YER: MÜSİAD Toplantı Salonu
TARİH: 30.08. 2016
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Elazığ STK Platformu ( Resul Şahin – STK Platformu Danışma Kurulu Üyesi )
2 / Emlakçılar Derneği ( Mehmet Kıran – Yön. Kur. Üyesi )
3 / İlim ve Hayra Hizmet Vakfı ( Zülfü Biçerer – Genel Başkan )
4 / Palu Derneği ( Muhittin Karabulut – Başkan Yard. )
5 / EHAD ( Abdurrahman Gül – Başkan )
6 / HAZARSAM ( Bilal Çoban – Başkan )
7 / KAYED ( Murat Özekinci – Genel Başkan )
8 / Şehit Aileleri Derneği ( Mehmet Gökçeer – Başkan )
9 / MTTB ( Ali Özgül – İl Başkanı )
10 / Tüm İşçi Emeklileri Derneği ( Mehmet Kayabaş – Şube Başkanı )
11 / Böbrek Hastaları Derneği ( Filiz Özel – Başkan )
12 / ATT Der ( Timur Gök – İl Başkanı )
13 / Hayrat Yardım Vakfı ( Servet Özdemir – İl Temsilcisi )
14 / SAYDES ( Celal Seçkin – İl Temsilcisi )
15 / MASSAD ( Hasan Kılıç – Başkan Yard. )
MESLEK ODALARI
******************
SENDİKALAR
1 / Eğitim Bir Sen ( Mehmet Okur – Başkan Yard. )
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
Ahmet Güneş
Murat Şerbet
Emrah Odabaşı
Gökhan İnan
GÖZLEMCİLER
Cumaali Ayyıldız ( Ak Parti İl Başkan Yard. )
Siracettin Sarı ( Hak – Par İl Başkanı )
BELEDİYE BAŞKANLARI
Katılım olmadı.
MESAJ YOLLAYANLAR
DİĞER KATILIMCILAR
MEDYA
Kanal Fırat
Kanal E
MODERATÖR
Resul Şahin ( Elazığ STK Platformu Danışma Kurulu Üyesi )
KONULAR
GENEL KONU: 15 Temmuz Darbe Girişimi
KONUŞULANLAR
1 / Resul Şahin: Malumunuz ülkemiz 15 Temmuz’ da tarihinde hiç görülmemiş tarihi bir terörist saldırıya maruz kaldı. Bu ülke çok saldırı yaşadı ancak kendi evlatlarımız tarafından ilk kez böyle bir saldırıya uğradık. Her ne kadar adına darbe denilse de bu, resmen bir işgal hareketi idi. ABD, Siyonizm ve Türkiye’ ye diz çöktürmek isteyenler adına ‘‘ayakta durmasın ne ölsün ne de tam yaşasın’’ adına yapılan bir işgal girişimiydi. Bugüne kadar yapılanların hemen hepsi belli bir belli bir gruba karşı yapılmış hareketlerdi ancak amaçları başka bir devlet gelsinde Türkiye’ yi yönetsin değil Türkiye’ yi tamamen dönüştürmekti. Ve bizler şayet ölmez isek 16 Temmuz sabahı aynı topraklarda ancak bir başka ülkede uyanacaktık. Amerikalı generalin tutuklanan generaller için dile getirdiği endişe de bunun çok net bir ispatıdır. Bu endişeyi dile getiren sıradan bir insan değil ABD’ nin generalidir. Biz öteden beri diyorduk ki; bu şizofrenin kuyruğu Siyonizm’ in elindedir ve dikkat edilmesi gerekir. Ancak ne yazık ki hiçbir zaman dikkate alınmadı. Şunu hiçbir zaman unutmayın; bu topraklarda Siyonizm, Masonlar ve misyonerler hiçbir zaman gelip kendi hüviyetleri ile çalışmadılar. Kimi müderris, kimi hoca, kimi de müftü olmuştur. Zaten kandırmanın da tek yolu budur.
Bir ülkeyi işgale gidenler önce liderini öldürmeye çalışır, sonra meclisini devre dışı bırakır ve kendisine karşı çıkan ister asker olsun, ister polis, ister vatandaş herkesi tarar. Bugüne kadarki tüm darbecilere yapılan ilk seçimle dersleri verilmiştir. Ancak milletimiz bu yapılanın sıradan bir darbe girişimi olmadığını, resmen bir işgal girişimi olduğunu anladı ve başkomutanını dinleyip meydanlara çıktı. Bu meydanlara çıkanlar herhangi bir partinin mensupları değildiler. Memleketine ve milletine sevdalı olan Türk milletiydi. Bu millet ellerinde bayraklarla sadece asker kıyafetli teröristlerin karşısında durmadı, tüm işgal kuvvetlerinin karşısında durdu ve onları geri püskürttü. Çünkü işgal kuvvetleri bu darbenin arkasında değil tam da göbeğindeydiler. Şu anda içeride bülbül gibi konuşan tutuklu generallerden duydukları endişeleri de bu yüzdendir.
Öteden beri alışılagelen darbelerde cumhurbaşkanı köşesine çekilir, başbakan ise şapkasını alır ve giderdi. Ancak bu yeni süreçte direnen bir başbakan gördük, meydanlara çıkan bir cumhurbaşkanı gördük, direnen bir meclis gördük. Milletvekilleri ölümleri pahasına meclise gittiler ve direndiler. Direnen parti liderleri ve hepsinden de önemlisi canları pahasına tankların önüne yatan bir halkı gördük.
Maalesef bugün görüyoruz ki aklını bu haine ipotek eden üniversiteli hocalarımız var. Bunlar nasıl akademisyen olmuşlar hayret doğrusu. Bunların tek tek incelenmesi gerekir. Çünkü bir akademisyenin aklını götürüp bir şizofrene ipotek ettirmesi mümkün değildir. Aynı şekilde bir generalin kalkıp kendisinin çok altındaki bir astsubaya paşam dediği bir zihniyet olabilir mi? Aynı şekilde bu şizofrenin kalkıp ben ve adamlarım batının hizmetindeyiz demekle kimin hizmetinde olduğunu ispatlamıştır.
Sonuç olarak; nice badireler atlatmış bu necip millet bir kez daha bir destan yazarak, Çanakkale ruhunun gerektiğinde devreye gireceğini tüm dünyaya göstermiştir.
2 / Bilal Çoban: Türkiye küçük Millet Meclislerine teşekkür ederiz. Türkiye’ nin tümünü ilgilendiren bu konuda bir toplantı beklerdik ve zamanlaması da isabetli oldu. Umarım buradan çıkacak duygu, düşünceler bizi yöneten kişilere yol gösterici olur.
Türk milliyetçiliğinin siyasal fikir uzantısı Milliyetçi Hareket Partisidir. Kurulduğu günden bu yana da iki tane şiar üzerine kurulmuştur. Ya devlet ülkücü olacak, ya da ülkücüler devlet olacak. Genelde ikincisini tercih etmişizdir. Türkiye milliyetçiliği fikir sistemi genelde ülkücü, milliyetçi bürokratlar yetiştirir. DYP, ANAP veya herhangi bir siyasi parti gelir bu siyasal havuzdan istediği bürokratı seçer ve atamasını yapar. Bu durum 2012 Ak parti iktidarına kadar böyle gelmiştir. 2002 yılında iktidar olan Ak Parti cemaat için sayın cumhurbaşkanımızın deyimiyle ilk aldatıldığı yer olmuştur. Birlikte aynı masaya oturmuşlardır ve cemaat bundan sonraki kadrolarınızı biz verelim deyip Ak Parti ile bir anlaşma yapmıştır. Bunun işin siyasal başlangıcı budur. Kabulünden sonra da cemaat ülkücü, milliyetçi kadrolara öyle bir baskı yapmıştır ki; bürokrasinin hiçbir yerinde bu kadroları göremezsiniz. 2002’ den 2012 yılına kadar FETÖ devlet içerisinde örgütlenmesine devam etmiştir. Bunun sonucunda tüm kurumları üst seviyede ele geçirmiştir. 2013 yılında ise Ak parti yetkililerini masaya çağırıp bu ülkeyi birlikte yöneteceğiz demiştir. 17 Aralık sürecinde dört bakanın da yargılanma sürecini beraberinde getirecek yola girilmiştir. Başbakan masaya oturmaya ikna edilmiştir. Ama hesap edemedikleri bir şey var bu topraklarda yaşayan insanların Erdoğan’ a özel bir sevgisi vardır. Erdoğan’ da bu gücü arkasına alarak 17-25 Aralık girişiminden sonra FETÖ ile üst perdeden mücadele etmektedir. Tabii ki FETÖ ülkemizin üzerinden silindir gibi geçmiştir. Bu işgal hareketi kırk yıldır insanların zihnine ilmek ilmek işlenmiştir. Ancak bu hareketin 15 Temmuz’ da bu duvara çarptığını ve parçalarının Türk halkının üzerine düştüğünü gördük. Umuyoruz ki sayın cumhurbaşkanımızın külliye konuşmasında dediği gibi BOP projesine karşı duruşu devam eder.
3 / Mehmet Okur: Bizler Eğitim Bir Sen olarak Elazığ’ da 4200, Türkiye’ de 400.000 ve Memursen olarak 1 milyon üyemizle milli iradeye sahip çıkmak ve darbelere dur demek için 15 Temmuz gecesi meydanlardaydık. Darbelere polisimizden, normal statüde kendi görevini yapan askerimizden ve her şeyden önemlisi canları pahasına tankların önüne yatan halkımızdan Allah razı olsun. Burada konu siyasal parti veya sivil toplum meselesi değil, millet meselesidir. Hepimiz aynı geminin içerisindeyiz. Burada sadece kendi kamaramızı değil, kendi siyasal anlayışımızı değil tüm gemiyi yani tüm ülkeyi düşünmek zorundayız. Ülke olarak önemli bir süreçten geçmekteyiz. Bir tarih yazılmaktadır ve bu tarihe önemli notlar düşülmektedir. Millet iradesinin destanı yazılmaktadır. Bu millete hayran kalmamak mümkün değildir. Milli iradeyi hakim kılma mücadelesidir. Ya parçalanmayı kabul edeceğiz ya da direneceğiz. Allah’ a şükür direniyoruz, ortak payda vatandır ve gerisi teferruattır. Bizle hepimiz darbelerin karşısında olduğumuzu bildirmek için buradayız. Her işte bir hayır olmasa bu yapı başka bir şekilde ortaya çıkarılamazdı. Bu yapının görünen yüzü ve kat be kat fazlası görünmeyen yüzü vardır. Bunlar küresel aktörlerin içimizdeki taşeronlarıdır. Bunarlın deşifre olması bu faaliyetlerin sonucunda olmuştur. Yaşanan bu olayın ülkemizin demokratikleşmesi ve yeni bir anayasaya sahip olması, birlik ve beraberliğimizin artmasına vesile olmasını umuyoruz.
4 / Zülfü Biçerer: 15 Temmuz darbe girişimini şifresi itibariyle 1 Dolar üzerinden ele almak isterim. 1 Doların arka yüzeyinde piramit şeklinde bir resim ve içerisinde ise bir göz vardır. Bu bir tesadüf değildir. Profesyonel bir çalışmanın ürünüdür. O göz dünyayı gözetleyen gizli dünya devletidir. Hali hazırda sınırları yoktur ancak tüm dünya devletlerini kapsayan bir yapıdır. Bu bir Siyonizm yapısıdır. Kendi anayasaları olan Kabala’da ki Yahudi milliyetçiliğidir. Tüm dünyadaki milliyetçi yapılar bu teşkilatın uzantılarıdır. Bu yapı dünya üzerindeki tüm finans kuruluşlarını etmektedir. bunlardan bir tanesi ve en önemlisi İMF’ dir. Bu fon kalkınmakta olan ülkelere kredi adı altında para verip onları kontrol altına almaktadır.
Dünyadaki bu tür darbeleri engellemek için Siyonizm’ i iyi bilmek ve kimler tarafından kontrol edildiğini iyi araştırmak gerekir. Sayın cumhurbaşkanımızın ‘‘ Dünya beşten büyüktür ’’ söylemiyle Birleşmiş Milletler daimi temsilcilerini göz önüne almadığını belirtmektedir. Bu ülkeleri de idare eden Siyonizm’ in ta kendisidir.
Bu çerçevede Türkiye’ de yapılan 15 Temmuz darbe girişiminin yegane sebeplerinden bir tanesi; Türkiye’ nin 2003 yılı itibariyle finansman açıdan belli bir noktaya gelmiş olması ve mazlum halkların bir umudu olmasıdır. Türkiye bir anda 3 milyona yakın Suriyeliyi ensar misali bağrına basmıştır. Kendileri açısında kontrolden çıkan Türkiye’ yi kontrol altına almak istediler. Bunun için de FETÖ dediğimiz oluşumu maşa olarak kullandılar.
Bu oluşumun üç basamağı vardır. Bu yaşananların ibadet basamağındakilerin uyanmasına vesile olacağını düşünüyorum. Ticaret basamağında olanlar ise yaptıklarının hesabını vereceklerdir. Oluşumun başı ise Pensylvani’ da olup en kısa sürede gerekenin yapılacağını umuyorum.
5 / Muhittin Karabulut: 15 Temmuz’ da bu vatanın devletine, milletine, meclisine ve onuruna alçakça ve şerefsizce bir saldırı yapılmıştır. Bu saldırının iki ayağı vardır; birincisi dış güçler, ikincisi ise onların içerideki piyonlarıdır. Dış güçler zaten PKK vasıtasıyla 40 yıldır bizi bir savaşın içerisine koymuş bulunmaktaydılar. Ayrıca kendilerine köle olarak buldukları alçak ve hain bir ilkokul mezununu aynı şekilde kırk yıldır kullana gelmişlerdir. Bu alçak bu memleketin evlatlarını bu memleketin parasıyla vatan düşmanlarına kul-köle yapmaktaymış.
Bugün yaşananlar sıradan bir darbe olmayıp, bu vatanı, milleti ve ümmeti tamamen yok etmek amacıyla yapılmış bir işgal ve imha girişimidir. Ancak hesap etmedikleri bir şey vardı; 60’ lı yıllarda Menderes’ i idam edenler, ardından Özal’ ı zehirleyerek öldürenler ardı sıra Erbakan Hoca’ ı hile ve vesveseyle yönetimden uzaklaştıranlar bugün karşılarında başkomutan Recep Tayyip Erdoğan’ ın olduğunu düşünemediler.
Bu milletin vatanına ve bayrağına saldırırsanız, bu millet sarhoş olur. Ne tankı dinler, ne uçağı ne de ölümü. O gece hepimiz abdestimizi aldık, kefenimizi belimize bağladık ve çocuklarımızı alıp meydanlara çıktık.
Ey FETÖ’ nün alçakları siz bu milleti ne zannettiniz. İbadetlerinizle bu milleti kandıracağınızı mı sandınız. Buradan tüm dünyaya sesleniyorum: biliyoruz siz durmayacaksınız ancak bizler hiç durmayacağız. Bizler artık biriz, diriyiz ve daha iriyiz.
6 / Abdurrahman Gül: Yıllar önce özel bir sohbette merhum Erbakan Hocamız; Siyonistlerin dünya Müslümanları üzerindeki oyunlarından bahsederken konuşmasının sonunda: ne hazindir ki Fethullah Hoca denilen kişi de Siyonistlerin emrindedir ama bunu alt tabaka bilmemektedir demişti. Gerçekten Müslüman’ ların gafletten uyanması lazım. Müslümanları kimler yönetiyor ve Müslümanlar üzerinde oynanan oyunlar nelerdir, bunları bilmek gerekir. Müslüman şuurlu olmalı kendileri ve vatanları üzerinde oynanan oyunlardan haberdar olmalıdırlar.
7 / Mehmet Kayabaş: Cumhuriyet tarihi boyunca hayatımızı olumsuz etkileyen ihtilal, cunta ve darbelerin her daim karşısındayız. Her Türk gibi milletimizin yanında ve demokrasinin doğduğu topraklarda birlik ve beraberlik içerisinde yaşamanın onurunu ve gururunu taşıyoruz. Hakimiyet kayıtsız ve şartsız milletimizindir. Kabul edilmesi mümkün olmayan görüşlerin karşısında kalp kalbe ve omuz omuza vermiş en büyük gücüz. İlelebet yaşayacak Türkiye Cumhuriyeti’ nin ve demokrasinin bekçileri ve emeklileri olarak bölünmez bir bütünüz.
Yüce milletimizin iradesine karşı düzenlenen demokrasi tarihimize kara bir leke olarak geçecek bu hainleri şiddetle ve nefretle kınıyoruz. Demokrasinin en önemli savunucularından olan asil Türk milletinin geleceğinin sağlıklı, huzurlu ve refah içerisinde olması için, gün demokrasiye sahip çıkma günüdür.
8 / Mehmet Kıran: Birçok arkadaşın fikrine katılmakla birlikte bunlara ak olarak; anayasanın ivedilikle ve bütün partilerin ittifakıyla değiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Kendini yıllarca dindar gösteren bu adam yaptığı darbe girişimiyle Müslümanlar arasındaki güveni sarsmıştır. Bu adamı herhangi bir alim veya ulema gözüyle görmüyorum. İnsanların bir an önce bu durumdan kurtulup gerçek din adamlarını dinlemelerini, gerekli dersleri alıp kendilerine fayda sağlamalarını umuyorum. İdam cezası mutlaka gelmeli; vatanımıza, milletimize, ezanımıza ve bayrağımıza göz diken kim varsa idam edilmelidir.
9 /: Filiz Özel: Bir millet; anasız, babasız ve parasız olabilir ancak vatansız olamaz. Vatansız millet bir hiçtir. Bizlerde hiç olmamak için vatanımızın, milletimizin ve devletimizin her zaman yanındayız ve yanında olmaya da devam edeceğiz.
Vatanımızın ve milletimizin başı sağ olsun ve inşallah bir daha böyle bir şeyle karşılaşmayız.
10 / Murat Özekinci: Toplum olarak hiç birimiz bu tür darbe girişimlerini tasvip etmediğimize göre, bundan sonra neler yapabileceğimize bakmamız gerekir. 15 Temmuzu iyi okuyup, iyi değerlendirip bundan sonraki süreçte mensubu olduğumuz sivil toplum kuruluşu olarak, çalıştığımız kurumlar olarak, siyasi partiler olarak ve en önemlisi de millet olarak bu süreci en iyi hangi şekilde değerlendirebiliriz diye düşünüp yapılması gerekenleri yapmamız gerekir. Geçmişteki hatalardan dersler çıkarılıp tekrar yapılmamak üzere ileriye bakmak gerekir.
Bence herkes içinde bulunduğu statünün hakkını verir ve gereğini yerine getirirse bu tür illegal yapılanmalar bir daha kendilerine hareket alanı bulamayacaklardır. Her sivil toplum örgütü hangi alanda faaliyet yürütüyorsa bunu en iyi şekilde yerine getirmelidir. Ve her siyasi parti de kendini sorumlu hissettiği seçmenine karşı gereğini layıkıyla yerine getirmelidir.
11 / Celal Seçkin: Bu cemaati iyi tanımayanlar 17-25 Aralık gelişmelerinden sonra da bunların yanında durdular ve 15 Temmuz’ da yaşanan hadiseden sonra geriye dönüp bakınca neyin ne olduğunu anladılar. Bu günlerde bizim tek yapacağımız şey; yaşananlara geniş bir perspektiften bakmak, bu işi yapanların dış güçler olduklarını bilmek ve bu doğrultuda hareket etmektir. Bu işin Silikon Vadisi’ nde kurgulandığını ve Google’ ın içinden yapıldığını defalarca söyledim.
Bizim en kısa sürede çocuklarımıza dinimizi ve diyanetimizi iyi öğretmemiz lazım. Fikrimiz ve zikrimiz ne olursa olsun devletimizin ve milletimizin yanında olmalıyız. İdam yasasının da bir an önce çıkarılması gerektiğini düşünüyorum çünkü bu gelişmelerden sonra bu bizim için olmazsa olmazımızdır. Şayet idam yasası çıkmaz ve uygulanmazsa o gece tankların önüne yatan şehitlerimizin ve kemikleri sızlar diye düşünüyorum. Tüm bu darbe girişimi boyunca PKK’ nin kenarda durup filmin nasıl sonlanacağını beklemesi ve akabinde istediği gibi sonuçlanmayan filme kendisinin devam etmesi çok manidardır.
12 / Servet Özdemir: Ben de bu kalleşçe yapılan lanet saldırıyı kınıyorum. Bizim daha çok yaşanan olaydan nasıl ders çıkarabiliriz buna bakmamız gerekir. Cemaat kavramı dinimiz içerisinde oldukça önemli bir kavramdır. Ancak bu olaylardan sonra halkın bakış açısının ne hale geldiğini hepimiz görüyoruz. Bizler Müslümanlar olarak cemaat olmalıyız ama cemaatçi olmamalıyız diye düşünüyorum. Bu olay yaşandı ve bitti dememeliyiz, her an farklı bir senaryo ortaya konabilir, bu konuda dikkatli olmalı ve tedbiri elden bırakmamalıyız. Evet; olay olur olmaz hemen meydanlara çıktık ama ne elektrikler kesilmişti ne internet ne de televizyonlar ancak bu, bir daki sefere böyle bir şey olmayacağı anlamına gelmemelidir. Devlet bu konuda tedbirini almalı ve devletine ve milletine bağlı milis kuvvetler oluşturmalıdır. Çünkü bu tür zamanlarda hiç umulmadık kişilerden ve hiç umulmadık kurumlardan kalleşçe saldırılar gelebiliyor.
13 / Ahmet Güneş: Maneviyatına sarılan bir genç olarak biz de zamanında acaba bunlar gerçekten dine hizmet ediyor mu dediğimiz dönemler oldu. Ancak yaşanan bu alçakça olaydan sonra toplumumuzda çok büyük bir hayal kırıklığı yaşandı. Maalesef cemaatlerin dinimizdeki yeri büyük bir oranda sarsıldı. Bu da bizleri üzmektedir.
Ben de tedbir olarak hükümetimizin acilen bir takım yasaları çıkarması gerektiğini düşünüyorum. Bunlar en önemlisi idam yasasıdır. Bu kadar haince ve alçakça yapılmış bir saldırının adamla cezalandırılması gerektiğine inanıyorum. Yine tedbiren askerlere ve ailelerine böyle durumlarda nasıl davranılması gerektiğine dair tebligatlar gönderilmelidir diye düşünüyorum. Tekrar böyle bir olayın yaşanması durumunda herkes nasıl davranması gerektiğini bilmeli ve ona göre davranmalıdır. Tüm bunlardan sonra da ülkemiz için kaçınılmaz olan sivil bir anayasa yapılmalı diye düşünüyorum.
14 / Murat Şerbet: Bizim kültürümüzde ve dinimizde cemaat vazgeçilmez bir olgudur. Bunu genellemek doğru olmaz diye düşünüyorum. Yüzde sekseni tarikat kültürüne sahip şehrimizde, tarikatları yok saymak mümkün müdür. Bunlar sapkın ve hain bir örgüttür, böyle değerlendirmek gerekir.
15 / Hasan Kılıç: Tarih tekerrürden ibarettir. Sayın cumhurbaşkanımız bunlara Haşhaşi dediğinde bazı arkadaşlarımızın itirazlarıyla karşılaştık. Ancak bugün görüyoruz ki Haşhaşi bunlar için çok basit kalmaktadır. Bunlar çok aşağılık olduğu gibi 17-25 Aralık’ tan sonra bunlara destek verenler ise bunlardan daha da aşağılık insanlardır. Bu ihanet şebekelerinin üzerine mutlaka ciddiyetle gidilmelidir. Devletin bütün kademelerinden temizlenmelidirler.
16 / Siracettin Sarı: Gerçekten Türkiye 15 Temmuz’ da büyük bir badire atlattı. Ben buna biraz da eşikten dönme diyorum. Şayet bu çılgınlık başarıya ulaşmış olsaydı Türkiye’ yi çok daha karanlık günler bekliyor olacaktı. Biz parti olarak darbe girişiminin olduğu ilk andan itibaren; açıklama yaptık ve darbeye karşı olduğumuzu, bunun bir meşruiyetinin olmadığını belirtip halkın yanında olduğumuzu ve onları desteklediğimizi gösterdik. Türkiye’ de bu darbe geleneği hep vardı. Bizim yaşlarımızdakiler bunun gibi birçok badireyi atlatmışlardır. Bunların hiç birinin toplumun yararına olduğunu söylememiz mümkün değildir. Her darbe kötüdür, en kötü sivil iktidar darbeyle başa gelenlerden iyidir. Bütün bunları bilen ve yaşayan biri olarak darbecilerin neler yapabileceğini çok iyi biliyoruz. Bunu bizzat 12 Eylül darbesiyle kendimiz yaşadık.
Bu darbe girişimi öyle bir anda kendiliğinden gelişen bir durum değildir. Bunlar 1970’ lerden beri devlet içerisinde örgütlenmeye çalışan bir cemaat veya örgüttür. Bunu insanlar yazdı-çizdi dikkat çekti ama maalesef siyasi iktidarlar kendi siyasi gelecekleri için bunlara göz yumdular. Siyasiler bunlardan nemalanmaya çalışırken, bunlar da emellerini gerçekleştirmek için sinsi bir çalışmanın içerisine girmişlerdi. Bugün söylemeye çalıştıkları ise ya sizinle birlikte iktidar olacağız ya da tek başımıza.
Türkiye’ nin kendine göre bir takım iç sorunları vardır. Bu sorunlar atlatılmış ve giderilmiş değildir. Bundan dolayı bu tür tehlikeler hep var olacaktır. Bizim öteden beri söylediğimiz bir Kürt sorunu, Alevi sorunu ve diğer toplumsal kesimlerin sorunları vardır. Bunları göz ardı etmemek gerekir. Şayet bu darbeciler gelmiş olsaydı hepimiz tek renk, tek ses ve tek tip olacaktık. Biz eğer gerçekleri görür ve bu doğrultuda çözümler yaratırsak bu tür akımları kendiliğinden kesmiş oluruz.
Türkiye’ ye bir an önce çoğulcu, katılımcı, sivil, daha özgürlükçü ve herkesin bu benim anayasamdır diyebileceği bir anayasa lazımdır.
Biz parti olarak daha önce yürürlükten kaldırılan idam yasasının tekrar getirilmesinden yana değiliz. İdam bir sorunu çözme yöntemi değil, daha çok çözümsüzlüktür. Birilerini getirip idam edersiniz ama daha sonra bunu telafi edemezsiniz. İdam edilen Menderes ve arkadaşlarının daha sonra itibarlarının iade edilmesi ve yaptıklarının idamı gerektirecek bir suç olmadığının söylenmesi bunun en bariz örneğidir.
17 / Cumaali Ayyıldız: 15 Temmuz 2016 ülkemizin büyük bir felaketin eşiğinden döndüğü tarihtir. Rabbim bizi korudu, hangi mazlumun duası kabul gördüyse ülkemiz büyük bir felaketten döndü. Tabii bazen hayır görünen şeyde şer ve şer görünen de ise hayır vardır. Bu musibet bizi bir araya getiren, birleştiren ve küçük ayrıntılarda boğulmamamızı sağlayan bir gelişmeyi de beraberinde getirdi.
Yaşananlar bize gösterdi ki Recep Tayyip Erdoğan sadece bir genel başkan değil, o bir lider. Olay anında yanındakilerin Rodos’ a gitmeleri yönünde telkinde bulunurken o; hayır halkımızın yanına gideceğiz demesi onun öngörüsünün ve liderliğinin bir sonucudur. Ayrıca siyasi partilerimizin mecliste ortak bir açıklama yapmış olmaları birlik ve beraberliğimiz adına oldukça güzeldi. Başbakanımızın dik duruşu ve tavrı, yine aynı şekilde Sayın Bahçeli’ nin açıklamaları devlet adamlığına yakışır bir hareketti. Bizler teşkilat olarak meydanlara inen ilk teşkilatlar arasındaydık. Asıl bundan sonraki süreçle ilgili düşünmek ve buna kafa yormak lazım. Darbelerin önüne geçmek için ne yapmak lazım; geçmişi konuşmak havanda su dövmektir, geçmişten ders alıp geleceğe bu doğrultuda yön vermek daha sağlıklı olur diye düşünüyorum. Birincisi darbelere karşı toplumsal bir bilinç uyandırmalıyız. Bizler 28 Şubat sürecini çok net bir şekilde yaşadık ancak şimdiki gençlerin darbenin ne demek olduğunu bilmeleri pek mümkün değildir. Maalesef biz toplum olarak çabuk unutan bir toplum olduğumuz için bunu sürekli canlı tutmamız lazım. Bu darbe girişimi hükümete karşı değil, bizzat halka karşı yapılmış bir darbe girişimidir. Zaten bundan dolayı tüm kesimler bir tarafta oldu, darbeciler de bir tarafta.
Bugün Hiroşima’ da ve Bosna Hersek’ te gördüğümüz üzere bombalanan yerler ibreti alem için ve yaşananları sonraki nesillere aktarabilmek için olduğu gibi bırakılmış. Ben de TBMM’ nin veya emniyet genel müdürlüğünün hiçbir şekilde onarılmaması gerektiğini düşünüyorum. Bir diğer husus ise şehir içlerinde kalan askeri birliklerdir. Zırhlı birlikler ve büyük askeri birliklerin mutlaka şehir dışına çıkarılması ve sınırlara doğru kaydırılması gerektiğini düşünüyorum.
Bizler toplum olarak çocuklarımızı yani geleceğimizi çok ihmal ettik. Çocuklarımızı bir yerlere teslim etmekle bu işin hallolduğunu düşündük ancak bu çok büyük bir yanılgıydı. Bu hatadan bir an önce dönmemiz gerekir diye düşünüyorum. Oysa bizim asıl devletimiz çocuklarımızdır, çünkü geleceğimiz onlara emanettir. Maalesef toplumsal bir çürümeyle karşı karşıyayız. Hakkın değil, gücün yanındayız. Yeni nesillere gücün ve güçlünün yanında değil, haklının yanında olmaları gerektiğini aşılamalıyız. Bunun okullarda ahlak dersi olarak mutlaka çocuklarımıza vermeliyiz.
Bir diğer sıkıntımız ise bir partiye mensup isek sevabıyla ve günahıyla, bir cemaate mensup isek yine sevabıyla ve günahıyla kabul ediyoruz. Böyle bir şey olmaz, Müslüman sorgulayıcı olmalıdır. Yine işin ehline verilmesi konusunda ciddi sıkıntılarımız var, liyakatın ön plana alınması ve uygulanması gerekir diye düşünüyorum. Ceza konusunda ise, cezaların caydırıcı olmasını ve idamın çıkarılması gerektiğini düşünenlerdenim. Bu karar meclisten çıkmasa bile referanduma götürülüp milletin takdirine sunulmalıdır. Çünkü bu bedeli millet ödemiştir ve bu anlamda fikirlerine saygı duyulmalıdır.
18 / Resul Şahin: Hakikaten bize ait kavramları ve bize ait kurumları yıpratmamalıyız. Askeriyenin içerisinde darbeci çıkmış mı evet, darbe diye bir kültürleri var mı var, biz kalkıp diyebilir miyiz ki bu asker bizim askerimiz değil, bu ordu bizim ordumuz değil, tabii ki hayır. Bizim en büyük güvencemizin ordumuz olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. İçerisinden hain çıkan her kurumu aynı şekilde değerlendirmek yanlış olur.
Cemaat konusuna gelince, bunlar cemaat değildir. Bunlar terör örgütü olup elinde tank, helikopter ve F 16 savaş uçakları olan dünyadaki en büyük örgütüdürler.
İslam’da cemaat; arındırmayı, dini öğretmeyi ve yaşamayı amaç edinmektedir. Ancak bunların derdi bunlar olmayıp, arkalarındaki güçlerin istekleri doğrultusunda hareket etmek olmuştur.
ÖNERİLER
ORTAK SONUÇ: Yapısal değişiklikler hayata geçirilmelidir. Darbelere fırsat vermeyecek ve herkesin benim anayasam diyebileceği yeni ve sivil bir anayasa mutlaka yapılmalı. İdam yasası çıkarılmalı ve bu ve benzeri durumlar için bir kenarda bekletilmelidir.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
100’ e yakın sivil toplum örgütüne E-Mail, SMS ve sözlü olarak haber verildi.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Milletvekillerine E-Mail ve SMS atılarak toplantı hatırlatıldı.
MEDYA İLE
İldeki neredeyse tüm yazılı ve görsel basın davet edildi, 2 tv kanalı katıldı.
KATILIMCILARLA
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Ercan Sözüer / Elazığ kMM Girişimcisi