YER: Malatya Belediyesi Fırat Toplantı Salonu
TARİH: 08 Mayıs 2016
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Sakatlar Derneği (Ali Haydar Koyun)
2 / Uluslararası Af Örgütü (Ferman Salmış)
3 / İmam Hatipliler Derneği (Mustafa Baştürk)
4/ Ekolojik Der (Hasan Buran)
5 / Şehir Plancıları Odası (Mehmet Gül)
6 / Meşale Derneği (Kazım Kayan)
7 / Toplum Gönüllüleri Birliği (Sinan Oral)
8 / Toplumsal Dayanışma Derneği (Hasan Kaya)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Asım Demirkök (Gazeteci)
2 / Prof.Dr. Abdulkadir Baharçiçek (İnönü Üniversitesi)
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
Katılan Olmadı.
MESAJ YOLLAYANLAR
Yok.
MODERATÖR
Yrd.Doç.Dr.Işıl Arpacı –İnönü Üniversitesi Öğretim Üyesi
KONULAR
GENEL KONU: Milletvekili Dokunulmazlıkları ve Siyasi Etik yasası
KONUŞULANLAR
1 / Işıl Arpacı Platon, siyasetin ahlaka feda edilmesi gerektiğini söylüyor. Erdem, siyasetin üzerindedir. Siyaset de ahlaka mutlaka uymalıdır. Siyasette etik dendiğinde, Aristo, ahlaklı olmayı söyler bize. İyi nedir? Erdem nedir? Mutluluk nedir? Adalet nedir? İdeal devlet? İdeal yönetici? Birbirleriyle bağlı çeşitli sorular.. Sorularına Nikamakhos’a Etik kitabında cevap aramış. Diğer iki soruyada Politika adlı eserinde cevap aramıştır. Aristoteles’e göre üç tür bilim mevcuttur. Bunlar;teorik, pratik ve prodüktif. Bu ayrımı yaptıran şey ise, aranmasına, davranış kural ödevi görmesine ve güzel bir şeyi yapmada araç olarak kullanılmasına göredir. Etik ve politika pratik bilimlerdendir. Ve etik politikanın içindeki bir köşedir. En yüce pratik ilim; politikadır ve etik bu bilimin yalnızca bir parçasıdır. Aristoteles’in etiği toplumsal ve politikası ahlakidir kısaca Aristo erdemlilerin siyasetini savunur. Makyavel ise, amaç/siyaset için her yolu mubah görür. Napolyon, iktidarı korumak için birilerini feda eder. Burada hegemonik ilişkiler öne çıkar. Gramci ise, klasik Marksizm’i yeniden yorumluyorlar. Hegemonya siyaseti belirler. Hegemonik liderlikle, karizmatik liderlik benzerdir. Toplumun ekonomik yapıları kadar, ahlaki düşünüş biçimlerini de yönlendirmelidir. MichelFoucault ise, iktidarın temelinde bilginin yattığını söyler bize. Devletin ideolojik aygıt olarak toplumu dönüştürme kapasitesini öne alır. Sonraki dönemlerde ise siyasetin erdemin dışına itildiğini ve daha çok insanların nasıl yönetileceğinin merkeze alındığını görürüz. Yani çağımızdaki her düzen nihai ve mutlak bir ahlaki temelden yoksundur. Birçok düşünür bu gerçeğin farkına varmış ve modernliğin getirdiği yıkıma karşı, ahlaki özsel dayanağı olan bir takım çözümler sunmuşlardır. Ulvi kaynaklardan beslenen ve teamül niteliğiyle geleneksel yaşamda sosyal hayata yön veren ahlak, insan üretimi ilkeler, ratio’dan beslenen ideolojilerle yer değiştirince ortaya çıkan derin sorunlar bu şekilde aşılmaya çalışılmıştır.Bütün bu tartışmalardan sonra, siyasi ahlak kavramının bir tanımı çıkmaz. Ancak kimi normlar öne çıkar: Liyakat, dürüstlük, güvenirlik gibi yaklaşımlar siyaset etiğinin önemli parametreleridir. Dokunmazlıklara gelince, kürsü dokunmazlığı dışındaki konuları tartışacağız. Çünkü hesap verilebilir olmak önemlidir. Ancak Türkiye’nin geçmişte yaşadıkları da ortadadır. Örneğin, geri çağırma kurumu bizde yok. Bir milletvekilini 4 yıllığına seçiyorsunuz. Memnun kalmadığınızda, onu geri çağırıp görevi bırakmasını talep edemiyorsunuz.
2 / Hasan Kaya Ben sol siyasete yakınım. 1982 anayasasına oy vermediğim için baskı gördüm. Son gelişmeler, dokunmazlıkların kaldırılması bizim açımızdan geçmişteki olumsuz deneyimleri çağrıştırıyor, demokratik gelişme berheva olabilir. Toplumsal özne ortadan kalkacak ve siyaset alanı daralacaktır. Dokunulmazlıkların kaldırılmasına yönelik olarak Akp’den gelen hamle ve siyasal aktörlerin bu hamleye verdikleri cevaplar Türkiye’de siyasetin yeniden şekillenmesine dair önemli sinyaller içeriyor. Bu hamle görünür olanın ötesinde fiili yürütme gücünün adeta adliye memurluğuna dönüşmüş olan yargı üzerinden yürütülecek hukuki süreçler yasama üyeleri üzerinde demoklesin kılıcı gibi sallanıp duracak. Dokunulmazlıklar kaldırılınca sistem bir kez daha Kürt halkının legal muhatabı olan bir siyasal gücü içerinde barındırmayacağını ifade etmiş olacak. Hdp’nin Haziran seçimlerinde ortaya koyduğu potansiyeli, Kürt sorunu içinden doğan bir siyasal özneyi Türkiye’nin batısına da hitap edebilen radikal, demokratik, siyasal özneye dönüştürme potansiyelini berhava etmiş olacak yani yeni Türkiye’de bu tür siyasal bir özneye yer yok. Siyasal alanın dizaynı Hdp’nin tavsiyesine yönelik çabaların ötesine geçiyor. Mhp’de yaşanan olaylar bu dizaynı ifade ediyor. Aynı savaş politikaları Chp merkezi üzerinde de etkili oluyor. Akp’nin aktörleri/saray Chp’yi döve döve dokunulmazlıklar konusunda hizaya getirmeyi başardılar. Başkanlık rejimi;mecliste 330’ların,367’lerin aranmasından önce ana akım partilerin merkezlerinin üzerinden uyumlu hale getirilmeleri sağlanıyor. Yürütülen savaş böyle bir süreç için muazzam olanaklar sağlıyor. Dokunulmazlıklar üzerinden varılan geniş mutabakat bu sürecin ilk meyveleri olarak anılacak.
3 / Asım Demirkök Kavramları iyi bilmemiz lazım. Kavram kargaşası yaşıyoruz. Çünkü kavramları yerine oturtmadığınızda doğru tartışamazsınız. Kavramların bir tarihi var ve tarihsel süreç içinde kavramlar değişime uğrar. Örneğin bir parti dokunmazlığın kaldırılması için meclis başkanlığına önceden önerge veriyor, şimdi de karşı çıkıyor. Anayasayı kuramazsanız, yeni bir anayasa çıkaramazsanız, bu vesayet size siyaset ve ahlak için alternatif getirmez. Sorun, bir siyasi partinin gidip gitmeme meselesi değil. Bizim yanıldığımız nokta bu. Önümüze bir siyasi partiyi koyuyoruz,o siyasi partiyi hedef alarak orda onun üzerinde siyaset geliştirmeye çalışıyoruz. Kimse topluma müdahale etmiyor. Seçimlerde yüzde elli oy alan bir partiyi “istemeyiz” demenin anlamı yoktur, o zaman siz alın yüzde elliyi, siz gelin. Mesele gelip gidip anayasaya dayanıyor. Bizim anayasayı tartışmamız lazım, başkanlık sistemini tartışmamız lazım. Nasıl bir başkanlık sistemi istiyoruz? Tüm siyasi partiler getirsinler taleplerini, toplumla nasıl bir sözleşme yapmak istediklerini. Bir siyasi parti bu toplumsal sözleşmesini göstermedikten sonra o zaman havanda su döver.İşte Ak parti hazırlıyor getirecek başkanlık sistemini de içinde barındıran anayasayı biz de tartışacağız. Varsa Mhp’nin, Chp’nin ya da diğer siyasal partilerin getirsinler taslaklarını biz de tartışalım. Siyasi gerçeklikler, iktidar ve egemenlik anlamında nasıl bir devlet istiyoruz, nasıl bir toplumsal sözleşme istiyoruz bu hayat bulmadığı sürece yapılan tüm siyasi tahliller bana göre boştur. Dünyadaki gayrı safi milli hasılanın yüzde kırk dördünü ülkelerin zenginleri yiyor. Küresel dünyada tüm insanların özgürlüğe, işe,aşa kavuşması için yeni bir sistemin oluşması gerekir. Yoksa birbirimizle kavga etmeye devam ederiz.
4 / Hasan Buran Gelişmiş toplumlarda etik kurallar uygulanabiliyor. Dünyada makyavelist bir anlayış hakim. 70’lerin sonunda ikinci bir kırılma noktası oldu. Sivil toplum örgütlerini nefesini kestiler sadece simgesel olarak bıraktılar. Disk o zamanlar beş yüz bin inanı sokağa dökerken şimdi elli bin kişiyi dökemiyor. Nisan ayı içinde 170 işçi iş kazasında ölüyor toplumda ses yok, kendi meselesine o kadar duyarsız kalmış. İşte o makyevelist anlayış bu toplumu yönetebilmek için ister istemez onun her şeyini manipüle etmiş. Dünyada tüm ülkeler insan haklarından, basın özgürlüğünden, yaşam hakkından bahseder ama hiç biri uygulamaz. Ama uygulayabilmesi için o alttaki ihtiyaç duyan toplumun basıncının olması lazım, sivil toplum örgütlerinin güçlü olması gerekir. Hangi anayasayı yaparsanız yapın toplumda karşılığı olmadığı zaman hiçbir anlamı yoktur. Bir anayasa var ve birileri hergün anayasayı çiğniyor hiç kimseye bir şey olmuyor. Çünkü onu denetleyen baskı sistemi kırılmış. Bu iç çelişkiler doğdukça, büyüdükçe yeni çelişkiler ortya çıkıyor. Cumhuriyet kurulduğundan beri dokunulmazlıklar ihlal ediliyor. Hırsızlık veya ahlaksızlık yapan için bir şey yapılmıyor. Şimdi kasıltı bir dokunulmazlık kararı var. 550 milletvekilinin, hırsızla ilgili, adam kayırmayla ilgili veya başka nedenlerden kürsü dokunulmazlığı hariç yaptığı her şeye dokunulacaksa dokunulsun. Ama bağıra bağıra “bunların ki kalkacak” deniyor. Ahlak ve etikten öz edecek olsak Türkiye’de çok şey var. Toplumsal dinamikler güçlendikçe bunlar yerli yerine oturacaktır. Bu ülkenin nereye gideceği konunda henüz karar verilmemiş ve yeni bir anayasa olmayacak. Türkiye’nin ne yöne gittiği henüz belli değil yani padişahlığa mı gidecek, faşizmime mi gidecek ya da demokratikleşmeye mi doğru gidecek henüz belli değil. Bizim anayasamızın olması için toplumsal dinamiklerin, sivil toplum örgütlerinin, sendikaların itaatçi ruhtan kurtulup toplumun ihtiyaçlarına göre şekillenmesi gerekiyor. Etik olmayan davranışlar ve ahlaksızlık o kadar açığa çıkmış ki bugün bunları konuşmak zorunda kalıyoruz.
5 / Abdulkadir Baharçiçek Yalan söyleme aslında siyasette yaygın bir şey. Bu konuda da iki temel görüş var; “insan doğası gereği iyidir” diyen bir anlayış var. Ama insanlara kötü bir ahlak verirseniz insanlar kötü olur içinde yaşadığı toplum insanın davranışalarını etkiler. Siyaset de insanlar tarafından yürütülür dolayısıyla bu bireyle ilgili bir şey. Bir de “insan doğası gereği kötüdür, bencildir” diyen anlayış var; siyasetçiler de insandır ve dolayısıyla siyasetçiler de böyle davranır. Ahlak, etik siyasette aranmaz, devletler de insanlar tarafından yönetilir insanlar nasıl çıkarlarını merkeze alıyorlarsa devletler de aynı şeyi yapar şeklinde bir yaklaşım var. Dünyanın en demokratik ülkesinde de etik sorunu var en otokratik yönetiminde de var. Kürsü dokunulmazlığı mutlaka olmalı. Ama bu, seçilmiş insanın suç işleme imtiyazı olacak anlamına da gelmemelidir. Suç işleyen herkes işlediği suçtan dolayı yargılanıyor olmalı. Hukuk devletinde olması gereken de budur. Biz de bu da biraz karıştırılıyor diye düşünüyorum. Hdp bundan birkaç ay önce dilekçe vermişti dokunulmazlıklarımızı kaldırın diye şimdi niye itiraz ediyorlar? Burada da bir etik sorunu var. Her zaman suçu iktidara atıp kendileri etik davranıyor da Ak parti etik davranmıyor gibi bir yaklaşım da doğru değil. İktidarın da etik davranmadığı açık ancak muhalefet iktidardan daha az etik davranıyor. Parlementer sistem Türkiye’de yürümüyor. Mevcut anayasa yarı başkanlık sistemini Türkiye’ye getirmiştir. Türkiye’de bazı cumhurbaşkanları bunu yürütmek istemişlerdir güçleri yetmemiştir. Erdoğan’ın gücü yetiyor, arkasında yüzde elli iki halk desteği de var. Başkanlık sistemi yürüyebilir mi bilemiyoruz, tartışalım.Bu sistemin demokratik olması hepimizin isteği ve bunun için çaba harcalamalıyız hangi sistem olursa olsun. Anayasa değişikliği olmadan yaşadığımız bazı sorunların çözümünün mümkün olmadığını düşünüyorum.
6 / Mustafa Baştürk Türkiye’ye başkanlık sistemi geldiğinde sanki Tayyip Erdoğan fani bir insan değilmiş gibi, ömür boyu dünyada kalacakmış gibi davranıldığı için bu böyle anlaşılır. Asıl sıkıntı muhalefetin, sivil toplum örgütlerinin üretkenlikten uzak olması sorunu ve bu sorgulanmalı. Parlamenter sistemde yüzde elli iki oy alan partiyi anlamsız kılmaya çalışıyorsunuz. Şahıslar üzerinden başkanlık sistemini tartışırsak sağlıklı bir sonuca ulaşamayız. Parlamenter sistem tıkanmıştır ve Türkiye’nin problemlerini çözememektedir. Anayasa ve yasalara güvenmezsek geldiğimiz nokta neresi olur? Kürtlere en çok zarar verenler kürtçülükten bahsedenlerdir. Kürtlerin gelişmesini, okumasını engellediler. Bunu yapıyorlar ve hala çıkıp “biz kürtlere sahip çıkıyoruz” diyorlar. Sivil toplum örgütleri olarak Türkiye’nin sorunlarını tespit edip siyasetçilerin önüne çözüm üretmeleri için koymalıyız.
7 / Sinan Oral Toplumsal çözülmeler iktidarla bağdaştırılırsa bana göre yanlış teşhiste bulunuruz. Dünyadaki emperyalist güçler tarafından hedef tahtasına oturtulmuş bütün ülkelerin insanları seküler bir yapıya doğru çekiliyor ve insanlar artık ideolojilerinden vazgeçiyor. Bir algı yönetimiyle binlerce insanı sokağa dökebiliyorsunuz. Biraz da bu noktadan bakıp, çözüme bu noktadan ulaşmamız gerekiyor. Yoksa algı yönetimiyle değil, objektif olmaya çalışalım. Değerlerin içi boşaltıldı, sokaktaki işçiler artık eskisi gibi çalışma koşullarının düzeltilmesi için çalışmıyorlar. Sokaktaki işçi biraz sonra beraber olacağı sosyal yapıya ters düşmemek adına siyasal bir tavır içinde sokakta dolaşıyor.
8 / Kazım Kayan Devlet örgütlenmelerinin çoğu kim ya da hangi sınıf yönetim erkini ele geçirmişse onu kendi menfaati doğrultusunda kullanmıştır. Dini de malzeme olarak kullanmışlar, sermayeyi de, sınıfı da yaşadığımız yakın tarih içerisinde malzeme olarak kullanmışlardır. Toplumsal sözleşmeyi eğer devlet bizim adımıza yapmışsa, hakim sınıf sermayesini çoğaltmak ya da sermayesinin dolaşımı için birşeyler yapıyor. Devlet toplumsal sözleşme yapıyorsa bu” toplumsal sözleşme” değildir. Biz tüm toplum kesimleri bir araya geleceğiz ve herkesin kendi hukukunu koruyacağı bir sözleşme yapacağız. Başbakanın gidişi sistemle ilgili bir tartışma, reel politik içerisinde usul yanlış, esas açısından doğru olabilir. Ak partinin kendi içerisinde yeni seçimde halkın karşısına çıktığında daha hala yakınmacı bir tavırla yaklaşamaz. Türkiye’nin temel sorunları ile ilgili, başörtüsü veya kürt meselesi konusunda toplumun önüne yakınmacı bir yaklaşımla çıkamaz. Ak partinin artık bu meseleleri çözüme kavuşturmuş olması gerekir, yeni şeyler ortaya koyması gerekir ki bana göre bunları ortaya koyacak yeni bir seçimin olması gerekiyor. Ama Ahmet hocayı ekarte etmesi ile Ak parti sisteminin yeni bir aşama oluşturacağını düşünüyorum. Yani esasta doğru ama usulde yanlış bir uygulama var.
9 / Ferman Salmış Dokunulmazlık adaletin sağlam olduğu bir ülkede mutlaka olmalıdır. Parlamento yargıya karşı kendini korumaya almış durumda bunun altını çizmemiz gerekir. Yargıtay ve danıştay sil baştan düzenleniyor. Bütün bunların bir arayış, bu arayışın da bir anayasa ile ilişkilendirilmesi gerekiyor. Siyasi etikde ikinci önemli konu da siyasetin finansmanıdır. Bu olsun mu olmasın mı bu da tartışılmaydı. Üçüncüsü şeffalık, saydamlık konusu. Herkesin yaptığı göz önünde olmalı. Yine siyasetin hesap verebilir olması gerekiyor. Siyaset dilinin de çok sert olduğunu söylemek gerekiyor, parlamentoda hiçbir konunun sağlıklı konuşulduğunu göremezsiniz. Adaletin ve hukukun olduğu bir ülkede dokunulmazlıklar kürsü dokunulmazlığı ile sınırlandırılmalıdır. Tüm bunları topladığımızda siyasetin etik sorunları olduğunu söylememiz mümkün. Biz hak edildiğimiz biçimde yönetiliyoruz, bir şeylerin değişmesini istiyorsak alttan yukarıya doğru bir basınçta bulunmamız gerekiyor. Sistem fetişizmi yaparsak doğru olmaz bu tür tartışmaları yoğunlaştırıp konuşmamız daha doğru olur.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Görüşme, email ve sms çağrı yaptık.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Mail, sms davet edildiler.
MEDYA İLE
30 civarında tv, gazete ve internet sitesine çağrıda bulunduk.
KATILIMCILARLA
Email ve sms davet ettik.
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Semine Dengeşik
Malatya kMM Girişimcisi