YER: Muş BAROSU
TARİH: 06.02.2016
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Muş Kadın Çatısı Derneği (Nurcan Çetinbaş)
2 / İHD Muş Şubesi (Kadir Karaçelik- Yön. Kur. Üyesi)
3 / Muş Amatör Spor Kulüpleri Fedarasyonu (Mehmet Özdemir- Yön. Kur. Üyesi)
4 / Muş Kültür ve Sanat Derneği (Robin erdenci-Başkan)
5 / Muş Kadın Çatısı Derneği (Zehra Aktaş-Üye)
6 / Muş Kadın Çatısı Derneği (Berfin Yıldız)
MESLEK ODALARI
SENDİKALAR
1 / Tes-İş ( Ramazan Erdenci- Başkan)
2 / EĞİTİM/SEN ( Mustafa Demiraydın-Başkanı)
3 / DİVES (Kamil Ballı-Şube Başkanı )
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER –
GOZLEMCİLER –
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ –
BELEDİYE BAŞKANLARI –
MESAJ YOLLAYANLAR –
DİĞER KATILIMCILAR –
MEDYA –
MODERATÖR : Nurcan Çetinbaş Sosyal Çalışmacı Muş Kadın Çatısı Derneği
KONULAR
GENEL KONU: Türkiye de Düşünce Özgürlüğü, Medyanın Durumu
YEREL KONU: Hava Kirliliği
KONUŞULANLAR
1/Kemal BALLI :2002 yılındaki seçimlerden sonra insanlara bir rahatlama geldi durumların değişeceği düşünülüyordu. Özellikle Avrupa birliğine girileceğine dair umutlar vardı.İnsan hakları ve hukukla ilgili umutlar yeşerdi. Beklentiler yüksekti.Sonra ne Avrupa birliğine girildi ne de yaşam kalitesinde bir değişiklik oldu. Gittikçe daha kapalı hale geldik. Kendimizi güvende hissedemiyoruz.Basın ve ifade özgürlüğü diye bir şey kalmadı.Kimse umutlu değil fişlemeler oluyor. İnsanlar ötekileştiriliyor.Yine de umutluyuz olmak zorundayız. Barış süreci ile ilgili de umutlu olmak zorundayız.Bu dönemde baskılar çoğaldı neden böyle oldu o da muamma. Durduk yere geriye doğru gidiyoruz.Bence son olan olaylardan sonra devlette kendini güvende hissetmedi ve insanları bastırmaya başladı.Korku ve dışa kapalılık başladı. Medya ise malum sanki haberi değil de devleti yüceltmeyi kendilerine görev edinmişler. Oysa medya dediğin eleştirmeli sonuçta eleştirmek kötü bir şey değil. Eleştirmek sünnettir.O konuda da umutsuzuz. Ekonomik olarak da çok fazla sıkıntılarımız var.Sonuçta refah düzeyi insan hayatının vazgeçilmezi.
Binaların altında lokantalar var bacası tam balkonun altında olduğu için bütün duman ve koku evlerin içine giriyor.Sadece lokanta değil fırın ve pastaneler oluyor bu da hayatı zorlaştırıyor.Bina yapılırken akıllı bina modunda olmalı mesela ev alınırken kişi nasıl bir ev aldığına dair elinde bir broşür olmalı.Eğer ben denetimci olsam bir çok evin olurunu vermezdim asansörlerinden dolayı.Binada kırk insan olacak bunlar içinde ağır hastalar hamileler olacak hatta ölümler gerçekleşecek. Asansörler o kadar küçük ki hiç bir şekilde sedye girmiyor.Bilinçli tüketici olmamız lazım. İnsanların bilinçlendirilmesi, binaların sağlam olması lazım ve tanıtılması gerekir.Alt katında lokanta olan biri nasıl gönül rahatlığıyla evi kabul edebilir ki?Koku, duman olacak belli bir zaman sonra böcekler eve dolacak bilinçli olan bir insan bunu asla kabul etmez etmemeli de zaten.Bacaların olmaması da başka bir problem.Zaten bizim tüketici bilinçli değil bir kere kontrol yok statik olarak kontrol var.
Temel sorun yardım kömürleridir.Kömür kalitesiz ve bu kömür bilinçsiz kullanılıyor.Hemen her yerde yardım kömürü dağıtılıyor. Son istatiski veriler göre Türkiye de yaşam kalitesinin en düşük olduğu il Muş seçilmiş. Hakkari Şırnak Bitlis gibi illerde kötü Muşun olması bizi şaşırttı doğrusu.Neyin kriter alındığını bilmiyoruz ama yaşam derken ulaşım, yeşil alan, sosyal çevre baz alınmış olmalı.
2/ Mustafa DEMİRAYDIN :Bu toplantının olacağını kimler biliyordu kaç kişi kurum dernek arandı. Eminim hepsi tek tek arandı ama kimse gelmiyor şurada bir kaç kişi oturup konuşuyoruz kendimiz söyleyip kendimiz dinliyoruz. İktidara yakın olanlar bu tür toplantılara katılacaklarını destek verdiklerini söylüyorlar ama katılmıyorlar.Şimdiye kadar herhangi bir toplantımıza katıldıklarını görmedim.Yaptıkları yanlışlar dile getirilince ondan mı rahatsız oluyorlar ben onu anlamadım. Eleştiriden kaçmak neye çare olur ki. Hep aynı fikirde olanlar bir araya geliyoruz. Artık bu toplantının yeterince verimli olacağını düşünmüyorum. Çünkü buna benzer toplantılar zaten yapıyoruz. Farklı düşünenleri de buraya katmak gerek.
3/ Özdemir:Ben Muş’ta sporla ilgileniyorum. Gençlerle iç içeyim maalesef Muş küçük bir olmasına rağmen çok fazla sorunu var. Madde bağımlısı çok gencimiz var. Gençlere işkur sözde iş veriyor bu bir kaç ayı geçmiyor. Böyle tadımlık iş değil de belli bir iş verilse ve devam edilse insanlar daha umutlu olur. Gençlerimizi hayata kazandırmalıyız.Onlara sağlıklı bir ortam sağlamak zorundayız.Şimdiki rektör çok iyi biri bizleri dinliyor ve neler yapılabileceklerle ilgileniyor.Biz beden eğitimi okuyan geçlerle çalışmalar yürütüyoruz bir dekan bizimle çalışıyor.Muştaki hava kirliliği ile ilgili yardım kömürleri her evin önüne getiriliyor. Bu kömürün kalori değeri ne yaratacağı sorunlar düşünülmüyor bile. Bölge insanının maddi durumu belli insanların tek düşündüğü evlerini ısınması.O kömürü analiz etmek akıllarına bile gelmiyor.Diğer bir konu ise lojmanlardaki kalorifercilerin eğitilmesi gerekiyor.Basın özgürlüğüne gelince diyelim bir basın açıklaması yapılıyor çok az insan katılıyor bunlarda belli bir kesimden ve genelde aynı insanlar.Çok fazla baskı ve korku var insanlar müthiş derecede korkuyor.Kendi evimizde konuşurken bile korkuyoruz.Tepkimizi gösteremiyoruz. Gerçekten durumlar kötü ve her gün daha bir kötüye gidiyor. Tarafsız olan kanallar zerinde baskılar va. Bölgede bu kadar zulüm var ama kanallar vermiyor.
4/Ramazan ERDENCİ: Ticaret ve Sanayi Odasının toplantılarımıza katılmamasına değinmek istiyorum.Bu da ifade özgürlüğü sonuçta Varto olaylarında beraber bir basın açıklamasına katıldık çok olumlu konuştular insan hayatında yararlı olabilecek her konuda olacaklarını söylediler şimdi nasıl durumlar değişti anlamış değilim.Sanırım son olaylarda onlarda korktular ve kendilerini geri çektiler.Dün Başbakan Mardin ilindeydi 1920 de nasıl insanları bastırma korkutma cümleleri kullanıldıysa dün de o konuşmalar yapıldı. Yani Türkiye'de hiç bir şey değişmiyor.Hiç bir umutlu cümle yoktu konuşmasında bu da geleceğe dair bizi bir umutsuzluğa itiyor.Medya dediğin kendi düşüncesini fikrini belirtir ama Türkiye'de özgürlük bitmiş durumda.İktidar ne derse medya onu diyor. İnsanlar ölüyor biz ölümlerden bile haberdar olmuyoruz artık. Oysa medya toplumun dili gözü kulağı olmalı.Bir futbolcu düşüncesini belirtti diye linç kampanyası başlatıldı neredeyse onu asacaklardı.İmza veren akademisyenlerin bir çoğu açığa alındı. Suç işlemişler gibi algılandı.Hava kirliliği konusunda belediyeye baskı yapılmalı, filtrelerin takılması yönünde baskılar yapılmalı ve doğal gazın kullanılmasını sağlamak gerekir.Doğal gaz hem çevreye karşı duyarlı hem de daha ekonomik.
Bina yapımında binayı mütahite ver geri de dur olmaz yapı ile ilgilenmeli işin içinde olmak gerekir.Denetimler yapılmalı. Bina yapımında altındaki dükkan, mağaza fırın gibi yapılar dikkate alınmalı çünkü sonra sorun olabiliyor. Muşta çevre düzenlemesine dair hiç bir çalışma yok.Parklar spor aletleri olmalı.Sağlıkçılar işin içinde olmalı. Öncedende değindiğimiz gibi asansörler ciddi bir sorun. İki üç yıldız biz bir amatör evi yaptırmak istiyoruz belediye başkanı ve vekillerle görüştük olumlu bakılıyor ama bir çare bulunmadı daha. Amatör evi maça gelen gençlerin rahatlıkla çalışabilecekleri bir yer ve duş alabilecekleri bir yer ama Muşta bir türlü hayata geçiremedik.
5/Robin ERDENCİ:Türkiye de ifade ve basın özgürlüğü Türkiye ölçeğinde sorunları ele aldığımızda önce devlet mekanizmasını ele almak gerekir.Türkiye de var olan devlet aygıtı bütün dünyada kabul gören işte toplumların sorunlarını çözebilen bir mekanizma olmalıdır. Toplumu bireyi esas alan bir anlayış mı var yoksa devletin bir takım önyargılarla kutsallar yaratarak devlet millet kutsallığı bunu koruma odaklı bir mekanizma mı var onu iyi bilmek gerekir. Devletin giderek otoriteleşen, aslında kimin iktidarda olduğunun çok da bir önemi yok. Güç merkezini ele alan herkes belli bir zaman sonra sadece kendi çevresine odaklı işliyor.Ben Türkiye de bu güne kadar sol düşüncenin tam olarak kendi anlamında kullanıldığını o düşünceye bağlı olarak hareket edildiğini görmedim.Devletin kuruluş felsefesinde bir sorun var ve bugün düşünce ve fikir özgürlüğünden bahsedilmiyorsa bu onun bir sonucudur. Bu günkü iktidarla da bütünlüklü değerlendirdiğimizde bugünkü iktidarın parlamentonun işlevsizleştiğini, giderek her şeyin cumhurbaşkanına bağlandığını her şeyin onun onayından geçtiği görüyoruz. Bakanlar normalde başbakana bağlılar ama Türkiye de cumhurbaşkanına göre hareket ederler.Bu çok kaygı vericidir.Kendisini kutsal dine dayandıran gücünü oradan aldığını belirten ve Türkiye'de herkesin ona itaat etmesini bekleyen bir zihniyet var. El etek öpülerek siyaset yapılmaya başlandı. Türkiye'deki herkes bir şekilde bana itaat edecek yoksa sonuçlarına katlanacak gibi bir algı var.Politik reaksiyonlarda bunları görebiliyoruz.İta.at kültüründen geldiler bu kültürden gelen birinin en tepe noktada iken bunları yaptırması aslında bir yönüyle kaçınılmaz.Beraber çalıştığı insanlardan da karşısında olanlardan da aynı tepkiyi bekliyor. Ne söylerse mutlak doğrunun onun olduğunu düşünen bir zihniyet var,benim dışımda hiç kimsenin doğruyu ifade etme ya da benim herhangi bir görüşümü boşa çıkarma gibi bir düşünce olamaz. Tümden baskıcı ve bu tek bir kişi tarafından yapılıyor. Oysa güçlerini tamamen halktan alıyorlar bu halka ona göre hesapta verebilmeliler.Bu ülkede hiç kimse düşünce ve ifade özgürlüğü hatta din ve vicdan özgürlüğü var diyemez. Bu anlamda Türkiye'nin geriye gittiğini düşünüyorum. 90'lı yıllar karanlık dönemdi ama şimdi daha bir karanlık bir döneme doğru gidiyoruz.Vicdan sahibi olan herkes bir iç savaşa doğru gittiğimizi görüyor. Kimse savaş karşıtlığını ortaya koyamıyor.Ben 90'lı yıllarda hiç böyle davranıldığını görmedim.Gecenin karanlığının en yoğunlaştığı saatler sabaha karşı olan saatlerdir.Bu son karanlıktır diye de umudumu eklemek istiyorum.Artık yapılan direnişlerin dünya kamuoyunda gösteriliyor olması mutluluk verici. Türkiye açısında çemberin daraldığının göstergesidir.Cumhurbaşkanın bu başına buyruk halleri bir gün bitecektir.Artık dünyada onun diktatör olduğunun farkında kendi halkına kadın çocuk demeden öldürdüğü katliamdan geçirdiğini görüyor.Süreç artık onların aleyhine işleyecek. Hangi siyasi görüşe sahip olursa olsun herkesin bu zulme başkaldırması gerekir.Türkiye de bir sömürge hukuku işliyor.Türkiye de insan haklarından, özgürlükten ve basın özgürlüğünden bahsetmek mümkün değil.Hava kirliliğine gelince bu kentin havasını da onların dağıttığı yardım kömürleri kirletiyor.Bu bölgenin bu kentin insanının belli bir seviyeye çıkmasını istemiyorlar.Her şeyin başı zihniyetin değişmesi.
6/Zehra AKTAŞ : Bizim kültürümüz zaten bir itaat kültüründen geliyor. Otoriter ataerkil bir toplumuz ama bunun dışında bana göre en tehlikelisi dine dayandırılıyor olması.90'larda olan baskılar ve şimdikinin farkı dinin sömürülüyor olması.O zamanki devletin böyle bir iddiası yoktu. Ama şimdi oluşturulan algı sanki doğuda haçlılarla savaşılıyor gibi gösteriliyor.Duvarlara yazılar yazılıyor tekbir getirilerek insanlar öldürülüyor.Cumhurbaşkanı bir halife olarak görüyor ve bunu kabul etmeyen herkesin de bir şekilde susturulması gerekiyormuş gibi algılanıyor.Medyada da bu algı var ve insanlara öyle yansıtıyorlar ve ne yazık ki büyük bir çoğunluk bütün bunlara inanıyor.
ÖNERİLER
1 / Millet veklleri ile görüşelim katılımları sağlansın.
ORTAK SONUÇ: Yeni yasa çalışması için önce barış ortamının sağlanması toplumun normalleşmesi gerekiyor, insanların ifade özgürlüğü, savunma hakkı, eylem yapma hakkı gibi konularda haksızlıkların ve baskıların bir an önce kaldırılması ifade özgürlüğünün ve demokratik hakların hayata geçirilmesi, basının üzerindeki baskılara son verilmesi gerektiği konusunda fikir birliğine varıldı.
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
120 sivil toplum kuruluşuna duyuru yapıldı. (E-mail atıldı, sosyal medyada paylaşıldı, telefonla mesaj atıldı.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Telefon ve mail ile Muş’un vekillere ulaştık, ama hiçbir vekil gelmedi.
MEDYA İLE
3 ulusal basın temsilcileri ve 7 yerel basın mensupları davet edildi. Basın katılım sağlamadı.
KATILIMCILARLA
E-mail ile tüm katılımcılardan konu istedik, 4 kişi dönüş yaptı öneriler yerel konu olarak ele alındı.
SONUÇLAR
TkMM ilkelerimiz videosu ile genel konuya ilişkin videolar gösterildi. Genel konu, yerel konu ve genel konunun anayasa olan ilişkisi ele alındı.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Nurcan Çetinbaş/Berfin Yıldız