YER: Çankaya Bld. Ek Binası Mithatpaşa Cad. No:52 3. Kat Kızılay
TARİH: 7 Ocak Cumartesi
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği (Belgin Çelik – Başkan Yrd.)
2 / Şiddetsiz Toplum Derneği (Rıza Sümer – Başkan)
3 / Doğal Yaşam Derneği (Yıldırım Kaya – Başkan)
4 / Öğrenci Velileri Derneği – ÖVDER (Enver Önder – Gen. Bşk.)
5 / Atatürk Çizgisi Platformu (Metin Genç – Başkan)
6 / Mazlum-Der (Ayşegül Sarıkaya – Şube Yöneticisi)
7 / Uluslararası Anadolu Kütüphaneciler Derneği (Hürdoğan Aydoğdu – Başkan)
8 / Uluslararası Bağımsız Denetçiler Derneği (Eyyüp Sabri Güler – Üye)
9 / Elvan-Der (Mahmut Emin Avcı – Başkan)
10 / Özgür Eğitim Derneği (Mehmet Yıldız – YK Üyesi)
11 / Alternatif Düşünce Kuruluşu (Mete Alpsar – YK Üyesi)
12 / AEGEE – Ankara (Arda Özkuşaksız – YK Üyesi)
13 / İHD (Hüseyin Küçükbalaban – YK Üyesi)
14 / Başkent Kadın Platformu (Fatma Alan – Başkan)
15 / Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi (Mahmut Konuk – Üye)
16 / Sosyal Demokrat Avukatlar Derneği (Kemal Akkurt – Başkan)
SENDİKALAR – KONFEDERASYONLAR
1 / Hak- İş (Hakkı Sever – Temsilci)
DİĞER KATILIMCILAR
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 2 izleyici katıldı.
MODERATÖR
Oya Özden
GENEL KONU: Terör ve Güvenlik
KONUŞULANLAR
1 / Belgin Çelik: 70'lerde suikastlar vardı, ajanlar vardı. Başka bir soğuk savaş dönemiydi. 70'ler sonrası sağ sol çatışması vardı. En çok Çiller'in başbakan döneminde kan akmıştı, infazlar olmuştu, ufak tefek terör olayları da oluyordu. Bu ülkede bugün 35 vaka oldu. Diğer ülkelere, Afrika cumhuriyetlerine filan bakıyorum, başa baş gidiyoruz. Terörü şiddetle kınıyoruz, kınadıkça daha çok patlama oluyor. Bu arada Şangay Beşlisine girme konusu var, NATO'dan çıkılacak deniyor, bunun en az 20 yılı var. Evimden derneğe giderken bile korkuyorum, zikzak çizerek gidiyorum, güvenlik yok. Şiddet çok fazla gösteriliyor bize. MİT'e güveniyoruz diyoruz ama Reina katili hala yakalanamadı, Konya'ya ailesinin yanına gittiği söyleniyor. Yurtdışına mı götürdüler diye düşünüyorum. Ben kendi güvenliğimden önce yakınlarıma üzülüyorum.
2 / Mahmut Emin Avcı: Şiddet ve terör kavramları farklıdır. İnsanların birbirlerine ve hayvanlara ve doğaya verdiği zarardır. Şiddetin tedbiri alınabilir ancak terör için bu zordur. Bugün ülkemizde dışarı çıkan bir insan bir bombayla patlatılmak ya da silahla taranmak ihtimaliyle karşı karşıyadır. İstihbarat ve polis tedbirlerinin işe yaramadığı ortada. Terör her grubun kendisini etnik yapısı ve inançlarıyla özgürce ifade ettiği rejimlerde etkili olamazlar. Aksi ortamlarda illegal örgütlenmeler oluşmaktadır. Emperyalist devletlerin istihbarat örgütleri de bundan yararlanacaklardır. Çözüm demokratik düzenin tüm kurallarıyla, şeffaflıkla olur. Irk, cins, inanç ve insan hakları temelinde insanlar kendilerini ifade etmelidirler. Türkiye'de somut çözüm önerileri şunlardır: 1. Kürt meselesine 2010'daki yaklaşıma dönülmeli ve iç barış sağlanmalıdır. 2. Türkiye askerlerini komşu ülkelerin topraklarından çekmeli, dış politikasını gözden geçirmelidir. 3. Basın özgürlüğü konusundaki uygulamalarına son vermeli ve tüm gazetecileri özgürlüğüne kavuşturmalıdır. 4. Diyanet kaldırılmalı, insanların iradeleriyle inançlarını yaşamaları sağlanmalı, devlet kurumlarına dini propaganda yasaklanmalı, bu çerçevede eğitim yeniden yapılandırılmalıdır.
3 / Rıza Sümer: Dünya halkları ve Türkiye gönüllü hareketi örgütlemelidir. Polis, asker, yargı güvenliğimizi sağlamakta yetersiz. Öz savunma, öz güvenlik noktasına gelmeliyiz. Üst akıl kim diye arıyorlar, üst akılsızı, vicdansızı aramalıyız. Gördüğümüz her şey de aslında yatay. Devletin niteliği korunsun, anayasa değişikliği parlamentodaki hiçbir parti dışlanmadan yapılsın. OHAL kaldırılsın. Bu süreçte zarar gördüğüne inanlar ve yakınları mahkemelere başvurmakta ve hukuki sürece başvurmakta zorlanmamalılar. HSYK ikiye ayrılmalı, tam demokratikleştirilmeli. 15 Temmuz zanlıları açık yargılanmalı. Şiddete, savunma hariç, af getirilmemeli, ceza indirimi yapılmamalı. Zanlılara şiddet uygulayan kamu görevlileri de yargılanmalı. Yargı sürecinde yayın yasağı ve gizlilik kararı olmamalı. Milletvekilleri, belediye başkanları, siyasiler, gazeteciler, tiyatro sanatçıları, yazarlar tutuksuz yargılanmalı. Gece vakti bu insanların evlerine ve işyerlerine baskın yapılmamalı. Tüzel kişilikler kapatılmamalı, içindekiler yargılanmalı. Kapatılanların üyeleri haklarını geri almalıdır. Toplanma ve şiddetsiz tepki kültürüne engel olunmamalı. Ulusal günler yasaklanmamalı. Çocuk gelinler, damatlar ve askerler olmamalı. Siyasi partilere baskın yapılmamalı, yüz yüze görüşülmeli. Milletvekili yaşı 18'e indirilmeli, seçme ve seçilme eşitlenmeli. Seçim barajı ortadan kaldırılmalı. İdam tartışılmamalı. Örgüt ve üyeliği tanımı yeniden yapılmalı. Bireysel silahlanmaya izin verilmemeli. Eğitim politikası köklü olarak değiştirilmeli. Laik, inanç ve ibadet özgürlüğü korunmalı. Cemevleri ibadethane olarak kabul edilmeli. Başka bir ibadethaneyi camiye çevirmeyelim, camileri de başka yapılara. Misyonerlik bir suç değildir. Azınlıklar deyimi bir şiddettir. Diyanet işleri kaldırılmamalı ama örgütlenmiş sivil bir kurum olmalı. Türkiye demokratik ve şiddetsiz koşulları sağlamalıdır.
4 / Hürdoğan Aydoğdu: 70'lerde daha çok bireysel karşı karşıya gelmeler vardı. Daha sonra Türkiye PKK terör örgütlenmesi ile karşı karşıya kaldı ve ona yönelik önlemler aldı. IŞİD ile arasında farklar var. PKK daha çok kolluk güçlerini hedef alırken, IŞİD'te hiçbir sınır yok. Taban katılımcıları, eğitim durumları, taktik ve destekçileri açısından farklar var. Biz onlarla uğraşırken sadece teröristlerle uğraşıyoruz, terörizmle uğraşmıyoruz. Asıl sorun burada. Teröre karşı üniversitelerde bir doktrin oluşturabilecek yapımız var mı? ABD'de arıyoruz bunu. Trump da IŞİD'i kuranın Obama olduğunu söylüyoruz. Onu kuran adamın doktriniyle IŞİD'le mücadele edilemez. Türkiye'nin güvenlik zaafiyetini ortadan kaldırmanın yolu, teröre karşı bir doktrin oluşturmak ve taktik geliştirmektir.
5 / Enver Önder: Devlet yönetimi günümüzde terör iklimi yaratmaktadır. Topluma korku salınarak, kendilerini vazgeçilmez kılacaklarını düşünüyorlar. Devletimizin başkanı diyor ki, kendi yurttaşını öldüren teröristtir. Bunu söyleyen kişinin ne söylediğinin anlaşılması gerekiyor. PKK'lı Mehmetçiği öldürürse teröristin başıdır, Mehmetçik PKK'lıyı öldürürse kahramandır, şehittir. Mehmet yurttaşımızdır evet, peki PKK'lı kim? Bin yıldır birlikte yaşadığımız ve TC kimliği olan insanlar bunlar da. Eğer vatandaşlarınızı eşit koşullarda bir arada yaşatamıyorsanız, terörün kuluçkasını siz hazırlıyorsunuz demektir. IŞİD geçmişteki dinsel terör örgütünün uzantısıdır. Suriye'de Mehmetçiğin bugün işi ne? Kendi iç savaşınızı önleyemiyorsunuz, Suriye'de ölümlere çanak tutuyorsunuz. Terör tam da bu noktada kuluçkalandırılıyor.
6 / Mehmet Yıldız: Dünyada küresel güçlerin desteklediği bir terörle karşı karşıyayız. Avrupa'da da yıllar önce terör örgütlerinin beslendiğini biliyorduk ama bu kadar açıktan değildi. Kendi örgütlerinde eylemler yapmadıkça bu güçler tarafından destekleniyorlar. Bu ahlaksızca bir tavırdır. Türkiye'de demokratik bir hak ile ilgili meşru bir terör gerekçesi yoktur. Bir Kürt olarak söylüyorum. PKK'nın Kürtlere 30 yıldır yaptığını, belki devletlerin hiçbiri yapmamıştır. PKK'nın bu şiddetine artık bir son vermesini istiyoruz. Binlerce insanın göç etmesine, ailelerin yıkılmasına neden olmaktadır. Bir halkın adına bahanelerle, 30 yıldır şiddeti sürdürüyorsunuz. Kendi partilerinin bile siyaset yapmasına izin vermediler. Trump DAEŞ'i Obama'nın kurduğunu söylüyor. Ama ısrarla birileri dinci terör örgütü diyerek IŞİD'i Müslümanlara yıkmaktadır. Bir algı operasyonu ile karşı karşıyayız. İçimizde taşeronları olan DAEŞ ve PKK gibi terör örgütleri ile karşı karşıyayız. Buna karşı verebileceğimiz en büyük cevap da hangi demokratik kitle adına konuşursak konuşalım, şiddetin hiçbir haklı gerekçesi olmadığını vurgulamalıyız. Birbirimize kenetlenmeliyiz. Halkların kardeşliğini teoride değil pratikte hayata geçirmeliyiz.
7 / Kemal Akkurt: 15 sene öncesine kadar kurumlara güven üst düzeydeydi. Adalet devletin temeliydi. Bu da çöktüğü için insanların adalete, yargıya güveni kalmadı. Terör demokrasisi gelişmiş, hukuku yerleşmiş, insan haklarına saygılı, devletin, yönetenlerin ve halkın yasal metinlere uyduğu ülkelerde olmuyor. İnsan kendisini güvende hissetmek için silah almak zorunda kalmaz. Bugün ülkede üç terör belasıyla bir aradayız, PKK, FETÖ ve IŞİD terörü. Terörün tanımında bile mutabık değiliz. IŞİD zaman içinde Ortadoğu'nun tüm kurumlarına sızdı. FETÖ 40 yıldır uğraşıyor ama son 15 yılda devletin tüm kurumlarına ortak edildi. PKK da bir günde doğmadı. 84'te Diyarbakır Zindanları'nda doğdu. Tüm terör örgütlerini lanetliyorum. İnsanlara kendilerini ifade etme özgürlüğü verilirse, demokrasi yerleşirse, terör destek bulamaz. Terör tüm ülkeyi sarmış durumda. Biz basında nefret söylemlerini dinliyoruz. Muhaliflere baskılar had safhada. Gazeteciler, yazarlar içerde. OHAL evrensel anayasa hukukuna aykırıdır. Başkanlık hayata geçerse OHAL kalıcı hale gelecek. Kutuplaştırma üst düzeyde. 15 Temmuz sorumlularını yargılayalım ama 100 bin insanı kamudan atmayalım. 43 bin insanı cezaevine tıkmayalım.
8 / Fatma Alan: Toplum olarak şiddet bir itibar sürecine girdi. Silahlanmanın da önünü açan bir şey bu. İnsanlar üst düzeydeki şiddeti terör olarak adlandırıyorlar ancak kendi özel hayatlarında da çok şiddetler yaşıyorlar. Toplumumuzda kadına, çocuğa yönelik şiddet de ciddi bir artışta. Erkeğin kendine de bir şiddeti var. Sosyal medyanın da ciddi bir manipülasyonu var. İnsanlar kendi kendilerine de yapıyorlar bunu. Ciddi bir umutsuzlukla karşılaşıyorum sosyal medyada. Terörle ilgili sunduğumuz birçok argüman da kanıtlanmış şeyler değil. Manipülasyon ve bilgi kirliliği var, bu da kaos yaratıyor. Biraz daha hayatın içinde yer almak ve toplumsal diyalog içinde olmak gerekiyor. Dünyada artık savaş değil terör diye bir şey var. Bu bir süreç, bir hesaplaşma var. Her ülkenin kendine ait bir IŞİD'inin olduğu söyleniyordu. Bugün yaşanan adı konmamış bir savaş. Çözüm insan haklarına saygılı, demokrasinin sağlandığı bir sistem diyoruz. Kendi içimizde de bir toplumsal yüzleşme yaşamalıyız. Hayat tarzımızın endişesini yaşıyoruz. Aslında ekipler yer değiştirdiler. İnsanlar bir karmaşa içindeler. Biz kendi içimizde demokrasiyi ve birbirinin hayat tarzına saygıyı içselleştirebilirsek, o zaman birbirimizi ötekileştirmeden kurtulabileceğiz.
9 / Mete Alpsar: Çocukluğumuzdan beri polis ve jandarmayla korkutularak geldik. Terör örgütleri diye sayarken FETÖ diye bir şey uyduruldu. Bugün iktidarda, devlette, kurumlar içinde Fethullah Gülen'in bütün enstrümanları hala varlıklarını sürdürüyorlar. Terör örgütlerini kategorize etmeye gerek yok, yapacaksak devlet baş terör örgütü. Sorunu demokrasi mücadelesi olarak ele almak gerekiyor. Gezi sürecini hatırlayın. 1980'den beri demokrasi mücadelesinin içinde olmayan ya da olamayan bir kuşak ve 90'lra kuşağı kahraman kesilip devrim yaptıklarını zannettiler. Türkiye'de demokrasi mücadelesinin bedeli vardır. Terörü yok etmek için devlet terörünü yok etmek, bunun için de devleti yok etmek gerekir. Bugün Kürt halkının başına gelenlerinin büyük kısmı da Kürt zenginlerinin, burjuvazisinin eseridir. Türk egemenleriyle aynı kaptan aynı yemeği yiyorlar. Demokrasi mücadelesine hep birlikte katılıp ölümü göze almazsak yol alamayız. Çözüm önerilerini konuşmalı ve hayata geçirmenin yollarını bulmalıyız.
10 / Ayşegül Sarıkaya: Huzurlu bir ortamda yaşama umudumuzu kaybetmeye doğru sürükleniyoruz. Sosyal medyanın etkisi çok yoğun. Günlük hayatta değil, sivil toplumda da bu hissiyatı görüyorum. Bu çok duyarlılıktan kaynaklı sanırım. Yakınlarımızda bulunan insanların yoğun acılara maruz kaldığını görüyoruz. Onlar bu acıyı çekerken biz mutlu olursak bencil olacağımızı düşünüyoruz. Biraz daha İslami bir noktadan bakıyorum burada. Dünya hayatının içindeyiz, ne cennette ne cehenneme ve bazılarımızın imtihanları daha ağır. Bu karamsarlık hakkına sadece bu ağır imtihanı yaşayanların sahip olduğunu düşünüyorum. Moralimi yüksek tutup eksikleri tamamlayıp, yanlışları düzeltmem gerektiğine inanıyorum. Şu anda her şey o kadar karışık ki. Ama yine de eksik de olsa bir şeyler yapmalıyız.
11 / Mahmut Konuk: PKK Kürtlere 30 yıldır zarar verdiği söylendi. PKK'yı biraz ittihatçı, biraz Marksist, biraz Kemalist, biraz Baasçı ve biraz kendine özgü monolist bir yapı olarak görüyorum. Hiçbir siyasi görüşe ve partiye yer vermeyen bir oluşum ve bu yönleriyle de olumsuzluyorum. Ama kimse PKK'nın Kürdistan bölgesindeki diğer siyasi oluşumlar yanında nasıl ayakta kalabildiğini sorgulamıyor. PKK'nın devletin uyguladığı şiddete aynı ölçüde şiddet uygulamaya çalışan ama onda birini bile uygulamayan bir örgüttür. Sivilleri kullanmaz, esirlere işkence etmez. IŞİD, bu devletin yarattığı ve yaratılmasına katkıda bulunduğu bir örgüt. Geldiğimiz noktanın 1914-15 1. Dünya Savaşı dönemine denk düştüğünü düşünüyorum. Bugün birlikte savaşılan güç ABD'dir. Amaç Büyük Ortadoğu Projesi'nin eş başkanı olmaktır. İslam aleminin halefiliğine soyunmaktır, Osmanlı'yı diriltmektir. Kamuoyunu besleyen söylem, Kürtlerin orada bir tehdit oluşturmamasıdır. Bugün ekonomik ve siyasi çıkmazdayız; her yerde bombalar patlıyor. Bunun nedeni de 7 Haziran seçimlerini kabullenmemektir. Çözüm demokrasidir, hükümetin en geç altı ay içinde istifa etmesidir. Serbest, bağımsız ve barajsız seçimlere gidilmesidir.
12 / Hüseyin Küçükbalaban: Devletlerin ve hükümetlerin siyaseti belirleyen uluslararası bir sistem var. Tek kutuplu bir sistemin olduğu, ulus devletlerin yetkilerinin azaltıldığı bir dönem var. Ulus devleti mi korumak gerekir, yoksa devletin yetkilerini sivil inisiyatiflere mi bırakmak gerekir tartışması sürüp gidiyor. Kendini ulus devletler olarak ifade etmeyen yapıların da ulus devletin inşa sürecine ilişkin itirazları var. Bu itirazların büyük kısmının referansı da insan haklarına ilişkin belgeler. Devletlerin güvenliği konusunda ya da uluslararası sorunların çözümü konusunda uluslararası bir yapı oluşurken, devletler arası bir güvensizlik de söz konusu. Bu güvensizlik de terörün dış politikada bir araç olarak kullanılması. Dünyada tek bir terör tanımı yok, BM'nin, AB'nin bile yok. AB'nin sadece 2002'de bir çerçeve kararı var. 2011'de ABD'nin yayınladığı terör örgütleri listesine bakıyorsunuz, 41 örgüt var, AB'nin listesinde ise 25 örgüt var. Terör, devletlerin ya da uluslararası güçlerin dış politika araçlarından birisi. Terörü değerlendirirken bakmamız gereken barışın esas olmasıdır. Devletlerden ziyade insanların, çevrenin, doğanın güvenliğinin esas alınması gerekiyor. Pozitif barışın, yani barışın varlığını tehdit eden her türlü şeyin ortadan kaldırılması gerekiyor. Demokratik ifade biçimlerinin olmadığı durumlarda da şiddet doğacak ve güvenlik ortadan kalkacaktır. Negatif barış, savaş halinin olmaması demektir. Bizim bölgemizde ciddi bir çatışma yaşanıyor. Barışı zaten konuşamıyoruz. Bizim yapmamız gereken, AB, Avrupa Konseyi ve insan hakları belgelerini referans almaktır.
Yerel Konu: Ankara'da Kamusal Alanların Güvenliği
Hasan Hüseyin Alkan (Özel Konuk): Güvenlik uzmanıyım. Yıllarca güvenlik müdürlüğü yaptım. Milli Mücadele Partisi kurucularındanım ve Genel Başkan yardımcısıyım. Özel harpçiydim, ayrıldım. Ergenekon süreci mağdurlarındanım. Cumhuriyet'ten daha düzgün bir sistem düşünemiyorum. Hükümet içi boşaltılmış bir anayasayla davranıyor. Büyük bir istihbarat zaafı var. Meclis içinde de istihbarat ajanları var. Yapılan gizli anlaşmalar var. 15 Temmuz'da olan bir çoban matıydı. Siz bir hamleyle karşı tarafı yenecekken, karşı taraf sizi bir hamleyle yerin dibine sokar. Yapılan buydu, yaratılan algı çok farklıydı. Güvenlik zafiyeti çok büyük ama olay bununla bitmiyor. Özel güvenlik yetkileri arttırılsın deniyor. Bugün harp okulları, askeri akademiler kapatılıyor. 15 Temmuz darbe girişimi en çok kimin işine yaradı sizce? Bu insanlar büyükşehir belediye başkanlarıyken, biz Türk ordusunu bitireceğiz dememişler miydi? Biz bunları hep unutuyoruz.
Belgin Çelik: Ben bir mağazada, sokakta nasıl güvende olacağım? Bu ortamda bin tane güvenlik de olsa bizi koruyamaz. Ben kendimi nasıl koruyacağım?
Hasan Hüseyin Alkan: Şu anda kimsenin can güvenliği temin edilemez. OHAL kaldırılmıyorsa bugün, altında yatan nedenlere bakmak lazım. Birileri rahat hareket etmesinler diye.
Ayşegül Sarıkaya: Yöneticilerin ihmalinden mi kaynaklı yoksa, gerçekten kontrol edilemez mi bu durum? Canlı bombaları nasıl engelleyebiliriz, bu mümkün mü? Teknik olarak tespiti ya da yapımında kullanılan ham maddenin temini noktasında?
Hasan Hüseyin Alkan: O kadar çok tavizler verildi ki. Birileri bizim bayrağımıza el uzattığında biz onu engellemeye çalışırken, bizi ırkçılıkla suçlayıp içeri atarken, Habur'da mahkemeler kurdular, bu adamlar serbest kalacak dediler. Aydın dediğimiz insanlar da içeri girdi ya da toprağın altına sokuldular. Elbette ülkenin bugün bu hale gelmesi idarecilerin sorumluluğu. Önlem alabilmemiz için hepimizin kavanozları kapatılması lazım. Hiçbir kolluk güvenliği bu güvenliği sağlayamaz. Birileri buna göz yumuyor olması bu kadar çok kayıp yaşanmazdı. Maalesef başkanlık yasası onaylanmazsa ülke kan gölüne dönecek denmedi mi?
Oya Özden: Barış sürecinde birileri birilerine taviz verdi veya onları korudu. Ondan bahsetmiyoruz. Şu anda polisiyle, askeriyle, istihbaratıyla neden 36 saldırı olmuş Türkiye'de? Bunların hiçbiri mi önlenemezdi?
Hasan Hüseyin Alkan: Yüzde 50-60'ı engellenebilirdi. Bugün bir yerde saldırı olduğunda Amerikalılar biliyorlardı da haber vermediler deniyor, bildiğini nereden biliyorsun? Demek ki sen biliyordun ve haber verdin kendi vatandaşını çek diye. İstihbarat içinde klikler var.
Hürdoğan Aydoğdu: Beşiktaş'taki saldırıda kullanılan patlayıcının TSK envanterinden kaydının çıktığı söylendi. Bu patlayıcıyı nasıl temin ettiler, bu bomba TSK'dan nasıl çıktı? Böyle bir ihtimal var mı?
Hasan Hüseyin Alkan: Var. Biz bugün bir mağarayı ya da hücre evini bastığımızda oradaki silahları alıp da cephanemiz kalmadığında kullanabiliyorsak, aynı şekilde terör örgütü de bunu yapabilir.
Rıza Sümer: Biz tüm bireylerin şiddetten korunma yöntemlerini öğrenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Örgütlü ya da örgütsüz olarak toplum olarak da öğrenmeliyiz. Böyle bir eğitim düzenlesek Türkiye'de şiddete karşı korunma yöntemlerini öğretecek uzman var mı?
Hasan Hüseyin Alkan: Elbette var. Fiziki korunmasıyla ilgili nefsi müdafaa biçimini öğretebiliriz.
Mahmut Konuk: Benim anladığım kadarıyla ülkede milliyetçilik, ırkçılık bu ülkede geçer akçe. 7 Haziran seçimleri, kısmi görüşlerin de açığa çıktığı bir seçim oldu. Bunu reddeden bir siyasal iktidarla karşı karşıyayız. Bir araya gelmeyeceği düşünülen güçler AKP, MHP, İşçi Partisi, CHP'nin ulusalcıları, DTP bir araya geldi ve 1 Kasım'a savaş içinde gitti. Ortadoğu savaşına doğru sürükleniyoruz. Sizin çözümünüz 1993'te denenen bir çözümün daha ağır bir tablosunu ortaya koyuyor. Siyasal iktidar da bunu yapmaya çalışıyor. 93 konseptinden daha ağrı bir noktadayız. Güvenlikçi politikalar çözüm değil diyorsunuz, o halde çözüm öneriniz nedir? Bu ülke insanları güvenliğe nasıl kavuşacak?
Hasan Hüseyin Alkan: Terörün beslendiği kaynaklar belli. Terör belli bir aşamaya kadar ideolojik olarak çıkıyor ortaya, şekilleniyor ve sonra birilerinden destek alıyor. Birileri lejyoner askerler gibi mühimmat, lojistik destek, kariyer planları, bürokratik imkanları vaat ederek ve sağlayarak terör örgütünü kendi çıkarları için kullanıyor. Aynı terör örgütü bir sola bir sağa vuruyor. Terör örgütünü bitirmek için önce finansal kaynaklarını bitirmek, yok etmek gerekiyor. O aradaki tüm bağlantıları koparmak gerekiyor, sonra da onlara destek veren ne kadar vatan haini varsa onları da ortadan kaldırmak gerekiyor. Bu basit ve en kolay mantık. Bugün hiç kimse bu örgütü bir anda bitiririm diyemez ama devlet bunu yapar. Bir ülkede savaş varsa, silah satıcıları çok büyük rant elde ediyor. Örneğin doğuda devlet otoritesinin zayıf gösterilmesi hatta hiç olmaması, bölgeye yatırım yapılmasının engellenmesi, topraklarda fabrika olmadığı için insanlar çobanlık yapacaklardı. Bunu yapacak imkanları da olmadığı için kimisi kaçırılarak çıkarıldı dağa, kimisi mecbur bırakıldı. Birileri algı operasyonuyla çıktı dağa, devlet bize bakmıyor mantığıyla. Askeriye içinde de çok yanlış unsurlar oldu.
Mehmet Yıldız: Ben sizi dinlerken biraz ürktüm. Özel harekatçıların hepsi sizin gibi mi düşünüyor? Bu politik görüşleri siz orada mı edindiniz yoksa sonradan mı oldu?
Hasan Hüseyin Alkan: Bana şu anda hepiniz ırkçı ve milliyetçi gözüyle bakıyorsunuz değil mi? Ben İstanbul'da dört ayrı bölgede Devrim Öğrenci Birlikleri'nin başkanlığını yaptım yıllarca. O dönem etrafımdaki ortam oraya kanalize etti. Muhaliftik, dilimiz sivriydi. Bir yerde bir yanlış varsa konuşuyorduk ama bir şeyler tam oturmamıştı. Ülkede sağ ve sol neydi, sağ ve sol olmalı mıydı? Bence sağ ve sol ayrı fraksiyonlar olmamalıydı. Bunu yıllar sonra idrak ettim. Ta ki Dursun Karataş'ı Fransa'da bir otelin havuz kenarında elinde viskiyle gördüğümde, yanımda 1 Mayıs'ta arkadaşlar vurulduğunda. Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran halka Türk milleti denir. Bunun içinde Türk'ü, Laz'ı, Kürt'ü, Çerkez'i de vardı. Bir insan vatanını, bayrağını seviyorsa o insan benim başımın tacı. Ben kimseyi yargılamıyorum. Bu ırkçı algısını yıkmak için bunu anlatmam gerekiyordu.
Mahmut Emin Avcı: 62 yaşındayım, genç arkadaşım bana eğitim veriyor. Bu yanlış bir şey. Buraya başka bir şey için geldi ama bana resmen ideolojisini deklare ediyor.
Oya Özden: Ama eğitim vermiyor, öyle bir şey yok.
Mahmut Emin Avcı: Önce milliyetçiymiş, sonra devrimci olmuş. Ben devrimciliği de milliyetçiliği de ondan iyi biliyorum. 70'leri yaşamış bir insanım. 60'tan sonra Cemal Gürsel'in Diyarbakır'da kalkıp Kürtlere, Size Kürt diyenlerin yüzüne tükürün dediği anları da yaşadık; bir toplumun içinde birine Kürt denildiğinde "Haşaa, ne demek Kürt" denilmesini de yaşadık. Sağın da solun da ne olduğunu arkadaştan çok daha iyi biliriz.
Oya Özden: Ama kendi fikirlerini söylüyor.
Mahmut Emin Avcı: Biz burada kendi görüşlerimizi söylemeye mi geldik?
Oya Özden: Evet, burada herkes kendi görüşlerini söylüyor.
Mahmut Emin Avcı: Güvenlikçi olarak Ankara'daki güvenlik meselelerine ilişkin çözüm önerilerini getireceği yerde kendi siyasi görüşlerini söylüyor. Biz de ideolojimizi konuşalım o zaman.
Hasan Hüseyin Alkan: Ben sorulan soruya cevap verdim.
Oya Özden: Başta sizlere hiçbir güvenlik uzmanının buraya gelmek istemediğini söyledim.
Mahmut Emin Avcı: Size iyi günler.
Oya Özden: Söyleyip gitmek olmaz, bu çok yanlış. Herkesi geç de gelse dinledi arkadaşımız.
Mehmet Yıldız: Bence özel harekat nedir, fikir verdi bize aksine.
Oya Özden: Bir de onların açısından bakmaya çalışın, bu nedenle getiriyoruz özel konuk olarak.
Mahmut Konuk: Yalnız, Ankara'da kamusal alanların güvenliğiyle ilgili somut, pratik bir şey söylemedi bize.
Oya Özden: Bu eleştiriyi getirebilirsiniz, buna katılırım. Ancak kendisi de burada kişisel görüşlerini söyleme hakkına sahip. Konuya daha fazla giremedik diyebilirsiniz, böyle bir eleştiri getirebilirsiniz ama arkadaşımız kimseye eğitim vermedi, kendi düşüncelerini söyledi ve sorulan soru üzerine nerden nereye geldiğini söyledi.
Oya Özden: Eğer siz sorumlu olsaydınız, Ankara'da güvenlik adına alacağınız ilk önlem ne olurdu?
Hasan Hüseyin Alkan: Özel güvenlik içinde de bordo bereli dediğimiz VIP güvenlikle ilgilenen arkadaşlar vardır, yakın dövüş, anayasa, kalabalık yönetimi ve psikoloji gibi eğitimler almışlardır. Ama bunlar yeterli değil. Ama özel güvenlikler şu aşamada kamu kuruluşlarını koruyabilecek durumda değil. Çünkü Ankara'da 10 bin özel güvenlik personeli bunun ancak 500'ü niteliklidir. Bugün 10 bin polis varsa bunun 6 bin tanesi niteliklidir. Cumhurbaşkanı halkın kalabalık olduğu yerleri polis teşkilatının koruması gerektiğini söylüyor, buna katılıyorum. Polis ve profesyonel askerin koruması gerekiyor normalde. Ankara'da nasıl daha huzurlu ve güvenli oluruz diyorsanız, bunun için daha uzun bir süre bekleyeceğiz.
Eyyüp Sabri Güler: IŞİD, yıllarca kuru eroinle, esrarla beslenmiş kişilerin, Norveç'ten, Türkiye'den, İngiltere'den adam öldürmeye endekslenmiş, oyunlarla beslenmiş bir yapısı olan bir güçtür. Bütün o aptallar, insan katledecek kişiler bir gecede giydirilmiş ve dışarı salınmış bir örgüttür. Türkiye'de demokrasi falan yok. Şöyle bir sorum olacak: Bu olayların hepsini MİT ya da Hakan Fidan yapıyorsa, bu önlenir mi? Bu arkadaş nerede?
Hasan Hüseyin Alkan: Hakan Fidan'ın ağabeyi Pennsylvania'da Gülen'in çiftliğinde.
Yıldırım Kaya: Bir tezgah, bir senaryo var, onu konuşuyoruz.
Eyyüp Sabri Güler: Hakan Fidan Oslo Görüşmeleri'ni devletin hiçbir yetkisi olmadığı halde, devlet adına pazarlık yapabiliyor ve bu adam bir astsubay emeklisi, geliyor MİT müsteşarı oluyor. Çok ilginç olaylar dönüyor. MİT CIA'in Türkiye şubesidir ve tüm dünyada patlatılan bombalar belli bir merkezden yürütülmektedir. Susurluk'ta o arabadan bir Alevi polis memuru, bir Kürt işadamı, çok milliyetçi bir Abdullah Çatlı çıkmıştır. Bunlar unutulmamalıdır. Bir ülkenin kralı, başbakanı, cumhurbaşkanı kaçar, MİT başkanı kaçar mı? Bizden kaçmıştır, Mehmet Eymür'dür. Bu adam Gülen'le beraber radikal İslam'ı bitirmek adına üretilen ılımlı İslam politikasının gütmek için Türkiye'ye gelip bütün operasyonlarla dönen bir adamdır. Apo, Gülen, Çatlı, Perinçek bunların hepsi zamanında MİT'te çalışan adamlardır. Çok büyük oyunlar var.
Metin Genç: Şu anda Türkiye'nin içinde bulunduğu durum Lozan'dan Sevr'e yönlendirilen Türkiye'nin durumudur. Yaşadığımız olaylara, gelip geçen siyasi iktidarların az ya da çok katkısı vardır ve Osmanlı'nın Lale dönemini yaşıyoruz, son günlerini yaşıyoruz. IŞİD, PKK dediğimiz örgütler, geçmişte İngiliz ve Fransız emperyalist emelleri için oluşturulan örgütlerdir. PKK, Asala örgütünden sonra oluşturuldu ve mezhepçilik yarattı. CHP Gençlik kollarından gelen bir arkadaşınızım. Sayın Deniz Baykal ne yazık ki Siirt seçimlerinin yenilenmesine destek vererek Erdoğan'ın önünü açtı. Erdoğan Büyük Ortadoğu Projesi'nin eş başkanıyım dedi. Bugün Irak'ın kuzeyi ve Süleymaniye Suriye'nin Kamışlı bölgesi, Kürtlerin yoğun yaşadığı bölgelerdir. Diyarbakır Ortadoğu'nun güneşi olacak diyordu maalesef Diyarbakır ve güneydoğumuz bugün Ortadoğu'nun bataklığı oldu.
Rıza Sümer: Hasan Bey Türkiye zenginliğinin bir parçasıdır. Biz de öyleyiz. Bazı farklılıklarımız olabilir ama bize bazı şeyleri düşündürme ve yaşatma fırsatı verdiniz. Dolayısıyla hiç rahatsız olarak çıkmayın. Elbette yaşanmış çok şey için keşke yaşanmasaydı diyoruz. Farklılıklarımız zenginliğimizdir.
SİVİL TOPLUM İLE İLETİŞİM
340 sivil toplum kuruluşuna e-mail ve telefon yoluyla duyuru yapıldı.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Ankara kMM Hamalı Nagihan Konukcu