YER: Eczacılar Odası Toplantı Salonu
TARİH: 6 Şubat Cumartesi 2016
SAAT: 13.00
KATILIMCILAR
DERNEK, VAKIF VE GİRİŞİMLER
1 / Mehmet Şerif Bozkurt (Uzman Etüt Merkezi)
2 / Zeynep Balamir Ateş (Iğdır Kadın Derneği)
3/ Gül Işık (Tider)
4/ Dr. Mehmet kum (Pozitif Düşünce Derneği)
5/ Yakup Çakmak (Çider)
6/ Ahmet Demirci (Yeşil Iğdır Avcılar Derneği)
7/ İsmail Karadeniz (Iğdır Kadın Futbol Takımı Kulüp Başkanı)
8/ Eylem Öztürk ((Iğdır Kadın Futbol Takım Antrenörü)
MESLEK ODALARI
1 / Serkan Daştan (Eczacılar Odası)
SENDİKALAR
1 / Ahmet Karakuş (Yol-İş Sendikası İl Tem.)
2/ M. Sıddık Kaman (Türk-iş İl Tem.)
KANAAT ÖNDERİ VE BİREYLER
1 / Ferzende Şavluk (Kanaat Önderi- Nuh Nebi Cami Derneği Yönetim Kurlu Üyesi)
2/ Mehmet Alp (Kanaat Önderi-Eski belediye meclis üyesi)
3/ Bayram Güneş (Emekli Öğretmen-Gazeteci-Kanaat önderi-Eski sendikacı)
GOZLEMCİLER
Murat Akkuş- TkMM İl Girişimcisi
KATILAN MİLLETVEKİLLERİ
Yok
BELEDİYE BAŞKANLARI
Yok
MESAJ YOLLAYANLAR
Yok
DİĞER KATILIMCILAR
Çeşitli sivil kuruluşlardan ve halktan toplam 14 izleyici/gözlemci katıldı.
MEDYA
MODERATÖR
Bayram Güneş (Emekli Öğretmen-Gazeteci-Kanaat önderi-Eski sendikacı)
KONU
“Düşünce Ve İfade Özgürlüğü, Türkiye’de Medyanın Durumu”
KONUŞULANLAR
Bayram Güneş (Emekli Öğretmen-Gazeteci-Kanaat önderi-Eski sendikacı) : Düşünceyi açıklama özgürlüğü, ifade özgürlüğü diğer özgürlüklerin “olmazsa olmaz” koşuludur. Hakların ve özgürlüklerin kullanılabilmesi, düşünce ve ifade özgürlüğünün varlığına ve korunup geliştirilmesine bağlıdır. Türkiye’de başta, 12 Eylül Askeri Yönetimi’nin ürünü olan 1982 Anayasası olmak üzere, pek çok yasa ve diğer hukuk normlarında düşünceyi açıklama özgürlüğünü kısıtlayan, yasaklayan ve cezalandıran anlayış egemendir. Anayasada, temel hak ve özgürlükler düzenlenmeden önce, bu hak ve özgürlüklerin nasıl kısıtlanıp, engelleneceği düzenlenmiştir. Ülkemizde toplam 152 yasada, 700’ün üzerinde yasa maddesinde düşünceyi açıklama özgürlüğünü kısıtlayan, engelleyen, para ve hapis cezası öngören hükümler bulunmaktadır. İfade özgürlüğü alanında Türkiye’de mevzuattan, uygulamadan ve yargı örgütlenmesinden kaynaklanan yapısal sorunlar bulunmaktadır. Türkiye’de basın hiçbir zaman görülmediği kadar baskı altındadır. Halen gazeteci, basın-yayın çalışanı ya da gazete sahibi 36 kişi tutukludur. Günümüzde yayın toplatma kararları devam ediyor. Erişime engellenen internet sitesi sayısı 105.958’ ulaştı. Bu sayı 2014 yılında 40.773, 2013 yılında ise 35.001 idi. Artış kaygı vericidir. İfade Özgürlüğü Önündeki engellerin kaldırılması ve hapishanelerde düşüncelerinden dolayı bulunan herkesin serbest bırakılmasını istiyorum.
Serkan Daştan (Eczacılar Odası): İfade özgürlüğünün anayasal bir demokrasinin temel değerlerinden biri olması, onunla ilgili talep ve iddiaların asli muhatabının devlet olduğu anlamına gelir. Bütün temel haklar için söz konusu olduğu gibi, ifade özgürlüğü de özünde politiktir, yani öncelikle kamu otoritelerinin keyfi müdahalesinden korunması gerekir. İfade özgürlüğünün devlete yüklediği ödev esas itibariyle negatif karakterlidir. Başka bir anlatımla, herhangi bir ülkede bir insan hakkı olarak ifade özgürlüğünün var olduğunu söyleyebilmek için, o ülkenin anayasası başta olmak üzere baştanbaşa hukuki mevzuatının bu hakkı tanıması ve güvence altına almış olması şarttır. Bu ise kişilerin görüş, duygu ve düşüncelerini ifade etmelerinin devletçe keyfi olarak engellenmemesini ve ifade ettikleri düşüncelerinden dolayı da kamu otoritelerinin herhangi bir baskıcı muamelesiyle karşılaşmamalarını olduğu kadar, yine devletin başka kişi ve gruplardan gelebilecek baskılara karşı da bu özgürlüğün öznesini korumasını gerektirir.
Eylem Öztürk ((Iğdır Kadın Futbol Takım Antrenörü): Dünya üzerinde basın özgürlüğünün geldiği noktanın anlaşılması adına Ekim ve Aralık aylarında ardı ardına iki uluslararası rapor yayımlandı. Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) yayımladığı ‘Basın Özgürlüğü Krizi: Gazetecilerin Hapsedildiği ve Muhalefetin Suç Sayıldığı Karanlık Günler’ başlıklı özel raporda basının Türkiye’de içerisinde bulunduğu durumu özel olarak ele alırken; Fransa’da hükümet dışı kurulmuş olan Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) 2012 Yılı Küresel Basın Özgürlüğü Raporu’nu yayımlanmış ve bu Türkiye’yi ‘dünyanın en büyük gazeteci hapishanesine’ benzetmiştir. Türkiye’de yaygın olarak görülen, gazetecilere karşı cezai kovuşturma açılması ve gazetecilerin hapsedilmesinin yanı sıra, hükümetin basında otosansürün içselleştirilmesi için başvurduğu çeşitli baskı yöntemlerine dikkat çekmek için bu raporun kaleme alındığını açıklayan Gazetecileri Koruma Komitesi, araştırma yaptıkları 27 yıl boyunca tutuklu gazeteciler konusunda kendi rekorunu kıran ve basın özgürlüğünü kısıtlamak konusunda kendisiyle yarışan tek ülkenin Türkiye olduğunu iddia etmektedir. Basın özgürlüğüne yönelik kısıtlamalarının kriz haline geldiği iddia edilen raporda toplam 76 gazetecinin demir parmaklıklar ardında olduğu, bununla birlikte hükümetin darbecilerden ziyade muhalifleri cezalandırmak niyetinde olduğu söylenmektedir. Bir diğer önemli nokta ise tutuklu bulunan 76 gazetecinin neredeyse %70’inin PKK ya da KCK hakkında haber yapan Kürt gazeteciler olduğunun açıklanmış olmasıdır.Dünya çapında basın özgürlüğüne yönelik araştırmalar yapan Fransa merkezli Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü ise her yıl yayımladığı Küresel Basın Özgürlüğü Raporu’nun 2012 sonuçlarını bir önceki yıl elde edilen veriler ile karşılaştırmakla işe başlamış olup, 2012 yılı Aralık ayı itibariyle dünya çapında kaç gazetecinin öldürüldüğünü, kaçırıldığını, hapse atıldığını rakamlarla açıklamaktadır. Dünya üzerinde gazeteciler için en tehlikeli beş ülkenin Suriye, Somali, Pakistan, Meksika ve Brezilya olduğunu sıraladıktan sonra; gazeteciler için dünyanın en büyük beş hapishanesini açıklamaktadır: Çin, Eritra, İran ve Suriye’yi geride bırakan Türkiye hapiste olan 72 gazeteci ile ‘gazeteciler için dünyanın en büyük hapishanesi’ haline gelmektedir. Tutuklu halde bulunan bu 72 gazetecinin en az 42’sinin doğrudan meslekleriyle bağlantılı olarak tutuklandığının belirildiği raporda, dünyada tutuklanan gazetecisi sayısı %16 azalsa da bu durumun Türkiye’de tam tersi olduğu ifade edilmiştir. Uluslararası alanda yayımlanan her iki raporda da, yöneticilerin tutumlarına değinilmiş ve hükümetin darbecilerle yüzleşmekten ziyade muhalifleri cezalandırmaya çalışmak gibi bir davranış içerisinde bulunduğu iddia edilmiştir. Bunun yanı sıra yargının yavaşlığı ve saydam olmaması, bundan dolayı bir gazetecinin neyle suçlandığını tam olarak bilmeden aylarca hatta yıllarca tutuklu kalması da ağır bir şekilde eleştirilmiş olup; Kürt sorununa yönelik haber yapan gazetecilerin PKK ya da KCK’ dan bahsetmesinin oldukça normal olduğu, bu nedenden ötürü bir gazetecinin tutuklanamayacağı söylenmiştir. Dünyadaki mevcut durumun oldukça gerisinde kalan Türkiye’nin bu durumun önüne geçmedikçe, demokrasisiyle bölgesine örnek olabilecek bir lider ülke olamayacağının altı çizilmiştir.
Ahmet Demirci (Yeşil Iğdır Avcılar Derneği): İnsan hakları kavramı, bireyi devletin hukuka uygun olmayan eylem ve uygulamalarından koruma amaçlı olarak ortaya çıkmış ve özellikle son 150 yıl içerisinde büyük bir yol kat etmiştir. Dolayısıyla insan hakları kavramının getirdiği mücadelenin konusu da, temel hak ve özgürlüklerdir. Temel hak ve özgürlüklerin en temel ve olmazsa olmazı ise, düşünce özgürlüğüdür. Düşünce özgürlüğü, insan onuru ve insanın maddi ve manevi varlığını geliştirme temel hakkına dayanmakta, özgür bir birey olmanın ve özgür bir topluma sahip olmanın en önemli öğelerinden birini teşkil etmektedir. Çünkü düşüncelerini özgürce açıklamaktan yoksun kılınan bireylerden oluşan bir toplumun sosyal, kültürel, politik ve ekonomik alanlarda ilerlemesi mümkün değildir. Özgür bir biçimde düşüncenin oluşumuna, yaşanmasına, açıklanmasına izin verilmeyen bir toplumda, bireylerden değil, ancak tek tip ve devletin istediği gibi programlanmış makinelerden söz edilebilecektir. Böyle bir sistem ise, bir kısır döngü şeklinde, sorgulamayan, yanlışların düzeltilemediği ve bu yüzden de bir grubun keyfiyeti çerçevesinde işleyen bir devlete yol açacaktır.
Zeynep Balamir Ateş (Iğdır Kadın Derneği): Düşünce özgürlüğü teorik olarak, düşüncelere ve bilgilere ulaşma haber alma, bilgi edinme, düşüncelerinden ötürü kınanmama kanaat özgürlüğü ve düşüncelerini açıklama, yayma ve başkalarına aşılama ifade özgürlüğü gibi üç temel öğeden oluşur. Hukuk ve düşüncenin kesişmesini, üç aşamada değerlendirmek mümkündür. Birincisi, düşüncenin oluşum öncesi aşamasıdır. Bu aşamanın, kişinin iç dünyasında kaldığı için, hukuk alanını ilgilendirmediği düşünülebilmektedir. Oysa ki, tam bir düşünce özgürlüğünden söz edebilmek için, bireylerin düşüncelerinin oluşumu için özgürlükçü bir ortamın sağlanması gerekmektedir. Bu ortamı sağlamak ise devletlerin sorumluluğunda olup, bu konuda kaçınma şeklinde bir ortam sağlamak yerine, pozitif düzenlemeler yoluyla devletin müdahil olması gereklidir. Ayrıca devletin küçük yaşta eğitim ve propaganda yoluyla bireyleri koşullandırdığı, bunun ise özgür düşüncelerin oluşumuna ket vurduğu da gözden kaçırılmamalıdır.
Gül Işık (Tider): Basın özgürlüğü; bireylerin ya da grupların dış engelleme olmaksızın düşüncelerini basın yoluyla dile getirme hakkını ifade eder. Basın özgürlüğü, hem düşüncenin oluşumu, hem de açıklanması aşamasında önem arz etmektedir. Basın yoluyla haber şeklinde olay açıklaması yapılabileceği gibi, eleştiri yoluyla değer yargısı açıklaması da yapılabilir. Olay açıklamaları, somut oldukları için doğrulukları ölçülebilmekte ve ispatın konusu olabilmektedir. Değer yargısı açıklaması ise subjektif olduğundan, ispat edilmesi beklenemez.
AİHM Dalban-Romanya kararında (1999); bir gazetecinin eleştirel yargılarda sadece bunların doğruluklarını kanıtlaması koşuluyla bulunabileceği görüşünü, kabul etmemiştir. Ayrıca AİHM Barfod-Danimarka kararında (1989), “kanaat, tanım gereği, kanıtlanamaz. Ancak özellikle olgusal bir temelde yoksun ise, aşırı olarak nitelendirilebilir” diyerek, kanaat açıklamalarının zor koşullara bağlanarak, sınırlandırılmasının önüne geçmiştir. Eğer olay açıklaması gerçek dışı ise, değer yargısının eklenmesi onu hukuka uygun hale getirmez. Basının kamusal nitelik taşıyan başlıca görevleri; haber vermek, denetim ve eleştiri yapmak, kamuoyunu oluşturmak, eğitim ve öğretime katkıda bulunmak olarak belirlenmektedir. Basına tanınan özgürlüğün temelinde, basının devlet faaliyetleri alanındaki açıklamalarında kamu yararı bulunması düşüncesi yatmaktadır.
Mehmet Şerif Bozkurt (Uzman Etüt Merkezi): Düşünce Özgürlüğü, demokrasinin temel ilkesidir. İnsan haklarına ilişkin bütün belgelerde ilk sırada vurgulanmıştır. Kimsenin müdahalesi olmadan her fert istediğini düşünme hakkına ve bu hakkın korunması gerektiğine, düşünce özgürlüğünün kimseye duyurulmadan sadece beyinde kalan bir soyut işlem değil, açıklama, ifade, tartışma, yayınlama özgürlüğünü de beraberinde getirdiğine dair açık toplumlarda bir temel uzlaşma ilkesi olmuştur. Her çeşit bilgi ve fikir, ülke sınırlarına bağlı olmaksızın, sözle veya yazıyla iletmeyi içererek, her kategoride, fikirde ve sanatta, araştırma ve elde etmede özgürdür. Hukuk metinleri, devlet biçimlerinin kısıtlamaları, baştaki bu temel ilkeleri kabul ettikten sonra, ancak diye başlayan metinler içermektedir. Ancak, diye başlayan metinlerde, düşünce özgürlüğünün kısıtlanması ve sınırlandırılması, yasaklar, ihlaller, suç ve cezalar yer almaktadır. Bunlar genellikle Batı toplumlarında kaldırılmıştır. Konuşma, örgütlenme ve basın özgürlüğü başlıkları altında Batı`da kısıtlamalar yoktur. Kimi toplumsal olaylar, terörizmin yıkıcı sonuçları, Batı`da ve Doğu`da düşünce özgürlüğünün yasallık ve meşruluk sınırlarını yeniden düşünmeye itmiştir. Toplumların hepsi aynı sisteme sahip değildir. Toplumlararası ve kültürlerarasında düşünce özgürlüğü ayrılıkları bulunmaktadır. Batı`da genel olarak sistemi devirmeyi amaçlamış örneğin proletarya diktatörlüğü görüşlerinin düşünce özgürlüğü içinde mütalaa edilmesine karşın, Doğu toplumlarında çoğulculuk sınırlı özgürlükler içinde savunulmaktadır. Bazı toplumlarda tek boyutluluk hakim olduğundan, resmi görüşler dışında hiçbir görüşün özgürlüğü bulunmamaktadır..
Ahmet Karakuş (Yol-İş Sendikası İl Tem.): Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir almak ve vermek özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlamalara bağlanabilir.
ORTAK GÖRÜŞ
Yok
DEĞERLENDİRME
İLETİŞİM
SİVİL TOPLUM İLE
Sivil toplum kuruluşuna duyuru yapıldı. e-mail? Sözlü? Telefonla? Mesajla Toplantı lobisinde bulunuldu. TkMM broşürleri dağıtıldı. Toplantıda Çay, kahve ve kuru pasta ikramı yapıldı.
MİLLETVEKİLLERİ İLE
Mesajla ve Telefonla davet edildiler.
MEDYA İLE
Ulusal basın temsilcileri ve yerel basın mensupları davet edildi. Gelemeyenlere haberi attık. Yayınladılar.
KATILIMCILARLA
Katılımcılarla birlikte yerel konuyu belirlemeye devam ediyoruz.
SONUÇLAR
Iğdır küçük Millet Meclisi çalışmasını sürdürüyor.
DEĞERLENDİREN KİŞİ
Iğdır kMM Girişimcisi Murat AKKUŞ