YER: Malatya Belediyesi Fırat Toplantı Salonu
TARİH: 04 Mart 2017
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Zeynel Abidin Vakfı (Erdoğan Ünverdi)
2 / Uluslararası Af Örgütü (Ferman Salmış)
3 / Barış Meclisi (Hasan Doğan)
4 / Öz İplik-İş (Hak-İş)- (Oral Şentürk)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Asım Demirkök (Gazeteci)
2 / Murat Bilim
3 / Alaattin Günaydın
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
Katılan Olmadı.
BELEDİYE BAŞKANLARI
Katılan olmadı.
MESAJ YOLLAYANLAR
Yok
MEDYA
Katılan olmadı.
MODERATÖR
Ferman Salmış
KONULAR
GENEL KONU: Anayasa Değişikliği-2
KONUŞULANLAR
1 / Ferman Salmış Anayasa değişikliğine iki taraflı bakıyorum. Birincisi işin teknik tarafı buna daha çok akademisyenler bakıyor, bir de işin siyasi tarafı var. Oradan da şunu söyleyebiliriz; biz bu değişikliği mevcut sistemin içinden bakarak yorumluyoruz çoğunlukla, yani parlamenter sistemle önerilen sistemin kendi içinden yorumlanması ve tartışılması gerektiği kanaatindeyim. Sistem değişikliği getiriliyor ama anayasanın iskeleti duruyor. Dolayısıyla mevcut anayasa getirilecek sistemi hangi noktalarda zorlayabilir, nasıl sorunlar çıkarabilir bunu şimdiden bilmiyoruz. Meseleye Türkiye’nin siyasi hafızası üzerinden bakmamız gerekir ve biraz da Türkiye’nin sorunları üzerinden okumalar yapmalıyız. Mevcut sistemin ne öngördüğü kadar hangi sorunları çözebileceği, hangilerini çözemeyeceği ya da tıkanıklık yaşanırsa ortada duran engelleyici anayasa ne olacak? Referandumda eğer “evet” geçerse yürütme ve yasamayı ayrı ayrı seçmek için iki sandık gelecek, yasamayı yürütme içinden seçmeyeceğiz. Rejim ve sistem iç içe geçmiş iki kavram. Nihayetinde değişikliği toplum belirleyecek, sonucu beğenmiyoruz diye bir şey diyemeyiz. Herkesin kendi siyasetini ve yaklaşımını topluma anlatabileceği demokratik bir ortama ihtiyaç var. Sonuç ne olursa olsun toplumun takdiri diye bakmamız gerekir.
2 / Hasan Doğan Ülkenin kaderi ve geleceği ile ilgili çok önemli değişiklikler oluyor ama bu yüzeysel tartışılıyor. Tartışmalarda sistemin kendisi yok. Türkiye’nin siyasi hafızasını çok iyi bilmemiz gerekir. Osmanlı’dan 1600’lü yıllardan itibaren sistemleri değiştiğini görüyoruz.1800’lü yıllarda önce Nizam-ı Cedid diye yenilikçi bir anlaşma yapılıyor. Arkasından Sened-i ittifak diye bir yenilik sözleşmesi daha oluyor ve sonra Tanzimat dönemi 1840’lara kadar devam ediyor, sonra meşrutiyet ve daha sonra da Cumhuriyet’e geçiliyor. Bunlar Meşrutiyet’e gelinceye kadar hep çekişmeli oluyor Abdulhamid’in tahta geçişine kadar. Abdulhamit tahtta en çok kalan padişah oluyor 33 yıl. İçinde de hep yenilikçi hareketler meclis sistemine geçmek istiyor. Meclis sistemine geçildiğinde Vahdettin ülkeyi Sevr’e kadar götürüyor. Yenilikçi hareketin sistemi batıdan gelen ulus devlet yapılandırması ile iç çatışmalar çıkıyor. Osmanlılar ile Rumlar ,Ermeniler kısmen Kürtler yer alıyor bu çatışmalarda. O çatışmalarda Rumlar tehcir ediliyor, Ermeniler 1915’i yaşıyor. Sistemin içindeki ana dinamikler içinde tek meclis sistemine geçiliyor. Meclis sisteminde de bu yenilikçi hareket ile sistemin içindeki ana dinamikler arasında yine çatışmalar oluyor. Meclis sistemi de kısa sürüyor, daha sonra tek meclis sistemi ve Atatürk’ün ölümünden sonra çok partili sisteme geçiliyor ve parlamenter sistem geliyor. Parlamenter sisteme geçildikten sonra her yenilenme isteğinden sonra da darbeler yaşanıyor. 1960 Anayasasından sonra ülkede büyük bir gelişme söz konusu oluyor Taraflar kimlikleriyle ortaya çıkıyorlar büyük bir tartışma ve müzakereye yapılıyor ve bugünkü günlere kadar geliyor. Parlamenter sistemde özellikle azınlıklar sorunu çözülmemiş. Her seferinde de toplumsal bir muhalefet oluşmuş, yenilemeye doğru parlamenter sistemi demokratikleştirmeye doğru bir çaba da olmuş. Geldiğimiz noktada yorgun bir parlamenter sistem yenilenmeye gitmeye başladığında mevcut iktidar yeni bir sistem arayışına gitmiş. Demokratikleşmeye giderken pastanın bölüneceği görülünce masadan dönüş yapılmış ve yeni çatışmalar başlamış. Hiç alt yapısı olmayan bir cumhurbaşkanlığı sistemi getirilmeye çalışılıyor. Sistem değişikliği o kadar kolay bir iş değil. Sistem değişikliği dünyadaki sistemlerle barışık olmalıdır. Bu sistemler diğer uygar ülkelerde üniter yapıdan başlamış, federatif yapıya dönüşmüş. üniter yapıdan hareketle yapılan sistemlerin sonuna gelinmiş, şimdi parlamenter sistemin üstü federatif sistemdir, sorunlar ona doğru götürüyor fakat biz ondan vazgeçiyoruz. Konfederal sistem daha üst bir sistemdir. Kurulması gereken sistem federal bir yapı olmalıdır fakat getirilmek istenen sistemin bununla alakası yoktur. Türk tipi cumhurbaşkanlığı sisteminin esasını, hukukunu anlamadığımızda bir sistem kurulsa dahi uluslararası sistemlerin bunu kabul etmesi ve bu sistemin yürümesi mümkün değil. Yeni sistemin dönüştürülmesi çok ciddi sorunlar doğuracaktır. Herkesle müşterek olması lazım mevcut sistem buna kafi gelmeyebilir. Tek taraflı bir program da yapılıyor ve burada kutuplaşmaya götüren bir anlayış var. Dün yaşadıklarımızı yarın yaşamamak için sorunları çözen bir sistem olması gerekiyor. Bu sistemde meclisin bir fonksiyonu kalmıyor. Yargıda, ahlaki durumu bozan bir gidişat söz konusu. Yargıya tarafsız ve bağımsız desek de bağımsız olması mümkün değil. Azami ve sonsuz yetkilerle dolu bir anayasa değişikliği söz konusu biz kabul etsek bile uygar dünya ve diğer sistemler bunu kabul etmeyecek.
3 / Erdoğan Ünverdi Öyle garip bir milletiz ki bir anayasayı bile değiştiremiyoruz, hep kavga ediyoruz. Türkiye’de sosyolojik olarak demokrasi kültürü gelişmemiş, uzlaşma kültürümüz yok, herkes ben haklıyım diyor. Herkesin haklı olduğu yerde hiç kimse haklı değildir. Türkiye’nin 80 milyon yurttaşının daha çağdaş, daha uygar, daha özgürlükçü ve daha demokratik bir anayasaya yapılması en doğal hakkıdır. Demokrasiyi herkes kendine göre yorumluyor, ortak bir anlayışımız yok ve bizim kültürümüzde işbirliği ve uzlaşma yok hep dayatmacı bir anlayış var. Halen bir araya gelip bir şeyi oturup çözemiyorsak sorun sistemde değil bizdedir. “Hayır” cılar ve “evet” ciler neyi savunuyor bilmiyoruz. 66 yıllık parlamenter sistem içerisinde Chp tek başına iktidar olamadığı bir sistemin neyini savunuyor? Daha çoğulcu bir yapı içerisinde, her grubun iktidara gelebileceği demokratik sistemin oluşması lazım. Sistemi etnik yapı, dinsel yapı üzerinden üzerinden değil, demokratik sistem üzerinden kurmalıyız. Hsyk oluşurken tarafsız ve bağımsız olmalı, denge ve denetleme olmalı, özerk olmalı ve birbirine hesap sorabilmeli. Siyasal yapı içinde % 10 gibi bir baraj varken sistemin demokratik olduğunu söyleyemeyiz. Daha küçük siyasi yapıların kendilerini temsil edeceği bir yapı olmalı, çoğunluğa dayalı değil, çoğulculuğa dayalı bir sistem olmalı. Demokratik kültürümüz değişmediği sürece, birbirimizi anlamadığımız sürece bir şey değişmez. Biz daha uzun yıllar kavga edeceğiz, referandum sonucunda da bir şeyin değişeceğini sanmıyorum.
4 / Alaattin Günaydın Türkiye’deki kavgayı düşünüyorum, 30 yıldır bir terör örgütü bitirilmedi, neden bitirilmedi? Siz kendi nefsinize ağır gelen bir şeyi başkalarına yapmamanız lazım. Amerika’nın bir örgüte silah yardımı yapmasını anlayamıyorum. Bu karşılıklı insanları savaşa götürmekten başka bir şey değil. Avrupa’ya bakıyoruz Almanya’da Türk bakana konuşma izni vermiyor neden, niçin böyle yapılıyor, araştırıldı mı?
5 / Oral Şentürk Herkesin kültürüne ve dini inancına saygı duymak gerekiyor. Siyasi kimliği, dini kimliği, etnik kimliği ve inancı önemli değil. Parlamenter sistem yorgun ve ağır bir sistem olduğu için demokrasiyi çalıştıramıyor ve şu an işlerliğini yitirmiş durumda. Hiç kimseye hitap etmiyor ve herkes kendi kabuğuna çekilmiş. Herkes feryat ediyor ama bir araya geldiğimizde sorunlarımızı anlama ve çözme konusunda anlaşamıyoruz, aramızda sosyal diyalog mekanizmasını çalıştıramıyoruz. Ama geriye dönüp baktığımız zaman Gazi Mustafa Kemal Atatürk zamanında cumhurbaşkanlığı sistemi varmış. Daha sonra çok partili sistem devreye giriyor ve Türkiye’nin siyasi kimliği çok partili dönemde hep birbirine giriyor. Şimdi önümüze bakmamız lazım ve herkesin kararına da saygı duymamız lazım. 600 milletvekili, seçme ve seçilme yaşının 18 olması, seçim aralığının 5 yıla çıkması, milletvekilleriyle beraber cumhurbaşkanının da aynı dönemde seçime gitmesi değişiklikleri var. Hiçbir kimse yada makam aynı anda hem yasama ve hem yürütme organı içinde yer alamayacak, cumhurbaşkanın atayacağı yardımcıları ve kabine üyeleri Tbmm üyeleri ise görevleri sona ermiş olacak. Yasama faaliyetleri artık hükümetin kontrolünden çıkacak, meclisin asli görevi kanun yapmak olacak. Hükümet meclise kanun tasarısı getiremeyecek, bütçe kanunu dışında Tbmm üyeleri bütçe kanunu dışında kanun teklifi verecek. Yürütme hükümet etme işlevini yerine getirecek, her bir kuvvettin görevini yerine getirmesinde diğer kuvvete karışması söz konusu olmayacak. Şuraya bakarsak vesayet gibi kötü bir oluşumun geçmişten bugüne kadar bizi nasıl yönlendirdiği, bize nasıl sahip çıktığını darbe zamanında daha iyi gördük. Vesayetin kalkmasına yardımcı olacağını düşünüyorum. Gerçekten darbe, derin devletin uzantılarının ortadan kalkması için bu değişikliğin demokrasinin işlerliğini de artıracak diye düşünüyorum.
6 / Murat Bilim İbn-i Haldun ‘un Umran diye bir tarihi eseri var, orda tarihi olayların aslında yüzeysel olarak bakılmasından öte tarihin derinliğine inip “neden öyle olduğuna bakmak gerek” der. Bugün geldiğimiz noktada neden “evet” ya da “hayır” dediğimizi çok da bilmiyoruz. Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması dışında başka şeyler oluyor. Bu sistemin değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Eski bir diyanet işleri başkanı “din yorgunluğu” diye bir şeyden bahsetti. Bizim kültürümüzde yorumlamak ve anlamlandırmak istediğimiz, demokratik bir kültürümüz aslında yok. Paradigmamızı hep din doğrultusunda değiştirmişiz. Değişmemiz üzerinde dinin büyük bir etkisi var. Türkiye toplumu olarak ne kadar demokratikleşebildik? Geldiğimiz noktada da çok da demokratikleşelim diye bir hedef de koymamışız aslında. ”Evet” ya da “hayır” diyenler kendilerini ait hissettikleri yere göre oy verecek. Meclisin asli görevi yasa yapmak olacak. Yapılacak değişikliğin sistem mi yoksa rejim değişikliği mi çok da bakılmıyor sadece demogoji yapılıyor. Aslında insanlar oluşturmak istedikleri sistemi o temel düşünce üzerinden değil de kişiler üzerinden devam ettire gelmişlerdir. Olan bir kişinin Türkiye’de güç sahibi olmayı denemesidir. İslam kültüründe aslında demokrasi kültürü yok, birilerinin zorlamasıyla buraya kadar gelmişiz. Batıya gelince; batının bize öngördüğü şeyler aslında demokrasi değil. Demokratikleştik mi ya da demokratikleşecek miyiz o da bir muamma. Asolan şunu becerebiliyorsak, toplum ne kadar konuşabileceği, din yorgunluğumuzu kabullenmemiz ve buna bir zindelik kazandırmak durumundayız. “Evet” de çıksa “hayır” da çıksa Türkiye’de çok fazla şey değişmeyecek. Türkiye’de temel üç sorunuyla ilgili bir değişiklik olacaksa artık elimiz kolumuz bağlı diyemeyecekler. Kapsamlı anayasa ile bu sorunlar çözülebilir.
7 / Asım Demirkök Kullandığımız kavramlar hep iç içe geçmiş. Batı hep uygar bir toplum mu? Birinci dünya ve ikinci dünya savaşların yapan ve birçok insanın ölümüne sebep olan batı uygar bir toplum mu? İnanç sistemlerine odaklanmamız lazım. Sistemi kim değiştirecek Sistem hep üstten değiştirilmiştir. Bir sistem değişikliği istiyorsak toplumu oluşturan insanları ikna ederek yaparsınız. Buna bizim tahammülümüz yok.1960’larda sol’da bulunanlar solu anlamadan sosyalizm diye bir yola girdiler, İslamcıları da birbirlerine kapıştırdılar. Sistemi iyi anlayamıyoruz. Devlet dediğimiz şey belli bir coğrafyada belli sınırlar içinde egemenliği elinde bulunduran güçtür. Anayasa da o egemenliği, erki bulunduran gücün egemenliği nasıl kullanacağını anlatan yazılı metinlerdir. Bizde vesayetçi sistem işletenler ya askeriyeye dayanarak ya da bürokratik vesayeti kullanarak bu yapıyı götürmeye çalışmışlardır. Bir güç de şunu görmüştür; toplumu ikna ederek yapmaya çalışıyor. Toplumu yanına alarak gidersen değiştireceğin şeyleri anlatacaksın. “Evet” in Türkiye’nin önünü açacağını düşünüyorum. Coğrafya üzerinden meseleye bakarsak sorunu çözemeyiz.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Email ve sms çağrı yaptık.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Mail, sms davet edildiler.
MEDYA İLE
20 civarında tv, gazete ve internet sitesine çağrıda bulunduk.
KATILIMCILARLA
Email ve sms davet etti.
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Semine Dengeşik
Malatya kMM