YER: Çankaya Bld. Ek Binası Mithatpaşa Cad. No:52 1. Kat Kızılay
TARİH: 30 Temmuz Cumartesi
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Alternatif Düşünce Kuruluşu (Beyhan Atalar – YK Üyesi)
2 / Başkent Kadın Platformu (Berrin Sönmez – YK Üyesi)
3 / Şiddetsiz Toplum Derneği (Rıza Sümer – Başkan)
4 / Doğal Yaşam Derneği (Yiğit Emre Güler – Üye)
5 / Öğrenci Velileri Derneği – ÖVDER (Enver Önder – Gen. Bşk.)
6 / Elvan-Der (Mahmut Emin Avcı – Başkan)
7 / Devrimci 78’liler Girişimi (Hamza Özer – Üye)
8 / Barış Meclisi (İmam Canpolat – Üye)
9 / Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği (Meral Güler – Başkan)
10 / Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği (Belgin Çelik – Üye)
11 / Sosyal Demokrat Avukatlar Derneği (Kemal Akkurt – Başkan)
12 / Uluslararası Anadolu Kütüphaneciler Derneği (Hürdoğan Aydoğdu – Başkan)
13 / Kürd-Der (Mustafa Karaman – Başkan)
14 / Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi (Mahmut Konuk – Sözcü)
15 / Kumpas Mağdurları Derneği (Hanifi Yıldırım – Kurucu Başkan) / Özel Konuk
SENDİKALAR – KONFEDERASYONLAR
1 / Hak- İş (Hakkı Sever – Temsilci)
2 / Kafkas Dernekleri Federasyonu (Ömer Atalar – YK Üyesi)
SİYASİ PARTİLER
1 / Özgürlük ve Sosyalizm Partisi (Ali Gökkaya – MYK Üyesi)
DİĞER KATILIMCILAR
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 4 izleyici katıldı.
MODERATÖR
Oya Özden
GENEL KONU: 15 Temmuz Darbe Girişimi
KONUŞULANLAR
1 / Hanifi Yıldırım: Iğdırlıyım, 1987 Hava Harp Okulu mezunuyum. Bir yıl uçuş eğitiminden sonra ülkenin doğusundaki olaylara daha aktif katılmak için 88'de Jandarma Genel Komutanlığı'na geçtim. 10 yıl görev yaptıktan sonra 2000'de TSK'nın en üst okulu olan Kara Harp Akademisi'ni kazandım. 2004'de Silahlı Kuvvetler Akademisi'ni bitirdim. 2010'da Jandarma Eğitim Alay Komutanı iken Balyoz davasında bir iftiraya uğradım, ilk tutuklananlardanım. Balyoz davasından üç kere tutuklandım. Çıktık girdik derken; 2011'de toplu tutuklamayla birlikte Haziran 2014'de Hazsal ve sonra tutuklu olduğum Hadımköy Cezaevi'nden tahliye oldum. Anayasa Mahkemesi'nin vermiş olduğu hak ihlali ve adil olmayan yargılama kararı sonucunda yeniden yapılan yargılamada İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 31 Mart 2014'te balyozun tamamen kumpas ve iftira olduğu ortaya çıkınca beraat ettik. Benimki gibi toplam 52 kumpas davası icra edildi ve binin üzerinde insan mağdur edildi. Bizler de tahliye olduktan sonra örgütlü hareket etmek ve ülke sorunlarına sahip çıkmak maksadıyla geçen yıl 28 Temmuz'da Kumpas Mağdurları Derneği'ni kurduk. Kurucu başkanım. Geçen yılki YAŞ kararlarına dikkat çekmeye çalıştık; özellikle 15 Temmuz'daki hadiseyi gerçekleştiren cemaatin uzantılarının ve Fethullahçı terör örgütünün silahlı kuvvetlerdeki yapılanmasına dikkat çekmek amacıyla; ne kadar başarılı olduk, onu tartışırız. Bu davalarda yargılanan sadece askerlere değil sivillere de yardım etmeye çalıştık. 15 Temmuz 2016'da olan kumpas mıydı, kalkışma mıydı, neydi? Türk tarihi açısından son derece kara bir gün yaşandı. Bunu kimin yaptığı ortada; TSK içinde yapılanmış, FETÖ unsurları tarafından gerçekleştirildi. Bunda dış güçlerin olup olmadığı yönünde komplo teorileri var; bence dış güçlerden bağımsız yapmaları mümkün değildir. 15 Temmuz'da neler yaşadım? Havacı olmam nedeniyle o akşam uçakların Ankara semalarında ikinci-üçüncü uçuşlarında -TV'de bir açıklamama olmamasına rağmen – normal olmadığını anladım ve kalkışma olacağını eşime söyledim. Ardından köprüde askerleri görünce de emin oldum. Sonrasında Başbakan bunun bir kalkışma olduğunu açıkladı.
2 / Kemal Akkurt: 21. yüzyılda artık Türkiye'nin darbelerle anılması büyük bir ayıp. 70'lerden beri tüm organlara sızan ama 2002'den sonra da aleni olarak tüm alanlara giren ve söz sahibi olan bir örgütten bahsediliyor. İyi ki 17 Aralık olmuş da deşifre olmuşlar ama o zamandan bu yana da gerekli tedbirler alınabilirdi. Askeri vesayete karşı olmalıyız ama ölümü gösterip sıtmaya da razı edilmemeliyiz. Sivil vesayete de karşı olmalıyız. Bu darbe girişimi vesile sayılarak olağanüstü hale gerek var mıydı? Bir avukat olarak mevcut anayasaya saygı ve uluslararası sözleşmelere saygı ve iç mevzuatımız da kullanılarak bu darbeye kalkışanların adil yargılanıp, TSK, yargı ve diğer kamu kuruluşları içindeki FETÖ sempatizanlarının temizlenebileceğini, bunun için OHAL'e gerek olmadığını düşünenlerdenim. çünkü darbenin panzehri daha çok baskı olmamalı, daha fazla demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları olmalıdır. Baskı baskıyı doğurur. Anayasaya, tarafı olduğumuz başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere uluslararası sözleşmelere saygı olmalı. Bu arada AİHÖ'nün askıya alındığı ifadesi son derece yanlış olmuştur; zaten bazı hükümlerinin askıya alınması da fiilen mümkün değildir. OHAL'de gözaltındakilere işkence yapıldığına dair görüntülerin servis edilmesi de yanlıştır. İşkence bir insanlık suçudur. Darbeye kalkışanlar dahil olmak üzere hepsinin adil yargılanma hakkı olmalıdır. OHAL sürecinde uygulamalar gereksiz ve yanlıştı; mevcut yasalarla bu iş çözümlenebilirdi. Gözaltı süresinin 30 güne çıkarılması da yanlıştır. Bu kaos ortamında sağlıklı bir anayasa değişikliğinin olması da mümkün değil. Şu an mevcut anayasa da fiilen askıda. Anayasalar toplumsal sözleşmelerdir, toplumun tüm katmanlarının kendini içinde bulduğu metinlerdir. Bu yol temizliği ve özgürlükçü ortam olmadan anayasa değişikliği tartışılmamalı. İdam tartışmaları doğru değildir. STK'ların da buna karşı çıkması gerekiyor.
3 / İmam Canpolat: 15 Temmuz'dakine olduğu gibi tüm darbe girişimlerine karşı olduğumu belirtmek istiyorum. Türkiye'de darbelerin gelenekselleştiğini söyleyebiliriz. 15 Temmuz'da yaşanan darbe girişimine hangi politikalar zemin yaratmıştır? Türkiye homojen yapıya sahip değildir, devlet çatısı altında farklı etnik kimliklerin ve inançların olduğunu biliyoruz. Darbelere zemin oluşturan siyasetin en önemli ayağı, Türk devlet geleneğinin üzerine oturtulduğu tek millet, tek devlet, tek din ve tek ideoloji anlayışıdır. Böyle bir ortamda siyasal rejimler de güvende olamaz. 12 Eylül rejimi, Fethullah Gülen'in liderliğini yaptığı tarikat dahil olmak üzere bütün tarikatlara devlet olanağı sundu. 1990'lardan itibaren bir devlet politikası olarak tarikatlar, Kürtlerin özgürlük taleplerine karşı daha etkili biçimde sahaya sürüldü; Kürtler hak ve statü sahibi olmasın diye. Türkiye'de siyasal İslam'ın geliştirilmesinde kapitalist sistemin de ılımlı İslam adı altında ciddi desteği olduğu ortada. 15 Temmuz darbe girişiminde bulunan FETÖ ve ortakları uzun süre AKP İktidarı ile ülkeyi yönettiler, 17-25 Aralık kapışmasına kadar ortaklıkları sürdü. Tarikatlar devlette öyle etkili oldular ki, her biri devleti tek başına ele geçirme gücüne erişti. 15 Temmuz darbe girişimi de bu zemin üzerinde gelişti. Darbe engellendi ancak bunu gerekçe gösterip daha baskıcı ve ötekileştirici bir siyasete yönelmek de darbeler kadar tehlikeli sonuçlara yol açacaktır. Yetkilerin tek adamda toplandığı yönetimler demokrasiye değil, diktatörlüğe götürür. Darbe girişimi engellendikten sonra insanların alanlarda tutulması, linç kültürünün sokaklarda hakim olmasına zemin yaratmaktadır. Darbelerin panzehri daha baskıcı bir rejim değil, gerçek demokrasidir.
4 / Berrin Sönmez: Boğaz köprüsünde askerlerin olduğu haberini görünce, çok ağır bir terör tehdidi olduğunu düşündüm. Ankara'da jetler uçmaya başladı. Başbakan konuşmadan, basın mensupları paylaşmadan önce bizim arkadaşlarımız, derneğimizden insanlar sokağa çıktılar. 15 Temmuz gecesi herkes ortamın bilgisini paylaştı. Bizim darbe kültürümüz üçüncü yüzyıla devretti. Cumhuriyet tarihinde yaşananları biliyoruz, ondan önce Yeniçeri İsyanlarının her biri de askeri kalkışmalardı ve bürokrasi destekliydi. Burada sorun o halde şu; bürokrasinin asker, sivil, yargı fark etmeksizin hepsinin siyasetin karşısında çok güçlü olduğu bir toplumuz. Bu kalkışmadan kısa bir süre önce milletvekili dokunulmazlıkları tartışıldı, bazılarınınki kaldırıldı. Bazı kamu görevlilerine yargı muafiyeti getirildi. Öyle bir ülke ki polisini, askerini, hakimini, kamu görevlilerini yargılanamaz kılıyor ama siyasetçisini yargılanabilir kılıyor. Kamuda görmediğimiz çok büyük dokunulmazlıklar var. Genelkurmay başkanını yargılamak mümkün değil. İletişim bürokrasisi bugün çok önemli. Bunların yargılanamamasının önüne geçecek bir tedbir ve sivil siyasetin daima bürokrasinin üzerinde olduğunu hatırlatacak bir düzenleme gerekiyor. OHAL ile çözülebilecek bir şey olsaydı üç yüz yıldır biterdi bu iş. Demek ki biz asmak, kesmek, tasfiye etmek yerine hukuku güçlendirmeliyiz.
5 / Belgin Çelik: Bununla beraber dört darbe görmüş oluyorum. Demokrasi barışını yapamıyoruz. Bizde bir hınç alma güdüsü var. Tüm darbelere baktığımda hepsinin gece olduğunu görüyorum. Sabah uyandığımızda yeni bir dünya vardı. Bu da öyle olacaktı ama olmadı. Bu bambaşka bir şeydi. Bugün Cumhurbaşkanının halktan özür dilemesi gerekiyor, beni de aldattılar demesi yetmez. Burada oynanan oyunun içinde bir başka linç var. 200 bine yakın yine bir kindar nesil gelecek. Bunu sadece asker yapmadı. Bu süreç bitmeyecek. Bunun iş dünyası var, sanat dünyası var. Bu iş daha çok yere gidecek, Amerika'ya gidecek.
6 / Mahmut Emin Avcı: Demokrasi, barış ve şeffaf yönetim olmadığı sürece, bu düzeni ve askeri baskıyı göreceğiz. Bugün sokağa çıkan insanlar öyle bir şekilde çıkıyorlar ki, siz çıkamıyorsunuz. Rabia işaretleri ve ülkücü işaretleriyle çıkıyorlar, siz yalnızlaşıyor ve sloganlarına katılmıyorsunuz. Orada ortak bir payda yok. Bunca tutuklama ve açığa alınmalara rağmen hiçbir siyasetçinin bu işe karışmaması düşündürücü. Başta AKP olmak üzere diğer partilerin içinde de FETÖ'cüler var. Paralel devlet ve FETÖ üyesi diye adlandırılan kadroların devlet yapılanmasına girmesinde kimin sorumluluğu var? FETÖ'nün emekli maaşı daha yeni kesildi, bugüne kadar niçin veriliyordu? FETÖ'nün ABD'den resmi olarak istenmediği ve dosyasının yeni hazırlanıp gönderildiğini öğrendik, neden? FETÖ-PYD yapılanmasında olduğu söylenen ve 50-60 binlerle ifade edilen personel bilindiği halde neden bugüne kadar bir şey yapılmadı da şimdi yapılıyor? Ankara Belediyesi'nde 500'e yakın personelin açığa alınmasıyla ilgili işlem yapılmaya başlanmış, bunları işe kim almıştı? FETÖ paralel devlet yapılanmasından AKP başta olmak üzere siyasetçilerin sorumlu olduğu görüşündeyim. Bülent Arınç, Melih Gökçek'in Ankara'yı parsel parsel kimlere verdiğini açıklayacağım demişti ama geri adım attı.
7 / Rıza Sümer: Şiddetsiz Toplum Derneği, her çeşit şiddete ve darbelerin her çeşidine, silahlı kalkışmalara, işgallere ve fetihlere karşıdır. Siyasal düşünce, inanç ve ibadet, giyim, sosyal yaşantı, örgütlenme ve ifade özgürlüğüne, farklı kültür, dil, ırk ve kökenlere yönelik baskının karşısındadır. Hakların, silahsız ve şiddetsiz aranması, korunması, savunulması ve geliştirilmesinden yanadır. İnsan, hayvan ve çevre-doğa haklarına yönelik uluslararası bildirgelerin yanındadır. Kamuoyunda şiddete yönelik açıklamalarında “Silahlı Şiddet Çetesi-Çeteleri” diyecektir. 15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan “Silahlı ve Kanlı Eylemlerde” insan haklarına aykırı davranan, can alan, yaralayan, varsa işkence ve tecavüz eden, aletli veya aletsiz olarak bedenlere darbe vuran herkes, noksansız bir şekilde belirlenmeli ve yargılanmalıdır. Her kesim, kendi içinde bulunan ve şiddet üreten çetelerin, bağımsız yargıda, adil ve insan haklarına uygun bir şekilde yargılanmalarını sağlamalıdır. Hayvanlar ve çevre, halkın önemli bir bölümünün darbesi altındadır. Sokaklara, kaldırımlara, parklara, çocuk oyun alanlarına, spor alanlarına, özel ve kamu iş yerlerine, kırsal alanlara, sulara, kıyılara, yeşilliklere, çiçeklere yönelik darbe çeşitleri de önlenmelidir. Hiçbir konuda, TBMM’de bulunan hiçbir siyasal parti dışlanmamalıdır. TBMM içimde veya dışında tüm siyasal partiler, gönüllü kuruluşlar (STK), sendikalar, meslek örgütleri, aileler ve halk, “Şiddetsiz Türkiye Seferberliği” sürecine katılmalıdır. İlk büyük hedef; demokrasinin güçlendirilmesi, insan, hayvan ve çevre haklarının güvence altına alınması, farklılıkların korkusuz ve huzurla yaşayabilmesi olmalıdır.
8 / Mahmut Konuk: 15 Temmuz'da olan bir darbe girişimidir ama bunun nasıl olduğu çok muhteliftir. Herkesin ayakta olduğu bir saatte olmaz. Bu biraz Şeyh Sait ayaklanması gibi erken patlatılmış, tasfiye etmek üzere kalkışılmış bir darbe de olabilir, Hitler'in iktidarını pekiştirmek için çıkardığı Reichstag yangını olarak da değerlendirilebilir, bu ikisinin karması da olabilir. Çok bilgi var ama net bir bilgi yok. 16:00'da Genelkurmay Başkanı ve Mit Müsteşarının görüştüğü ama 21:30'a kadar bir şey yapılmadığı, Genelkurmay Başkanının kafasına çuval geçirildiği, silah dayandığı söyleniyor. Genelkurmay Başkanı hala görevinde duruyor. Bu darbe girişimi bence Türkiye'deki egemen sınıflar arasındaki bir hesaplaşmadır. Bunun bedelini yoksullar insanlar ödediler. Sözüm ona darbeyi engellemek için oraya gidenler, halk kesimleri değil; eline kılıcı, palaskayı geçirip teslim olmuş askeri öldürenler. Bugün generallere tecavüz edildiği iddia ediliyor. Ergenekon'da, Balyoz'da halka karşı işlenmiş suçtan dolayı, boşaltılmış köylerden dolayı kimse yargılanmadı. Musa Çitil, Cemal Temizöz ve Levent Ersöz davası dışında. Mesela Veli Küçük öldürttüğü insanlar için yargılanmadı. Mehmet Ağar yargılanmadı. 17 bin faili meçhul davanın failleri yargılanmadı.
Hanifi Yıldırım: Müdahale etmek zorundayım.
Oya Özden: Hayır, müdahale edemeyiz.
Mahmut Konuk: Ben sözümü söylemek istiyorum.
Hanifi Yıldırım: Bu şekilde olumsuz konuşmanız doğru değil. O insanlar burada yok.
Mahmut Konuk: Ama hepimizin gözünün önünde olan şeyler bunlar.
Salondan uğultulu şekilde sözlü müdahale ve yorumlar geliyor.
Oya Özden: Kendi görüşünü söylüyor, siz zamanı geldiğinde buna itirazınızı edersiniz. Veli Küçük ya da Levent Ersöz, sonuçta basına yansıyan ve davada adı geçen insanlar oldukları için öyle bir yorum yapıyor.
Mahmut Konuk: Ben sizin lehinize konuşuyorum. Balyoz'da, Ergenekon'da eski devlet yapılanmasının unsurudur denilerek tasfiye edilmek istenenler atıldı ve şimdi onların masumiyeti üzerinden yeniden eski devlet yapılanması ihdas ediliyor ve yeni bir darbe girişimiyle karşı karşıyayız. Suçsuz olup içerde ölen, intihar eden, mağduriyetler yaşamış insanlar üzerinden yeniden başka bir vesayet rejimi kurulmaya çalışılıyor. Burada demokrasi filan yok. 20 yaşındaki gencecik çocuklara palaskalar indiren, öldüresiye döven, işkence eden insanlar halk değildir. Sokaklara gidenler kendi sloganlarını atacaklar, ona sözüm yok. 7 Haziran'dan bu yana darbe riskiyle karşı karşıya olduğumuzu söyledim. Darbe üreten şiddet ortamıdır. Darbenin içinde FETÖ'cüler dışında da unsurlar var. Serbest seçimlerin yapılacağı bir geçiş süreci gerekiyor, yaralar böyle sarılabilir. Yakalanan generallerin karıları helaldir lafları çıktı.
Berrin Sönmez: Onlar birkaç tane manyağın sözleri.
Mahmut Konuk: Ama bunlar yargılanmalı. Sadece Hainler Mezarlığı değil.
Konu üzerinden bir polemik yaşandı, moderatörün müdahalesiyle sona erdi.
Oya Özden: Tamam, karşılıklı konuşmuyoruz. Hanifi Bey'in de itiraz hakkı saklı, daha sonra soru-cevap bölümünde söz vereceğiz.
9 / Ömer Atalar: Şu anda darbe atmosferinden çıkılmadığı için bu konuları sağlıklı konuşmak için uygun zaman değil aslında. Özellikle sokaklarda ikinci darbeye karşı önlemler var. Aslında darbe dönemi kapanmıştır, ihtiyacımız olan şey daha fazla demokrasidir ama biz burada anlaşamıyoruz. Bunu ortaya koyduğumda kapıda alınıp götürülme riskim var. Bütün minarelerden demokrasiyi korumak için normalleşme sağlanana kadar sokakları terk etmeyelim diye salalar okundu. Ben bunu önemsedim, doğru bulmamama rağmen. Demokrasi dediğimiz şeyin Türkiye'de zemini yok. Halk kendisi örgütlenip devlete el koyacak, ihtiyacımız olan darbe bu. Örgütlü bir toplumun güçlü olması lazım. Örgütlü olan yegane yapı devlet olduğu ve ondan korktuğumuz için demokrasi olmuyor. Demokrasi konusunda toplumsal kesimlerin samimiyeti yok. Devrimciler, devrim istiyorlar, devrimden sonra proletarya diktatörlüğü istiyorlar. Turan isteyenler devletin başında asla Kürt, Çerkez, Ermeni istemiyorlar. İslamcı kesim şeriat istiyor, bunu da Arapların, dünyanın bin dört yüz yıl önceki geleneklerinden oluşan yapıda istiyor. Halkın içinde demokrasinin gerçek bir desteği yok. Gerçek bir desteği olmayan demokrasiyi asker de yıkar, devlet de yıkar, başka güç odakları ve sermaye de yıkar. MİT'e vermiş olduğumuz dokunulmazlığı askere de verdik, buna karşılık kurduğumuz MİT Komisyonunu toplamadık. MİT Müsteşarı bugüne kadar bir kere meclise gelip ifade vermedi. Biz Veli Küçük'ü de Hakan Fidan'ı da meclise getiremedik çünkü meclisimiz güçlü değil çünkü demokrasimizin mabedi orası. Bugün KHK'ları okuyor musunuz? Anayasaya uygun mu? Bunu konuşursan ya gizli FETÖ'cüsün ya darbecisin, ya şusun busun. Bunları konuşacak zeminin olmadığı yerde nasıl demokratik denge denetleme mekanizmalarını konuşuruz?
10 / Ali Gökkaya: Demokrasiden bahsedeceksek halk demokrasisinden bahsedeceğiz. Geniş yığınların kendi özgür iradesiyle kendi geleceklerini belirlediği bir demokrasi sosyalizmdir. İslamcılarda demokrasi anlayışı yoktur, egemenlik kayıtsız şartsız Allah'ındır. Sokaklara inenler demokrasi adına indiklerini söylüyorlar. Süleymancıları, Menzilcileri kim yargılıyor? Darbeler sınıflı toplumların ürünüdür. Ezenle ezilenin, sermayesi olanla olmayanın arasındaki çekişmedir. Yaşadığımız keşmekeşten kurtulmanın yolu sosyalist toplumun kendisidir. Paranın dolaşımdan kaldırılması, sermayenin sıfırlanması, egemenliğin halka indirilmesidir. Sosyalist toplumlarda darbe olmaz, biz halk adına halkla birlikte devrim yapıyoruz. Darbelerin neden kaynaklandığını konuşmuyoruz. Darbe ordudan başladı, ordu bu gücü nerden buluyor? İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesi diyor ki, Cumhuriyet'i ordu olarak ben kurdum, sahibi ve koruyucusu benim. Siyasiler, ileri giderseniz şamarı yediğiniz gibi sizi aşağı indiririm." Farklılığımızla birlikte, birbirimizi hazmederek bir arada yaşamayı esas aldığımızda gerçek demokrasiye inanırız. Bunu içselleştirmediğimizde bir güç bizi yönetmeye çalışacaktır. Buna karşı bir tutum takınmalıyız.
11 / Yiğit Emre Güler: Yaşananlardan sonra ülkemi savunmak için ülkemi destekleyici sloganlar atmak istiyorum. Ancak şu anda inancım olmasına rağmen meydanlardaki insanların attıkları sloganlar beni caydırıyor olaylardan. Gezi süresinde sloganımı atmak için sokağa çıkmıştım arkadaşlarımla birlikte. Onların içinde polise taş atanlar da oluyordu, ben öyle değildim. Şu anda polise taş atanlarla askeri linç edenler arasında bir fark yok bence. Neyi savunduğumuzu iyi bilmemiz gerekiyor. Kızılay'daki patlama yanımda gerçekleşti, ikinci dönemde okula gidemedim, korkudan evden çıkamadım. Böyle bir ortamda büyüyünce bazı şeyleri art niyetli düşünmeye başladım. Bu darbe girişiminin milletimizi bir kaosa sürüklemek amacıyla yapıldığını düşünüyorum. Aklımda soru işaretleriyle var. Meclise saldırmanın amacı nedir? Önceki darbelerde bu olaylar nasıl gerçekleşiyordu, bilmiyorum. Cumhurbaşkanımızın otelde kalırken, olaylar gelişince uçakla İstanbul'a indi ve açıklamasında, "Havada saldırıya uğradık ama bunu da atlattık" gibi bir şeyler söyledi. Rus uçağı sınırı geçtiğinde tak diye indirilebilen bir ortamda, bunu amaçlayan insanlar varsa Cumhurbaşkanının uçağı nasıl indirilemedi? Milletvekilleri, bütün bakanlar her kanalda açıklama yapıyordu. Bir darbe olduğunda ortam bu kadar rahat mı oluyor? Hanifi Yıldırım'ın da Akın Öztürk ile ilgili görüşlerini almak isterim.
12 / Meral Güler: Buna bir kalkışma dendi; kalkışma nedir? Ne olduğunu, kimlerle olduğunu bilmiyoruz. Darbelerin nedenini biliyoruz, hükümetlerin zayıf olduğu veya halkların özgürlüklerine ve demokrasiye sahip çıkamadığı durumlarda olur. Bu, parlamenter sisteme karşı bir darbe. Bir sürü soru, açık var. Amerika, CIA işin içinde deniyor, Tayyip ile Fethullah'ın birlikte bunu yaptığı söyleniyor. Meclise ilk kez bomba atılıyor. Kimler sokakta ve bundan sonra ne olacak? İki darbe daha olacak deniyor ama ben ihtimal vermiyorum. Bundan sonra demokrasimize nasıl sahip çıkacağız? OHAL'de KHK'ler ne anlama geliyor? Fransa da yaptı, bizimkiler neden kınanıyor deniyor. En önemlisi demokrasimize sahip çıkmamız. Bunda Cumhurbaşkanımıza ve milletvekillerimize büyük rol düşüyor. Cumhurbaşkanının ve AKP'nin çıkıp bizden özür dilemesi gerekiyor çünkü uzun zamandır cemaati içinde besliyor. Sonrasında demokrasimizi korumak için nasıl örgütleneceğimizi konuşmalıyız. AKP hükümeti ve Türkiye şu anda çok zayıf. Parlamenter sistemimizi korumak için örgütlenmeliyiz.
13 / Mustafa Karaman: Bizi yöneten egemen güçlere baktığımızda, bu ülkede tek millet, tek din, tek dil zihniyeti var, onun dışındakileri kabul etmiyor. O zaman demokrasi olmaz. Anayasanın 42. maddesi der ki, Türkiye'de tek dil vardır, eğitim tek dille yapılır. Bu ülkede 34 dil konuşuluyor, bunların 17'si ölmüş, diğerleri direniyor. Kürtler, Ermeniler, Çerkezler bu ülkenin çocukları, vergi ödüyor, askere gidiyor. Ancak onların vergilerini Türkçe için harcıyorsun. Demokrasi kim için demokrasidir? Belli bir zümre için mi yoksa tüm halklar için mi? Birbirimizi farklılıklarımızla kabul edeceğiz.
14 / Hürdoğan Aydoğdu: Demokrasi ülkemize halkın kendi mücadelesi sonucunda gelmediği için onu koruyamıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran kadro ordudan gelmektedir. Daha önceki darbeler işçi sınıfı ve sola karşıydı. İlk defa sağ, birbirine karşı bir darbe girişiminde bulundu ve onun için kanlı oldu. Bir makalede diyor ki bütün İslamcılar terörist değildir ama teröristlerin çoğu İslamcıdır. Meclise saldırılmasının nedenlerinden biri İslamcı iki kesimin birbiriyle hesaplaşmasıdır. O diyor ki ben Türkiye'nin kapitalistlerine daha iyi hizmet ederim, Türkiye'yi dünyaya entegre ederim; öbürü de diyor ki ben daha iyi yaparım. Darbe girişimi konusunda üç görüş var: Birincisi FETÖ'nün direkt bir darbeye kalkıştığı, ikincisi Erdoğan'ın bu işten haberinin olduğu ve "Bırakın yapsınlar, biz bunu ezer geçeriz, lehimize çeviririz" dediği yönünde. Üçüncüsü de Erdoğan'ın bir senaryosu olduğu. İkisini bir yana koyup, biz bunları ezer geçeriz, kendimizi hazırlayalım görüşü üzerinde durursak, taşlar yerine oturuyor. Onun dışında bir komediden öteye geçmiyor. Bizim hayatımızı nasıl etkileyecek? OHAL'de anayasaya askıya alınamayacak dört madde var. Yaşam hakkı ve iş hakkı gibi. Genelgelerle birlikte Diyarbakır'da BES üyesi 88 kişi işten atıldı. Eğitim-Sen'den 30 kişi işten atıldı. Grevler, direnişler ertelendi. Sınıfsal olarak hepimize aynı şekilde bakılıyor.
15 / Enver Önder: 15 Temmuz başarısız, acımasız, cehalet kokan darbe girişiminin engellenmesi, hiç de öyle sevinç gösterileri yapılıp toplumsal barışın kurulacağı umudu yaratmıyor. Darbe süreci yıllardır sürdürülüyor. Cumhuriyet'e ve onun kurumlarına, kuvvetler ayrılığı ilkesine adım adım darbe yapıldı. Giderek meclisin devre dışı bırakılmasına çalışıldı. 2015 Haziran'nındaki seçimle ulusal irade sandıktan çıkmış ve meclis oluşmuştu. Bir kişinin hoşuna gitmedi diye ulusal irade rafa kaldırılıp seçimler yenilerek ulusal iradeye darbe yapıldı. Meclisin çalışmasını engellendi, bazı partilerin önü kesilmeye çalışıldı; kapılara bayraklara sarılı cenazelerin gelmesi durmuşken, 7 Haziran sonuçlarının kabul edilmemesi, bir partinin vekillerinin mecliste yok sayılması, Güneydoğu'daki kanlı kırımın boyutlarını yükseltti. Panik halinde gerçekleştirilen, 200'ün üzerinde halk insanının yaşamını yitirdiği darbe girişimi önlendikten sonra binlerce derneğin kapatılması nasıl listelendi? Binlerce insanın tutuklanması hükümetin nasıl bir hazırlık içinde olduğu kuşkusu yaratıyor insanda. 15 Temmuz bir darbeye karşı bir darbe miydi? Bu kadar çok insanın orduda, yargıda, kamu kurumlarında palazlanmış olmaları darbecinin kim olduğu sorusunu akla getiriyor. Sözde darbe önlendi ancak 200 yurttaşın ölmesine rağmen bayram coşkusu yaşanması, halkın sokaklara devlet eliyle dökülmesi ne anlama geliyor? Yurttaş Kızılay'a çıkmak istediğinde teröristtir, önlenir ama devlet 81 ilde Kızılay'lar yaratabilir. Böyle bir saçmalık demokrasinin değil, başka şeylerin örgütlenmesi anlamına geliyor. Toplumun bundaki sonraki taleplerini dillendirmesinin önü kapatılmamalı. Darbenin gerçekten önlendiğinin toplum vicdanında kabul görebilmesi için dindar ve kindar gerilimlerden vazgeçilmesi, parlamenter sistemin laik, özgürlükçü bir biçimde işletilmesi gerekir. Parlamentoda dört parti olduğunu kabul etmek gerekiyor.
Hanifi Yıldırım: Asker darbesi neden oluyor? Ülkeleri insanlara benzetecek olursak; sizin vücudunuz zayıflarsa, direncinin düşerse hastalıklar üremeye başlar. Eğer kol ve bacak beynin yerini almak isterse, işte o zaman kaos oluşur. Beyin çalışmazsa darbe oluyor. Ülkeyi savunmak sadece silahlı kuvvetlerin görevi değildir, ülke tüm organları ve rejimiyle korunduğunda sağlam olur. Darbe ortamlarına baktığınızda genellikle siyasi erkin ve hükümet organlarının görevini tam olarak yapmadığını ve buna zemin oluşturduğunu görüyoruz.
Berrin Sönmez: Sivil siyaseti bu kadar aşağılamayalım.
Oya Özden: Lütfen müdahalede bulunmayalım, üstelik giderayak.
Berrin Sönmez toplantıdan erken ayrılacağını daha önce belirtmişti, sözlü müdahalede bulunarak toplantıdan ayrıldı.
Hanifi Yıldırım: Hanımefendi, hükümeti yöneten siyasilerdir. Dolayısıyla kanun çıkarıyor ve hüküm veriyorlar. Eğer siz erkinizi kullanamazsanız, işte böyle olur.
Ali Gökkaya: İşte şu oluyor…
Oya Özden: Mahmut Bey, lütfen arkadaşınıza kuralları hatırlatır mısınız, bir daha hatırlatmayacağım.
Ali Gökkaya sözlü müdahaleye devam ediyor.
Oya Özden: O zaman sizi dışarı davet ederim. Kurallara uymayacaksanız dışarı çıkar mısınız lütfen? Benim burada moderasyonumu engelliyorsunuz. Berrin Hanım'ın yaptığı da yanlış; giderayak bir şey söylüyor. Yapmayın lütfen. Hanifi Bey sözünü bitirene kadar lütfen kimse sözünü kesmesin
Hanifi Yıldırım: Ben daha fazla bir şey söylemeyeceğim. Sorularınız varsa alabilirim.
Soru-Cevap
Oya Özden: Genç bir arkadaşımız Akın Öztürk ile ilgili bir soru sordu ancak Hanifi Bey'in burada olmayan insanlarla ilgili bir hassasiyeti var. Soruya cevap verip vermemek kendi inisiyatifinde.
Hanifi Yıldırım: Biz burada demokrasiden, kişisel özgürlükler dem vuruyoruz. Kişiler olmadığı zaman, kanunen suçlu ilan edilmediyse o kişi hakkında konuşmak uygun değil. hiç yorum yapmama gerek yok. Darbeci miydi, ele başı mıydı zaman içinde göreceğiz. Şu anda zanlıdır, ifadesi alınmış ve tutukludur ve yargılanmaktadır.
Ömer Atalar: Katı bir laikliktense, tüm tarikatlar kayıt altına alınsa olmaz mı? Ordu olarak da şöyle bir noktaya gelebilir miyiz? Dindar insanların anayasal sisteme bir sorun oluşturmuyorsa, orduda yer alabilmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?
Hanifi Yıldırım: Biz toplum olarak ötekileştirme yaptık; kişileri dini ve etnik özellikleri üzerinden belli görevlere getirmeye çalıştık. neden olmasın? İmam Hatip'li de orduya girsin, başkası da; eğer liyakatliyse. Biz liyakatten uzaklaştığımız sürece bunlar oluyor. Ben liyakat ve ehliyet sahibiydim, Balyoz'dan yargılandım, tutuklandım; bugün cemaatin oyunuyla darbeye kalkışmış generallerden biri o zaman benim yerime getirildi. Üniversitelerde de aynı uygulamaları görüyoruz. Kangren bu. Etnik ayrımcılık yapmamalıyız. Ülke bir bütündür, birlikte var olduğumuz sürece güçlü oluruz.
Meral Güler: Bu darbe Amerika'nın, CIA'in bir oyunu mu gibi söylentiler var. "Benim yerime şu anda darbe yapan generallerden biri geldi." Balyoz ve Ergenekon o zamanlardan bir oyun muydu? AKP'nin "Demokrasi bizim için amaç değil araçtır, tramvaydan istediğimiz durakta ineriz." diye bir söylemi var. Bunu söyleyen bir parti demokrasinin neresindedir?
Hanifi Yıldırım: Balyoz bir oyundu, Amerikan oyunu muydu, bunu istihbaratçılara sormak lazım. Şahsen net ve somut deliller yoksa, komplo teorileri üzerinden fazla bir şey üretmeyi doğru bulmuyorum. Evet Amerika'nın işiydi desem, nereden biliyorsunuz deyip hesap sorma hakkınız var. Wikileaks belgelerini çok okudum. Balyoz, Ergenekon bu darbenin bir oyunuydu, bir senaryosuydu. Cumhurbaşkanının demokrasiyle ilgili söylemlerini sizin yorumunuza bırakıyorum çünkü herkesten farklı fikirler çıkacaktır. Zamanında bu partinin aşırı dinci söylemleri için kapatma davası açıldı, yargılandı ve beraat ettiler. Neyin araç, neyin amaç olduğunu kendisi zaman zaman ifade ediyor. Ben şahsen özgürlükten, demokrasiden ve hukuktan yanayım.
İmam Canpolat: Devlet olanakları üzerinden FETÖ'nün palazlandığı ve darbeyi yapacak ve yönetime el koyacak boyuta geldiği biliniyor. Silahı Kuvvetler sınavlarla alıyordu, soruların çalındığı yazıldı bir dönem ancak baskılandı. Bugün devlet adına millete söylenmesi gerek bir söz yok mu; biz bunları görmedik, neden yapıldı diye? Hanifi Bey'in askerlik süresince keşkeleri oldu mu, şunu yapmasaydım dediği bir şey var mı?
Hanifi Yıldırım: Devlet olanakları üzerinden FETÖ'nün beslendiği görüşüne katılıyorum. En somut örneğini paylaşayım. FETÖ üzerine açılmış onun üzerinde dava var. Asıl İstanbul'da yürüyen bir dava var. Polis teşkilatından Ali Fuat Yılmazer ve Yurt Atayün denen iki isim bu davada yargılanıyorlar. O zamanki başbakan örtülü ödeneğinden maaşlarının bin katına yakın harcırah ve ödül aldıklarını görüyoruz. Devlet olanaklarından fazlasıyla beslendiklerini gördük. Mali unsurları ve Maliye Bakanlığı'ndaki insanlarını kullanarak çeşitli şirketlere baskı yaptıklarını, kendilerine ait Zaman Gazetesi'nin satılması için devlete baskı yaptıklarını ve bu vesileyle para elde ettiklerini görmekteyiz. Aziz Yıldırım şike davasından içeri alındığında bile asıl nedeninin o zamanki büyük bir ihalenin paylaşılması söz konusu olduğu için içeri alındığı ve o ihaleyi de cemaate yakın bir kişinin aldığı yönünde bir magazinsel haber de vardır. Hükümete yakın kişilerin hatasını kabul etmesi ve özür dilemesi konusuna katılmıyorum. Bazen birisi için konuşuyorlar, çok iyi insandır diye. Evet iyidir dürüsttür ama devlet olarak bir görev yapma sorumluluğu var. Halkın güvenliğini sağlama sorumluluğu var. Parti olarak konuştuğunuz zaman ayrı ama devlette olup hükümet yöneten biri olduğunuzda iyi niyetli olmanız ve özür dilemeniz yetmez; siz görevinizi en iyi şekilde yapmak ve bu ülkeye barış ve huzuru getirmek zorundasınız, bugün Güneydoğu'da şehirleri yerle bir edemezsiniz. Teröristleri öldüreceğiz diye oradaki insanların canına ve malına kast edemezsiniz. Onlar da sizin vatandaşlarınız. Ben kandırıldım deniyor; hayır senin kandırılma lüksün yoktur. Bunu itiraf ediyorsanız, ben bu işi yapamıyorum deyip istifanızı verir ve çeker gidersiniz. Dünya bu şekildedir, bilim bunu söylüyor. Atatürk'ün bize düstur edindiği ilimi ve bilimi esas almamız lazım. İnsan olarak keşke dediğim zamanlarım oldu. 23-24 yaşındayken teğmendim, havacıydım, uçuyordum. Keşke ayrılıp komando olup da Siirt'in dağlarına gitmeseydim. Özel olarak keşkelerim çok. Şunu yapmasaydım da Balyoz'dan tutuklanmasaydım diyebileceğim bir şey yok, başım dik, bu bizim için şereftir, gururla taşıyacağım bir madalyadır. Ben bu ülkenin bir evladı olarak her zaman bölücülüğe karşı dik durdum ve bundan dolayı iftiraya uğradım ancak delilleriyle masumiyetimi ispatladım ve beraat ettim.
Mahmut Konuk: Fethullahçıların kendileri dışında kimsenim çıkarlarını korumadığını bilenlerden duyuyorum, devlet içine sızdıklarında da böyle yapıyorlar. Bunların dışında Süleymancılar, Mahmut Hocacılar gibi gruplar var. Devlet bütününde tek tarikat Fethullah Gülen tarikatı mıdır, bunların yaptığı işler de başkaları için haksızlık olmuyor mu? 16 Temmuz sabahı 50-60 bine ulaşan listeler hazırlandı, bunlar önceden biliniyor muydu, biliniyorsa neden beklendi, bilinmiyorsa bir gecede nasıl hazırlandı? Bir sürü insan açığa alındı, önümüzdeki süreç için nefret oluşturması açısından büyük bir risk oluşturmuyor mu bu?
Hanifi Yıldırım: Ben Jandarma Alay Komutanlığı yaptım. Bugün Jandarma dediğimiz kolluk aklımıza geliyor. Bugün polis neyse jandarma da aynı vasıflara sahip. Bugün cari istihbarat dediğimiz üç kurum var; MİT, Emniyet ve Jandarma. Halk tarafından yanlış anlaşılan bir konu var. Genel Kurmay Başkanı bunları hiç haber almadı mı diyebilirsiniz? Evet, Genel Kurmayın cari istihbarat sorumluluğu yoktur ve birimi yoktur, onlarda savaş istihbaratı vardır yani karşı devletin silahlı kuvveti nerededir, nerden saldırır, bununla ilgilenir. Cari istihbarat, yani hırsız kim, kaçakçılıkla ve uyuşturucuyla kim mücadele edecek, tarikatlarla kim mücadele edecek üç birim vardır söylediğim gibi. Tarikatlarla ilgili çeşitli çalışmalar yapıldı, yapılıyor, raporlar hazırlanıyor. 2007-2008 yılında bir Kırmızı Kitap'a vakıf oldum, o kitapta FETÖ'nün zararları ifade ediliyordu ama üzerine neden gidilmedi? Ben de soruyorum sizler gibi. 2-3 günlük bir olay değil, 1973'de bu örgüt gündeme geliyor ve 80 darbesinden sonra inanılmaz şekilde destekleniyor ve taban buluyor. Sadece TSK'da değil tüm birimlerde örgütlendi. Bu darbe girişimi 2013'te yapılsaydı, o zamanki Emniyet'teki FETÖ'cü yapılanmayla yapılsaydı, değil Erdoğan Obama bile gelse bu darbenin karşısında duramazdı, o kadar güçlülerdir. Menzil Grubu, İsmailağa Grubu ve İlim Grubu olsun, bunlardan dolayı da açığa alınmalar oldu. 28 Şubat, halkımızca çok net bilinmiyor, 28 Şubat'ın aktörleri kesinlikle askerler değil. MGK kararları altında o dönemin başbakanı ve yardımcısının imzaları var. Bu konular çok gündeme geldi, mücadele edilmeliydi. O zaman başörtülülere yönelik baskılar ve zulümler olduğu, ordunun dinsizleştirilmek istendiği gibi yönler öne çıktı. Bunların ardında başka nedenler var. 50-60 bin kişinin adı listelendi. Umarım hak ve hakkaniyet içinde iyi incelenir, gerçek suçlu bilimsel belgelere dayanarak ortaya çıkarılır.
Ali Gökkaya: Darbelerin alt zemini, iktisadi ve siyasi kriz yaratılarak siyasetçiler itibarsızlaştırılarak ordu yüceleştiriliyor. Bunun dili hazırlanır iç ve dış sermaye tarafından. Eğer üyesi ise NATO tarafından destek sağlanır. Bunlar olmadıkça ordular darbe yapamaz. Ergenekon, Balyoz sürecinde ordunun Avrasyacı rolünde bir bağlantısını görebilir misiniz? Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlet midir, öyle olduğuna inanıyorsanız Diyanet İşleri Başkanlığı kurumunu ordu neden kapatalım demiyor?
Hanifi Yıldırım: Darbeyi yapanlar aslında askerler değil, bir yerde darbe yapılıyorsa oradaki siyasi erk boşluğunu görüyoruz. İşgal veya emperyalizm, dünyada hiç eksik olmadı. Haçlı zihniyeti değişmedi, bugün de var. Dış güçler bazı emellerini gerçekleştirmek için ekonomik sorunlar yaratacak, kargaşa çıkaracaktır. Benim için esas olan kendi ülkem ve halkımdır. Uluslararası ilişkilerde menfaat ön plandadır, bir ülkenin diğeriyle çıkarı varsa dosttur, menfaatleri çakıştığı zaman düşman olur. Dünya siyasi tarihine bakınca Anadolu insanını en çok öldüren Ruslar olmuştur. Rusya'nın ya da Amerika'nın bizimle dost olduğunu düşünmüyorum. Gladyo, derin devlet gibi kavramlar İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Amerika'nın emperyalist yayılımlarından çıkarılan sonuçlardır. Orduda Avrasyacılık zaman zaman söylendi. Bence orduda bu tür şeyler doğru değil, hatamız burada. Hepimiz Türk askeriyiz. Türkiye Cumhuriyet'inin insanlarıyız.
Belgin Çelik: Yaşanan süreçte gençlik çok korktu, hepimiz korktuk. Önümüzde ne var, bunu düşünmek gerekiyor. Biz bundan sonra ne yapacağız?
Hanifi Yıldırım: Başta söylediğiniz gençliğin çok korktuğu görüşünüze katılmıyorum. Gençlere sonsuz güvenim var, pırıl pırıldır, çok umutluyum onlardan. Rahmetli Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi çok önemlidir. burada da görüyoruz, bu programı takip etmeleri takdire şayandır. Bu olay 70'lerden, 80'lerden beri devam ediyor. Neden daha önce tepki gösterilmedi ben de bilmiyorum. Bilinmiyor değildi bu konu. Türkiye Cumhuriyeti devletinde en yüksek kurum TBMM'dir. Türkiye'yi kim yönetiyor, o kurumların çıkardığı kanunlar aracılığıyla erk olan kişilerdir. Bugün Genelkurmay Başkanlığı'nın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanması konusu var, ben bunu hep savunmuşumdur. Dışarıya, NATO'ya gittiğinizde Genelkurmay Başkanı bakanın önünde olamaz. Siyasi erk, bakandır, kanun öyle düzenlemiştir. Siyasi erkin güçlü olması lazım, sizin tek başınıza hareket etmemeniz lazım. Bugünkü yaşadığımız nahoş hadiseler de çok başlılıktan kaynaklanıyor. O silahlar sizin elinize meclisi bombalayın diye verilmiyor, halkı koruyacaksınız siz.
Alptigin Öztekin: Darbe olayında F16, Skorsky ve Kobra'ların olduğunu duydum. Siz de pilot olarak bunları kullanmışsınızdır sanıyorum. Meclis bombalanırken sadece kapılara hedef alınmış, içerideki kişilere zarar vermeyecek şekilde. Bu benim kafamda bir soru işareti yaratıyor. 2000-3000 asker tarafından darbe yapıldığı söyleniyor ama 400 bine yakın asker ve polis olduğu da biliniyor. Buna rağmen halkın sokaklara çağrılması katliam değil midir, ülkede normal şartlar altında bile arama yapılırken, insanların Kızılay'a çağrılıp silahsız bir şekilde askerin karşısına çıkarılması hepsinin katledilme olasılığı Cumhurbaşkanının suçu değil midir?
Hanifi Yıldırım: Evet, F16 uçağı ile daha vahşi bir katliam yapılabilir miydi, elbette. Bugün Türkiye'de, dünyada çok az ülkenin sahip olduğu bir sistem var; yüksek kabiliyetli bir teknolojiye sahibiz. Öldürmek kastıyla atıldı mı atılmadı mı; biz de konuşuyoruz zaman zaman. Bazı yerlerde kasıt vardı, bazılarında yoktu. MİT binasının hep kenarları tarandı örneğin. Ama Gölbaşı'nda direkt öldürme kastı vardı, 43 polis şehit oldu. Mecliste de dışarıya boşa atılmış gibi bir durum var, isteselerdi genel kurulu bombalayabilirlerdi. Bu darbe saat 03:00'te yapılsaydı başarılı olabilecek şekilde tasarlanmış bir girişim olduğunu görüyoruz, ifşa oldu ve başarısız oldu. Aksi halde bambaşka durumda olacaktık.
Rıza Sümer: Gizlilik kararı alınmadığı takdirde kafamızdaki net olmayan konulara ilişkin soruların yanıtları alınabilir mi?
Hanifi Yıldırım: Aynen öyle, kesinlikle kapatılmaması lazım. Biz de dernek olarak diyoruz ki özel bir kanal kurulsun, yargılamalar o kanal üzerinden yayınlansın, herkes görsün. Sadece birilerinin ifadesiyle insanların içeri konması tahammül edilebilir bir şey değil.
Oya Özden: Son bir soru da ben sormak istiyorum. Balyoz'dan yargılanan bir denizci, Deniz Kuvvetleri'ni bu mahkemelerle bitirdiler demişti. Acaba biz gerçekten dışarıdaki tehlikelere karşı ordu olarak kendimizi ne kadar koruyabileceğiz, ordu şu anda güçlü kuvvetli mi?
Hanifi Yıldırım: Balyoz'da en çok yarayı Deniz ve Hava Kuvvetleri aldı, Karacılar da vardı ama bir şekilde Yargıtay'dan beraat ettirildiler. Neden Deniz Kuvvetleri? Milli Gemi Projesi var, gelenlerin yüzde 90'ı Milli Gemi'deki kahramanlar. Hava Kuvvetleri'nden gelenlerin yüzde 90'ı da Milli Uçak olan Hürkuş'un proje subayları ve mimarları. Bu insanlar tasfiye edildi. Harp planlarında biz deriz ki hedefimiz düşmanın savaşma azim ve iradesidir. Gidip işgal etmek değildir, karşı tarafın savaşma kabiliyetini kırmaktır. Bu davalar TSK'nın harp etme azim ve iradesini kırmıştır. Çok büyük darbe aldık ama en kısa zamanda bunu aşacağımıza da inanıyorum.
SİVİL TOPLUM İLE İLETİŞİM
340 sivil toplum kuruluşuna e-mail ve telefon yoluyla duyuru yapıldı.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Ankara kMM Hamalı Nagihan Konukcu