YER: Çankaya Bld. Ek Binası Mithatpaşa Cad. No:52 3. Kat Kızılay
TARİH: 4 Şubat Cumartesi
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği (Belgin Çelik – Başkan Yrd.)
2 / Şiddetsiz Toplum Derneği (Rıza Sümer – Başkan)
3 / Doğal Yaşam Derneği (Yıldırım Kaya – Başkan)
4 / Öğrenci Velileri Derneği – ÖVDER (Enver Önder – Gen. Bşk.)
5 / Atatürk Çizgisi Platformu (Metin Genç – Başkan)
6 / Mazlum-Der (Ayşegül Sarıkaya – Şube Yöneticisi)
7 / Özgürlük Araştırmaları Derneği (Nisa Bahçeli – Üye)
8 / Uluslararası Bağımsız Denetçiler Derneği (Eyyüp Sabri Güler – Üye)
9 / Elvan-Der (Mahmut Emin Avcı – Başkan)
10 / Devrimci 78'liler Federasyonu (Nejat Kangal – Başkan)
11 / Alternatif Düşünce Kuruluşu (Mete Alpsar – YK Üyesi)
12 / Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi (Ramazan Gezgin – Üye)
SENDİKALAR – KONFEDERASYONLAR
1 / Hak- İş (Hakkı Sever – Temsilci)
2 / Kafkas Dernekleri Federasyonu (Ömer Atalar – Üye)
DİĞER KATILIMCILAR
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 5 izleyici katıldı.
MODERATÖR
Nagihan Konukcu
GENEL KONU: Anayasa Değişikliği – 1
KONUŞULANLAR
1 / Serdar Ünver: Önümüzdeki anayasa değişikliği teklifi Amerika başkanlık sisteminin bira değiştirilmiş, Türkiye'ye uyarlanmış hali. Cumhurbaşkanlığı sistemi olarak lanse ediliyor ama akademik olarak adı başkanlık sistemi. Katı bir kuvvetler ayrılığı yani yasamanın yürütmeyi mümkün olduğunca denetlememesi, yürütmenin de yasama faaliyetlerine mümkün olduğunca dahil olmaması; mesela bunu yasa teklifleri sunamamasında görüyoruz. Anayasanın 77. maddesindeki değişiklikle Cumhurbaşkanı ve TBMM seçimleri aynı güne denk getiriliyor. Bu klasik bir başkanlık sisteminden sapma olarak görebileceğimiz bir şey. Klasik başkanlıkta yasama ve başkan ayrı ayrı seçilirler, ki bu organların uyumu da çatışması da olabilsin. Bizdeki sistemde aynı süreçte seçilen cumhurbaşkanı ve parlamentonun birbirine paralel görüşte olması beklenir. TBMM'nin KHK verme yetkisi ortadan kaldırılıyor çünkü karşımızda artık bir bakanlar kurulu yok, tek bir kişide vücut bulan bir yürütme var. KHK'lara gerek kalmıyor ve yerine getirilen sistem cumhurbaşkanlığı kararnameleri. Bu kararnameler, kanunlarla düzenlenmeyen ve anayasamız tarafından münhasıran kanunların düzenlenmesine bırakılmayan alanlar dışında cumhurbaşkanlığı, yürütmeyi ilgilendiren her alanda yapılabiliyor. Yürütmeyi ilgilendirmeyen alan zaten çok dar bir alan, dolayısıyla cumhurbaşkanının paralel yasama yapma yetkisi bulunuyor. Buna doğrudan bir sınırlandırma yok. TBMM bu konuda bir yasa yaparsa elbette bu, cumhurbaşkanlığı kararnamesinin üstünde olacaktır. TBMM'nin ve cumhurbaşkanının aynı fikirde olmaması, bu sistemde pek de mümkün değil. Meclisin ya da halkın bu sistemde denetim sahibi olmasını bekleriz. Başkanlık sisteminin özünde zaten böyle bir denetim yok. Meclisin bundan böyle gensoru, güven oylaması gibi yöntemlerle cumhurbaşkanını görevden alma yetkisi yok. Gelen sistemdeki sorumluluk mesaj. Cumhurbaşkanı dilerse TBMM'ye dilediği dönemlerde mesaj verebilir ama bu mesajın gerçekten etkin bir denetleme sistemi olabilmesi için zorunlu ve asgari bir içeriğe sahip olması gerekiyor. Bizde önerilende böyle bir şey yok. 82 Anayasasında cumhurbaşkanı sorumsuzdur deniyordu ama yetkiler veriliyordu. Şimdi olumlu olarak söylenebilecek şey, cumhurbaşkanının sorumlu olduğudur. Meclise değil, seçimlerde halka karşı ve yargıya karşı sorumlu olacak. Cumhurbaşkanı işlemleri artık denetime tabi. Bunu güçleştiren şey cumhurbaşkanlığı kararnameleri. Tüzüklerin işlevini görmesini bekliyoruz ancak kanunlar gibi Anayasa Mahkemesi'ne götürülmeleri gerekiyor, bu da kolay değil. İptal davasını, TBMM'de en güçlü iki siyasi parti, cumhurbaşkanı ve belli miktarda milletvekili açabiliyor. Halkın bu konuda bir denetimi yok. Yargı yoluyla cumhurbaşkanı işlemlerinin denetlenmesi kolay görünmüyor. Cezai sorumluluğu 82'de görevi açısından yoktu. Bugün bu sınırlama kaldırılıyor. Bu olumlu. Cumhurbaşkanının göreviyle ilgili yargılanmasının önünde bir sıkıntı yok ama usule baktığımızda 360 milletvekilinin bu suçlamayı yapması ve 400 vekilin cumhurbaşkanını Yüce Divan olarak Anayasa Mahkemesi'ne sevk etmesi gerekiyor. Cumhurbaşkanının dokunulmazlığı konusu hala tartışmalı kalıyor. Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı ortaya çıkıyor. Cumhurbaşkanı iki dönem görev yapar deniyor ama şöyle bir sorun var: Cumhurbaşkanı meclisle beraber seçiliyor ancak ikinci yılın dördüncü döneminin sonlarında seçime gidildiyse cumhurbaşkanı tekrar aday olabiliyor, yaklaşık 15 sene görev yapabilecek durumda.
2 / Mahmut Emin Avcı: Bir partinin bu konudaki bir araştırmasından bahsedeceğim. Anayasa değişikliği tasarısının maddelerinin Suriye anayasasından alındığını söylüyor. Suriye anayasasının 93, 95, 107, 139, 74 ve 77. maddeleri, AKP'nin anayasa taslağının 101, 104, 116 ve 146. maddelerinin tasarı hallerine birebir benziyor deniliyor. Suriye'de şu anda bir anlaşmaya gidiliyor. Bu anlaşma muhalif kanatla rejim arasında yapılmakta ve bir anayasa taslağı üzerinde de tartışılıyor Astana'da. Burada konuşulanlar; Suriyeliler güvenliği sağlama, bağımsızlık, egemenlik ve ülkenin toprak bütünlüğünü koruma yönünde niyet beyanında bulunmuş, sivil toplumu inşa etmek için ötekiyle barış içinde, dostane bir yaşam sürmek üzere, halkın beyan ettiği hukuk düzeniyle yönetilecek bir yasal demokratik devlet, adil ekonomik sosyal düzene uygun olarak herkes için makul bir yaşam standardı oluşturma kararı alınmış. Suriye cumhuriyeti için halkın halk tarafından halk için yönetimi, sosyal dayanışma ve özgürlüklere saygı, vatandaşların farklılıklarına ve ayrıcalıklarına bakılmaksızın eşit hak ve sorumluluk ilkeleri üzerine kurulu bağımsız egemen bir devlet denmekte. Resmi dilin Arapça olduğu söyleniyor aynı zamanda hükümet kurumları ve örgütlenmenin Arapça ile Kürtçe'yi eşit olarak kullanması gerektiğini ortaya koyuyor. Her bölge yerel referandumla desteklendiği takdirde çoğunluğun kullandığı dili kanunun düzenlediği şekilde kullanma hakkına sahip olmalıdır önerisi de var. Suriye devletinin siyasi sistemi çoğulculuk. İktidarın gizli oyla demokratik şekilde yürütülmesi ilkesi üzerine kurulmalıdır deniyor. Suriye kanlı bir savaştan sonra demokrasiye adım atmaya başladı. Bizse demokratik düzen içerisinden çıkıp Suriye'nin eski dönem haline doğru gidiyoruz maalesef.
3 / Enver Önder: Eskiden bizde siyasiler önce ölümü gösterir, sonra bizi hastalığa razı ederlerdi. Böyle bir gelenek öyle bir yere evrildi ki şimdi 12 Eylül'ün anayasasını bize gösteriyorlar, bu kez ölümlerden ölüm beğenin diye tek kişi diktatörlüğü getiren düzenlemeler öneriyorlar. Hukuk düzeni olan bir ülkede bir yurttaş olarak, şu madde şöyle değiştirilirse daha özgürlükçü olur diye kafa yormanın mantığını anlarım, ama şu anda hukukun emaresi yok. Doğrudan özel yetki kullanılıyor. Anayasa değişikliğiyle getirilmek istenen de bugünkü tek kişi otoritesine bir kılıftır. Diyelim ki bu anayasa değişikliklerine referandumda hayır dendi; biz bir öneri sunduk, halkımız uygun bulmadı; halkımıza rağmen onurlu bir mevkii işgal etme sorumsuzluğunu göstermeyiz diyecek bir anlayış ihtimalini görüyor musunuz? Ben görmüyor. Evet dense de hayır dense de yetki kullanılacak. Çözüm nedir? Her şeye rağmen hayır demenin çevresinde bir örgütlülük yaratmanın, bu toplumun insansız sokak olmadığını bir yerlere duyurmak adına önemli olduğunu düşünüyorum. Bugünkü iktidarın diktatör uygulamalarına verilecek bir mesajımız olamaz bizim; karşı gruplara, bunları onaylamayan gruplara verilecek bir mesajdır hayır. İnsanlarımız bir araya gelebilirse, olağanüstü yetkileri kendi kendine vermiş kesimleri bile susturabilir, önleyebilir ya da önlemenin kanallarını açabilir. Temel sorunumuz bu gibi geliyor bana. Herkesin hayır'ı kendine deniyor, bu kafa yapısıyla Tayyip Erdoğan'ı bile aramak zorunda kalabiliriz. Bu kafayı değiştirmek gerekiyor. Bu ülkede yasasızlık, hukuksuzluk yaşanıyor. Bunun karşısında bir araya gelemiyorsak, henüz demokratik bir yönetime layık değiliz demektir.
4 / Rıza Sümer: Anayasa hazırlanırken, TBMM içindeki veya dışındaki hiçbir parti dışlamamalıdır. Anayasa, tüm yurttaşların, güven içinde buluştuğu, kabullendiği, koruduğu ve kutsal saydığı bir metin olmalıdır. Böyle bir metin olmadı. Türkiye, laikliği, demokratik parlamenter sistemi ve demokrasi ile işleyecek; yasama, yürütme, yargı ve denetlemeden oluşan kuvvetler ayrılığını korumalı, seçim barajını kaldırmalı, her farklılık TBMM’de temsil edilebilmelidir. Temsil edilemedi. Bu değişiklikle de edilemeyecek. HSYK, yargıçlar ve savcılar olarak ikiye ayrılmalı, odalar, barolar ve sendikalara benzer bir yasal işleyişe kavuşturulmalıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı da, bir kamu kuruluşu olmamalı, HSYK için önerdiğimiz bir yapıya kavuşturulmalıdır. Her görüş, her inanç, her kültür, kendindi güvende görmelidir. Anayasa, adaletsizlik ve şiddet üretmemeli, bir gücün, bir diğerini baskı altına almasına izin vermemelidir. Anayasa, bir kişiye veya bir kesime, demokrasiye aykırı yetkiler vermemelidir. Veriliyor. Halk oylaması süreci, OHAL koşullarında yaşanmamalı, OHAL kaldırılmalı, ancak güvenlik önlemleri, en üst düzeye çıkarılmalıdır. Ruhsatlı da olsa, bireysel silah ve benzeri aletlerin taşınmasına izin verilmemelidir. Siyasal partilerin örgüt binalarına ve mensuplarına yapılabilecek saldırılar engellenmeli, yapanlar hızla yargıya teslim edilmeli, onlara şiddet uygulanmamalı, ancak hoşgörü de gösterilmemelidir. Seçme ve seçilme yaşının eşitlenmesi, 18 yaşında milletvekili adayı olunabilmesi çok olumlu, ancak, TBMM ile ilgili düzenlemeler nedeniyle anlamı ve etkisi zayıf kaldı. Milletvekilleri, gazeteciler, belediye başkanları, yazarlar, sanatçılar ve yayıncılar serbest bırakılmalı, tutuksuz yargılanmalı, halk oylaması sürecine katılmaları engellenmemelidir. Engelleniyor, umarız bundan sonra engellenmez.
5 / Nejat Kangal: AKP iktidara geldiğinde 12 Eylül anayasasını değiştirip, demokratik bir anayasa yapacağını söylemişti. Anayasa neden yapılır bir ülkede? Tek nedeni iktidarı sınırlamaktır. 1215 Magna Carta kralın yetkilerini feodallere karşı sınırlayarak ortaya çıkmıştır. 1876 Kanuni Esasi, parlamento oluşturup padişahın yetkilerini sınırlamıştır. 1960'ta demokratik bir anayasa görüyoruz çünkü gelişmekte olan sol muhalefetin önünü kesecek başka bir şey yoktur. 12 Eylül anayasasına gelince, Kenan Evren ömür boyu orada kalacakmış gibi yetkilerle donatılmıştır, yasam yürütme ve yargı konusunda hep bir sorun yaşadık. Bizde yumuşak kuvvetler ayrılığı var. Şu anda getirilen yasada tüzüklere kadar yetkiyi cumhurbaşkanına veren bir durum var. Ak Parti'nin bu yasayı savunma gerekçelerine değineceğim. Koalisyon olmayacak, ben uzlaşı olarak görüyordum. Pazarlıklar dönüyor diyorlar, bir kişinin başkan olacağı bir seçimde yüzde 50'yi yakalayamama riski varsa, dönecek olan pazarlığın boyutu nedir, bilmiyorum. Halkın ferasetine güvenin deniyor. Ak Parti güvenmiyor çünkü 7 Haziran koalisyonu seçmişti. Bunların hiçbirinin gerçek bir savunma olduğunu düşünmüyorum. Anayasa yönetenlerin yetkisini sınırlamak için yapılır. Halkın oyuna güvenmiyorsan, buradan demokrasi çıkmaz. Cumhurbaşkanının sorumlulukları artıyor gerçekten; başbakanın tüm yetkilerini cumhurbaşkanına veriyorsunuz, sorumluluklarını vermiyorsunuz.
6 / Mete Alpsar: Demokrasi nedir ona bakmalıyız, bu cumhurbaşkanı ne kadar yasaldır, yasadışıdır. Yasadışı bir cumhurbaşkanını nasıl yeniden başkan seçeriz? konulu bir düzenin figüranları olmaya çalışıyoruz. Sokaklara çıkmadan, parlamenter düzen içinde bir mücadele versek bile, elde edeceğimiz şey bizim demokrasimiz mi olacaktır, onu henüz bilmiyoruz. Bildiğimiz deneyimlerimiz var. Ya halkların demokrasisini kuracağız ya da hayır vererek elde edeceğimiz demokrasi başka bir demokrasi olacaktır. Fiilen zaten bütün yetkileri elinde bulunduran bir erk, bunu resmileştirerek halka onaylatmaya çalışmaktadır. Seçimle elde ettim demeye çalışmaktadır, bizler de buna alet olmak durumundayız. Bunun üzerine düşünmek lazım. Yapılacak şey mücadele etmek. Nasıl mücadele edeceğimiz de ayrı bir konu.
7 / Ramazan Gezgin: Anayasanın farklı maddelerinin tartışılması, görünenin bir parçası. Cumhurbaşkanına birtakım yetkiler veriliyormuş gibi gösteriliyor. Asıl istenen sistem değişikliği yapmak. Bunun nedeninin üzerinde durmak gerek. Anayasa tartışmasını sokaklarda yapmalıyız ama sokağa çıkmak yasak, basın açıklaması bile yapılamıyor. Yanı başımızda Suriye, Irak, Libya'da haritalar değişiyor. 15 Temmuz tüm bunları dikkate alarak ve sıranın bize geleceği öngörüsüyle oldu. HDP'yi, Kürtler'i yok sayarak bir Yenikapı konsensusu sağladılar. Amaç son Türk devletinin bekası için her şeyi yapmak. Tüm bunların üzerine Tayyip Erdoğan Türk, Sünni bir rejim kurmak istiyor ve başkanı olmak istiyor. Bugün Anadolu'da birçok tarikat üyesi insan, bir padişah, bir halife seçmek istiyor. Yapılmak istenen bu. Biz insan hakları, demokrasi gibi kavramları nasıl tartışıp insanlara mal edebiliriz, bunu tartışmalıyız. Egemenlerin kendi içlerinde geldikleri son noktadaki rejimin önüne nasıl geçeriz, acilen bunu konuşmalıyız. Kamudan, hiçbir gerekçe gösterilmeden ihraç edilen çok arkadaşımız var. 140 bin insan görevden alındı ya da tahkikata alındı.
8 / Nisa Bahçeli: Yürütme dediğimiz şey cumhurbaşkanı, bakanlar kurulu, başbakan ve üst düzey yöneticilerdir. Yeni anayasa teklifimizde partili cumhurbaşkanı geliyor. Cumhurbaşkanımız bakanlar kurulunu feshetti, sadece yardımcıları olacak, başbakan olmayacak, üst düzey yöneticileri de kendisi atayacağına göre bu denklemde yürütme tek bir elde toplanıyor, o da bir insan. Yani rasyonel aklının sınırları olan, gücün kolayca yozlaştırabileceği bir varlık. Partili cumhurbaşkanı konusunu sorunlu buluyorum. Aslında tüm bunlara AKP'nin her şeye karar vereceğini görüyorum. Türkiye'deki siyasetin tek bir merkezde toplanması ve partilerin de bu anlayışla kendi siyasi sistemlerini yürütmeleri sonucu her şey tek bir adamda toplanıyor. Eğer federal bir yönetim sistemimiz olsaydı belki bu kısım bizi çok ilgilendirmeyebilirdi. Ama burada bir parkın yıkılmasına dair bile cumhurbaşkanı karar verecek ve bireysel hayatlarımızı etkileyecek. Aynı zamanda bakanlar kurulu bazı tüzükler çıkarıyorlar, bunun adını da cumhurbaşkanı kararnamesi yapmışlar, meclisin bunu denetleme yetkisi çok düşük. Yasama, yürütme ve yargının eşit ve birbirini denetleyen yapılar olması gerekirken, hepsini cumhurbaşkanı müdahale ediyor ve denetlenemiyor. Hayır desek bile istediklerini alabilecekler. Denge ve denetleme mekanizmasının işlememesinin çok büyük bir sorun olduğunu düşünüyorum.
9 / Belgin Çelik: Bugüne kadar anayasalarda cımbızlarla alınan özgürlüklere yaşadık. Bu ülkede herkes çok çekti. 2005'e kadar Ak Parti'nin yaptığı iyi şeyler de oldu. Halk için yapılan hiçbir şey yok. Biz hep darbe, Kürt sorunu, eziyet, yok etme, linç kültürü içindeyiz. Sokakta da hayırcılara karşı gestapolar var. Bugün Sedat Peker gibi adamlar meydanda. evet de hayır da çıksa bu ülkede büyük bir sorun yaşayacağız. Irak ve Suriye'de boğulup kalacağız. Bizi kötü şeyler bekliyor.
10 / Yıldırım Kaya: Demokrasi gelecek ve bürokratik engeller kalkacak deniyor ama evet ve hayır oylaması OHAL'in olduğu ve özgürlüklerin olmadığı bir ortamda yapılıyor ve bizi anayasa onaylamasına zorla götürüyorlar. Daha önceki referandumda evet diyenlerin hemen hepsi hapishanede yatıyor. Bizim burada evet ve hayır diyerek birbirimizi ikna etmek değil. Ama bunları konuşarak nereye varacağımız da bilmiyorum. Yürütme, yasama diye bir şey yok. Tek adam olacak. Ben karamsarım. Anayasa değişikliğini kimlere anlatacağız, kimlere anlatmayacağız, ne anlatacağız, nasıl anlatacağız? İçeriği nedir, evet ya da hayır dersek ne olacak, sloganlarımız ne olacak?
11 / Metin Genç: Bugün Büyük Ortadoğu Projesi'nin eş başkanı olduğunu söyleyen kişi, bölücü, şeriatçı, diktatörlük içeren bir anayasayı kabul ettirmek istiyor. Bu bir Amerika projesi. Atatürk'ün ölümünden sonraki tüm iktidarların bu noktaya gelmemizde katkısı var. Bugün ABD ile gizli anlaşmalar 1940-50 yıllarında yapılmıştır. Bizim mücadelemiz dışarıya çıkmak, korkmamaktır. Yoksa durumumuz İran'dan kötü olacaktır.
12 / Ömer Atalar: Yürütme tamamen cumhurbaşkanı kararnamelerine bırakılıyor. Yani meclisin hemen hiçbir yetkisi yok. Meclis bugün Tarım Bakanlığı ile ilgili bir düzenleme yapamaz bu düzenleme geçtikten sonra çünkü anayasada özel hüküm var. Ekonomik sosyal haklarla ilgili bir şey yok, sendikalarımızın hepsini kapatabilir. Peki kanunla cumhurbaşkanı kararnamesi çelişirse? Bununla ilgili hüküm var. O zaman kanun uygulanır deniyor. Peki bürokrasi ben reisinkini uyguluyorum derse, kim ne yapabilir? Meclisteki en büyük çoğunluğun başında cumhurbaşkanı kendisi olacak. Yürürlükle ilgili madde çok önemli. Tüm maddelerle ilgili farklı yürürlük tarihleri belirlenmişken, cumhurbaşkanının partili oluşu referandumla birlikte yürürlüğe giriyor. Normalde başkanlık sisteminde meclisin esas olması lazım. Adı başkanlıktır ama aslolan kongredir, meclistir. Üst düzey yetkililerin atanmasında parlamentonun ilgili komisyonunun söz sahibi olması lazım. Cumhurbaşkanı kendi başına Karayolları genel müdürünü atayamamalı. Bunu önleyecek şey meclisin tekrar güçlendirilmesi, eğer başkanlık sistemi olacaksa demokratik bir meclisin bir atamada her türlü veto yetkisinin olması lazım. Muhalefetin de klasik kafayı bırakması gerekiyor. Cumhurbaşkanı ehil bir kişiyi önerdiyse, muhalefet bunu da onaylayabilmeli. Demokratik olgunluk budur, yapıcı olunmalı. Burada edindiğimiz bilgileri biz de iki aylık bilgiyi, kafası karışık olan kitleye aktarmalıyız. Bu sistem otoriteyi daha da güçlendiren, eski siyasi geleneği devam ettiren bir şey. Adalet yok. Biz insanlara gidip bu işte bir istişare ve adalet olmadığını anlatmalıyız.
Soru-Cevap
Rıza Sümer: İnsanlar tepkilerini şiddetsiz bir biçimde yaymayı nasıl başarabilirler?
Serdar Ünver: Bizdeki bir anayasa yapım süreci değil. Öylesi daha kolay olurdu, oturup tartışılırdı. Şiddetsiz tepki için basın-yayın organları kullanılabilir, OHAL sürecinde ne kadar olursa. Çoğulcu anayasa yapım yöntemlerinin ortak noktası halkı bilinçlendirmektir. Ne getirip götürdüğü, alternatiflerinin neler olduğunu halka aktarmak gerekir. Tabandan gelecek görüşleri kamuoyu ile paylaşmak da belki sivil toplumun görevi olacaktır.
Nisa Bahçeli: Şu anki partili cumhurbaşkanlığı sistemine yakın bir uygulama var mıydı dünyada? Böyle bir anayasa uygulandı mı, başarılı oldu mu?
Serdar Ünver: Başarılı olarak gösterebileceğimiz tek bir yer var, Amerika Birleşik Devletleri. Orada da sisteme rağmen başarılı. Tarihsel yapısı, sivil toplumun güçlü olması gibi nedenlerden dolayı başarılı. Bizimkine benzer en yakın yapı Peru'da var ve ne kadar başarılı olduğu ortada; insan hakları ihlalleri var. Türkmenistan'da benzer bir anayasal sistem getirilmeye çalışıldı, kişiselleşmeyle sonuçlandı. Latin Amerika'da da bir benzeri var, o da insan hakları konusunda pek başarılı değil. İktidara kim gelirse gelsin, kişisel iktidar pekişiyor ve onu denetleyebilecek hiçbir şey olmuyor. Başkanlığı getirdikten sonra parti bağını da fiilen getirmek gerekiyor, başkanlıkta bu zorunlu. Başarılı örneği olan Amerika'da da koşullar farklı, feodalizmi yaşamamış bir ülke, modern bir ülke olarak kurulmuş, geçmişten getirdiği hiçbir şey, tamamen akıllı kurulmuş.
Fazilet Çulha: Amerikan sisteminde iki yılda bir denetlenen, sistemi kontrol eden bir mekanizma var, o nedir?
Serdar Ünver: Parlamentonun üçte biri her iki yılda bir yenileniyor. Başkanla parlamento bir yerde çoğunluğu yakaladı aynı yönde, bir zaman sonra o kişiler değişecek. Başkanın parlamentoyla uyumlu olması gerekiyor ama o ihtilafı yakaladığınız zaman parlamento sürekli değiştiği için başkan kendisinde reform yapma ya da sistemi değiştirme yetkisini görmüyor. Bir taraftan parlamento daha baskın oluyor, başkan yürütme hizmetini götürüyor.
Hakkı Sever: 18 yaş konusunda ne gibi sıkıntılar var?
Serdar Ünver: Seçme seçilme yaşı bence tamamen sosyolojik bir mevzu, bunun toplumsal temellerinin olması gerekiyor. 18 yaş olmasının önünde bir sakınca yok ama denebilir ki 18 yaşında birinin tecrübesi olmayacaktır, 18 yaşında bakan mı olur? Fiilen bunu uygulayan ülkelerde baktığınızda hiçbir bakanın yaşı 40'ın altında değil. Türkiye'de disiplinli parti sistemi var, başkanı şu oylamada evet diyeceğiz diyor, aksine oy göremiyorsunuz mecliste. Bu nedenle vekillerimiz ister 18 isterse 88 yaşında olsun, çok bir anlamı yok.
Ömer Atalar: Üniversitelerle ilgili ciddi bir sorun var. Akademide bu konu tartışılıp halka yararlı olacak paylaşımlar yapılmıyor. Referandumda evet çıkarsa üniversitelerin durumu nereye gider?
Serdar Ünver: Üniversiteler olarak akademik faaliyet anlamında neredeyse yokuz. Bu konuda görüş bildirenler partizanca görüş bildirme gereği duyuyorlar. Bu sadece içinde bulunulan durumda kaynaklanmıyor, tabii OHAL ve KHK'ların etkisi var. Ama biraz da akademik sistemimizin bugüne kadar yerleşik hale gelememiş olmasından ve memur zihniyetiyle iş yapılmasından kaynaklanıyor.
Hakkı Sever: 61 ve 82 Anayasası'nda da değişiklikler yapılması gerektiği söylemi vardı. Yeni anayasa değişikliğiyle 61 anayasasını mı 82 anayasasını mı arayacak duruma geleceğiz?
Serdar Ünver: 82 anayasası yürürlüğe girdiği gün faşizan bir anayasaydı. İktidarı güçlendiren, devleti kutsallık atfeden bir metindi. Zaman içinde 2000'li yıllarda daha özgürlükçü bir yere doğru gittiğini söyleyebiliriz. Başlık 82 anayasasıydı ama değişmişti reformlarla. Bugün tartıştığımız şey bir hükümet sisteminin değişmesi. Bu aynı zamanda başlı başına bir anayasa değişikliğidir, artılar ve eksileri var. Daha ziyade eksilerini gördük. Baktığımızda yeni önerilen şeylerde iktidarın güçlendiğini görüyoruz. Onu sınırlandıracak, denetlenmesini sağlayacak önlemlerin de getirilmesi gerekir. Bütçe bir demokratik sistemde parlamentonun elindeki en güçlü silahtır. Bütçe yetkisi yine parlamentoya ait. Parlamento bütçeyi onaylamadı ne olacak, bir önceki yılın bütçesiyle cumhurbaşkanı yeniden değerleme oranıyla yoluna devam edebiliyor. Bunu dahi bulamıyoruz, sistemin işleyip işleyemeyeceğini buradan dahi tahmin edebiliriz.
SİVİL TOPLUM İLE İLETİŞİM
340 sivil toplum kuruluşuna e-mail ve telefon yoluyla duyuru yapıldı.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Ankara kMM Hamalı Nagihan Konukcu