YER: MÜSİAD Toplantı Salonu
TARİH: 05.11. 2016
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / İlim ve Hayra Hizmet Vakfı ( Zülfü Biçerer – Genel Başkan )
2 / Azadi Hareketi ( Atik Okuyucu – İl Temsilcisi )
3 / İpekyolu Derneği ( Abdulkerim Avanoz – Başkan )
4 / Akıncılar Derneği ( Mehmet Ertuğrul – 2. Başkan )
5 / Birlik Vakfı ( Selahattin Canpolat – 2. Başkan )
6 / Bingöllüler Derneği ( Suphi Döner – Başkan )
7 / Goncalar Solmasın ( Hacı Ormanoğlu – Başkan )
8 / EVADER ( Yavuz Ormanoğlu – Y.K.Ü. )
MESLEK ODALARI
******************
SENDİKALAR
1 / Eğitim Bir Sen ( Mehmet Okur – Bşk. Yard. )
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Mehmet Şerif Kalkan ( İpekyolu Derneği )
GÖZLEMCİLER
Siracettin Sarı ( HAKPAR İl Başkanı )
BELEDİYE BAŞKANLARI
Katılım olmadı.
MESAJ YOLLAYANLAR
DİĞER KATILIMCILAR
MEDYA
Kanal Fırat
Kanal 23
Kanal E
MODERATÖR
Resul Şahin ( Elazığ STK Platformu Danışma Kurulu Üyesi )
KONULAR
GENEL KONU: OHAL’ de İfade Özgürlüğü ve Medyanın Durumu
KONUŞULANLAR
1 / Resul Şahin: OHAL anayasamızda yer alan resmi bir tedbir alma yöntemidir. Bu sadece bizde değil Avrupa’da da vardır. Bildiğiniz gibi geçen yıl Fransa’daki terör eyleminden sonra da OHAL ilan edildi, asker sokağa indi ve hiçbir siyasi parti lideri, parlamenteri ve medyası kalkıp da bir laf etmedi. Hemen hepsi bu terör bize ve halkımıza yöneliktir deyip bu eylemin karşısında yer aldı. Ancak maalesef o tarihlerde bizim basınımızda değişik başlıklar atılıyordu. Fransa sadece iki terör vakası yaşadı oysa bizim hemen her gün askerimiz, polisimiz ve sivilimiz hayatını kaybetmektedir. Gün geçmiyor ki bir yerlerde bomba patlatılsın. Bunun sonucu olarak devletin kendisini ve halkını korumak için OHAL gibi bir uygulamaya gitmesi gayet normaldir. Uygulamalarda hatalar olabilir ancak onların üzerinde ayrıca durmak gerekir. Bizler eskiden olağan üstü hali görmüştük, ancak o zaman devlet bütün halkını tehlikeli görüp o potansiyel tehlikenin üzerine gidiyordu. Ama mevcut OHAL vatandaşa değil devletin kendi kendine getirdiği bir uygulamadır. Kendi içerisindeki çeteleşmeleri temizlemek için getirilmiştir. Bizler vatandaş olarak OHAL’ i hiç fark etmiyoruz. Tabii bu temizlik yapılırken teröre destek veren kişi, kuruluş, dernek, vakıf ne varsa üzerine gitmektedir ve gitmesi de gerekmektedir.
Şimdi Avrupa’ nın sicilinin bozuk olduğunu hepimiz biliyoruz. Mevcut zenginliğini ve refah seviyesinin yüksekliğini Afrika ve Ortadoğu’ daki sömürgeciliğine borçludur. Bugün hala demokrasi havariliğine soyunması kendisini düşünmekten başka bir şey değildir. Eğer isteseydi Mısır’ da yüzde elli iki oyla seçilen Mursi’ yi devirtmez ve Sisi’ yi başa getirmezdi. Ve darbeye darbe diyemeyecek kadar da sahtekâr bir Avrupa ile karşı karşıyayız. 12 Eylül’ de ve 28 Şubat’ ta neden Avrupa’ nın sesi çıkmıyordu acaba. 15 Temmuz gecesi uçaklardan bomba atılırken ve helikopterler sağa sola ateş açarken neden Avrupa çıkıp bu bir darbe girişimidir ve biz darbenin her türlüsüne karşıyız demediler. Ancak kim bu devletin ve milletin aleyhine ise o adamı desteklemektedirler. Birlik ve beraberlik içerisinde kardeşçe yaşayan bir Türkiye’ yi asla ve asla istemiyorlar.
Bugün Figen Yüksekdağ diyor ki: Ben Kürt değilim. Zaten sen Kürt olduğun için değil terörü desteklediğin için oraya alındın.
15 Temmuzdan önce STV ve Bugün gibi basın kuruluşlarına el konuldu. Avrupa hemen; sizde basın özgürlüğü yoktur, siz baskı yapıyorsunuz dedi. Peki ne yaptı bu basın? Kalkıp Türkiye’ ye darbe yaptılar. Ve bugün Avrupa kalkıp bir özür bile dilemiyor Türkiye’ den. Şunu unutmayın; düşmanın delili en büyük delildir. Eğer bugün ülkemizin gelişmesini istemeyen bir ülkenin bir yetkilisi kalkıp gelip Can Dündar gibi birini ziyaret ediyorsa, Can Dündar’ dan şüphelenmeniz lazım. Demek ki bu adam onlara uşaklık yapmaktadır, aksi takdirde onu sevmezler. Daha düne kadar Cumhuriyet ve Zaman gazeteleri aynı başlıkları atıyorlardı. Güya birisi İslamcı, öteki de solcu görünüyordu. Neden aynı başlıkları attırıyordu arkadaki akıl. Fransa’ daki terör eyleminde attığı başlık: ‘‘ Fransa çocuklarına ağlıyor ’’ Türkiye’ de ki eylemde attığı Başlık ise: ‘‘ Katliam Ülkesi ’’.
Malum siyasi partinin PKK ile bir bağının olmadığını söyleyecek bir Allah’ ın kulu var mı, yok. Çünkü kendileri bunu açıklıyorlar. Biri diyor: biz sırtımızı onlara dayadık, öteki diyor: sizi tükürüğüyle boğar ve gidip Kandil’ de boy boy fotoğraflar çektiriyorlar. Oysa deselerdi ki: 7 Haziran’ da millet bize vekâlet verdi ve biz terör örgütü ile aramıza mesafe koyduk ve siyasi olarak mücadelemizi sürdüreceğiz. O zaman onlara saygı duymak kaçınılmaz olurdu. Acaba b parti Avrupa’ da olsa bu kadar müsamaha görür müydü, asla görmezdi.
2 / Abdulkerim Avanoz: OHAL anayasada yer almaktadır ve hangi şartlarda ilan edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Ben bu konuda hükümetimizin atmış olduğu adımları ve kararlılığını tebrik ediyorum ve her alanda kendilerine destek olacağımızı belirtmek istiyorum. Bunlar gecikmiş tedbirler olup, terör belasının iyi niyetle bu ülkeden def edilemeyeceği ayan beyan ortadadır. Herhangi bir medya kuruluşu ülkenin aleyhine yayınlar yapıyorsa buna her türlü cezanın verilmesinden yanayız. Tabii ki ülkenin birlik ve beraberliği söz konusu olduğunda medyanın özgür olması gerekir. Aksi takdirde sırtını AB ve ABD’ ye dayayan ve onlardan medet uman bir medya her türlü cezayı hak ediyor demektir.
Bugün bir takım partiler çıkıp özgürlüklerden bahsediyorlar. Ben bu partilerin ülkenin milli menfaatlerinden yana olmadıklarını düşünüp onları şiddetle kınamaktayım. Bunlar ülkeyi birbirine katıp, gelişmesini ve ilerlemesini istemeyen partilerdir.
Aynı şekilde Avrupa devletlerini de şiddetle kınıyorum; onlar gibi küstah ve alçak emperyalist devletlerin ülkemizde ne elçilikleri olmalı ne de ataşeleri. Bunlar Ortadoğu’ yu ve Müslüman ülkeleri harabeye çevirdiler. Bunlar gerçekte insan haklarından yana olmadığı gibi emperyalist sömürücülerdir. Bıraksınlar bölge hakları kararlarını kendileri versin. Tabii bölge hükümetleri de halkların haklarını gözetmeli ve bu doğrultuda yönetimler sergilemelidirler.
Biz başkanlık sistemini sonuna kadar destekliyoruz, çünkü bunun ülkenin menfaatine olduğunu düşünüyoruz.
3 / Selahattin Canpolat: Bugün terörün bu halde olmasının; 40 yıldır dirsek temasında olan HDP, PKK ve FETÖ kaynaklı olduğunu görüyoruz. Ülkemizin birçok yerinde yaşanan patlamalardan sonra HDP veya uzantısı partilerin herhangi bir başsağlığı ve kınama mesajı yayınladıklarını görmedik. Buna tek kelimeyle lanet olsun diyorum. Bunların bu ülkeden gitmesi lazım, bunlar bu ülkenin insanları olmadığı gibi bu halkı da temsil edemezler. Yıllardır bunu dile getirmekteyim ve bugün bakıyoruz ki biz haklı çıkmışız. Dün yaşanan milletvekili göz altılarında ‘‘beni bu şekilde gözaltına alamazsınız’’ söylemine karşılık aslında onları yerlerde sürükleyerek gözaltına alınması gerektiğini düşünüyorum. Ülkemizin şerefli polisine atılan tokadın bedeli ağzını kapatarak götürmek olmamalıydı. Mümkünse daha küçük düşürücü bir şekilde gözaltına alınmalıydılar. Çünkü bu ülkenin onurunu ve namusunu koruyan asker ve polise daha dikkatli bir şekilde davranmak gerekmektedir.
Benim devletimizden ricam; nasıl ki FETÖ’ nün tüm mal varlıklarına el konuldu, aynı şekilde dün gözaltına alınan milletvekillerinin de tüm mal varlıklarına el konulmalı ayrıca vatandaşlıktan çıkarılmalı ve ülkeden kovulmalıdırlar.
4 / Hacı Ormanoğlu: Ülkemiz çok zor bir dönemden geçmektedir, konuştuklarımıza ve yaptıklarımıza çok dikkat etmek zorundayız. Ateşe körükle gitmemeliyiz. Bu sıkıntıların konuşularak giderilebileceğini düşünüyorum. 30 yıldır silaha sarılan bir PKK var, bunun artık bırakıp gelip konuşmaları gerekir. Siyasi olarak mücadelelerini vermeleri gerekir. Aksi takdirde onları savunacak kimseler kalmaz. Böcek olmak isteyenlerin ezildikleri zaman sızlanmaya hakları yoktur. Siyasetçiysen siyasetini yapacaksın, silahlı bir örgütün ardına saklanmayacaksın. Bu yüzden binlerce eve ateş düştü, bunun hesabını kime ve nasıl vereceksiniz. İnsanlarınız artık sizi savunamayacak hale gelmişler. İnsanların göz rengi farklıdır ancak gözyaşları aynıdır. Daha dün Diyarbakır’ da patlatılan bombayla dokuz şehit verdik. Hani siz bu halkın haklarını savunuyordunuz, bunun hesabını nasıl vereceksiniz sorarım size. Ya çekilin, ya da çıkıp örgütten korktuğunuzu söyleyin.
Medyaya gelince; Amerika’ da İkiz Kuleler vuruldu binlerce insan öldü ancak kimse ne bir ceset gördü, ne de bir damla kan. Fransa’ da OHAL ilan edildi kimsenin herhangi bir itirazı olmadığı gibi, tüm liderler kol kola girdiler. Kısacası yabancıların sazıyla bizim türküler söylenmiyor. Amerika’ dan ve Avrupa’dan dost olmaz, herkes bunu bilmek zorunda. Biz kendi kendimizin dostu olmalıyız ve içerideki çürükler de ayıklanmalı.
Türkiye zor bir dönemden geçiyor ama aydınlık günler de yakındır. Aynı dili konuşanlar değil aynı düşünceleri paylaşanlar anlaşırlar. Diller bir zenginliktir, bahçemizde rengârenk çiçekler açmasını isteriz ancak ortak paydamızın da bu vatan olduğu unutulmamalıdır.
Cumhuriyet gazetesi ile Zaman gazetesinin aynı başlıkları atması onların aynı yerden yönetildiklerini ve aynı yerin maşası olduklarını gösterir. Bugün bunların kapatılması Avrupa’yı ne ilgilendirir. Onlara ne bizim iç işlerimizden. Haddinizi bileceksiniz.
5 / Mehmet Ertuğrul: OHAL adından da anlaşılacağı gibi; devletin olağanüstü durumlarda devletimizin ve halkımızın güvenliğini ve özgürlüklerini daha iyi yaşamaları için aldığı tedbirlerdir. OHAL hak ve özgürlüklerin kısıtlanması değil aksine halkın huzuru ve güvenliği için alınmış zorunlu tedbirler zinciridir. Fransa’ da bir bombalamada ve Avrupa ve Amerika’ da küçük çaplı terör olayları bahane edilerek OHAL ilan edip aylarca sürdürmelerine rağmen ülkemizde sık sık terör saldırısı ve şehit haberlerine rağmen batılı ülkelerin OHAL’ i özgürlüklerin kısıtlanması olarak görmesi haksızlıktır, vicdansızlıktır. İfade özgürlüğü demek arkamızda PKK var, PKK sizi tükürüğüyle boğar demek değildir. Ülkemizin ve halkımızın güvenliği her şeyden önemlidir. Bu sebeple halkın güvenliğinin ve ülkenin milli birliğinin tehdit altında olduğu yerde bölücülük yapmak, terörü övmek ve desteklemek fikir özgürlüğü değil, halka ihanettir.
Medya yaşadığımız bu sıkıntılı süreçte çok dikkat etmeli haberlerini ve söylemlerini doğru aktarmalıdır. Geçmişte bazı medya organları yaptıkları yalan yanlış haberlerle 28 Şubat’ ın yaşanmasına vesile olmuşlardır. Halkın iradesine saygısızlık yapmışlardır. Şu an medyanın büyük çoğunluğu 15 Temmuz’dan bu güne milli iradenin yanında yer almakla birlikte Cumhuriyet Gazetesi’ nin bazı yazarlarının teröre destek suçundan gözaltına alınmasını farklı yorumlayan çevreleri bizler Akıncılar Derneği olarak anlamakta güçlük çekiyoruz. İfade özgürlüğü olmalı ancak bu şiddeti teşvik edici seviyeye vardırmak yanlıştır ve kabul edilemez.
6 / Atik Okuyucu: Ben özellikle ülkenin neden OHAL’e gelmek durumunda kaldığı konusu üzerinde durmak istiyorum. Bu ülkede FETO Firavunlaştırılmıştır ve kendilerini onun müritleri olarak gören fareleri de bu gemiyi delmek istemişlerdir. Bunun sonucu olarak da OHAL tedbir amacıyla kaçınılmaz olmuştur.
Bugün Cumhuriyet gazetesinin kalkıp Kürtlerden veya Kandil’ den bahsetmesi hayra alamet olmadığı gibi, Kürtleri sevdiğinden de değildir. Cumhuriyet Gazetesi Kemalist bir gazete olup, Kürtlerle uzaktan yakından bir ilişkisi olmamıştır.
Bugün meclisteki tüm partiler bu ülkenin partileri olup, hiçbir parti hakareti ve küfrü hak etmemektedir. Ayrıca bu ülkenin bir vatandaşı olarak tüm dünyayı ve özellikle de batılı devletleri kendinize düşman olarak görüyorsanız ilk önce dışişleri bakanlığını kaldırmanız ve kendinizi dünyadan soyutlamanız gerekir. Türkiye’ nin altına imza attığı uluslararası anlaşmaların bağlayıcı özelliği vardır, bu da ülkemizi dışarıdan müdahale edilebilir bir hale getirmektedir.
Kimse burada kendini birinci sınıf Türk olarak görmemelidir. Ben bir Kürt olarak bu topraklarda yaşıyorum ve bu topraklarda da öleceğim. Türk de Kürt de benim kardeşimdir, kimsenin kimseye bir üstünlüğü de bulunmamaktadır.
7 / Zülfü Biçerer: Bugün Türkiye olağanüstü bir durumla karşı karşıyadır. Devletimiz içeride ve dışarıda geleceğimiz için büyük bir uğraş içerisindedir. Mevcut durum içerisinde alınan kararlar doğru kararlardır. Tabii ki bu durumdan bazı menfaat grupları rahatsız olmaktadırlar. Tıpkı eskiden olduğu gibi haçlı zihniyeti bugünde ekonomik ve siyasi manada devam etmektedir. İçteki ve dıştaki aktörleriyle oyunlarına devam etmektedirler. Türkiye de hukuk ve özgürlükler çerçevesinde kendi refleksini göstermek durumundadır. Bugün bu durumdan rahatsız olanlar hem Diyarbakır’ da yaşananları göz önüne almalı ve hem de Halep’ de yaşananları. Bunlar göz önüne alındığı zaman OHAL ve KHK’ lar ile alınan kararların ne kadar yerinde olduğunu görebilirler.
8 / Mehmet Okur: İnsan toplum olarak yaşayan bir varlıktır dolayısıyla bu doğrultuda kendini ifade eden bir varlık olmak durumundadır. Devlet kuran, kurallar koyan ve bu kurallara uymak zorunda olan bir varlıktır. Tek tip düşüncenin olamayacağı kesin, ancak nerede özgürlüklerin son bulacağını tartışmak lazım. Bugün kan revan içerisinde olan bu Ortadoğu coğrafyasında düşünce özgürlüğünü konuşabiliyorsak ülkemizin çifte standart demokrasisine karşın gerçek manada bir demokrasiyle yönetildiğini söyleyebiliriz. Tabii özgürlükler nereye kadar, ifade özgürlüğü nereye kadar ve medya nereye kadar özgürlüğünü kullanacak sorusu akla gelmektedir. Mevcut medyamız sadece bir yere kilitlenerek farklı düşünceleri yansıtmamaktadır. Tabii devleti de bir varlık olarak kabul edersek doğal olarak kendisine yapılan bir harekete refleks göstermek durumundadır. Devletin bir anayasası ve o anayasada OHAL denilen bir olay var. Ben OHAL’ i devletin kendi varlığını korumaya yönelik bir refleksi olarak görüyorum. Aksi takdirde varlığının ortadan kalkması söz konusu olabilir. Medyanın tek taraflı olmaması ve farklı kesimlerinde sesi olması gerektiğini düşünüyorum. Normalde OHAL’ ler pek olağan durumlar değildir ancak mevcut yürürlükteki hali devletin kendi içerisindeki yapılanmalara karşıdır. Yoksa demokratik yaşamın devam ettiği düşüncesindeyim. Bugün medyanın suç unsuru teşkil eden ve devletin varlığını tehdit eden uygulamalarının olması hukuk karşısında hesap verebilir olması gerektiğini düşünüyorum. Aynı şekilde siyasi partilerde devletin ve milletin varlığını ortadan kaldıracak fikirler üretmemelidirler.
Bu noktada OHAL’ in olması gerektiğini ve mevcut haliyle ifade özgürlüğünün kısıtlanmadığını, medyanın da sadece kendi çıkarı ve menfaati doğrultusunda hareket etmemesi gerektiğini düşünüyorum.
9 / Suphi Döner: İşin doğrusu mevcut gidişat Türkiye’ nin raydan çıkışının işaretidir. Evet; reisi cumhur özelliklede 15 Temmuz’ daki duruşuyla hemen hepimizin sempatisini kazanmış bir insandır. Örneğin Amerika başkanlık seçimiyle şu anda daha çok kendisiyle meşgul ama gelecek haftayı Türkiye’ nin insiyatifine bırakacağını sanmıyorum. Tamam; siyasi partiler anayasal çerçevede oluşumlarını tamamlıyorlar ama aynı anayasal çerçevede de kendilerini devam ettirmeleri bir zorunluluktur. Haddi aştıklarında hadlerinin bildirilmesi gerekiyor ama bunun da planlamasının çok iyi yapılması gerekir. Bir parti genel başkanının veya polise tokat atmış bir milletvekilinin gözaltına alınması için bu kadar beklenmelimiydi bunu tartışmalıyız. Bana göre Türkiye’ de dış kaynaklı bir enerji birikimi var ve bunun sonucunun ne olacağına dair de bayağı kaygılarım var. Geçmişte sorulduğunda Türkiye’ de bir iç savaşın olacağını ne kadar uzak görüyorduysak, son yaşanan gelişmelerden sonra aynı şeyi söylemek pek mümkün değil. Tabii bu arada Türkiye’ de yaşan halklar ve siyasi temsilcileri ile silahlı örgütler arasındaki ayrımın da net olarak yapılması gerekir. Siyasi ve silahlı çatışmalı ortamdan dolayı Kürt halkı rencide edilirse, FETÖ’ den dolayı da İslam rencide edilirse bu durum yanlış bir sonuca götürür. Duygusal olarak her şeyi desteklemek kolaydır ama duygusal alanın ortadan kalktığı durumu da hesaplamak lazım. Şimdi siyasi erk her ne kadar kanuna uygun hareket ediyorsa da birkaç adım ötesini de hesaplamak zorundadır. Bütün bu yaşananlardan sonra Türkiye’ nin milyonlarca dolar tazminat ödeyeceğini bilmek için kâhin olmaya gerek yoktur. Devlet tüm bu adımları atarken bunları da hesap etmek zorundadır diye düşünüyorum.
10 / Yavuz Ormanoğlu: Ben mevcut durumda o kadar da karamsar değilim. Dünya kurulalı beli bir bakın; hiçbir rahat dönem biliyor musunuz? Tarihe bir bakın; Türkiye’ nin düşmanlarının olmadığı bir dönem biliyor musunuz? İsimler değişiyor, bölgeler değişiyor, oyuncular değişiyor ancak sonuç olarak her şey ortada. Hemen hepimiz çoğu zaman gençleri çeşitli şekillerde eleştiririz ancak 15 Temmuz’ un en büyük artısı bize bu gençliği kazandırmak oldu. Hepimiz ama hepimiz yıllarca tatbikat yapsaydık 15 Temmuzda’ ki o muhteşem direnişi sergileyebilir miydik? Allah’ tan her ne olduysa o gençler nasılda kendilerini o tankların önüne attılar. İnanın bu duygu varken bize hiçbir şey olmaz. Bunu söylerken gaflete düşmeyelim tabii. Durum gerçekten çok zor ve gerçekten düşmanımız çok ama millet ve liderleri bu dik duruşu sergilediği sürece bu memlekete kimse bir şey yapamaz diye düşünüyorum.
11 / Siracettin Sarı: Bugün Türkiye’ deki hukuk sistemi ve uygulanabilirliği pek fazla güven verici bir durum değildir. Partiler her zaman kapatmayla karşı karşıyadırlar. Belki mevcut iktidar biz partilerin kapatılmasına karşıyız ama parti içerisinde suç işleyenler de yargılanabilmeli diyor ama bu bana göre bir güvence değildir. Bugün Türkiye’ nin adeta bir siyasi partiler mezarlığına dönüştüğünü çok rahat söyleyebiliriz. Bizzat bizim gibi düşünen birkaç partinin kapatıldığını hepimiz çok rahat söyleyebiliriz. Kürtlerin veya o anlayışa yakın kişilerin kurduğu yirmiden fazla parti kapatıldı bu ülkede. Umarım bir daha olmaz ama bu tümüyle güvence altına alındığı anlamına da gelmemektedir. Çünkü bugün ucube olarak karşımızda duran bir anayasa var. Cuntacılar tarafından hazırlanan bu anaysa zaten hak ve özgürlükleri kısıtlayan ve yasaklarla kendini idame ettiren bir anayasadır.
Herhangi bir şeye karşı ‘‘toptancı’’olmamak gerekir diye düşünüyorum. Şayet bir medya kuruluşu benim gibi düşünüyorsa ve benim propagandamı yapıyorsa iyidir aksi hareket ediyorsa da bu kötü bir medyadır algısı son derece tehlikeli ve yanlış bir yaklaşımdır. Benim; bugün kapatılan basın kuruluşlarının ve yine içeri alınan basın mensuplarının hepsinin tamamen suçlu ve ya tamamen suçsuz olduklarını söylemem mümkün değildir. Ben şu anda Cumhuriyet Gazetesi’ ne karşı girişilen operasyonların onu kapsadığını sanmıyorum. Asıl sebep Cumhuriyet Vakfı’ nın içerisinde dönen bir takım durumlardan dolayıdır. Yoksa Cumhuriyetin şu veya bu başlığından dolayı değildir.
OHAL adında da anlaşılacağı üzere normal olmayan zamanlarda uygulamaya konulan bir yönetim şeklidir. Bununla bir ülkede demokrasinin sağlanması ve hak ve özgürlüklerin korunması mümkün değildir. Bu kapsamda yapılan her şey çok normalmiş gibi görünüyor ama aslında bu çok yanlış bir anlayıştır. Basın ve ifade özgürlüğünün olmadığı bir yerde OHAL gibi bir yönetim şeklini kutsamak ve olmalıdır demek bizleri hukuk kuralları dışına çıkarır. Bu uygulamalarla kendimize bir yön vermeye çalışmamıza benim katılmam mümkün değildir.
Bugün Türkiye; içeride veya dışarıda kendisine karşı yapılan her türlü siyasi hareketi milli birliğe ve bütünlüğe karşı yapılmış bir hareket olarak algılamaktadır. Oysa Türkiye uluslar arası anlaşmalara imza atmış ve evrensel değerli kabul etmiş bir ülkedir. Ve bu benim iç hukukumun üzerindedir demiştir. Yani siz kendi başınıza bir politika üremezsiniz ve şahinleşemezsiniz. Bu durum böyle devam ederse dünyada yalnız kalırsınız ve hiçbir dostunuz kalmaz. Bu emperyalistler meselesi de yeni bir şey değildir ve Türkiye NATO gibi bir oluşumda onlarla içli dışlı olup birlikte hareket etmektedirler. Peki; ne oldu da daha düne kadar girmeye çalıştığımız ve halen de kapısında beklediğimiz Avrupa Birliği bir anda bize düşman oldular.
Yani biraz da kendimize dönüp bakmamız gerekmez mi? Biz ne yapıyoruz ve attığımız adımlar ne kadar doğrudur. Yaptıklarımız iç hukukumuza ve evrensel hukuka ne kadar uygundur diye düşünmemiz gerekir.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
100’ e yakın sivil toplum örgütüne E-Mail, SMS ve sözlü olarak haber verildi.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Milletvekillerine E-Mail ve SMS atılarak toplantı hatırlatıldı.
MEDYA İLE
İldeki neredeyse tüm yazılı ve görsel basın davet edildi, 3 tv kanalı katıldı.
KATILIMCILARLA
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Ercan Sözüer / Elazığ kMM Girişimcisi