YER: Çankaya Bld. Ek Binası Mithatpaşa Cad. No:52 3. Kat Kızılay
TARİH: 8 Nisan Cumartesi
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Kırmızı Şemsiye ve İnsan Hakları Derneği (Belgin Çelik – Raportör)
2 / Şiddetsiz Toplum Derneği (Rıza Sümer – Başkan)
3 / Doğal Yaşam Derneği (Yıldırım Kaya – Başkan)
4 / Mazlum-Der Ankara Şubesi (Ali Dalaz – Yönetici)
5 / Atatürk Çizgisi Platformu (Metin Genç – Başkan)
6 / Yaşam İçin Ses Ver (Atilla Dirim – Üye)
7 / AKA-DER (Ayla Yılmaz – Üye)
8 / Uluslararası Bağımsız Denetçiler Derneği (Eyyüp Sabri Güler – Üye)
9 / Elvan-Der (Mahmut Emin Avcı – Başkan)
10 / Evrensel İnsan Hakları ve Özgürlükleri Derneği (Lütfi Gölpunar – Başkan)
11 / AEGEE Ankara (Veysel Parlak – Üye)
12 / Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi (Mahmut Konuk – Üye)
SENDİKALAR – KONFEDERASYONLAR
13 / Özgür Eğitim-Sen (Mehmet Yıldız – MYK Üyesi)
DİĞER KATILIMCILAR
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 2 izleyici katıldı.
MODERATÖR
Oya Özden
GENEL KONU: Anayasa Değişikliği
KONUŞULANLAR
1 / Rıza Sümer: KEŞKE; Anayasa değişikliği, TBMM’de bulunan tüm partilerin uzlaşmasıyla hazırlansaydı, kabul edilseydi, parlamento dışındaki siyasal partilerin ve sivil toplumun da görüşü ve katkısı alınsaydı, seçim barajı kaldırılmış olsaydı, kuvvetler ayrılığı korunsaydı, demokratikleştirilseydi, güçlendirilseydi, halk oylamasına OHAL koşullarında girilmeseydi, evet ve hayır süreci eşit koşullarda yaşansaydı, medyada, yerel ve genel düzeydeki kamu kurum ve kuruluşlarında, hayırcılara karşı orantısız güç kullananlar bulunmasaydı,11-15 Temmuz 2016 aydınlatılsaydı, gönüllü kuruluşlar kapatılmasaydı, OHAL ve KHK'lardan zarar gördüklerine ve haksızlık yapıldığına inananlar bağımsız yargıda haklarını arayabilselerdi, haklar, silahsız ve şiddetsiz yöntemlerle aransaydı, savunulsaydı, korunsaydı. EĞER; güvenlik, yargı, siyaset ve vicdanlar; çıkabilecek sorunları ağırlaştırmazsa, kamplaşmaları giderirse, hukuk ve insan hakları çiğnenmezse; adaletsizlik, haksızlık, ayırımcılık, işsizlik, hayat pahalılığı, yurttaşlar arasında güvensizlik ve ötekileştirme artmazsa, farklılıklara azınlık denmesine son verilirse, siyaset, yargı ve inançlar, tam demokratik ve bağımsız örgütlenmelere dayandırılırsa, ağır sorunlarımız çözülürse, kamplaşmalar sonlandırılırsa ve yetkiler hakça kullanılırsa, böylece şiddet örgütlerinin hareket alanları ortadan kaldırılarak, şiddet ve vahşeti artırmalarına fırsat verilmezse, her türlü şiddet, silahlı çatışmalar ve işgaller, yasa dışı silah üretimi ve ticareti, dünyada ve Türkiye’de sonlandırılırsa; halkımız, farklılıkları doğal zenginlik sayarak, bireysel ve toplumsal şiddete karşı, şiddetsiz ve yasal yöntemlerle karşı durmak ve kendini korumak için, iletişim ve işbirliğini başarırsa. ANCAK; Aksini yaşamak, hatta aksini düşünmek, kimseye yakışmaz.
2 / Lütfi Gölpunar: Çok kimlikli, çok kültürlü bir ülkede yaşıyoruz. Bu yapımız sadece bugün zedelenmedi. İnançlar, düşünceler yasaklandı. Şimdiki anayasa değişikliğinde evet ya da hayır çıkması çok fark etmiyor, ikisinin de meşruiyeti sağlanabilir. Önemli olan ülke sınırları içinde yaşayan tüm vatandaşların onay verdiği bir hukuku temsil edebilmesi. Şu anda anayasa yapılırken meclisteki dört parti dışındaki partiler, STÖ'ler, çeşitli gruplar kendilerini ifade edemiyorlarsa, sorun var. Bu değişiklik özünde yurttaşlık hukukunu içermiyor; biz tebaayız ya da kuluz. Bunun oylaması yapılıyor. İnsanlar düşüncelerini açıklayamıyorlar. Evet ile hayır arasındaki farkı açıklayabilmeliyiz. Evet de çıksa hayır da çıksa çalışanların özlük hakları değişmeyecek, yurttaşlık bilinci değişmeyecek. Evetçi örgütler görüşlerini ifade edebilirken, bunun dışında kalan STÖ'ler bir şey yapamıyorlar. Faşizm kendisini perdelemiş durumda, evet çıkarsa gerçek yüzü çıkmış olacak, hayır çıkarsa biraz daha perdelenmiş olacak. Demokratik hakların kullanımının önü açılabilecek belki. Yoksa zaten Türkiye faşizmle yönetiliyor. Türkiye'ye demokrasi gelecekse, tüm toplum katmanlarının kendilerini ifade etmesi gerekiyor. Bir değişime yön verme şansı olursa hepimiz için hayırlı olur. Sözün, yetkinin ve kararın yurttaşlarda olması gerek.
3 / Atilla Dirim: Türkiye'nin en büyük derdi Kürt sorunu olarak adlandırılan bir sorun. Anayasa değişikliği bu sorunun çözümü için bir şey getiriyor mu? Bence getirmiyor. Anayasada tekçi anlayış, tek dil, tek bayrak anlayışı sürüyor; yüz yıldır olduğu gibi. Bu anlayış devam ettiği sürece bu sorun da sürecek. Anayasa değişecekse, bunun Kürt sorununun çözümünü de getirecek bir düzenleme içermesini; çoğulcu, çok sesli ve renkliliğe izin veren, diyalog zeminini öne çıkartan bir anayasa olması gerekiyor. Anayasa değişikliğinin bu şekilde kabul edilmemesi, kuvvetler ayrılığına yer verilmesi ve uygulanmasının önünün açılması ve temin edilmesi gerekiyor. Böyle bir anayasa değişikliği için mücadele edilmesi gerekiyor. 17 Nisan'dan sonra bizi bir mücadele bekliyor.
4 / Mehmet Can Çağlayan (Yaşam için Ses Ver adına Atilla Dirim'in söylediklerine ek): Türkiye'de iktidarlaşma, muktedir olma gibi bir dert yok; en büyük sorunumuz uzlaşma. Yeni anayasa ile beraber, bu uzlaşma kültürünün kökünün tamamen dinamitlendiğini görüyoruz. Barışın yerleşmesi için uzlaşıya gerek var. AKP bunu denedi, bir süre çatışmasızlığı sağladı. Son anayasa değişikliği paketiyle, bütçeyi tek başına hazırlayacak bir cumhurbaşkanından söz ediyoruz. Siyaset, kaynağın dağıtımı demektir, bunu tek kişiye teslim etmek, her türlü iktidar sahasını ona teslim etmek demek. Bu bir keyfilik getirecek. Hayırcılardan bahsederken kullandığı dil, otoriter aklın söylemi. İçeriye dönük bir tartışmanın olmadığını, muhalefetin yetersiz olduğunu görüyorum. Ama ortada bir eşitsizlik de var. Evet propagandasına harcanan para 1 milyar liranın üzerinde. Bizim çoğulculaşmaya, uzlaşı kültürüne ihtiyacımız var. Daha önceki anlayışlardan da gelen sorunları tekrar meşrulaştırmak, pekiştirmek doğru değil.
5 / Belgin Çelik: Anayasa değişiklikleri hiçbir zaman insanlara sorulmadı. Bugünkü anayasa değişikliği sürecinde AKP ve MHP her şeyi kendi başlarına yaptılar. Tek adamlık diyoruz ama zaten tek adamdı. Bu anayasalar zaten tek adamdı, ben neden olmayayım diyor. Bu anayasayı kırk yıldır sırtımızda taşıyoruz. İktidara gelen herkes bu anayasayı değiştirmeyi vaat etmişti. Recep Tayyip Erdoğan da bu vaatle başa gelmişti.
6 / Ali Dalaz: Bizim için evet diyen de hayır diyen de bizim insanımız. Seçime OHAL ile gidilmesi sorunlu bir durum. Keşke normal bir süreçte seçime gidilebilseydi. Evet ya da hayır çıkması durumunda, adalet açısından insanların kardeşlik hukukuna halel getirmeyecek bir şekilde devam etmesi taraftarıyız. Referanduma giderken KHK'lar vicdanımızı sızlatıyor. Bunların belirli bölümünün yanlış olduğunu düşünüyoruz, çok mağduriyet var. Barış konusunda iki, iki buçuk yıl çok umutlandık; çatışmasızlık vardı. Ancak birileri kanın durmasını istemedi. Bizler de çok masum değiliz. Bulunduğumuz kurumlar, tuttuğumuz partiler ne diyorsa kendimizi ona angaje etmeye çalıştık. Birileri masayı o devirdi, bu devirdi diye taraf tuttu. Olan barış sürecine oldu. Maske takmadan, ikircikli davranmadan barış taleplerimizi dile getirmeliyiz.
7 / Eyyüp Sabri Güler: Ülkede çok büyük bir oyun oynanıyor. Seçim ve referandum da bunun parçası. Anayasa değişikliğine baktığımızda, AKP'nin bir kurnazlığı ve MHP'nin bir manevrası var. CHP'nin sorumsuzluğu var. İyi muhalefet iyi iktidarlar getirir ancak bizim muhalefet sıkıntımız var. İlk dört maddeye bakıldığında, içleri çok dolu maddeler değil. İlk dört maddeyi değiştiremedikleri için yerine koydukları stepne maddeler bunlar. 82 anayasası 17 kez değişmiş, 10 değişiklik de AKP döneminde yapılmış. Anayasa beş bölümden oluşuyor, 18 maddenin hiçbirinde vatandaşın demokratik hareketiyle ilgili hiçbir şey yok. Cumhurbaşkanı yetkileri, yasama ve yargıyla ilgili değişiklikler var; oysa beklenen bu değildi. Beş bölümde temel hak ve özgürlükler, kişisel hak ve özgürlükler, mali ve ekonomik bilgiler kısmında değişiklik yok. Cumhuriyet'in temel organlarıyla uğraşılıyor. Barış, yetmez ama evet konuları hep bir süreçti; hepsinde kullanılan insanlar oldu. FETÖ, Kürtler, yetmez ama evetçiler kullanıldı. Bugün bağımsızlığımızın tehlikeye girdiği bir süreçteyiz. Fiili olarak ekonomik bir işgal var ülkemizde.
8 / Metin Genç: Paydaşımız olan Türkiye Bayrak Hareketi ile birlikte YSK'ya SEÇEK yasasının, yani internet üzerinden seçim yapılmasının iptali için başvuruda bulunduk. Evet veya Hayır ne çıkarsa çıksın, ülke ikiye bölündü. Bunun için anayasa konusu gündeme getirildi. Burada ABD kazandı. ABD Erdoğan'ı kullandı; geçmişte Saddam'ı, Kaddafi'yi kullanmıştı.
9 / Veysel Parlak: Daha çok bilgi sahibi olan insanlar bu ülkeden kaçmaya çalışıyorlar. Yetişen bireylerimizi bu politikalar yüzünden kaybediyoruz. İnsanlar korkar duruma geldiler, kendilerini ifade edemiyorlar. Cinsel kimliklerini açıklayamıyorlar, kadınlar ezilmekten korkuyorlar bu ülkede. Ülkede politik çalışmalardan önce insanlara yönelik çalışmalar yapılmalı. Bizler henüz genç olduğumuz için umudumuz yemyeşil. Ülkemizde çok sorun var, bizi baskılıyor ama yine de iyi yönlerden bakmaya çalışıyoruz. Önceki süreçlerde de ayırdılar bizi, taraflara böldüler, bir olamadık. Sürekli bir otorite ve güç istedik, her şeye sahip olmak istedik. Eğitimin daha üst seviyelere çıkarılması gerek. İletişimin bu kadar ilerlediği bir dünyada birbirimizi anlamaktan bu kadar uzak olmamızı anlayamıyorum. 17 Nisan'da bir şey değişmeyecek, her şekilde sözlerini geçiriyorlar.
10 / Mahmut Konuk: Bugün KESK hayır broşürü dağıtıyor, polis müdahale ediyor. Ülkede demokrasi, hukuk kalmadı. Bu ülkede öyle bir rejim var ki, en tepedeki insanın diploması yok, üstüne daha çok yetki istiyor. Sokaklar kan revan, insanlar açlık grevinde, gözaltılarda. CHP yönetimi basiretsiz; en büyük basiretsizliği de dokunulmazlık konusundaydı. Aslında gümbür gümbür gelen bir hayır var, bu sadece Doğu'dan ve Kürtlerden gelen bir hayır değil. El ele tutuşup sokağa çıkamayan insanlardan, hamile kadının parkta oturamamasından, şort giydiği için otobüste bir kadının saldırıya uğramasından gelen bir hayırdır. MHP'nin yüzde 70'i de hayır görüşünde gibi görünüyor. Bu ülke bir kontrgerilla cumhuriyetidir. Yarın öbür gün sahte bir savaş ortamı yaratacaklar ya da bir mağduriyet üretecekler.
11 / Mehmet Yıldız: Ak Partinin, cumhurbaşkanının, başbakanının bugün elinde hangi yetki yok, başkanlık sistemine geçtiğinde yapamadığı neyi yapabilecek? Bunun cevabını veremiyorlar. Bu gereksiz bir referandumdur. Ben birilerinin AKP'yi oyuna getirdiğini düşünüyorum. Hayır çıkarsa bunlar tartışılacak. Daha önce FETÖ kandırmıştı, şimdi de MHP diyecekler belki. Bugün CHP'nin, sol muhalefetin itirazları olsa da, aynı sistemi geçmiş yıllarda onlar da uyguladılar. Bunlar bugün onları taklit ediyorlar. Eskiden Ak Parti'ye oy vermiş bir İslamcı olarak hak ve adalet adına buna itiraz ediyorum. İnsanlar evet yazılı broşür dağıtırken, hayır yazılı olanları neden dağıtamıyor insanlar? Bu bir yüz karasıdır. Biz bunları 28 Şubat'ta yaşadık. Aynı şeyi başkaları yaşıyor şimdi. Adaletin askıya alınmasına itiraz ediyorum. Mağdurların itiraz mercii olmamasına itiraz ediyorum. Benzer bir durumu sosyalistler, Kemalistler de yaşatırsa, ben onlara da itiraz edebileyim. Seçimden sonra bu tartışmalar daha çok alevlenecek. Yeni bir konsensusa varmak zorundayız. Bundan sonra iktidara gelecek partinin, üniversitelerde türbanı yasaklamayacağını, laikçilerin bize Kemalizmi dayatmayacaklarını bugünden temin etmelerini isterim. Ancak o zaman yeni bir toplumsal sözleşme yaratabiliriz. Yoksa gücü eline geçiren diğerini yok etmeye çalışırsa, bunları yaşamaya devam ederiz.
12 / Yıldırım Kaya: Bu anayasayı kim yazdı? Başbakan, cumhurbaşkanı ve MHP genel başkanı bu konuda kendilerine yöneltilen soruların hiçbirini net cevaplayamadı. Kemal Kılıçdaroğlu iki başlılık olur dedi, o da bilmiyor. Bu anayasanın AKP ve MHP ile de ilgisi yok. Zamanında Sevr Antlaşması'nı dayatıp önümüze koyanların, bu anayasayı da yazıp ellerine tutuşturdukları kesin. MHP 15 Temmuz'dan sonra ne oldu da, başkanlığa karşıyız derken, AKP'den daha fazla sahiplendi anayasa değişikliğini? Birincisi; AKP gerçekten hayır çıkabileceğini öngörüyordu, MHP de 330 oy verdim ama siz beceremediniz diyebilecekti. İkinci olarak Anayasa içinde çok tehlikeli maddeler var. Cumhurbaşkanı yardımcılarını atıyor ve cumhurbaşkanı ile aynı yetkilere sahip. Diyelim ki, Cumhurbaşkanı yardımcılarından biri cumhurbaşkanı yurt dışındayken meclisi feshedip yeni bir sistem getirdi. Cumhurbaşkanı döndüğünde, kendisinin hükmü kalmadığı bir durumla karşılaşıyor. Bence seçim sürecinde çok büyük bir oyun dönecek ama bir yolunu bulup kendi lehlerine çevirecekler. Bana göre Çanakkale ruhu ile bu durumdan kurtulabiliriz. Orada Türk, Kürt, Laz, Çerkez aynı siperde ülkeyi savunmak için savaştı. Yine böyle bir ruha ihtiyacımız var.
14 / Mehmet Can Çağlayan: Bir kişiye bu kadar yetkinin verilmesi ve etrafındakilerin de yargıya takılmadan istediğini yapabilmesinin önünün açılması doğru değil. İçerik tartışması yapılmıyor. Sürekli istikrardan ve yapılan yollardan bahsediliyor. Hak ve adaletin sözü geçmiyor. Bizim temel hak ve özgürlüklerimizin, adalet tercihlerinin kökünün dinamitlendiğini görüyoruz. Eskiden bir mücadele alanımız vardı. Bu manevra alanını kapatacak bir sonuca gidiliyor. Kemalist değerlerden arınmış bir Ak Parti'den bahsetmiyoruz burada. Kemalist yöntemleri sonuna kadar kullanan hatta bunları daha da ileri götürmeye çalışan bir Ak Parti'den bahsediyoruz. Geçmişten bugüne gelen iktidar anlayışı hiç değişmemiş. Hep kurucu iradeden, Kemalizm'den bahsediyorlar. Kenan Evren'in bazı konuşmaları var, sanırsınız karşınızda İslam mücahidi var. Her yolu denemişler yani. Bugün Erdoğan da Abdülhamit'e yaslanıyor. Ulus devletin bütün ritüellerini yerine getiriyorlar. Bizim aklımızı manipüle edecek her yolu deniyorlar. Anayasanın dört maddesi neden değiştirilmesin, niye böyle bir putumuz var bizim, kırılacaksa o da kırılsın. Dünün getirdiği iktidar anlayışını pekiştirmek için uğraşan bir adamdan bahsediyoruz.
SİVİL TOPLUM İLE İLETİŞİM
340 sivil toplum kuruluşuna e-mail ve telefon yoluyla duyuru yapıldı.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Ankara kMM Hamalı Nagihan Konukcu