YER: MÜSİAD Toplantı Salonu
TARİH: 05.03. 2016
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Elazığ STK Platformu ( Resul Şahin – Danışma Kurulu Üyesi )
2 / Hareketa Azadiya İslami ( M. Atik Okuyucu – İl Temsilcisi )
3 / Evrensel Hafızlar Derneği ( Abdurrahman Gül – İl Temsilcisi )
4 / Akıncılar Derneği ( Mehmet Ertuğrul – 2. Başkan )
5 / Birlik Vakfı ( Selahattin Canpolat – İkinci Başkan )
6 / Palu Derneği ( Muhittin Karabulut – Yön. Kur. Üyesi )
7 / Kan Arıyorum Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği ( Murat Özekinci – Genel Başkan )
8 / İpekyolu Kültür ve Yardımlaşma Derneği ( Abdulkerim Avanoz – Başkan )
9 / Karayolları Trafik Güvenliği Derneği ( Hakkı Tüver – Başkan )
10 / Tüm İşçi Emeklileri Derneği ( Mehmet Kayabaş – Başkan )
MESLEK ODALARI
******************
SENDİKALAR
1 / Eğitim Bir Sen ( Yetgin Er – Başkan Yardımcısı )
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
Turan Bahçeci
Mehmet Karabulut
GÖZLEMCİLER
Siracettin Sarı ( Hak-Par İl Başkanı )
Şerafettin Yıldırım ( Ak Parti İl Başkan Yardımcısı )
BELEDİYE BAŞKANLARI
Katılım olmadı.
MESAJ YOLLAYANLAR
DİĞER KATILIMCILAR
MEDYA
Kanal Fırat
Kanal E
MODERATÖR
Resul Şahin ( STK Platformu Danışma Kurulu Üyesi )
KONULAR
GENEL KONU: Ankara Saldırısı, ABD ve Rusya gölgesinde Suriye ve PYD ile ilişkiler.
KONUŞULANLAR
Resul Şahin: Bildiğiniz üzere 17 Şubat’ da Ankara Merasim Caddesi’ nde içerisinde askerin, sivil memurun ve kadınların olduğu araçlara bomba yüklü araçla saldırı düzenlendi. Bunun sonucunda 29 vatandaşımız hayatını kaybetti. Yine 10 Ekim’ de ve yine Ankara’ da iki tane IŞİD militanı tarafından canlı bomba eylemi düzenlenmiş ve yüzden fazla vatandaşımız hayatını kaybetmişti. Suruç’ daki eylem hakeza onlarca vatandaşımızın hayatını kaybetmesine sebep oldu. Maalesef bugün bölgemizde bir vekalet savaşı başlatılmıştır. Bildiğiniz gibi eskiden ülkeler karşı karşıya gelir ve savaşırlardı, ancak bugün kimse ateşe dokunmuyor ve maşa örgütler sayesinde birbirleriyle savaşmaktadırlar. Bu ülkeler birebir savaşa girdiklerinde ülkelerine gelen tabutları halklarına anlatamadıkları için burada ölmeye hazır, doldurulmuş silahlandırılmış örgüt militanlarını kullanmaktadırlar. Yapılan eylemler her ne kadar farklı farklı örgütler tarafından yapılıyorsa da, kim adına, ne adına ve nere adına yapılırsa yapılsın bizim için terör terördür. Bu bir insanlık suçudur ve asla kabul edilemez.
Ankara eylemini gerçekleştiren teröristin cenazesine bir bayan milletvekilimiz katıldı. Neymiş ‘‘ ben ailenin acısını paylaşmak için gittim ’’ diye de açıklama yaptı. Ancak gel gör ki; öte yandan 29 kişi hayatını kaybetmiş ve 29 ocağa ateş düşmüş ancak onların acısını paylaşan yok. Pekiyi 10 Ekim Ankara saldırısında hayatını kaybeden iki IŞİD’ li militanın cenazesine bir başka milletvekilimiz, ailelerinin acısını paylaşmak için katılsaydı acaba o milletvekilinin tepkisi ne olurdu. O zaman herhalde şöyle diyecekti ‘‘ bizim teröristimiz iyi, sizin teröristiniz ise kötü ’’. Hayır! Hepsi kötüdür, mesela IŞİD İslam adına hareket ettiğini söylemektedir, asla değil! İslam insanı öldürmeyi değil yaşatmayı esas almaktadır. PKK Kürtler adına hareket ettiğini söylemektedir, yalan söylüyor ve Kürtler adına hareket etmiyor. Bakınız dünyada hiçbir terör örgütü bu kadar adamını telef etmez. Adamlarını çeker ve başka bir taktik geliştirir. Çünkü ne Kandil’ dir bu teröristlerin başı, ne de bir parti. Bunlar tamamen başkalarının güdümündedirler. Bunlar İran’dır, Rusya’ dır, Amerika’ dır, Avrupa’ dır… Şimdi Rusya’ nın Amerika’ nın ve Avrupa’ nın Suriye’ de işi ne. Yok efendim IŞİD içinmiş, biz neden görmüyoruz bunların IŞİD’ le savaştıklarını. Bunlar zaten sizlerin yetiştirmeleri, sizlerin bölgeye girmesi için bir bahane lazımdı. Barış için geldiklerini söyleyen bu ülkelerin bir barış planı var mı? Bu emperyalistlerin Irak’ da, Suriye’ de ve Yemen’ de iş ne. Biz Müslümanlar güçsüz kaldığımız için mi bunlar bölgeye geldiler, acaba Sünni kesime karşı bir Şii ve Ortodoks ittifakı var mı? Bölgeye yerleşmiş bir Rusya’ ya ve Amerika’ ya karşı tutumumuz nasıl olmalı? Kürtlerin hakkını savunduğunu iddia eden ve Esad’ la birlikte hareket eden, Barzani ile kanlı bıçaklı olan, Türkmenlere ve Araplara saldıran PYD ile ilişkilerimiz nasıl olmalı diye soruyorum sizlere.
Atik Okuyucu: Ankara patlaması Türkiye’ nin kalbine yapılmış bir saldırıdır. Bu da uluslar arası istihbarat örgütlerinden habersiz yapılmış bir eylem değildir. Amaçları istikrarlı bir Türkiye’ ye darbe vurmaktır. Yaşam hakkına kastedildiği için bu eylemleri şiddetle kınıyoruz. Ortadoğu’ da bir vekalet savaşı yapıldığı konusuna katılıyorum. Şia hareketini kuran Abdullah İbn-i Seleme adlı bir Yahudi’ dir. Suriye’ de hem Şii-Sünni savaşı vardır hem de bir paylaşım savaşıdır. Suriye deyince Şam, Irak deyince de Bağdat akla gelir, bu iki başkentin tarihi ülkelerinin tarihinden çok daha eskidir. Bölgede bu iki başkente hakim olanlar, Ortadoğu’ ya da hakim olurlar. Bu bir İslam savaşı değil bir paylaşım savaşıdır. Bölgenin en istikrarlı ülkesi Türkiye’ dir. Gezi eylemleri bu istikrarı bozmak için tertiplenmiş bir hareketti. Önceki cumhurbaşkanlarımız Çankaya’da noter görevi görüyorlardı. Son dönemlerde cumhurbaşkanımızın görevini yapmasıyla bir takım kimseler bu durumdan rahatsız oldular. Çankaya hiçbir zaman ilericilerin yeri olmamış, gericilerin ve statükocuların yeri olmuştur.
Yapılan savaşların Kürtler için yapıldığına inanmıyorum. Bugün biz Kürtlere dost görünen Rusya’ nın Mehabat Kürt Cumhuriyetini yıkan devlet olduğunun da bilinmesini isterim. Suriye’ de ne Rusya’ nın ne de ABD’ nin net bir tavrı yoktur. Yarın Irak’ a ve Suriye’ ye ne olacağı meçhuldür. O yüzden hep birlikte üzerinde yaşadığımız bu topraklara sahip çıkmamız gerekmektedir.
Mehmet Ertuğrul: Bu saldırının amacı Ankara yollarında gedik açmak değil, zihinlerde gedik açmaktı. Bu saldırı yeri silahlı kuvvetleri hatalı reflekslere itmek amacıyla yapılmış olabilir. Bütün istihbarat birimleri, kolluk kuvvetleri ve komutanlar ilk defa bir birlik halinde bu kadar terörün üzerine gittiler ve başarı gösterdiler. Günümüzdeki olayları tarihi bir süreç içerisinde ele almamız gerekir. Osmanlı’ nın son dönemlerinden itibaren emperyalizm ve Siyonizm Ortadoğu ve Anadolu’ da planlarını uygulamak için piyonları vasıtasıyla çalışmaktadır. Dünya savaşları, İsrail’ in kuruluşu, mezhep savaşları ve petrol savaşları bu güçler tarafından çıkarılmıştır. Amaçları bölgeyi sömürmek ve kukla yönetimlerle elde tutmaktır. Günümüzde yaşanan olaylar bunun sonucunda gerçekleşmektedir. Türkiye Cumhuriyeti ve Türk halkı olarak gavurdan dost olunmayacağını bilmemiz ve dostlarımızı ona göre seçmemiz gerekir. Erbakan Hoca’ nın dediği gibi Siyonizm bir timsah gibidir, üst çenesi Amerika, alt çenesi AB, kuyruğu İsrail, gövdesi ise bir takım Müslüman ülkelerin yöneticileri, medya mensupları, işadamları ve işbirlikçileridir. Hal böyleyken Malcom X’ in dediği gibi hedef kukla değil kuklacı olmalıdır. O da Amerika ve Rusya’ dır.
PYD Amerika’ nın ve Rusya’ nın bölgedeki değneğidir. CİA’ nın Ortadoğu eski bölge şefi Robert Bear İran’ın Önlenemez Yükselişi kitabında yeni Ortadoğu’ yu kurabilmenin tek yolunun bölgede geniş çaplı bir Şii-Sünni iç savaşını tetiklemekten geçtiğini söylemektedir. Niye biz Amerikalılar ölelim ki, bırakalım Müslümanlar kendi aralarında birbirlerini öldürsünler. Erbakan Hoca; eğer bir gün mesele Suriye olursa hedef Türkiye’ dir demişti. 2003 yılında Suriye’ nin işgal edileceğini söylemiş ve bugün bu gerçekleşmiştir.
Şerafettin Yıldırım: Türkiye Cumhuriyeti her dönemde farklı farklı gözyaşlarıyla yoğrulmaktadır. Bu dönemde de bir yenisini denemek istiyorlar. Özellikle bu ülkeyi küresel bir kuşatma altına almak istemektedirler. Eğer bu ülkede yaşayanlar ‘‘ Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır ’’ diyebilirlerse Allah’ın izniyle bu kuşatmayı da yaracağız. Malum bölgede hemen her dönemde bazı güçler tarafında yüz yıllık projelerle yeni haritalar çizilmek istenmektedir. Bu haritaları bu coğrafyada yaşayan insanları bir birine kırdırarak, bunların kanı üzerinden hayata geçirmek istemektedirler. 80’ den önce bu ülke uzun süre; sağcı-solcu ve Alevi-Sünni meselesiyle boğuşmuştu. Daha sonra laik- anti laik senaryoları devreye sokuldu ve Kürt sorunu ise her zaman kaşınabilecek bir mesele olarak gündemde tutuldu ve yeri ve zamanı geldikçe de kaşındı. Son yıllarda ve özellikle son aylarda da küresel kuşatmanın taşeronu olarak kullanmaya başlandı. Dikkat edersek ve samimi olarak bakacak olursak oynanan oyunun ne kadar açık olduğunu görürüz. Fakat birileri yanımızda otururken bir eliyle gözlerimizi kapatıp sadece anlattıklarıyla konuya bakmamızı istediği için bazı şeyleri göremiyor olabiliriz. Ancak gözlerimizi kapatan o eli kaldırıp baktığımızda olayın bütün çıplaklığıyla ortada olduğunu görebiliyoruz. Suruç, Ankara ve diğer olayların tek ortak noktası ülkeyi zayıf düşürmek ve ülkenin başındakileri itibarsızlaştırmak üzerine kuruludur. Şayet tek bir kişiyi itibarsızlaştırma çabalarında başarıya ulaşırlarsa o zaman ülkeye istedikleri kılıfı biçmiş olacaklar.
Kürt kardeşlerimizle karşı karşıya getirilme oyunu boşa çıkmak üzeredir. Özellikle bölgede oynanan oyunların perdeleri birer birer aralandı. Örneğin Çarşamba günkü Sur’ a yürüyüş çağrısının karşılıksız kaldığını hepimiz gördük. Oysa 6-8 Ekim olaylarında Kobani bahane edilerek ciddi anlamda bir ayaklanma örneği sergilenmişti. Bugün bu tür şeylerin bölge halkı tarafından kabul görmediğine hepimiz şahit olmaktayız. Bir diğeri de çok sık eleştiri konusu yapılmış olmasına rağmen, dinin siyasete alet edilmesi ve istismarı konusunun değişik ve garip bir örneğini Cuma günü yaşadık. Bugüne kadar İslam düşmanlığının her türlü örneğini sergilemiş bu insanların birden bire sevimli Müslümanlar haline gelip Cuma Namazı’nda halkın bu konudaki duyguları istismar edilmesi dikkat edilmesi gereken bir konudur.
Çözüm süreci konusunda bizlerde zaman zaman özeleştiri yaparak; acaba yanlış mı yapıldı ve bunlara bu kadar tavizler verilmesi doğrumuydu diye zihnimize takıldığı olabiliyor. Ben şahsen çözüm sürecinin doğru başladığını ve arada birileri tarafından hatalar yapılmış olmasına rağmen, doğru yürütüldüğüne inanıyorum. Bugün yöre halkı devletinin yanında olduğunu görüyor ve geçmişte kendisinin kurtarıcısı olduğunu düşündüğü bir takım parti ve kuruluşları elinin tersiyle itmiş oluyor. Bu vesileyle bu zor günlerin en kısa sürede biteceğini ve yeniden huzurlu günlerin geleceğine inanıyorum.
Abdurrahman Gül: 2007’ de Avrupa’ da tanıdığım bir Yahudi cebinden bir harita çıkararak Ortadoğu’ da üç tane İslam ülkesi var dedi; biri Türkiye, biri İran ve Arap ülkelerini de bir devlet olarak kabul ediyorlar. Bir devletin başına kendi kafamıza göre birini getirirsek biz o devleti almışız demektir dedi. Türkiye’ nin de her ne kadar kilit noktaları bizim elimizde olsa da, halkında İslam ruhu olduğundan dolayı amellerimize muvaffak olamıyoruz dedi. Yüzyıllık projelerine göre ilk aşama Türkiye’ nin bölünmesi var. Doğu ve Güneydoğu’ yu ayırarak Kürdistan adı altında Yahudi devleti kurmak amacındalar. Yani onların deyimiyle Nil’ den Fırat’ a kadar kutsal topraklar. Benim doğulu olduğumu öğrendikten sonra: sizin aklınıza şaşarım, nasıl olurda ben Müslüman’ım diyen adam PKK’ ye ve yandaşlarına destek çıkar dedi. Ben; onlar da bizim kardeşlerimizdir deyince; olur mu benim annem ve babam onlara cayır cayır yardım etmektedir dedi.
Ben Müslüman’ım diyenler bir Müslüman olsa hiçbir sorun kalmayacak aslında. Ne yapıyorlar, niye yapıyorlar kimi sevindirmeye çalışıyorlar belli değil. Dediğiniz gibi o insanlar gelip buraya girmiyorlar ancak bizi birbirimize vurduruyorlar. Bu yüzden gençlerimize sahip çıkmamızın ne kadar önemli olduğunun bilincinde olmalıyız.
Muhittin Karabulut: Bana göre Ankara saldırısının birkaç ayağı vardır; birincisi oyun kurucuların TSK’ yı tahrik ederek Suriye’ de savaşa sokmak, ikincisi emperyalistlerin içerideki piyonlarını harekete geçirmeleri aksi takdirde bunların bu olayları yapacak kapasiteleri yoktu. Bu eylemlerle amaçlanan da; biz sizleri ülkenizde hem de kalbinizden vurabiliriz mesajı vermekti. Aslında Amerika her ne kadar dost görünse bile biz şu anda tüm cephelerde onunla savaşmaktayız. Bize dost görünüp, düşmanımız olan DAİŞ, PKK ve PYD ile flört etmektedir. Dolayısıyla bizim ne yapıp edip tüm unsurlarımızla birlik olup, Çanakkale savaşından bile daha zorlu olan bu mücadeleyi kazanmalıyız. Eskiden savaşlarda düşman belliydi, cephe belliydi ama şu anda ne düşman belli ne de cephe.
Tek kelimeyle yazıklar olsun; Müslüman Kürt çocuklarını dağa çıkarıp onun bunun kölesi yapıp kendi ülkelerine kurşun sıktırmaktadırlar. Şayet ben Kürt’üm diyen ve ABD ile Rusya’ ya uşaklık yapanlar benim hakkımı savunuyorlarsa savunmasınlar. Hepimiz bu ülkenin çocuklarıyız, sağcı oluruz solcu oluruz, sünni oluruz alevi oluruz ama her şeyden önemlisi bizim ülkemizdir. Allah her türlü terörün belasını versin, ülkemize de birlik, dirlik ve mutluluk versin.
Abdulkerim Avanoz: Bugün gelişmiş ülkelerde iki türlü politikacı vardır; birincisi ülkesini sömürüden kurtarmak için çaba sarf eden, ikincisi ise ülkesini sömürüye açık tutan ve bundan çıkar sağlayan politikacılardır. Bir toplumda işlerin iyi gitmesi için güvenilir ve dürüst insanların yönetimde olması gerekir. Şayet böyle olmazsa ülke; liyakatsızlara, şahsi menfaatçilere ve ülkenin sömürülmesine göz yumanlara kalır. Peygamber efendimiz bir hadisinde: işler na ehillere verilirse kıyameti bekleyiniz demektedir. Ehil kişiler siyasetten kaçınırsa o cemiyette yaşayanların şikayet etmeye hakları olmaz. Bizde ise bu gerçeğin tam tersine olan görüşler adeta iyi insanlara kesin bir felsefe olarak kabul ettirilmiştir. Siyaset bir bataklıktır, siyaset iyi insanların işi değildir, Müslüman’ın siyasetle işi olmaz, ibadetinde işinde gücünde olur prensiplerine büyük bir kesimin riayet ettiği bir ortamda bulunmaktayız. Ehliyetli kişilerin dışlandığı bir ortamda tesadüfen de olsa işler iyiye gitmez. Milletlerin gerek maddi, gerekse manevi selamet içerisinde yaşayabilmesi o toplumda ancak ahlak ve faziletin hakim olmasına bağlıdır. Bunun için de buna inananların devamlı mücadele vermesi şarttır. Doğru ve güvenilir liderlerin yönetici olduğu ülkelerde yolsuzlukta, rüşvetten, adaletsizlikten ve halkın can ve mal güvenliğini tehdit eden çetelerden ve terörden bahsetmek mümkün değildir. Katılımcı demokrasilerde ve yatay yapılanmalarda yönetilenlere karşı asli görevlerin yerine getirilmesinden siyasi lider ve yöneticiler sorumlu kılındığı için, her türlü olumsuz eylemlerin gerçek failleri konumunda görülmüştür.
Terörün beslendiği kaynakları kurutmak lazım ve yeşereceği ortama meydan vermemek gerekir. Toplumun ahlak ve maneviyatını yüksek tutmak, kişilerin hak ve özgürlüklerini ön plana çıkarmak ve devletin millet için var olduğu duygusunu topluma aşılamak gerekir.
Selahattin Canpolat: Sadece Ankara’ da değil birçok ilde geçmiş zamanlarda bu tür eylemler yapıldı. Bugün Ankara saldırısını gerçekleştiren caninin Van’ da taziye çadırının kurulmasının geçmişte imkansız olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu cesareti neren alıyorlar ben biliyorum. Bunun yanı sıra o taziyeye giden her kimse, benim kardeşim bile olsa Allah onu kahretsin.
Daha önceden de birçok defa dile getirdiğim gibi Türkiye’ de Kürt sorunu diye bir şey yoktur, geçmişte olmuşsa bile bugün özür dilenmiş ve yapılması gereken ne varsa yapılmıştır. Ancak yapılan tüm hizmetlere rağmen terör örgütü bu hizmetleri yakıp yıkarak engellemeye çalışmıştır ve çalışmaktadır. Bizler hiçbir ayrım olmadan tek yumruk olmak zorundayız. Terör kim adına ve ne adına yapılırsa yapılsın terördür. Bugün Karadeniz’ in ücra kasaba ve köylerine baktığımızda tüm zor yaşam şartlarına rağmen teröre bulaşmamışlardır. Aksine vatanını ve milletini sevmektedirler. Burada ise Ermenilerin ve Yahudilerin uşağı olmuş Kürt kardeşlerimiz var. Ben de bir Kürt evladı olarak tüm bu yaşananları nefretle kınıyorum. Artık televizyonları izleyemez olduk, artık o kadar sıradanlaştı ki gelen şehit sayısının az olmasına neredeyse sevinir olduk. Oysa bir tanesi bile canımızı yakmaktadır. Bugün ilimize gelen şehide de Allahtan rahmet yakınlarına sabırlar diliyorum.
Çatışma bölgesinden gelenlerin anlattıklarına göre teröristler arasında çok sayıda yabancıların olması çok manidardır. Bunlar arasında tanınmış simalar olduğundan dolayı terör örgütü, bunu örtbas etmek için elinden geleni yapmaktadır. Dağ başlarından namazla, kuran ve ayetlerle dalga geçen Allahsızların savunmasını yapan insanların kalkıp Cuma Namazına gitmeleri beni çok incitmiştir. İnsanlarımızın bu aldatmaya gelmemesi ve bu durumu lanetlemesi gerekir diye düşünüyorum.
Yetgin Er: Hepimizin bildiği gibi terör örgütlerinin en büyük amaçlarından biri bulundukları yerlerde kaos yaratmaktır. Bunu yaparken de kendi taraftarlarına güven, karşıtlarına da korku salmak en büyük hedefleridir. Ankara eylemiyle de verilmek istenen mesaj; sizin kalbimiz dediğiniz ve nispeten daha iyi koruduğunuz yeri bile istediğimiz zaman vurabiliriz mesajıdır. Ankara’ da oturan insanların bölgeye bakışı bizim burada bölgeye dair konuşmalarımız çok farklıdır ancak verilen mesajda; bakın işte bölge böyle bir yerdir, çatışma böyle bir şeydir ve biz istediğimiz zaman sizin kapınızın önünde de bunu yapabiliriz demektedirler. Kendi taraftarlarına da gücümüz budur ve kendimizi dünya kamuoyuna duyurabiliyoruz mesajını vermektedirler. Rusya ve ABD bakımından ele alacak olursak; bu bölge Osmanlıdan önce ya Bizans ya da Persler tarafından yönetilen bir bölge idi. Yani Suriye ve Irak genelde diğer devletler tarafından yönetilmişlerdir. İsrail dışişleri bakanı yıllar önce: Osmanlı yıllarca bu bölgeyi bir vali ile nezih bir şekilde yönetti ancak biz bu bölgeye girdikten sonra kan ve gözyaşı dinmedi demişti. Demek ki yönetenlerin adalet duygusu o bölgedeki gelişmeleri direkt olarak etkilemektedir. Kuzeyde Osmanlıyı ortadan kaldırmayı isteyen büyük bir güç vardı ve güçlü olmak düşüncesinin sonucunda büyük denizlere sınır olmak düşüncesindeki Rusya idi. Bu düşüncesini Osmanlı’ yı yıkarak gerçekleştiremeyince de ben ancak bir koridorla sıcak denizlere açılırım düşüncesini güttü. Ancak bu düşüncesi zamanın güneş batmayan imparatorluğu İngiltere’ nin işine gelmedi. Birinci dünya savaşından sonra bölge üzerindeki hakimiyeti zayıflayan İngiltere bu hakimiyeti Amerika’ ya kaptırdı. ABD’ de bölgede kendini hissettiriyor ama Ortadoğu’ nun öneminin farkında değil. Ta ki ikinci dünya savaşının sonuna kadar. Amerika bundan sonra bölge hakkında İngiltere’ den aldığı tüyolarla hareket etmeye başlamaktadır. Tabii bunda bölgenin yer altı kaynaklarını kullanarak zengin bir ülke olma isteği yatmaktadır. Bunun için de bölgenin etnik ve dini yapısını kullanarak, bölerek kışkırtarak ve birbirine düşürerek yapmaya çalıştılar.
Bugün Rusya ve ABD’ nin bölge üzerinde hakimiyet kurma çabaları bu anlamda devam etmektedir. Buna karşı Türkiye her zaman güçlü olmak zorunda, hem kendi egemenliğini sağlama konusunda hem de bölgeye hakim olmak konusunda böyle bir sorumluluğu vardır.
Hakkı Tüver: Bugün Türkiye’ nin güçlü olması İslam ülkelerinin de güçlü olması anlamına gelir. Bundan dolayı Türkiye’ nin güçlenmemesi için emperyalist güçler ellerinden geleni yapmaktadırlar. Dış güçler bu anlamda, içeride PKK’ yi Suriye’ de ise PYD’ yi maşa olarak kullanmaktadırlar. Amaç; Türkiye’ nin gücünü zayıflatmak ve bölgede söz sahibi olmasını engellemektir. Bundan dolayı Türkiye’nin güçlü olmaktan başka çaresi yoktur. Hem güçlü olacak hem de diğer İslam ülkeleriyle işbirliğini geliştirip ortak İslam ordusunu kurmalıdır. Aksi takdirde İslam ülkeleri dış güçlerin hedefi olmaktan kaçamayacaklardır.
Örneğin İran’ a en sıkışık döneminde Türkiye’ nin ne kadar yardım ettiği hepimizin malumudur. Oysa şimdi kiminle birlikte hareket ettiğini de hepimiz görmekteyiz. Tabii bu durum bizleri üzmektedir.
Cumhurbaşkanımız çok sık Müslüman yabancı ülkelere ziyaretler gerçekleştirmektedir. Bunun da sebebi terör olaylarında ve emperyalist güçlere karşı birlikte hareket etmek istemesindendir. Ben bu girişimi çok önemsiyorum.
Murat Özekinci: Ankara saldırısı Amerika ile Türkiye arasındaki restleşmenin son halkasıydı. Türkiye’ nin PYD’ yi terör örgütü olarak kabul etmesine karşılık ABD bunu kabul etmedi. Sayın cumhurbaşkanımızın ve sayın başbakanımızın bu konudaki ısrarları ve Suriye’ de ki PYD kaplarını bombalamasından sonra Ankara saldırısı gerçekleştirildi. Tipik bir restleşme olayıydı yani.
Bu patlamanın haricinde 18 tane benzer eylemin engellenmiş olması durumu biraz daha netleştirmektedir. Aksi takdirde durum çok daha vahim olurdu. Aslında her zaman dile getirdiğimiz Müslümanlar uyanık olmalı söyleminin ne kadar önemli olduğunu görmekteyiz. Yeni dünyanın oyunlarını görüp buna göre hareket etmek zorundayız. Türkiye’ de bir Kürt sorunu yoktur, terör sorununun yanı sıra dünya ülkeleriyle restleşmenin neleri doğurabileceğini görmekteyiz. Emperyalistlerin Ortadoğu coğrafyası üzerinde bu kadar planları varken, biz Türkiye olarak hem iç politikayı hem de dış politikayı çok iyi tahlil etmeliyiz. Mecliste grubu bulunan partileri de iyi bir şekilde tahlil etmek gerekir, çünkü; CHP’ de ki ihracın basit bir ihraç olmadığını bununla CHP’ ye bir dizayn verildiğini düşünüyorum. Aynı şekilde MHP’ de de bir yapılanmaya gidildiği göz ardı edilmemelidir. Tüm bunlar göz önüne alınarak Türkiye’ nin önündeki tablo her zamankinden daha büyük önem taşımaktadır.
Siracettin Sarı: Kaç yıldır burada birbirimize bir şeyler anlatmaya çalışıyoruz ancak hala Kürtler eşittir PKK ve PKK eşittir terörizm şeklinde konuyu ele alıyoruz ve Kürt sorunu yoktur diyoruz. Dolayısıyla meseleyi sadece PKK’ ye havale ederek PKK’ yi bu anlamda biraz daha meşrulaştırarak güçlendirmeye çalışıyoruz sonucunu çıkarıyorum. Oysa yaşanan son olaylara baktığımızda Kürtlerin PKK’ nin yaptıklarını hiç de onaylamadıklarını ve sahip çıkmadıklarını görüyoruz. Örneğin iki aydan fazladır Kürt yerleşim yerlerinde devam hendek savaşlarında PKK halkın burada kendisine destek olacağını ve peşinden gideceğini sanıyordu. Bunun tam bir halk ayaklamasına dönüşeceğini sanıyordu. Ancak şu görüldü ki; Kürtler hiçbir zaman yanlışın peşinden gitmiyorlar. Yararına olmayan ve çıkarlarına ters düşen hiçbir hareketi tasvip etmiyorlar. Örneğin Newroz’ da bir milyon insanın toplandığı Diyarbakır’ da Demirtaş’ ın çağrısıyla 300-400 kişilik sembolik bir gurubun toplanması bunun en bariz örneğidir. Biz; kimden ve nereden gelirse gelsin terörün hep karşısında olduk ve olmaya da devam edeceğiz. Dün kınadığımız gibi bugün de kınıyoruz, bunun halkların çıkarına olmadığını ve haklı mücadelelerine zarar verdiğini hep dile getirdik. Terörün bir insanlık suçu olduğunu bilerek buna her kesin karşı çıkması gerekir.
Osmanlı devleti çeşitli dinler, haklar ve kültürler üzerine kurulu bir imparatorluk iken cumhuriyetin kurulmasıyla her şey bir anda Türklüğe havale edildi. Diğer tüm kimlikler bir anda yok olup gitti. Bugün geldiğimiz noktada da aynı politikaların devam ettiğini görüyoruz. Oysa o gün o yanlış yapılmamış olsaydı, bugün bu tür sıkıntıları yaşamıyor olacaktık. Yani bugün Kürtler ve Kürt sorunu yoktur dediğimizde kendi kendimizi kandırmaktan başka bir şey değildir. Oysa Ortadoğu’ da kırk milyona yakın bir Kürt nüfusu yaşamaktadır ve belki dünyada kendi kendini yönetmeyen en büyük topluluktur. Kürtler mazlum ve ezilen bir halktır ve bu halkın siyasi ve insani hakları mutlaka verilmelidir. Bugün güçlü bir Türkiye’ den bahsetmek istiyorsak; kendi içindeki sorunları çözmüş, siyasi ekonomik ve kültürel sorunları halletmiş bir ülke olması gerektiğini bilmeliyiz. Osmanlı İmparatorluğunun bu kadar uzun süreli devam etmesinin sebebi buna dikkat etmesidir.
1915 yılına gelinceye kadar Kürtlerin toprağının bir adı vardı ve bunun adı Kürdistan’ dı. Bunu biz vermiyoruz, ta Selçuklulardan gelen ve coğrafi olarak verilen bir isimdi. Bu topraklar üzerinde yaşayan halk da Kürt halkıdır yani. Bu halk uçup bir yerlere gitmedi ve hala bu topraklar üzerinde yaşamaktadır. Eğer gerçekten güçlü bir ülke yaratmak istiyorsak bu tür örgütlere bu anlamda fırsat vermememiz gerekir. Yani barışçı, savaşı istemeyen, baskıya karşı olan Kürtlerle, kanaat önderleriyle diyalog içerisinde olmamız gerekir. Ak Parti olumlu birçok adım attı ancak meseleyi sadece PKK ile halletmek gibi bir yanlış içerisine girdi. Oysa PKK dışında Kürtleri temsil eden bir sürü siyasi güç vardır. Devlet sorunun çözümü konusunda bunları muhatap almak zorundadır.
Resul Şahin: Aslında Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda Türkler ve Kürtler asli unsurdur. Fakat sonradan sistemi ele geçirenler Türkiye’ de Kürt meselesini de çıkardılar, Müslüman meselesini de. Geçmişleri olan Osmanlı’ ya en büyük ihaneti yaptılar ve Türküm diyeni de Kızılay’ a sokmadılar. Kürdüm diyenin dilini ve Müslüman’ım diyenin Kur’an-ı Kerim’ i ni de yasakladılar. Zaten cumhuriyetin başına geçenler hilafeti kaldırınca isyanlar başladı. Bu yanlışın şu anda devam etmediği gerçeğini kabul etmeliyiz. Türkiye’ nin bütün şehirleri Kürt şehri olduğu gibi yine bütün şehirleri aynı zamanda Türk şehridir. Kürtlerle PKK’ yi bir tutmuyorum. Bu taşeron bir örgüttür. Barış sürecinde PKK’ nin muhatap alınması gibi bir hata yapıldı. Ancak barış sürecinin şöyle bir faydası oldu; eskiden PKK ve siyasi uzantısı haydi toplanın dediklerinde binlerce insan bir araya geliyorken bugün böyle bir şeyden söz etmek mümkün değildir. Çünkü insanımızın sağduyusu devreye girmiştir.
Şiddete bulaşmadığı müddetçe bir insanın ne kadar insani hakları varsa bu hakları onunla birlikte savunmaya hazırım.
ÖNERİLER
ORTAK SONUÇ
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
80 den fazla sivil toplum örgütüne E-Mail, SMS ve sözlü olarak haber verildi.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Milletvekillerine E-Mail ve SMS atılarak toplantı hatırlatıldı.
MEDYA İLE
İldeki neredeyse tüm yazılı ve görsel basın davet edildi, iki tv kanalı katıldı.
KATILIMCILARLA
SONUÇLAR
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Ercan Sözüer / Elazığ kMM Girişimcisi