YER: Iğdır Tarımsal Danışmanlık Toplantı Salonu
TARİH: 5 Mart Cumartesi 2016
SAAT: 13.00
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Sabahat Karagöz (Pozitif Düşünce Derneği)
2 / Yurdagül Ağırkaya (Iğdır Kadın Derneği)
3/ Serpil Önal (Pozitif Düşünce Platformu)
4/ Halis İldiz (Tider)
5/ Tarkan Aşkar (Iğdır Organizasyon)
6/ Aydın Levent (Iğdır Tarımsal Danışmanlık)
7/ Gülten Atlas (STK Aktivisti-Kadın Hakları Savunucusu)
8/ Necdet Karatepe (14 Kasım Mahalle Muhtarı)
9/ Ekrem Tekçe (Yazar)
MESLEK ODALARI
1 / Av. Nahide Ova (Iğdır Barosu)
2/ Orhan Ağırkaya (Mimarlar Odası)
SENDİKALAR
1 / Zeki Abaş (Hizmet-İş İl Temsilcisi)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Ercan Aksoy (Kanaat Önderi)
2/ Mehmet Alp (Kanaat Önderi-Eski belediye meclis üyesi)
GOZLEMCİLER
Murat Akkuş- TkMM İl Girişimcisi
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
Yok
BELEDİYE BAŞKANLARI
Yok
MESAJ YOLLAYANLAR
Yok
DİĞER KATILIMCILAR
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 14 izleyici/gözlemci katıldı.
MEDYA
1/ Tahir Kavri (Barış Gazetesi)
MODERATÖR
Av. Nahide Ova (Iğdır Barosu)
KONU
““Kadın Cinayetleri, Şiddet, Ceza İndirimleri Ve Çözüm Önerileri”
KONUŞULANLAR
Av. Nahide Ova (Iğdır Barosu) : Ülkemizde, her beş kadından ikisi, yaşamının bir döneminde şiddete maruz kalmıştır. Bu olgunun değişik nedenleri olmakla birlikte en önemli sebep; “kadın-erkek eşitsizliği”dir. Kadına yönelik şiddeti önlemek için ilk adım olarak Türk Ceza Kanunu'nda "kadın cinayeti" teriminin yasal statü kazanmasıdır. Kadın cinayetlerinin sürmesine sebebiyet veren indirimler kaldırılmalı, madde "ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası" olarak düzenlenmelidir. Toplum ilerliyor, kadınlar buna uyum gösteriyor ve haklarını arıyorlar. Türkiye’nin her yerinden ve her kesiminden kadın, çalışmak, eğitim almak, mutlu değilse boşanmak ya da ayrılmak, istemediği bir şeye zorlanmamak, kendi hayatı hakkında karar verebilmek istiyor. Bu kaçınılmaz ve geri çevrilemez bir tarihsel süreçtir, kadınlar mücadele ederek haklarına elbette kavuşacaklar. Ancak kadınların böyle bir bedel ödemesi gerekmiyor, bu kadar çok can kaybının sebebi; erkek egemenliğidir. Toplumun bu gerçeğini görmek, kadınları anlamak yerine, hak arayışına şiddet ile karşılık veriyor, ayak diriyorlar. Kadının eşit varlığı ve hakları konusunda güçlü politikalar olmayışı da, şiddete eğilimli erkeklere cesaret kazandırıyor. Tüm Türkiye kadın cinayetlerinin durmasını şiddetin bitmesini istemektedir. Ellerimizi, aklımızı, kalbimizi birleştirir isek kadınların hayatını kurtarabiliriz. Suçtan sonra iş mahkeme kısmına geldiğinde ifadesini bu yönde savunmasını bu yönde değiştiren çok erkek oluyor. Genelde hepsi bana hakaret etti, küfretti ya da namusa dayandırmaya çalışıyorlar. Bunun sonucu olmayacağını bile bile çünkü birkaç mahkeme kararı ile karşılaştık yargılama esnasında sanık hiç öyle bir şey yokken namusa atıf yaptı, bu ispatlanamadı ama mahkeme şöyle bir karar verdi namusuna leke geldiğini düşünmesi bile tahrik olmasına yeterlidir deyip haksız tahrikten mesela ceza indirimine gitti. İyi hal uygulamalarında da şöyle bir durum var normalde iyi hali kanuna göre eğer suçta bir ikrar varsa yani suçunu kabul etmişse uygulamak zorundasınız ama mahkemeler bu yönde çok geniş takdir yetkisi kullanıyor özellikle kadın cinayetleri dosyasında ve sanığın mahkemedeki hali tavrı duruşu giyimi kuşamı saygın tutum dedikleri bir şey var. Bütün bunları iyi hal indirimi olarak uygulayabiliyor. Aslında cinsel suçlarla ilgili, kadın cinayetleri için de geçerli karşılaştığımız çok sık bir durum şudur ki mümkün olduğunca erkeğe az ceza vermeye dönük bir uygulama söz konusu bu da zihniyetten gelen bir şey. Erkek yargı erkeği yargılarken bir koruma iç güdüsüyle davranıyor. Cinsel suçlarda mümkün olduğunca az ceza ile, cinsel istismarlarda son dönemlerde ceza artışına denk gelebiliyoruz ama 18 yaş üstü cinsel suçlarda mümkün olduğunca az ceza ile kurtarma indirim ile mümkün.
Sabahat Karagöz (Pozitif Düşünce Derneği): Evlilik için eğitim veren okullar açılmalı. Cezalarda indirimlerin olmamalı. Şiddet hayvani bir yaklaşımdır. Eğitime önem vermeliyiz. Televizyonda haberler başta olmak üzere, diziler, filmler hatta reklamlar bile şiddeti özendiriyor. Sosyal medyada bilgisayar oyunlarının hemen hemen tamamı şiddet içeirkli. Kadına bakış açısı islam ile alakası olmayan bir dinci bakış açısı ile kadının köleleştiriliyor. Devletin en öncelikli görevi; yurttaşlarının, özellikle de kadınların ve güçsüzlerin can güvenliğini ve insan haklarının temeli olan “yaşama hakkı”nı “güvence”ye almaktır. Bu arada; erkeklerin kadınlara yönelik “şiddet” kullanma eğilimini etkisizleştirecek ekonomik, sosyal ve psikolojik ortamı hazırlamak da aynı şekilde çağdaş devletin yurttaşlarına karşı en temel “sorumluluğu”dur.
Serpil Önal (Pozitif Düşünce Platformu): Kadına şiddetin kaynağı; kadının eğitimsizliği, ekonomik bağımlılığı, iş-sizliği, örgütsüzlüğü, toplumsal duyarsızlık, ayrımcılık ve “erkek egemen” kültür ile “feodal yapı”dır. Bu nedenleri ortadan kaldırmak için; Kadının eğitilmesi, birey ve kadın hakları konusunda bilinçlendirilmesi, “Kocasının eline bakmayacak“ şekilde ekonomik özgürlüğe kavuşması, Kadın istihdamının özendirilmesi, İstihdam garantili “Kadın Beceri Kursları”nın yaygınlaştırılması, Kadınların örgütlenmelerinin önünün açılması, Kadın örgütlerinin mücadelesi, med-ya desteği ve toplumsal duyarlılık gerekiyor. Sonuç olarak: Kadına yönelik şiddet; hepimize uygulanan şiddettir.
Yurdagül Ağırkaya (Iğdır Kadın Derneği): Ülkemizde kadınlara yönelik şiddeti önlemenin tek yolu bayanların mutlaka eğitim görerek maddi olarak eşlerine muhtaç olmayacak derecede kendi ayakları üzerlerinde durabilmeleridir.Kocasından şiddet gören bayanlar gerekirse kapıyı çekip eşini terk edebilme lüksüne sahip olsa kocaları bu kadar aymazlaşamazlardı.Şiddet uygulayan kocalar” nasılsa benim ekmeğime muhtaç hiçbir yere gidemez “anlayışıyla yola çıkarak vicdanlarını bir kenara bırakıp sudan sebeplerle eşlerine her gün acımasızca şiddet uyguluyorlar. Maalesef Anadolu’da özellikle küçük yerleşim birimlerinde hala daha çok yaygın olan kız çocuklarını sadece hayırlı bir kısmet bularak yuva kurması üzerine şekillenen hayat tarzı bu kız çocuklarının eşlerine her manada muhtaç bir konuma getiriyor bu durumu bazı kocalar istismar ederek kadınının zayıflığından yararlanarak ona şiddet uygulayabilmektedir.Bu anlayış mutlaka terk edilmeli. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi kız çocuklarının mutlaka evlenmeden önce kendi ayakları üzerinde durmaları sağlanmalıdır.Bu yönde ülkemizdeki köyden kente göç ve şehirleşmeyle birlikte bir hayli yol alınmasına rağmen gelinen son durum gelişmiş ülkelerin hala daha çok gerisindedir. Ben kişisel olarak ailenin bu toplumu ayakta tutan en önemli kurumlardan biri olduğuna inanıyorum.Zaten batı toplumu da ailenin önemini son yıllarda kavrayarak insanların evlenmesi için çok büyük maddi destekler sağlamaktadır.Ama tüm bu gerçekler bir yana eşinden sistematik olarak devamlı şiddet gören bir kadını sırf ailenin kutsallığı anlayışından yola çıkarak ısrarla evliliğini sürdürmesini talep etmek son derece hatalıdır.Çünkü bu ısrar çevremizde, televizyon ve yazılı medyada örneklerini gördüğümüz trajedilerle sonuçlana bilmektedir.Evet aile kutsaldır ama bireyin yaşama hakkı her şeyden daha kutsaldır.
Gülten Atlas (STK Aktivisti-Kadın Hakları Savunucusu): Ülkemizde aslında kadınları korumak için kanunlar son derece yeterlidir.Ama bu kanunlar bize özgü nedenlerle yeterince uygulanamamaktadır.Kocasından şiddet gören kadın şikayet için polise başvurduğunda çoğu zaman yukarıda sözünü ettiğimiz kutsal aile genimiz ortaya çıkarak “kızım yuvanı yıkma bak kocanda pişman” ifadeleriyle evlerine geri gönderilmektedir.Kendisini polise şikayet etmesini adeta erkeklik guruna bir leke olarak gören kocalar iyice eşlerine olan şiddeti artırmaktadırlar.Yine koca dayağından baba evlerine dönen kadınlarda çoğu zaman maddi sebepler ve mahalle baskısı denen etkenlerle eşlerinin evlerine geri dönmek zorunda kalmaktadırlar. Geçen ülkemizde kadınlar üzerinde yapılan bir kamuoyu yoklamasında , kocan üstüne kuma getirirse ne yaparsın ve şiddet uygularsa ne yaparsın gibi sorulara hatırı sayılır oranda kadınlarımız şiddete ve kumaya pirim verdikleri görülmektedir.Aslında bu bir çaresizliğin bir sonucudur.Hangi aklı başında kadın ikinci eşe ve dayağa evet diyebilir ki.Kadınlarımız maalesef içine düştükleri çaresizliği bu araştırmada olduğu gibi savunma mekanizmasıyla aşmaya çalışmaktadır.Bu durum çok acı vericidir. Sonuç olarak ülkemizde erkek egemen bir toplum olmanın ortaya çıkardığı, kadınlarımızın hayata karşı zayıf kalmalarının bir sonucu olan kadınlarımıza şiddet her geçen gün artmaktadır.Bunu önlemenin tek yolu ise kadınlarımızın eğitim almalarını sağlayarak bir meslek sahibi olarak eşlerine muhtaç kalmadan kendi ayakları üzerinde durmalarını sağlamaktır.
Zeki Abaş (Hizmet-İş İl Temsilcisi): Bence Kadın- Erkek ilişkilerinde boşanmaların büyük çoğunluğu maddi geçimsizlikten işsizlikten kaynaklanıyor. Maddi imkansızlıklar psikoljiyi bozuyor. Bu sebebple kavgalar tartışmalar yaşanıyor. Gün geçmiyor ki yazılı ve görsel medyada eşi tarafından şiddete maruz kalan ve hatta acımasızca katledilen kadınlarla ilgili olarak haberlere raslamayalım. Gerçekten ülkemizde kadına yönelik şiddet olaylarında çok büyük bir tırmanma yaşanıyor. Aslında erkek egemen bir toplum olan ülkemizde her zaman kadına yönelik şiddet yoğun bir şekilde yaşanıyordu ama gerek kol kırılır yen içerde kalır anlayışı, gerekse medyanın bu kadar ülkemizde yaygın olmamsından dolayı bunlar yeterince kamuoyunun gündemine gelmiyordu.
Orhan Ağırkaya (Mimarlar Odası) :Erkek, zaten alacağı indirimleri bildiği için, çünkü çok fazla örnek yaşandı. Bunları bildiği için içi rahat, hayatıma bir şey olmaz gibisinden bu suça yönelebiliyor. Mahkeme kararları sanıklar açısından, erkekler bu suçu işlemeyi düşünüyorlarsa onların ıslahı açısından çok etkisiz kalıyor. Örnekleri göre göre, ya da medyada bu örnekleri göre göre yapacakları şeyden aslında nasıl sonuçlanacağını, neyle karşılaşacaklarını çok iyi biliyorlar. Bu onları suçu işlemeye biraz daha teşvik eden bir durum. İyi hal indirimi Türk Ceza Kanunu md. 62’de düzenlenmiş olup, birinci fıkrada fail yararına cezayı hafifletecek “takdiri” nedenlerin bulunması durumunda cezada indirime gidilmesi hüküm altına alınmıştır. İkinci fıkrada ise takdiri nedenler, “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar” olarak sıralanmıştır. Ayrıca “takdir nedenleri gerekçede belirtilir” ifadesi takdiri indirim nedenlerinin hakimce genişletilebileceği anlamına gelmektedir.
Ekrem Tekçe (Yazar) : İyi hal indirimi çağdaş hukuk düzenlemelerinde olduğu gibi ülkemizde de uygulanmalıdır. Ancak bu kavram çok iyi tanımlanmalı; kullanım alanı mağduru, bazı suçlar bakımından hukuk yoluyla daha sıkı korunmayı gerektiren suçlar “iyi hal” kapsamından çıkarılmalıdır. Yahut ağır cezayı gerektiren suçlar bakımından uygulama daraltılmalı, indirim sebepleri hakimin takdirinden çıkarılıp maddi kıstaslara bağlanmalıdır. Ülkemizde “iyi hal” indirimiyle ilgili bir diğer problem hukuk uygulayıcılarının bu konudaki tavrıdır. Failin hakettiğinden fazla ceza alması adaletin tecelli ettirilmemesi anlamı taşıdığından, hakimler böyle bir karara imza atmamak adına her olayda iyi hal indirimiyle hüküm kurmaktadır. Böylece takdiri olarak hakime tanınmış bu hak standart bir uygulamaya dönüşmüştür. Yine uygulamadaki problemlerin bir diğer sebebi de yoğun iş yüküdür. Türkiye’deki her hukuk ihlalinin kaçınılmaz sebebi olan yoğun iş yükü; hakimin dosyalara gerektiği kadar zaman ayırmasını ve incelemesini engellemektedir. Bu sebeple verilen kararların belli bir standartizasyona tabi tutulması iş yüküyle de açıklanabilecektir. Bu yükün azaltılması için yeni mahkemeler kurmaktan ziyade, yargılama kriterlerinde iyileştirmeye gidilmesi, uluslararası ölçütlerin yakalanmaya çalışılması yerinde olacaktır.
ORTAK GÖRÜŞ
Yok
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Sivil toplum kuruluşuna duyuru yapıldı. e-mail? Sözlü? Telefonla? Mesajla Toplantı lobisinde bulunuldu. TkMM broşürleri dağıtıldı. Toplantıda Çay, kahve ve kuru pasta ikramı yapıldı.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Mesajla ve Telefonla davet edildiler.
MEDYA İLE
Ulusal basın temsilcileri ve yerel basın mensupları davet edildi. Gelemeyenlere haberi attık. Yayınladılar.
KATILIMCILARLA
Katılımcılarla birlikte yerel konuyu belirlemeye devam ediyoruz.
SONUÇLAR
Iğdır küçük Millet Meclisi çalışmasını sürdürüyor.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Iğdır kMM Girişimcisi Murat AKKUŞ