (İstanbul Platformu)
8 / Berna Akkizal (Düşünce Suçuna Karşı Girişim )
9 / Erdal Şahan (TMMOB Jeofizik Odası)
10 / Doğan Bermek ( Alevi Düşünce Ocağı)
11 / Mustafa Haksever (Uluslararası Kudüs Platformu)
SENDİKALAR
Yok
ODALAR
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
SİYASİ PARTİ TEMSİLCİLERİ
GÖZLEMCİ
DİĞER KATILIMCILAR
11 stö ve 2 izleyici toplantıya katıldı.
MODERATÖR
Yakup Kadri Karabacak
GENEL GÜNDEM: Anayasa Değişikliği ve Referandum – TkMM OP Raporu
YEREL GÜNDEM: İstanbul Depreme hazır mı? – Özel konuk: Erdal Şahan, TMMOB Jeofizik Odası İstanbul Şube Başkanı
KONUŞULANLAR
Sunum videosu gösterildikten sonra, toplantıya dair usülle ilgili hatırlatmalarda bulunan moderatör Karabacak, toplantıya katılımla ilgili bilgilendirme yaptı. Yakup Bey, genel gündeme ait TkMM’nin Şubat ve Mart’ta ayrı ayrı yaptığı “Yasama” ve “Yürütme ve Yargı” gündemli toplantılarında ortaya çıkan ortak payda başlıklarını, öne çıkan görüşleri detaylı olarak katılımcılarla paylaştı ve sözü sivil topluma bıraktı.
Şahin Tekgündüz: Ne mutlu ki büyük bir yol kazası yaşamadık dendi ama çok büyük yol kazaları yaşıyoruz, üstelik teammülen. Yani, demokratik bir oylamaya giderken, demokratik bir usul ve zeminle-anlayışla gidilmesi gerekirken yaşadıklarımızı görüyoruz. Bugün Ankara’daki, bizim cebimizden alınarak harcanan paralar ulaşım araçlarının tümü “evet” mitingi için seferber olmuş. Aynı şekilde “hayır” mitingi reddedilmiş durumda. Bundan daha büyük yol kazası olabilir mi? Her gün teammülen işlenen yol kazaları bunlar.
Devlet ricalinin ve başındakilerinin halka hitap ederken, şiddet içeren tavırlar sergilemesi. Hep şunlarla karşılaşıyoruz: (burada tehdit şeklinde belirttiği el hareketini gösteriyor) Bunlar tehdittir. Bilinçaltlarındaki o şiddeti dışa vurmaktır. Perşembe’nin gelişi Çarşamba’da bellidir. Kazara “evet” çıkar ve bu anayasa felaketi geçerse, bugünkü tanık olduklarımızın daha şiddetlisine maruz kalacağımızın göstergesidir. Anayasalar toplumsal uzlaşmayla yapılırsa çözüm üretir ve kalıcı olur, toplumsal ayrışmayla ve şiddetle yapılırsa o anayasa olmaz, kalıcı olmaz. Benim açımdan referandumda oylayacağımız hükümler anayasayı tarif etmiyor. Getirilmek istenen bir dikta rejiminin, dayatmalarını içeren bir metin. Bunu oylayacağız.
Faik Güleçyüz: Biliyorsunuz, hayır diyorum ve kararımızı değiştirecek bir şey olmadı, o kadar sabırla dinledim “Evet”çileri… sayın Cumhurbaşkanı “hayır”cılara “Terörist bunlar, darbeci bunlar, Fetöcü bunlar…” diyor. Ben hayırcıyım ve “Kontrgerillaya karşı İnisiyatif”in de sözcüsüyüm. 2016 basın açıklamamız var. “Otuz yılı aşkın süredir Devlet ile PKK arasında devam eden savaşın yarattığı acılar vicdanlarımızda dayanılmaz raddeye vardı. 12 Mart döneminde THCP-C ile başlayan gerilla savaşı, Türkiye siyasetinde yanlış bir yol açılmasına sebep olmuştur. Bugün aynı yoldan gittiğini söyleyen, PKK'nın yolu da yanlış ve çıkmaz sokaktır. Bu yol, acı, ızdırap, gözyaşı, kan ve ölümdür. Biz bunu hak etmiyoruz.” 2017, “Bizler bugün bu anıtın önünde konuşabiliyorsak ve bu anıt ayakta durabiliyorsa, bunu 15 Temmuz şehitlerine ve gazilerine borçluyuz. Onları rahmetle, minnetle ve şükranla anıyoruz. 1950’de başlayan demokrasi mücadelemizin kapılarını ardına kadar açtılar. Onlara layık olmalıyız. Ülkemizin ve dünyamızın en mutlu, en müreffeh bir yer olması için yılmadan ve usanmadan hep birlikte mücadele etmeliyiz.” Taraf’taki 1 eylül 2015 “Keşke olmasaydı” yazımdan.”Türkiye’de silahlı mücadeleyle bir yere varmak bana gore mümkün değildir. Kendi tecrübemden çıkardığım en önemli ders budur. 45 yıllık siyasi hayatımda keşke olmasaydı dediğim tek konu… Türkiye Sosyalist Hareketi’ne silahlı mücadele yöntemini sokan kişilerden biri olmak. Halimiz ortada, solun bir türlü vaz geçemediği, silah sevdası uğruna her tarafımız kan revan içinde” Cumhurbaşkanına sormak istiyorumi benim gibi binlerce yüzbinlerce insan, yarısı, “hayır” diyor. Elini vicdanına koy sayın Cumhurbaşkanı, karşında toplumun yarısı var. Bizi rencide ediyorsuni bunun yarını da var, biz hep birlikte yaşayacağız, bunu dinamitlemek için her şeyi yapıyorsunuz sayın Cumhurbaşkanı, yanlış yoldasınız. Bir defa Devlet Bahçeli ile ittifak kurarak yanlış bir yol seçtiniz. Bu ittifakla Türkiye’nin hangi meselesi çözülebilir? Her taraf yangın yeri. Başta Kürt sorununun çözülebilmesi Türkiye’de kurulabilecek tek ittifak var: Ak Parti’dir., onun ittifakı Türkiye’yi dönüştürebilir.
Yakup Karabacak: 27 toplantı ve yaklaşık 270 sivil toplum örgütü geride bıraktığımız iki ayda toplantılara katıldı. Buradan çıkan ortak paydalardan bir tanesi Türkiye’nin yeni bir anayasaya olan ihtiyacının devam etmesiydi. Diğeri siyaset, tansiyonu ne kadar yükseltirse yükseltsin, toplumsal kutuplaşmanın ülkenin hiç bir yurttaşına kazandırmayacağıydı. Bunu farklı görüşteki katılımcılardan duymuş olduk.
Tennur Koyuncuoğlu: Geldiğimiz noktada en çok yol kazasına uğrayan kesim kadınlar oldu. Kadın hakları konusunda kamusal yapıların kazanılan girişimlerin hepsi yok edildi. Bu koşullarda milletin başına bir Başkan seçmek için bir halk oylaması hazırlığı yardırgatıcıdır. Kadınların iitirazı, “Önümüze konulan anayasa değişikliğine, bu toplumsal geri gidişe dur demek için birlikte direneceğiz!” Anayasa değişikliğine, 8 Mart 19217 tarihinde kadınlar her yerde ayaktaydı, düzenin böyle süremyeceğini taşıdıkları binbir pankartla, gerekçeyle gösterdiler. Gerçekten AKP iktidarının en hareketli konusu kadındı. Bu kadın makbul bir kadın olarak belirlendi. Aileyi, anneliği var oluş nedeni olarak belirleyen, evde oturan, en az üç-beş çocuk yapan, onlara, kocasına-eve bakan, aynı zamanda da dışarıda çalışmaya evinde katılan bir kadındı. Geçmiş 15 yılın erkek egemen yapısı zaten sayın Erdoğan’ın her zaman sözlerindeydi. Kadınla erkeği eşit duruma getirmek fıtrata-yaratılışa aykırıydı. Aynı sözü sayın Binali son Kadınlar günü’nde söyledi. “Halk oylamasına hayır demek fıtrata aykırıdır” Örnek olarak “Evlenirken ne diyorsunuz, -Evet, güzel bir teklife ne diyorsunuz, evet, öyleyse anayasa değişikliğine evet…” buna karşı kadınlar bir “hayır” şarkısıyla yanıt verdiler. Anayasalar bir uzlaşma metnidir. Demokrasi, daha adaletli bir gelir dağılımı ve savaşın olmadığı huzurlu bir ortam özlemidir. Oysa anayasa değişikliği bir paket içine sıkıştırılmış, madde gerekçeleri bile oluşturulmamış, tartışılmamış, adeta halktan kaçırılarak, dar bir zamana sığdırılmıştır. Sazlı sözlü açıklamalardan çıkarılan, iktidarın istikrar-süreklilik kaygısı. Iki başlılığa son vermeyi dayatmaktır. Ohal yasalarıyla halk bölüm bölüm sürüklenirken, mal varlıkları elinden alınıp yoksullaştırılırken, savaşa sürüklenirken, kadın dayanışma evlerinin tümü kapatılırken, kadın cinayetleri önlenemezken, neyin istikrarı diye soruyor kadınlar? Temel mesele iktidarın kendine biat edecek-ki bu biat AKP için çok önemli, bir toplum istiyor. Kadınlar soruyor, AKP eliyle aile eve isimden kurtulmuşken, milletin başına neden tüm yetkileri eline almış birini seçelim? Öyle bir yürütme ki, devletin işleyişinin tümüne hükmeden, atama ve yerinden atma yetkisine sahip, bu şekilde kuşatıyor. Bağımsız olması gerkeen bu yargı da, ince hesaplarla, dolaylı yollarla yine Cumhurbaşkanı’na bağlanıyor. İktidarın uygulamalarında ikibaşlılıktan eser yoktur. Başbakanlık kaldırılmakta ve bakanları atama yetkisi, yürütmeye, Cumhurbaşkanına verilmektedir. Kaç Cumhurbaşkanı yardımcısı olacak, 1-2-3 bir gün sonsuz. Bir kez Başkan seçilen 15 yıl yerinden ayrılmayacaktır,sorumluluğu denetlemesi de çok zor bir hesaptır. Biz kadınlar yasal kazanımlarımızı geri istiyoruz ve hayır diyoruz.
Ali Faik Aydın: Kızgın nutuklardan anladığım kadarıyla sanki bir kişi cinnet geçiriyormuş gibi bi görüntü var. Ayrıca gizli oy kuralı Meclis’te bozuldu. Küstahça göstererek ,“evet” oylarını kullandılar. Bu anayasa baştan beri çökmüş durumda hukuk açısından. Tüm kamu araçları, alanları, birimleri “evet” oyu için baskıyla kullanılmakta. Bu haksız rekabet nedeniyle seçimi sakatlamaktadır hukuken. Anayasa yetkilerin sınırlandırılması demektir, mutlak olanın anayasaya ihtiyacı yoktur. Mutlak olan, içinden geldiği gibi davranmak ister. Anayasa o yetkilerin sınırlandırılması demektir. 1800lerde yılında İngiltere’de Magna Carta, kralın haklarını kısıtladığı için ilk anaysa sayılır, bizim anayasamız 1876, 1921 ve 1924, sonra halk oylamasıyla seçilen 1961 ve sonraki 12 Eylül anayasası, bir de 2010’daki çok kapsamlı anayasa değişikliği. Bu kadar anayasa değişti, tüm yetkileri kullanıyorlar, acaba, bu anayasa değişikliğiyle kendinden mi, kurtulmak istiyor?
Yakup Karabacak: 3 aşağı 5 yukarı araştırma sonuçlarında şunu anlıyoruz, kim öndeyse 1-2 puan farkla önde. Şu daha aktüel bir soru oluyor: Evet çıkarsa ne olur, hayır çıkarsa ne olur? Hükümet her iki taktirde de bir erken seçimin olmayacağını söylüyor. Evet çıkarsa, Meclis’in önüne siyasi partiler kanunu ve seçim kanununa bir revizyonun geleceğini ekledi. 17 Nisan sonrasına da konuşmalarımızda yer verebiliriz.
Berna Akkizal: Son iki ayda neler yaşadık, onlara göz atmak istiyorum. 15 gün sonra referendum için sandığa gideceğiz, fakat halen OHAL koşulları içerisinde yaşamaya devam ediyoruz. Kanunda yazdığı şekliyle referendum yapılamıyor ama tam 10 Nisan’da OHAL kalkıyor. Bu iki ayda adil bir propaganda süreci yaşanmadı. Kampanyaları yasaklama yetkisi valilelere verildi. Bazı illerde “hayır” kampanyası direk olarak vali tarafından yasaklandı. Bu İstanbul dışında bazı illerde sadece “evet” propagandası yapıldı, demek. Toplum “hayırcı” ve “evetçi” olarak ikiye ayrılmış durumda. OP raporunda ve korkulan sonuçlardan biri diye bahsetmiştik. “Hayır” diyenlerin de terörist ilan edildiğini hepimiz biliyoruz. Daha sivil bir anayasaya kesinlikle ihtiyacımız var, 30 yıldır darbe anayasasıyla devam ediyoruz. Ama bunu, bir arada sivil toplumun da fikrini alarak, muhalafetin fikrini arak bir anayasayı oylamız gerekiyordu, tepeden inme değil! Kaldı ki, muhalefetin, halkın oy vererek Meclis’e soktuğu vicdanının bir kısmı da şu anda hapiste. Çok adil bir süreç yaşanmadı ve sonuç ne olursa olsun, çok hakkaniyetli bir sonuç olmayacağını düşünüyorum. 15 gün sonra vicdanınızı dinleyerek oy vermeniz gerektiğini ve buna göre yeni anayasayı oylamamız gerektiğini düşünüyorum.
Doğan Bermek: 16 Nisan’ın çok fazla konuşalacak bir tarafı kalmadı, olan oldu, herkes oyuna karar verdi. Hükümetteki korku biraz daha artıyor, artan korku biraz daha baskıya ve artan yalana dönüşüyor. Dün Başbakan, “AKP vekilleri arasında bylock kullanan yoktur”demiş. Göz göre göre yalan söylenmez. Hükümet Türkiye’ye mahalle camii gibi muamele ediyor. Kamu kaynaklarının kullanımı çok ayıp ve edepsiz bir halde artık. Bunların hesabı sorulacaktır bir gün. Beni şaşırtan, Türkiye getiğimiz birkaç haftada dış politkada inanılmaz handikaplar yaşadı, büyük zararlar gördü. Ama ne muhalefeti ne de iktidarı bu zararı düzeltmiyor. Amerika 24 Mart’ta ilan etti, bundan sonra –ki Türkiye’den, Osmanlı’dan bağımsızlığını kazandığı, kurtuluş günü 25 Mart, 25 Mart Amerika ve Yunanistan’ın Demokrasi Günü olarak kutlanacak, bu değişiklikten kimsenin haberi yok., hiç bir gazetede küçücük bir haber yok, görmedim. Bunun 196. Senesini kutladılar. Suriye’de rezil rüsva olduk geldik, sadece şehitlerimiz var, Hürriyet’te şehitlerin kahramanlık hikayeleri başladı, o çocukları yaşatıyor olsaydık daha iyi olurdu.Hollanda’da bir ülkenin bakanı başka bir ülkeye kapının altından girmez ya, ayıptır. Bunların hepsinin hesabı görülecek. Seçim için ise, yok dendi ama ben ve Abdurrahman Dilipak “erken seçim var” diyoruz. “Evet” çıksa da, “hayır” çıksa da, erken seçim olacağını söylüyor Abdurrahman Dilipak, beni boş verin, kendisi hükümete çok yakın biri, bunu söylüyor. Vaziyetimiz akıl almaz şekilde kötü, devlet yönetilmiyor, tefessüh etmiş şekilde, çökmüş, netliği kalmamış. Kimin eli kimin cebinde belli değil şu an bizim devletimizde. Bu koşullarda referandumu konuşmak anlamsız, referandumdan sonrasını konuşmak lazım. 270 kadar stö ile çalıştınız, biz DDA’da 290 kadar stö ile çalışıyoruz, belki 80-90ı ortaktır ama en az 400 stönün çok net bir görüşü olduğu çok belli. Bu ülkeye doğru dürüst bir anayasa lazım. Ve bu anayasa Türkiye’nin iktidarı, muhalefeti, sivil toplumuyla hazırlanmadığı sürece bu ülke yönetilebilir bir ülke olmayacak, hep böyle sorunlar çıkacak. 15 senedir iktidarda olan adamlar, ülkenin çöktüğünü kendileri söylüyor. “Daha güçlü bir Türkiye” deniyor, 200 milyar dolar borcu vardı, 430 milyar dolara çıkarttınız. Kuruluşundan 70. Yılına kadar yaptığı borcum tam 2.5 katı kadar borç yapıldı 15 senede. Şimdi bana güç lazım deniyor, kendi çökerttiği yerde, biraz daha bana bırakın ben kurtaracağım diyor ama ona bırakarak kurtarmanın imkanı kaldığını da tahmin etmiyorum ben.
Hüsnü Adalı: 270-290 sivil toplum örgütünün, 300-500… önemi yoktur, önemli olan devlete hükümete mesafeli mi, değil mi? Bakanların odasından çıkmayan sivil toplum örgütlerini siz ciddiye alabilirsiniz, ben ciddiye almam. Sayısı değil, hükümete mesafesi önemli bence. Yasal başka birşey, meşru başka birşey. Bu kadar otoriter, hayırı ötekileştiren, onu hainlikle suçlayan bir yönetim, bürokratların seçimlere katıldığı, okul bahçelerine, cami duvarlarına, mezarlıklara evet pankartının asıldığı bir seçim… tabi ki, legaldir ama meşru değildir, sonucu ne olursa olsun. CHP haksız, liberaller, kürtler haksız, gayler, lezbiyenler haksız… haksız babam haksız, dini bütün olduğunu iddia eden arkadaşlarımız haklı, tabi bu da eşyanın tabiatına aykırı. Dün okuduğum kitapta öğrendim, Kemal Gözler, değerli anayasa hukukçusu yazmış herkese öneriyorum, bu bir referendum değil, plesibit zaten. Esasında Ak Parti’yi seven arkadaşlarımız da hayır demeli, çünkü meşruiyetini yitirecek Ak Parti ve Erdoğan. “Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır” diyorlar, onun için biz hayır diyoruz. Takım tutan hakeme hayır, arkadaşlar. “Hayır diyelim, hepimiz kazanalım” çok güzel bir slogan. Haklılık bakidir, güçlülük baki değildir. Dünya siyaset tarihi, yüzyıllardır kendilerini diktator yapıp daha sonra o yasalar tarafından başka biri geldiğinde indirilen ve aynı eziyete maruz kalan insanların tarihidir. Kötü olan toplumun 20-30 yıl bedel ödeyecek olması. Bu şekilde evet de çıksa, hayır da çıksa kaybettin zaten. Bir maçın uzatmalarının uzun sürmesi, uzatmaların uzatma olduğu gerçeğini değiştirmez. 2010 referandum, 2013 Gezi’de “%50yi zor tutuyorum”dan sonra, bu iktidar ve Erdoğan uzatmaları oynamaktadır. Gönül rahatlığıyla Hayır oyu vereceğim. Mantıklı, vicdanlı, objektif , ahlaklı çoğu hukukçu, KHK ile görevden alındılar, İbrahim Kaboğlu gibi, Murat Sevinç gibi… böyle kitap yazdıklarında insan görüyor bazı şeyleri ve müsterih bir şekilde veriyor oyunu, tavsiye ederim.
Vasfi Kösebey: Hayır broşürünü okudum, hiç ciddiye alınacak tarafı yok. 40 maddede evet denirse, Türk ekonomisine ne gelecek… o anlatılıyor, okuyabilirsiniz, veririm size. Diktatör olcak deiyor, öyle birşey yok, seçimle gelecek, seçimle başka biri de gelebilir. Ben Beykoz’da Halk Parti’nin arabalarını görüyorum her tarafta, kimse kimseye birşey demiyor. Bundan sonra, Fetöcülerin bir hazırlık içinde olduğunu söylüyorlar, kaostan bahsediyorlar. Çünkü bir kısmı Kemalizm’e bürünmüş vaziyette. Hesap da sorulsun yani, 27 Mayıs’taki gibi… valinin bir şeyi yasaklaması mümkün değil, inanasım gelmiyor. 375 stö kapatılmış, ihtilal hazırlıkları içerisinde oldukları için. 112 gazeteci tutuklandı, 130 medya organı kapatıldı doğru, hepsi 15 Temmuz’un hazırlayıcısı, savunucusuydu. Devlet ve ihtilalin şakası da ciddidir. Ihtilaller vücuttaki kanser gibidir, mutlaka atılması gerekir. Çünkü, bizdeki eğitim sistemi tamamen vesayet üzerine kurulmuştur. Bu sistem çıkmaza girdiği zaman, kurtarıcı bekleyecektir. Kurtarıcı da ordu! Dolayısıyla göreceğiz, memleketin batacak hali yok, 17 nisanda da sonrasında da hiç bir şey olmayacak. Devlet idare edilemez diye bir şey var, anlamıyorum, bu kadar adam tutukluyorsun, bu ibr idareyle yapılıyor. 69da bir emniyet müdürü Demir soyadlı, Cavit Tanyol dedi ki, Demirel Başbakandı, “Demir kadar gücü yok” dedi. İdare edemiyordu devleti. Bugün öyle değil ki, fetöcüler çok karıştırdı doğrudur, bugün öyle bir şey beklemek mümkün değildir. Geçen gün de tahliye edildi bazıları. Ben de size tavsiye ediyorum, bu 18 maddeyi, buradaki 40 maddeyi okuyun. Her şey demokratik ortam içerisinde devam ediyor. Atilla İlhan’ın bir konuşmaı vardı, çalışan kadının nasıl dejenere olduğunu anlatıyor. Kadınların çalışacağı yer vardır, Anadolu kadını çalışır tabi.
Mustafa Haksever: Sadece Türkiye değil, dünya olağanüstü bir durumdan geçiyor. Olaylara daha gerçekçi yaklaşmak gerekir. Dışarıdan her taraftan kuşatılımş, içeriden karıştırılmak istenen bir Türkiye.önüne geçmek için once iç siyasetin düzeltilmesi gerekir ki, dış diyasette başarılı olunabilsin. Milletimiz, toplumumuz bunun farkında. Onun için geçtiğimiz seçimde tek başına iktidar şansı vermedi, ki Meclis’te bir araya gelin, uzlaşın ve iç siyaseti düzeltin, ondan sonra da dış siyasette de başarılı olun ihtarı verdi, iktidara da muhalefete de. Bunu acı bir şekilde izledik, siyasiler mecliste uzlaşarak kendi idare edebileceği kanunları uzlaşıp, yapıp dışarıya karşı güçlü olması gerekirken, hiç istemediğimiz görüntüler yaşandı meclisimizde. Millet bunu ibretle izledi. Bunun hesabını sorma kararını verdi, Milletimiz siyasilerden daha ileride, bilinçli, ileri görüşlü. Ben milletimizden eminim, siyasilere güvenmiyorum ama bu millet güveniyorum.
Mecliste hiç uzlaşan bir görüntü olmadı, bir kısmı yapıcıyken, bir kısmı yıkıcı oldu. Milletin iki aylık kampanyada ikna olduğunu sanmayın. Millet iki ay öncesinden de bu siyasilere ders verme kararını vermişti. Kardeşim seni temsilci olarak göndermişim ben, niye görevini yapmıyorsun. Gerek iktidar, gerek muhalefet bu hesabı soracak millet. Siyasetin bu iki aylık süreçte stratejisi belli, allem kullem… gerçek değil. Millet bunu da biliyor, affetmeyecek. Netice itibariyle yetki milletin., bu ümit verici. Bu karar hepsinden iyi olacaktır inşallah.
Erdal Şahan: Anayasa, Meclis’ten geçtiği günden itibaren, geçerken de uzlaşıyla geçmedi. Halkın önüne getirildği zaman, evetçiler-hayırcılar arasında adaletli bir şekilde denge sağlanmadı. Her şeyden önemlisi tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanımız, hiç bir zaman tarafsız olmadı. Bizim karşı çıktığımız şeylerden bir tanesi, bundan sonra-eğer evet çıkarsa, resmi olarak kanunla tarafsız olmayacağı. Şimdi ki anayasa resmi olarak Cumhurbaşkanı tarafsız olmalı diyor.
Cumhurbaşkanı, başka siyasiler, bu koltukların gelip geçici olduklarını group bu koltukların hakkını vermeliler. Kamu araçlarının kullanılması, valilerin bazı etkinlikleri engellemesi, çeşitli bölgelerde bunların hepsi yaşandı. Nasıl ki Hollanda’nın bizim bakanımızı orada yasaklaması-kısıtlaması buradaki halkın zoruna gidiyorsa, siyasiler bunu zorlamayla yaptırdı bu ayrı bir konu, nasıl ki Türkiye’nin küçük düşürülmesine üzülüyorsak, bizi yönetenlerin de bulundukları koltuklarda buna gore davranması lazım. Başbakan diyor ki programda, 14ünden once biz oraya gidemeyiz, başka bir kuvvet-güç bakanı zorla oraya yolluyor. Bütün bunları düşündüğümüzde bunların hepsinin bir siyasi oyun olduğunu-allem gullem olduğunu hepimiz görüyoruz.
Cumhurbaşkanı valiyi atıyor, parti başkanı olduğu için de aynı zamanda il başkanı. Vali mi güçlü olacak, il başkanı mı? Parti devletine doğru gidiyoruz. Kaymakam mı daha güçlü, il başkanı mı? O zaman vatandaşları bugün ki kutuplaşmadan kurtaramayız. Milletin görmesi lazım, Aliyev eşini başkan yardımcısı yaptı. Bu anayasa da onu getirebilir, aynı yetkiyi veriyor. Kızını, akrabasını herhangi bir şekilde yardımcısı yapabilir, bunun adı saltanat, başkanlık da değil! Ben bu maddeye de hayır diyorum, buna sınırlama getirilmeli, şu anda, Cumhurbaşkanı dışarıya gittiğinde Meclis başkanı ona vekalet ediyor, yani halkın seçtiği insanlar.
Cumhurbaşkanının fesih yetkisi var, her ne kadar yok dense de. Halkın %100ünün temsil edildiği Meclis’I fesh etme yetkisi var. Buna da karşıyım. Cumhurbaşkanını yargılayacak tek merci olan Anayasa Mahkemesi’nin neredeyse tamamını Cumhurbaşkanı atıyor. Yani, siz burada beni yargılayacaksınız, sizzler benim arkadaşlarımsınız, ben buraya istediğim suçla çıkabilirim. Ben buna da karşıyım.
Daha da önemlisi, evet çıkarsa, biz bundan sonraki hayatımızın tamamını OHAL kapsamında geçireceğiz. Şu anda OHAL’de Cumhurbaşkanına verilmiş en büyük yetki kararname çıkartması.dır. Habire kararnamelerle, arada suçlularla birlikte suçsuzlar da suçlu diye sıfatlandırılıp, ekmekleriyle oynanıp, hayatının bundan sonrasında işsiz olarak bırakılıp, mahvedilebiliyor. Cumhurbaşkanı’nın Meclis’e sormadan kararname yetkisi de var, ben buna da karşıyım. Diyelim ki bütçe yapılıyor, Meclis Kabul etmezse o bütçeyi, Cumhurbaşkanı tek başına önceki bütçenin üzerine istediği oranda bir artış yaparak devam ettirebiliyor. Nerede kaldı Meclis’in hükmü? Bakanları dışarıdan atıyor, seçtiğimiz adamlara ne oldu? 600e çıkarttık daha iyi çalışsın diye, hiç sözü yoksa bu 600 vekili niye seçtik, niye maaş vereceğiz, emekli olunca maaşları devam edecek? Bizim asgari ücretli vatandaşlarımız 1400 lira almaya devam etcek. Biz niye bu adamlara ömür boyu maaş vereceğiz? Bütün bunları düşününce ve bugüne kadar Ergenekon, Balyoz, FETÖ ve daha yeni 1 Nisan reklamı gördünüz… daha yeni Sağlık Bakanıyla açılış yaptı, istihdamı arttıracaktı ve bütün marinaları bu adamlara verdiniz. Resmen tehdit eder gibi, “Küçük kardeş sana yapacağımız bitmedi” diye reklam dönüyor. Bu kadar kandırılan bir durum var. ben nasıl güveneceğim de, bütün yetkileri vereceğim? Denetimin şart, yargının bağımsız, Meclis’in denetim hakkı olduğunu düşünerek “hayır” diyorum.
Faik Güleçyüz: Esas olan bu referendum da değil, 2019’daki Cumhurbaşkanlığı seçimi. Çok uzak bir zaman değil. Bana gore dananın kuyruğu orda kopacak. Sayın Erdoğan’ın karşısına kim çıkacak? Dikkatimi çeken, hayırcıların dillendirdiği “tarafsız cumhurbaşkanı, partili cumhurbaşkanı”… Rıza Türmen’in uzun bir yazısı var, “Cumhurbaşkanını TBMM seçsin” diyor. Şaşırdım, nasıl olacak, tekrar referanduma mı gideceğiz? Bu mümkün değil, o iş bitti, artık halk seçecek, hesabı buna göre yapmalı, buradan çıkıyor problem. Düzeltmemiz lazım bunu. Partili olmuş, önemli değil, Obama, Hollande… burada üç aday partili değil mi, Demirtaş, Ekmeleddin… tabi ki partili olabilir, siyaseti olacak, katılmıyor bu tarafına. Bence evetin kaybettiği açık, ister evet, ister hayır çıksın, kafa kafaya gidiyor çünkü.
Şahin Tekgündüz: Yeni anayasa gerçekleştiği takdirde, Türkiye’yi uzunca ya da kısa bir süre sadece AKP mentalitesi yönetecek. Ben buna şiddetle isyan ediyorum. Nasıl bir siyasi parti ülkenin herşeyini yönetme imkanı bulabilir. Hedef bu zaten. Eğer Türkiye’de, democrat ülkeler uygulanan yapıda bir anayasa yapılabilirse, o takdirde Cumhurbaşkanını parlamenter sistemde yine Meclis seçebilir, o iş bitmiş değil. Önemli olan anayasa gibi anaysa olması, umarım torunlarımız görür. Hayırlar çoğunlukta ama hayata geçirilmeyecek, engellenecek. % 52 hayır.
Vasfi Kösebey: Cumhurbşakanı OHAL çıkarabilir, Meclis onaylamazsa olmaz, buna benzer şeyler yanlış aktarılıyor. Çoğunluklu demokrasi, %51i aldı mı, o iktidar iktidardır. Eskiden %30 almış adamı Başbakan yapıyorlardı. Tahammül edeceğiz. Benim gördüğüm millet dersine iyi çalışmamış, Halk Parti eskiden söylediği lafları söylüyor. Cumhurbaşkanı elbette partili olacak. Bu zamana kadar ki tüm Cumhurbaşkanları partilidir. Valilerle ilgili yoruma asla katılmıyorum. Tahrik edici şeylere tevessüh edilmemeli. Kazansa da kazanmasa da memleket karışacak, tavır Kabul edilemez. Avrupa, ABD, dünya bize karşı. 1957 Rockfeller Eisenhower’a Menderes’e yardım etme diyor, edersen, kısa zamanda kendini toparlar, para vermiyorlar Menderes’e. Tahminim %56 evet, % 42 hayır.
Berna Akkizal: Benim tahminin % 55-60 civarı hayır, % 45-40 civarı evet.
Hüsnü Adalı: 54 hayır, 46 evet bekliyorum ben. “Başkan aynı zamanda parti lideri olacağı için partisinin milletvekili listesini belirleyebilecek. Peki bu milletvekilleri Başkan ve ekibini denetleyebilecek güven ve cesareti nereden alacak?” buna benzer sorular cevapsız kalıyor. Mesleki kariyeri Başkan’ın elinde olan Anayasa Mahkemesi’nin üyeleri Yüce Divan’ın konulması durumunda Başkan’ı nasıl yargılayacak? Bu durumda yurttaşlar tarafsız yargılandığında nasıl emin olacak? Başkan’ın halk tarafından seçilmeyen eşini, oğlunu, kızını ya da yargıdan kaçırmak istediği herhangi bir yandaşını yardımcı olarak atanmayacağında nnasıl emin olacağız? 18. yyda Lord Actorn diyor ki “Mutlak iktidar mutlak bozar” %99.99 evet çıksa da ben 17 nisan sabahı hayır demeye devam edeceğim. Meşru olan bana göre bu, liberal özgürlükçü biri olmam bana bunu gerektirir. Evrensel anayasal haklar, insan hakları hayırın arkasında, nasıl 2010 da evet dedik, şimdi de hayır diyorum.
Mustafa Haksever: Seçimlerden önce “Artık siyasetin Türkiye’deki stratejisi değişmeli” demiştim. Artık eski siyaset anlayışı, yerini daha aktif siyaset anlayışına yönlendirmeli. Partinin değişerek gelişmesi gerektiğini ifade etmiştim. Meclis’teki bütün partilere baktığımızda buna en yakın çalışmayı Ak Parti yapmıştır. Gerek başkan değişikliği, gerek bir ihmal veya şikayette gerekli gördüğü hemen değiştirme konusunda en uygun davranan Ak Parti. Bu takdir görmüştür. Toplumun ihtiyaç duyduğu projeleri hayata geçirmesi, takdir görmüştür. Halk bunu da değerlendirip, ona gore takdir edecektir. Ben evetin 57, hayırın 40larda olacağını düşünüyorum.
Doğan Bermek: Kur’an her ne kadar Fatiha ile başlıyorsa da, ilk ayet “oku” sonra da “yaz”. 18 maddeyi okuduktan sonra nasıl böyle karar veriliyor anlamıyorum. Mustafa Bey doğru şeyler söylüyor, AKP’de insanlar çok hızlı yer değiştiriyor. Ama arkasında bir siyaset yok. Bunların arkasında komutlar ve talimatlar var. komut ve talimatla değişen bir partiyi, doğru politika olarak görmek benim için çok güç. Mustafa Bey öyle görebilir. Ben toplumun üstünde baskı olmasa ve seçime müdahele olmazsa, ki 15 gün çok önemli, hayırın %60lara yakın olacğaını düşünürüm. Ama sonucun 60 çıkıp çıkmayacağı kuşkulu, diyelim 57 çıktı, 57 ile bir ülkede anayasa olmaz. 70-80 mutabakatla kurulabilir. 50 de 60 da çıksa, bu oranla kaybedilmiştir, toplumun çoğunluğu lazım. 400 vekil nasıl yeni Başkan’ı gönderemiyorsa, aynı oran anayasa için de geçerli. Seçmenlerin 5te 3ünün evet diyeceği bir Anayasa oluşturun bakalım. O zaman çözebiliriz.
Tennur Koyuncuoğlu: Bu anayasa değişikliğinin Türkiye için tuzak olduğunu düşünüyorum. Başkanın egemenlik hakkını tek başına almasının nedeni, bir federasyon yapısını kurmak isteği olduğu. Ki bunun ilk habercisi İBB Başkanı “İstanbul için özerklik istiyoruz” oldu. Diğeri ABD bu değişikliğin arkasında çünkü diktatör gibi bir bşkan seçitrecek, ondan sonra Saddam gibi ülkeyi parçalayacak. Hayır çıkarsa parlamentoya güven kaybı olacaktır ve erken seçime gidilmelidir. Evet çıkarsa devletin açıkça çöktüğünü göreceğiz. Muhalefet birleşip, en yakında seçimle de olsa gelecek. Ben korkuyorum, %53 hayır, %47 evet.
Erdal Şahan: Avrasya’nın anketi %55-45 demiş. SONAR %51 hayır, 49 evet, Cumhurbaşkanının kaç oy alacağını bildi. 16. madde içerisine sıkıştırılmış Meclis’e götürmeden, Bakanlar Kurulu’na bile sormadan Başkan’ın teşkilatları düzenleme yetkisi var. Güneydoğu’dan başlayarak, sadece İstanbul değil, Türkiye’yi şekillendirme yetkisini veriyoruz. Tayyip Erdoğan vatansever olabilir ama bu anayasa geçtikten sonra Erdoğan’ın yerine gelebilecek birisi, -ki şu ana kadar Türkiye hem müdahelelerle şekillendi, tehlikeli olabilir, 20 senede bir darbe oluyor Türkiye’de. 23’te Meclis kuruluyor, 38’de Atatürk ölüyor, 41’de anayasa yapıyorsunuz, 60’ta ihtilal, 61’de anayasa, 78-80 arası Türkiye’ye karışıyor, 80’de darbe, 81’de anayasa, 2000lere geliyorsunuz, anayasayı fırlattırıyorsunuz, geldiğimiz yılda 2016’da darbe girişimi ve tekrardan Anayasa değişikliği. İstatistikler yalan söylemez, dikkatli olmakta fayda var.
Ali Faik Aydın: O kadar yetki kullandılar, bu kadar yolsuzluk var, daha fazla yetki isteyererk tırmandırmak zorunda. Az yetkiyle sorunları çözemiyor, daha çok yetkiyle cezai sorumluluktan da kurtulma amaçlanmaktadır. 400 vekil soruşturma açılmasına karar verirse ancak cezai-hukuki sorumluluk başlamaktadır.