YER: Iğdır Doğuş Gazetesi
TARİH: 1 Nisan 2017 Cumartesi
SAAT: 13.00
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Nizam Öztürk (Tider)
2 / Tahir Kavri (Çağdaş İlerleme Derneği)
3/ Serbülent Güneş (Iğdır Genç-Der)
4/ Halit Öztürk (Gazeteciler Derneği)
5/ Kemal Güney (Avcılar Derneği)
MESLEK ODALARI
1/ Cüneyt Güneş (Ziraat Odası)
SENDİKALAR
1 / Ahmet Karakuş (Yol-İş Sendikası İl Tem.)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1/ Mehmet Alp (Eski Belediye meclis üyesi-Kanaat önderi)
GOZLEMCİLER
Murat Akkuş- TkMM İl Girişimcisi
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
Yok
BELEDİYE BAŞKANLARI
Yok
MESAJ YOLLAYANLAR
Yok
MEDYA
Her zaman ki gibi haber yapıp meail atıyoruz. Hepsinde haberimiz çıkıyor.
MODERATÖR
Murat Akkuş- TkMM İl Girişimcisi
KONU
Anayasa Değişikliği Referandumu
KONUŞULANLAR
Serbülent Güneş (Iğdır Genç-Der): Yapılması istenen değişiklik anayasanın herhangi birkaç maddesinin değiştirilmesinden ibaret değildir. Tersine Anayasanın çatısını oluşturan yürütme, yasama ve yargı arasındaki ilişki yeniden belirlenirken, yetkinin tek elde toplanmasını amaçlayan, Anayasanın az çok Türkiye’nin demokratik birikiminin ifadesi olan maddeleri değiştirilerek, bir “tek parti tek adam yönetimi”nin oluşmasını sağlayacak, son derece esaslı değişiklikler yapılmak istenmektedir. Ama bu önemli değişiklikler; anayasaların halk nezdinde meşruiyetini sağlayacak olan başlıca ilkeleri; toplumsal sınıfların farklı etnik ve din-mezhep guruplarının, gençlik ve kadın hareketinin temsilcilerinin üstünde uzlaştıkları metinler olması gereğini yerine getirmek bir yana, Türkiye’nin siyasi yelpazesindeki en gerici, gerçekte ileriye doğru bir anayasa değişikliği için hiçbir talebi ve çabası olmayan AKP ve MHP’nin bir araya gelmesiyle, onların arkasındaki bir azınlığın amaç ve ihtiyaçları doğrultusunda yapılmaktadır. Üstelik MHP’nin bir bölüm milletvekilinin bile böyle bir anayasa değişikliğinin sorumluluğunu almayacağını açıkça ilan etmesiyle ortaya çıkan kutuplaşma Meclisteki desteği daha da tartışılır hale getirmiştir. Ayaklarının altındaki toprağın kaydığını gören AKP ve MHP yönetimi, anayasa değişikliklerinde ilkesel bir kural olarak görülen “gizli oy” ilkesini ihlal ederek, vekilleri kaba güçle açık oy vermeye zorlamışlardır. Böylece anayasa değişikliği daha baştan; Anayasa değişikliği Meclise HDP’nin iki eş başkanı da dahil 12 vekilinin tutuklanması, 50 dolayında vekil hakkında sayısız davalar başlatılması, her gün bir ya da birkaç vekilin gözaltına alınarak savcılıklara ve mahkemelere çıkarılmasıyla yani HDP’nin Meclis çalışmalarına katılımının engellenmesi ile getirilmiştir. Biz bu değişikliğe Hayır diyoruz.
Tahir Kavri (Toplumsal İlerleme Derneği): Anayasa değişikliği teklifi Meclisten, Meclis İç Tüzüğü’nün ihlali ve kaba güçle vekillerin iradelerine aykırı oy vermeye zorlanarak meşruiyeti tartışılır bir biçimde referandum aşamasına getirilmiştir. Türkiye’de önceki dönemleri bir yana bıraksak bile 1982 Anayasası’nın yürürlüğe girmesinden beri, “yeni bir anayasa” talebi hep gündemde olmuştur. Ama bu “yeni anayasa” isteği ne AKP’nin önceli olan siyasi partiler ne de AKP ve MHP’den gelmiştir. Tersine gerçek bir “yeni anayasa” talebi; laik ve demokratik bir Türkiye için mücadele eden ilerici demokrat güçlerden, kendi kaderini tayin etmek isteyen Kürtlerden, inanç özgürlüğü talebi giderek laik Türkiye talebine dönüşen Alevilerden, eşitlik mücadelesindeki kadın hareketinden, güvenli bir gelecek isteyen devrimci gençlik kesimlerinden ve işçi sınıfı ve emek mücadelesinin ön cephesindeki işçilerden, emekçilerden gelmiştir. AKP ve MHP’nin işbirliği ile gündeme gelen Anayasa değişikliği, 12 Eylül 1982 Anayasası’nın ırkçı-şoven, Türk-İslam sentezci ruhuna dokunmadan, bütün yetkinin tek adamda (partili cumhurbaşkanı) toplandığı ve tek partinin devlet partisi olarak tüm devlet kurumlarında örgütlenmesinin önünün açıldığı ve devlet kurumlarının da parti teşkilatına dönüştüğü yeni bir yönetim sistemi, yeni bir rejim oluşturmak amacıyla yapılmak istenmektedir. Bu yüzden de referanduma sunulan metinde ne Türkiye’nin demokratikleşmesi, özgürlüklerin genişletilmesi ne milyonlarca Kürdün, Alevinin yılladır süren mücadelelerine yansıyan beklentiler ne de işçilerin, emekçilerin ve öteki toplumsal kesimlerin taleplerine karşılık gelecek düzenlemeler vardır. Bu değişiklik; yasama, yargı ve yürütme gücünün “tek kişi”de toplandığı, o tek kişinin başında olduğu partinin de “devlet partisi” olarak örgütlenmesinin (aynı zamanda da devlet kurumlarının partinin örgütleri olarak kadrolaştığı) yolunun açıldığı düzenlemelerden ibarettir. Bu yüzden de AKP-MHP koalisyonunun elinde çıkan Anayasa değişikliğinin, “12 Eylül Anayasası’na göre şurası üstündür” denecek bir yanı olmadığı gibi, 12 Eylül Anayasası’na göre daha gerici, daha antidemokratik, güçler ayrılığını bile tamamen görüntüye indirgeyen bir düzenleme olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Kemal Güney (Avcılar Derneği) : Evet cephesi içindeki MHP ve AKP uzunca bir zamandan beri fiili bir koalisyon içindedirler ve MHP savaş, terörle mücadele, OHAL uygulamaları, KHK’lerle yapılan kıyım, basın özgürlüğünün ayaklar altına alınması, savaş politikaları gibi Hükümetin başlıca iç ve dış politikalarında AKP’yi, AKP içindeki kimi vekillerden bile daha militanca desteklemektedir. Bu yüzden de referandumda “evetçiler”in daha birlik bütünlük içinde davranmaları, tek bir merkezden yönetilen bir kampanya yapmaları söz konusudur. Dahası kampanyanın ilk iki haftası da göstermiştir ki; anayasa değişikliğinin asıl “proje sahibi” olduğu gibi, “evet” kampanyasını asıl lideri de Erdoğan’dır. AKP ve MHP dolgu maddesi olarak kullanılmaktadır. Bu yüzden AKP ve MHP’nin ona bakarak, ona ayak uydurmaya çalışarak kampanyaya katılacakları anlaşılmaktadır! Hayır cephesinde ise CHP’den BBP’ye, Emek Partisi’nden Vatan Partisi’ne HDP’den MHP muhalefetine, Alevi örgütlerinden çeşitli sendikal merkezlere, değişik, olağan koşullarda bir araya gelmesine tanık olunamayacak siyasi ve toplumsal kesimlerin temsilcilerini kapsayan çok geniş bir kesim vardır. Ancak bu kesimler hayır kampanyasına ortak talepler etrafında, bir merkez oluşturup, ortak eylemler yapacak bir organizasyona sahip değildir. Tersine, belki ortak noktaları “tek adam yönetimine hayır” dedikleri tek taleptir ama “tek adam yönetimi”nden bile herkesin anladığı farklıdır. Başka bir söyleyişle bu kesimlerin her birinin “hayır” gerekçesi ya da “hayır” derken beklentileri birbirinden tamamen farklıdır. Bu yüzden de geniş bir yelpazeye sahip olan hayır cephesinin ortak bir merkezi koordinasyonu olmadığı gibi ortak bir kampanya stratejisi yoktur. Belki yerellerde bazı partiler, sendika ya da diğer örgütler elbette ortak çalışmalar da yaparlar, en azından ortak bazı kitle etkinlikleri, miting, konser ve benzeri gösteriler yapabilirler ama o kadar! Kısacası bu cephe; sadece hayır demekte birleşebilen ama ülkenin iç ve dış politikası emek mücadelesi ya da akla gelebilecek her mücadele alanında birbirine karşı da mücadele eden parti ve çevrelerden oluşmaktadır.
Mehmet Alp (Eski Belediye meclis üyesi-Kanaat önderi): MHP muhalefeti (“Türk milliyetçileri hayır diyor” platformu) “tek adam yönetimine hayır” demektedir ama Kürt sorununun terörle mücadele kapsamında görülmesi, Suriye politikası, AB ile ilişkiler vb. konularda AKP ile paraleldir. Ya da CHP, HDP ile yan yana görünmemek için olmadık bahaneler öne sürerken onunla “tek adam diktatörlüğüne hayır” demekte birleşmektedir. Hemen başlıca politikalarında Erdoğan’la aynı çizgide olan Vatan Partisi, referandum konusunda “hayır” cephesiyle ortak tutum almaktadır. Elbette ki aynı tarafta yer alan çevrelerin ortak bir stratejisi ve pek çok konuda birlik içinde olmaları ilk bakışta iyi görünebilir. Ve herkesin kendince “hayır” dediği bir cephenin ayrı ayrı hareket etmesi bir dezavantaj gibi görünse de içinden geçilen koşullar dikkate alındığında, böylesi geniş bir “hayır” cephesinin oluşmasında ortak bir merkez ve saptanmış kimi “birlik ilkeleri”nin olmaması bir avantajdır da. Bu avantajı iyi değerlendirmek ve herkesin kendi “hayır” gerekçesine saygı göstererek, kendi “hayır”ı için çalışması çok ideal bir birlik biçimi olarak ortaya çıkmıştır. Her birlik için olmadık koşullar dayatma ve herkesi kendi doğrularında birleşmeye zorlama geleneğinin olduğu bir ülkede bu gelişme, belki gelecekteki benzer pek çok durum için de “ortak mücadele” ve “birlik tarzı” anlayışı bakımından öğretici olacaktır. Bu yüzden ve başka eklenebilecek nedenlerledir ki, “hayır” cephesinde herkesin “HAYIR”ı kendisinedir!
Ahmet Karakuş (Yol-İş Sendikası İl Tem.): 18 maddelik anayasa değişikliğine hayır: Bütün yetkilerin, yargının, yasamanın yürütmenin tek adamın elinde toplanmasına, çok partililiğin fiiliyatta tek parti sistemine dönüştürülmesine, devletin partizanlaştırılması ve partinin devlet kurumlarıyla aynılaşmasına, kısacası “tek parti ve tek adam yönetimine” hayır diyoruz. Eğer referandumdan hayır çıkarsa, Türkiye’nin halkları, tek parti tek adam yönetimini anayasalaştıran anayasa değişikliğini reddetmiş olacak. “Hayır”ın bu dolaysız hedefleri kendi başına çok önemlidir. Ama bunların ötesinde de “hayır”ın tüm siyaset sahnesini, hatta emek mücadelesini belirleyecek sonuçları olacaktır. Ki, bunları da şöyle belirtebiliriz: Fiili başkanlık sistemine hayır: Anayasa değişikliğinin MHP ve AKP koalisyonu tarafından dayatıldığı, bu dayatmanın aynı zamanda dışarda ve içerde savaş politikasını sürdürme; ülkeyi Terörle Mücadele Yasası, OHAL, KHK’lerle yönetme tutumuyla birleştiği; Kürt sorunun çözümünün “askeri çözüme” bağlandığı; üniversitelerin, Mili Eğitim’in “dindar nesiller yetiştirme” amacına uygun biçimde laik-demokratik eğitim birikimini temsil eden kadrolarının açıkça tasfiyeye yönelindiği; kamu emekçilerinin iş güvencesinin fiilen kaldırıldığı ve resmen de kaldırılacağının ilan edildiği; grevlerin yasaklanmasının rutin hükümet tutumu haline getirildiği; cihadist gruplarla işbirliği ve ideolojik yakınlığın bir iç ve dış politika dayanağı haline geldiği; bütün bunların ötesinde ülkenin fiili başkanlık sistemiyle yönetildiği koşullarda yapıldığı dikkate alındığında 16 Nisan’daki referandumda hayır demek, bütün bu politikalara ve böyle yönetilmeye de hayır demek olacaktır.
Nizam Öztürk (Tider): Korkuyla yönetilmeye ve halk iradesi istismarcılığına hayır: Referandumda hayır demek; 7 Haziran Seçimi’nin sonuçlarını tanımayan ve 1 Kasım Seçimi’nde ise “Biz kazanmazsak ‘beyaz toroslar’ sokaklara inecek” diye halkın sırtına silah dayayarak sonuç almayı amaçlayan, “referandumda ‘hayır’ çıkarsa iç savaşa hazır olun” diyen ve halk iradesini, seçimi, sadece kendi işine geldiğinde tanıyan irade istismarcılığına hayır anlamına gelecektir.
Popülizme hayır: 16 Nisan referandumunda “hayır” demek; halkın işsizlik, yoksulluk gelecek güvencesizliği gibi çaresizliklerini ve kutsal gördüğü değerleri şovenizm, dincilik-mezhepçilik üstünden istismar eden, istismarı idamı geri getirmeyi savunmaya kadar götüren keyfiyete; alçak gönüllülük görünümü altındaki aşırı kibirliliğe, hamasete; toplumun en geri duygularını “milli ve yerli” lafını ağzından düşürmeden istismar eden ama insanlığın ileri değerlerini sürekli reddeden tutuma; popülizme, hayır demek olacaktır. AKP-MHP’nin oluşturduğu külte hayır: Kuşkusuz ki 16 Nisan’da hayır demek; sadece “tek adam yönetimi” için Anayasa değişikliği dayatan MHP-AKP koalisyonunun ve arkasındaki güçlerin politikalarına, ülke yönetiminin elinde tutmak için geliştirdikleri planlarına, yönetim tarzlarına hayır demekten ibaret olmayacaktır. Daha da önemlisi, ülkedeki emekçi sınıflar üstünde oluşturdukları AKP-MHP kültünün, işçi sınıfı ve emekçilerin emek mücadelesi ve ilerici demokrat güçlerin demokrasi ve özgürlük mücadelesi üzerindeki ideolojik kabuğun parçalanması için de son derce elverişli bir ortam oluşturacaktır. Çünkü 16 Nisan’da “hayır” demek, AKP-MHP şahsında temsil edilen ideolojik kültün ve siyasi erkin ayağının altındaki “turkuvaz” halıyı çekmek anlamına gelecektir. Bu bir yandan MHP içinde daha bugünden ortaya çıkan ayrışmayı yoğunlaştıracak, öte yandan da AKP içinde uzun zamandır küçük çatlaklara sebep olan fay hatlarının kırılmalara yol açacak kadar derinleşmesinin imkânını artıracaktır. Daha da önemlisi yığınlar üstünde oluşan kültün kırılmasıyla, geniş emekçi yığınların, kendi talepleri etrafında bir sınıf olarak davranmaları ve yeni bir siyasi yönelişe geçebilmelerinin önündeki engeller bir ölçüde etkisizleşecektir. Dolayısıyla 16 Nisan referandumunun, 7 Haziran Seçimi sürecinde ortaya çıkan geniş halk yığınlarının AKP kültünden kurtularak, yeni bir siyasi hatta geçmeleri için uygun bir zemin oluşturmasına benzer bir ortamı yaratacağını söylemek yanlış olmaz. Ama gidişatı belirleyecek olan, sadece elindeki güçler ne kadar büyük olursa olsun iktidarı elinde tutanlar olmayacak, aynı zamanda barış, demokrasi ve özgürlük isteyen ve ”hayır” etrafında birleşen güçlerin mücadelesinin kazanacağı boyut, dolayısıyla “evet” güçleriyle “hayır” güçleri arasındaki mücadeledir. Kısacası gerek referandum sürecindeki provokasyonların önlenmesi gerekse referandumda “hayır” çıkması durumunda “hayır”la elde edilen mevzilerin korunması ve ilerletilmesinin şartı, sinmek, boyun eğmek değil “hayır” güçlerinin mücadelesi olacaktır.
ORTAK GÖRÜŞ
Yok
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Sivil toplum kuruluşuna duyuru yapıldı. e-mail? Sözlü? Telefonla? Mesajla Toplantı lobisinde bulunuldu. Toplantıda Çay, kahve ve kuru pasta ikramı yapıldı.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Mesajla ve Telefonla davet edildiler.
MEDYA İLE
Ulusal basın temsilcileri ve yerel basın mensupları davet edildi. Gelemeyenlere haberi attık. Yayınladılar.
KATILIMCILARLA
Katılımcılarla birlikte yerel konuyu belirlemeye devam ediyoruz.
SONUÇLAR
Iğdır küçük Millet Meclisi çalışmalarını sürdürüyor.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Iğdır kMM Girişimcisi Murat AKKUŞ